Id
stringlengths
0
7
Tag
stringclasses
3 values
Title
stringlengths
3
235
Summary
stringlengths
4
1.63k
Text
stringlengths
251
301k
__index_level_0__
int64
0
347k
text
stringlengths
278
301k
131143
haber
Necmettin Erbakan'ın koltuğuna Mustafa Kamalak oturdu
Necmettin Erbakan’ın hayatını kaybetmesinin ardından Saadet Partisi’nin yeni lideri Mustafa Kamalak oldu.
Geçtiğimiz hafta Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın ani ölümünün ardından partinin başına kimin geçeceği tartışılmıştı. Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın askerlik sorunu nedeniyle bu göreve getirilmeyeceği belirtilmişti. Partinin yeni lideri bugün belli oldu. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kamalak partinin genel başkanı seçildi. Mustafa Kamalak kimdir? Prof. Dr. Mustafa Kamalak, 1948'de Kahramanmaraş'ta doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeliği ve Kurucu Dekanlığı ile 20. ve 21. Dönem Kahramanmaraş Milletvekilliği yaptı. Kamalak, Necmettin Erbakan'ın vefat etmesinin ardından 5 Mart 2011 tarihli kurultayda Saadet Partisi Genel Başkanlığına seçildi. Evli ve 2 çocuk babası.
142,258
# Necmettin Erbakan'ın koltuğuna Mustafa Kamalak oturdu ## Özet Necmettin Erbakan’ın hayatını kaybetmesinin ardından Saadet Partisi’nin yeni lideri Mustafa Kamalak oldu. ## İçerik Geçtiğimiz hafta Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın ani ölümünün ardından partinin başına kimin geçeceği tartışılmıştı. Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın askerlik sorunu nedeniyle bu göreve getirilmeyeceği belirtilmişti. Partinin yeni lideri bugün belli oldu. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kamalak partinin genel başkanı seçildi. Mustafa Kamalak kimdir? Prof. Dr. Mustafa Kamalak, 1948'de Kahramanmaraş'ta doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeliği ve Kurucu Dekanlığı ile 20. ve 21. Dönem Kahramanmaraş Milletvekilliği yaptı. Kamalak, Necmettin Erbakan'ın vefat etmesinin ardından 5 Mart 2011 tarihli kurultayda Saadet Partisi Genel Başkanlığına seçildi. Evli ve 2 çocuk babası.
705906
haber
Dört Ayaklı Minare restorasyonun ardından ziyarete açıldı
Ahmet ÜN-Serdar SUNAR/ DİYARBAKIR, (DHA)- DİYARBAKIR'ın tarihi Sur ilçesinde 2015 yılının Kasım ayında terör örgütü PKK'ya yönelik başlatılan hendek-barikat operasyonları sırasında hasar gören Sur'un simgesi halindeki Dört Ayaklı Minare ile Şeyh Matahar
21 Eylül 2018 19:45 Camisi, yapılan restorasyon ve onarım çalışmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla tekrarziyarete açıldı. Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki hendek-barikat operasyonları sırasında ağır hasar gören Dört Ayaklı Minare ile Şeyh Matahar Camisi, yapılan restorasyon ve onarım çalışmalarından sonra bugün düzenlenen tören ile resmi olarak hizmete açıldı. Açılış için düzenlenen törene, Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Milletvekilleri Mehdi Eker, Ebubekir Bal, Oya Eronat, Vali Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediyesi Başkanvekil Cumali Atilla ile çok sayıda davetli katıldı. 'TERÖR ÖRGÜTÜ İMHAYA, BİZ İHYAYA' Açılış töreninde konuşan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, terör örgütünün imhaya, yıkıma talip olduğunu ifade ederek, "Bu vakıf eserlerini ihya etmek, terör örgütünün ihaneti sonrasında inşa etmek, miras bırakılan bu eserleri gelecek nesillere aktarabilmek adına bugün Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkenin her köşesinde olduğu gibi Diyarbakır'da da büyük bir hamle ve heyacan içerisindeyiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü emanet olarak bu eserleri geleceğe aktarmak adına bir büyük hamle içerisindedir. Terör örgütü imhaya, biz ihyaya, onlar yıkmaya biz yapmaya talibiz. Bugün Diyarbakır'ın her köşesinde buna dönük çok büyük bir çalışma ve hizmet içerisindeyiz" dedi. 'ŞEHİR MOĞOL İSTİLASINA KARŞI NASIL DİK DURDUYSA, PKK'YA KARŞI DA DİK DURMAYI BİLDİ' AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker ise, Diyarbakır'ın küller altında bir mücevher olduğunu dile getirerek, "Bugün terör örgütünün yaktığı ateşin külleri altında kalmış, bu kutlu şehrin nadide mücevherlerinden bir kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün çabalarıyla, hükümetimizin gayretleriyle bunlar tekrar insanlığın kültür hazinesine kazandırılıyor. Burası, yeryüzünde eşi bulmayan bir şehirdir. Her kültürden burada iz ve eser var. Peki terör örgütü bu kutlu şehirden ne istedi ? Neden Şeyh Mutahar Camii'nin minaresini ayaklarından vurdu, neden Fatihpaşa Camii'nin minberini yaktı? Çünkü, insanlığın biriktirdiği medeniyeti ve bu kutlu şehrin sahip olduğu değerleri istemiyor. Tarihi yıkıp, tarihimize ait, medeniyetimize ait, kutlu değerlerimize ait ne varsa onları imha edip, ortadan kaldırıp, kendine göre, kendiyle bir şey başlatmak istedi. PKK terör örgütünün bu şehre yaptığı budur. Ama bu şehir, geçmişte kendisini yıkmaya, yakmaya kalkışanlara tarih boyunca dersini verdiği gibi ve onlara rağmen ayakta kaldığı gibi, Moğol istilalarına benzer diğe gaddar ve zalim idarelere karşı nasıl ayakta durduysa, bugün PKK terör örgütü ve onun türevlerinin yaptığı eylemlere karşı dik durmayı bildi, hamdolsun bugün dimdik ayakta. Biz, Suriçi'ni ihya ettiğimizde bu şehir tekrar kendi kimliğine kavuşacak. Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarına sıkılan kurşun, şehirdeki çoğulcu kültüre ve onu taşıyan sürükleyen medeniyet değerlerine sıkılan kurşunlardır"diye konuştu. 'DÖRT AYAKLI MİNARE, DİNİMİZİN DÖRT MEZHEBİNİ TEMSİL EDİLİYOR' Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy da, Anadolu'da tek olma özelliğiyle olan bir eserin önünde konuştuklarını ifade ederek, "Dört Ayaklı Minare, dinimizin dört mezhebini temsil ediliyor. 2015 yılında maalesef yaşanan terör olaylarında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ile 2 polis hunharca saldırı sonucu şehit oldular. Bu vesileyle onları anmak istiyorum, Allah rahmet eylesin. Yaşananların ardından hem devletin hem de Diyarbakır halkının üstün çabalarıyla terör burada son buldu. Bu aslında sizlerin çabaları, devlet tek başına bir şey yapması mümkün değil. Bundan dolayı hepinizi tebrik ediyorum. Bu olayların yatışmasıyla birlikte çatışmalar sırasında ciddi zarar gören 19 tane vakıf ve kültür esermizin restorasyonu yapmaya başladık" dedi.
113,756
# Dört Ayaklı Minare restorasyonun ardından ziyarete açıldı ## Özet Ahmet ÜN-Serdar SUNAR/ DİYARBAKIR, (DHA)- DİYARBAKIR'ın tarihi Sur ilçesinde 2015 yılının Kasım ayında terör örgütü PKK'ya yönelik başlatılan hendek-barikat operasyonları sırasında hasar gören Sur'un simgesi halindeki Dört Ayaklı Minare ile Şeyh Matahar ## İçerik 21 Eylül 2018 19:45 Camisi, yapılan restorasyon ve onarım çalışmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla tekrarziyarete açıldı. Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki hendek-barikat operasyonları sırasında ağır hasar gören Dört Ayaklı Minare ile Şeyh Matahar Camisi, yapılan restorasyon ve onarım çalışmalarından sonra bugün düzenlenen tören ile resmi olarak hizmete açıldı. Açılış için düzenlenen törene, Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Milletvekilleri Mehdi Eker, Ebubekir Bal, Oya Eronat, Vali Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediyesi Başkanvekil Cumali Atilla ile çok sayıda davetli katıldı. 'TERÖR ÖRGÜTÜ İMHAYA, BİZ İHYAYA' Açılış töreninde konuşan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, terör örgütünün imhaya, yıkıma talip olduğunu ifade ederek, "Bu vakıf eserlerini ihya etmek, terör örgütünün ihaneti sonrasında inşa etmek, miras bırakılan bu eserleri gelecek nesillere aktarabilmek adına bugün Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkenin her köşesinde olduğu gibi Diyarbakır'da da büyük bir hamle ve heyacan içerisindeyiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü emanet olarak bu eserleri geleceğe aktarmak adına bir büyük hamle içerisindedir. Terör örgütü imhaya, biz ihyaya, onlar yıkmaya biz yapmaya talibiz. Bugün Diyarbakır'ın her köşesinde buna dönük çok büyük bir çalışma ve hizmet içerisindeyiz" dedi. 'ŞEHİR MOĞOL İSTİLASINA KARŞI NASIL DİK DURDUYSA, PKK'YA KARŞI DA DİK DURMAYI BİLDİ' AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker ise, Diyarbakır'ın küller altında bir mücevher olduğunu dile getirerek, "Bugün terör örgütünün yaktığı ateşin külleri altında kalmış, bu kutlu şehrin nadide mücevherlerinden bir kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün çabalarıyla, hükümetimizin gayretleriyle bunlar tekrar insanlığın kültür hazinesine kazandırılıyor. Burası, yeryüzünde eşi bulmayan bir şehirdir. Her kültürden burada iz ve eser var. Peki terör örgütü bu kutlu şehirden ne istedi ? Neden Şeyh Mutahar Camii'nin minaresini ayaklarından vurdu, neden Fatihpaşa Camii'nin minberini yaktı? Çünkü, insanlığın biriktirdiği medeniyeti ve bu kutlu şehrin sahip olduğu değerleri istemiyor. Tarihi yıkıp, tarihimize ait, medeniyetimize ait, kutlu değerlerimize ait ne varsa onları imha edip, ortadan kaldırıp, kendine göre, kendiyle bir şey başlatmak istedi. PKK terör örgütünün bu şehre yaptığı budur. Ama bu şehir, geçmişte kendisini yıkmaya, yakmaya kalkışanlara tarih boyunca dersini verdiği gibi ve onlara rağmen ayakta kaldığı gibi, Moğol istilalarına benzer diğe gaddar ve zalim idarelere karşı nasıl ayakta durduysa, bugün PKK terör örgütü ve onun türevlerinin yaptığı eylemlere karşı dik durmayı bildi, hamdolsun bugün dimdik ayakta. Biz, Suriçi'ni ihya ettiğimizde bu şehir tekrar kendi kimliğine kavuşacak. Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarına sıkılan kurşun, şehirdeki çoğulcu kültüre ve onu taşıyan sürükleyen medeniyet değerlerine sıkılan kurşunlardır"diye konuştu. 'DÖRT AYAKLI MİNARE, DİNİMİZİN DÖRT MEZHEBİNİ TEMSİL EDİLİYOR' Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy da, Anadolu'da tek olma özelliğiyle olan bir eserin önünde konuştuklarını ifade ederek, "Dört Ayaklı Minare, dinimizin dört mezhebini temsil ediliyor. 2015 yılında maalesef yaşanan terör olaylarında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ile 2 polis hunharca saldırı sonucu şehit oldular. Bu vesileyle onları anmak istiyorum, Allah rahmet eylesin. Yaşananların ardından hem devletin hem de Diyarbakır halkının üstün çabalarıyla terör burada son buldu. Bu aslında sizlerin çabaları, devlet tek başına bir şey yapması mümkün değil. Bundan dolayı hepinizi tebrik ediyorum. Bu olayların yatışmasıyla birlikte çatışmalar sırasında ciddi zarar gören 19 tane vakıf ve kültür esermizin restorasyonu yapmaya başladık" dedi.
641615
haber
Bıçakla yaralama şüphelisini, linçten polis kurtardı
Onur KAYA/ÇERKEZKÖY (Tekirdağ), (DHA)- TEKİRDAĞ'ın Çerkezköy ilçesinde, otopark yüzünden çıkan kavgada Mustafa Kavlak'ı (44) bıçakla yaraladığı gerekçesiyle yakalanıp gözaltına alınan Halit C
01 Haziran 2018 22:08 ., sağlık kontrolüne götürüldüğü hastanede yaralının öfkeli yakınlarının saldırısına uğradı. Polis, saldırganları güçlükle uzaklaştırırken, takviye ekip istendi. Olay, dün Çerkezköy'ün Öztrak Caddesi üzerinde meydana geldi. Mustafa Kavlak ile Halit C. arasında iddiaya göre otopark yüzünden çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Kavga sırasında Halit C., otomobilinden aldığı bıçakla Kavlak'ı karın bölgesinden 4 bıçak darbesiyle yaraladı. Halit C., olaydan kısa süre sonra polis tarafından yakalanırken, Kavlak, Çerkezköy Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Hastanede tedavisi süren Mustafa Kavlak'ın, Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak'ın akrabası olması nedeniyle bugün sendikanın Çerkezköy'deki üyeleri ziyarete gitti. Bu sırada gözaltında bulunan Halit C. de sağlık kontrolünden geçirilmek üzere polis tarafından aynı hastaneye götürüldü. Kavlak'ın yakınları ve sendika üyeleri, Halit C.'yi görünce üzerine saldırdı. Polis, saldırganları güçlükle uzaklaştırırken, takviye ekip istendi. Halit C., hastane içine alınıp sağlık kontrolünden geçirilirken, dışarıda Kavlak'ın yakınları ve sendika üyeleri çıkışını bekledi. Polisin geniş güvenlik önlemleri altında çıkarılan Halit C.'ye dışarıda bekleyenler tekrar saldırdı. Halit C., güçlükle polis aracına bindirilirken, öfkeli kalabalık polis aracına vurup, içindeki şüpheliyi darp etmeye çalıştı. Polis aracı bölgeden hızla uzaklaştı. Adliyeye götürülen Halit C. ile ilgili soruşturma sürüyor. FOTOĞRAFLI
58,043
# Bıçakla yaralama şüphelisini, linçten polis kurtardı ## Özet Onur KAYA/ÇERKEZKÖY (Tekirdağ), (DHA)- TEKİRDAĞ'ın Çerkezköy ilçesinde, otopark yüzünden çıkan kavgada Mustafa Kavlak'ı (44) bıçakla yaraladığı gerekçesiyle yakalanıp gözaltına alınan Halit C ## İçerik 01 Haziran 2018 22:08 ., sağlık kontrolüne götürüldüğü hastanede yaralının öfkeli yakınlarının saldırısına uğradı. Polis, saldırganları güçlükle uzaklaştırırken, takviye ekip istendi. Olay, dün Çerkezköy'ün Öztrak Caddesi üzerinde meydana geldi. Mustafa Kavlak ile Halit C. arasında iddiaya göre otopark yüzünden çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Kavga sırasında Halit C., otomobilinden aldığı bıçakla Kavlak'ı karın bölgesinden 4 bıçak darbesiyle yaraladı. Halit C., olaydan kısa süre sonra polis tarafından yakalanırken, Kavlak, Çerkezköy Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Hastanede tedavisi süren Mustafa Kavlak'ın, Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak'ın akrabası olması nedeniyle bugün sendikanın Çerkezköy'deki üyeleri ziyarete gitti. Bu sırada gözaltında bulunan Halit C. de sağlık kontrolünden geçirilmek üzere polis tarafından aynı hastaneye götürüldü. Kavlak'ın yakınları ve sendika üyeleri, Halit C.'yi görünce üzerine saldırdı. Polis, saldırganları güçlükle uzaklaştırırken, takviye ekip istendi. Halit C., hastane içine alınıp sağlık kontrolünden geçirilirken, dışarıda Kavlak'ın yakınları ve sendika üyeleri çıkışını bekledi. Polisin geniş güvenlik önlemleri altında çıkarılan Halit C.'ye dışarıda bekleyenler tekrar saldırdı. Halit C., güçlükle polis aracına bindirilirken, öfkeli kalabalık polis aracına vurup, içindeki şüpheliyi darp etmeye çalıştı. Polis aracı bölgeden hızla uzaklaştı. Adliyeye götürülen Halit C. ile ilgili soruşturma sürüyor. FOTOĞRAFLI
402692
haber
Türkiye’den Almanya’ya üst düzey ziyaret
Türkiye’nin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, resmi temaslarda bulunmak üzere Berlin’e geliyor. Ziyaretin güven bunalımı yaşanan Türk-Alman ilişkilerinde gerilimin aşılmasına katkı sağlayıp sağlamayacağı merak konusu.
Almanya-Türkiye ilişkilerinin gerilimli bir süreçten geçtiği dönemde başkent Berlin önemli bir ziyarete sahne olacak. DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre Türkiye Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, 8 Mayıs Pazartesi günü Almanya’ya resmi ziyaret gerçekleştirecek. Alman Ekonomi ve Enerji Bakanlığı, Federal Ekonomi Bakanı Brigitte Zypries’in Zeybekci’yi ağırlayacağını doğrularken, görüşme gündeminde "iktisadi gelişmeler ile siyasi konuların" yer aldığını aktardı. Uzun aradan sonra ilk İki ülke ekonomi bakanları son olarak, Türkiye ve Alman hükümetleri arasında 22 Ocak 2016’da yapılan hükümetler arası stratejik istişareler toplantısı sırasında bir araya gelmişti. Halen Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Sigmar Gabriel’in, geçen yıl ekonomi bakanlığını yönettiği dönemde Zeybekci ile yapmayı planladığı görüşme son anda iptal edilmişti. Ortak zemin arayışı Berlin kulislerinde, iki ülke arasında "ağır bir güven bunalımının" yaşandığı bir dönemde gerçekleşecek ziyaretin, ilişkileri yeniden yapıcı bir diyalog zeminine taşıma arayışında önemli bir adım olabileceğine dikkat çekiliyor. Siyasi bazı konularda derin görüş ayrılıkları sürse de, taraflar her iki ülke açısından önem taşıyan ekonomide işbirliğine odaklanarak, yumuşamaya katkıda sağlamayı hedefliyor. Siyasi gerginlik, Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından Almanya ile ekonomik işbirliğine de olumsuz yansımış durumda. 2013 yılında kurulması kararlaştırılan Türkiye-Almanya Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi (JETCO) bugüne kadar toplanamadı. Enerji alanında işbirliğini geliştirmeye hedefleyen Türk-Alman Enerji Forumu da birçok kez ertelendi. Alman Ekonomi Bakanlığı kaynakları, iki bakanın görüşmesinde bu iki konunun ele alınacağına dikkat çekti. İşadamları endişeli Alman ekonomi çevrelerinin ve yatırımcıların da dikkati Zypries-Zeybekci görüşmesine çevrilmiş durumda. Berlin buluşmasından çıkacak sonuçlar hem iş dünyası hem Türkiye ekonomisi için önemli bir sinyal olacak. Ancak ekonomi kulislerinde endişeler hâkim. Yüksek enflasyon, artan işsizlik oranı ve büyüme oranında gerilemeyle Türkiye ekonomisi kolay olmayan bir süreçten geçiyor. Almanya’dan Türkiye’ye yapılan yatırımlar son bir yılda yüzde 35 oranında azaldı. Türkiye’nin "can damarı" olarak nitelendirilen turizm gelirlerinde yaşanan düşüş devam ediyor. Alman turistlerin Türkiye’ye rezervasyonları da bu yıl yaklaşık yüzde 58 oranında azaldı. Turizm teşviki önerisi DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre bu konularda Türk tarafı, Alman hükümetinin desteğini alabilmeyi umut ediyor. Ankara, Berlin’den "turizm teşviki" başlığı altında Alman turistlerin Türkiye’ye seyahat etmelerini teşvik edecek, güvenlik ve seyahat uyarılarında daha hassas davranılması gibi bazı adımlar atılmasını bekliyor. Bir diğer konu da, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nin reforme edilmesi konusundaki beklentileri. Ankara AB politikalarında ağırlığı olan Almanya’nın bu konuda Brüksel'de ağırlığını koymasını istiyor. Türk tarafının ayrıca kuruluş aşamasındaki kalkınma bankası için Alman Kalkınma Bankası ile işbirliği talep ettiği belirtiliyor. Almanya’nın beklentileri Ankara ile siyasi diyaloğa önem veren Alman hükümeti ise Eylül ayında yapılacak genel seçimler öncesinde Türkiye politikası konusunda artan bir kamuoyu baskısı altında. Türkiye’de son aylarda yaşanan siyasi gelişmeler, Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel ve çok sayıda gazeteci ile siyasetçinin halen tutuklu bulunması, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konularındaki endişeler, Alman hükümeti, medyası ve kamuoyundaki önemli gündem maddeleri arasında olmaya devam ediyor. Alman Ekonomi Bakanı Zypries, önceki hafta yaptığı açıklamada, Türk-Alman dostluğunu ve iktisadi ilişkileri muhafaza etmek istediklerini ancak bunun için Türkiye’de hukuk devletinin garanti altına alınmasının önemli olduğunu vurgulamıştı. Zypries, yabancı yatırımcılar açısından hukuk devletinin önemini vurgularken, "Devlet işlerinde keyfiyet yabancı yatırımlar açısından zehir gibidir" ifadelerini kullanmıştı. Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble de geçen ay yaptığı açıklamada, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Türkiye ekonomisinin durumunu, karşı karşıya bulunulan güçlükleri konuştuklarını söylemiş, işbirliği yapılabilecek alanlar bulunduğunu, ancak ilişkilerin bu denli gergin olduğu bir dönemde adım atmalarının zor olduğunu vurgulamıştı. Berlin net tutum görmek istiyor Alman yetkililer, Türk Hükümeti'nin Almanya'dan maddi destek ya da borç gibi bir talep gündeme getirmediğini, özellikle turizm ve yatırımlar gibi alanlarda Alman Hükümeti ve Alman yatırımcılarının kalbini yeniden kazanmaya çalıştığını ifade ediyorlar. Almanya’nın beklentisi ise Türk hükümetinin Almanya politikasını netleştirmesi. Ankara'dan tutarlı bir siyasi duruş görmek istediklerini vurgulayan bir Alman yetkili, "Referandum sürecinde Türk tarafı ikili görüşmelerde ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi için destek beklentisini aktarırken, diğer yandan kamuoyuna yönelik açıklamalarında hakaret niteliğinde bir üslup kullandı. Bundan rahatsız olduk. İşbirliğinin geliştirilmesi Türkiye’nin önümüzdeki süreçte benimseyeceği tutuma ve ikili ilişkilerde güvenin yeniden inşasına bağlı. Tutarlı bir tutum görmek istiyoruz" diye konuştu.
204,257
# Türkiye’den Almanya’ya üst düzey ziyaret ## Özet Türkiye’nin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, resmi temaslarda bulunmak üzere Berlin’e geliyor. Ziyaretin güven bunalımı yaşanan Türk-Alman ilişkilerinde gerilimin aşılmasına katkı sağlayıp sağlamayacağı merak konusu. ## İçerik Almanya-Türkiye ilişkilerinin gerilimli bir süreçten geçtiği dönemde başkent Berlin önemli bir ziyarete sahne olacak. DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre Türkiye Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, 8 Mayıs Pazartesi günü Almanya’ya resmi ziyaret gerçekleştirecek. Alman Ekonomi ve Enerji Bakanlığı, Federal Ekonomi Bakanı Brigitte Zypries’in Zeybekci’yi ağırlayacağını doğrularken, görüşme gündeminde "iktisadi gelişmeler ile siyasi konuların" yer aldığını aktardı. Uzun aradan sonra ilk İki ülke ekonomi bakanları son olarak, Türkiye ve Alman hükümetleri arasında 22 Ocak 2016’da yapılan hükümetler arası stratejik istişareler toplantısı sırasında bir araya gelmişti. Halen Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Sigmar Gabriel’in, geçen yıl ekonomi bakanlığını yönettiği dönemde Zeybekci ile yapmayı planladığı görüşme son anda iptal edilmişti. Ortak zemin arayışı Berlin kulislerinde, iki ülke arasında "ağır bir güven bunalımının" yaşandığı bir dönemde gerçekleşecek ziyaretin, ilişkileri yeniden yapıcı bir diyalog zeminine taşıma arayışında önemli bir adım olabileceğine dikkat çekiliyor. Siyasi bazı konularda derin görüş ayrılıkları sürse de, taraflar her iki ülke açısından önem taşıyan ekonomide işbirliğine odaklanarak, yumuşamaya katkıda sağlamayı hedefliyor. Siyasi gerginlik, Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından Almanya ile ekonomik işbirliğine de olumsuz yansımış durumda. 2013 yılında kurulması kararlaştırılan Türkiye-Almanya Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi (JETCO) bugüne kadar toplanamadı. Enerji alanında işbirliğini geliştirmeye hedefleyen Türk-Alman Enerji Forumu da birçok kez ertelendi. Alman Ekonomi Bakanlığı kaynakları, iki bakanın görüşmesinde bu iki konunun ele alınacağına dikkat çekti. İşadamları endişeli Alman ekonomi çevrelerinin ve yatırımcıların da dikkati Zypries-Zeybekci görüşmesine çevrilmiş durumda. Berlin buluşmasından çıkacak sonuçlar hem iş dünyası hem Türkiye ekonomisi için önemli bir sinyal olacak. Ancak ekonomi kulislerinde endişeler hâkim. Yüksek enflasyon, artan işsizlik oranı ve büyüme oranında gerilemeyle Türkiye ekonomisi kolay olmayan bir süreçten geçiyor. Almanya’dan Türkiye’ye yapılan yatırımlar son bir yılda yüzde 35 oranında azaldı. Türkiye’nin "can damarı" olarak nitelendirilen turizm gelirlerinde yaşanan düşüş devam ediyor. Alman turistlerin Türkiye’ye rezervasyonları da bu yıl yaklaşık yüzde 58 oranında azaldı. Turizm teşviki önerisi DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre bu konularda Türk tarafı, Alman hükümetinin desteğini alabilmeyi umut ediyor. Ankara, Berlin’den "turizm teşviki" başlığı altında Alman turistlerin Türkiye’ye seyahat etmelerini teşvik edecek, güvenlik ve seyahat uyarılarında daha hassas davranılması gibi bazı adımlar atılmasını bekliyor. Bir diğer konu da, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nin reforme edilmesi konusundaki beklentileri. Ankara AB politikalarında ağırlığı olan Almanya’nın bu konuda Brüksel'de ağırlığını koymasını istiyor. Türk tarafının ayrıca kuruluş aşamasındaki kalkınma bankası için Alman Kalkınma Bankası ile işbirliği talep ettiği belirtiliyor. Almanya’nın beklentileri Ankara ile siyasi diyaloğa önem veren Alman hükümeti ise Eylül ayında yapılacak genel seçimler öncesinde Türkiye politikası konusunda artan bir kamuoyu baskısı altında. Türkiye’de son aylarda yaşanan siyasi gelişmeler, Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel ve çok sayıda gazeteci ile siyasetçinin halen tutuklu bulunması, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konularındaki endişeler, Alman hükümeti, medyası ve kamuoyundaki önemli gündem maddeleri arasında olmaya devam ediyor. Alman Ekonomi Bakanı Zypries, önceki hafta yaptığı açıklamada, Türk-Alman dostluğunu ve iktisadi ilişkileri muhafaza etmek istediklerini ancak bunun için Türkiye’de hukuk devletinin garanti altına alınmasının önemli olduğunu vurgulamıştı. Zypries, yabancı yatırımcılar açısından hukuk devletinin önemini vurgularken, "Devlet işlerinde keyfiyet yabancı yatırımlar açısından zehir gibidir" ifadelerini kullanmıştı. Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble de geçen ay yaptığı açıklamada, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Türkiye ekonomisinin durumunu, karşı karşıya bulunulan güçlükleri konuştuklarını söylemiş, işbirliği yapılabilecek alanlar bulunduğunu, ancak ilişkilerin bu denli gergin olduğu bir dönemde adım atmalarının zor olduğunu vurgulamıştı. Berlin net tutum görmek istiyor Alman yetkililer, Türk Hükümeti'nin Almanya'dan maddi destek ya da borç gibi bir talep gündeme getirmediğini, özellikle turizm ve yatırımlar gibi alanlarda Alman Hükümeti ve Alman yatırımcılarının kalbini yeniden kazanmaya çalıştığını ifade ediyorlar. Almanya’nın beklentisi ise Türk hükümetinin Almanya politikasını netleştirmesi. Ankara'dan tutarlı bir siyasi duruş görmek istediklerini vurgulayan bir Alman yetkili, "Referandum sürecinde Türk tarafı ikili görüşmelerde ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi için destek beklentisini aktarırken, diğer yandan kamuoyuna yönelik açıklamalarında hakaret niteliğinde bir üslup kullandı. Bundan rahatsız olduk. İşbirliğinin geliştirilmesi Türkiye’nin önümüzdeki süreçte benimseyeceği tutuma ve ikili ilişkilerde güvenin yeniden inşasına bağlı. Tutarlı bir tutum görmek istiyoruz" diye konuştu.
358051
haber
Alman hükümetinden geri adım yok
Alman hükümet sözcüsü, Alman Meclisi'nde kabul edilen Ermeni soykırımı kararı ile ilgili açıklama yaptı. Sözcü, hükümetin karara arasına mesafe koymasının mümkün olmadığını söyledi.
Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer ile birlikte basının karşısına çıkarak Türkiye ile ilgili açıklamalarda bulundu. Seibert, Alman hükümetinin "Federal Meclis'in 1915'te Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin öldürülmesini soykırım olarak tanıyan kararla arasına mesafe koymaya hazırlandığı" yolundaki haberi yalanladı. Hükümet sözcüsü Seibert, "Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil" dedi. Seibert: Hükümetin görevi değil Federal Meclis'in 1915 olaylarına ilişkin aldığı kararın bağlayıcı nitelikte olmadığını hatırlatan Steffen Seibert, bunun Federal Meclis kararında da vurgulandığına dikkat çekti. Seibert, "Parlamentonun faaliyetlerinin değerlendirilmesi hükümetin görevi değildir" dedi. Türkiye'ye yeni büyükelçi atanıyor Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer ise Alman-Türk ilişkilerinin önemini vurguladı. Almanya'nın yakında Türkiye'ye yeni bir büyükelçi atayacağını kaydeden Schäfer, "Almanya ile Türkiye arasındaki siyasi ziyaretlerin yeniden canlandırılacak olmasından ötürü memnuniyet duyuyoruz" dedi. Schäfer, İncirlik'teki Alman askerlerinin "pek yakında" Federal Meclis milletvekilleri tarafından ziyaret edilebileceğine dair Alman hükümetinin beklentisini dile getirdi. Steinmeier'in sözlerine açıklık getirdi Bu arada Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in sözlerine de açıklık getirildi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin'de görüşen Steinmeier, "Alman Federal Meclisi siyasi konularda görüşünü ifade etmek konusunda özgürdür ve buna hakkı vardır. Ancak her kararın yasal açıdan bağlayıcı olmadığını Federal Meclis'in kendisi de ifade etmektedir" diye konuşmuştu. Dışişleri Bakanı Steinmeier'in ifadeleri, Alman hükümetinin Federal Meclis'in 1915'te Ermenilerin öldürülmesini soykırım olarak tanıyan kararla arasına mesafe koymaya hazırlandığına dair iddiaları destekler nitelikte yorumlanmıştı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu ifadelere açıklık getirdi. Sözcü, "Sayın Steinmeier Federal Meclis'in Ermeni soykırım tasarısının ardında durmuştur, durmaya da devam edecektir" ifadelerini kullandı.
28,986
# Alman hükümetinden geri adım yok ## Özet Alman hükümet sözcüsü, Alman Meclisi'nde kabul edilen Ermeni soykırımı kararı ile ilgili açıklama yaptı. Sözcü, hükümetin karara arasına mesafe koymasının mümkün olmadığını söyledi. ## İçerik Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer ile birlikte basının karşısına çıkarak Türkiye ile ilgili açıklamalarda bulundu. Seibert, Alman hükümetinin "Federal Meclis'in 1915'te Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin öldürülmesini soykırım olarak tanıyan kararla arasına mesafe koymaya hazırlandığı" yolundaki haberi yalanladı. Hükümet sözcüsü Seibert, "Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil" dedi. Seibert: Hükümetin görevi değil Federal Meclis'in 1915 olaylarına ilişkin aldığı kararın bağlayıcı nitelikte olmadığını hatırlatan Steffen Seibert, bunun Federal Meclis kararında da vurgulandığına dikkat çekti. Seibert, "Parlamentonun faaliyetlerinin değerlendirilmesi hükümetin görevi değildir" dedi. Türkiye'ye yeni büyükelçi atanıyor Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer ise Alman-Türk ilişkilerinin önemini vurguladı. Almanya'nın yakında Türkiye'ye yeni bir büyükelçi atayacağını kaydeden Schäfer, "Almanya ile Türkiye arasındaki siyasi ziyaretlerin yeniden canlandırılacak olmasından ötürü memnuniyet duyuyoruz" dedi. Schäfer, İncirlik'teki Alman askerlerinin "pek yakında" Federal Meclis milletvekilleri tarafından ziyaret edilebileceğine dair Alman hükümetinin beklentisini dile getirdi. Steinmeier'in sözlerine açıklık getirdi Bu arada Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in sözlerine de açıklık getirildi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin'de görüşen Steinmeier, "Alman Federal Meclisi siyasi konularda görüşünü ifade etmek konusunda özgürdür ve buna hakkı vardır. Ancak her kararın yasal açıdan bağlayıcı olmadığını Federal Meclis'in kendisi de ifade etmektedir" diye konuşmuştu. Dışişleri Bakanı Steinmeier'in ifadeleri, Alman hükümetinin Federal Meclis'in 1915'te Ermenilerin öldürülmesini soykırım olarak tanıyan kararla arasına mesafe koymaya hazırlandığına dair iddiaları destekler nitelikte yorumlanmıştı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu ifadelere açıklık getirdi. Sözcü, "Sayın Steinmeier Federal Meclis'in Ermeni soykırım tasarısının ardında durmuştur, durmaya da devam edecektir" ifadelerini kullandı.
699003
haber
AB / Juncker: Büyük küresel bir aktör olmak zorundayız
İstanbul, 13 Eylül (DHA) - Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, birliğin durumunu değerlendirdiği geleneksel yıllık konuşmasında, AB'yi küresel sorunlara karşı uyardı
13 Eylül 2018 11:02 . Avrupa'nın uluslararası alanda daha güçlü bir rol üstlenmesi gerektiğini belirten Juncker, "Büyük küresel bir aktör olmak zorundayız" dedi. Juncker Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, dolara karşı Euro Bölgesi'nin para birimi olan euronun güçlendirilmesini ve Avrupa'nın dış politikasıyla ilgili kararların çoğunluk ile alınması sağlanarak daha etkili olması gerektiğinin altını çizdi. "Artık Avrupa egemenliğinin zamanı geldi" diyen Juncker, "Bunu bizden isteyen dünya politikası" dedi. Avrupa'nın "ticaret ve kur savaşları sürdürenlerle" arasına çizgi çekmesi gerektiğini belirten Juncker, ABD Başkanı Trump'ın "Önce Amerika (America First)" politikasını da eleştirdi. Juncker, AB'nin iklim değişikliği ve terörizm gibi küresel sorunlara çözüm bulması gerektiğini, Suriye sorununda da sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı.
55,317
# AB / Juncker: Büyük küresel bir aktör olmak zorundayız ## Özet İstanbul, 13 Eylül (DHA) - Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, birliğin durumunu değerlendirdiği geleneksel yıllık konuşmasında, AB'yi küresel sorunlara karşı uyardı ## İçerik 13 Eylül 2018 11:02 . Avrupa'nın uluslararası alanda daha güçlü bir rol üstlenmesi gerektiğini belirten Juncker, "Büyük küresel bir aktör olmak zorundayız" dedi. Juncker Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, dolara karşı Euro Bölgesi'nin para birimi olan euronun güçlendirilmesini ve Avrupa'nın dış politikasıyla ilgili kararların çoğunluk ile alınması sağlanarak daha etkili olması gerektiğinin altını çizdi. "Artık Avrupa egemenliğinin zamanı geldi" diyen Juncker, "Bunu bizden isteyen dünya politikası" dedi. Avrupa'nın "ticaret ve kur savaşları sürdürenlerle" arasına çizgi çekmesi gerektiğini belirten Juncker, ABD Başkanı Trump'ın "Önce Amerika (America First)" politikasını da eleştirdi. Juncker, AB'nin iklim değişikliği ve terörizm gibi küresel sorunlara çözüm bulması gerektiğini, Suriye sorununda da sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı.
728937
haber
Adana'da dehşet; 3 çocuğunu öldürdükten sonra bileklerini kesti
OTOPSİ YAPILDI, CENAZELER DEFNEDİLECEK Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı
Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı 22 Ekim 2018 01:15 OTOPSİ YAPILDI, CENAZELER DEFNEDİLECEK Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı. Kardeşlerin tabutları, aynı cenaze aracına konuldu. Mehmet Emin, Semanur ve Mahmut Cice kardeşlerin cenazeleri, toprağa verilmek üzere Yüreğir ilçesindeki Geçitli Mahallesi Mezarlığı'na götürüldü. Öte yandan çocuklarını öldürdükten sonra bileklerini keserek, intihar girişiminde bulunan Selma Cice'nin sağlık durumunun kritik olduğu öğrenildi.
193,740
# Adana'da dehşet; 3 çocuğunu öldürdükten sonra bileklerini kesti ## Özet OTOPSİ YAPILDI, CENAZELER DEFNEDİLECEK Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı ## İçerik Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı 22 Ekim 2018 01:15 OTOPSİ YAPILDI, CENAZELER DEFNEDİLECEK Adana'da, anneleri Selma Cice tarafından boğazları kesilerek, öldürülen Mehmet Emin (10), Semanur (8) ve Mahmut Cice'nin (4) cenazeleri, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası akrabalarınca alındı. Kardeşlerin tabutları, aynı cenaze aracına konuldu. Mehmet Emin, Semanur ve Mahmut Cice kardeşlerin cenazeleri, toprağa verilmek üzere Yüreğir ilçesindeki Geçitli Mahallesi Mezarlığı'na götürüldü. Öte yandan çocuklarını öldürdükten sonra bileklerini keserek, intihar girişiminde bulunan Selma Cice'nin sağlık durumunun kritik olduğu öğrenildi.
15788
yazarlar
Akıl salınmaları
Sevgi kendine doğru yürümeyi öğrenmektir; bir yere bağlanmak değil...
Hesiodos’a göre dünyanın yaratılış orijininde kaos var. Şu hırçın gerici sosyolojik şekillenmenin oyun bozuculuğunu yapmak kimsenin aklına gelmiyor mu? Türkiye’de empati ve apati arasında nasıl bir duygu ve akıl yarılması yaşanıldığını gösteren binlerce olay var
266,620
# Akıl salınmaları ## Özet Sevgi kendine doğru yürümeyi öğrenmektir; bir yere bağlanmak değil... ## İçerik Hesiodos’a göre dünyanın yaratılış orijininde kaos var. Şu hırçın gerici sosyolojik şekillenmenin oyun bozuculuğunu yapmak kimsenin aklına gelmiyor mu? Türkiye’de empati ve apati arasında nasıl bir duygu ve akıl yarılması yaşanıldığını gösteren binlerce olay var
330496
haber
Türkiye ve AB arasında pazarlıklar kızıştı
Zirve öncesi Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki pazarlıklar kızıştı. Özellikle Almanya'nın Türkiye'den Yunanistan'a geçen sığınmacı sayısını 1000'in altına düşürmesi için baskı yaptığı belirtiliyor.
AB Komisyonu'nun da Yunanistan'daki durumun daha da kötüleşmemesi için önerdiği rakamın 700 olduğu belirtiliyor. Şu anda Türkiye'den Yunanistan'a her gün geçen sığınmacı sayısının ise 2000 dolayında olduğu ifade ediliyor. İlk kez iade Komisyon, Türkiye'nin Avrupa'da iltica hakkı olmayan sığınmacıları ilk kez dün geri aldığını açıkladı. Brüksel'den yapılan açıklamada Tunus, Fas ve Cezayir vatandaşı 308 kişinin Türkiye'ye gönderildiği belirtildi. Avrupa'ya iltica hakkı olmayan kişilerin iadesi konusunda Türkiye ve Avrupa Birliği arasında 2014 yılında anlaşmaya varılmıştı. 7 Mart'ta düzenlenecek AB - Türkiye Zirvesi'nde sığınmacı akınının durdurulması karşılığında Türkiye'ye aktarılacak yardımlar da görüşülecek. Türkiye, sığınmacı akınının durdurulması için Avrupa Birliği'nden 3 milyar euro mali yardım bekliyor. Ancak Ankara bu miktarın da yeterli olmadığı kanısında. "Türkiye'nin alternatifi yok" Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'i dünkü ziyaretinde konuşan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye ile işbirliğinin bir alternatifi olmadığını söyledi. Tusk, Yunanistan'ı ziyaretinin ardından Ankara'yıda ziyaret ederek zirve öncesi Türk yetkililerle temaslarda bulunacak. Tusk, Avrupa Birliği ülkelerinden de iltica hakkı olmayan kişileri sınırdışı etmesini ve Schengen kurullarını uygulamasını istedi. Tusk, Avrupa Birliği'nde serbest dolaşımı düzenleyen Schengen sisteminin yaşamasının kuralların uygulanmasına bağlı olduğunu ifade etti.
238,498
# Türkiye ve AB arasında pazarlıklar kızıştı ## Özet Zirve öncesi Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki pazarlıklar kızıştı. Özellikle Almanya'nın Türkiye'den Yunanistan'a geçen sığınmacı sayısını 1000'in altına düşürmesi için baskı yaptığı belirtiliyor. ## İçerik AB Komisyonu'nun da Yunanistan'daki durumun daha da kötüleşmemesi için önerdiği rakamın 700 olduğu belirtiliyor. Şu anda Türkiye'den Yunanistan'a her gün geçen sığınmacı sayısının ise 2000 dolayında olduğu ifade ediliyor. İlk kez iade Komisyon, Türkiye'nin Avrupa'da iltica hakkı olmayan sığınmacıları ilk kez dün geri aldığını açıkladı. Brüksel'den yapılan açıklamada Tunus, Fas ve Cezayir vatandaşı 308 kişinin Türkiye'ye gönderildiği belirtildi. Avrupa'ya iltica hakkı olmayan kişilerin iadesi konusunda Türkiye ve Avrupa Birliği arasında 2014 yılında anlaşmaya varılmıştı. 7 Mart'ta düzenlenecek AB - Türkiye Zirvesi'nde sığınmacı akınının durdurulması karşılığında Türkiye'ye aktarılacak yardımlar da görüşülecek. Türkiye, sığınmacı akınının durdurulması için Avrupa Birliği'nden 3 milyar euro mali yardım bekliyor. Ancak Ankara bu miktarın da yeterli olmadığı kanısında. "Türkiye'nin alternatifi yok" Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'i dünkü ziyaretinde konuşan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye ile işbirliğinin bir alternatifi olmadığını söyledi. Tusk, Yunanistan'ı ziyaretinin ardından Ankara'yıda ziyaret ederek zirve öncesi Türk yetkililerle temaslarda bulunacak. Tusk, Avrupa Birliği ülkelerinden de iltica hakkı olmayan kişileri sınırdışı etmesini ve Schengen kurullarını uygulamasını istedi. Tusk, Avrupa Birliği'nde serbest dolaşımı düzenleyen Schengen sisteminin yaşamasının kuralların uygulanmasına bağlı olduğunu ifade etti.
363145
haber
'Yaklaşık 385 milyon çocuk sefalet içinde yaşıyor'
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaklaşık beşte birinin sefalet içinde yaşadığını açıkladı. Bu durum yaklaşık 385 milyon çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimlerini zorlaştırıyor.
04 Ekim 2016 16:14 Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yüzde 20'sinin sefalet içinde yaşadığını açıkladı. UNICEF ve Dünya Bankası, 385 milyona yakın çocuğun günde yaklaşık 2 dolardan az parayla geçindiğini bildirdi. İki kurum da, Sahra Çölü'nün altındaki Afrika ülkelerinde yaşayan çocukların yarısının, Güney Asya'daki çocukların da yüzde 30'dan fazlasının sefalet içinde yaşadığına dikkat çekti. UNICEF ve Dünya Bankası, hükümetlere yoksul milyonlarca çocuğa yardım çabalarını arttırma çağrısında bulundu. UNICEF Başkanı Anthony Lake, "Yoksulluk çocukları daha çok etkiliyor, onların fiziksel ve zihinsel gelişimini engelliyor. Bu nedenle özellikle daha küçük yaştaki çocuklar, yoksulluktan en kötü etkilenen grup" dedi. Birleşmiş Milletler de 2030 yılına kadar sefaleti önlemeyi hedefliyor. Örgütün 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden bazıları şunlar:
238,949
# 'Yaklaşık 385 milyon çocuk sefalet içinde yaşıyor' ## Özet Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaklaşık beşte birinin sefalet içinde yaşadığını açıkladı. Bu durum yaklaşık 385 milyon çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimlerini zorlaştırıyor. ## İçerik 04 Ekim 2016 16:14 Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yüzde 20'sinin sefalet içinde yaşadığını açıkladı. UNICEF ve Dünya Bankası, 385 milyona yakın çocuğun günde yaklaşık 2 dolardan az parayla geçindiğini bildirdi. İki kurum da, Sahra Çölü'nün altındaki Afrika ülkelerinde yaşayan çocukların yarısının, Güney Asya'daki çocukların da yüzde 30'dan fazlasının sefalet içinde yaşadığına dikkat çekti. UNICEF ve Dünya Bankası, hükümetlere yoksul milyonlarca çocuğa yardım çabalarını arttırma çağrısında bulundu. UNICEF Başkanı Anthony Lake, "Yoksulluk çocukları daha çok etkiliyor, onların fiziksel ve zihinsel gelişimini engelliyor. Bu nedenle özellikle daha küçük yaştaki çocuklar, yoksulluktan en kötü etkilenen grup" dedi. Birleşmiş Milletler de 2030 yılına kadar sefaleti önlemeyi hedefliyor. Örgütün 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden bazıları şunlar:
844424
haber
Ahmet Hakan: Gazeteci siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz
Ahmet Hakan: Gazeteci siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, gazetecilerin söylemlerine yönelik uyarılarda bulundu. "Gazeteci sahada kazandık' demez, 'Türkiye sahada kazandı' der" ifadesini kullanan Hakan, "Gazeteci dediğin kişi siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz" dedi.
121,703
# Ahmet Hakan: Gazeteci siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz ## Özet Ahmet Hakan: Gazeteci siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz ## İçerik Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, gazetecilerin söylemlerine yönelik uyarılarda bulundu. "Gazeteci sahada kazandık' demez, 'Türkiye sahada kazandı' der" ifadesini kullanan Hakan, "Gazeteci dediğin kişi siyasetçi gibi, karar alıcı gibi, asker gibi, diplomat gibi, devlet yetkilisi gibi konuşmaz" dedi.
964236
haber
Dolar, aylık yüzde 0.95'le haziranda en çok kazandıran yatırım aracı oldu
Dolar, aylık yüzde 0.95'le haziranda en çok kazandıran yatırım aracı oldu
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde haziranda en yüksek aylık reel getiri yüzde 0,95 ile dolarda gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), haziran ayına ilişkin "finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını" açıkladı. Buna göre, haziranda en yüksek aylık reel getiri TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 0,95 ile dolarda gerçekleşti. Aynı dönemde Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde dolar yüzde 1,06 yatırımcısına kaybettirdi. Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, külçe altın yüzde 1,85, avro yüzde 1,86, mevduat faizi (brüt) yüzde 2,61, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 2,68 ve BIST 100 endeksi yüzde 4,86 ile kaybettiren yatırım araçları olarak kayıtlara geçti. TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 0,15 ve avro yüzde 0,14 oranlarında yatırımcısına kazandırırken, mevduat faizi (brüt) yüzde 0,63, DİBS yüzde 0,71 ve BIST 100 endeksi yüzde 2,93 kaybettirdi. Üç aylık değerlendirmelerde de külçe altın Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,11, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 14,44 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı oldu. Söz konusu dönemde BIST 100 endeksi Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 15,64, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,02 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı olarak kayıtlara geçti. Altı aylık değerlendirmeye göre, dolar TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 2,98 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlarken, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yatırımcısına yüzde 8,49 oranında kaybettirdi. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,15, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,02 ile yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu. Yıllık en çok kazandıran yatırım aracı euro Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde avro TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 15,08 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlarken, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 5,35 oranında kaybettirdi. Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından külçe altında yüzde 6,52, BIST 100 endeksinde yüzde 10,98, dolarda yüzde 11,58, mevduat faizinde (brüt) yüzde 24,24 ve DİBS'de yüzde 30,74 oranlarında kayıp gerçekleşti. TÜFE ile indirgendiğinde külçe altın yüzde 13,66, BIST 100 endeksi yüzde 8,23 ve dolar yüzde 7,50 oranlarında yatırımcısına kazandırırken, mevduat faizi (brüt) yüzde 7,89 ve DİBS yüzde 15,79 kaybettirdi.
102,485
# Dolar, aylık yüzde 0.95'le haziranda en çok kazandıran yatırım aracı oldu ## Özet Dolar, aylık yüzde 0.95'le haziranda en çok kazandıran yatırım aracı oldu ## İçerik Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde haziranda en yüksek aylık reel getiri yüzde 0,95 ile dolarda gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), haziran ayına ilişkin "finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını" açıkladı. Buna göre, haziranda en yüksek aylık reel getiri TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 0,95 ile dolarda gerçekleşti. Aynı dönemde Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde dolar yüzde 1,06 yatırımcısına kaybettirdi. Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, külçe altın yüzde 1,85, avro yüzde 1,86, mevduat faizi (brüt) yüzde 2,61, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 2,68 ve BIST 100 endeksi yüzde 4,86 ile kaybettiren yatırım araçları olarak kayıtlara geçti. TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 0,15 ve avro yüzde 0,14 oranlarında yatırımcısına kazandırırken, mevduat faizi (brüt) yüzde 0,63, DİBS yüzde 0,71 ve BIST 100 endeksi yüzde 2,93 kaybettirdi. Üç aylık değerlendirmelerde de külçe altın Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,11, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 14,44 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı oldu. Söz konusu dönemde BIST 100 endeksi Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 15,64, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,02 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı olarak kayıtlara geçti. Altı aylık değerlendirmeye göre, dolar TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 2,98 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlarken, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yatırımcısına yüzde 8,49 oranında kaybettirdi. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,15, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,02 ile yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu. Yıllık en çok kazandıran yatırım aracı euro Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde avro TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 15,08 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlarken, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 5,35 oranında kaybettirdi. Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından külçe altında yüzde 6,52, BIST 100 endeksinde yüzde 10,98, dolarda yüzde 11,58, mevduat faizinde (brüt) yüzde 24,24 ve DİBS'de yüzde 30,74 oranlarında kayıp gerçekleşti. TÜFE ile indirgendiğinde külçe altın yüzde 13,66, BIST 100 endeksi yüzde 8,23 ve dolar yüzde 7,50 oranlarında yatırımcısına kazandırırken, mevduat faizi (brüt) yüzde 7,89 ve DİBS yüzde 15,79 kaybettirdi.
957285
haber
"Yeni demir perde": "Sürgündeki" Belaruslular sınırın Polonya tarafında protesto düzenledi
"Yeni demir perde": "Sürgündeki" Belaruslular sınırın Polonya tarafında protesto düzenledi
Siyasi suçlarla yargılanmamak için ülkelerinden ayrılan Belaruslular cumartesi günü Belarus-Polonya sınırının Polonya tarafında bir protesto düzenledi. Protestocular, Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'dan sınırları açmasını talep ettiler. Sınırda toplanan protestocular, "Avrupa, harekete geçme zamanı geldi" ve "Lütfen yaptırım uygulayın" yazılı pankartlar açtı. Aktivistlik yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve ardından Polonya'ya taşınan Lyuboc Kovalçuk, "Yeni bir demir perdenin oluşmaya başladığını hissediyorum, bu korkutucu" dedi. AFP'ye konuşan Kovalçuk, sınırların kapanması nedeniyle insanların aileleriyle ayrı kaldığını ifade etti. 22 Aralık'ta ülke genelinde meydana gelen protestolar sırasında Lukaşenko ülkenin kara sınırlarını "pandemiyi gerekçe gösterek" geçişlere özel durumlar dışında kapatmıştı.
120,324
# "Yeni demir perde": "Sürgündeki" Belaruslular sınırın Polonya tarafında protesto düzenledi ## Özet "Yeni demir perde": "Sürgündeki" Belaruslular sınırın Polonya tarafında protesto düzenledi ## İçerik Siyasi suçlarla yargılanmamak için ülkelerinden ayrılan Belaruslular cumartesi günü Belarus-Polonya sınırının Polonya tarafında bir protesto düzenledi. Protestocular, Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'dan sınırları açmasını talep ettiler. Sınırda toplanan protestocular, "Avrupa, harekete geçme zamanı geldi" ve "Lütfen yaptırım uygulayın" yazılı pankartlar açtı. Aktivistlik yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve ardından Polonya'ya taşınan Lyuboc Kovalçuk, "Yeni bir demir perdenin oluşmaya başladığını hissediyorum, bu korkutucu" dedi. AFP'ye konuşan Kovalçuk, sınırların kapanması nedeniyle insanların aileleriyle ayrı kaldığını ifade etti. 22 Aralık'ta ülke genelinde meydana gelen protestolar sırasında Lukaşenko ülkenin kara sınırlarını "pandemiyi gerekçe gösterek" geçişlere özel durumlar dışında kapatmıştı.
18565
haber
Sigarayı bıraktıran ilaçlar da tehlikeli
Sigarayı bırakmak isterken canınızdan olmayın. BBC'de yer alan habere göre, İngilitere'de 2 yıl önce piyasaya çıkan Champix isimli ilaç bugüne kadar yaklaşık 400 ki#
Klinik deneylerde, Champix'in sigarayı bıraktıran diğer alternatif ilaçlardan daha etkili olduğu kanıtlandı. İlacı üreten Pfizer firması, Champix'in büyük bir başarı olduğunu söylüyordu. Piyasadaki ilk yılında, ilaç firma için 883 milyon dolar gibi şaşırtıcı bir gelir getirdi. Fakat yaklaşık bir yıl önce, basında Champix kullanan insanların şiddetli depresyon geçirdiği haberleri yer aldı. Greenock'tan Karen McGhee adlı bir kadının Champix içtikten sadece birkaç gün sonra kendisini öldürmeye çalıştığı, İngiliz editör Omer Jama'nın ekim ayında intihar etmesi ve bunun gibi benzer haberler yayınlandı. Britanya çevresinde, 3 binden fazla insanın Champix'in olumsuz etkilerinden şikayet ettiği görülürken, ilacın reaksiyonlarıyla ilgili yaklaşık 260 intihar vakası rapor edildi. Bunlardan 16'sı intihara teşebbüs iken 10 tanesi de intihar ile sonuçlandı. İntihar eğilimine örnek olaylar: BBC'nin İskoçya araştırmacısı Samantha Poling, birebir konuştuğu intihar vakalarının yakınlarıyla diyaloglarını şöyle anlatıyor: "Robert McGhee eşini koridor merdivenlerinden aşağıya sarkarken buldu. Kızının kendisini uyandırdığını ve bunu nasıl yaptığını kavrayamadığını, rüya gördüğünü zannettiğini söyledi. Karen McGhee, Champix'in intihar girişimine neden olduğu konusunda ikna oldu. Bir daha kendini ve ailesini böyle bir durumda bırakmayacağını, ya sigara içmeye devam edeceğini; eğer bırakırsa da bunu doğal yollardan deneyeceğini söyledi." Poling, karşılaştığı diğer bir vaka ise şöyle açıklıyor: "Manchester'dan editör Omer Jama, Champix ilacını kullanırken kendini öldürdü. Kardeşi Ali, "Bileklerini kestiği bıçağı karnına saplamıştı. Onu yerde yatarken buldular, şok edici bir sahneydi. İntihar notu yoktu. Sadece rastgele bir iş olabilir, ama bu onun karakterine uyan bir şey değildi" dedi. Omer kendi hayatını kendi almıştı. Fakat şaşırtıcıdır ki soruşturmada adli tıp onun ölümünü intihar olarak kaydetmedi. Ali, 'Adli tıp, zehir bilim uzmanının kanıtına dayanarak intihar hükmü değil açık hüküm verdi. Zehir uzmanı, Omer'in kan dolaşımında Champix bulmuşlardı ve intihar eğilimleriyle ilgisi olabileceği konusunda araştırma yaptı. Bu yüzden onun intiharında ilacın rol oynamadığını inkâr edemedi' diye konuştu." Psikiyatrik problemler Büyük bir ticari faaliyet olan Champix, aynı zamanda dünyadaki ve özellikle İskoçya'da en ciddi sağlık konularından birinin cevabı olmak için tasarlandı. Her yıl 13 bin kişi sigaraya bağlı hastalıklardan ölüyor. Pfizer açıklama yapmayı reddetti, fakat şirketten yayınlanan bir bildiride, ilaç kutularında rapor edilen yan etkileri hakkında uyarılar bulunduğunu, intihar davranışıyla ilgili hiçbir kanıt olmadığını işaret etti. Bildiride ayrıca, firmanın, ilacı uzun yıllar boyunca binlerce kişi üzerinde kapsamlı klinik deney programında test ettiğini belirtiliyor. Bu klinik testlerin sonuçlarına göre, Avrupa, Amerika ve herhangi bir yerdeki denetim organının ilacın güvenirliliğini ve yararlılığını tanıdığı ve yetişkinlerde sigarayı bırakmak için kullanılabilecek bir ilaç olduğunu onaylandığı açıklanıyor. Depresif ruh halinin nikotini kestikten sonra kişide meydana gelebilecek bir belirti olduğu kaydediliyor. Nadiren intihar düşüncesi ve girişimini içeren depresyonun, ilacı kullananlar da dâhil olmak üzere sigarayı bırakan tüm hastalarda görülebildiği açıklanıyor. Bu belirtilerin görüldüğü hastalarda tedavinin derhal durdurulması gerektiği söyleniyor.
82,829
# Sigarayı bıraktıran ilaçlar da tehlikeli ## Özet Sigarayı bırakmak isterken canınızdan olmayın. BBC'de yer alan habere göre, İngilitere'de 2 yıl önce piyasaya çıkan Champix isimli ilaç bugüne kadar yaklaşık 400 ki# ## İçerik Klinik deneylerde, Champix'in sigarayı bıraktıran diğer alternatif ilaçlardan daha etkili olduğu kanıtlandı. İlacı üreten Pfizer firması, Champix'in büyük bir başarı olduğunu söylüyordu. Piyasadaki ilk yılında, ilaç firma için 883 milyon dolar gibi şaşırtıcı bir gelir getirdi. Fakat yaklaşık bir yıl önce, basında Champix kullanan insanların şiddetli depresyon geçirdiği haberleri yer aldı. Greenock'tan Karen McGhee adlı bir kadının Champix içtikten sadece birkaç gün sonra kendisini öldürmeye çalıştığı, İngiliz editör Omer Jama'nın ekim ayında intihar etmesi ve bunun gibi benzer haberler yayınlandı. Britanya çevresinde, 3 binden fazla insanın Champix'in olumsuz etkilerinden şikayet ettiği görülürken, ilacın reaksiyonlarıyla ilgili yaklaşık 260 intihar vakası rapor edildi. Bunlardan 16'sı intihara teşebbüs iken 10 tanesi de intihar ile sonuçlandı. İntihar eğilimine örnek olaylar: BBC'nin İskoçya araştırmacısı Samantha Poling, birebir konuştuğu intihar vakalarının yakınlarıyla diyaloglarını şöyle anlatıyor: "Robert McGhee eşini koridor merdivenlerinden aşağıya sarkarken buldu. Kızının kendisini uyandırdığını ve bunu nasıl yaptığını kavrayamadığını, rüya gördüğünü zannettiğini söyledi. Karen McGhee, Champix'in intihar girişimine neden olduğu konusunda ikna oldu. Bir daha kendini ve ailesini böyle bir durumda bırakmayacağını, ya sigara içmeye devam edeceğini; eğer bırakırsa da bunu doğal yollardan deneyeceğini söyledi." Poling, karşılaştığı diğer bir vaka ise şöyle açıklıyor: "Manchester'dan editör Omer Jama, Champix ilacını kullanırken kendini öldürdü. Kardeşi Ali, "Bileklerini kestiği bıçağı karnına saplamıştı. Onu yerde yatarken buldular, şok edici bir sahneydi. İntihar notu yoktu. Sadece rastgele bir iş olabilir, ama bu onun karakterine uyan bir şey değildi" dedi. Omer kendi hayatını kendi almıştı. Fakat şaşırtıcıdır ki soruşturmada adli tıp onun ölümünü intihar olarak kaydetmedi. Ali, 'Adli tıp, zehir bilim uzmanının kanıtına dayanarak intihar hükmü değil açık hüküm verdi. Zehir uzmanı, Omer'in kan dolaşımında Champix bulmuşlardı ve intihar eğilimleriyle ilgisi olabileceği konusunda araştırma yaptı. Bu yüzden onun intiharında ilacın rol oynamadığını inkâr edemedi' diye konuştu." Psikiyatrik problemler Büyük bir ticari faaliyet olan Champix, aynı zamanda dünyadaki ve özellikle İskoçya'da en ciddi sağlık konularından birinin cevabı olmak için tasarlandı. Her yıl 13 bin kişi sigaraya bağlı hastalıklardan ölüyor. Pfizer açıklama yapmayı reddetti, fakat şirketten yayınlanan bir bildiride, ilaç kutularında rapor edilen yan etkileri hakkında uyarılar bulunduğunu, intihar davranışıyla ilgili hiçbir kanıt olmadığını işaret etti. Bildiride ayrıca, firmanın, ilacı uzun yıllar boyunca binlerce kişi üzerinde kapsamlı klinik deney programında test ettiğini belirtiliyor. Bu klinik testlerin sonuçlarına göre, Avrupa, Amerika ve herhangi bir yerdeki denetim organının ilacın güvenirliliğini ve yararlılığını tanıdığı ve yetişkinlerde sigarayı bırakmak için kullanılabilecek bir ilaç olduğunu onaylandığı açıklanıyor. Depresif ruh halinin nikotini kestikten sonra kişide meydana gelebilecek bir belirti olduğu kaydediliyor. Nadiren intihar düşüncesi ve girişimini içeren depresyonun, ilacı kullananlar da dâhil olmak üzere sigarayı bırakan tüm hastalarda görülebildiği açıklanıyor. Bu belirtilerin görüldüğü hastalarda tedavinin derhal durdurulması gerektiği söyleniyor.
439698
haber
Zonguldak Valisi Çınar: Fanteziler için köpekleri alıp mağdur etmesinler
Cüneyt ÖZFİDAN/ZONGULDAK ,(DHA)- ZONGULDAK Valisi Ahmet Çınar, birçok insanın sevmek ve beslemek için aldıkları köpekleri bir süre sonra sokağa bıraktığını söyledi
13 Eylül 2017 17:47 . Vali Çınar, "Eğer köpeklere bakabileceklerse, bu köpek hayatının sonuna kadar misafirleri olabilecekse alsınlar. Yoksa geçici heves, fanteziler için köpekleri alıp onları mağdur etmesinler" dedi. Vali Çınar, İl Özel İdaresi Sokak Hayvanları Geçici Rehabilitasyon Merkezini ziyaret ederek incelemelerde bulundu. Merkez çalışanlarından bilgi alan Vali Çınar, hayvan barınağının daha geniş bir yerde, daha gelişmiş tekniğe uygun yeniden yapımını sağlamak için çalışma başlattıklarını söyledi. Merkezdeki sıkıntıların çözümü için çalıştıklarını ifade eden Vali Çınar, 200 köpek kapasiteli barınakta 300 köpeğin bulunduğunu belirtti. Birçok insanın sevmek ve beslemek adına aldıkları köpekleri bir süre sonra sokağa bıraktığını ifade eden Vali Çınar, şöyle dedi: "İnsanlar köpek sevmek ve beslemek adına evlerine köpek alıyorlar. Bir müddet sonra ona bakmak eziyet haline geliyor ve sokağa salıveriyorlar. Bu, çok yaygın bir davranış halline gelmiş durumda. Bu son derece bencilce, hayvan sevgisi olmayan, hayata sevgisi de olmayan bir davranış şekli. Bu konuda herkesin duyarlı olması lazım. Eğer köpeklere bakabileceklerse bu köpek hayatının sonuna kadar misafirleri olabilecekse alsınlar. Yoksa geçici hevesler, fanteziler için köpekleri alıp onları mağdur etmesinler. Bu çağrıyı buradan yapıyorum. Her türlü hayvanın insanlar gibi hayatları kıymetlidir. Hayvan sevgisi hepimize yaratılıştan kodlanan bir durumdur. Çocuklarımıza bu sevgiyi aşılamamız lazım." FOTOĞRAFLI
190,510
# Zonguldak Valisi Çınar: Fanteziler için köpekleri alıp mağdur etmesinler ## Özet Cüneyt ÖZFİDAN/ZONGULDAK ,(DHA)- ZONGULDAK Valisi Ahmet Çınar, birçok insanın sevmek ve beslemek için aldıkları köpekleri bir süre sonra sokağa bıraktığını söyledi ## İçerik 13 Eylül 2017 17:47 . Vali Çınar, "Eğer köpeklere bakabileceklerse, bu köpek hayatının sonuna kadar misafirleri olabilecekse alsınlar. Yoksa geçici heves, fanteziler için köpekleri alıp onları mağdur etmesinler" dedi. Vali Çınar, İl Özel İdaresi Sokak Hayvanları Geçici Rehabilitasyon Merkezini ziyaret ederek incelemelerde bulundu. Merkez çalışanlarından bilgi alan Vali Çınar, hayvan barınağının daha geniş bir yerde, daha gelişmiş tekniğe uygun yeniden yapımını sağlamak için çalışma başlattıklarını söyledi. Merkezdeki sıkıntıların çözümü için çalıştıklarını ifade eden Vali Çınar, 200 köpek kapasiteli barınakta 300 köpeğin bulunduğunu belirtti. Birçok insanın sevmek ve beslemek adına aldıkları köpekleri bir süre sonra sokağa bıraktığını ifade eden Vali Çınar, şöyle dedi: "İnsanlar köpek sevmek ve beslemek adına evlerine köpek alıyorlar. Bir müddet sonra ona bakmak eziyet haline geliyor ve sokağa salıveriyorlar. Bu, çok yaygın bir davranış halline gelmiş durumda. Bu son derece bencilce, hayvan sevgisi olmayan, hayata sevgisi de olmayan bir davranış şekli. Bu konuda herkesin duyarlı olması lazım. Eğer köpeklere bakabileceklerse bu köpek hayatının sonuna kadar misafirleri olabilecekse alsınlar. Yoksa geçici hevesler, fanteziler için köpekleri alıp onları mağdur etmesinler. Bu çağrıyı buradan yapıyorum. Her türlü hayvanın insanlar gibi hayatları kıymetlidir. Hayvan sevgisi hepimize yaratılıştan kodlanan bir durumdur. Çocuklarımıza bu sevgiyi aşılamamız lazım." FOTOĞRAFLI
460526
haber
Pakistanlı gencin katili kuzeni çıktı
Selda Hatun TAN/GEBZE (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Gebze İlçesi'nde, 19 Eylül'de cesedi bulunan Pakistan uyruklu 18 yaşındaki Abdurrahman Rahman'ın katili dayısının oğlu çıktı
Gebze Pelitli Mahallesi'ndeki ormanlık alanda, 19 Eylül günü ceset görenler jandarmaya haber verdi. Jandarma, olay yerinde yaptığı incelemede tanınmayacak halde olan kişinin kimliğini tespit etmek için çalışma başlattı. Jandarma, öldürülen kişinin Abdurrahman Rahman olduğunu belirledi. Kocaeli İl Jandarma ekipleri olayla ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında Rahman'ın dayısının oğlu Zeeshan Tarıq tarafından öldürüldüğünü tespit etti. Jandarmanın, İstanbul'da düzenlediği operasyonla Zeeshan Tarıq yakalanarak gözaltına alındı. Zeeshan Tarıq ifadesinde, daha önce kuzeninin cep telefonunu ve parasını çaldığını, bu nedenle kendisiyle tartışan kuzenini bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf etti. Jandarmadaki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen Zeeshan Tarıq tutuklanarak cezaevine gönderildi. FOTOĞRAFLI
165,492
# Pakistanlı gencin katili kuzeni çıktı ## Özet Selda Hatun TAN/GEBZE (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Gebze İlçesi'nde, 19 Eylül'de cesedi bulunan Pakistan uyruklu 18 yaşındaki Abdurrahman Rahman'ın katili dayısının oğlu çıktı ## İçerik Gebze Pelitli Mahallesi'ndeki ormanlık alanda, 19 Eylül günü ceset görenler jandarmaya haber verdi. Jandarma, olay yerinde yaptığı incelemede tanınmayacak halde olan kişinin kimliğini tespit etmek için çalışma başlattı. Jandarma, öldürülen kişinin Abdurrahman Rahman olduğunu belirledi. Kocaeli İl Jandarma ekipleri olayla ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında Rahman'ın dayısının oğlu Zeeshan Tarıq tarafından öldürüldüğünü tespit etti. Jandarmanın, İstanbul'da düzenlediği operasyonla Zeeshan Tarıq yakalanarak gözaltına alındı. Zeeshan Tarıq ifadesinde, daha önce kuzeninin cep telefonunu ve parasını çaldığını, bu nedenle kendisiyle tartışan kuzenini bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf etti. Jandarmadaki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen Zeeshan Tarıq tutuklanarak cezaevine gönderildi. FOTOĞRAFLI
868435
haber
Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan uzaktan eğitim yayınında idam görüntüleri izletilmesine ilişkin açıklama: 'Vay hata yaptınız' biçiminde ele almak insaflıca değil
Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan uzaktan eğitim yayınında idam görüntüleri izletilmesine ilişkin açıklama: 'Vay hata yaptınız' biçiminde ele almak insaflıca değil
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitimin ilk gününde eski Başbakan Adnan Menderes'in idamını konu alan animasyonun ortaokul öğrencilerine izletilmesi ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Selçuk, "Bu ekip öylesine bir çalışma içinde ki binlerce videoyu incelemem mümkün değil" dedi. Selçuk, aynı zamanda "Vay hata yaptınız biçiminde ele almak insaflıca değil." dedi. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Haber Global'de Tuba Atav'ın sorularını yanıtladı. Selçuk, bazı velilerin EBA'ya girmekte zorlandığı iddiasıyla ilgili olarak "Uzaktan eğitimle kaydettiğimiz içerik TV yayını. Bunu tekrar tekrar söylüyoruz. Saatleri sınıflara göre ayırdık. Bir öğrenci 2 saat kalıp videolar izleyebilir. Binlerce deney var. EBA bir sosyal medya platformu" dedi. "Elbette bazı hatalar olacak" Selçuk devamında bakanlığa yöneltilen eleştirilere tepki gösterdi. "Bir haftada 3 kanal kurup, içeriklerini oluşturmak bizim için büyük bir proje" diyen Selçuk, şöyle devam etti: "Bu süreçte elbette bazı hatalar olacak. Bir işte hata olunca 'vay nasıl hata yaparsınız?' MEB'in bu projede çalışan ekibine teşekkür etmek istiyorum. Vay hata yaptınız biçiminde ele almak insaflıca değil." Selçuk, "Adnan Menderes'in idamı gösterildi. Ziya öğretmen ne düşünüyor?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: "Bu ders aralarındaki bir etkinlik kuşağı ile ilgili. Etkinlik aralarına belgeseller konuluyor. Gece yarılarına kadar çalışıyoruz. İsimlendirmede hata olmuş. Dünya çapında bir proje yapıyor bakanlık. Gözden kaçan bir hata. İnceleme başlattık. Bu ekip öylesine bir çalışma içinde ki binlerce videoyu incelemem mümkün değil. Prensip olarak içerikle ilgili arkadaşlarımızın yüzlercesi bu konuya eğiliyor. Gece yarılarına kadar uzayan bir çalışma sırasında bir içerik yerine başka bir içerik konuyor yanlışlıkla. Bu kontroller sırasında bir hata olmuş. Hukuksal bir konu. Süreci beklememiz lazım. Eğitimciler olarak bu meseleye eğitsel olarak bakarız. Hukuksal incelemeye bakalım konuşuruz."
222,612
# Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan uzaktan eğitim yayınında idam görüntüleri izletilmesine ilişkin açıklama: 'Vay hata yaptınız' biçiminde ele almak insaflıca değil ## Özet Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan uzaktan eğitim yayınında idam görüntüleri izletilmesine ilişkin açıklama: 'Vay hata yaptınız' biçiminde ele almak insaflıca değil ## İçerik Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitimin ilk gününde eski Başbakan Adnan Menderes'in idamını konu alan animasyonun ortaokul öğrencilerine izletilmesi ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Selçuk, "Bu ekip öylesine bir çalışma içinde ki binlerce videoyu incelemem mümkün değil" dedi. Selçuk, aynı zamanda "Vay hata yaptınız biçiminde ele almak insaflıca değil." dedi. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Haber Global'de Tuba Atav'ın sorularını yanıtladı. Selçuk, bazı velilerin EBA'ya girmekte zorlandığı iddiasıyla ilgili olarak "Uzaktan eğitimle kaydettiğimiz içerik TV yayını. Bunu tekrar tekrar söylüyoruz. Saatleri sınıflara göre ayırdık. Bir öğrenci 2 saat kalıp videolar izleyebilir. Binlerce deney var. EBA bir sosyal medya platformu" dedi. "Elbette bazı hatalar olacak" Selçuk devamında bakanlığa yöneltilen eleştirilere tepki gösterdi. "Bir haftada 3 kanal kurup, içeriklerini oluşturmak bizim için büyük bir proje" diyen Selçuk, şöyle devam etti: "Bu süreçte elbette bazı hatalar olacak. Bir işte hata olunca 'vay nasıl hata yaparsınız?' MEB'in bu projede çalışan ekibine teşekkür etmek istiyorum. Vay hata yaptınız biçiminde ele almak insaflıca değil." Selçuk, "Adnan Menderes'in idamı gösterildi. Ziya öğretmen ne düşünüyor?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: "Bu ders aralarındaki bir etkinlik kuşağı ile ilgili. Etkinlik aralarına belgeseller konuluyor. Gece yarılarına kadar çalışıyoruz. İsimlendirmede hata olmuş. Dünya çapında bir proje yapıyor bakanlık. Gözden kaçan bir hata. İnceleme başlattık. Bu ekip öylesine bir çalışma içinde ki binlerce videoyu incelemem mümkün değil. Prensip olarak içerikle ilgili arkadaşlarımızın yüzlercesi bu konuya eğiliyor. Gece yarılarına kadar uzayan bir çalışma sırasında bir içerik yerine başka bir içerik konuyor yanlışlıkla. Bu kontroller sırasında bir hata olmuş. Hukuksal bir konu. Süreci beklememiz lazım. Eğitimciler olarak bu meseleye eğitsel olarak bakarız. Hukuksal incelemeye bakalım konuşuruz."
190085
haber
Mübarek ve oğullarının yargılanmasına devam edildi KAHİRE
Mübarek ve oğullarının yargılanmasına devam edildi KAHİRE (A.A)
- - 04.01.2012 - Mısır'ın halk ayaklanması sonucunda istifa etmek zorunda kalan eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, oğulları Cemal ve Ala ile eski İçişleri Bakanı Habib El Adli'nin, halk ayaklanması sırasında güvenlik kuvvetlerine göstericilere ateş açılması talimatı verdikleri iddiası ile yargılanmalarına devam edildi. Mahkemeye, Mübarek önceki duruşmalarda da olduğu gibi tedavi gördüğü Uluslararası Tıp Merkezi'nden helikopter ile oğulları Cemal ve Ala ile eski İçişleri Bakanı Habib El Adli ise tutuklu bulundukları Tora Cezaevi'nden tutuklu aracı ile getirildi. Duruşmada Mısır Başsavcılığı'nın Mübarek, oğulları ve Adli hakkında hazırladığı iddianamenin okunmasına devam edildi. İddianameyi başsavcılık adına okuyan Hakim Mustafa Süleyman, göstericilerin öldürülmesiyle ilgili ellerinde doğrudan delil bulunmadığını açıklayarak, ''Olaylar sırasında göstericileri öldürenler polis memurları. Sivilleri öldüren polislere ulaşmak imkansız. Bu davada tutuklanan kimseler öldürme talimatı vermek ve yardımcı olmak suçlaması ile yargılanıyorlar. Mübarek ve Adli'nin bilgisi olmadan göstericilerin öldürülmesi imkansız'' dedi. İçişleri bakanlığının delillerin toplanması konusunda Mısır Başsavcılığı'na yardımcı olmadığını ileri süren Süleyman, bakanlığın savcılar tarafından yapılan delil toplama talebini kabul etmediğini iddia etti. Sanıklar aleyhinde minimum delil ile yetinmek zorunda kaldıklarını dile getiren Süleyman, halk ayaklanması sırasında çekilen ve çeşitli medya kuruluşlarından derlenen görüntüleri, mahkeme heyetine izlettirdi ve olayın delilleri olarak sundu.
263,382
# Mübarek ve oğullarının yargılanmasına devam edildi KAHİRE ## Özet Mübarek ve oğullarının yargılanmasına devam edildi KAHİRE (A.A) ## İçerik - - 04.01.2012 - Mısır'ın halk ayaklanması sonucunda istifa etmek zorunda kalan eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, oğulları Cemal ve Ala ile eski İçişleri Bakanı Habib El Adli'nin, halk ayaklanması sırasında güvenlik kuvvetlerine göstericilere ateş açılması talimatı verdikleri iddiası ile yargılanmalarına devam edildi. Mahkemeye, Mübarek önceki duruşmalarda da olduğu gibi tedavi gördüğü Uluslararası Tıp Merkezi'nden helikopter ile oğulları Cemal ve Ala ile eski İçişleri Bakanı Habib El Adli ise tutuklu bulundukları Tora Cezaevi'nden tutuklu aracı ile getirildi. Duruşmada Mısır Başsavcılığı'nın Mübarek, oğulları ve Adli hakkında hazırladığı iddianamenin okunmasına devam edildi. İddianameyi başsavcılık adına okuyan Hakim Mustafa Süleyman, göstericilerin öldürülmesiyle ilgili ellerinde doğrudan delil bulunmadığını açıklayarak, ''Olaylar sırasında göstericileri öldürenler polis memurları. Sivilleri öldüren polislere ulaşmak imkansız. Bu davada tutuklanan kimseler öldürme talimatı vermek ve yardımcı olmak suçlaması ile yargılanıyorlar. Mübarek ve Adli'nin bilgisi olmadan göstericilerin öldürülmesi imkansız'' dedi. İçişleri bakanlığının delillerin toplanması konusunda Mısır Başsavcılığı'na yardımcı olmadığını ileri süren Süleyman, bakanlığın savcılar tarafından yapılan delil toplama talebini kabul etmediğini iddia etti. Sanıklar aleyhinde minimum delil ile yetinmek zorunda kaldıklarını dile getiren Süleyman, halk ayaklanması sırasında çekilen ve çeşitli medya kuruluşlarından derlenen görüntüleri, mahkeme heyetine izlettirdi ve olayın delilleri olarak sundu.
650430
haber
Kılıçdaroğlu Kartal'da konuştu
İdris TİFTİKCİ/İSTANBUL, (DHA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret üzerinden asla vergi almayacağız
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve Huzurevi'nin açılışını yaptı. Törende konuşan Kılıçdaroğlu, "hak, hukuk, adalet" sloganlarının atılması üzerine "Hakkı, hukuku, adaleti sağlamak için yapacağınız ilk iş 24 Haziran'da eksiksiz hiçbir gerekçe üretmeden sandığa gitmektir. İkincisi cumhurbaşkanlığı seçiminde birleşik oy pusulasının en başında yer alan sayın Muharrem İnce'ye evet damgasını vurmaktır. Üçüncüsü Millet ittifakı içinde yer alan CHP'ye evet demektir. Göreceksiniz inşallah milletin kararıyla bu söylediklerim gerçekleşir. Öyle 16 yılda 20 yılda değil. 5 yılda Türkiye bölgesinin yıldızı olur. Herkes huzur içinde yaşar. Yeni bir Türkiye'yi demokratik bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Bu bizim ahdimizdir" diye konuştu. 24 Haziran seçimlerine değinen Kılıçdaroğlu, "Belediye başkanımızı dinledim. Şunu söyledim belediye başkanlarıma; İki şeye dikkat edeceksiniz. Bir seçildiğiniz andan itibaren bütün belde hakkını kucaklayacaksınız. Ayrımcılık yapmayacaksınız. Herkese eşit hizmet edeceksiniz. Bu anlayışı sadece belediye başkanlarına yapmıyoruz. Sayın İnce ne dedi? 'Ben 81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım'. Yakasına Türk bayrağı rozeti takıldı. Bizim halka bakışımız, görev anlayışımız diğerleriyle bağdaşmaz. Onlar köşeyi dönmek için uğraşırlar. Biz vatandaşın sorunu çözmek için uğraşırız. Onlar kavgadan yana biz barıştan, sevgiden, hoşgörüden yanayız. Onlarla aramızda dağlar kadar fark var. Yine söylediğim harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Vergiyi alıyorsunuz yatırım mı yapacaksınız. Şu binayı şu kadara yaptım. Sayın başkanımız da söyledi. 'Bu binayı 44 milyona mal ettik' diye. Bu sorumluluk gerektirir. Zaman zaman CHP'ye haksız eleştiriler yapılıyor. 'Yola köprüye karşı' diye. Hiç karşı değiliz. Ama bir şey öğrenmek istiyoruz arkadaş; sen bu yolu kaça yaptın. Bu köprüyü kaça yaptın. Kendi cebinden yaptıysan vallahi bu soruyu sormayacağım ama vatandaşın vergisiyle yaptıysan bu soruyu sormak benim namus borcumdur" dedi. "UFKU DOLDU" "Seçime gidiyoruz Erdoğan hiç ekonomiden söz etmiyor niye?ö diye soran Kılıçdaroğlu, "Hangi gerekçeyle söz etmiyor. Bizim hayatımızın bir parçası. Sen nasıl bir Türkiye vadediyorsun, çık anlat. Anlatamıyor, beceremiyor. Ufku doldu. Millet bahçeleri ve kıraathane diyor. Ne diyeceksiniz. Kıraathane yapacakmış. İşsizler var. Sonunda plağı değiştirdi tepki alınca. Efendim kütüphane yapacağız. Kütüphane ayrı kıraathane ayrı. Sen bu farkı bilmiyorsan açarsın sözlüğe bakarsın. Ama bilgi birikimi yoksa kabahat bende değil. Bunu da ifade edeyim. Biz sosyal devleti yeniden inşa edeceğiz. Bu uygulamalardan biri de bu. Günü gelir yaşlanırız en yakınlarımızı kaybederiz. Ve sosyal devlet o zaman size el uzatır. Yaşıtlarınızla beraber huzur içinde yaşayabileceğiniz mekanlar açar. Yeni bir dostluk köprüsü kurarsınız. Ve hayata yeniden başlarsınız. Ama onlar bu sosyal devleti unutturdular. Bizim belediyelerimiz yapıyor. Her mahalleye mutlaka kreş açın diye. Dolayısıyla sosyal yaşamını unsuru olarak anne güven içinde çocuğunu bırakarak alışverişe çıkmalı. Kenti gezebilmeli, öğrenebilmeli. Bu açıdan kreş önemli bir proje. 14 kreş açtık dedi. 3 açacağız dedi. Diğer belediye başkanlarım da burada. Onların uygulamalarımızı takip ediyoruz zatenö diye konuştu. "O ÇOCUKLARIN TAMAMINI DEVLET MEMURU YAPACAĞIZ" Çocuk esirgeme kurumunda yetişen çocukların sınavsız devlet memurluğuna alınacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, " Biz 18 yaşını doldurup çocuk esirgemede yetişen bütün çocuklarımızı ayrım yapmadan devlet memuru yapacağız sınavsız. Onlar 18 yaşındaki çocuğu kapının önüne bırakıyor. Nasıl tutunacak hayatta. Kız çocuğu ne yapacak. Biz ne diyoruz. o çocukların tamamını devlet memuru yapacağız. Böylece hayata tutunacak" şeklinde konuştu. "ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN ASLA VERGİ ALMAYACAĞIZ" Asgari ücreti 2 bin 200 liraya yükselteceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret üzerinden asla vergi almayacağız. Zaten zor bela geçiniyor. Bütün işçi kardeşlerime sesleniyorum. 1 Ocak'ta net 2 bin 200 lira almak istiyorsan inanarak güvenerek Muharrem İnce'ye ve millet ittifakına oy vereceksiniz. Niye artırıyoruz? Sosyal devletin gereği olarak. Adamı aç bırakmak sosyal devlet değil o despot devlet. Çiftçiler perişan borç batığında traktörü, ürünü hacizli. Kendisini yakan çiftçi kardeşim var. Onların banka borçlarının faizini sıfırlayacağız borçlarını da yapılandıracağız. Mazotu 3 liradan vereceğiz. Çiftçi muhtaç olmasın diye yapıyoruz. Sen yata tekneye veriyorsun. Ben de traktöre veriyorum. O üretmiyor çiftçi üretiyor. esnafın stopaj vergisini kaldıracağım. Rahat bir nefes alacak. Eğitme yeniden el atacağız. Eğitimi tepeden tırnağa yeniden inşa edeceğiz. On binlerce çocuğumuz sabah kahvaltı yapmadan okula gidiyor. Bu ayıba son vereceğiz. Çocuk sabah kahvaltısını öğretmenleriyle okulda yapacak. Karnını doyuracak. Öğlen yemeğini okulda yiyecek. Çocuğu aç bırakmayacağız. Akşam servis arabasıyla eve gelecek. Parayı nerden bulacaksınız? Sen tefeciye para buluyorsun da ben bu ülkenin çocuklarına mı bulamayacağım. 1 milyon 644 bin emekli ayda Bin 500 liranın altında aylık alıyor. Seçim bildirgemize koyduk. Hiçbir emeklimiz bin 500 liranın altında aylık almayacak. En düşük bin 500 lira olacak. Asgari ücret 2 bin 200 lira olacak. Ona da para yok diyecekler. Tefecilere ödedikleri para 151 milyar dolar. İçerdekilere ödedikleri para 687 milyar Türk lirası. Oraya, yandaşa, akrabaya para var. Man adasından gelen 18 milyon dolar var. Emekliye, işçiye gelince para yok. Nereden bulacaksınız? Vallahi de bulacağız. Bütün bunların hesabını milletin önünde göreceğiz. 2 maaş ikramiye sözümüz aynen devam ediyor. Ona da demişlerdi. Bütün emeklilerden bayram ikramiyesinin gerekçesini ben oluşturdum ben koydum sen sandığa gittiğinde elini vicdanına koy ve sandığa öyle git" diye konuştu.
247,641
# Kılıçdaroğlu Kartal'da konuştu ## Özet İdris TİFTİKCİ/İSTANBUL, (DHA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret üzerinden asla vergi almayacağız ## İçerik CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve Huzurevi'nin açılışını yaptı. Törende konuşan Kılıçdaroğlu, "hak, hukuk, adalet" sloganlarının atılması üzerine "Hakkı, hukuku, adaleti sağlamak için yapacağınız ilk iş 24 Haziran'da eksiksiz hiçbir gerekçe üretmeden sandığa gitmektir. İkincisi cumhurbaşkanlığı seçiminde birleşik oy pusulasının en başında yer alan sayın Muharrem İnce'ye evet damgasını vurmaktır. Üçüncüsü Millet ittifakı içinde yer alan CHP'ye evet demektir. Göreceksiniz inşallah milletin kararıyla bu söylediklerim gerçekleşir. Öyle 16 yılda 20 yılda değil. 5 yılda Türkiye bölgesinin yıldızı olur. Herkes huzur içinde yaşar. Yeni bir Türkiye'yi demokratik bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Bu bizim ahdimizdir" diye konuştu. 24 Haziran seçimlerine değinen Kılıçdaroğlu, "Belediye başkanımızı dinledim. Şunu söyledim belediye başkanlarıma; İki şeye dikkat edeceksiniz. Bir seçildiğiniz andan itibaren bütün belde hakkını kucaklayacaksınız. Ayrımcılık yapmayacaksınız. Herkese eşit hizmet edeceksiniz. Bu anlayışı sadece belediye başkanlarına yapmıyoruz. Sayın İnce ne dedi? 'Ben 81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım'. Yakasına Türk bayrağı rozeti takıldı. Bizim halka bakışımız, görev anlayışımız diğerleriyle bağdaşmaz. Onlar köşeyi dönmek için uğraşırlar. Biz vatandaşın sorunu çözmek için uğraşırız. Onlar kavgadan yana biz barıştan, sevgiden, hoşgörüden yanayız. Onlarla aramızda dağlar kadar fark var. Yine söylediğim harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Vergiyi alıyorsunuz yatırım mı yapacaksınız. Şu binayı şu kadara yaptım. Sayın başkanımız da söyledi. 'Bu binayı 44 milyona mal ettik' diye. Bu sorumluluk gerektirir. Zaman zaman CHP'ye haksız eleştiriler yapılıyor. 'Yola köprüye karşı' diye. Hiç karşı değiliz. Ama bir şey öğrenmek istiyoruz arkadaş; sen bu yolu kaça yaptın. Bu köprüyü kaça yaptın. Kendi cebinden yaptıysan vallahi bu soruyu sormayacağım ama vatandaşın vergisiyle yaptıysan bu soruyu sormak benim namus borcumdur" dedi. "UFKU DOLDU" "Seçime gidiyoruz Erdoğan hiç ekonomiden söz etmiyor niye?ö diye soran Kılıçdaroğlu, "Hangi gerekçeyle söz etmiyor. Bizim hayatımızın bir parçası. Sen nasıl bir Türkiye vadediyorsun, çık anlat. Anlatamıyor, beceremiyor. Ufku doldu. Millet bahçeleri ve kıraathane diyor. Ne diyeceksiniz. Kıraathane yapacakmış. İşsizler var. Sonunda plağı değiştirdi tepki alınca. Efendim kütüphane yapacağız. Kütüphane ayrı kıraathane ayrı. Sen bu farkı bilmiyorsan açarsın sözlüğe bakarsın. Ama bilgi birikimi yoksa kabahat bende değil. Bunu da ifade edeyim. Biz sosyal devleti yeniden inşa edeceğiz. Bu uygulamalardan biri de bu. Günü gelir yaşlanırız en yakınlarımızı kaybederiz. Ve sosyal devlet o zaman size el uzatır. Yaşıtlarınızla beraber huzur içinde yaşayabileceğiniz mekanlar açar. Yeni bir dostluk köprüsü kurarsınız. Ve hayata yeniden başlarsınız. Ama onlar bu sosyal devleti unutturdular. Bizim belediyelerimiz yapıyor. Her mahalleye mutlaka kreş açın diye. Dolayısıyla sosyal yaşamını unsuru olarak anne güven içinde çocuğunu bırakarak alışverişe çıkmalı. Kenti gezebilmeli, öğrenebilmeli. Bu açıdan kreş önemli bir proje. 14 kreş açtık dedi. 3 açacağız dedi. Diğer belediye başkanlarım da burada. Onların uygulamalarımızı takip ediyoruz zatenö diye konuştu. "O ÇOCUKLARIN TAMAMINI DEVLET MEMURU YAPACAĞIZ" Çocuk esirgeme kurumunda yetişen çocukların sınavsız devlet memurluğuna alınacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, " Biz 18 yaşını doldurup çocuk esirgemede yetişen bütün çocuklarımızı ayrım yapmadan devlet memuru yapacağız sınavsız. Onlar 18 yaşındaki çocuğu kapının önüne bırakıyor. Nasıl tutunacak hayatta. Kız çocuğu ne yapacak. Biz ne diyoruz. o çocukların tamamını devlet memuru yapacağız. Böylece hayata tutunacak" şeklinde konuştu. "ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN ASLA VERGİ ALMAYACAĞIZ" Asgari ücreti 2 bin 200 liraya yükselteceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret üzerinden asla vergi almayacağız. Zaten zor bela geçiniyor. Bütün işçi kardeşlerime sesleniyorum. 1 Ocak'ta net 2 bin 200 lira almak istiyorsan inanarak güvenerek Muharrem İnce'ye ve millet ittifakına oy vereceksiniz. Niye artırıyoruz? Sosyal devletin gereği olarak. Adamı aç bırakmak sosyal devlet değil o despot devlet. Çiftçiler perişan borç batığında traktörü, ürünü hacizli. Kendisini yakan çiftçi kardeşim var. Onların banka borçlarının faizini sıfırlayacağız borçlarını da yapılandıracağız. Mazotu 3 liradan vereceğiz. Çiftçi muhtaç olmasın diye yapıyoruz. Sen yata tekneye veriyorsun. Ben de traktöre veriyorum. O üretmiyor çiftçi üretiyor. esnafın stopaj vergisini kaldıracağım. Rahat bir nefes alacak. Eğitme yeniden el atacağız. Eğitimi tepeden tırnağa yeniden inşa edeceğiz. On binlerce çocuğumuz sabah kahvaltı yapmadan okula gidiyor. Bu ayıba son vereceğiz. Çocuk sabah kahvaltısını öğretmenleriyle okulda yapacak. Karnını doyuracak. Öğlen yemeğini okulda yiyecek. Çocuğu aç bırakmayacağız. Akşam servis arabasıyla eve gelecek. Parayı nerden bulacaksınız? Sen tefeciye para buluyorsun da ben bu ülkenin çocuklarına mı bulamayacağım. 1 milyon 644 bin emekli ayda Bin 500 liranın altında aylık alıyor. Seçim bildirgemize koyduk. Hiçbir emeklimiz bin 500 liranın altında aylık almayacak. En düşük bin 500 lira olacak. Asgari ücret 2 bin 200 lira olacak. Ona da para yok diyecekler. Tefecilere ödedikleri para 151 milyar dolar. İçerdekilere ödedikleri para 687 milyar Türk lirası. Oraya, yandaşa, akrabaya para var. Man adasından gelen 18 milyon dolar var. Emekliye, işçiye gelince para yok. Nereden bulacaksınız? Vallahi de bulacağız. Bütün bunların hesabını milletin önünde göreceğiz. 2 maaş ikramiye sözümüz aynen devam ediyor. Ona da demişlerdi. Bütün emeklilerden bayram ikramiyesinin gerekçesini ben oluşturdum ben koydum sen sandığa gittiğinde elini vicdanına koy ve sandığa öyle git" diye konuştu.
10818
haber
Rus parlamentosu 86 milyar dolarlık paketi onayladı
Rus parlamentosunun alt kanadı Duma bugün yaptığı üçüncü oturumda ekonomik krizin üstesinden gelmeyi öngören 86 milyar dolarlık yardım paketini onayladı.
10 Ekim 2008 03:00 Parlamentoda milletvekillerinin son oturumda kabul ettiği kriz paketine göre, Vneşekonombank'a (VEB) (Rusya Devlet Yatırım Bankası) Rus şirketlerine kredi verebilmesi için Rusya Merkez Bankası'ndan 86 milyar dolarlık fon kullanma yetkisi tanıyor. VEB, yurt dışında büyük alımlar nedeniyle veya mevcut küresel ekonomik kriz yüzünden borçlarını ödemeyemeyen Rus şirketlerinin kurtarılması için kredi dağıtacak. Kredilerde öncelikle küresel krizden en fazla etkilenen Rus bankalarının yararlanması planlanırken, Rus petrol şirketi Lukoil de devletten 2-5 milyar dolarlık kredi beklediğini açıkladı. Kabul edilen yasaya göre, VEB Merkez Bankası'ndan çekeceği paranın 50 milyar dolarını dış borçlarını yeniden yapılandırmak zorunda olan bankalara ve şirketlere, 36 milyar dolarlık bölümünü de Rusya'nın önde gelen bankalarının ikinci dereceden teminatlı kredilerinin kapatılması için dağıtacak. Rusya'da sabah işlemlere başlayan MICEX ve RTS endeksinde işlemler, ABD ve Asya piyasalarından gelen olumsuz haberler üzerine ikinci bir emre kadar askıya alınmıştı.
143,025
# Rus parlamentosu 86 milyar dolarlık paketi onayladı ## Özet Rus parlamentosunun alt kanadı Duma bugün yaptığı üçüncü oturumda ekonomik krizin üstesinden gelmeyi öngören 86 milyar dolarlık yardım paketini onayladı. ## İçerik 10 Ekim 2008 03:00 Parlamentoda milletvekillerinin son oturumda kabul ettiği kriz paketine göre, Vneşekonombank'a (VEB) (Rusya Devlet Yatırım Bankası) Rus şirketlerine kredi verebilmesi için Rusya Merkez Bankası'ndan 86 milyar dolarlık fon kullanma yetkisi tanıyor. VEB, yurt dışında büyük alımlar nedeniyle veya mevcut küresel ekonomik kriz yüzünden borçlarını ödemeyemeyen Rus şirketlerinin kurtarılması için kredi dağıtacak. Kredilerde öncelikle küresel krizden en fazla etkilenen Rus bankalarının yararlanması planlanırken, Rus petrol şirketi Lukoil de devletten 2-5 milyar dolarlık kredi beklediğini açıkladı. Kabul edilen yasaya göre, VEB Merkez Bankası'ndan çekeceği paranın 50 milyar dolarını dış borçlarını yeniden yapılandırmak zorunda olan bankalara ve şirketlere, 36 milyar dolarlık bölümünü de Rusya'nın önde gelen bankalarının ikinci dereceden teminatlı kredilerinin kapatılması için dağıtacak. Rusya'da sabah işlemlere başlayan MICEX ve RTS endeksinde işlemler, ABD ve Asya piyasalarından gelen olumsuz haberler üzerine ikinci bir emre kadar askıya alınmıştı.
320355
haber
İnsan Hakları Kurumu: Muğla Cezaevi’nde, sayımda çocukların soyunması isteniyor!
null
"Kötü muamele olaylarına ilişkin önleyici bir mekanizma mevcut değil" 15 Aralık 2015 11:03 Muğla Cezaevi'nde tutuklu dört çocuğa işkence ve cinsel saldırı iddialarıyla hazırlanan raporda tüyler ürperten bilgilere yer verildi: Sık sık yaşanan şiddet olaylarının denetimi için çocuklardan sabah ve akşam sayımlarında elbiselerini sıyırması isteniyor. Çocuklar kendi aralarında boyunlarından tutarak 'bayıltmaca' adlı bir oyun oynuyor. Ayrıca çocuklarla yetişkinler aynı koğuşa konabiliyor! Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Muğla E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu dört çocuğa işkence yapıldığına ve cinsel saldırıda bulunulduğuna ilişkin Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu (İHAK) tarafından bir araştırma yapılarak, rapor hazırlandı. Raporda, yaşça büyük olan çocuklardan birine "cinsel saldırı" suçundan beş günlük disiplin cezası verildiği anlaşıldı. Ancak rapor, cezaevindeki fotoğrafın daha ağır olduğunu ortaya koydu. Rapora göre cezaevinde kapasitenin iki katı tutuklu kalıyor, şiddet olaylarının denetimi için çocuklardan sabah ve akşam sayımlarında tişörtlerini ve pantolonlarını sıyırması isteniyor. Çocuklar kendi aralarında boyunlarından tutarak 'bayıltmaca' adlı bir oyun oynuyor. Ayrıca çocuklarla yetişkinler aynı koğuşa konuyor. Raporda, "Çocukların yetişkinlerden ayrı tutulmasına ilişkin hükümlere rağmen bazı çocukların, kurum iç hizmetlerinde çalışan yetişkin mahpusların kaldığı işçi koğuşunda tutuldukları öğrenilmiştir ki bu durum, çok kısa bir süre devam etmiş olsa dahi kabul edilemez niteliktedir" deniliyor. İşte raporun ayrıntıları: - Muğla E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 400 mahpus kapasitesiyle inşa edildi, daha sonra alınan kararla kapasitesi 728 kişiye çıkarıldı. Kapasite artırımı yapılmasına rağmen ceza infaz kurumunun fiziksel yapısı değişmedi. Cezaevi yetkilileri özellikle çocukların, kadınların, erkeklerin suç türüne, yaşlarına ve benzeri değişkenlere göre cezaevine yerleştirilmesinde güçlükler yaşandığını ifade etti. Kız çocukları için özel bir bölümden söz edilmiyor. - Ziyaret tarihi itibariyle cezaevinde 914 yetişkin erkek, 33 kadın, 7 çocuk mahpus bulunuyordu. Çocukların tamamı tutukluydu. - Mevcut çocuk koğuşları haricinde çocuk koğuşu olarak kullanılabilecek başka bir mekân bulunmuyor. Bu nedenle sözlü veya fiili kavga olayları sonrasında, olayın tarafı olan çocuklar birbirinden ayrılarak geçici olarak çocukların tutulduğu diğer koğuşa yerleştiriliyor. Çocuklar arasında kavga yaşanması halinde olaya ilişkin tutanak örneği kurum psikologuna gönderiliyor. Çocuklar için sadece iki oda tahsis edilmiş olması nedeniyle kavga eden çocuklar kısa bir süre için dışarı çıkarılıp tekrar aynı odaya konuyor. - Şiddet olaylarının tespiti amacıyla sabah ve akşam sayımlarında çocuklardan tişört ve gömleklerin çeneye doğru kaldırılması ve pantolonların dize kadar sıyrılması talimatı verilmek suretiyle kıyafetlerini sıyırmaları isteniyor. Raporda, "Böyle bir kontrol mekanizması çocukların mahremiyeti açısından başlı başına tartışılır olmakla birlikte bu yöntemle cinsel saldırı fiillerinin veya vücudun bazı bölgelerindeki fiziksel şiddet emarelerinin tespiti mümkün değildir. Ayrıca, bu yöntemle manevi cebir, henüz fiziksel şiddet aşamasına varmayan baskılar da tespit edilemeyecektir" deniyor. - Çocuklar, aynı koridoru kullanmaları nedeniyle yetişkin mahpuslarla karşılaşıyor ve kısa süreli de olsa iletişime geçebiliyor. Çocuklar için tamamen ayrı bir tesis kurulması veya en azından bu sağlanıncaya kadar çocukların tutuldukları bölümlerin idari ve fiziksel olarak tamamen ayrılması gerekiyor. - Cezaevinde sadece iki psikolog ve bir sosyal çalışmacı görev yapıyor. - Görüşülen infaz koruma görevlileri çocukların özgürlüğünden yoksun kılınmasına ilişkin ilke ve standartlar hakkında herhangi bir eğitim almadıklarını belirtti. - Rapora göre özellikle çocuk M. hakkındaki olayın kamuoyuna yansıması üzerine ilk alınan tedbir, çocukların bulunduğu koğuşun daha sık kontrol edilmesi oldu. Raporda, "Oysa ki muhtemel şiddet ve cinsel istismar olaylarının, denetim aralığının azaltılması suretiyle önlenmesi olası değildir. Denetim, gözetleme kötü muameleyi ve şiddet olaylarını tamamen engellemeyeceği gibi çocukların bulunduğu koğuşların 24 saat süresince sık sık kontrol edilmesi, ışıkların açık tutulması, geceleri uyandırılmaları rahatsızlıklara ve yeni olaylara sebebiyet verecektir. Denetimin, çocukların rahatsız olmayacağı şekilde yapılmasına riayet edilmelidir" denildi. - Cinsel saldırı iddialarını içeren bu şikâyet sonrasında görevliler tarafından tutanak düzenlendi, şikâyetçi çocuklar doktora sevk edildi ve odaları değiştirildi. Doktor raporlarına göre ilk çocukta herhangi bir bulguya rastlanmazken, ikinci çocukta "akut stres bozukluğu" saptandı ve ruhsal muayenede elde edilen bulguların küçüğün cinsel istismarını destekler nitelikte olduğu görüldü. Bu olaylar sonrasında yaşça büyük olan çocuk hakkında, "Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara kışkırtmak" bendi uyarınca beş gün oda hapsi cezası verildi. Ayrıca konuyla ilgili yargılamanın Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sürdürüldüğü belirtildi. - Bir olayda da çocuk odasının kapısına vurulması üzerine yeteri kadar personelle intikal edildi ve odaya girildiğinde çocuklardan hepsi ağlar vaziyette görüldü. Sorulduğunda çocuklardan birinin ranzadan ranzaya atlamak isterken yere düştüğü ve kafasını beton zemine çarptığı söylendi. Sonradan yapılan araştırmalar neticesinde ise çocuklardan birinin diğerine vurması sonrasında bu olayın meydana geldiği ve gözünün morarmasının darp edilmesinden kaynaklandığı bildirildi. - Kötü muamele olaylarına ilişkin önleyici bir mekanizma mevcut değil. - Disiplin dosyalarındaki beyanlardan, çocuklarla yapılan görüşmelerden, ayağa parfüm sıkarak veya kâğıt sarmak suretiyle yakma eyleminin bir 'şaka' olarak görüldüğü, çocukların, birbirlerinin boynundan tutarak "bayıltmaca" denilen bir oyun oynadıkları, sık sık kavga yaşandığı yönünde güçlü bir kanaat hâsıl oldu. Ayrıca, cinsel saldırı iddialarına ilişkin sürmekte olan bir yargılama bulunduğu bilgisi alındığı gibi çocuklar tarafından da benzer iddialar dile getirildi. Zorla çalıştırma konusunda cezaevi idaresinin yeterli denetiminin bulunmadığı ve bu konuda çocuklar arasında kavgalar yaşandığı bilgisi mevcut. Çocukların geçici olarak yetişkin mahpusların bulunduğu işçi koğuşuna konulmaları idare ve gözlem kurulu kararıyla sabit. Ayrıca çocuklardan birine cinsel saldırı nedeniyle disiplin cezası olarak beş gün odaya kapatma cezası tayin edildi. - Raporda, "Çocuklar hakkında müşahadeye alma, tecrit etme gibi cezaların kesin olarak yasaklanması gerekirken ceza olarak kullanılan bir uygulamanın şiddet olaylarını önlemek amacıyla tedbir olarak tatbik edilmesi çocuklar hakkındaki uluslararası ilke ve standartlarla tam bir çelişki içerisindedir. Çocukların, yetişkinlerden ayrı tutulmasına ilişkin hükümlere rağmen bazı çocukların, kurum iç hizmetlerinde çalışan yetişkin mahpusların kaldığı işçi koğuşunda tutuldukları öğrenilmiştir ki bu durum, çok kısa bir süre devam etmiş olsa dahi kabul edilemez niteliktedir" deniliyor.
94,550
# İnsan Hakları Kurumu: Muğla Cezaevi’nde, sayımda çocukların soyunması isteniyor! "Kötü muamele olaylarına ilişkin önleyici bir mekanizma mevcut değil" 15 Aralık 2015 11:03 Muğla Cezaevi'nde tutuklu dört çocuğa işkence ve cinsel saldırı iddialarıyla hazırlanan raporda tüyler ürperten bilgilere yer verildi: Sık sık yaşanan şiddet olaylarının denetimi için çocuklardan sabah ve akşam sayımlarında elbiselerini sıyırması isteniyor. Çocuklar kendi aralarında boyunlarından tutarak 'bayıltmaca' adlı bir oyun oynuyor. Ayrıca çocuklarla yetişkinler aynı koğuşa konabiliyor! Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Muğla E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu dört çocuğa işkence yapıldığına ve cinsel saldırıda bulunulduğuna ilişkin Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu (İHAK) tarafından bir araştırma yapılarak, rapor hazırlandı. Raporda, yaşça büyük olan çocuklardan birine "cinsel saldırı" suçundan beş günlük disiplin cezası verildiği anlaşıldı. Ancak rapor, cezaevindeki fotoğrafın daha ağır olduğunu ortaya koydu. Rapora göre cezaevinde kapasitenin iki katı tutuklu kalıyor, şiddet olaylarının denetimi için çocuklardan sabah ve akşam sayımlarında tişörtlerini ve pantolonlarını sıyırması isteniyor. Çocuklar kendi aralarında boyunlarından tutarak 'bayıltmaca' adlı bir oyun oynuyor. Ayrıca çocuklarla yetişkinler aynı koğuşa konuyor. Raporda, "Çocukların yetişkinlerden ayrı tutulmasına ilişkin hükümlere rağmen bazı çocukların, kurum iç hizmetlerinde çalışan yetişkin mahpusların kaldığı işçi koğuşunda tutuldukları öğrenilmiştir ki bu durum, çok kısa bir süre devam etmiş olsa dahi kabul edilemez niteliktedir" deniliyor. İşte raporun ayrıntıları: - Muğla E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 400 mahpus kapasitesiyle inşa edildi, daha sonra alınan kararla kapasitesi 728 kişiye çıkarıldı. Kapasite artırımı yapılmasına rağmen ceza infaz kurumunun fiziksel yapısı değişmedi. Cezaevi yetkilileri özellikle çocukların, kadınların, erkeklerin suç türüne, yaşlarına ve benzeri değişkenlere göre cezaevine yerleştirilmesinde güçlükler yaşandığını ifade etti. Kız çocukları için özel bir bölümden söz edilmiyor. - Ziyaret tarihi itibariyle cezaevinde 914 yetişkin erkek, 33 kadın, 7 çocuk mahpus bulunuyordu. Çocukların tamamı tutukluydu. - Mevcut çocuk koğuşları haricinde çocuk koğuşu olarak kullanılabilecek başka bir mekân bulunmuyor. Bu nedenle sözlü veya fiili kavga olayları sonrasında, olayın tarafı olan çocuklar birbirinden ayrılarak geçici olarak çocukların tutulduğu diğer koğuşa yerleştiriliyor. Çocuklar arasında kavga yaşanması halinde olaya ilişkin tutanak örneği kurum psikologuna gönderiliyor. Çocuklar için sadece iki oda tahsis edilmiş olması nedeniyle kavga eden çocuklar kısa bir süre için dışarı çıkarılıp tekrar aynı odaya konuyor. - Şiddet olaylarının tespiti amacıyla sabah ve akşam sayımlarında çocuklardan tişört ve gömleklerin çeneye doğru kaldırılması ve pantolonların dize kadar sıyrılması talimatı verilmek suretiyle kıyafetlerini sıyırmaları isteniyor. Raporda, "Böyle bir kontrol mekanizması çocukların mahremiyeti açısından başlı başına tartışılır olmakla birlikte bu yöntemle cinsel saldırı fiillerinin veya vücudun bazı bölgelerindeki fiziksel şiddet emarelerinin tespiti mümkün değildir. Ayrıca, bu yöntemle manevi cebir, henüz fiziksel şiddet aşamasına varmayan baskılar da tespit edilemeyecektir" deniyor. - Çocuklar, aynı koridoru kullanmaları nedeniyle yetişkin mahpuslarla karşılaşıyor ve kısa süreli de olsa iletişime geçebiliyor. Çocuklar için tamamen ayrı bir tesis kurulması veya en azından bu sağlanıncaya kadar çocukların tutuldukları bölümlerin idari ve fiziksel olarak tamamen ayrılması gerekiyor. - Cezaevinde sadece iki psikolog ve bir sosyal çalışmacı görev yapıyor. - Görüşülen infaz koruma görevlileri çocukların özgürlüğünden yoksun kılınmasına ilişkin ilke ve standartlar hakkında herhangi bir eğitim almadıklarını belirtti. - Rapora göre özellikle çocuk M. hakkındaki olayın kamuoyuna yansıması üzerine ilk alınan tedbir, çocukların bulunduğu koğuşun daha sık kontrol edilmesi oldu. Raporda, "Oysa ki muhtemel şiddet ve cinsel istismar olaylarının, denetim aralığının azaltılması suretiyle önlenmesi olası değildir. Denetim, gözetleme kötü muameleyi ve şiddet olaylarını tamamen engellemeyeceği gibi çocukların bulunduğu koğuşların 24 saat süresince sık sık kontrol edilmesi, ışıkların açık tutulması, geceleri uyandırılmaları rahatsızlıklara ve yeni olaylara sebebiyet verecektir. Denetimin, çocukların rahatsız olmayacağı şekilde yapılmasına riayet edilmelidir" denildi. - Cinsel saldırı iddialarını içeren bu şikâyet sonrasında görevliler tarafından tutanak düzenlendi, şikâyetçi çocuklar doktora sevk edildi ve odaları değiştirildi. Doktor raporlarına göre ilk çocukta herhangi bir bulguya rastlanmazken, ikinci çocukta "akut stres bozukluğu" saptandı ve ruhsal muayenede elde edilen bulguların küçüğün cinsel istismarını destekler nitelikte olduğu görüldü. Bu olaylar sonrasında yaşça büyük olan çocuk hakkında, "Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara kışkırtmak" bendi uyarınca beş gün oda hapsi cezası verildi. Ayrıca konuyla ilgili yargılamanın Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sürdürüldüğü belirtildi. - Bir olayda da çocuk odasının kapısına vurulması üzerine yeteri kadar personelle intikal edildi ve odaya girildiğinde çocuklardan hepsi ağlar vaziyette görüldü. Sorulduğunda çocuklardan birinin ranzadan ranzaya atlamak isterken yere düştüğü ve kafasını beton zemine çarptığı söylendi. Sonradan yapılan araştırmalar neticesinde ise çocuklardan birinin diğerine vurması sonrasında bu olayın meydana geldiği ve gözünün morarmasının darp edilmesinden kaynaklandığı bildirildi. - Kötü muamele olaylarına ilişkin önleyici bir mekanizma mevcut değil. - Disiplin dosyalarındaki beyanlardan, çocuklarla yapılan görüşmelerden, ayağa parfüm sıkarak veya kâğıt sarmak suretiyle yakma eyleminin bir 'şaka' olarak görüldüğü, çocukların, birbirlerinin boynundan tutarak "bayıltmaca" denilen bir oyun oynadıkları, sık sık kavga yaşandığı yönünde güçlü bir kanaat hâsıl oldu. Ayrıca, cinsel saldırı iddialarına ilişkin sürmekte olan bir yargılama bulunduğu bilgisi alındığı gibi çocuklar tarafından da benzer iddialar dile getirildi. Zorla çalıştırma konusunda cezaevi idaresinin yeterli denetiminin bulunmadığı ve bu konuda çocuklar arasında kavgalar yaşandığı bilgisi mevcut. Çocukların geçici olarak yetişkin mahpusların bulunduğu işçi koğuşuna konulmaları idare ve gözlem kurulu kararıyla sabit. Ayrıca çocuklardan birine cinsel saldırı nedeniyle disiplin cezası olarak beş gün odaya kapatma cezası tayin edildi. - Raporda, "Çocuklar hakkında müşahadeye alma, tecrit etme gibi cezaların kesin olarak yasaklanması gerekirken ceza olarak kullanılan bir uygulamanın şiddet olaylarını önlemek amacıyla tedbir olarak tatbik edilmesi çocuklar hakkındaki uluslararası ilke ve standartlarla tam bir çelişki içerisindedir. Çocukların, yetişkinlerden ayrı tutulmasına ilişkin hükümlere rağmen bazı çocukların, kurum iç hizmetlerinde çalışan yetişkin mahpusların kaldığı işçi koğuşunda tutuldukları öğrenilmiştir ki bu durum, çok kısa bir süre devam etmiş olsa dahi kabul edilemez niteliktedir" deniliyor.
386797
haber
Yönetmen Emin Alper: Korkaklar OHAL'i bahane ediyor; devlet muhalif sinemacıları cezalandırıyor!
null
03 Şubat 2017 16:41 Yönetmen Emin Alper, Sinema Destekleme Kurulu'nun açıkladığı bakanlık destek listesine tepki gösterdi. Kurul kararlarının uluslararası alanda başarılı, genç ve muhalif isimleri cezalandırdığını savunan Alper, "Devlet kurumlarıyla iş yaptıkları için iktidara yaranmak isteyenler, aman sorunsuz bir liste olsun başımız belaya girmesin diyen korkaklar, eşimin dostumun projesine yer açılsın diyen iş takipçileri ve bizim başarılarımızdan açıkça kinlenen ama bunu açıkça dillendiremedikleri için OHAL'i bahane eden insanlar var" dedi. Yeni projesi "Kız Kardeşler" için bakanlığa başvuran Alper, daha proje aşamasında katıldığı üç ön yapım platformunda iki ödül alan filmine destek vermeyen kurulun kararıyla ilgili olarak "Son derece yozlaşmış bir kurul tablosu karşımızdaki. Tarihte defalarca gördüğümüz gibi otoriterlik ve yozlaşmışlık birbirlerini besliyor" dedi. Evrensel'den Vedat Aydemir'e konuşan Emin Alper'in açıklamaları şöyle: "Daha önce iki filmimin aldığı onlarca ödülün yanında, yeni projemiz Kız Kardeşler daha proje aşamasında katıldığı üç ön yapım platformunda iki ödül aldı. Başarı faslını daha fazla uzatmak istemiyorum. Kurul kararlarının uluslararası alanda başarılı genç ve muhalif isimleri cezalandırdığı çok açık. İşin asıl acıklı tarafı ise, bu kararların bakanlık tarafından dikte edilmekten çok, kurulun üçte ikisini oluşturan sektör temsilcilerinin inisiyatifiyle alınmış olması. Kurul içinde örgütlü hareket eden bir grup Tolga'nınki (Karaçelik) ve benimki gibi kimi projeleri 70. 80. sıralara düşürecek şekilde notlamış. Bunların arasında saf ideolojik motivasyonla hareket edenler olabilir, ama daha çok devlet kurumlarıyla iş yaptıkları için iktidara yaranmak isteyenler, aman sorunsuz bir liste olsun başımız belaya girmesin diyen korkaklar, eşimin dostumun projesine yer açılsın diyen iş takipçileri ve bizim başarılarımızdan açıkça kinlenen ama bunu açıkça dillendiremedikleri için OHAL'i bahane eden insanlar var. Son derece yozlaşmış bir kurul tablosu karşımızdaki. Tarihte defalarca gördüğümüz gibi otoriterlik ve yozlaşmışlık birbirlerini besliyor."
130,038
# Yönetmen Emin Alper: Korkaklar OHAL'i bahane ediyor; devlet muhalif sinemacıları cezalandırıyor! 03 Şubat 2017 16:41 Yönetmen Emin Alper, Sinema Destekleme Kurulu'nun açıkladığı bakanlık destek listesine tepki gösterdi. Kurul kararlarının uluslararası alanda başarılı, genç ve muhalif isimleri cezalandırdığını savunan Alper, "Devlet kurumlarıyla iş yaptıkları için iktidara yaranmak isteyenler, aman sorunsuz bir liste olsun başımız belaya girmesin diyen korkaklar, eşimin dostumun projesine yer açılsın diyen iş takipçileri ve bizim başarılarımızdan açıkça kinlenen ama bunu açıkça dillendiremedikleri için OHAL'i bahane eden insanlar var" dedi. Yeni projesi "Kız Kardeşler" için bakanlığa başvuran Alper, daha proje aşamasında katıldığı üç ön yapım platformunda iki ödül alan filmine destek vermeyen kurulun kararıyla ilgili olarak "Son derece yozlaşmış bir kurul tablosu karşımızdaki. Tarihte defalarca gördüğümüz gibi otoriterlik ve yozlaşmışlık birbirlerini besliyor" dedi. Evrensel'den Vedat Aydemir'e konuşan Emin Alper'in açıklamaları şöyle: "Daha önce iki filmimin aldığı onlarca ödülün yanında, yeni projemiz Kız Kardeşler daha proje aşamasında katıldığı üç ön yapım platformunda iki ödül aldı. Başarı faslını daha fazla uzatmak istemiyorum. Kurul kararlarının uluslararası alanda başarılı genç ve muhalif isimleri cezalandırdığı çok açık. İşin asıl acıklı tarafı ise, bu kararların bakanlık tarafından dikte edilmekten çok, kurulun üçte ikisini oluşturan sektör temsilcilerinin inisiyatifiyle alınmış olması. Kurul içinde örgütlü hareket eden bir grup Tolga'nınki (Karaçelik) ve benimki gibi kimi projeleri 70. 80. sıralara düşürecek şekilde notlamış. Bunların arasında saf ideolojik motivasyonla hareket edenler olabilir, ama daha çok devlet kurumlarıyla iş yaptıkları için iktidara yaranmak isteyenler, aman sorunsuz bir liste olsun başımız belaya girmesin diyen korkaklar, eşimin dostumun projesine yer açılsın diyen iş takipçileri ve bizim başarılarımızdan açıkça kinlenen ama bunu açıkça dillendiremedikleri için OHAL'i bahane eden insanlar var. Son derece yozlaşmış bir kurul tablosu karşımızdaki. Tarihte defalarca gördüğümüz gibi otoriterlik ve yozlaşmışlık birbirlerini besliyor."
633900
haber
Kaymakam, FETÖ'den gözaltında
TRABZON (DHA) - TRABZON'un Araklı İlçe Kaymakamı İbrahim Halil Şıvgan, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alındı
Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) ve İstihbarat Şube ekipleri, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın koordinesinde yürüttüğü, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, Araklı İlçe Kaymakamı İbrahim Halil Şıvgan'ı gözaltına aldı. TEM Şubesinde sorgusu süren Kaymakam Şıvgın'ın makamı ve konutunda arama yapıldığı öğrenildi.
232,121
# Kaymakam, FETÖ'den gözaltında ## Özet TRABZON (DHA) - TRABZON'un Araklı İlçe Kaymakamı İbrahim Halil Şıvgan, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alındı ## İçerik Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) ve İstihbarat Şube ekipleri, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın koordinesinde yürüttüğü, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, Araklı İlçe Kaymakamı İbrahim Halil Şıvgan'ı gözaltına aldı. TEM Şubesinde sorgusu süren Kaymakam Şıvgın'ın makamı ve konutunda arama yapıldığı öğrenildi.
938836
haber
Çağatay Ulusoy'un yeni filmi 'Kağıttan Hayatlar' yayımlandı
Çağatay Ulusoy'un yeni filmi 'Kağıttan Hayatlar' yayımlandı
Oyuncu Çağatay Ulusoy'un kağıt toplayıcısının hayatını canlandırdığı 'Kağıttan Hayatlar' filmi Netflix'te yayımlandı. Çağatay Ulusoy ve Emir Ali Doğrul’un başrollerini paylaştığı Kağıttan Hayatlar filmi 190’dan fazla ülkeyle aynı anda Netflix’te yayınlandı. Netflix Türkiye’nin orijinal yapımları arasına eklenen Kağıttan Hayatlar filminin oyuncu kadrosunda, Turgay Tanülkü, Selen Öztürk, Osman İskender Bayer, Tomris Çetinel, Volkan Çalışkan, Mehmet Bahattin Genç ve Okşan Büyük de yer alıyor. OGM Pictures tarafından hayata geçirilen Kağıttan Hayatlar filminin yönetmen koltuğunda Can Ulkay oturuyor. Kağıttan Hayatlar filminin konusu ne? Genç bir adam olan Mehmet, kağıt toplayarak geçimini sağlar. Onun bu hayattaki en büyük destekçisi ise Tahsin Baba'dır. Mehmet'in yaşamı, hayatına Ali adında 8 yaşındaki bir çocuğun girmesiyle bambaşka bir hal alır. Ali'yi ailesine kavuşturmaya çalışan Mehmet, bu sırada küçük çocukla arasında farklı bir bağ kurar.
87,910
# Çağatay Ulusoy'un yeni filmi 'Kağıttan Hayatlar' yayımlandı ## Özet Çağatay Ulusoy'un yeni filmi 'Kağıttan Hayatlar' yayımlandı ## İçerik Oyuncu Çağatay Ulusoy'un kağıt toplayıcısının hayatını canlandırdığı 'Kağıttan Hayatlar' filmi Netflix'te yayımlandı. Çağatay Ulusoy ve Emir Ali Doğrul’un başrollerini paylaştığı Kağıttan Hayatlar filmi 190’dan fazla ülkeyle aynı anda Netflix’te yayınlandı. Netflix Türkiye’nin orijinal yapımları arasına eklenen Kağıttan Hayatlar filminin oyuncu kadrosunda, Turgay Tanülkü, Selen Öztürk, Osman İskender Bayer, Tomris Çetinel, Volkan Çalışkan, Mehmet Bahattin Genç ve Okşan Büyük de yer alıyor. OGM Pictures tarafından hayata geçirilen Kağıttan Hayatlar filminin yönetmen koltuğunda Can Ulkay oturuyor. Kağıttan Hayatlar filminin konusu ne? Genç bir adam olan Mehmet, kağıt toplayarak geçimini sağlar. Onun bu hayattaki en büyük destekçisi ise Tahsin Baba'dır. Mehmet'in yaşamı, hayatına Ali adında 8 yaşındaki bir çocuğun girmesiyle bambaşka bir hal alır. Ali'yi ailesine kavuşturmaya çalışan Mehmet, bu sırada küçük çocukla arasında farklı bir bağ kurar.
849043
haber
TFF Başkanı Özdemir'den zehir zemberek açıklamalar: Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın
TFF Başkanı Özdemir'den zehir zemberek açıklamalar: Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın
TFF Başkanı Nihat Özdemir, ''Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın. Finansal durumlarını yola koysun. Aksi takdirde Ocak ayında ligden düşürme, puan silme gibi işlemleri başlatacağız. Herkesin canı yanacak.'' dedi. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, Uluslararası Futbol Ekonomi Forumu'nda konuştu. ''Futbol pastasını daha da büyütmemiz gerekiyor'' "TFF olarak marka değerini artırmak için yoğun bir çaba sarfediyoruz. Mehmet Sepil başkanlığında oluşan yeni Kulüpler Birliği ile sık sık bir araya geleceğiz Geçen hafta ilk toplantımızı yaptık. Planlarımızı kısa sürede hayata geçirmek istiyoruz. Ortak hayallerimiz için omuz omuza vermemiz gerekiyor. Bunun yolu da dostça rekabetten geçmektedir. Premier Lig, dünyanın en güçlü ekonomisine sahiptir. Bu güce nasıl ulaştıklaırnı anlatmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda Chelsea ile Liverpool arasındaki UEFA Süper Kupa finaline ev sahipliği yaptık. Gala gecesinde her iki kulübün yöneticileri, "Biz her gün dostuz, ancak 1 gün rakibiz" dediler. Bizim de 364 gün dost, 1 gün rakip olmamız gerekiyor. Futbol pastasını daha da büyütmemiz gerekiyor. Süper Lig'in izlenme oranını artırmamız gerekiyor. Yayıncı kuruluşun bu konudaki destekleri için kendilerine teşekkür ediyoruz." ''Süper Kupa’yı 4 takıma çıkararak yurt dışında oynatmayı düşünüyoruz'' diyen Özdemir, ''Futbol ekonomisinde Avrupa'da 6.'yız. Yeni pazarlar bulmayı ve Süper Lig'in izlenme oranını artırmayı hedefliyoruz. Futbol pastasını büyütmeliyiz. Güçlü futbol ekonomisi için gençlere yönelmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı. "Şampiyonlar Ligi'ne iki takım göndermeliyiz'' Özdemir, "Şampiyonlar Ligi'ne bir değil, iki takım göndermeliyiz! 12 yıldır tek takımla katılıyoruz, mali kaybı siz hesap edin! Son yıllarda arzuladığımız sonuçlardan uzağız, bu tabloyu tersine çevirmeliyiz. Avrupa'da birçok kulüp Şampiyonlar Ligi geliriyle ayakta duruyor.'' dedi. ''Herkesin canı yanacak'' Kulüpleri uyaran Özdemir, 'Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın. Finansal durumlarını yola koysun. Aksi takdirde Ocak ayında ligden düşürme, transfer yasağı, puan silme gibi işlemleri başlatacağız. Herkesin canı yanacak. Asıl sorunumuz kontrolsüzce yapılan harcamalar. Artık böyle harcamalar yapamayız. Biz denk bütçeye önem veriyoruz.'' dedi.
238,087
# TFF Başkanı Özdemir'den zehir zemberek açıklamalar: Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın ## Özet TFF Başkanı Özdemir'den zehir zemberek açıklamalar: Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın ## İçerik TFF Başkanı Nihat Özdemir, ''Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın. Finansal durumlarını yola koysun. Aksi takdirde Ocak ayında ligden düşürme, puan silme gibi işlemleri başlatacağız. Herkesin canı yanacak.'' dedi. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, Uluslararası Futbol Ekonomi Forumu'nda konuştu. ''Futbol pastasını daha da büyütmemiz gerekiyor'' "TFF olarak marka değerini artırmak için yoğun bir çaba sarfediyoruz. Mehmet Sepil başkanlığında oluşan yeni Kulüpler Birliği ile sık sık bir araya geleceğiz Geçen hafta ilk toplantımızı yaptık. Planlarımızı kısa sürede hayata geçirmek istiyoruz. Ortak hayallerimiz için omuz omuza vermemiz gerekiyor. Bunun yolu da dostça rekabetten geçmektedir. Premier Lig, dünyanın en güçlü ekonomisine sahiptir. Bu güce nasıl ulaştıklaırnı anlatmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda Chelsea ile Liverpool arasındaki UEFA Süper Kupa finaline ev sahipliği yaptık. Gala gecesinde her iki kulübün yöneticileri, "Biz her gün dostuz, ancak 1 gün rakibiz" dediler. Bizim de 364 gün dost, 1 gün rakip olmamız gerekiyor. Futbol pastasını daha da büyütmemiz gerekiyor. Süper Lig'in izlenme oranını artırmamız gerekiyor. Yayıncı kuruluşun bu konudaki destekleri için kendilerine teşekkür ediyoruz." ''Süper Kupa’yı 4 takıma çıkararak yurt dışında oynatmayı düşünüyoruz'' diyen Özdemir, ''Futbol ekonomisinde Avrupa'da 6.'yız. Yeni pazarlar bulmayı ve Süper Lig'in izlenme oranını artırmayı hedefliyoruz. Futbol pastasını büyütmeliyiz. Güçlü futbol ekonomisi için gençlere yönelmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı. "Şampiyonlar Ligi'ne iki takım göndermeliyiz'' Özdemir, "Şampiyonlar Ligi'ne bir değil, iki takım göndermeliyiz! 12 yıldır tek takımla katılıyoruz, mali kaybı siz hesap edin! Son yıllarda arzuladığımız sonuçlardan uzağız, bu tabloyu tersine çevirmeliyiz. Avrupa'da birçok kulüp Şampiyonlar Ligi geliriyle ayakta duruyor.'' dedi. ''Herkesin canı yanacak'' Kulüpleri uyaran Özdemir, 'Herkes ayağını denk alsın, ayağını yorganına göre uzatsın. Finansal durumlarını yola koysun. Aksi takdirde Ocak ayında ligden düşürme, transfer yasağı, puan silme gibi işlemleri başlatacağız. Herkesin canı yanacak. Asıl sorunumuz kontrolsüzce yapılan harcamalar. Artık böyle harcamalar yapamayız. Biz denk bütçeye önem veriyoruz.'' dedi.
18120
haber
ABD'de iş kuyrukları uzadı, işsizleri beslemek zorlaştı
Küresel kredi krizine neden olan finans kuruluşlarına yüzlerce milyar dolarlık kurtarma planlarıyla ayakta kalma şansı tanınırken, kriz nedeniyle işsiz kalan asıl kurbanlar giderek büyü
25 Kasım 2008 02:00 yen yığınlar oluşturuyor. İş bulma merkezlerinin önlerinde uzayan kuyruklar hemen her yaş ve çalışma alanından insanları bir araya getiriyor. Bu insanlar daha önce akıllarından bile geçirmedikleri düşük ücretler karşılığında işlere girebilmek için şansın yüzlerine gülmesini bekliyor. İşsizlik oranının ağustosta yüzde 9,8'e yükseldiği Türkiye'de, Taşkömürü Kurumu'nun maden ocaklarında çalıştırmak üzere açtığı 3 bin kişilik kadro için aralarında 1160 üniversite mezununun bulunduğu 37 bin 196 kişi başvurmuştu. Ağır kalasları tek başına taşıma gibi zor sınavları geçenler arasından geçen hafta çekilen kura ile 1175 YTL maaşlı işe girmeyi hak kazananlar büyük sevinç yaşamıştı. İş ve İşçi bulma Kurumu'na ekimde yapılan başvuru sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 127 artarken son3 ayda işsizlik ödeneği başvurusu yapanlar bir önceki yıla göre yüzde 55 arttı. 1-19 Kasım tarihleri arasında 29 bin 601 kişi İŞKUR'a başvururken, 101 bin 938 kişi de kurumun faaliyetlerinden yararlanmak için başvurdu. Kimi zaman başvuru yoğunluğu nedeniyle işe alma sınavlarının stadyumlarda yapıldığı Türkiye, kuyruk görüntülerine alışık. Öte yandan dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD'de yüzde 6,5'e ulaşarak son 16 yılın en yüksek seviyesine gelen işsizlik oranı ve 1929'daki Büyük Buhranı andıran iş başvurusu kuyruğu görüntüleri, hem yetkililerin hem de halkın endişelerini körüklüyor. New York Times gazetesinin dün yayımladığı bir habere göre, 52 yaşında, deneyimli bir marangoz olan Ron Jones ile yemek pişirme sanatları lisansına sahip 20 yaşındaki Jamaikalı göçmen Jerome Grant, nakliye şirketi United Parcel Service'in 2 aylığına geçiçi işçi ilanı verdiği kariyer merkezine başvuranlar arasında yer aldı. 1 saatine 8.5 dolar ödenecek olan iş için 150 kişilik kadro açılmıştı, ancak başvuranların sayısı 300'ü aştı. 52 yaşındaki adam bilgisayar öğreniyor ABD'de Kongre'nin on yıl önce aldığı kararla 2 bin 942 kariyer merkezi kuruldu. Tek adımlı kariyer merkezi olarak anılan bu kurumlarda federal programlar dahilinde işe alım süreci tek elden yürütülüyor. Bu merkezlerde iş ve işçi bulmanın yanı sıra eğitim, işsizlik sigortası ve bedava yiyecek kuponu gibi sosyal programlardan yararlandırma çalışmaları da yürütülüyor. Krizin etkisini iyice hissettirmeye başlamasıyla bu merkezler acil servislere döndü. Merkezlere başvuranlar arasında paket taşıyarak para kazanma şansı elde etmek isteyen 2 çocuk annesi bir kadın ve 52 yaşında ilk kez bilgisayar kullanmayı öğrenmeye başlayan bir adam da var. Daha önce haftada 1080 dolar kazanan 51 yaşındaki Brad Hall, ekim ayında işini kaybettikten sonra eşi ile birlikte haftada 300 dolarlık işsizlik ödeneği ile geçinmek zorunda kaldı. 2005'te ABD'de federal işgücü hizmetlerinden yararlananların sayısı 14 milyondu. Bu yıl bu rakamın 20 milyona ulaşması bekleniyor. Kongre, işsizlik ödeneklerinin süresini uzattı ancak Çalışma Bakanlığı bu yılki federal bütçede istihdam programlarına ayrılan payın yüzde 1,74 azaltılarak 3.7 milyar dolara indirildiğini bildirdi. 2000-2007 yılları arasında bu alanda yapılan kesinti yüzde 14'ü buldu. ABD'de eylülde 284 bin, ekimde ise 240 bin kişi işten çıkarıldı. Yılbaşından bu yana işten çıkarılanların sayısı 1.2 milyonu buldu. Kriz öncesinde çok hızlı büyüyen bölgelerde düşüş de çok hızlı yaşanıyor. Bunlardan biri olan Broward County'de son üç ayda 36 bin kişi kariyer merkezleri aracılığıyla iş aramaya başladı. İş arayanlarda geçen yıla göre yüzde 60 artış olurken, iş bulma aranı üçte bir azaldı. Kamu yardımı alan ailelerin sayısı da yüzde 40 arttı. Yarı zamanlı işlerde patlama yaşanıyor Reuters'ın dün geçtiği bir haber de, aylarca tam zamanlı iş arayıp bulamayanların sonunda yarı zamanlı (part time) işlere razı olduklarını gösteriyor. 24 yaşında 2 çocuk babası olan ve inşaat sektöründeki işini kaybettikten sonra 7 ay iş bulamayan Lorenzo Henderson, en sonunda bir süpermarkette haftada üç gün çalışmaya başladı. Henderson yaşadıklarını anlatırken, "İşten çıkarıldığımda kısa bir süre sonra çalışmaya başlayacağımı düşünmüştüm, yedi ay geçti hâlâ iş bekliyorum" dedi. Ekim ayında ABD'de yarı zamanlı çalışanların sayısı 645 bin artarak 6.7 milyona yükseldi. Ekonomistler bu durumun resesyonun derinleşmesinin bir işareti olmasından korkuyor. İşsizler yemek bulma telaşında İşsiz kalanlar gıda bulmakta da zorlanıyor. ABD'li sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarına göre son 4 ayda gıda yardımı talebi yüzde 20 arttı. Wall Street Journal gazetesinin geçen hafta yayımladığı bir habere göre, San Fransisco Gıda Bankası'nın yöneticileri kendilerine ayrılan fonun artırılmasına rağmen, talep artışını karşılayamayacaklarını bildirdi. Perakende devi Wal-Mart geçen hafta gıda bankalarına ülke genelindeki mağazalarından gıda yardımı yapma ve nakit katkısını artırma teklifinde bulundu. Wells Fargo, Kraft Foods ve Newman's Own gibi şirketlerin de yardımlarını artırması bekleniyor. Gıda bankalarının oluşturduğu sistem son 20 yılda milyonlarca kişiye gıda yardımı yaptı. Geçen yıl her dokuz aileden biri gıda yardımı aldı. Gıda bankaları gıda üreticilerinin üretim fazlalarından elde ettiği büyük miktarda gıdayı depolayıp yeniden paketleyerek gıda dağıtım merkezlerine yolluyor. Ancak son yıllarda tüketicilerin taze yiyeceklere yönelmesi sonucunda konserve gıda üretiminin azalması, üreticilerin üretim ve dağıtımda verimliliği artırması ve hükümetin gıda programlarındaki azalma gıda bankalarının işini güçleştiriyor. Kredi kartı şirketleri koşulları sıkılaştırdı MarketWatch sitesinde önceki gün yayımlanan bir habere göre, kredi kartı dağıtan kuruluşlar artan kayıplar karşısında faiz oranlarını ve ücretleri artırırken, kart limitlerini de aşağıya çekti. Kredi kartı müşterilerinin ödeme dengesine bundan böyle daha çok dikkat edilecek. JP Morgan Chase ocaktan itibaren kredi kartı müşterilerinden 10 aylık ücret talep edecek. Asgari ödeme oranı da yüzde 2'den yüzde 5'e çıkarıldı. Citigroup'un 10 milyon müşterisi daha yüksek faiz ödeyecek. American Express de faiz oranını yükseltecek. Uzmanlar bu durumu "Bankalar bütçelerini sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için müşterilerinin ödemelerini zamanında yapmasını istiyor" sözleriyle açıklıyor.
55,541
# ABD'de iş kuyrukları uzadı, işsizleri beslemek zorlaştı ## Özet Küresel kredi krizine neden olan finans kuruluşlarına yüzlerce milyar dolarlık kurtarma planlarıyla ayakta kalma şansı tanınırken, kriz nedeniyle işsiz kalan asıl kurbanlar giderek büyü ## İçerik 25 Kasım 2008 02:00 yen yığınlar oluşturuyor. İş bulma merkezlerinin önlerinde uzayan kuyruklar hemen her yaş ve çalışma alanından insanları bir araya getiriyor. Bu insanlar daha önce akıllarından bile geçirmedikleri düşük ücretler karşılığında işlere girebilmek için şansın yüzlerine gülmesini bekliyor. İşsizlik oranının ağustosta yüzde 9,8'e yükseldiği Türkiye'de, Taşkömürü Kurumu'nun maden ocaklarında çalıştırmak üzere açtığı 3 bin kişilik kadro için aralarında 1160 üniversite mezununun bulunduğu 37 bin 196 kişi başvurmuştu. Ağır kalasları tek başına taşıma gibi zor sınavları geçenler arasından geçen hafta çekilen kura ile 1175 YTL maaşlı işe girmeyi hak kazananlar büyük sevinç yaşamıştı. İş ve İşçi bulma Kurumu'na ekimde yapılan başvuru sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 127 artarken son3 ayda işsizlik ödeneği başvurusu yapanlar bir önceki yıla göre yüzde 55 arttı. 1-19 Kasım tarihleri arasında 29 bin 601 kişi İŞKUR'a başvururken, 101 bin 938 kişi de kurumun faaliyetlerinden yararlanmak için başvurdu. Kimi zaman başvuru yoğunluğu nedeniyle işe alma sınavlarının stadyumlarda yapıldığı Türkiye, kuyruk görüntülerine alışık. Öte yandan dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD'de yüzde 6,5'e ulaşarak son 16 yılın en yüksek seviyesine gelen işsizlik oranı ve 1929'daki Büyük Buhranı andıran iş başvurusu kuyruğu görüntüleri, hem yetkililerin hem de halkın endişelerini körüklüyor. New York Times gazetesinin dün yayımladığı bir habere göre, 52 yaşında, deneyimli bir marangoz olan Ron Jones ile yemek pişirme sanatları lisansına sahip 20 yaşındaki Jamaikalı göçmen Jerome Grant, nakliye şirketi United Parcel Service'in 2 aylığına geçiçi işçi ilanı verdiği kariyer merkezine başvuranlar arasında yer aldı. 1 saatine 8.5 dolar ödenecek olan iş için 150 kişilik kadro açılmıştı, ancak başvuranların sayısı 300'ü aştı. 52 yaşındaki adam bilgisayar öğreniyor ABD'de Kongre'nin on yıl önce aldığı kararla 2 bin 942 kariyer merkezi kuruldu. Tek adımlı kariyer merkezi olarak anılan bu kurumlarda federal programlar dahilinde işe alım süreci tek elden yürütülüyor. Bu merkezlerde iş ve işçi bulmanın yanı sıra eğitim, işsizlik sigortası ve bedava yiyecek kuponu gibi sosyal programlardan yararlandırma çalışmaları da yürütülüyor. Krizin etkisini iyice hissettirmeye başlamasıyla bu merkezler acil servislere döndü. Merkezlere başvuranlar arasında paket taşıyarak para kazanma şansı elde etmek isteyen 2 çocuk annesi bir kadın ve 52 yaşında ilk kez bilgisayar kullanmayı öğrenmeye başlayan bir adam da var. Daha önce haftada 1080 dolar kazanan 51 yaşındaki Brad Hall, ekim ayında işini kaybettikten sonra eşi ile birlikte haftada 300 dolarlık işsizlik ödeneği ile geçinmek zorunda kaldı. 2005'te ABD'de federal işgücü hizmetlerinden yararlananların sayısı 14 milyondu. Bu yıl bu rakamın 20 milyona ulaşması bekleniyor. Kongre, işsizlik ödeneklerinin süresini uzattı ancak Çalışma Bakanlığı bu yılki federal bütçede istihdam programlarına ayrılan payın yüzde 1,74 azaltılarak 3.7 milyar dolara indirildiğini bildirdi. 2000-2007 yılları arasında bu alanda yapılan kesinti yüzde 14'ü buldu. ABD'de eylülde 284 bin, ekimde ise 240 bin kişi işten çıkarıldı. Yılbaşından bu yana işten çıkarılanların sayısı 1.2 milyonu buldu. Kriz öncesinde çok hızlı büyüyen bölgelerde düşüş de çok hızlı yaşanıyor. Bunlardan biri olan Broward County'de son üç ayda 36 bin kişi kariyer merkezleri aracılığıyla iş aramaya başladı. İş arayanlarda geçen yıla göre yüzde 60 artış olurken, iş bulma aranı üçte bir azaldı. Kamu yardımı alan ailelerin sayısı da yüzde 40 arttı. Yarı zamanlı işlerde patlama yaşanıyor Reuters'ın dün geçtiği bir haber de, aylarca tam zamanlı iş arayıp bulamayanların sonunda yarı zamanlı (part time) işlere razı olduklarını gösteriyor. 24 yaşında 2 çocuk babası olan ve inşaat sektöründeki işini kaybettikten sonra 7 ay iş bulamayan Lorenzo Henderson, en sonunda bir süpermarkette haftada üç gün çalışmaya başladı. Henderson yaşadıklarını anlatırken, "İşten çıkarıldığımda kısa bir süre sonra çalışmaya başlayacağımı düşünmüştüm, yedi ay geçti hâlâ iş bekliyorum" dedi. Ekim ayında ABD'de yarı zamanlı çalışanların sayısı 645 bin artarak 6.7 milyona yükseldi. Ekonomistler bu durumun resesyonun derinleşmesinin bir işareti olmasından korkuyor. İşsizler yemek bulma telaşında İşsiz kalanlar gıda bulmakta da zorlanıyor. ABD'li sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarına göre son 4 ayda gıda yardımı talebi yüzde 20 arttı. Wall Street Journal gazetesinin geçen hafta yayımladığı bir habere göre, San Fransisco Gıda Bankası'nın yöneticileri kendilerine ayrılan fonun artırılmasına rağmen, talep artışını karşılayamayacaklarını bildirdi. Perakende devi Wal-Mart geçen hafta gıda bankalarına ülke genelindeki mağazalarından gıda yardımı yapma ve nakit katkısını artırma teklifinde bulundu. Wells Fargo, Kraft Foods ve Newman's Own gibi şirketlerin de yardımlarını artırması bekleniyor. Gıda bankalarının oluşturduğu sistem son 20 yılda milyonlarca kişiye gıda yardımı yaptı. Geçen yıl her dokuz aileden biri gıda yardımı aldı. Gıda bankaları gıda üreticilerinin üretim fazlalarından elde ettiği büyük miktarda gıdayı depolayıp yeniden paketleyerek gıda dağıtım merkezlerine yolluyor. Ancak son yıllarda tüketicilerin taze yiyeceklere yönelmesi sonucunda konserve gıda üretiminin azalması, üreticilerin üretim ve dağıtımda verimliliği artırması ve hükümetin gıda programlarındaki azalma gıda bankalarının işini güçleştiriyor. Kredi kartı şirketleri koşulları sıkılaştırdı MarketWatch sitesinde önceki gün yayımlanan bir habere göre, kredi kartı dağıtan kuruluşlar artan kayıplar karşısında faiz oranlarını ve ücretleri artırırken, kart limitlerini de aşağıya çekti. Kredi kartı müşterilerinin ödeme dengesine bundan böyle daha çok dikkat edilecek. JP Morgan Chase ocaktan itibaren kredi kartı müşterilerinden 10 aylık ücret talep edecek. Asgari ödeme oranı da yüzde 2'den yüzde 5'e çıkarıldı. Citigroup'un 10 milyon müşterisi daha yüksek faiz ödeyecek. American Express de faiz oranını yükseltecek. Uzmanlar bu durumu "Bankalar bütçelerini sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için müşterilerinin ödemelerini zamanında yapmasını istiyor" sözleriyle açıklıyor.
34599
yazarlar
Rekora koşan "İlk Seans NMSM"nin yaratıcısı Aşa: İnsanların yaşadığı bilinmeyen ya da dile getirilemeyen fobilerini işlemek çıkış noktamız oldu
Hikâyenin aslında doğuş amacı korku filmi yapmak ama şu ana kadar yapılmış benzer hikâyelerden uzaklaşarak farklı bir konsept ve tür yaratmaktı
Kime göre neye göre nasıl onurlu veya onursuz olunuyorsa listemde tam öyle işte! Aşağıdaki filmler kişisel seçkimdir ve herhangi bir kronoloji takip etmez… "Aşka düşmek" tanımını çok seviyorum… Aşkın tarifi, tanımı sıkça yapılıyor ama kuralsız bir şey aşk. Herkese, her an, her koşulda aşık olabiliriz "Kişisel olan politiktir" söylemine nefis bir örnek teşkil eden oyun, Müze Gazhane'ye katma değer sağlayan ve Şehir Tiyatrolarının yeni vizyonuna örnek teşkil eden zarif ve derinlikli bir çalışma!
41,896
# Rekora koşan "İlk Seans NMSM"nin yaratıcısı Aşa: İnsanların yaşadığı bilinmeyen ya da dile getirilemeyen fobilerini işlemek çıkış noktamız oldu ## Özet Hikâyenin aslında doğuş amacı korku filmi yapmak ama şu ana kadar yapılmış benzer hikâyelerden uzaklaşarak farklı bir konsept ve tür yaratmaktı ## İçerik Kime göre neye göre nasıl onurlu veya onursuz olunuyorsa listemde tam öyle işte! Aşağıdaki filmler kişisel seçkimdir ve herhangi bir kronoloji takip etmez… "Aşka düşmek" tanımını çok seviyorum… Aşkın tarifi, tanımı sıkça yapılıyor ama kuralsız bir şey aşk. Herkese, her an, her koşulda aşık olabiliriz "Kişisel olan politiktir" söylemine nefis bir örnek teşkil eden oyun, Müze Gazhane'ye katma değer sağlayan ve Şehir Tiyatrolarının yeni vizyonuna örnek teşkil eden zarif ve derinlikli bir çalışma!
812414
haber
"Terör ayrım gözetmiyor"
Ines Pohl: Christchurch'teki saldırı İslam düşmanı nefretin de ölümcül sonuçları olabileceğini sergiledi
**Ines PohlDW Genel Yayın Yönetmeni** Christchurch'teki terörün hedefinde, Tanrı'nın evinde dua eden insanlar vardı. İnsanlar kendilerini dini mabetlerde güvende hisseder, düşüncelerinde masumca gezinirler, savunmasız durumdalardır. Bu insanlar dünyanın en kolay kurbanlarıdır. Tanrı önünde tüm insanların eşit olduğu söylenir. Çaresizlik ve korku verici durumlar karşısında da aynısı geçerlidir. Her ikisi de insanların sırt sırta verip birbirlerini aynı olarak görmelerini sağlar. Terör saldırganı eylemini dikkatlice planladı ve bunu internet üzerinden nasıl yayabileceğini titizlikle tasarladı. Ancak saldırgan, bir şeyi gözden kaçırdı: Terör insanları bölmek ister ama pekala insanların sırt sırta vermelerini de sağlayabilir. Ateist olsun, Hristiyan olsun, Yahudi olsun ya da Müslüman olsun… Tehdit açısından bunun hiçbir önemi yok. Terör, farklı dinler, kültürel kimlikler ve milliyetler arasında ayrım gözetmiyor. Şu ya da bu kişinin doğum yerinin neresi olduğu ya da bir kişinin bir yerde ne süredir yaşadığı da hiçbir önem taşımıyor. Teselli verici olan şey, saldırının uluslararası toplum tarafından Paris, Brüksel, Londra, Madrid ve Berlin'deki gibi İslamcı niteliğe sahip saldırılarda olduğu gibi tek bir ağızdan kınanmış olması. Konu terör olduğunda, masum ve hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar vahşice katledildiklerinde, bir çifte standart söz konusu olamaz! İslamofobi tehlikeli bir olgudur ve Batı'da yaşayan bizler bu olguya, aynı Müslümanlar arasında yer alan küçük ama şiddete eğilimli, aşırılık yanlısı ve tehlikeli gruba baktığımız gibi bakmak zorundayız.
334,582
# "Terör ayrım gözetmiyor" ## Özet Ines Pohl: Christchurch'teki saldırı İslam düşmanı nefretin de ölümcül sonuçları olabileceğini sergiledi ## İçerik **Ines PohlDW Genel Yayın Yönetmeni** Christchurch'teki terörün hedefinde, Tanrı'nın evinde dua eden insanlar vardı. İnsanlar kendilerini dini mabetlerde güvende hisseder, düşüncelerinde masumca gezinirler, savunmasız durumdalardır. Bu insanlar dünyanın en kolay kurbanlarıdır. Tanrı önünde tüm insanların eşit olduğu söylenir. Çaresizlik ve korku verici durumlar karşısında da aynısı geçerlidir. Her ikisi de insanların sırt sırta verip birbirlerini aynı olarak görmelerini sağlar. Terör saldırganı eylemini dikkatlice planladı ve bunu internet üzerinden nasıl yayabileceğini titizlikle tasarladı. Ancak saldırgan, bir şeyi gözden kaçırdı: Terör insanları bölmek ister ama pekala insanların sırt sırta vermelerini de sağlayabilir. Ateist olsun, Hristiyan olsun, Yahudi olsun ya da Müslüman olsun… Tehdit açısından bunun hiçbir önemi yok. Terör, farklı dinler, kültürel kimlikler ve milliyetler arasında ayrım gözetmiyor. Şu ya da bu kişinin doğum yerinin neresi olduğu ya da bir kişinin bir yerde ne süredir yaşadığı da hiçbir önem taşımıyor. Teselli verici olan şey, saldırının uluslararası toplum tarafından Paris, Brüksel, Londra, Madrid ve Berlin'deki gibi İslamcı niteliğe sahip saldırılarda olduğu gibi tek bir ağızdan kınanmış olması. Konu terör olduğunda, masum ve hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar vahşice katledildiklerinde, bir çifte standart söz konusu olamaz! İslamofobi tehlikeli bir olgudur ve Batı'da yaşayan bizler bu olguya, aynı Müslümanlar arasında yer alan küçük ama şiddete eğilimli, aşırılık yanlısı ve tehlikeli gruba baktığımız gibi bakmak zorundayız.
934912
haber
Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan yüz yüze eğitim açıklaması: Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız
Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan yüz yüze eğitim açıklaması: Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yüz yüze eğitim süreciyle ilgili olarak "Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız." açıklamasını yaptı. Twitter'dan değerledirme yapan Selçuk, "Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız. Geçen hafta köy okullarımızı açtık, Pazartesi günü de İlkokullarımız ile 8 ve 12. sınıflarımızda yüz yüze eğitime başlıyoruz. Bu sevinci tüm evlatlarımızla yaşamak hepimizin ortak çabası olmalı" ifadelerini kullandı. 8. ve 12. sınıflarda 1 Mart'tan itibaren yüz yüze eğitime başlanması kararı alınmıştı. İlkokulda diğer sınıflar için seyreltilmiş eğitim süreci devam edecek.
164,549
# Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan yüz yüze eğitim açıklaması: Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız ## Özet Millî Eğitim Bakanı Selçuk'tan yüz yüze eğitim açıklaması: Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız ## İçerik Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yüz yüze eğitim süreciyle ilgili olarak "Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız." açıklamasını yaptı. Twitter'dan değerledirme yapan Selçuk, "Bizim için çok önemli iki haftanın ortasındayız. Geçen hafta köy okullarımızı açtık, Pazartesi günü de İlkokullarımız ile 8 ve 12. sınıflarımızda yüz yüze eğitime başlıyoruz. Bu sevinci tüm evlatlarımızla yaşamak hepimizin ortak çabası olmalı" ifadelerini kullandı. 8. ve 12. sınıflarda 1 Mart'tan itibaren yüz yüze eğitime başlanması kararı alınmıştı. İlkokulda diğer sınıflar için seyreltilmiş eğitim süreci devam edecek.
423718
haber
Dizileri bir oturuşta izlemek insanları zombiye dönüştürüyor
Dizileri bir oturuşta izleyen kişilerin tepki ve hafızalarını körelttiği belirtildi
22 Ağustos 2017 21:41 Dizileri sezon olarak veya çeşitli dizilerden bölümleri tek oturuşta izlemenin insanların uyku kalitesini önemli ölçüde bozduğu, bu kişileri tepkileri körelmiş ve uykusuzluk sıkıntısı çeken "zombilere" dönüştürdüğü belirtildi. Journal of Clinical Sleep Medicine dergisinde yayınlanan makaleye göre Belçika’nın Leuven Katolik Üniversitesi’nden Liese Exelmans, konuyla ilgili şöyle bir açıklama getirdi: "Tek oturuşta izlenebilen "Game of Thrones, The Walking Dead gibi diziler sürükleyici oluyor, sürekli dikkat istiyor ve insanları ekranlara tam anlamıyla bağlıyor. Dizileri bu şekilde izleyen kişilerin ekranda olup bitenlerden, uyumaya çalıştıkları zamana kadar olayları düşünmeye devam eder hale getirecek kadar etkilendiklerini düşünüyoruz." Ontrava'nın haberine göre, çeşitli ülkelerde yapılan anketler, dizilerin son yıllarda talk show ve diğer eğlence programlarını sollayarak en popüler televizyon programları haline geldiklerini gösterdi. Nielsen şirketinin istatistiği, en popüler dizilerin her gün on milyonlarca kişi tarafından seyredildiğini ortaya koydu. Araştırma için ankete katılanların yaklaşık 3’te biri, çok sayıda bölüm izledikten sonra birkaç gün ve hatta hafta boyunca uzun süre uyuyamadıklarını ifade etti. Bunun yanında öğrencilerin bunu bildikleri halde uyumayı planlasalar da kendilerini birkaç bölüm daha izlemekten alıkoyamadıkları anlaşıldı. Araştırmacılar, düşük kaliteli uykunun kişilerin davranışlarını da olumsuz etkilediğini, haftalar boyunca uykusuzluk sorununa yol açtığını, tepki ve hafızalarını körelttiğini, böylelikle dizi hastalarının etraflarında neler olup bittiğinin bilincine varmakta güçlük çeken bir çeşit zombiye dönüştüklerini tespit etti.
192,859
# Dizileri bir oturuşta izlemek insanları zombiye dönüştürüyor ## Özet Dizileri bir oturuşta izleyen kişilerin tepki ve hafızalarını körelttiği belirtildi ## İçerik 22 Ağustos 2017 21:41 Dizileri sezon olarak veya çeşitli dizilerden bölümleri tek oturuşta izlemenin insanların uyku kalitesini önemli ölçüde bozduğu, bu kişileri tepkileri körelmiş ve uykusuzluk sıkıntısı çeken "zombilere" dönüştürdüğü belirtildi. Journal of Clinical Sleep Medicine dergisinde yayınlanan makaleye göre Belçika’nın Leuven Katolik Üniversitesi’nden Liese Exelmans, konuyla ilgili şöyle bir açıklama getirdi: "Tek oturuşta izlenebilen "Game of Thrones, The Walking Dead gibi diziler sürükleyici oluyor, sürekli dikkat istiyor ve insanları ekranlara tam anlamıyla bağlıyor. Dizileri bu şekilde izleyen kişilerin ekranda olup bitenlerden, uyumaya çalıştıkları zamana kadar olayları düşünmeye devam eder hale getirecek kadar etkilendiklerini düşünüyoruz." Ontrava'nın haberine göre, çeşitli ülkelerde yapılan anketler, dizilerin son yıllarda talk show ve diğer eğlence programlarını sollayarak en popüler televizyon programları haline geldiklerini gösterdi. Nielsen şirketinin istatistiği, en popüler dizilerin her gün on milyonlarca kişi tarafından seyredildiğini ortaya koydu. Araştırma için ankete katılanların yaklaşık 3’te biri, çok sayıda bölüm izledikten sonra birkaç gün ve hatta hafta boyunca uzun süre uyuyamadıklarını ifade etti. Bunun yanında öğrencilerin bunu bildikleri halde uyumayı planlasalar da kendilerini birkaç bölüm daha izlemekten alıkoyamadıkları anlaşıldı. Araştırmacılar, düşük kaliteli uykunun kişilerin davranışlarını da olumsuz etkilediğini, haftalar boyunca uykusuzluk sorununa yol açtığını, tepki ve hafızalarını körelttiğini, böylelikle dizi hastalarının etraflarında neler olup bittiğinin bilincine varmakta güçlük çeken bir çeşit zombiye dönüştüklerini tespit etti.
49182
haber
Galatasaray transfere hızlı başladı
Beşiktaş maçının hazırlıklarını sürdüren Galatasaray'da yönetim bir yandan da transfer çalışmaları yürütüyor.
Yöneticiler, Atletico Madrid'in kalecisi Leo Franco ve Bursaspor'un başarılı orta saha oyuncusu Mustafa Sarp ile her konuda anlaşma sağladı. Turkcell Süper Lig'de aradığını bulamayan, UEFA Avrupa Ligi'ne katılmak için mücadelesini sürdüren Galatasaray transfere hızlı girdi. Sarı kırmızılı kulübün yöneticileri, önümüzdeki sezonun kadrosunu oluşturmak için işe önce kaleciden başladı. De Santcis'in kulübü Sevilla ile sorunları çözemeyince, Galatasaray yönetimi Atletico Madrid'de forma giyen ve sözleşmesi sezon sonunda bitecek Leo Franco ile her konuda anlaşma sağladı. 32 yaşındaki Arjantinli kaleci, sezon sonunda İstanbul'a gelip sözleşme imzalayacak. Galatasaray yönetiminin önümüzdeki sezon için imza attırdığı bir diğer futbolcu ise Bursasporlu Mustafa Sarp. Bu sezon sonunda sözleşmesi biten 28 yaşındaki Mustafa Sarp, defansif orta saha oyuncusu olarak görev yapıyor. Öte yandan Beşiktaş, derbisi hazırlıklarını sürdüren Galatasaray'da Servet Çetin'in yine forma giyemeyeceği bildirildi. Ayağındaki ağrıların geçmesine rağmen milli futbolcunun maç ve kondisyon eksiğinin bulunduğu açıklandı. Gençlerbirliği maçında sakatlanan Emre Güngör'ün tedavisine devam edilirken, bu futbolcunun Beşiktaş'a karşı oynaması bekleniyor.
19,176
# Galatasaray transfere hızlı başladı ## Özet Beşiktaş maçının hazırlıklarını sürdüren Galatasaray'da yönetim bir yandan da transfer çalışmaları yürütüyor. ## İçerik Yöneticiler, Atletico Madrid'in kalecisi Leo Franco ve Bursaspor'un başarılı orta saha oyuncusu Mustafa Sarp ile her konuda anlaşma sağladı. Turkcell Süper Lig'de aradığını bulamayan, UEFA Avrupa Ligi'ne katılmak için mücadelesini sürdüren Galatasaray transfere hızlı girdi. Sarı kırmızılı kulübün yöneticileri, önümüzdeki sezonun kadrosunu oluşturmak için işe önce kaleciden başladı. De Santcis'in kulübü Sevilla ile sorunları çözemeyince, Galatasaray yönetimi Atletico Madrid'de forma giyen ve sözleşmesi sezon sonunda bitecek Leo Franco ile her konuda anlaşma sağladı. 32 yaşındaki Arjantinli kaleci, sezon sonunda İstanbul'a gelip sözleşme imzalayacak. Galatasaray yönetiminin önümüzdeki sezon için imza attırdığı bir diğer futbolcu ise Bursasporlu Mustafa Sarp. Bu sezon sonunda sözleşmesi biten 28 yaşındaki Mustafa Sarp, defansif orta saha oyuncusu olarak görev yapıyor. Öte yandan Beşiktaş, derbisi hazırlıklarını sürdüren Galatasaray'da Servet Çetin'in yine forma giyemeyeceği bildirildi. Ayağındaki ağrıların geçmesine rağmen milli futbolcunun maç ve kondisyon eksiğinin bulunduğu açıklandı. Gençlerbirliği maçında sakatlanan Emre Güngör'ün tedavisine devam edilirken, bu futbolcunun Beşiktaş'a karşı oynaması bekleniyor.
37542
yazarlar
Katar’da Dünya Kupası: Kara bir leke
İçki yasakları, rüşvet, işçi ölümleri, insan hakları ihlalleriyle futboldan çok her şeyin konuşulduğu bir Dünya Kupası... Pek çok olumsuzlukları taşıyan Katar’daki turnuva, tam bir “kara leke”.
Sen "tasarruf tedbirleri" diye yola çık, projelere devam et, özel jetlere devam et, medyayı susturmak için racon kes!.. Geçen yıl Mahsa Amini ile İran'daki Kadın, Yaşam ve Özgürlük Hareketi'ne veriliyor. Mahse'nin ailesi ödül töreni için Strazburg'a davet ediliyor. İran Rejimi ailenin gitmesine izin vermiyor Bir vakıf ki, Dışişleri Bakanlığı yerine geçiyor, ayrıca "devlet içinde devlet kurma" niteliğinde. AKP iktidarı FETÖ’nün faaliyetlerini "paralel yapı kuruluyor" diye çok eleştiriyor. Şimdi kendisi paralel yapı kurma hazırlığına girişiyor
27,843
# Katar’da Dünya Kupası: Kara bir leke ## Özet İçki yasakları, rüşvet, işçi ölümleri, insan hakları ihlalleriyle futboldan çok her şeyin konuşulduğu bir Dünya Kupası... Pek çok olumsuzlukları taşıyan Katar’daki turnuva, tam bir “kara leke”. ## İçerik Sen "tasarruf tedbirleri" diye yola çık, projelere devam et, özel jetlere devam et, medyayı susturmak için racon kes!.. Geçen yıl Mahsa Amini ile İran'daki Kadın, Yaşam ve Özgürlük Hareketi'ne veriliyor. Mahse'nin ailesi ödül töreni için Strazburg'a davet ediliyor. İran Rejimi ailenin gitmesine izin vermiyor Bir vakıf ki, Dışişleri Bakanlığı yerine geçiyor, ayrıca "devlet içinde devlet kurma" niteliğinde. AKP iktidarı FETÖ’nün faaliyetlerini "paralel yapı kuruluyor" diye çok eleştiriyor. Şimdi kendisi paralel yapı kurma hazırlığına girişiyor
207072
haber
Türkmen: Siz de yanlışlıkla Suriye'nin uçağını düşürebilirsiniz
Taha Akyol, Eski Dışişleri Bakanı Türkmen'e süreçte özür ve tazminattan öte farklı bir durumun oluşup oluşmayacağını sordu
25 Haziran 2012 17:00 Taha Akyol, Suriye'nin Türk jetini düşürmesinin ardından eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ile kriz sürecini değerlendirdi. Hiçbir devletin böyle bir durumu kabul edemeyeceğini dile getiren Türkmen, ''Özür ve tazminat dışında, siz de yanlışlıkla Suriye'nin uçağını düşürebilirsiniz'' dedi. Taha Akyol'un Hürriyet gazetesinde, "Orada işimiz ne?" başlığıyla yayımlanan ( 25 Haziran 2012) yazısı şöyle: Orada işimiz ne? Zihinlerdeki sorulardan biri, orada ne işimiz var? Orada yani İskenderun Körfezi’nden aşağıya doğru Doğu Akdeniz’de... Dışişleri Bakanı Davutoğlu, düşürülen uçağımızın "Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri de dikkate alarak radar sistemimizi test için eğitim uçuşu" yaptığını söyledi. Uçağımız Kıbrıs’ın sivri tarafı, Zafer Burnu’nun güneyine kadar uçup dönerken, uluslararası hava sahasında vuruldu. Uçağın bu seyri, CNN Türk’ün radar kayıtlarına göre çizdiği yukarıdaki haritada görülüyor. Oralarda ne işimiz var, denilebilir mi? Doğu Akdeniz Evvela Türkiye’nin petrol terminali olan Ceyhan için İskenderun Körfezi ve Doğu Akdeniz son derece önemli bir güvenlik sahasıdır. Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Teğmen Hasan Aksoy’un yönetimindeki uçak özel bir kasıtla kalkmamıştır. Bu uçuşlar eskiden beri yapılmaktadır ve yöreyle ilgili hava savunma sistemlerimizi kontrol eden radarlar bu uçuşlarla test edilmektedir. Bütün Doğu Akdeniz açısından, Davutoğlu’nun Deniz Kuvvetleri’nin görevleri itibariyle söylediği şu sözü de hatırlamakta yarar var: "Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak, Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır." (Hürriyet Planet, 4 Eylül 2011) Sismik araştırma gemisi de göndermemiş miydik? Radar kayıtları Türk radar kayıtlarına göre, uçağımız saat 11.40’ta, dönüş sırasında bilmeyerek Suriye hava sahasına girmiş ve Ankara’daki merkez kumandanın uyarısıyla üç dakika içinde çıkarak uluslararası hava sahasına geçmiş, saat 11.58’de, Suriye sahillerinin 13 mil açığında vurularak 8 mil açığına düşmüştür. Alttaki haritada bu görülüyor. Aksini iddia edenler, mesela Suriye ya da Suriye’nin iddiasını desteklerse Rusya, kendi radar kayıtlarını ortaya koymalı. Özellikle Rusya, Türkiye’nin dostu bir ülkedir. Suriye’nin Tartus limanında Rusya’nın üssü vardır, Rus radarlarının kaydetmemiş olması mümkün mü? Suriye özür dileyecek Suriye’nin uçak düşürmesinin savunulabilir tarafı yoktur. Özür dilemek ve tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Uluslararası hukukta yazılan budur. Ama siyasi olarak olay bitmeyecektir. Özür ve tazminat, bu saldırının asgari yaptırımıdır. Bunun ötesi vardır, hiçbir devlet böyle bir şeyi cezasız bırakmaz! Ne yapar mesela? Tabii zamana, cezalandırma için ortaya çıkacak fırsata ve planlamaya bağlı... Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, "Siz de yanlışlıkla bir Suriye uçağını düşürürsünüz" dedi mesela... Ya da başka bir şey, şimdiden kestirilemez. Suriye niye bunu yaptı? Tabii insanın aklına geliyor, Suriye de bir uçağımızın birkaç dakikalık sınır ihlalini "fırsat" sayarak Türkiye’yi cezalandırmak mı istedi? Yanlışlıkla vurmadıysa amacı başka ne olabilir? Beşar Esad da bilmektedir ki, Türkiye bir uçağı düşürüldü diye savaşa girecek bir kabile devleti değildir. Esad, savaş tehlikesi olmadan Türk uçağını düşürerek kendi halkına, Türkiye’ye ve herkese güçlülük mesajı vermek istemiş olabilir. Sonra da sürecin gidişatına göre özür ve tazminatla olayı kapatmayı planlamış olması mümkündür. Yanlışlıkla değil kasten vurduğuna göre, bunun başka bir sebebi olabilir mi? Türkiye’nin siyasi tepkisi bundan sonra benzer teşebbüsleri caydıracak sertlikte olmalıdır elbette. Uluslararası toplum da kendi aklının katili olan Suriye rejimini benzer maceralardan caydıracak bir tepki göstermelidir.
207,437
# Türkmen: Siz de yanlışlıkla Suriye'nin uçağını düşürebilirsiniz ## Özet Taha Akyol, Eski Dışişleri Bakanı Türkmen'e süreçte özür ve tazminattan öte farklı bir durumun oluşup oluşmayacağını sordu ## İçerik 25 Haziran 2012 17:00 Taha Akyol, Suriye'nin Türk jetini düşürmesinin ardından eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ile kriz sürecini değerlendirdi. Hiçbir devletin böyle bir durumu kabul edemeyeceğini dile getiren Türkmen, ''Özür ve tazminat dışında, siz de yanlışlıkla Suriye'nin uçağını düşürebilirsiniz'' dedi. Taha Akyol'un Hürriyet gazetesinde, "Orada işimiz ne?" başlığıyla yayımlanan ( 25 Haziran 2012) yazısı şöyle: Orada işimiz ne? Zihinlerdeki sorulardan biri, orada ne işimiz var? Orada yani İskenderun Körfezi’nden aşağıya doğru Doğu Akdeniz’de... Dışişleri Bakanı Davutoğlu, düşürülen uçağımızın "Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri de dikkate alarak radar sistemimizi test için eğitim uçuşu" yaptığını söyledi. Uçağımız Kıbrıs’ın sivri tarafı, Zafer Burnu’nun güneyine kadar uçup dönerken, uluslararası hava sahasında vuruldu. Uçağın bu seyri, CNN Türk’ün radar kayıtlarına göre çizdiği yukarıdaki haritada görülüyor. Oralarda ne işimiz var, denilebilir mi? Doğu Akdeniz Evvela Türkiye’nin petrol terminali olan Ceyhan için İskenderun Körfezi ve Doğu Akdeniz son derece önemli bir güvenlik sahasıdır. Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Teğmen Hasan Aksoy’un yönetimindeki uçak özel bir kasıtla kalkmamıştır. Bu uçuşlar eskiden beri yapılmaktadır ve yöreyle ilgili hava savunma sistemlerimizi kontrol eden radarlar bu uçuşlarla test edilmektedir. Bütün Doğu Akdeniz açısından, Davutoğlu’nun Deniz Kuvvetleri’nin görevleri itibariyle söylediği şu sözü de hatırlamakta yarar var: "Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak, Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır." (Hürriyet Planet, 4 Eylül 2011) Sismik araştırma gemisi de göndermemiş miydik? Radar kayıtları Türk radar kayıtlarına göre, uçağımız saat 11.40’ta, dönüş sırasında bilmeyerek Suriye hava sahasına girmiş ve Ankara’daki merkez kumandanın uyarısıyla üç dakika içinde çıkarak uluslararası hava sahasına geçmiş, saat 11.58’de, Suriye sahillerinin 13 mil açığında vurularak 8 mil açığına düşmüştür. Alttaki haritada bu görülüyor. Aksini iddia edenler, mesela Suriye ya da Suriye’nin iddiasını desteklerse Rusya, kendi radar kayıtlarını ortaya koymalı. Özellikle Rusya, Türkiye’nin dostu bir ülkedir. Suriye’nin Tartus limanında Rusya’nın üssü vardır, Rus radarlarının kaydetmemiş olması mümkün mü? Suriye özür dileyecek Suriye’nin uçak düşürmesinin savunulabilir tarafı yoktur. Özür dilemek ve tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Uluslararası hukukta yazılan budur. Ama siyasi olarak olay bitmeyecektir. Özür ve tazminat, bu saldırının asgari yaptırımıdır. Bunun ötesi vardır, hiçbir devlet böyle bir şeyi cezasız bırakmaz! Ne yapar mesela? Tabii zamana, cezalandırma için ortaya çıkacak fırsata ve planlamaya bağlı... Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, "Siz de yanlışlıkla bir Suriye uçağını düşürürsünüz" dedi mesela... Ya da başka bir şey, şimdiden kestirilemez. Suriye niye bunu yaptı? Tabii insanın aklına geliyor, Suriye de bir uçağımızın birkaç dakikalık sınır ihlalini "fırsat" sayarak Türkiye’yi cezalandırmak mı istedi? Yanlışlıkla vurmadıysa amacı başka ne olabilir? Beşar Esad da bilmektedir ki, Türkiye bir uçağı düşürüldü diye savaşa girecek bir kabile devleti değildir. Esad, savaş tehlikesi olmadan Türk uçağını düşürerek kendi halkına, Türkiye’ye ve herkese güçlülük mesajı vermek istemiş olabilir. Sonra da sürecin gidişatına göre özür ve tazminatla olayı kapatmayı planlamış olması mümkündür. Yanlışlıkla değil kasten vurduğuna göre, bunun başka bir sebebi olabilir mi? Türkiye’nin siyasi tepkisi bundan sonra benzer teşebbüsleri caydıracak sertlikte olmalıdır elbette. Uluslararası toplum da kendi aklının katili olan Suriye rejimini benzer maceralardan caydıracak bir tepki göstermelidir.
762306
haber
İYİ PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI'NDAN DOĞU TÜRKİSTANLILAR'A DESTEK EYLEMİ
Haber-Kamera: Murat SOLAK - Melih OKUMUŞ/ İSTANBUL,(DHA) İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı, Çin'in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'ne yaptığı baskıları protesto etmek için Saraçhane parkında toplandı
İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı, Çin'in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'ne yaptığı baskıları protesto etmek için Saraçhane parkında toplandı 02 Aralık 2018 19:42 . İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı ve Yeniden Aydınlanma Derneği üyesi yaklaşık 500 kişi, Çin hükümetinin, Uygur Türkleri'nden oluşan eğitim kamplarına yönelik zulüm ve baskılarını protesto etmek için Fatih Saraçhane parkında toplandı. Eyleme İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve parti üyeleri katılırken, Yeniden Aydınlanma Derneği üyeleri de destek verdi. Grup, Türkiye ve Doğu Türkistan bayrakları açarak İstiklâl Marşı okudu. Basın açıklaması yapan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, "Birleşmiş Milletler ırk ayrımcılığının kaldırılması komisyonundan 30 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanan rapora göre 1 milyona yakın Uygur Türk'ü, terörizmle mücadele gerekçesiyle zorla kamplarda tutulmaktadır. Bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi asla Çin'in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli, milyonlarca Müslüman Türk'ün tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir. Ne yazık ki Çin hükümetine Türklere yapılan insanlık dışı uygulamaları soran ülkeler içerisinde maalesef Türkiye yoktur. Göstermelik bazı tepkiler dışında Türk dış politikasında Doğu Türkistan'ın adı bile telaffuz edilmemektedir. Sanki yok sayılıyor. Sanki zulüm olmuyormuş gibi gözler kulaklar kapatılıyor" dedi. "BU TEPKİSİZLİK, BU SESSİZLİK NEDENDİR?" Kavuncu, "Doğu Türkistan'da milyonlarca Türk kamplara alınıyor, ağır koşullarda asimilasyona tabi tutuluyor. Seslerini maalesef duyan yok. Bizler soydaşlarımızın yaşadığı zulmü anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Ve biz o kapalı gözleri kulakları açmak için çabalıyoruz. Doğu Türkistan uzak geliyor kimilerine. Halbuki soydaşın olduğu her yer yakındır bize. Sevinci sevincimiz, derdi derdimizdir. Bu tepkisizlik, bu sessizlik nedendir? Çin'e verilmiş bir sözünüz mü vardır? Yoksa soydaşlarımızdan bir haber misiniz? Suriye için, Arakan için akıttığınız gözyaşlarınız dökülürken sızlayan vicdanlarınız Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızı neden görmüyor? Artık kayıtsız kalmayın. Türk Devletinin büyüklüğüne yakışır bir duruş sergilemeyi en azından deneyin" ifadelerini kullandı. "DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİ TÜRKİYE'NİN NAMUS MESELESİDİR" Doğu Türkistanlılar adına konuşan Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk ise, "Doğu Türkistanlılar, Türkiye'den hakkaniyetli ve adaletli bir ses bekliyor. Bugün eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz batı, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Çin'in Doğu Türkistan'daki soykırımından dolayı kınarken biz suskun kalmakla acaba hangi milletin, hangi ümmetin lideri olabileceğiz arkadaşlar? Bizi üzen düşmanın, katil Çinli'nin zulmü değil, dostlarımızın suskunluğu. Elbette bugünlerde geçecek, elbette Doğu Türkistan bir gün bağımsızlığına kavuşacak ama biz o bağımsızlığa kavuştuğumuzda Çin'in bize yapmış olduğu zulüm değil, dostlarımızın suskunluğu hafızalarımızda kalacaktır. Bugün Türk Devleti Doğu Türkistan meselesinden Amerika'yı bahane ederek sorumluluğundan asla kaçamaz ve kurtulamaz. Çünkü Doğu Türkistan meselesi Türkiye'nin namus meselesidir. Nasıl Filistin bizim namusumuzdur diyorsak Doğu Türkistan bizim iki kere namusumuz. Hem Müslümanız, hem Türk'üz. Yani soydaşız ve akrabayız. Burada sayın siyasilerimize ve liderlerimize arz etmek istiyorum" dedi. Görüntü dökümü: ------------------------- -Toplanan gruptan görüntü -İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'nun basın açıklaması -Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk'ün basın açıklaması -Genel ve detaylar
47,295
# İYİ PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI'NDAN DOĞU TÜRKİSTANLILAR'A DESTEK EYLEMİ ## Özet Haber-Kamera: Murat SOLAK - Melih OKUMUŞ/ İSTANBUL,(DHA) İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı, Çin'in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'ne yaptığı baskıları protesto etmek için Saraçhane parkında toplandı ## İçerik İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı, Çin'in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'ne yaptığı baskıları protesto etmek için Saraçhane parkında toplandı 02 Aralık 2018 19:42 . İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı ve Yeniden Aydınlanma Derneği üyesi yaklaşık 500 kişi, Çin hükümetinin, Uygur Türkleri'nden oluşan eğitim kamplarına yönelik zulüm ve baskılarını protesto etmek için Fatih Saraçhane parkında toplandı. Eyleme İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve parti üyeleri katılırken, Yeniden Aydınlanma Derneği üyeleri de destek verdi. Grup, Türkiye ve Doğu Türkistan bayrakları açarak İstiklâl Marşı okudu. Basın açıklaması yapan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, "Birleşmiş Milletler ırk ayrımcılığının kaldırılması komisyonundan 30 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanan rapora göre 1 milyona yakın Uygur Türk'ü, terörizmle mücadele gerekçesiyle zorla kamplarda tutulmaktadır. Bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi asla Çin'in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli, milyonlarca Müslüman Türk'ün tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir. Ne yazık ki Çin hükümetine Türklere yapılan insanlık dışı uygulamaları soran ülkeler içerisinde maalesef Türkiye yoktur. Göstermelik bazı tepkiler dışında Türk dış politikasında Doğu Türkistan'ın adı bile telaffuz edilmemektedir. Sanki yok sayılıyor. Sanki zulüm olmuyormuş gibi gözler kulaklar kapatılıyor" dedi. "BU TEPKİSİZLİK, BU SESSİZLİK NEDENDİR?" Kavuncu, "Doğu Türkistan'da milyonlarca Türk kamplara alınıyor, ağır koşullarda asimilasyona tabi tutuluyor. Seslerini maalesef duyan yok. Bizler soydaşlarımızın yaşadığı zulmü anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Ve biz o kapalı gözleri kulakları açmak için çabalıyoruz. Doğu Türkistan uzak geliyor kimilerine. Halbuki soydaşın olduğu her yer yakındır bize. Sevinci sevincimiz, derdi derdimizdir. Bu tepkisizlik, bu sessizlik nedendir? Çin'e verilmiş bir sözünüz mü vardır? Yoksa soydaşlarımızdan bir haber misiniz? Suriye için, Arakan için akıttığınız gözyaşlarınız dökülürken sızlayan vicdanlarınız Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızı neden görmüyor? Artık kayıtsız kalmayın. Türk Devletinin büyüklüğüne yakışır bir duruş sergilemeyi en azından deneyin" ifadelerini kullandı. "DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİ TÜRKİYE'NİN NAMUS MESELESİDİR" Doğu Türkistanlılar adına konuşan Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk ise, "Doğu Türkistanlılar, Türkiye'den hakkaniyetli ve adaletli bir ses bekliyor. Bugün eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz batı, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Çin'in Doğu Türkistan'daki soykırımından dolayı kınarken biz suskun kalmakla acaba hangi milletin, hangi ümmetin lideri olabileceğiz arkadaşlar? Bizi üzen düşmanın, katil Çinli'nin zulmü değil, dostlarımızın suskunluğu. Elbette bugünlerde geçecek, elbette Doğu Türkistan bir gün bağımsızlığına kavuşacak ama biz o bağımsızlığa kavuştuğumuzda Çin'in bize yapmış olduğu zulüm değil, dostlarımızın suskunluğu hafızalarımızda kalacaktır. Bugün Türk Devleti Doğu Türkistan meselesinden Amerika'yı bahane ederek sorumluluğundan asla kaçamaz ve kurtulamaz. Çünkü Doğu Türkistan meselesi Türkiye'nin namus meselesidir. Nasıl Filistin bizim namusumuzdur diyorsak Doğu Türkistan bizim iki kere namusumuz. Hem Müslümanız, hem Türk'üz. Yani soydaşız ve akrabayız. Burada sayın siyasilerimize ve liderlerimize arz etmek istiyorum" dedi. Görüntü dökümü: ------------------------- -Toplanan gruptan görüntü -İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'nun basın açıklaması -Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk'ün basın açıklaması -Genel ve detaylar
834767
haber
Bir yangın haberi de Eskişehir'den: Saatlerdir devam ediyor
null
13 Ağustos 2019 21:10 Türkiye'nin dört bir yanından gelen orman yangını haberlerine bir yenisi de Eskişehir'den eklendi. Eskişehir'in Seyitgazi ilçesindeki ormanlık alanda çıkan yangını söndürme çalışmaları gece boyunca sürdü. Edinilen bilgilere göre, Yapıldak Mahallesi'ndeki İni Dağı'nda henüz bilinmeyen bir nedenle ormanda yangın çıktı.5 hektarlık alanda etkili olan yangını söndürme çalışmalarında 2 helikopter, 10 arazör, 4 iş makinesi ve 100 işçi görev yaparken, yangında yüzlerce ağaç kül oldu. Söndürme çalışmaları aralıksız sürüyor. 150 kişi kazma küreklerle yangın söndürme çalışmalarına katıldı Havanın kararmasıyla helikopterler alandan ayrılırken, alevler rüzgârın etkisiyle geniş alana yayılarak büyüdü. Orman yangınına yakın mesafede olan Kırka Mahallesi'nde gençler geleneksel şenliklerde eğlendikleri sırada yangının büyüdüğü haberi geldi. Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe, gençlere orman yangını olduğunu söyleyerek söndürme çalışmalarına katılmalarını istedi. Kırka Mahallesi'nde eğlenmeyi bırakan yaklaşık 150 kişi ellerine aldıkları kazma ve küreklerle yangın söndürme çalışmalarına katıldı. Yapıldak Mahallesi'nde de yangının büyüdüğü camiden hoparlörle anons edildi. Bunu duyanlar yine ellerine aldıkları kazma ve küreklerle araçlara binerek yangın söndürme çalışmalarına katılmak üzere İnli dağı yamaçlarına gitti. 8 kişi dumandan etkilendi Yaklaşık 35 hektarlık alanda etkili olan orman yangını farklı tepelerde devam ediyor. Yangın söndürme çalışmalarına katılan 8 kişi yoğun dumandan etkilenirken, kolundan hafif şekilde yaralanan 1 kişi ambulansla hastaneye kaldırıldı. Çalışmalar sürdürülüyor.
295,893
# Bir yangın haberi de Eskişehir'den: Saatlerdir devam ediyor 13 Ağustos 2019 21:10 Türkiye'nin dört bir yanından gelen orman yangını haberlerine bir yenisi de Eskişehir'den eklendi. Eskişehir'in Seyitgazi ilçesindeki ormanlık alanda çıkan yangını söndürme çalışmaları gece boyunca sürdü. Edinilen bilgilere göre, Yapıldak Mahallesi'ndeki İni Dağı'nda henüz bilinmeyen bir nedenle ormanda yangın çıktı.5 hektarlık alanda etkili olan yangını söndürme çalışmalarında 2 helikopter, 10 arazör, 4 iş makinesi ve 100 işçi görev yaparken, yangında yüzlerce ağaç kül oldu. Söndürme çalışmaları aralıksız sürüyor. 150 kişi kazma küreklerle yangın söndürme çalışmalarına katıldı Havanın kararmasıyla helikopterler alandan ayrılırken, alevler rüzgârın etkisiyle geniş alana yayılarak büyüdü. Orman yangınına yakın mesafede olan Kırka Mahallesi'nde gençler geleneksel şenliklerde eğlendikleri sırada yangının büyüdüğü haberi geldi. Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe, gençlere orman yangını olduğunu söyleyerek söndürme çalışmalarına katılmalarını istedi. Kırka Mahallesi'nde eğlenmeyi bırakan yaklaşık 150 kişi ellerine aldıkları kazma ve küreklerle yangın söndürme çalışmalarına katıldı. Yapıldak Mahallesi'nde de yangının büyüdüğü camiden hoparlörle anons edildi. Bunu duyanlar yine ellerine aldıkları kazma ve küreklerle araçlara binerek yangın söndürme çalışmalarına katılmak üzere İnli dağı yamaçlarına gitti. 8 kişi dumandan etkilendi Yaklaşık 35 hektarlık alanda etkili olan orman yangını farklı tepelerde devam ediyor. Yangın söndürme çalışmalarına katılan 8 kişi yoğun dumandan etkilenirken, kolundan hafif şekilde yaralanan 1 kişi ambulansla hastaneye kaldırıldı. Çalışmalar sürdürülüyor.
651123
haber
Tabancayla yaralanan eli, 2 ameliyatla kurtarıldı
Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA) - ANTALYA'da 4 ay önce karıştığı bir kavgada tabancayla sol elinden vurulan üniversite öğrencisi Tunakan Dinçer (24), geçirdiği iki ameliyat sonrası yüzde 90 oranında elini kullanabiliyor
14 Haziran 2018 13:07 . Dinçer'in en büyük hayali ise yeniden at bineceği günlere dönebilmek. Yaklaşık 4 ay önce karıştığı bir kavgada tabancayla sol elinden yaralanan Akdeniz Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Biyomedikal Cihaz Teknolojisi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Tunakan Dinçer, geçirdiği iki ameliyatın ardından sağlığına kavuştu. Yaralandıktan sonra ilk ameliyatı farklı bir hastanede, ikinci ameliyatı Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan Dinçer, 4 ay sonra elini kullanabilmenin mutluluğunu yaşıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden El Cerrahı Op. Dr. Mehmet Ali Uysal tarafından ameliyat edilen Tunakan Dinçer, bugünlerde at bineceği günlerin hayalini kuruyor. Tunakan Dinçer, basit bir tartışmanın karşı tarafın tabancasını çekmesiyle silahlı kavgaya dönüştüğünü belirterek, "Yaralandığımda elimde çok sayıda kırık vardı. Neredeyse tüm tendonlarım hasarlıydı. Sol el bileğinin üstünden yaralanmıştım. İlk ameliyatımı farklı bir hastanede oldum ama sonuç alamadım. İkinci ameliyatımı Mehmet Ali hoca yaptı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. İlk ameliyatımdan sonra elimi hareket dahi ettiremiyor, parmaklarımı kullanamıyordum. Şimdi ise elimi yüzde 90 oranında kullanabiliyorum" dedi. Günlük hayatını devam ettirebildiğini, araç kullanmak dahil pek çok şeyi yapabildiğini vurgulayan Dinçer, "Ancak tek hayalim at binebileceğim günlere dönmek. Ben at binmeyi çok seviyorum ve 3 yıldır at biniyorum. Ama bu durumda elim henüz at binmek için tam iyileşmedi. Şimdi o günlerin hayalini kuruyorum" dedi. 'YARASINI AÇTIĞIMIZDA ÇOK BÜYÜK HASARLA KARŞILAŞTIK' Ameliyatı gerçekleştiren Op.Dr. Mehmet Ali Uysal, Tunakan Dinçer'in kendisine başvurduğunda ateşli silah yaralanması nedeniyle başka bir merkezde opere olduğunu hatırlatarak, "Ameliyat sonrası birinci ayda bize başvurdu. Geniş bir doku defekti ve kirişlerinde yaralanma mevcuttu" dedi. Ameliyatta hastanın yarasını açtığında çok büyük hasarlanma gördüğünü belirten Op.Dr. Uysal, "Hastanın kendi dokularını alarak kirişlerini onardık. Yine kendi dokusunu dolaşım ile beraber alarak el yüzeyinin arka tarafına taşıdık. Şimdi tama yakın fonksiyonel sonuç elde ettik. Şu anda günlük aktivitelerini yapabilir, günlük hayatına dönebilir" diye konuştu. FOTOĞRAFLI
190,016
# Tabancayla yaralanan eli, 2 ameliyatla kurtarıldı ## Özet Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA) - ANTALYA'da 4 ay önce karıştığı bir kavgada tabancayla sol elinden vurulan üniversite öğrencisi Tunakan Dinçer (24), geçirdiği iki ameliyat sonrası yüzde 90 oranında elini kullanabiliyor ## İçerik 14 Haziran 2018 13:07 . Dinçer'in en büyük hayali ise yeniden at bineceği günlere dönebilmek. Yaklaşık 4 ay önce karıştığı bir kavgada tabancayla sol elinden yaralanan Akdeniz Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Biyomedikal Cihaz Teknolojisi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Tunakan Dinçer, geçirdiği iki ameliyatın ardından sağlığına kavuştu. Yaralandıktan sonra ilk ameliyatı farklı bir hastanede, ikinci ameliyatı Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan Dinçer, 4 ay sonra elini kullanabilmenin mutluluğunu yaşıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden El Cerrahı Op. Dr. Mehmet Ali Uysal tarafından ameliyat edilen Tunakan Dinçer, bugünlerde at bineceği günlerin hayalini kuruyor. Tunakan Dinçer, basit bir tartışmanın karşı tarafın tabancasını çekmesiyle silahlı kavgaya dönüştüğünü belirterek, "Yaralandığımda elimde çok sayıda kırık vardı. Neredeyse tüm tendonlarım hasarlıydı. Sol el bileğinin üstünden yaralanmıştım. İlk ameliyatımı farklı bir hastanede oldum ama sonuç alamadım. İkinci ameliyatımı Mehmet Ali hoca yaptı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. İlk ameliyatımdan sonra elimi hareket dahi ettiremiyor, parmaklarımı kullanamıyordum. Şimdi ise elimi yüzde 90 oranında kullanabiliyorum" dedi. Günlük hayatını devam ettirebildiğini, araç kullanmak dahil pek çok şeyi yapabildiğini vurgulayan Dinçer, "Ancak tek hayalim at binebileceğim günlere dönmek. Ben at binmeyi çok seviyorum ve 3 yıldır at biniyorum. Ama bu durumda elim henüz at binmek için tam iyileşmedi. Şimdi o günlerin hayalini kuruyorum" dedi. 'YARASINI AÇTIĞIMIZDA ÇOK BÜYÜK HASARLA KARŞILAŞTIK' Ameliyatı gerçekleştiren Op.Dr. Mehmet Ali Uysal, Tunakan Dinçer'in kendisine başvurduğunda ateşli silah yaralanması nedeniyle başka bir merkezde opere olduğunu hatırlatarak, "Ameliyat sonrası birinci ayda bize başvurdu. Geniş bir doku defekti ve kirişlerinde yaralanma mevcuttu" dedi. Ameliyatta hastanın yarasını açtığında çok büyük hasarlanma gördüğünü belirten Op.Dr. Uysal, "Hastanın kendi dokularını alarak kirişlerini onardık. Yine kendi dokusunu dolaşım ile beraber alarak el yüzeyinin arka tarafına taşıdık. Şimdi tama yakın fonksiyonel sonuç elde ettik. Şu anda günlük aktivitelerini yapabilir, günlük hayatına dönebilir" diye konuştu. FOTOĞRAFLI
452246
haber
Alperen Ocakları, Kerkük'e gidiyor
Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, 200 kişinin Kerkük'e gideceğini açıkladı
Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, "Kerkük'teki soydaşlarımızı, akrabalarımızı yalnız bırakmayacağız. Gönüllü 200 kişiden oluşan öncü birliğimiz ile 5 Ekim'den sonra canımızla, malımızla kardeşlerimizle birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz" açıklaması yaptı. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, İstanbul'da basın toplantısı düzenledi. Yapılan gayrimeşru referandumun uluslararası anlaşmalara ve Irak anayasasına aykırı olduğunu ifade eden Mican, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası örgütlerin bu duruma net tavır gösteremediğini söyledi. Kürşat Mican, "Kurulmak istenen bu ikinci Siyonist devletin amaçları açık bir şekilde çizmiş oldukları sözde haritadan bellidir. Bu hem ülkemiz için hem de Türkmeneli için büyük bir tehdittir ve bu coğrafya bizim bin yıllık ata toprağımızdır. Şu an oradaki soydaşlarımız , akrabalarımız vahşice planlanmış büyük bir soykırım ve katliamlara karşı karşıyadır .Türkmen kardeşlerimizin hiçbir şeklide can ve mal güvenlikleri yoktur" dedi. "Kerkük'e gideceğiz" Mican "Biz Alperenler olarak soydaşlık ve akrabalık görevimizi yerine getirmek ve fiilen kardeşlerimizin yanında olmak için gönüllü 200 kişiden oluşan öncü birliğimiz ile 5 Ekim'den sonra Kerkük'e gideceğiz. Canımızla, malımızla kardeşlerimizle birlikte mücadelemizi sürdürecek, Barzani'ye Türkün gücünü göstereceğiz inşallah" diye konuştu. Bahçeli "5000 gönüllü bekliyor" demişti MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, IKBY'de gerçekleştirilen bağımsızlık referandumu ile ilgili yaptığı değerlendirmede, IKBY sınırları içinde kalan Kerkük'teki Türkmen varlığına atıfta bulunarak "Barzani ateşle oynamayı göze almışsa, yanmayı da göze almıştır. 5 bin gönüllü ülkücü bekliyor" ifadelerini kullanmıştı.
86,226
# Alperen Ocakları, Kerkük'e gidiyor ## Özet Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, 200 kişinin Kerkük'e gideceğini açıkladı ## İçerik Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, "Kerkük'teki soydaşlarımızı, akrabalarımızı yalnız bırakmayacağız. Gönüllü 200 kişiden oluşan öncü birliğimiz ile 5 Ekim'den sonra canımızla, malımızla kardeşlerimizle birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz" açıklaması yaptı. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, İstanbul'da basın toplantısı düzenledi. Yapılan gayrimeşru referandumun uluslararası anlaşmalara ve Irak anayasasına aykırı olduğunu ifade eden Mican, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası örgütlerin bu duruma net tavır gösteremediğini söyledi. Kürşat Mican, "Kurulmak istenen bu ikinci Siyonist devletin amaçları açık bir şekilde çizmiş oldukları sözde haritadan bellidir. Bu hem ülkemiz için hem de Türkmeneli için büyük bir tehdittir ve bu coğrafya bizim bin yıllık ata toprağımızdır. Şu an oradaki soydaşlarımız , akrabalarımız vahşice planlanmış büyük bir soykırım ve katliamlara karşı karşıyadır .Türkmen kardeşlerimizin hiçbir şeklide can ve mal güvenlikleri yoktur" dedi. "Kerkük'e gideceğiz" Mican "Biz Alperenler olarak soydaşlık ve akrabalık görevimizi yerine getirmek ve fiilen kardeşlerimizin yanında olmak için gönüllü 200 kişiden oluşan öncü birliğimiz ile 5 Ekim'den sonra Kerkük'e gideceğiz. Canımızla, malımızla kardeşlerimizle birlikte mücadelemizi sürdürecek, Barzani'ye Türkün gücünü göstereceğiz inşallah" diye konuştu. Bahçeli "5000 gönüllü bekliyor" demişti MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, IKBY'de gerçekleştirilen bağımsızlık referandumu ile ilgili yaptığı değerlendirmede, IKBY sınırları içinde kalan Kerkük'teki Türkmen varlığına atıfta bulunarak "Barzani ateşle oynamayı göze almışsa, yanmayı da göze almıştır. 5 bin gönüllü ülkücü bekliyor" ifadelerini kullanmıştı.
386075
haber
AB'den Kardak açıklaması
AB Komisyonu Genelkurmay Başkanı Akar'ın Kardak Kayalıklarına gitmesine ilişkin açıklama yaptı
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Kardak Kayalıklarına gitmesine ilişkin açıklama yapan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başsözcüsü Margaritis Schinas, iyi komşuluk ilişkilerinin AB'ye katılım için önemli bir kriter olduğunu söyledi. AB Komisyonu'nun günlük basın toplantısında gündeme gelen konu hakkında konuşan Komisyon sözcüsü Maja Kocijancic, geçmişte Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilime ilişkin itidalli olmaları yönünde açıklama yaptıklarını hatırlatarak, bu değerlendirmelerin hala geçerli olduğunu söyledi. 'İyi komşuluk ilişkileri AB üyeliği için şart' Yunan Başsözcü Schinas, ekleme yapmak istediğini belirterek, "Azami iyi komşuluk ilişkilerine sahip olmak katılım öncesi ortaklarımız için belirlediğimiz önemli bir kriter" dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, dün kuvvet komutanlarıyla Aksaz Deniz Üs Komutanlığı ve Donanma Komutanlığına bağlı gemilerde inceleme ve denetlemelerde bulunmuş, ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait 2 hücumbotla Kardak Kayalıkları bölgesinde seyir icra etmişti.
215,084
# AB'den Kardak açıklaması ## Özet AB Komisyonu Genelkurmay Başkanı Akar'ın Kardak Kayalıklarına gitmesine ilişkin açıklama yaptı ## İçerik Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Kardak Kayalıklarına gitmesine ilişkin açıklama yapan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başsözcüsü Margaritis Schinas, iyi komşuluk ilişkilerinin AB'ye katılım için önemli bir kriter olduğunu söyledi. AB Komisyonu'nun günlük basın toplantısında gündeme gelen konu hakkında konuşan Komisyon sözcüsü Maja Kocijancic, geçmişte Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilime ilişkin itidalli olmaları yönünde açıklama yaptıklarını hatırlatarak, bu değerlendirmelerin hala geçerli olduğunu söyledi. 'İyi komşuluk ilişkileri AB üyeliği için şart' Yunan Başsözcü Schinas, ekleme yapmak istediğini belirterek, "Azami iyi komşuluk ilişkilerine sahip olmak katılım öncesi ortaklarımız için belirlediğimiz önemli bir kriter" dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, dün kuvvet komutanlarıyla Aksaz Deniz Üs Komutanlığı ve Donanma Komutanlığına bağlı gemilerde inceleme ve denetlemelerde bulunmuş, ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait 2 hücumbotla Kardak Kayalıkları bölgesinde seyir icra etmişti.
12581
haber
Hipekratif çocuk boşanmada etken
Hiperaktif çocuğa sahip çiftlerin boşanma riskinin daha fazla olduğu ortaya çıktı.
ABD'nin Buffalo Üniversitesinden bilim adamlarının yaptığı araştırma, hiperaktif çocuğa sahip çiftlerin, çocuk 8 yaşına gelmeden önce boşanma riskinin diğer çiftlere göre iki kat fazla olduğunu gösterdi. Araştırmaya dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu olan 282 ve dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu olmayan 206 çocuk katıldı. Araştırma sonucunda, dikkat eksikliği/ hiperaktivite bozukluğu olanların ebeveynlerinin yüzde 22,7'sinin, diğerlerinin ebeveynlerininse yüzde 12,6'sının boşandığı görüldü. Psikoloji Profesörü William Pelham, bunun bir çocuğun düzen bozucu davranışının boşanma riskini ne kadar artırdığını gösteren ilk araştırma olduğunu belirterek, hiperaktif bir çocuğa sahip olmanın evliliği yıkan tek neden olduğunu ileri sürmediklerine dikkati çekti. Pelham, bir çocuğun düzen bozucu davranışının, görünüşe göre, aile içinde stres yaratan diğer sorunlarla birleştiğini, bunun evlilikte çatışmaya neden olduğunu ve sonuç olarak boşanmanın geldiğini ifade etti. Araştırma, "Journal of Consulting and Clinical Psychology" dergisinin bu ayki sayısında yayımlandı.
231,138
# Hipekratif çocuk boşanmada etken ## Özet Hiperaktif çocuğa sahip çiftlerin boşanma riskinin daha fazla olduğu ortaya çıktı. ## İçerik ABD'nin Buffalo Üniversitesinden bilim adamlarının yaptığı araştırma, hiperaktif çocuğa sahip çiftlerin, çocuk 8 yaşına gelmeden önce boşanma riskinin diğer çiftlere göre iki kat fazla olduğunu gösterdi. Araştırmaya dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu olan 282 ve dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu olmayan 206 çocuk katıldı. Araştırma sonucunda, dikkat eksikliği/ hiperaktivite bozukluğu olanların ebeveynlerinin yüzde 22,7'sinin, diğerlerinin ebeveynlerininse yüzde 12,6'sının boşandığı görüldü. Psikoloji Profesörü William Pelham, bunun bir çocuğun düzen bozucu davranışının boşanma riskini ne kadar artırdığını gösteren ilk araştırma olduğunu belirterek, hiperaktif bir çocuğa sahip olmanın evliliği yıkan tek neden olduğunu ileri sürmediklerine dikkati çekti. Pelham, bir çocuğun düzen bozucu davranışının, görünüşe göre, aile içinde stres yaratan diğer sorunlarla birleştiğini, bunun evlilikte çatışmaya neden olduğunu ve sonuç olarak boşanmanın geldiğini ifade etti. Araştırma, "Journal of Consulting and Clinical Psychology" dergisinin bu ayki sayısında yayımlandı.
660338
haber
Yaşar Okuyan'ı protesto ettiler
Özkan ARSLAN- Mustafa TURAPOĞLU/ANKARA, (DHA)- ANKARA Tandoğan Meydanı'nda toplan ülkücü olduklarını söyleyen bir grup, seçim öncesi katıldığı televizyon programında "MHP tek başına barajı geçsin Tandoğan Meydanı'nda anırmazsam şerefsizim" diyen Yaşar
Yaklaşık 20 kişilik grup, saat 14.00 sıralarında Tandoğan Meydanı'ndaki saat kulesi önünde toplandı. Yanlarına getirdikleri eşek maketinin üzerine 'Yaşar Okuyan' yazan grup, 'Ülkücüler burada Yaşar nerede?' sloganı attı. Eylemi ülkücüler adına gerçekleştirdiklerini söyleyen grup üyeleri adına yapılan açıklamada şöyle denildi: "16 Nisan 2018'de katılmış olduğu bir programda Yaşar Okuyan 'MHP barajı geçerse ben de Tandoğan Meydanı'na gelip eşek gibi anırmazsam şerefsizim' demişti. Biz de kendisinin bu sözü tutacak erdeme sahip olmadığına inanmadığımız için onu temsilen buraya bir eşek getirdik. Ama yine de biz kendisine sesleniyoruz; biraz şerefi varsa kendisinin dediği gibi kendisini bu meydana anırmaya bekliyoruz." Grup, eylemin ardından polisin uyarısıyla dağıldı.
114,504
# Yaşar Okuyan'ı protesto ettiler ## Özet Özkan ARSLAN- Mustafa TURAPOĞLU/ANKARA, (DHA)- ANKARA Tandoğan Meydanı'nda toplan ülkücü olduklarını söyleyen bir grup, seçim öncesi katıldığı televizyon programında "MHP tek başına barajı geçsin Tandoğan Meydanı'nda anırmazsam şerefsizim" diyen Yaşar ## İçerik Yaklaşık 20 kişilik grup, saat 14.00 sıralarında Tandoğan Meydanı'ndaki saat kulesi önünde toplandı. Yanlarına getirdikleri eşek maketinin üzerine 'Yaşar Okuyan' yazan grup, 'Ülkücüler burada Yaşar nerede?' sloganı attı. Eylemi ülkücüler adına gerçekleştirdiklerini söyleyen grup üyeleri adına yapılan açıklamada şöyle denildi: "16 Nisan 2018'de katılmış olduğu bir programda Yaşar Okuyan 'MHP barajı geçerse ben de Tandoğan Meydanı'na gelip eşek gibi anırmazsam şerefsizim' demişti. Biz de kendisinin bu sözü tutacak erdeme sahip olmadığına inanmadığımız için onu temsilen buraya bir eşek getirdik. Ama yine de biz kendisine sesleniyoruz; biraz şerefi varsa kendisinin dediği gibi kendisini bu meydana anırmaya bekliyoruz." Grup, eylemin ardından polisin uyarısıyla dağıldı.
1018979
haber
Manchester City teknik direktörü Guardiola: Zinchenko her geçen gün daha fazla acı çekiyor
Manchester City'nin Ukraynalı yıldızı Zinchenko, “Ülkem, Ukraynalılara ait ve kimse onu asla sahiplenemeyecek” demişti
Manchester City'nin Ukraynalı yıldızı Zinchenko, "Ülkem, Ukraynalılara ait ve kimse onu asla sahiplenemeyecek" demişti 05 Mart 2022 08:38 İngiltere ekibi Manchester City'nin teknik direktörü Josep Guardiola, politikacıların Rusya-Ukrayna savaşını önlemekte başarısız olduğunu savundu. Hürriyet'in haberine göre, Guardiola, takımının 6 Mart Pazar günü Manchester United ile yapacağı lig maçı öncesi düzenlenen basın toplantısında Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşı değerlendirerek, "Dünyanın her yerinde insanlar bireysel veya toplu olarak savaş karşıtı bir şeyler yapmaya çalışıyor. Politikacılar bu yaşananları önleyebilirdi ama sonunda başarısız oldukları için savaş ortaya çıktı. Bunlar yaşanıyor çünkü savaşı önlemeyi başaramadılar ve tamamen başarısızlar. Masum insanlar acı çekiyor ve bu hala devam ediyor. NATO ve Avrupa ülkeleri tamamen başarısızlık örneği" ifadelerini kullandı. Takımın Ukraynalı futbolcusu Oleksandr Zinchenko'nun yaşananlardan dolayı her geçen gün daha fazla acı çektiğini de kaydeden İspanyol teknik direktör, "Ülkesine destek olmaya çalışıyor. Orada ailesi var. Durum gitgide kötüleşiyor. 8-9 gündür devam ediyor ve maalesef daha uzun sürecek gibi duruyor" yorumunu yaptı.
48,989
# Manchester City teknik direktörü Guardiola: Zinchenko her geçen gün daha fazla acı çekiyor ## Özet Manchester City'nin Ukraynalı yıldızı Zinchenko, “Ülkem, Ukraynalılara ait ve kimse onu asla sahiplenemeyecek” demişti ## İçerik Manchester City'nin Ukraynalı yıldızı Zinchenko, "Ülkem, Ukraynalılara ait ve kimse onu asla sahiplenemeyecek" demişti 05 Mart 2022 08:38 İngiltere ekibi Manchester City'nin teknik direktörü Josep Guardiola, politikacıların Rusya-Ukrayna savaşını önlemekte başarısız olduğunu savundu. Hürriyet'in haberine göre, Guardiola, takımının 6 Mart Pazar günü Manchester United ile yapacağı lig maçı öncesi düzenlenen basın toplantısında Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşı değerlendirerek, "Dünyanın her yerinde insanlar bireysel veya toplu olarak savaş karşıtı bir şeyler yapmaya çalışıyor. Politikacılar bu yaşananları önleyebilirdi ama sonunda başarısız oldukları için savaş ortaya çıktı. Bunlar yaşanıyor çünkü savaşı önlemeyi başaramadılar ve tamamen başarısızlar. Masum insanlar acı çekiyor ve bu hala devam ediyor. NATO ve Avrupa ülkeleri tamamen başarısızlık örneği" ifadelerini kullandı. Takımın Ukraynalı futbolcusu Oleksandr Zinchenko'nun yaşananlardan dolayı her geçen gün daha fazla acı çektiğini de kaydeden İspanyol teknik direktör, "Ülkesine destek olmaya çalışıyor. Orada ailesi var. Durum gitgide kötüleşiyor. 8-9 gündür devam ediyor ve maalesef daha uzun sürecek gibi duruyor" yorumunu yaptı.
634177
haber
Atiker Konyaspor'un en golcüsü Skubic oldu
Tolga YANIK / KONYA,(DHA) Atiker Konyaspor'da sezonun en golcüsü 7 gol atan Sloven futbolcusu Nejc Skubic oldu
22 Mayıs 2018 15:08 Tolga YANIK / KONYA,(DHA) Atiker Konyaspor'da sezonun en golcüsü 7 gol atan Sloven futbolcusu Nejc Skubic oldu. Spor Toto Süper Lig’de 2017-2018 İlhan Cavcav Sezonunu 36 puanla 15'inci sırada bitirerek kümede kalmayı başaran Atiker Konyaspor, sezonu 38 gol atarak tamamladı. Yeşil beyazlılarda gol dağılımı ise dikkat çekti. Defansın sağında oynayan Sloven futbolcu Nejc Skubic attığı 7 golle takımının en skoreri oldu. 2015-2016 sezonunun devre arasında takıma katılan ve gösterdiği performansla büyük beğeni toplayan Skubic, yeşil beyazlı forma altında tüm kulvarlarda 114 karşılaşmada görev alırken, 11 gol atıp 16 asist yapma başarısı gösterdi. Konyaspor’da Nejc Skubic’in ardından en golcü ikinci isim devre arasında takıma katılan Kamerunlu yıldız Sameul Eto’o oldu. Eto'o attığı 6 golle takımına katkı sağlarken bir diğer yeni transfer Adis Jahovic ise 5 gol kaydetti. FOTOĞRAFLI
225,972
# Atiker Konyaspor'un en golcüsü Skubic oldu ## Özet Tolga YANIK / KONYA,(DHA) Atiker Konyaspor'da sezonun en golcüsü 7 gol atan Sloven futbolcusu Nejc Skubic oldu ## İçerik 22 Mayıs 2018 15:08 Tolga YANIK / KONYA,(DHA) Atiker Konyaspor'da sezonun en golcüsü 7 gol atan Sloven futbolcusu Nejc Skubic oldu. Spor Toto Süper Lig’de 2017-2018 İlhan Cavcav Sezonunu 36 puanla 15'inci sırada bitirerek kümede kalmayı başaran Atiker Konyaspor, sezonu 38 gol atarak tamamladı. Yeşil beyazlılarda gol dağılımı ise dikkat çekti. Defansın sağında oynayan Sloven futbolcu Nejc Skubic attığı 7 golle takımının en skoreri oldu. 2015-2016 sezonunun devre arasında takıma katılan ve gösterdiği performansla büyük beğeni toplayan Skubic, yeşil beyazlı forma altında tüm kulvarlarda 114 karşılaşmada görev alırken, 11 gol atıp 16 asist yapma başarısı gösterdi. Konyaspor’da Nejc Skubic’in ardından en golcü ikinci isim devre arasında takıma katılan Kamerunlu yıldız Sameul Eto’o oldu. Eto'o attığı 6 golle takımına katkı sağlarken bir diğer yeni transfer Adis Jahovic ise 5 gol kaydetti. FOTOĞRAFLI
624927
haber
Tüfekle vurulan gebe çakala tedavi
Ayhan ACAR/BARTIN, (DHA) - BARTIN'da av tüfeği ile vurulan gebe çakal, tedavisinin ardından bakımı için hayvanat bahçesine götürüldü
Bartın Tuna Mahallesi'ndeki ormanlık alana yiyecek aramak için geldiği değerlendirilen gebe çakal, av tüfeği ile ateş açılarak vuruldu. Tavuklara saldırdığı için vurulduğu tahmin edilen çakalın seslerini duyan vatandaşlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi'ne haber verdi. Ekipler, çakalı alarak kent merkezindeki veteriner kliniğine götürdü. Veteriner Tolga Kandıralı tarafından karın bölgesindeki 20 adet saçma çıkartılan 2 yaşındaki 45 günlük gebe çakal, bakımı için Zonguldak Gökçebey'de bulunan Çanakçılar Hayvanat Bahçesi'ne götürüldü. Ekipler çakalı vuranları bulmak için çalışma başlattı. FOTOĞRAFLI
277,885
# Tüfekle vurulan gebe çakala tedavi ## Özet Ayhan ACAR/BARTIN, (DHA) - BARTIN'da av tüfeği ile vurulan gebe çakal, tedavisinin ardından bakımı için hayvanat bahçesine götürüldü ## İçerik Bartın Tuna Mahallesi'ndeki ormanlık alana yiyecek aramak için geldiği değerlendirilen gebe çakal, av tüfeği ile ateş açılarak vuruldu. Tavuklara saldırdığı için vurulduğu tahmin edilen çakalın seslerini duyan vatandaşlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi'ne haber verdi. Ekipler, çakalı alarak kent merkezindeki veteriner kliniğine götürdü. Veteriner Tolga Kandıralı tarafından karın bölgesindeki 20 adet saçma çıkartılan 2 yaşındaki 45 günlük gebe çakal, bakımı için Zonguldak Gökçebey'de bulunan Çanakçılar Hayvanat Bahçesi'ne götürüldü. Ekipler çakalı vuranları bulmak için çalışma başlattı. FOTOĞRAFLI
107543
haber
AVUSTRALYA'NIN ESKİ BAŞBAKANINA 2. AYAKKABI SYDNEY
AVUSTRALYA'NIN ESKİ BAŞBAKANINA 2. AYAKKABI SYDNEY (A.A)
- - 25.10.2010 - Iraklı bir gazetecinin ABD Başkanı George Bush'u protestosuyla başlayıp yaygınlaşan ayakkabı fırlatma eyleminin hedefinde, yine Avustralya'nın eski başbakanı John Howard vardı. Irak savaşına karşı olan protestocu, ABC televizyonu stüdyosundaki program sırasında ayağa kalktı ve ''Bak bu Irak'ta ölenler için'' diyerek ayakkabısını fırlattı. Hedefini ıskalayan protestocu derhal stüdyodan çıkarıldı. O sırada seyircilerden biri de ''elinize kan bulaşmış'' diyerek stüdyodan çıkarken, olaydan etkilenmemiş görülen Howard ise gülümseyerek sunucu Tony Jones'a şunları söyledi: ''Her şey yolunda, merak etmeyin. Bu bir şey değil, bir şey değil. Sükunet.'' 2007'ye kadar 11 yıl iktidarda kalan ve Bush'un çok sıkı destekçisi olan eski Başbakan, Irak'a Avustralyalı birlik göndermişti. Howard, geçen yıl kasım ayında da yine bir protestocunun ayakkabısının hedefindeydi.
268,398
# AVUSTRALYA'NIN ESKİ BAŞBAKANINA 2. AYAKKABI SYDNEY ## Özet AVUSTRALYA'NIN ESKİ BAŞBAKANINA 2. AYAKKABI SYDNEY (A.A) ## İçerik - - 25.10.2010 - Iraklı bir gazetecinin ABD Başkanı George Bush'u protestosuyla başlayıp yaygınlaşan ayakkabı fırlatma eyleminin hedefinde, yine Avustralya'nın eski başbakanı John Howard vardı. Irak savaşına karşı olan protestocu, ABC televizyonu stüdyosundaki program sırasında ayağa kalktı ve ''Bak bu Irak'ta ölenler için'' diyerek ayakkabısını fırlattı. Hedefini ıskalayan protestocu derhal stüdyodan çıkarıldı. O sırada seyircilerden biri de ''elinize kan bulaşmış'' diyerek stüdyodan çıkarken, olaydan etkilenmemiş görülen Howard ise gülümseyerek sunucu Tony Jones'a şunları söyledi: ''Her şey yolunda, merak etmeyin. Bu bir şey değil, bir şey değil. Sükunet.'' 2007'ye kadar 11 yıl iktidarda kalan ve Bush'un çok sıkı destekçisi olan eski Başbakan, Irak'a Avustralyalı birlik göndermişti. Howard, geçen yıl kasım ayında da yine bir protestocunun ayakkabısının hedefindeydi.
744217
haber
Anestezi uzmanı Sahil Güvenlik botunda, başını halata çarpıp, öldü
Ceyhun ÖZER- Ufuk AKTUĞ/CEYHAN (Adana), (DHA)- ADANA'nın Ceyhan ilçesinde Devlet Hastanesi'nde görevli Anestezi Uzmanı Mustafa Bülent Can (44), denizde, Sahil Güvenlik botunun güvertesindeyken yanlarından geçtikleri geminin halatının başına çarpması s
09 Kasım 2018 20:14 onucu yaralandı. Can, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Olay, dün gece Yumurtalık ilçesinde meydana geldi. Savcılığa, yasak bölgede kaçak balık avı yapıldığı ihbarı üzerine Sahil Güvenlik ekibi, bölgeye hareket etti. Sahil Güvenlik botu liman iskelesinde bağlı bulunan Sanko A.Ş.'ye ait çamur tarama gemisinin yanından geçerken, kaza meydana geldi. Sahil Güvenlik botunda bulunan Anestezi Uzmanı Mustafa Bülent Can, başını, çamur tarama gemisinin halatına çarptı. Ağır yaralanan Mustafa Bülent Can, görevliler tarafından kıyıya çıkarılarak çağrılan ambulansla görev yaptığı Ceyhan Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak Can, burada yapılan müdahaleye karşın kurtarılamadı. Mustafa Bülent Can için bugün, Ceyhan Devlet Hastanesi'nde tören düzenlendi. Can'ın sağlık görevlisi olan eşi Gönül Can ve mesai arkadaşları da törende gözyaşlarına boğuldu. Mustafa Bülent Can'ın cenazesi tören sonrası toprağa verilmek üzere Osmaniye'nin Düziçi ilçesine gönderildi. BAŞSAVCILIK: SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığı, Mustafa Bülent Can'ın ölümüyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Başsavcılığın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Yumurtalık ilçesinde 09.11.2018 günü saat 01.30 sıralarında yapılan kaçak balık avlanma ihbarı üzerine Sahil Güvenlik birimlerince, Sahil Güvenlik botu ile iki personel, yanlarında bulunan sivil şahıs Bülent Can ile olay yerine intikal ederken Sanko A.Ş.'ye ait liman iskelesinde 2 adet halatla bağlı bulunan çamur tarama gemisinin yanından geçerken, yanlarında bulunan sivil şahsın halatlara çarpması sonucu ağır yaralanmış ve kaldırıldığı Ceyhan Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetmiştir. Olayın meydana geldiği Yumurtalık ilçesi sınırları dahilinde olması nedeniyle Yumurtalık Cumhuriyet Başsavcılığı'nca olay yerinde ayrıntılı incelemelerde bulunulmuş olup, Yumurtalık Cumhuriyet Başsavcılığı'nca olay hakkında çok yönlü soruşturmaya devam edilmektedir."
272,633
# Anestezi uzmanı Sahil Güvenlik botunda, başını halata çarpıp, öldü ## Özet Ceyhun ÖZER- Ufuk AKTUĞ/CEYHAN (Adana), (DHA)- ADANA'nın Ceyhan ilçesinde Devlet Hastanesi'nde görevli Anestezi Uzmanı Mustafa Bülent Can (44), denizde, Sahil Güvenlik botunun güvertesindeyken yanlarından geçtikleri geminin halatının başına çarpması s ## İçerik 09 Kasım 2018 20:14 onucu yaralandı. Can, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Olay, dün gece Yumurtalık ilçesinde meydana geldi. Savcılığa, yasak bölgede kaçak balık avı yapıldığı ihbarı üzerine Sahil Güvenlik ekibi, bölgeye hareket etti. Sahil Güvenlik botu liman iskelesinde bağlı bulunan Sanko A.Ş.'ye ait çamur tarama gemisinin yanından geçerken, kaza meydana geldi. Sahil Güvenlik botunda bulunan Anestezi Uzmanı Mustafa Bülent Can, başını, çamur tarama gemisinin halatına çarptı. Ağır yaralanan Mustafa Bülent Can, görevliler tarafından kıyıya çıkarılarak çağrılan ambulansla görev yaptığı Ceyhan Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak Can, burada yapılan müdahaleye karşın kurtarılamadı. Mustafa Bülent Can için bugün, Ceyhan Devlet Hastanesi'nde tören düzenlendi. Can'ın sağlık görevlisi olan eşi Gönül Can ve mesai arkadaşları da törende gözyaşlarına boğuldu. Mustafa Bülent Can'ın cenazesi tören sonrası toprağa verilmek üzere Osmaniye'nin Düziçi ilçesine gönderildi. BAŞSAVCILIK: SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığı, Mustafa Bülent Can'ın ölümüyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Başsavcılığın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Yumurtalık ilçesinde 09.11.2018 günü saat 01.30 sıralarında yapılan kaçak balık avlanma ihbarı üzerine Sahil Güvenlik birimlerince, Sahil Güvenlik botu ile iki personel, yanlarında bulunan sivil şahıs Bülent Can ile olay yerine intikal ederken Sanko A.Ş.'ye ait liman iskelesinde 2 adet halatla bağlı bulunan çamur tarama gemisinin yanından geçerken, yanlarında bulunan sivil şahsın halatlara çarpması sonucu ağır yaralanmış ve kaldırıldığı Ceyhan Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetmiştir. Olayın meydana geldiği Yumurtalık ilçesi sınırları dahilinde olması nedeniyle Yumurtalık Cumhuriyet Başsavcılığı'nca olay yerinde ayrıntılı incelemelerde bulunulmuş olup, Yumurtalık Cumhuriyet Başsavcılığı'nca olay hakkında çok yönlü soruşturmaya devam edilmektedir."
885197
haber
LGS'de sınavda sosyal mesafe nasıl sağlanacak?
Türkiye'de yarın yapılacak Liselere Giriş Sınavı öncesi velilerin ve sınava girecek öğrencilerin Koronavirüs kaygısı sürüyor
**Fundanur Öztürk** Türkiye'de yarın yapılacak Liselere Giriş Sınavı (LGS) öncesi velilerin ve sınava girecek öğrencilerin Koronavirüs kaygısı sürüyor. Eğitimciler, geçen yıla göre fazladan 600 bin öğrencinin gireceği LGS'de sosyal mesafe kuralların nasıl sağlanacağı konusundaki endişelerini sıkça dile getiriyor. Öğrenci Veli Derneği'ne (Veli-Der) göre ise sınav tarihindeki belirsizlik sürecinde yıpranan öğrenciler bir an önce sınavı geride bırakmak istiyor ve sınavın ertelenmesine karşılar. 2012 yılında başlayan 4+4+4 sistemiyle ilkokula başlayan öğrenciler bu yıl LGS'ye giriyor. Yarın yaklaşık 1 milyon 600 bin öğrencinin LGS sınavına girmesi bekleniyor. 2019 yılındaki LGS'ye 1 milyon 29 bin 555 öğrencinin katıldığı düşünüldüğünde bu sayı bir önceki yıla göre oldukça yüksek. Çünkü 4+4+4 sistemiyle birinci sınıfa başlama yaşı düşürülmüş ve Türkiye'de her yıl ortalama 1,2 milyon öğrenci birinci sınıfa başlarken, 2012-2013 öğretim yılında fazladan 611 bin 517 öğrenci birinci sınıfa başlamıştı. Dolayısıyla bu yıl LGS'ye girecek öğrenciler, son yılların en kalabalık öğrenci grubunu oluşturuyor. Özellikle son bir yıldır başta eğitim sendikaları olmak üzere çeşitli eğitimciler ve bazı muhalefet milletvekilleri bu yıl LGS'ye girecek öğrenci sayısının yaklaşık yüzde 54 artacağına dair uyarılarda bulunmuş ve Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) tedbir alınması yönünde çeşitli talepler iletmişti. Milli Eğitim Bakanı **Ziya Selçuk** ise 15 Haziran günü yaptığı açıklamada, geçen seneki LGS'nin 3 bin 873 okulda yapıldığını, bu sene ise okul sayısının 18 bin 139'a yükseltildiğini ve "böylelikle sosyal mesafe kurallarına kolaylıkla uyulabileceğini" söyledi. Geçen sene 59 bin civarında sınav yapılan salon olduğunu belirten Selçuk, yarın yapılacak LGS için 111 bin 918 salon olduğunu açıkladı ve öğrencilerin kendi okullarında sınava gireceğini hatırlattı. Bakanın açıklamalarına göre geçen sene sınav süresince gözetmenlik ve diğer işleri yapmak üzere 148 bin görevli varken bu sene görevli sayısı 353 bine çıkarıldı: "Geçen sene hiçbir rehber öğretmen, psikolojik danışman okulda sınav dolayısıyla görev almıyordu. Bu sene 18 bin rehber öğretmeniz okullarda görev aldı. Çünkü çocuklarımızı yönlendirmek, onlara birtakım açıklamalar yapmak için rehber öğretmenlere de ihtiyacımız var." Selçuk, sınav esnasında takma konusunda güçlük çeken çocukların da maskelerini çıkarabileceklerini söyledi: "Çocuklarımız, sınava geldikleri maskeyi çıkartıp verdiğimiz yeni maskeyi kullanacaklar. Ayrıca sınav arasında çocuklar dışarıda maskeyi kullanacakları için salona döndüklerinde maskeyi değiştirme ihtiyacı olabilir. Çocuklarımıza yeni maske vermek için de ortamı sağladık. Gözetmen arkadaşlarımız için de aynı şey söz konusu." Eğitim Sen Genel Başkanı **Feray Aytekin Aydoğan**, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ve LGS hariç çok sayıda sınavın ertelendiği düşünüldüğünde, milyonlarca öğrencinin gireceği bu iki sınavın tüm eleştirilere rağmen yapılıyor olmasını çelişkili bir karar olarak değerlendiriyor. Feray Aytekin Aydoğan, yakın zamanda Kocaeli'nde yapılan Milli Savunma Üniversitesi sınavları sırasında ateş ölçümü yapılmadan sınava alınan bir öğrencinin sınav esnasında rahatsızlanmasını ve sonrasında Covid-19 tanısı konulması ile sınıftaki öğrencilerin de karantinaya alındığını hatırlatıyor: "LGS ve YKS'den daha sınırlı sayıda öğrencinin katılacağı bursluluk, ustalık ve kalfalık sınavları gibi sınavlar salgın yayılımı nedeniyle Eylül ayına ertelendi. Sağlık Bakanlığı uyarısı üzerine üniversitelerin yıl sonu sınavlarını uzaktan yapması kararı alındı. "Geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü sitelerinden yaptıkları açıklama ile salgın riski yüzünden özel okullarda Haziran ayı içinde yüz yüze etüt çalışmaları ve deneme sınavları gibi çalışmaların yapılmaması gerektiği paylaşıldı." Öte yandan sınava saatler kala hala LGS ile ilgili en temel soruların yanıtsız kaldığını ve bu durumun kaygıya sebep olduğunu anlatıyor: "Sınav sırasında bir sınıfta kaç öğrenci olacağına ilişkin hala bir bilgi paylaşılmadı. Oturum aralarında, ortak kullanım alanlarında fiziksel mesafenin nasıl korunacağına dair bilgiler de paylaşılmadı. Gelen bilgilere göre sınıf mevcutlarının sınavda 18-20 kişi aralığında olacağı görülmekte. "Toplam salon sayısı ve sınava girecek öğrenci sayısı üzerinden hesapladığımızda da sınıflarda en az 15 öğrenci olacağı görülüyor ve fiziksel mesafenin korunabilmesi ile ilgili kaygılarımız daha da artıyor. Özellikle büyük kentlerde, kent merkezlerinde, merkezi okullardaki mevcudun daha da yoğun olduğunu düşünürsek bu sayılar üzerinden oluşan tablo kaygıları arttırıyor." Geçen yıla göre bu sene okullarda görevli sayısı yaklaşık iki kat artırılarak 353 bine çıkarıldı ancak önceki yıllardan farklı olarak bu sene öğretmenlerin bir kısmı isteğe bağlı değil zorunlu olarak görevlendirildi. Feray Aytekin Aydoğan birçok eğitim emekçisinin sınav görevlisi olma konusunda kaygılı olduğunu ve özellikle son bir haftadır artan vaka sayılarıyla birlikte endişelerinin arttığını söylüyor: "Zorunlu görevlendirmeye gidilmiş olması, eğitim emekçisi arkadaşlarımızın kaygılarının ne kadar güçlü olduğunun bilindiğini gösterir. Bu kaygıların özellikle de en son Kocaeli'ndeki sınavda yaşananlar ve vaka sayılarındaki artış ile birlikte oldukça güçlendiğini görüyoruz." Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı **İlknur Kaya Bahadır** ise son bir hafta içerisinde gelinen noktada aileler ve öğrencilerin bir an önce "LGS stresinden kurtulmak istediklerini" ve sınavın ertelenmesini istemediklerini söylüyor. 1 Haziran'da başlayan normalleşme süreciyle birlikte vaka sayılarındaki artışın öğrenciler ve veliler arasında "sınavın yeniden ertelenebileceği" ihtimalini akıllara getirdiğini söyleyen Bahadır, bu belirsizlik sürecinin başından beri öğrencileri olumsuz etkilediğini aktarıyor. Hem öğrencilerin hem de velilerin kaygılarının arttığını söyleyen Bahadır, öğrencilerin bir an önce bu belirsiz süreçten kurtulup sınava girmek istediklerini belirtiyor: "Öğrenciler sürekli sınav ertelendi, ertelenecek derken çalışmaya motive olamadılar. LGS özelinde söylüyorum, artık sınavın ertelenmesini hiç istemiyorlar. Çocukların psikolojik olarak dağılmış halini gördükçe 'Bir an önce kurtulalım' diyen veli sayısı da oldukça arttı." Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise Covid-19 tanısı bulunan öğrencilerin sınava girmeleri için "ayrı okullar, ayrı mekanlar" oluşturulduğunu ve eğer isterlerse hastanede gözetim altında olan çocukların da hastanede sınava girebileceklerini açıkladı. Sınava kaç Covid-19 tanısı bulunan öğrencinin katılacağına dair rakamlarda bir "değişim olduğunu" belirten Selçuk, ellerinde net bir rakam olmadığını söyledi: "Bütün okullarımızın temizliği yapıldı, bir gün öncesinden tekrar yapılacak. Bu anlamda çocuklarımızın ayrı okulda ya da mekânda bulunup da daha rahat sınava girmeleri için de o çocuklarımıza özel başka tedbirler de aldık. Onların sınav esnasında mümkünse maskeyi çıkarmamaları konusunda da öğretmenlerimiz açıklama yapacaklar. Çünkü onların durumu daha da hassas." BBC Türkçe'ye konuşan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir yetkili de, Covid-19 tanısı bulunan hiçbir öğrencinin kendi okulunda sınava giremeyeceğini, bu durumun "sistemsel olarak" engellendiğini ve öğrenciye ait soru kitapçığının kendi okullarına değil, MEB tarafından belirlenmiş diğer sınav merkezlerine gönderildiğini söyledi. Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise bu durumdaki öğrenciler için yeni bir sınav takviminin hazırlanması gerektiğini düşünüyor: "Hastanede ya da karantinada olan henüz 13-14 yaşındaki öğrencilerimize, sağlıklarıyla ilgili kaygı yaşadıkları bu dönemde LGS sınavının dayatılması yerine sınav hakları saklı tutulabilir, telafi edilmesi yönünde farklı çözümler, takvimler uygulanabilirdi. Bu konuda bir planlama yapılmamış olması tercihin bir kez daha öğrencilerden yana yapılmadığını göstermektedir." Aydoğan, bu yıl liselere girecek öğrenci sayısının yüzde 50 artması sebebiyle yıl boyunca MEB'e çeşitli uyarılarda bulunduklarını ve öğrencilerin istedikleri okul türünü tercih edebilmeleri için kontenjanların artırılması gerektiğini ifade ediyor. Yüzde 50 artışın olmadığı geçtiğimiz yıllarda dahi yeterince okul türü ve kontenjan olmamasından kaynaklı olarak çok sayıda öğrencinin özel okullara ya da istemedikleri okul türüne gitmek zorunda kaldığını, hatta örgün eğitim dışında kaldıklarını söylüyor. MEB'in merkezi sınav sistemi ile alım yapan okullarda çok kısmi bir kontenjan artışı yaptığını söyleyen Aydoğan, "Bu düzenleme de yeterli değil çünkü merkezi sınavla alım yapan okullar sadece yüzde 10'luk bir dilimi karşılamaktadır. Kalan yüzde 90'lık dilimdeki öğrencilerin adrese dayalı yerleştirme ile gideceği okul belirlenecek ve burada kontenjan artışı yapıldığına dair hiçbir bilgi paylaşılmadı" diyor. Bahadır da "esas sorunun" sınavdan sonra başlayacağını ve Eğitim Sen Başkanı Aydoğan'ın da belirttiği şekilde artan öğrenci sayısını karşılayamayan ciddi bir kontenjan sorunu yaşanacağını düşünüyor. Her öğrencinin adrese dayalı sistem ile kendisine dayatılan değil, istediği okul türüne yerleştirilebilmesi için gerekli adımların atılmadığını belirten Bahadır, aileler ve öğrencilerin talep ettikleri okul türlerinde kontenjan artırımı yapılmadığını aktarıyor.
3,615
# LGS'de sınavda sosyal mesafe nasıl sağlanacak? ## Özet Türkiye'de yarın yapılacak Liselere Giriş Sınavı öncesi velilerin ve sınava girecek öğrencilerin Koronavirüs kaygısı sürüyor ## İçerik **Fundanur Öztürk** Türkiye'de yarın yapılacak Liselere Giriş Sınavı (LGS) öncesi velilerin ve sınava girecek öğrencilerin Koronavirüs kaygısı sürüyor. Eğitimciler, geçen yıla göre fazladan 600 bin öğrencinin gireceği LGS'de sosyal mesafe kuralların nasıl sağlanacağı konusundaki endişelerini sıkça dile getiriyor. Öğrenci Veli Derneği'ne (Veli-Der) göre ise sınav tarihindeki belirsizlik sürecinde yıpranan öğrenciler bir an önce sınavı geride bırakmak istiyor ve sınavın ertelenmesine karşılar. 2012 yılında başlayan 4+4+4 sistemiyle ilkokula başlayan öğrenciler bu yıl LGS'ye giriyor. Yarın yaklaşık 1 milyon 600 bin öğrencinin LGS sınavına girmesi bekleniyor. 2019 yılındaki LGS'ye 1 milyon 29 bin 555 öğrencinin katıldığı düşünüldüğünde bu sayı bir önceki yıla göre oldukça yüksek. Çünkü 4+4+4 sistemiyle birinci sınıfa başlama yaşı düşürülmüş ve Türkiye'de her yıl ortalama 1,2 milyon öğrenci birinci sınıfa başlarken, 2012-2013 öğretim yılında fazladan 611 bin 517 öğrenci birinci sınıfa başlamıştı. Dolayısıyla bu yıl LGS'ye girecek öğrenciler, son yılların en kalabalık öğrenci grubunu oluşturuyor. Özellikle son bir yıldır başta eğitim sendikaları olmak üzere çeşitli eğitimciler ve bazı muhalefet milletvekilleri bu yıl LGS'ye girecek öğrenci sayısının yaklaşık yüzde 54 artacağına dair uyarılarda bulunmuş ve Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) tedbir alınması yönünde çeşitli talepler iletmişti. Milli Eğitim Bakanı **Ziya Selçuk** ise 15 Haziran günü yaptığı açıklamada, geçen seneki LGS'nin 3 bin 873 okulda yapıldığını, bu sene ise okul sayısının 18 bin 139'a yükseltildiğini ve "böylelikle sosyal mesafe kurallarına kolaylıkla uyulabileceğini" söyledi. Geçen sene 59 bin civarında sınav yapılan salon olduğunu belirten Selçuk, yarın yapılacak LGS için 111 bin 918 salon olduğunu açıkladı ve öğrencilerin kendi okullarında sınava gireceğini hatırlattı. Bakanın açıklamalarına göre geçen sene sınav süresince gözetmenlik ve diğer işleri yapmak üzere 148 bin görevli varken bu sene görevli sayısı 353 bine çıkarıldı: "Geçen sene hiçbir rehber öğretmen, psikolojik danışman okulda sınav dolayısıyla görev almıyordu. Bu sene 18 bin rehber öğretmeniz okullarda görev aldı. Çünkü çocuklarımızı yönlendirmek, onlara birtakım açıklamalar yapmak için rehber öğretmenlere de ihtiyacımız var." Selçuk, sınav esnasında takma konusunda güçlük çeken çocukların da maskelerini çıkarabileceklerini söyledi: "Çocuklarımız, sınava geldikleri maskeyi çıkartıp verdiğimiz yeni maskeyi kullanacaklar. Ayrıca sınav arasında çocuklar dışarıda maskeyi kullanacakları için salona döndüklerinde maskeyi değiştirme ihtiyacı olabilir. Çocuklarımıza yeni maske vermek için de ortamı sağladık. Gözetmen arkadaşlarımız için de aynı şey söz konusu." Eğitim Sen Genel Başkanı **Feray Aytekin Aydoğan**, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ve LGS hariç çok sayıda sınavın ertelendiği düşünüldüğünde, milyonlarca öğrencinin gireceği bu iki sınavın tüm eleştirilere rağmen yapılıyor olmasını çelişkili bir karar olarak değerlendiriyor. Feray Aytekin Aydoğan, yakın zamanda Kocaeli'nde yapılan Milli Savunma Üniversitesi sınavları sırasında ateş ölçümü yapılmadan sınava alınan bir öğrencinin sınav esnasında rahatsızlanmasını ve sonrasında Covid-19 tanısı konulması ile sınıftaki öğrencilerin de karantinaya alındığını hatırlatıyor: "LGS ve YKS'den daha sınırlı sayıda öğrencinin katılacağı bursluluk, ustalık ve kalfalık sınavları gibi sınavlar salgın yayılımı nedeniyle Eylül ayına ertelendi. Sağlık Bakanlığı uyarısı üzerine üniversitelerin yıl sonu sınavlarını uzaktan yapması kararı alındı. "Geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü sitelerinden yaptıkları açıklama ile salgın riski yüzünden özel okullarda Haziran ayı içinde yüz yüze etüt çalışmaları ve deneme sınavları gibi çalışmaların yapılmaması gerektiği paylaşıldı." Öte yandan sınava saatler kala hala LGS ile ilgili en temel soruların yanıtsız kaldığını ve bu durumun kaygıya sebep olduğunu anlatıyor: "Sınav sırasında bir sınıfta kaç öğrenci olacağına ilişkin hala bir bilgi paylaşılmadı. Oturum aralarında, ortak kullanım alanlarında fiziksel mesafenin nasıl korunacağına dair bilgiler de paylaşılmadı. Gelen bilgilere göre sınıf mevcutlarının sınavda 18-20 kişi aralığında olacağı görülmekte. "Toplam salon sayısı ve sınava girecek öğrenci sayısı üzerinden hesapladığımızda da sınıflarda en az 15 öğrenci olacağı görülüyor ve fiziksel mesafenin korunabilmesi ile ilgili kaygılarımız daha da artıyor. Özellikle büyük kentlerde, kent merkezlerinde, merkezi okullardaki mevcudun daha da yoğun olduğunu düşünürsek bu sayılar üzerinden oluşan tablo kaygıları arttırıyor." Geçen yıla göre bu sene okullarda görevli sayısı yaklaşık iki kat artırılarak 353 bine çıkarıldı ancak önceki yıllardan farklı olarak bu sene öğretmenlerin bir kısmı isteğe bağlı değil zorunlu olarak görevlendirildi. Feray Aytekin Aydoğan birçok eğitim emekçisinin sınav görevlisi olma konusunda kaygılı olduğunu ve özellikle son bir haftadır artan vaka sayılarıyla birlikte endişelerinin arttığını söylüyor: "Zorunlu görevlendirmeye gidilmiş olması, eğitim emekçisi arkadaşlarımızın kaygılarının ne kadar güçlü olduğunun bilindiğini gösterir. Bu kaygıların özellikle de en son Kocaeli'ndeki sınavda yaşananlar ve vaka sayılarındaki artış ile birlikte oldukça güçlendiğini görüyoruz." Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı **İlknur Kaya Bahadır** ise son bir hafta içerisinde gelinen noktada aileler ve öğrencilerin bir an önce "LGS stresinden kurtulmak istediklerini" ve sınavın ertelenmesini istemediklerini söylüyor. 1 Haziran'da başlayan normalleşme süreciyle birlikte vaka sayılarındaki artışın öğrenciler ve veliler arasında "sınavın yeniden ertelenebileceği" ihtimalini akıllara getirdiğini söyleyen Bahadır, bu belirsizlik sürecinin başından beri öğrencileri olumsuz etkilediğini aktarıyor. Hem öğrencilerin hem de velilerin kaygılarının arttığını söyleyen Bahadır, öğrencilerin bir an önce bu belirsiz süreçten kurtulup sınava girmek istediklerini belirtiyor: "Öğrenciler sürekli sınav ertelendi, ertelenecek derken çalışmaya motive olamadılar. LGS özelinde söylüyorum, artık sınavın ertelenmesini hiç istemiyorlar. Çocukların psikolojik olarak dağılmış halini gördükçe 'Bir an önce kurtulalım' diyen veli sayısı da oldukça arttı." Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise Covid-19 tanısı bulunan öğrencilerin sınava girmeleri için "ayrı okullar, ayrı mekanlar" oluşturulduğunu ve eğer isterlerse hastanede gözetim altında olan çocukların da hastanede sınava girebileceklerini açıkladı. Sınava kaç Covid-19 tanısı bulunan öğrencinin katılacağına dair rakamlarda bir "değişim olduğunu" belirten Selçuk, ellerinde net bir rakam olmadığını söyledi: "Bütün okullarımızın temizliği yapıldı, bir gün öncesinden tekrar yapılacak. Bu anlamda çocuklarımızın ayrı okulda ya da mekânda bulunup da daha rahat sınava girmeleri için de o çocuklarımıza özel başka tedbirler de aldık. Onların sınav esnasında mümkünse maskeyi çıkarmamaları konusunda da öğretmenlerimiz açıklama yapacaklar. Çünkü onların durumu daha da hassas." BBC Türkçe'ye konuşan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir yetkili de, Covid-19 tanısı bulunan hiçbir öğrencinin kendi okulunda sınava giremeyeceğini, bu durumun "sistemsel olarak" engellendiğini ve öğrenciye ait soru kitapçığının kendi okullarına değil, MEB tarafından belirlenmiş diğer sınav merkezlerine gönderildiğini söyledi. Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise bu durumdaki öğrenciler için yeni bir sınav takviminin hazırlanması gerektiğini düşünüyor: "Hastanede ya da karantinada olan henüz 13-14 yaşındaki öğrencilerimize, sağlıklarıyla ilgili kaygı yaşadıkları bu dönemde LGS sınavının dayatılması yerine sınav hakları saklı tutulabilir, telafi edilmesi yönünde farklı çözümler, takvimler uygulanabilirdi. Bu konuda bir planlama yapılmamış olması tercihin bir kez daha öğrencilerden yana yapılmadığını göstermektedir." Aydoğan, bu yıl liselere girecek öğrenci sayısının yüzde 50 artması sebebiyle yıl boyunca MEB'e çeşitli uyarılarda bulunduklarını ve öğrencilerin istedikleri okul türünü tercih edebilmeleri için kontenjanların artırılması gerektiğini ifade ediyor. Yüzde 50 artışın olmadığı geçtiğimiz yıllarda dahi yeterince okul türü ve kontenjan olmamasından kaynaklı olarak çok sayıda öğrencinin özel okullara ya da istemedikleri okul türüne gitmek zorunda kaldığını, hatta örgün eğitim dışında kaldıklarını söylüyor. MEB'in merkezi sınav sistemi ile alım yapan okullarda çok kısmi bir kontenjan artışı yaptığını söyleyen Aydoğan, "Bu düzenleme de yeterli değil çünkü merkezi sınavla alım yapan okullar sadece yüzde 10'luk bir dilimi karşılamaktadır. Kalan yüzde 90'lık dilimdeki öğrencilerin adrese dayalı yerleştirme ile gideceği okul belirlenecek ve burada kontenjan artışı yapıldığına dair hiçbir bilgi paylaşılmadı" diyor. Bahadır da "esas sorunun" sınavdan sonra başlayacağını ve Eğitim Sen Başkanı Aydoğan'ın da belirttiği şekilde artan öğrenci sayısını karşılayamayan ciddi bir kontenjan sorunu yaşanacağını düşünüyor. Her öğrencinin adrese dayalı sistem ile kendisine dayatılan değil, istediği okul türüne yerleştirilebilmesi için gerekli adımların atılmadığını belirten Bahadır, aileler ve öğrencilerin talep ettikleri okul türlerinde kontenjan artırımı yapılmadığını aktarıyor.
373549
haber
'Türk Akımı' yarın Meclis Komisyonu'nun onayına sunulacak
Anlaşmanın komisyonda kabul edilmesiyle Türk Akımı için TBMM'de ilk onay verilmiş olacak
Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşme süreci yarın ikili ilişkiler alanında yapılan anlaşmaların TBMM'deki onay süreciyle devam edecek. TBMM Dışişleri Komisyonu Rusya gündemi ile toplanacak. Komisyonda kabul edilmesiyle de Türk Akımı için TBMM'de ilk onay verilmiş olacak. TBMM Dışişleri Komisyonu yarın yapacağı toplantıda Rusya ile yapılan anlaşmaları ele alacak. Saat 15.30'da planlanan toplantı son anda bir değişiklik olmazsa basına kapılı gerçekleşecek. Hükümet yetkililerinin de katılımı ile yapılacak toplantıda, görüşülecek anlaşmalar ve içerikleri şöyle: Adli yardımlaşma anlaşması: Anlaşma Türkiye ile Rusya arasında iki ülkenin de taraf olduğu 13 Aralık 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi ile 20 Nisan 1959 tarihli Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Avrupa Sözleşmesi'nin taraflar arasında uygulanmasının kolaylaştırılmasını amaçlıyor. Anlaşmanın konusunu oluşturan adli meselelere ilişkin yürürlükte olan ya da kaldırılmış mevzuatlara ve adli yardımlara dair iki tarafın karşılıklı bilgi paylaşımı, belgelerin geçerliliği, gizlilik ve bilgi kullanımının kısıtlamaları, adli müzaheretten yararlanma, tebligat, tarafların ve tanıkların dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve belgelerin iletilmesi gibi işlemlerin yerine getirilmesi, tanık ve bilirkişilerin korunması ile suçluların iadesi düzenleniyor. Şehitlik anlaşması: Anlaşma ile 1. Dünya Savaşı yıllarında esir düşen ve kamplarda hayatlarını yitirerek Rusya'nın Krasnoyarsk bölgesinde defnedilen Türk askerleri için şehitlik anıtı inşa edilecek. Ayrıca, Vladivostok, Petrevski ve Hirov şehirlerinde bulunan Türk askerlerinin mezarlarının künye tespitinin yapılmasını ve bu şehirlerde de birer anıt inşa edilmesi amaçlanıyor.
157,303
# 'Türk Akımı' yarın Meclis Komisyonu'nun onayına sunulacak ## Özet Anlaşmanın komisyonda kabul edilmesiyle Türk Akımı için TBMM'de ilk onay verilmiş olacak ## İçerik Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşme süreci yarın ikili ilişkiler alanında yapılan anlaşmaların TBMM'deki onay süreciyle devam edecek. TBMM Dışişleri Komisyonu Rusya gündemi ile toplanacak. Komisyonda kabul edilmesiyle de Türk Akımı için TBMM'de ilk onay verilmiş olacak. TBMM Dışişleri Komisyonu yarın yapacağı toplantıda Rusya ile yapılan anlaşmaları ele alacak. Saat 15.30'da planlanan toplantı son anda bir değişiklik olmazsa basına kapılı gerçekleşecek. Hükümet yetkililerinin de katılımı ile yapılacak toplantıda, görüşülecek anlaşmalar ve içerikleri şöyle: Adli yardımlaşma anlaşması: Anlaşma Türkiye ile Rusya arasında iki ülkenin de taraf olduğu 13 Aralık 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi ile 20 Nisan 1959 tarihli Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Avrupa Sözleşmesi'nin taraflar arasında uygulanmasının kolaylaştırılmasını amaçlıyor. Anlaşmanın konusunu oluşturan adli meselelere ilişkin yürürlükte olan ya da kaldırılmış mevzuatlara ve adli yardımlara dair iki tarafın karşılıklı bilgi paylaşımı, belgelerin geçerliliği, gizlilik ve bilgi kullanımının kısıtlamaları, adli müzaheretten yararlanma, tebligat, tarafların ve tanıkların dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve belgelerin iletilmesi gibi işlemlerin yerine getirilmesi, tanık ve bilirkişilerin korunması ile suçluların iadesi düzenleniyor. Şehitlik anlaşması: Anlaşma ile 1. Dünya Savaşı yıllarında esir düşen ve kamplarda hayatlarını yitirerek Rusya'nın Krasnoyarsk bölgesinde defnedilen Türk askerleri için şehitlik anıtı inşa edilecek. Ayrıca, Vladivostok, Petrevski ve Hirov şehirlerinde bulunan Türk askerlerinin mezarlarının künye tespitinin yapılmasını ve bu şehirlerde de birer anıt inşa edilmesi amaçlanıyor.
626851
haber
Ünye'deki iş kazasında 1 işçi öldü
Mücahit GÜREL/ÜNYE (Ordu), (DHA)- ORDU'nun Ünye ilçesindeki bir çimento fabrikasında meydana gelen iş kazasında 1 işçi hayatını kaybetti
12 Mayıs 2018 19:22 . Ünye ilçesindeki bir çimento fabrikasında tadilat nedeniyle yapılan yenileme sırasında yüklenici firma çalışanı Sinan Öztürk (35), kamyonun üzerindeki malzemenin vinç yardımıyla kaldırılması sırasında ağır yaralandı. Başı malzeme ile kamyon kasasına sıkışan Öztürk, kaldırıldığı Ünye Devlet Hastanesi'nde doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. Öztürk'ün cesedi, otopsi için hastanenin morguna kaldırıldı.
129,539
# Ünye'deki iş kazasında 1 işçi öldü ## Özet Mücahit GÜREL/ÜNYE (Ordu), (DHA)- ORDU'nun Ünye ilçesindeki bir çimento fabrikasında meydana gelen iş kazasında 1 işçi hayatını kaybetti ## İçerik 12 Mayıs 2018 19:22 . Ünye ilçesindeki bir çimento fabrikasında tadilat nedeniyle yapılan yenileme sırasında yüklenici firma çalışanı Sinan Öztürk (35), kamyonun üzerindeki malzemenin vinç yardımıyla kaldırılması sırasında ağır yaralandı. Başı malzeme ile kamyon kasasına sıkışan Öztürk, kaldırıldığı Ünye Devlet Hastanesi'nde doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. Öztürk'ün cesedi, otopsi için hastanenin morguna kaldırıldı.
549345
haber
Nilüfer Belediyespor - Fenerbahçe: 1-3
Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) SALON: Cengiz Göllü; HAKEMLER: Ali Bağde (xxx), Tuncay Sevim (xxx) NİLÜFER BELEDİYESPOR: Elif Boran (xxx), Özgenur Yurtdagülen (xxx), Anne Elise Buijs (xxx), Ana Carolina Da Silva (xxx), Ceyda Aktaş (xxx), Duygu Düzceler (xxx) (
Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Fenerbahçe, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u 3-1 yendi. TVF Vestel Venus Sultanlar Ligi’nde Nilüfer Belediyespor, 17’nci hafta maçında evinde Fenerbahçe’yi ağırladı. İlk set başa baş bir mücadeleye sahne olurken, Elise Anne Buijs ve Caroline Ana Da Silva’nın skorer kimliğiyle etkili olan Bursa temsilcisine sarı lacivertli ekip ise Polina Rahimova üzerinden bulduğu sayılarla cevap verdi. Teknik molaya 11-12 geride giren Nilüfer Belediyespor, son bölümde hata yapmadı ve bu bölümü 25-23’lük skorla önde tamamladı. İkinci sette ise oyunun hakimi Fenerbahçe oldu. Polina Rahimova sayılarına devam ederken, Eda Erdem ve Ezgi Dağdelenler’den de skor katkısı almaya başlayan konuk ekip, teknik molaya 6-12’lik skor avantajıyla girdi. Nitekim bu üstünlüğünü set sonuna dek koruyan Fenerbahçe bu seti 15-25’lik rahat bir skorla kazanarak setlere de denge getirdi. Karşılaşmanın üçüncü seti ise nefes kesti. Konuk ekip iyi başladığı setin teknik molasına 10-12 önde girerken, son sayılara doğru da 19-23'lük skor avantajını yakaladı. Ancak bu bölümde pes etmeyen Nilüfer Belediyespor üst üste aldığı sayılarla skoru 24-24'e getirirken set de tie-break sayılarına uzadı. Üstünlüğün sürekli olarak el değiştirdiği tie-break sayılarında son gülen Fenerbahçe oldu ve 32-34 kazandığı setle birlikte maçta öne geçti. Dördüncü sette Fenerbahçe, daha rahat bir oyun ortaya koyarken Nilüfer Belediyespor ise direnç göstermekte zorlandı. Bursa temsilcisi, teknik molaya 5-12'lik skor sonrası geride girerken, dönüşte de oyundan düştü. Fenerbahçe bu bölümde genç oyuncularına da şans tanırken seti 14-25 ve maçı da 1-3 kazandı. Bu sonucun ardından Fenerbahçe ligdeki galibiyet sayısını 14'e çıkarırken, Nilüfer Belediyespor ise 11'inci mağlubiyetini aldı. FOTOĞRAFLI
222,853
# Nilüfer Belediyespor - Fenerbahçe: 1-3 ## Özet Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) SALON: Cengiz Göllü; HAKEMLER: Ali Bağde (xxx), Tuncay Sevim (xxx) NİLÜFER BELEDİYESPOR: Elif Boran (xxx), Özgenur Yurtdagülen (xxx), Anne Elise Buijs (xxx), Ana Carolina Da Silva (xxx), Ceyda Aktaş (xxx), Duygu Düzceler (xxx) ( ## İçerik Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Fenerbahçe, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u 3-1 yendi. TVF Vestel Venus Sultanlar Ligi’nde Nilüfer Belediyespor, 17’nci hafta maçında evinde Fenerbahçe’yi ağırladı. İlk set başa baş bir mücadeleye sahne olurken, Elise Anne Buijs ve Caroline Ana Da Silva’nın skorer kimliğiyle etkili olan Bursa temsilcisine sarı lacivertli ekip ise Polina Rahimova üzerinden bulduğu sayılarla cevap verdi. Teknik molaya 11-12 geride giren Nilüfer Belediyespor, son bölümde hata yapmadı ve bu bölümü 25-23’lük skorla önde tamamladı. İkinci sette ise oyunun hakimi Fenerbahçe oldu. Polina Rahimova sayılarına devam ederken, Eda Erdem ve Ezgi Dağdelenler’den de skor katkısı almaya başlayan konuk ekip, teknik molaya 6-12’lik skor avantajıyla girdi. Nitekim bu üstünlüğünü set sonuna dek koruyan Fenerbahçe bu seti 15-25’lik rahat bir skorla kazanarak setlere de denge getirdi. Karşılaşmanın üçüncü seti ise nefes kesti. Konuk ekip iyi başladığı setin teknik molasına 10-12 önde girerken, son sayılara doğru da 19-23'lük skor avantajını yakaladı. Ancak bu bölümde pes etmeyen Nilüfer Belediyespor üst üste aldığı sayılarla skoru 24-24'e getirirken set de tie-break sayılarına uzadı. Üstünlüğün sürekli olarak el değiştirdiği tie-break sayılarında son gülen Fenerbahçe oldu ve 32-34 kazandığı setle birlikte maçta öne geçti. Dördüncü sette Fenerbahçe, daha rahat bir oyun ortaya koyarken Nilüfer Belediyespor ise direnç göstermekte zorlandı. Bursa temsilcisi, teknik molaya 5-12'lik skor sonrası geride girerken, dönüşte de oyundan düştü. Fenerbahçe bu bölümde genç oyuncularına da şans tanırken seti 14-25 ve maçı da 1-3 kazandı. Bu sonucun ardından Fenerbahçe ligdeki galibiyet sayısını 14'e çıkarırken, Nilüfer Belediyespor ise 11'inci mağlubiyetini aldı. FOTOĞRAFLI
518254
haber
Çalınan balya makinesini toprağın renginden buldu
Atilla ATMACA/EREĞLİ (Konya), (DHA)- KONYA'nın Ereğli ilçesinde çiftçi Mehmet Aksoy, bir ay önce tarlasından çalınan balya makinesini, yapışan tarlasındaki toprağın renginden tespit ederek buldu
22 Aralık 2017 15:59 . Hortu Mahallesi'nde oturan Mehmet Aksoy'un, banka kredisiyle aldığı 70 bin lira değerindeki balya makinesi ve 50 bin lira değerindeki sulama boruları tarlasından çalındı. Durumu jandarmaya bildiren Aksoy, kendisi de çalınan malzemelerini bulmak için çalışmaya başladı. Çevredeki yerleşim yerlerini tek tek gezip araştıran Aksoy, orada bulunan yakınları da durumu anlatıp, yardımcı olmalarını istedi. Aksoy, yakınlarına tarlasındaki toprağın renginin biraz koyu renk olduğunu söyledi. Yakınları çevrede araştırma yaparken balya makinesini, ilçe merkezindeki Hacı Mustafa Mahallesi'nde evlerin arasında buldu. Ardından Aksoy'u arayıp durumu bildirdi. Söz konusu yere gelen Aksoy, makineye yapışmış olan toprağın renginden balya makinesinin kendisinin olduğunu anladı ve durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma, makineyi çaldığı ileri sürülen R.Ç. ve eniştesi S.Y.'yi gözaltına aldı. Suçlamaları kabul etmeyen 2 kişi, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Balya makinesinin sahibi Mehmet Aksoy, ''Bir ay önce makinem çalındı. Karaman, Aksaray ile Karapınar ve Bor ilçelerinde aradık. Sonra tekrar Ereğli ilçesinde aramaya başladık. Bir yakınım, balya makinesini görmüş. Durumdan şüphelenip toprağın koyu renkli olduğunu görünce beni aradı. Biz makinemizi teslim aldık. Ancak sulama boruları bulunamadı" dedi. FOTOĞRAFLI
101,425
# Çalınan balya makinesini toprağın renginden buldu ## Özet Atilla ATMACA/EREĞLİ (Konya), (DHA)- KONYA'nın Ereğli ilçesinde çiftçi Mehmet Aksoy, bir ay önce tarlasından çalınan balya makinesini, yapışan tarlasındaki toprağın renginden tespit ederek buldu ## İçerik 22 Aralık 2017 15:59 . Hortu Mahallesi'nde oturan Mehmet Aksoy'un, banka kredisiyle aldığı 70 bin lira değerindeki balya makinesi ve 50 bin lira değerindeki sulama boruları tarlasından çalındı. Durumu jandarmaya bildiren Aksoy, kendisi de çalınan malzemelerini bulmak için çalışmaya başladı. Çevredeki yerleşim yerlerini tek tek gezip araştıran Aksoy, orada bulunan yakınları da durumu anlatıp, yardımcı olmalarını istedi. Aksoy, yakınlarına tarlasındaki toprağın renginin biraz koyu renk olduğunu söyledi. Yakınları çevrede araştırma yaparken balya makinesini, ilçe merkezindeki Hacı Mustafa Mahallesi'nde evlerin arasında buldu. Ardından Aksoy'u arayıp durumu bildirdi. Söz konusu yere gelen Aksoy, makineye yapışmış olan toprağın renginden balya makinesinin kendisinin olduğunu anladı ve durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma, makineyi çaldığı ileri sürülen R.Ç. ve eniştesi S.Y.'yi gözaltına aldı. Suçlamaları kabul etmeyen 2 kişi, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Balya makinesinin sahibi Mehmet Aksoy, ''Bir ay önce makinem çalındı. Karaman, Aksaray ile Karapınar ve Bor ilçelerinde aradık. Sonra tekrar Ereğli ilçesinde aramaya başladık. Bir yakınım, balya makinesini görmüş. Durumdan şüphelenip toprağın koyu renkli olduğunu görünce beni aradı. Biz makinemizi teslim aldık. Ancak sulama boruları bulunamadı" dedi. FOTOĞRAFLI
131029
haber
Gazeteciller ilk kez hemfikirler!
Dava süreci bugüne kadar Ergenekon sürecini destekleyen yazarların bile tepkisini çekti.
Özellikle "Dink cinayeti Ergenekon işi" diyen Nedim Şener ve Darbe Günlükleri’ni yayıma hazırlayan Ahmet Şık isimleri, bugüne kadar Ergenekon sürecini destekleyen yazarların bile tepkisini çekti. İşte o yazılar: Bu nasıl iş... Ortalık çalkalanıyor. "Ergenekon’da yeni dalga" diye 12 gözaltına alınmış. Aralarında dişe dokunan tek isim bence MİT’çi Kaşif Kozinoğlu. Diğer isimlere bakıldığında, insan kaçınılmaz olarak "ne oluyor" diye soruyor. Niye bu insanlar gözaltına alındı. Eger "siyasi iktidar cemaat, polis" koalisyonu böyle hukuk dışı bir eyleme bulaşıyorsa , bu, Ergenekon’un varlığını bazılarının söylediği gibi ‘kuşkulu’ duruma düşürmez, karşımızda dövüşmemiz gereken iki ayrı ‘Ergenekon’ olduğunu gösterir. Gözaltına alınanlar kadar, belki daha da fazla, gözaltına alanların aklanması gereken bir durum var gibi gözüküyor.. En harbisine bile yapılmaz Soruşturmayı yürüten savcılara sesleniyorum: O zanlıların, gazetecilik faaliyetinin dışına çıktıklarına dair bulgularınız nelerdir? Yasadışı birtakım işlere karıştıkları, örgütsel bağlantılara sahip oldukları, aralarında psikolojik harp unsuru kriminallerin bulunduğu, üzerlerine atılı suçlara bulaştıkları neyle sabittir? Neden düzayak ifadelerine başvurulabilecekken, ertelenemez bir mecburiyete dönüştü baskın yöntemi? Beklemeye tahammülüm yok, acilen ikna edilme ihtiyacı içindeyim. En muzır, en ters, en muarız, en habis, en kızılası gazetecinin bile hapse müstehak olduğunu düşünemem çünkü. Ergenekon iflas eder Durum açıklanmaya muhtaçtır. Hemen söyleyelim: Bu kişilerin hangi somut suç unsuruyla gözaltına alındıkları açıklanmazsa, git gide artan "polis devleti" iddiaları karşılıksız kalmaz ve Ergenekon davası "iflas" eder. Hanefi Avcı kitap yazdı, 50 yıla yakın ceza talebiyle yargılanıyor. Nedim Şener kitap yazdı, gözaltında... Ahmet Şık hazırladığı kitap nedeniyle gözaltında... O zaman şu soru meşru olmaz mı? Ergenekon davası bir tür kişisel ya da politik hesaplaşmanın aracı haline mi getiriliyor? Nedim Şener niçin alındı? Nedim’i tanırım. Arkadaşımdır. Nedim Şener’in darbecilerle, antidemokratik çevrelerle, çetelerle, manipülasyon odaklarıyla hiç işi olmadı... İsmi, bilgisi hilafına, birtakım ajandalara da geçmiş olabilir. Ama bu, "terör örgütü üyesi" olduğu anlamına gelmez. Yazıktır... Bühtandır... Bu gibi durumlarda, "bekleyelim, görelim..." denir. Bekleyelim de, Ergenekon’un "bir numaralı sanığı" dışarıda, elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ama gazeteciler üç yıldır tutuklu... Bu da beni çok rahatsız ediyor. Medya ayağı mı? Evet iddialar vardır, bu iddiaların dayandığı birtakım deliller-belgeler vardır ama hiç kimse yargı sonuçlanıncaya kadar suçlu ilan edilemez. "Şüphelilik" veya "zanlılık" söz konusudur. Yargılama devam edecek, savcı elindeki delillere bakarak bir iddianame hazırlayacak, savunmalar yapılacak ve sonunda yargıçlar delilleri değerlendirip karara varacaklar. Sanıkların mahkûm olması söz konusu, beraat etmeleri söz konusu, bir kısmının beraat edip bir kısmının suçlu bulunması söz konusu. Ölçü kaçıyor Nedim Şener’in "terör örgütü" üyesi olması, ordunun darbe yapacağı bir ortamı hazırlamaya çalışması mümkün değildir. Hükümete karşıdır ama darbe ve terör yanlısı asla olamaz. Böyle yakından tanıdığım bir insanın bile bu suçlamalara muhatap olması, Ergenekon soruşturmaları konusunda öteden beri dile getirdiğim "ölçü kaçıyor" kaygısını daha da güçlendirdi: Haklı bir soruşturmada ölçünün kaçırılması kaygısı... Ahmet Şık, Nokta dergisinde "Darbe Günlükleri"ni yayımlayan ekibin içindeydi. Şimdi darbeci olabilir mi? Normalleşmek mümkün mü? Cuntacılık, darbecilik artık gündemimizden çıksın istiyoruz hepimiz. Normalleşmek mümkün mü? Gazetecilerin evlerine baskınlar yapıldığı ve bunlardan bazılarının gözaltına alındıkları haberleri ile hayata başladığımızda, normalleşme sürecine girmemiz mümkün olacak mıdır? Normalleşmenin temel öğelerinden biri de şeffaflıktır. Açıkçası yargı da şeffaf olmak zorundadır.
138,451
# Gazeteciller ilk kez hemfikirler! ## Özet Dava süreci bugüne kadar Ergenekon sürecini destekleyen yazarların bile tepkisini çekti. ## İçerik Özellikle "Dink cinayeti Ergenekon işi" diyen Nedim Şener ve Darbe Günlükleri’ni yayıma hazırlayan Ahmet Şık isimleri, bugüne kadar Ergenekon sürecini destekleyen yazarların bile tepkisini çekti. İşte o yazılar: Bu nasıl iş... Ortalık çalkalanıyor. "Ergenekon’da yeni dalga" diye 12 gözaltına alınmış. Aralarında dişe dokunan tek isim bence MİT’çi Kaşif Kozinoğlu. Diğer isimlere bakıldığında, insan kaçınılmaz olarak "ne oluyor" diye soruyor. Niye bu insanlar gözaltına alındı. Eger "siyasi iktidar cemaat, polis" koalisyonu böyle hukuk dışı bir eyleme bulaşıyorsa , bu, Ergenekon’un varlığını bazılarının söylediği gibi ‘kuşkulu’ duruma düşürmez, karşımızda dövüşmemiz gereken iki ayrı ‘Ergenekon’ olduğunu gösterir. Gözaltına alınanlar kadar, belki daha da fazla, gözaltına alanların aklanması gereken bir durum var gibi gözüküyor.. En harbisine bile yapılmaz Soruşturmayı yürüten savcılara sesleniyorum: O zanlıların, gazetecilik faaliyetinin dışına çıktıklarına dair bulgularınız nelerdir? Yasadışı birtakım işlere karıştıkları, örgütsel bağlantılara sahip oldukları, aralarında psikolojik harp unsuru kriminallerin bulunduğu, üzerlerine atılı suçlara bulaştıkları neyle sabittir? Neden düzayak ifadelerine başvurulabilecekken, ertelenemez bir mecburiyete dönüştü baskın yöntemi? Beklemeye tahammülüm yok, acilen ikna edilme ihtiyacı içindeyim. En muzır, en ters, en muarız, en habis, en kızılası gazetecinin bile hapse müstehak olduğunu düşünemem çünkü. Ergenekon iflas eder Durum açıklanmaya muhtaçtır. Hemen söyleyelim: Bu kişilerin hangi somut suç unsuruyla gözaltına alındıkları açıklanmazsa, git gide artan "polis devleti" iddiaları karşılıksız kalmaz ve Ergenekon davası "iflas" eder. Hanefi Avcı kitap yazdı, 50 yıla yakın ceza talebiyle yargılanıyor. Nedim Şener kitap yazdı, gözaltında... Ahmet Şık hazırladığı kitap nedeniyle gözaltında... O zaman şu soru meşru olmaz mı? Ergenekon davası bir tür kişisel ya da politik hesaplaşmanın aracı haline mi getiriliyor? Nedim Şener niçin alındı? Nedim’i tanırım. Arkadaşımdır. Nedim Şener’in darbecilerle, antidemokratik çevrelerle, çetelerle, manipülasyon odaklarıyla hiç işi olmadı... İsmi, bilgisi hilafına, birtakım ajandalara da geçmiş olabilir. Ama bu, "terör örgütü üyesi" olduğu anlamına gelmez. Yazıktır... Bühtandır... Bu gibi durumlarda, "bekleyelim, görelim..." denir. Bekleyelim de, Ergenekon’un "bir numaralı sanığı" dışarıda, elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ama gazeteciler üç yıldır tutuklu... Bu da beni çok rahatsız ediyor. Medya ayağı mı? Evet iddialar vardır, bu iddiaların dayandığı birtakım deliller-belgeler vardır ama hiç kimse yargı sonuçlanıncaya kadar suçlu ilan edilemez. "Şüphelilik" veya "zanlılık" söz konusudur. Yargılama devam edecek, savcı elindeki delillere bakarak bir iddianame hazırlayacak, savunmalar yapılacak ve sonunda yargıçlar delilleri değerlendirip karara varacaklar. Sanıkların mahkûm olması söz konusu, beraat etmeleri söz konusu, bir kısmının beraat edip bir kısmının suçlu bulunması söz konusu. Ölçü kaçıyor Nedim Şener’in "terör örgütü" üyesi olması, ordunun darbe yapacağı bir ortamı hazırlamaya çalışması mümkün değildir. Hükümete karşıdır ama darbe ve terör yanlısı asla olamaz. Böyle yakından tanıdığım bir insanın bile bu suçlamalara muhatap olması, Ergenekon soruşturmaları konusunda öteden beri dile getirdiğim "ölçü kaçıyor" kaygısını daha da güçlendirdi: Haklı bir soruşturmada ölçünün kaçırılması kaygısı... Ahmet Şık, Nokta dergisinde "Darbe Günlükleri"ni yayımlayan ekibin içindeydi. Şimdi darbeci olabilir mi? Normalleşmek mümkün mü? Cuntacılık, darbecilik artık gündemimizden çıksın istiyoruz hepimiz. Normalleşmek mümkün mü? Gazetecilerin evlerine baskınlar yapıldığı ve bunlardan bazılarının gözaltına alındıkları haberleri ile hayata başladığımızda, normalleşme sürecine girmemiz mümkün olacak mıdır? Normalleşmenin temel öğelerinden biri de şeffaflıktır. Açıkçası yargı da şeffaf olmak zorundadır.
1029121
haber
Norveç, eşcinsel ilişkiyi suç sayan yasa için 50 yıl sonra vatandaşlarından özür diledi
Norveç, eşcinsel ilişkiyi suç sayan yasa için 50 yıl sonra vatandaşlarından özür diledi
Yasanın kaldırılmasının 50'nci yıldönümünden bir gün önce, söz konusu yasa hakkında resmi bir özür yayınlatan Norveç Başbakanı Jonas Gahr Stoere, açıklamasında; "Yasama yoluyla, aynı zamanda bir yaptırım ağı aracılığıyla, bir ulus ve toplum olarak eşcinsel aşkları kabullenmediğimizi açıkça belirtmiştik. Hükümet, bunun için özür dilemek istiyor" ifadelerini kullandı. Eşcinsel olduğunu açıklayan Kültür ve Eşitlik Bakanı Annette Trettebergstuen ise, "Bu yasa, çok sayıda hayatı mahvetti" dedi. Ne olmuştu? Eşcinsel ilişkilerin 21 Nisan 1972'de, suç sayılmaktan çıkarılmasının ardından 1993 yılında eşcinsellerin medeni birliktelikleri yasal hale getirildi. Norveç, Danimarka'dan sonra bu kararı alan ikinci ülke oldu. 2009 yılında da, eşcinsel evliliklere heteroseksüel evliliklerle aynı statü tanındı.
67,785
# Norveç, eşcinsel ilişkiyi suç sayan yasa için 50 yıl sonra vatandaşlarından özür diledi ## Özet Norveç, eşcinsel ilişkiyi suç sayan yasa için 50 yıl sonra vatandaşlarından özür diledi ## İçerik Yasanın kaldırılmasının 50'nci yıldönümünden bir gün önce, söz konusu yasa hakkında resmi bir özür yayınlatan Norveç Başbakanı Jonas Gahr Stoere, açıklamasında; "Yasama yoluyla, aynı zamanda bir yaptırım ağı aracılığıyla, bir ulus ve toplum olarak eşcinsel aşkları kabullenmediğimizi açıkça belirtmiştik. Hükümet, bunun için özür dilemek istiyor" ifadelerini kullandı. Eşcinsel olduğunu açıklayan Kültür ve Eşitlik Bakanı Annette Trettebergstuen ise, "Bu yasa, çok sayıda hayatı mahvetti" dedi. Ne olmuştu? Eşcinsel ilişkilerin 21 Nisan 1972'de, suç sayılmaktan çıkarılmasının ardından 1993 yılında eşcinsellerin medeni birliktelikleri yasal hale getirildi. Norveç, Danimarka'dan sonra bu kararı alan ikinci ülke oldu. 2009 yılında da, eşcinsel evliliklere heteroseksüel evliliklerle aynı statü tanındı.
320472
haber
Putin neden kovboy gibi yürüyor?
"Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası..."
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in değişik bir yürüme biçimine sahip olduğunu belirten Hollandalı Nörolog Bas Bloem, bunun KGB tarafından öğretilen bir savunma sistemi olduğunu belirtti. "Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası" diyen Bloem, eski Devlet Başkanı ve mevcu Başbakan Dmitriy Medvedev'in de KGB eğitimi almamasına rağmen Putin'i taklit ettiği için benzer şekilde yürüdüğünü söyledi. "Vahşi Batı kovboylarına benziyor" BBC Türkçe'den Yusuf Özkan'ın haberine göre, Nijmegen Radboud Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli olan Nöroloji uzmanı Bas Bloem, uluslararası bir grup bilim insanıyla ortak bir araştırma yürütüyordu. Bloem, araştırma sırasında Putin'in alışılmışın dışında bir yürüyüş şekline sahip olduğunu farketti. Rusya Devlet Başkanı, yürürken sağ kolunu daha az hareket ettiriyordu. Bloem'a göre Putin'in sağ kolu daima vücuduna yakındı. Her an silahını çekmeye hazır vahşi batı kovboylarına benziyordu. Parkinson olabileceğinden şüphelendiler Hollandalı Nörolog, bunun parkinson hastalığı belirtisi olabileceğini düşündü. Başlangıç düzeyindeki parkinson hastalığı da benzer belirtilerle ortaya çıkıyor. Ancak Bloem ve ekibi araştırmayı derinleştirince, sadece Putin değil diğer Rus liderlerin de aynı şekilde yürüdüğünü farkettiler. Başbakan Dimitri Medvedev, eski ve yeni savunma bakanları ile düzey askeri yetkililerin de tıpkı Putin gibi yürürken sağ kollarını vücutlarına daha yakın tutuyorlardı. "KGB geçmişi olmayan Medvedev, Putin'i taklit ediyor" Araştırmacılara göre, bütün bunlar tesadüf değildi. Bu yürüme şekli Rus Gizli Servisi'nin (KGB) savunma yöntemlerinden biri. KGB'de eğitilen bütün subaylara bu öğretiliyor. Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası. Ancak Başbakan Medvedev'in KGB geçmişi yok. Ama buna rağmen o da silahına davranmaya hazır kovboy gibi yürüyor. Araştırmacılara göre Medvedev, "patronunu" yani Devlet Başkanı Putin'i taklite etmek için bu şekilde davranıyor. Bloem ve ekibinin bu araştırması British Medical Journal'ın yılbaşı özel sayısında yer alıyor.
251,047
# Putin neden kovboy gibi yürüyor? ## Özet "Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası..." ## İçerik Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in değişik bir yürüme biçimine sahip olduğunu belirten Hollandalı Nörolog Bas Bloem, bunun KGB tarafından öğretilen bir savunma sistemi olduğunu belirtti. "Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası" diyen Bloem, eski Devlet Başkanı ve mevcu Başbakan Dmitriy Medvedev'in de KGB eğitimi almamasına rağmen Putin'i taklit ettiği için benzer şekilde yürüdüğünü söyledi. "Vahşi Batı kovboylarına benziyor" BBC Türkçe'den Yusuf Özkan'ın haberine göre, Nijmegen Radboud Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli olan Nöroloji uzmanı Bas Bloem, uluslararası bir grup bilim insanıyla ortak bir araştırma yürütüyordu. Bloem, araştırma sırasında Putin'in alışılmışın dışında bir yürüyüş şekline sahip olduğunu farketti. Rusya Devlet Başkanı, yürürken sağ kolunu daha az hareket ettiriyordu. Bloem'a göre Putin'in sağ kolu daima vücuduna yakındı. Her an silahını çekmeye hazır vahşi batı kovboylarına benziyordu. Parkinson olabileceğinden şüphelendiler Hollandalı Nörolog, bunun parkinson hastalığı belirtisi olabileceğini düşündü. Başlangıç düzeyindeki parkinson hastalığı da benzer belirtilerle ortaya çıkıyor. Ancak Bloem ve ekibi araştırmayı derinleştirince, sadece Putin değil diğer Rus liderlerin de aynı şekilde yürüdüğünü farkettiler. Başbakan Dimitri Medvedev, eski ve yeni savunma bakanları ile düzey askeri yetkililerin de tıpkı Putin gibi yürürken sağ kollarını vücutlarına daha yakın tutuyorlardı. "KGB geçmişi olmayan Medvedev, Putin'i taklit ediyor" Araştırmacılara göre, bütün bunlar tesadüf değildi. Bu yürüme şekli Rus Gizli Servisi'nin (KGB) savunma yöntemlerinden biri. KGB'de eğitilen bütün subaylara bu öğretiliyor. Tehlikeye karşı sürekli tetikte ve sağ kol her an silaha davranacakmış biçimde yürümek, savunma önlemlerinin bir parçası. Ancak Başbakan Medvedev'in KGB geçmişi yok. Ama buna rağmen o da silahına davranmaya hazır kovboy gibi yürüyor. Araştırmacılara göre Medvedev, "patronunu" yani Devlet Başkanı Putin'i taklite etmek için bu şekilde davranıyor. Bloem ve ekibinin bu araştırması British Medical Journal'ın yılbaşı özel sayısında yer alıyor.
20749
yazarlar
Endüstrili ve otomobilli yazılar…
null
Ben aslında gazeteci veya köşe yazarı değilim; otomotiv şirketi yöneticisiyim. Ancak, 1960’lı yıllardan beri gazete ve dergilere otomobil yazarım. 2005 yılında Bir markanın pazarlama şirketi CEO’luğundan sonra İsmet Berkan’ın daveti ile Radikal’de "köşe" yazmaya başladım. 6 yıl sonra yönetim değişti, ayrıldım. Eski bir adam olduğum için aslında yine de bir "kâğıda basılan gazetede" yazmak isterdim. Ekrandan köşe yazısı okuması iyi olur mu hâlâ bilemiyorum. Benim zamanımda köşe yazılarına "fıkra" denirdi. Fıkra müellifleri (köşe yazarları) bahsettikleri olay veya kişileri tenkit (kritik) ederler ve doğru bildiklerini veya düşündüklerini yazarlardı. Böylesi doğrudur. Çünkü karar ve eylemlerini kritik görmeden yaşayanlar en büyük zararı kendilerine verirler; hatasız kul yoktur; hata yapıyorken "haberleri" olmaz… Diğer bir deyim ile benim zamanımda -özellikle siyasetçiler için geçerli- "aman ne iyi yaptı!" şeklinde pek yazı da yazılmazdı. Kısaca "tarafsız" durulur vatandaş doğruyu – yazarın bilgisi ve becerisi kadar- öğrenirdi. Aslında siyaseten "taraf" olan gazeteler de vardı. Mesela ULUS gazetesi devletçileri (CHP) , ZAFER gazetesi sağcıları (DP) tutardı. Ancak büyük gazetelerin çoğunluğu tarafsız sayılabilirdi. Ben de bu eski kurala uyarak yazı yazmaya gayret edeceğim. Yani tarafsız… "Feşmekan marka; bir otomobil yapmış sorma gitsin!!" veya "Sanayi Bakanı inanılmaz iyi bir karar ile…" şeklinde yazı yazmayacağım. Kimisi mecburiyetten böyle yazan epeyce kimse zaten var; Bu düşünceler ile sevgili Doğan Akın’ın T24 sitesinde yazmaya başlıyorum. Tabi olarak YERLİ OTOMOBİL ile başlayacağım… Daha önemli bir gündem yok… Önce şunu belirteyim: Bazı tanıdıklar "bize yerli otomobil gerekmez, zaten ülkede yapılıyor!" şeklinde ahkâm kesiyorlar; rahmetli dostum Uğur Mumcu "bilgi olmadan fikir yürütmek" derdi. Çok doğru; **Türkiye kendine ait en az 3-4 farklı segmentte birkaç "küresel markalı" otomobil üretemezse, sanayileşmiş ilk 10 ülke içine girmeyi unutabilir.** Hatta ilk 20 ilk 30 arasına dahi giremez. Otomobil başka endüstriyel ürüne benzemez, şahsiyeti vardır; insana soğuk su veya temiz çamaşır vermez; hürriyet verir. Milletimizin unutmadığı at/avrat/pusat üçlemesindeki -mazide kalan - AT’tır o. Otomobil, dayanıklı tüketim malı da denilen ürünler gibi sadece fabrika, parça vs. ile yapılmaz, bilgi ve tecrübe ile ama asıl sevgi ile yapılır, metal’e ruh katılır… Global olmuş markaları yönetenler, "otomobilin milliyeti yoktur" derler, büyük bir yalandır; "milli otomobil" üretemeyen pazarlara, rahatsızlık vermeden girmek için atılan büyük bir palavra… FIAT’ı, Renault’yu Avrupa pazarında "global marka!" diye tanımlamak ne kadar gerçekçidir acaba! Herkes bilir; bunlar "kemiklerine kadar" İtalyan ve Fransız’dırlar. Amerikan başkanları yıllardır Cadillac kullanırlar, bu araca başkanın uçağına dendiği gibi "Cadillac One (Bir) denir. Obama’nın Cadillac’ına "Beast" (büyük vahşi hayvan!) derlerdi. Bizde de Atatürk’ten itibaren Cadillac, Lincoln ve Ford kullanılırdı; "Avrupalılık" ve "Avrupa Birliği ile beraber hayatımıza Mercedes girdi. Alman Cumhurbaşkanı da Mercedes kullanır. Ancak Merkel, tarafsızlık ilkesi için olsa gerek Audi ve BMW de kullanıyor. Fransız cumhurbaşkanları Citroen ve Renault, İngiliz Kraliyet Ailesi Bentley ve Rolls Royce, Başbakanı Jaguar kullanır. İtalyan devlet erkanı Lancia Thesis ve Masaratti Quatroporte kullanırlar. Çin’de artık ülkenin en pahallı otomobili Hongqi Limousine kullanılıyor; Japon İmparatoru kendisi için yapılan Toyota Century Royal’e biniyor. Putin Rus malı olsun diye, Aurus marka Senate tipi araç kullanıyor. "Dünyayı iyilik kurtaracak" diyen Uruguay Başkanı Pepe’nin (José Alberto Mujica Cordano) açık mavi eski model bir VW Beetle kullandığını da ilave edelim!!. Görüldüğü gibi üretim açısından "global otomobil" bir büyük yalandır. Burada önemli olan milli bir otomobilin "globalleşebilir" olmasıdır. Konu sadece satıştan elde edilen gelir değil. Otomobil yapmak yaratıcılık ister; işte bu vasfı ile sadece kendi üretimini değil, başka endüstri dallarında yatırım yapan ülke endüstricisine "yahu biz de yapabiliyormuşuz!" dedirterek büyük bir moral ve arzu verir. **Tüm endüstri dallarımızın bu "arzu"ya çok ihtiyacı var.** Önümüzdeki yazılarda size 1960’larda bizimkine benzer bir ekonomik görünüşe (1962- GSMH/kişi; İspanya 490 $ - Türkiye 360 $) sahip olan İspanya’nın bir tek "SEAT" ( hem de FIAT taklidi) otomobil sayesinde 30.000 dolara (bizde 10.000 $) nasıl çıktığını yazacağım. **Ülke kalkınması sadece üretim ile olur**. Altyapı; yani yollar, binalar, enerji vs. üretimi kolaylaştırır ve ürünün kullanılmasını sağlar. Ancak sonucunda üretilen bir ürün yoksa bu altyapı harcamalarınız da boşa gitmiş veya daha doğrusu bir "yabancı" sermayenin ekmeğine yağ sürmüş demektir. Otomobil, büyük kitlelere satılabilen en girift "endüstriyel üründür." Batı dünyası dediğimiz "gelişmiş" ülkeleri diğerlerinden ayırın otomobildir. Çünkü otomobilin kullanılabilmesi için zaten yol da gerekir bina da. Öte yandan otomobili üretmek için dünyada aklınıza gelen, tekstilden demir-çeliğe, plastikten kauçuğa ve tabii petrol’e kadar tüm endüstrilerde gelişmiş bir know-how sahibi olmanız gerekir. Bu parametrelerin en üstünde ise "pazar" vardır. ABD 330 milyon "alıcının" yaşadığı bir dev pazar. Hangi Amerikalı ne üretirse bir alıcısı var. Ancak bundan gelişme için "kalabalık nüfus" gerektiği anlaşılmasın. Bahsi geçen o nüfus başına düşen gelir yüksekliği. Buna kısaca "alım gücü" ve "pazar" deniliyor. Sahiplik açısından "gelişmişlik" 1000 kişiye düşen otomobil olarak hesaplanır. Biz dünyanın en büyük 19’uncu nüfusuna sahibiz, dünyanın 14’üncü büyük "araç" üreticisiyiz; milli parkımızda 22 milyon araç var; (bunlardan 12 milyonu binek araç.) 1000 kişi’ye 146; 7 kişi’ye 1 adet otomobil düşüyor. Yunanistan’da 5 milyon, Bulgaristan’da 3 milyon otomobil var; ancak nüfus ile kıyaslanınca 1000 Yunan’a 463, 1000 Bulgar’a da 428 (2 kişiye 1 otomobil) düşüyor. Biz otomobil başına kişi sayısı olarak Avrupa’nın sonuncusu, dünyanın da 66’ıncı ülkesiyiz. Bizim otomobile tıkış tıkış 7 kişi binerken, Bulgar veya Yunan otomobilinde sadece 2 kişi rahat rahat geziyor. Vatandaşımız, bırakın Avrupa’yı, ABD’yi; "Bir Bulgar kadar medeniyetten faydalansın!" derseniz bugün, mevcuda ilaveten **25 milyon otomobil gerek!** "Milli otomobil gerekmez!" diyen zat-ı muhterem, şimdi anladınız mı sayın Cumhurbaşkanı niye 6 yıldır otomobil yapacak ‘Babayiğit’ arıyor! Önümüzdeki yazılarda daha çok "yerli otomobil" olacak… Lütfen yazın, sorun ilişki kuralım... Not: Yazıdaki rakamlar (+/- yüzde 2) yuvarlatılmıştır.
339,958
# Endüstrili ve otomobilli yazılar… Ben aslında gazeteci veya köşe yazarı değilim; otomotiv şirketi yöneticisiyim. Ancak, 1960’lı yıllardan beri gazete ve dergilere otomobil yazarım. 2005 yılında Bir markanın pazarlama şirketi CEO’luğundan sonra İsmet Berkan’ın daveti ile Radikal’de "köşe" yazmaya başladım. 6 yıl sonra yönetim değişti, ayrıldım. Eski bir adam olduğum için aslında yine de bir "kâğıda basılan gazetede" yazmak isterdim. Ekrandan köşe yazısı okuması iyi olur mu hâlâ bilemiyorum. Benim zamanımda köşe yazılarına "fıkra" denirdi. Fıkra müellifleri (köşe yazarları) bahsettikleri olay veya kişileri tenkit (kritik) ederler ve doğru bildiklerini veya düşündüklerini yazarlardı. Böylesi doğrudur. Çünkü karar ve eylemlerini kritik görmeden yaşayanlar en büyük zararı kendilerine verirler; hatasız kul yoktur; hata yapıyorken "haberleri" olmaz… Diğer bir deyim ile benim zamanımda -özellikle siyasetçiler için geçerli- "aman ne iyi yaptı!" şeklinde pek yazı da yazılmazdı. Kısaca "tarafsız" durulur vatandaş doğruyu – yazarın bilgisi ve becerisi kadar- öğrenirdi. Aslında siyaseten "taraf" olan gazeteler de vardı. Mesela ULUS gazetesi devletçileri (CHP) , ZAFER gazetesi sağcıları (DP) tutardı. Ancak büyük gazetelerin çoğunluğu tarafsız sayılabilirdi. Ben de bu eski kurala uyarak yazı yazmaya gayret edeceğim. Yani tarafsız… "Feşmekan marka; bir otomobil yapmış sorma gitsin!!" veya "Sanayi Bakanı inanılmaz iyi bir karar ile…" şeklinde yazı yazmayacağım. Kimisi mecburiyetten böyle yazan epeyce kimse zaten var; Bu düşünceler ile sevgili Doğan Akın’ın T24 sitesinde yazmaya başlıyorum. Tabi olarak YERLİ OTOMOBİL ile başlayacağım… Daha önemli bir gündem yok… Önce şunu belirteyim: Bazı tanıdıklar "bize yerli otomobil gerekmez, zaten ülkede yapılıyor!" şeklinde ahkâm kesiyorlar; rahmetli dostum Uğur Mumcu "bilgi olmadan fikir yürütmek" derdi. Çok doğru; **Türkiye kendine ait en az 3-4 farklı segmentte birkaç "küresel markalı" otomobil üretemezse, sanayileşmiş ilk 10 ülke içine girmeyi unutabilir.** Hatta ilk 20 ilk 30 arasına dahi giremez. Otomobil başka endüstriyel ürüne benzemez, şahsiyeti vardır; insana soğuk su veya temiz çamaşır vermez; hürriyet verir. Milletimizin unutmadığı at/avrat/pusat üçlemesindeki -mazide kalan - AT’tır o. Otomobil, dayanıklı tüketim malı da denilen ürünler gibi sadece fabrika, parça vs. ile yapılmaz, bilgi ve tecrübe ile ama asıl sevgi ile yapılır, metal’e ruh katılır… Global olmuş markaları yönetenler, "otomobilin milliyeti yoktur" derler, büyük bir yalandır; "milli otomobil" üretemeyen pazarlara, rahatsızlık vermeden girmek için atılan büyük bir palavra… FIAT’ı, Renault’yu Avrupa pazarında "global marka!" diye tanımlamak ne kadar gerçekçidir acaba! Herkes bilir; bunlar "kemiklerine kadar" İtalyan ve Fransız’dırlar. Amerikan başkanları yıllardır Cadillac kullanırlar, bu araca başkanın uçağına dendiği gibi "Cadillac One (Bir) denir. Obama’nın Cadillac’ına "Beast" (büyük vahşi hayvan!) derlerdi. Bizde de Atatürk’ten itibaren Cadillac, Lincoln ve Ford kullanılırdı; "Avrupalılık" ve "Avrupa Birliği ile beraber hayatımıza Mercedes girdi. Alman Cumhurbaşkanı da Mercedes kullanır. Ancak Merkel, tarafsızlık ilkesi için olsa gerek Audi ve BMW de kullanıyor. Fransız cumhurbaşkanları Citroen ve Renault, İngiliz Kraliyet Ailesi Bentley ve Rolls Royce, Başbakanı Jaguar kullanır. İtalyan devlet erkanı Lancia Thesis ve Masaratti Quatroporte kullanırlar. Çin’de artık ülkenin en pahallı otomobili Hongqi Limousine kullanılıyor; Japon İmparatoru kendisi için yapılan Toyota Century Royal’e biniyor. Putin Rus malı olsun diye, Aurus marka Senate tipi araç kullanıyor. "Dünyayı iyilik kurtaracak" diyen Uruguay Başkanı Pepe’nin (José Alberto Mujica Cordano) açık mavi eski model bir VW Beetle kullandığını da ilave edelim!!. Görüldüğü gibi üretim açısından "global otomobil" bir büyük yalandır. Burada önemli olan milli bir otomobilin "globalleşebilir" olmasıdır. Konu sadece satıştan elde edilen gelir değil. Otomobil yapmak yaratıcılık ister; işte bu vasfı ile sadece kendi üretimini değil, başka endüstri dallarında yatırım yapan ülke endüstricisine "yahu biz de yapabiliyormuşuz!" dedirterek büyük bir moral ve arzu verir. **Tüm endüstri dallarımızın bu "arzu"ya çok ihtiyacı var.** Önümüzdeki yazılarda size 1960’larda bizimkine benzer bir ekonomik görünüşe (1962- GSMH/kişi; İspanya 490 $ - Türkiye 360 $) sahip olan İspanya’nın bir tek "SEAT" ( hem de FIAT taklidi) otomobil sayesinde 30.000 dolara (bizde 10.000 $) nasıl çıktığını yazacağım. **Ülke kalkınması sadece üretim ile olur**. Altyapı; yani yollar, binalar, enerji vs. üretimi kolaylaştırır ve ürünün kullanılmasını sağlar. Ancak sonucunda üretilen bir ürün yoksa bu altyapı harcamalarınız da boşa gitmiş veya daha doğrusu bir "yabancı" sermayenin ekmeğine yağ sürmüş demektir. Otomobil, büyük kitlelere satılabilen en girift "endüstriyel üründür." Batı dünyası dediğimiz "gelişmiş" ülkeleri diğerlerinden ayırın otomobildir. Çünkü otomobilin kullanılabilmesi için zaten yol da gerekir bina da. Öte yandan otomobili üretmek için dünyada aklınıza gelen, tekstilden demir-çeliğe, plastikten kauçuğa ve tabii petrol’e kadar tüm endüstrilerde gelişmiş bir know-how sahibi olmanız gerekir. Bu parametrelerin en üstünde ise "pazar" vardır. ABD 330 milyon "alıcının" yaşadığı bir dev pazar. Hangi Amerikalı ne üretirse bir alıcısı var. Ancak bundan gelişme için "kalabalık nüfus" gerektiği anlaşılmasın. Bahsi geçen o nüfus başına düşen gelir yüksekliği. Buna kısaca "alım gücü" ve "pazar" deniliyor. Sahiplik açısından "gelişmişlik" 1000 kişiye düşen otomobil olarak hesaplanır. Biz dünyanın en büyük 19’uncu nüfusuna sahibiz, dünyanın 14’üncü büyük "araç" üreticisiyiz; milli parkımızda 22 milyon araç var; (bunlardan 12 milyonu binek araç.) 1000 kişi’ye 146; 7 kişi’ye 1 adet otomobil düşüyor. Yunanistan’da 5 milyon, Bulgaristan’da 3 milyon otomobil var; ancak nüfus ile kıyaslanınca 1000 Yunan’a 463, 1000 Bulgar’a da 428 (2 kişiye 1 otomobil) düşüyor. Biz otomobil başına kişi sayısı olarak Avrupa’nın sonuncusu, dünyanın da 66’ıncı ülkesiyiz. Bizim otomobile tıkış tıkış 7 kişi binerken, Bulgar veya Yunan otomobilinde sadece 2 kişi rahat rahat geziyor. Vatandaşımız, bırakın Avrupa’yı, ABD’yi; "Bir Bulgar kadar medeniyetten faydalansın!" derseniz bugün, mevcuda ilaveten **25 milyon otomobil gerek!** "Milli otomobil gerekmez!" diyen zat-ı muhterem, şimdi anladınız mı sayın Cumhurbaşkanı niye 6 yıldır otomobil yapacak ‘Babayiğit’ arıyor! Önümüzdeki yazılarda daha çok "yerli otomobil" olacak… Lütfen yazın, sorun ilişki kuralım... Not: Yazıdaki rakamlar (+/- yüzde 2) yuvarlatılmıştır.
825142
haber
'Yıldırım - İmamoğlu ortak yayınının uydu frekansı üzerinden tüm kanallarda yayımlanması hedefleniyor'
null
10 Haziran 2019 11:53 Mazbatası elinden alınan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu ve AKP'nin İBB adayı Binali Yıldırım ortak televizyon yayını konusunda AKP'li Mahir Ünal ile CHP'li Engin Altay görüştü. Ortak yayının Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde yapılması ve uydu frekansı ile tüm kanallarda yayımlanmasının konuşulduğu iddia edildi. Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre, iki adayın ortak canlı yayınının bir televizyon kanalı yerine bağımsız bir alanda yapılması olasılığı arttı. Bu doğrultuda programın İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılması gündeme alındı. Burada yapılacak yayını uydu frekansları üzerinden tüm kanalların alma imkânı olacak. Son dakika bir sorun yaşanmazsa söz konusu programın bu hafta yapılması planlanıyor. 'Didem Yılmaz önde gözüküyor' İki adayın ortak canlı yayın önerisini ilk gündeme getiren Habertürk TV’de yayınlanan "Türkiye’nin Nabzı" programının moderatörü Didem Aslan Yılmaz olmuştu. Ardından Uğur Dündar’ın adı gündeme geldi, ancak Dündar reddetti. Moderatör arayışı sürerken Cüneyt Özdemir gibi birçok gazeteci de yayını yönetmeye talip oldu. Kulislerde öneriyi gündeme getiren Didem Yılmaz’ın moderatörlüğünde bir programın ihtimalinin yükseldiği konuşuluyor.
145,108
# 'Yıldırım - İmamoğlu ortak yayınının uydu frekansı üzerinden tüm kanallarda yayımlanması hedefleniyor' 10 Haziran 2019 11:53 Mazbatası elinden alınan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu ve AKP'nin İBB adayı Binali Yıldırım ortak televizyon yayını konusunda AKP'li Mahir Ünal ile CHP'li Engin Altay görüştü. Ortak yayının Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde yapılması ve uydu frekansı ile tüm kanallarda yayımlanmasının konuşulduğu iddia edildi. Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre, iki adayın ortak canlı yayınının bir televizyon kanalı yerine bağımsız bir alanda yapılması olasılığı arttı. Bu doğrultuda programın İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılması gündeme alındı. Burada yapılacak yayını uydu frekansları üzerinden tüm kanalların alma imkânı olacak. Son dakika bir sorun yaşanmazsa söz konusu programın bu hafta yapılması planlanıyor. 'Didem Yılmaz önde gözüküyor' İki adayın ortak canlı yayın önerisini ilk gündeme getiren Habertürk TV’de yayınlanan "Türkiye’nin Nabzı" programının moderatörü Didem Aslan Yılmaz olmuştu. Ardından Uğur Dündar’ın adı gündeme geldi, ancak Dündar reddetti. Moderatör arayışı sürerken Cüneyt Özdemir gibi birçok gazeteci de yayını yönetmeye talip oldu. Kulislerde öneriyi gündeme getiren Didem Yılmaz’ın moderatörlüğünde bir programın ihtimalinin yükseldiği konuşuluyor.
711643
haber
5 bin 667 kuş, 168 dalda birinci olmak için yarıştı
Tolga YANIK/KONYA, (DHA)- TÜRKİYE Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu tarafından Konya'da düzenlenen, Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Yarışması Anadolu Kupası'nda çeşitli türlerde 5 bin 667 kuş, 168 dalda birinci olmak için yarıştı
29 Eylül 2018 15:53 . Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu ile Konya Serinofil Kanaryacılar Derneği tarafından Konya Tüyap fuar alanında düzenlenen yarışmaya, çeşitli türlerde 5 bin 667 kuş, birinci olmak için yarıştı. 168 dalda yarışan birbirinden renkli kuşlar, katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Yarışmayla ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu Başkanı Yılmaz Çakmak, "Bugün Konya’da 5 bin 667 adet kuşumuz var. Bu kuşlar 168 dalda yarışıyor. Yani 168 ayrı birincilik, ikincilik, üçüncülük var. Bizim esas amacımız Türkiye'de Osmanlı'dan beri süregelen kuş yetiştiriciliğini geliştirmek. Kuş yetiştiriciliği 1959 senesinde Türkiye'deki derneklerin açılımıyla daha ciddi bir tavır aldı. Biz çok güçlü bir aileyiz. Türkiye genelinde 60-70 bin civarında üyemiz var. En güzel şey, bizim her meslek grubundan üyemizin olması" dedi. Kuş yetiştiricisi olan Fatih Beyhan ise, "Bir yıldır besliyorum. Kuşlarımızı bu tür yarışmalara getirip jürinin huzuruna sunuyoruz. Tabii ki emek vererek yetiştirdiğiniz bir kuşun beğenilmesi çok güzel bir şey. Dereceye girdiği taktirde dünya şampiyonasına katılma hakkı elde edeceğiz" diye konuştu. FOTOĞRAFLI
224,938
# 5 bin 667 kuş, 168 dalda birinci olmak için yarıştı ## Özet Tolga YANIK/KONYA, (DHA)- TÜRKİYE Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu tarafından Konya'da düzenlenen, Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Yarışması Anadolu Kupası'nda çeşitli türlerde 5 bin 667 kuş, 168 dalda birinci olmak için yarıştı ## İçerik 29 Eylül 2018 15:53 . Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu ile Konya Serinofil Kanaryacılar Derneği tarafından Konya Tüyap fuar alanında düzenlenen yarışmaya, çeşitli türlerde 5 bin 667 kuş, birinci olmak için yarıştı. 168 dalda yarışan birbirinden renkli kuşlar, katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Yarışmayla ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu Başkanı Yılmaz Çakmak, "Bugün Konya’da 5 bin 667 adet kuşumuz var. Bu kuşlar 168 dalda yarışıyor. Yani 168 ayrı birincilik, ikincilik, üçüncülük var. Bizim esas amacımız Türkiye'de Osmanlı'dan beri süregelen kuş yetiştiriciliğini geliştirmek. Kuş yetiştiriciliği 1959 senesinde Türkiye'deki derneklerin açılımıyla daha ciddi bir tavır aldı. Biz çok güçlü bir aileyiz. Türkiye genelinde 60-70 bin civarında üyemiz var. En güzel şey, bizim her meslek grubundan üyemizin olması" dedi. Kuş yetiştiricisi olan Fatih Beyhan ise, "Bir yıldır besliyorum. Kuşlarımızı bu tür yarışmalara getirip jürinin huzuruna sunuyoruz. Tabii ki emek vererek yetiştirdiğiniz bir kuşun beğenilmesi çok güzel bir şey. Dereceye girdiği taktirde dünya şampiyonasına katılma hakkı elde edeceğiz" diye konuştu. FOTOĞRAFLI
732487
haber
Yüksekova'da 2 köy sel suları altında kaldı
Yaşar KAPLAN/YÜKSEKOVA (Hakkari), (DHA)- HAKKARİ'nin Yüksekova ilçesine bağlı Kadıköy ve Adaklı köylerinde etkili olan şiddetli yağış, sele neden oldu
Yüksekova ve çevresinde 2 gündür etkili olan yağmur, ilçeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan 150 haneli Kadıköy ve yaklaşık 100 haneli Adaklı köylerinde sel felaketinin yaşanmasına neden oldu. Aniden bastıran yağmurun ardından gelen sel suları, Kadıköy köyünde birçok evi sular altında bıraktı. Sel sularının giderek artması üzerine de yaklaşık 100 hane, evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Kadıköy'e yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta bulunan Adaklı köyünde de sel nedeniyle benzer manzaralar yaşandı. Köyün içerisinden geçen Çemine Deresi, sel suları yüzünden taştı. Burada ise dere kenarında yaşayan birçok vatandaş evlerini boşaltarak daha güvenli noktalarda bulunan yakınlarının evlerine sığındı. Kadıköy ve Adaklı köylerinde yaşanan sel felaketini ardından Hakkari İl Özel İdaresi'ne bağlı Yüksekova Şantiye Şefliği ile belediye ekipleri bölgeye sevk edildi. İş makinaları sel sularının evlere zarar vermemesi için yoğun bir çalışma yürütürken, köylüler de gelen ekiplere yardım etti. Bölgedeki ise yağış sürüyor. FOTOĞRAFLI
239,253
# Yüksekova'da 2 köy sel suları altında kaldı ## Özet Yaşar KAPLAN/YÜKSEKOVA (Hakkari), (DHA)- HAKKARİ'nin Yüksekova ilçesine bağlı Kadıköy ve Adaklı köylerinde etkili olan şiddetli yağış, sele neden oldu ## İçerik Yüksekova ve çevresinde 2 gündür etkili olan yağmur, ilçeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan 150 haneli Kadıköy ve yaklaşık 100 haneli Adaklı köylerinde sel felaketinin yaşanmasına neden oldu. Aniden bastıran yağmurun ardından gelen sel suları, Kadıköy köyünde birçok evi sular altında bıraktı. Sel sularının giderek artması üzerine de yaklaşık 100 hane, evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Kadıköy'e yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta bulunan Adaklı köyünde de sel nedeniyle benzer manzaralar yaşandı. Köyün içerisinden geçen Çemine Deresi, sel suları yüzünden taştı. Burada ise dere kenarında yaşayan birçok vatandaş evlerini boşaltarak daha güvenli noktalarda bulunan yakınlarının evlerine sığındı. Kadıköy ve Adaklı köylerinde yaşanan sel felaketini ardından Hakkari İl Özel İdaresi'ne bağlı Yüksekova Şantiye Şefliği ile belediye ekipleri bölgeye sevk edildi. İş makinaları sel sularının evlere zarar vermemesi için yoğun bir çalışma yürütürken, köylüler de gelen ekiplere yardım etti. Bölgedeki ise yağış sürüyor. FOTOĞRAFLI
197848
haber
Kılıcı bıraktı artık çevreci
Bir dönem Türkiye’de de geniş kitlelerce izlenen “Zeyna: Savaşçı Prenses” dizisinin başrol oyuncusu Lucy Lawless sıkı bir Greenpeace eylemcisi oldu.
Hürriyet'te yayımlanan habere göre, son yılların popüler dizisi Gladyatör’ün de başrol oyuncularından olan 43 yaşındaki Lawless ile 6 protestocu, dün erken saatlerde gemiye çıkmayı başarıp "Shell’i Durdur" dövizi taşıdı. Gemiden telefonla AFP ajansına konuşan aktris, gözaltına alınma olasılığından endişelenmediğini söylerken, eyleme katılma amacını şu sözlerle ifade etti: "Bugün burada gezegenimizin ve çocuklarımın geleceği için bulunuyorum. Derin denizlerde petrol aramak yeterince tehlikeli bir iş. Bu işi bir de Kuzey Buz Denizi gibi büyüleyici bir bölgede yapmak, fazla ileri gitmek oluyor. Çocuklarımın, petrol için kutup ayılarının yaşam alanını mahvettiğimiz bir dünyada büyümesini istemiyorum." İlerleyen saatlerde açıklama yapan Greenpeace sözcüsü de polisin göstericileri gemiden indirmeyi başaramadığını söyledi.
249,953
# Kılıcı bıraktı artık çevreci ## Özet Bir dönem Türkiye’de de geniş kitlelerce izlenen “Zeyna: Savaşçı Prenses” dizisinin başrol oyuncusu Lucy Lawless sıkı bir Greenpeace eylemcisi oldu. ## İçerik Hürriyet'te yayımlanan habere göre, son yılların popüler dizisi Gladyatör’ün de başrol oyuncularından olan 43 yaşındaki Lawless ile 6 protestocu, dün erken saatlerde gemiye çıkmayı başarıp "Shell’i Durdur" dövizi taşıdı. Gemiden telefonla AFP ajansına konuşan aktris, gözaltına alınma olasılığından endişelenmediğini söylerken, eyleme katılma amacını şu sözlerle ifade etti: "Bugün burada gezegenimizin ve çocuklarımın geleceği için bulunuyorum. Derin denizlerde petrol aramak yeterince tehlikeli bir iş. Bu işi bir de Kuzey Buz Denizi gibi büyüleyici bir bölgede yapmak, fazla ileri gitmek oluyor. Çocuklarımın, petrol için kutup ayılarının yaşam alanını mahvettiğimiz bir dünyada büyümesini istemiyorum." İlerleyen saatlerde açıklama yapan Greenpeace sözcüsü de polisin göstericileri gemiden indirmeyi başaramadığını söyledi.
1101268
haber
Bakanı Dönmez'den "petrol davası"yla ilgili açıklama: 1,4 milyar dolarlık ceza söz konusu değil
Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) çıkardığı petrolü Kerkük-Ceyhan ham petrol boru hattı üzerinden ithal edilmesiyle ilgili dava açmıştı
29 Mart 2023 13:08 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Irak hükümetinin uluslararası tahkime açtığı davada Türkiye’nin 1,4 milyar dolar tazminat ödemesine hükmedilmesine ilişkin, "Böyle bir ceza söz konusu değil" dedi. Dönmez, TBMM'de gazetecilerin açılan davayla ilgili sorularını yanıtladı. Dönmez, "Kapsamlı bir rapor var ve ona bağlı olarak bazı yaptırımlar söz konusu. Yaptırımlar tek taraflı değil. Irak tarafından iddia edilen beş konunun dördü reddedildi, biri kabul oldu. Bizim taleplerimiz vardı. Talep ettiğimiz altı konudan beşi kabul edildi, biri reddedildi. Buna dayalı olarak da hukukçular bu konuyu değerlendiriyor. Irak hükümetiyle aramızda yürürlükte olan bir anlaşmamız var. O anlaşma ve tahkimin vermiş olduğu bu rapor uluslararası hukuka göre. Biz yapıcı bir rol oynamayı düşünüyoruz. Bunu zaman gösterecek" dedi. Dönmez, bir basın mensubunun, "Uluslararası tahkimde benzer enerji gerekçeli başka dosyamız var mı" sorusuna, "Başka konularda başka davalar devam ediyor. Irak hükümetinin taraf olduğu başka hususlar da var" yanıtını verdi. Dönmez, ayrıca İran doğal gazı ile ilgili Türkiye'nin taraf olduğu bir dava olmadığını açıkladı. Ne olmuştu? Irak, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) çıkardığı petrolü Kerkük-Ceyhan ham petrol boru hattı üzerinden ithal etmesinin iki ülke arasındaki anlaşmayı ihlal ettiğini savunarak 2014'te tahkim davası açmıştı. Irak’ın bu davayı kazandığını hafta sonu duyurmasının ardından petrol sevkiyatı durdurulmuştu. Kararın ardından petrol fiyatlarında yükseliş yaşanmış ve brent petrol 78 doları görmüştü. "Hakem heyeti, Irak’ın beş talebinden dördünü reddetmiştir" Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, konuyla ilgili Irak'ın Türkiye'ye tazminat ödeyeceğini belirterek, şu açıklamayı yapmıştı: "Ülkemiz ile Irak arasında Paris merkezli ICC nezdinde görülen dava hakkında Irak'ın tahkim davasını kazandığı haberlerinden sonra kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur. Türkiye birçok uluslararası enerji projesinin önemli bir paydaşı olarak her zaman sorumluluklarının bilincinde hareket etmiştir. Ülkemiz, bölgede yaşanan bütün istikrarsızlıklara rağmen 1973 yılından beri Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı Sistemi'ni çalışır durumda tutmak için milyarlarca dolarlık harcama yapmış ve küresel petrol piyasalarında istikrarın korunması için gereken katkıyı sağlamıştır. Söz konusu anlaşmazlığın dostane çözümü için hem taraflarla hem de ilgili ülkelerle yoğun bir diplomasi yürütmüştür. Davanın gelinen bu aşamasında hakem heyeti, Irak’ın beş talebinden dördünü reddetmiştir. Ülkemizin taleplerinin ise büyük çoğunluğunu kabul ederek Irak’ın bu ihlaller sebebiyle Türkiye’ye tazminat ödemesine hükmetmiştir. Türkiye, her zamanki gibi uluslararası hukukun gereğini yerine getirmeye ve anlaşmazlığın asıl tarafları arasında kalıcı çözüme ulaştırılması için her türlü katkıyı sağlamaya hazırdır."
13,874
# Bakanı Dönmez'den "petrol davası"yla ilgili açıklama: 1,4 milyar dolarlık ceza söz konusu değil ## Özet Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) çıkardığı petrolü Kerkük-Ceyhan ham petrol boru hattı üzerinden ithal edilmesiyle ilgili dava açmıştı ## İçerik 29 Mart 2023 13:08 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Irak hükümetinin uluslararası tahkime açtığı davada Türkiye’nin 1,4 milyar dolar tazminat ödemesine hükmedilmesine ilişkin, "Böyle bir ceza söz konusu değil" dedi. Dönmez, TBMM'de gazetecilerin açılan davayla ilgili sorularını yanıtladı. Dönmez, "Kapsamlı bir rapor var ve ona bağlı olarak bazı yaptırımlar söz konusu. Yaptırımlar tek taraflı değil. Irak tarafından iddia edilen beş konunun dördü reddedildi, biri kabul oldu. Bizim taleplerimiz vardı. Talep ettiğimiz altı konudan beşi kabul edildi, biri reddedildi. Buna dayalı olarak da hukukçular bu konuyu değerlendiriyor. Irak hükümetiyle aramızda yürürlükte olan bir anlaşmamız var. O anlaşma ve tahkimin vermiş olduğu bu rapor uluslararası hukuka göre. Biz yapıcı bir rol oynamayı düşünüyoruz. Bunu zaman gösterecek" dedi. Dönmez, bir basın mensubunun, "Uluslararası tahkimde benzer enerji gerekçeli başka dosyamız var mı" sorusuna, "Başka konularda başka davalar devam ediyor. Irak hükümetinin taraf olduğu başka hususlar da var" yanıtını verdi. Dönmez, ayrıca İran doğal gazı ile ilgili Türkiye'nin taraf olduğu bir dava olmadığını açıkladı. Ne olmuştu? Irak, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) çıkardığı petrolü Kerkük-Ceyhan ham petrol boru hattı üzerinden ithal etmesinin iki ülke arasındaki anlaşmayı ihlal ettiğini savunarak 2014'te tahkim davası açmıştı. Irak’ın bu davayı kazandığını hafta sonu duyurmasının ardından petrol sevkiyatı durdurulmuştu. Kararın ardından petrol fiyatlarında yükseliş yaşanmış ve brent petrol 78 doları görmüştü. "Hakem heyeti, Irak’ın beş talebinden dördünü reddetmiştir" Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, konuyla ilgili Irak'ın Türkiye'ye tazminat ödeyeceğini belirterek, şu açıklamayı yapmıştı: "Ülkemiz ile Irak arasında Paris merkezli ICC nezdinde görülen dava hakkında Irak'ın tahkim davasını kazandığı haberlerinden sonra kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur. Türkiye birçok uluslararası enerji projesinin önemli bir paydaşı olarak her zaman sorumluluklarının bilincinde hareket etmiştir. Ülkemiz, bölgede yaşanan bütün istikrarsızlıklara rağmen 1973 yılından beri Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı Sistemi'ni çalışır durumda tutmak için milyarlarca dolarlık harcama yapmış ve küresel petrol piyasalarında istikrarın korunması için gereken katkıyı sağlamıştır. Söz konusu anlaşmazlığın dostane çözümü için hem taraflarla hem de ilgili ülkelerle yoğun bir diplomasi yürütmüştür. Davanın gelinen bu aşamasında hakem heyeti, Irak’ın beş talebinden dördünü reddetmiştir. Ülkemizin taleplerinin ise büyük çoğunluğunu kabul ederek Irak’ın bu ihlaller sebebiyle Türkiye’ye tazminat ödemesine hükmetmiştir. Türkiye, her zamanki gibi uluslararası hukukun gereğini yerine getirmeye ve anlaşmazlığın asıl tarafları arasında kalıcı çözüme ulaştırılması için her türlü katkıyı sağlamaya hazırdır."
981718
haber
Karantinadayken 'çöp atmak' pahalıya patladı: 4 bin 50 lira ceza yedi
null
28 Eylül 2021 10:39 Kırıkkale'de gece yarısı karantina ihlali yapan Koronavirüs karantinasındaki bir kişi, çöp atmak için sokağa çıktığını söylese de 4 bin 50 lira para cezasından kurtulamadı. Bulvarda dolaşan temaslı durumdaki bir genç kızın ailesine de para cezası kesildi. Kırıkkale Valiliği koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Salgın Denetim Merkezi (İSDEM) ekiplerince, koronavirüs ile mücadele kapsamında çalışmalar sürdürülüyor. Salgının yayılımını engellemek amacıyla karantina ihlali yapan kişilere yönelik sıkı denetimler yapılıyor. Günlük 100'ün üzerinde pozitif vaka artışının görüldüğü kentte, 24 saat esasına göre HES kodu kontrolleri gerçekleştiriliyor. Yeni Mahalle 169. Sokakta devriye gezen polis ekipleri, gece yarısı çöp atmak için dışarı çıkan Dursun Can Özcan'ın GBT (Genel Bilgi Toplama) kontrolünü yaptı. Özcan'ın GBT kontrolünde Kovid-19 PCR testinin pozitif olduğu tespit edildi. Polis, durumu İl Salgın Denetim Merkezi (İSDEM) ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, karantina ihlali yapan Dursun Can Özcan'a 4 bin 50 lira idari para cezası uyguladı. Özcan, çöp atmak için dışarı çıktığını söylese de cezadan kurtulamadı. Buradaki işlemlerin arından evinde karantinaya alındı. Atatürk Bulvarı üzerinde de Bekçiler tarafından yapılan GBT kontrollerinde N.T.'nin Koronavirüs temaslısı olduğu belirlendi. Filyasyon ekipleri tarafından da yapılan işlemin ardından 17 yaşındaki N.T. ekip aracıyla evine bırakıldı. Ailesine de 4 bin 50 lira idari para cezası uygulandı.
98,744
# Karantinadayken 'çöp atmak' pahalıya patladı: 4 bin 50 lira ceza yedi 28 Eylül 2021 10:39 Kırıkkale'de gece yarısı karantina ihlali yapan Koronavirüs karantinasındaki bir kişi, çöp atmak için sokağa çıktığını söylese de 4 bin 50 lira para cezasından kurtulamadı. Bulvarda dolaşan temaslı durumdaki bir genç kızın ailesine de para cezası kesildi. Kırıkkale Valiliği koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Salgın Denetim Merkezi (İSDEM) ekiplerince, koronavirüs ile mücadele kapsamında çalışmalar sürdürülüyor. Salgının yayılımını engellemek amacıyla karantina ihlali yapan kişilere yönelik sıkı denetimler yapılıyor. Günlük 100'ün üzerinde pozitif vaka artışının görüldüğü kentte, 24 saat esasına göre HES kodu kontrolleri gerçekleştiriliyor. Yeni Mahalle 169. Sokakta devriye gezen polis ekipleri, gece yarısı çöp atmak için dışarı çıkan Dursun Can Özcan'ın GBT (Genel Bilgi Toplama) kontrolünü yaptı. Özcan'ın GBT kontrolünde Kovid-19 PCR testinin pozitif olduğu tespit edildi. Polis, durumu İl Salgın Denetim Merkezi (İSDEM) ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, karantina ihlali yapan Dursun Can Özcan'a 4 bin 50 lira idari para cezası uyguladı. Özcan, çöp atmak için dışarı çıktığını söylese de cezadan kurtulamadı. Buradaki işlemlerin arından evinde karantinaya alındı. Atatürk Bulvarı üzerinde de Bekçiler tarafından yapılan GBT kontrollerinde N.T.'nin Koronavirüs temaslısı olduğu belirlendi. Filyasyon ekipleri tarafından da yapılan işlemin ardından 17 yaşındaki N.T. ekip aracıyla evine bırakıldı. Ailesine de 4 bin 50 lira idari para cezası uygulandı.
802261
haber
Bakan Selçuk karne dağıttı
Kaan ULU-Mehmet DEMİR/ANKARA, (DHA)- MİLLİ Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde karne dağıttı
"İNSANLAŞMA ÖDEVİMİZ VAR" Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yarıyıl tatili dolayısıyla Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Gölbaşı İlköğretim Okulu'nda düzenlenen karne dağıtım törenine katıldı. Ankara Valisi Vasip Şahin ve yetkililer tarafından karşılanan Bakan Selçuk, sınıfları dolaşarak, bir süre öğrencilerle sohbet etti. Bakan Selçuk daha sonra birinci sınıf öğrencilerine karnelerini dağıttı. Okul çıkışında açıklamalarda bulunan Bakan Selçuk, ''Bugün çocuklarım çok heyecanlı. Bizlerde çok heyecanlıyız. Tatil dönemi yeni bir dönem ama ben tatili okulların kapandığı bir dönem olarak görmüyorum. Eğitim sadece okulların içerisinde olmuyor, okulun dışında da evde, sokakta, sosyal medya da her yerde eğitim var. Sadece farklı bir formatta eğitim devam ediyor. Ben çocuklarımızın illa ödev yapmaları konusunda bir öneride bulunmak istemiyorum çünkü asıl ödevimiz hayatımızın kendisiyle ilgili ödevdir. Çocuklarımızın doğayla olan ilişkilerinin artması bir ödevdir, büyüklerine saygı duyması bir ödevdir, arkadaşlarına yardım etmesi, hayvanları koruması bir ödevdir. Yani bizim insanlaşma ödevimiz var. Yoksa sadece belli derslerin ödevlerini yapmak gibi bir ödevden elbette söz etmiyoruz "dedi. Bakan Selçuk anne ve babalara da "Önerim çocuklarının bütünsel olarak gelişmelerine katkı sağlayacak her türlü fırsatı sağlamaları, mümkün olduğu kadar akrabalarla, arkadaşlarla ve doğayla baş başa olmaları için ortam oluşturmaları'' önerisinde bulundu.
179,024
# Bakan Selçuk karne dağıttı ## Özet Kaan ULU-Mehmet DEMİR/ANKARA, (DHA)- MİLLİ Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde karne dağıttı ## İçerik "İNSANLAŞMA ÖDEVİMİZ VAR" Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yarıyıl tatili dolayısıyla Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Gölbaşı İlköğretim Okulu'nda düzenlenen karne dağıtım törenine katıldı. Ankara Valisi Vasip Şahin ve yetkililer tarafından karşılanan Bakan Selçuk, sınıfları dolaşarak, bir süre öğrencilerle sohbet etti. Bakan Selçuk daha sonra birinci sınıf öğrencilerine karnelerini dağıttı. Okul çıkışında açıklamalarda bulunan Bakan Selçuk, ''Bugün çocuklarım çok heyecanlı. Bizlerde çok heyecanlıyız. Tatil dönemi yeni bir dönem ama ben tatili okulların kapandığı bir dönem olarak görmüyorum. Eğitim sadece okulların içerisinde olmuyor, okulun dışında da evde, sokakta, sosyal medya da her yerde eğitim var. Sadece farklı bir formatta eğitim devam ediyor. Ben çocuklarımızın illa ödev yapmaları konusunda bir öneride bulunmak istemiyorum çünkü asıl ödevimiz hayatımızın kendisiyle ilgili ödevdir. Çocuklarımızın doğayla olan ilişkilerinin artması bir ödevdir, büyüklerine saygı duyması bir ödevdir, arkadaşlarına yardım etmesi, hayvanları koruması bir ödevdir. Yani bizim insanlaşma ödevimiz var. Yoksa sadece belli derslerin ödevlerini yapmak gibi bir ödevden elbette söz etmiyoruz "dedi. Bakan Selçuk anne ve babalara da "Önerim çocuklarının bütünsel olarak gelişmelerine katkı sağlayacak her türlü fırsatı sağlamaları, mümkün olduğu kadar akrabalarla, arkadaşlarla ve doğayla baş başa olmaları için ortam oluşturmaları'' önerisinde bulundu.
40207
yazarlar
Sosyal psikolojinin belirlediği seçim: Büyük krize ve depreme rağmen niçin böyle oldu?
Enformasyon sellerinin insanları serseme çevirdiği elektronik ve dijital iletişim çağında yalnızca bizde değil, dünyanın pek çok yerinde şöyle yakınmalar duyuyoruz. "Nasıl oluyor da insanlar bu kadar ters tercihler yapabiliyorlar? Somut olgular karşılarında apaçık dururken onları görmezden gelebiliyor, kendi çıkarlarına taban tabana zıt kararlar alabiliyorlar?"
Bilim ve teknoloji ilerledikçe insanların gerçeği daha kolay bulacakları, uygarlığın temel aksiyomlarından birisiydi. Ne var ki, hep öyle olmuyor, gerçeği ve hakikati bulmak daha da zorlaşabiliyor Bağnazlığın, ırkçılığın, nefretin ve dinsel hurafelerin egemen olduğu yeni bir Orta Çağ'a mı geldik? Uzun kitaplara, uzun makalelere zaman yok! Okurken sıçraya atlaya okunuyor. Büyük bir olasılıkla o sırada başka bir şey daha yapılıyor. Okuma süreci gelen mesajlarla, uyarılarla, şunla bunla sık sık kesiliyor. İnternette 300 sayfalık kitapları beş sayfada özetleyen uygulamalar rağbette. Böylece kitap okumuş oluyormuşsunuz!
40,933
# Sosyal psikolojinin belirlediği seçim: Büyük krize ve depreme rağmen niçin böyle oldu? ## Özet Enformasyon sellerinin insanları serseme çevirdiği elektronik ve dijital iletişim çağında yalnızca bizde değil, dünyanın pek çok yerinde şöyle yakınmalar duyuyoruz. "Nasıl oluyor da insanlar bu kadar ters tercihler yapabiliyorlar? Somut olgular karşılarında apaçık dururken onları görmezden gelebiliyor, kendi çıkarlarına taban tabana zıt kararlar alabiliyorlar?" ## İçerik Bilim ve teknoloji ilerledikçe insanların gerçeği daha kolay bulacakları, uygarlığın temel aksiyomlarından birisiydi. Ne var ki, hep öyle olmuyor, gerçeği ve hakikati bulmak daha da zorlaşabiliyor Bağnazlığın, ırkçılığın, nefretin ve dinsel hurafelerin egemen olduğu yeni bir Orta Çağ'a mı geldik? Uzun kitaplara, uzun makalelere zaman yok! Okurken sıçraya atlaya okunuyor. Büyük bir olasılıkla o sırada başka bir şey daha yapılıyor. Okuma süreci gelen mesajlarla, uyarılarla, şunla bunla sık sık kesiliyor. İnternette 300 sayfalık kitapları beş sayfada özetleyen uygulamalar rağbette. Böylece kitap okumuş oluyormuşsunuz!
892804
haber
CHP PM Üyesi Müslim Sarı: Kurucu görevimizi yeniden oynamalıyız; ittifaklar bizi siyasetsizleştirme alanına çekiyor, daha sol, daha kamucu bir siyaset şart
null
AKP iktidarının siyaseti krizle yönetme halinin ‘olağanlaştığı’nın tartışıldığı bir süreçte, muhalefetin ana damarı CHP’nin olağanüstü yanıt vermediği/vermeyeceği iddiası, partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleriyle gerekçelendirilmişti: "Dünya ekonomisinde 17'nci sıradaydık, şimdi 19'uncu sıraya geriledik. Bu tablo ortadayken ve bu tablo doğrudan doğruya mutfağa yansımışken Erdoğan'ın gidici olması için özel bir çaba harcamaya gerek yok, çünkü kendi sonunu kendisi hazırlayan lider konumunda." CHP’nin olağan hali 37’inci Olağan Kurultayı’na da yansıyor. 1200 delegenin kaçta kaçının Kılıçdaroğlu için oy kullanacağı net olmasa da başkanlık için olağanüstü bir durum olmayacak. "Gelecek İçin Biz" grubundan eski başsavcı İlhan Cihaner, eski CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Prof. Tolga Yarman genel başkanlığa aday olsalar da kurultayda sürpriz bir sonuç beklenmiyor. Siyasetin olağanüstü hâline devletin kurucu partisi CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda vereceği yanıt kendisini liderlikten çok partinin yönetim kademelerindeki değişiklikle gösterecek. Zira Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu partinin mutfakları. Parti siyasetini pişirecekler, asıl belirleyici olacak. Yani CHP’nin siyasetinin nereye gideceğinin işaretini bu listeler gösterecek. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun anahtar liste hazırlama hakkı var. O anahtar listenin parti tabanını ne kadar yansıtacağı son kurultayda ortaya çıkacak. Son kurultayda bir ilk de yaşanacak. Son tüzük değişikliğiyle Parti Meclisi (PM) üyeliği için adaylık şartları değiştirildi. Cinsiyet (yüzde 33) ve gençlik (yüzde 20) kotaları çıkarıldığında; 60 kişilik PM’ye sadece 28 kişi seçilebilecek. Cinsiyet kotasına göre 20 üye kadınlardan, gençlik kotasına göre 12 üye gençlerden oluşacak. Yeni düzenlemeyle, PM üyeliğine aday olmak için, en az 10 kurultay delegesinin veya Genel Başkan’ın yazılı önerisi şartı gerekiyor. PM’ye Bilim, Kültür, Sanat Platformu’ndan seçilecek üyelikler için de adaylık başvurusu yapılamayacak. 60 Kişilik PM’den 8 kişilik Bilim, Kültür, Sanat Platformu’ndan seçilecek üyelikler çıkarıldığında geriye 52 PM üyeliği kalacak. CHP’nin internet sitesinde PM üyeliğine adaylıkların alınması vitrin olarak kalmazsa parti içi demokrasi için önemli bir adım. Mevcut Parti Meclisi 60 kişiden oluşuyor. Kurultaya saatler kala T24’e konuşan Parti Meclis üyesi Müslim Sarı, bu kurultayın tarihi bir önemde olduğunun altını çiziyor. ‘İktidar Kurultayı’ olarak nitelenen kurultay erken ya da değil gelecek seçimde ittifakların iktidarına bir atıf içerse de Müslim Sarı "ittifak fetişizminin CHP için bir risk olduğunu" söylüyor: "İttifakları kaygan zeminlerdir ve seçim zamanlarının konusudur. Bu o zaman değerlendirilmelidir. Asıl olan CHP’nin oylarını ne kadar artırdığıdır. CHP kendi siyasetiyle iktidar olmaya çalışmalıdır. Birinci motivasyonu bu olmalıdır. Millet İttifakı’nı öncelemek yerine CHP kendi iktidarını öncelemelidir. Kendi öz değerleriyle iktidarı hedeflemelidir. İttifaklar siyaseti ile siyasal çizgilerimizi flulaştırıyoruz. Bu bizi siyasetsizleştirme alanına çekiyor. Buna parti içinde ciddi itirazlar var. CHP daha sola kaymalı. İttifakları gözetilerek PM oluşturulursa bu stratejik hatadır." Müslim Sarı’ya göre kurultay CHP için tarihi bir dönemeç. Zira pandemi sonrası ortaya çıkan toplumsal itirazlar siyasal partileri de bir kavşağa getirdi. Bu dönemeçte partinin yönünün nereye doğru olduğunun temel göstergesini, Türkiye’nin yakıcı ihtiyaçlarının temsiliyetinin Parti Meclisi tablosundaki ağırlığı oluşturacak. CHP örgütü için genel başkanlık tartışması olmadığını ifade eden Sarı, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Türkiye’de ve dünyada olağanüstü koşullar var. Kurultaya giderken pandemi sonrası nasıl bir dünyanın şekilleneceğine ilişkin değerlendirmeler, tartışmalar yapmamız gerekiyordu. AKP dönemi kapanırken Cumhuriyet’i yeniden inşa edecek bir tartışmayı yürütmemiz lazımdı. Yeni kuşaklarla nasıl ilişki kurulacağı konusunda strateji oluşturmamız gerekiyordu. Kurultaya giderken pandemi koşulları gerekçesiyle bunları yapamadık. Kemal Bey’in rap müziği ile gençlere mesaj vermesi önemli ama bir o kadar da önemli olan içerik. Parti içi ve dışı iletişimde olduğumuz bütün kesimleri de sürece katmamız gerekiyordu. Aşağıdan gelen bir tartışmayla kurultaya gitmek gerekiyordu. Bunlar yapılamadı." Geriye kalan tek şeyin liyakatli kadrolar oluşturmak olduğunu söyleyen Müslim Sarı "Yeni şeyler söylemek gerekiyor. Bunun kadrosu, genel başkanın listesi diye bakmadan kadrolar oluşturmalıyız" diyor. "Nasıl bir PM oluşturulmalı" sorumuza Müslim Sarı şöyle bir yanıt veriyor: "Partinin bütün kanatlarının olması lazım. Örgütün ortak aklının çalışması gerekiyor. Farklı fikirleri, farklı coğrafyaları yansıtması gerekiyor. Bugüne kadar 50 il dolaştım. 1000 delege ile görüştüm. Kadro yenilenmesi ihtiyacı var. Mevcut PM’nin en az yüzde 90’ının değişmesi gerekiyor. Genel Başkan’ın bu sinyali alması gerekiyor. Örgütün herkesle ilgili fikir ve kanaat sahibi olduğunu biliyorum." CHP örgütünün reform istediğini ifade eden Müslim Sarı, şöyle devam ediyor: "Topyekûn bir yenilenmeden söz ediyorum. Cumhuriyet’in 100. yılında yeni bir hikâye yaratmamız lazım. Son kurultay bunun başlangıcı olmalı. Kurultaydan çıkacak tablo bir sonuç değil bir başlangıçtır. CHP’yi değiştirecek güç kamuoyu baskısıdır. Türkiye siyasetinin bir oyun kurucuya ihtiyacı var. Delege sistemi üzerinden bunu tartışmak doğru değil. Türkiye’nin bütün çelişkilerini gören yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. 100 yıl sonra bir daha ‘yeniden’ dememiz gerekiyor. Yeniden yapılanmayı kamuoyuna anlatmak için tarihsel bir kavşaktayız. Pandemi dönemi sonrası başlayan dünyanın nereye gideceği tartışmasıyla keşişti CHP’nin son kurultayı. Cesur olmak zorundayız. Çok büyük bir dalga geliyor. Bu dalgaya hazır olan o dalgaları aşacak, hazır olmayanlar ise boğulacak. Sistemler sorgulanacak. Alternatif olmaya hazır olmak gerekiyor. Güvenlikçi otoriter sistemlerle yeni tip kamuculuğun öne çıktığı yeni sol modeller arasında bir sarkaçta CHP’nin tarihsel görevini üstlenmesi gerekiyor. Gelecek seçimde özellikle Z ve Y kuşağı seçmenin yarısı olacak. Z kuşağı ideolojik angajmanlarla çok hareket etmiyor. Özgürlük, iyi eğitim ve refah yaratan bir devlet istiyor. Yenilenme istiyor. Cumhuriyet’in 100. yılında yeni bir siyaset kurmak lazım. Daha sol bir CHP."
182,895
# CHP PM Üyesi Müslim Sarı: Kurucu görevimizi yeniden oynamalıyız; ittifaklar bizi siyasetsizleştirme alanına çekiyor, daha sol, daha kamucu bir siyaset şart AKP iktidarının siyaseti krizle yönetme halinin ‘olağanlaştığı’nın tartışıldığı bir süreçte, muhalefetin ana damarı CHP’nin olağanüstü yanıt vermediği/vermeyeceği iddiası, partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleriyle gerekçelendirilmişti: "Dünya ekonomisinde 17'nci sıradaydık, şimdi 19'uncu sıraya geriledik. Bu tablo ortadayken ve bu tablo doğrudan doğruya mutfağa yansımışken Erdoğan'ın gidici olması için özel bir çaba harcamaya gerek yok, çünkü kendi sonunu kendisi hazırlayan lider konumunda." CHP’nin olağan hali 37’inci Olağan Kurultayı’na da yansıyor. 1200 delegenin kaçta kaçının Kılıçdaroğlu için oy kullanacağı net olmasa da başkanlık için olağanüstü bir durum olmayacak. "Gelecek İçin Biz" grubundan eski başsavcı İlhan Cihaner, eski CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Prof. Tolga Yarman genel başkanlığa aday olsalar da kurultayda sürpriz bir sonuç beklenmiyor. Siyasetin olağanüstü hâline devletin kurucu partisi CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda vereceği yanıt kendisini liderlikten çok partinin yönetim kademelerindeki değişiklikle gösterecek. Zira Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu partinin mutfakları. Parti siyasetini pişirecekler, asıl belirleyici olacak. Yani CHP’nin siyasetinin nereye gideceğinin işaretini bu listeler gösterecek. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun anahtar liste hazırlama hakkı var. O anahtar listenin parti tabanını ne kadar yansıtacağı son kurultayda ortaya çıkacak. Son kurultayda bir ilk de yaşanacak. Son tüzük değişikliğiyle Parti Meclisi (PM) üyeliği için adaylık şartları değiştirildi. Cinsiyet (yüzde 33) ve gençlik (yüzde 20) kotaları çıkarıldığında; 60 kişilik PM’ye sadece 28 kişi seçilebilecek. Cinsiyet kotasına göre 20 üye kadınlardan, gençlik kotasına göre 12 üye gençlerden oluşacak. Yeni düzenlemeyle, PM üyeliğine aday olmak için, en az 10 kurultay delegesinin veya Genel Başkan’ın yazılı önerisi şartı gerekiyor. PM’ye Bilim, Kültür, Sanat Platformu’ndan seçilecek üyelikler için de adaylık başvurusu yapılamayacak. 60 Kişilik PM’den 8 kişilik Bilim, Kültür, Sanat Platformu’ndan seçilecek üyelikler çıkarıldığında geriye 52 PM üyeliği kalacak. CHP’nin internet sitesinde PM üyeliğine adaylıkların alınması vitrin olarak kalmazsa parti içi demokrasi için önemli bir adım. Mevcut Parti Meclisi 60 kişiden oluşuyor. Kurultaya saatler kala T24’e konuşan Parti Meclis üyesi Müslim Sarı, bu kurultayın tarihi bir önemde olduğunun altını çiziyor. ‘İktidar Kurultayı’ olarak nitelenen kurultay erken ya da değil gelecek seçimde ittifakların iktidarına bir atıf içerse de Müslim Sarı "ittifak fetişizminin CHP için bir risk olduğunu" söylüyor: "İttifakları kaygan zeminlerdir ve seçim zamanlarının konusudur. Bu o zaman değerlendirilmelidir. Asıl olan CHP’nin oylarını ne kadar artırdığıdır. CHP kendi siyasetiyle iktidar olmaya çalışmalıdır. Birinci motivasyonu bu olmalıdır. Millet İttifakı’nı öncelemek yerine CHP kendi iktidarını öncelemelidir. Kendi öz değerleriyle iktidarı hedeflemelidir. İttifaklar siyaseti ile siyasal çizgilerimizi flulaştırıyoruz. Bu bizi siyasetsizleştirme alanına çekiyor. Buna parti içinde ciddi itirazlar var. CHP daha sola kaymalı. İttifakları gözetilerek PM oluşturulursa bu stratejik hatadır." Müslim Sarı’ya göre kurultay CHP için tarihi bir dönemeç. Zira pandemi sonrası ortaya çıkan toplumsal itirazlar siyasal partileri de bir kavşağa getirdi. Bu dönemeçte partinin yönünün nereye doğru olduğunun temel göstergesini, Türkiye’nin yakıcı ihtiyaçlarının temsiliyetinin Parti Meclisi tablosundaki ağırlığı oluşturacak. CHP örgütü için genel başkanlık tartışması olmadığını ifade eden Sarı, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Türkiye’de ve dünyada olağanüstü koşullar var. Kurultaya giderken pandemi sonrası nasıl bir dünyanın şekilleneceğine ilişkin değerlendirmeler, tartışmalar yapmamız gerekiyordu. AKP dönemi kapanırken Cumhuriyet’i yeniden inşa edecek bir tartışmayı yürütmemiz lazımdı. Yeni kuşaklarla nasıl ilişki kurulacağı konusunda strateji oluşturmamız gerekiyordu. Kurultaya giderken pandemi koşulları gerekçesiyle bunları yapamadık. Kemal Bey’in rap müziği ile gençlere mesaj vermesi önemli ama bir o kadar da önemli olan içerik. Parti içi ve dışı iletişimde olduğumuz bütün kesimleri de sürece katmamız gerekiyordu. Aşağıdan gelen bir tartışmayla kurultaya gitmek gerekiyordu. Bunlar yapılamadı." Geriye kalan tek şeyin liyakatli kadrolar oluşturmak olduğunu söyleyen Müslim Sarı "Yeni şeyler söylemek gerekiyor. Bunun kadrosu, genel başkanın listesi diye bakmadan kadrolar oluşturmalıyız" diyor. "Nasıl bir PM oluşturulmalı" sorumuza Müslim Sarı şöyle bir yanıt veriyor: "Partinin bütün kanatlarının olması lazım. Örgütün ortak aklının çalışması gerekiyor. Farklı fikirleri, farklı coğrafyaları yansıtması gerekiyor. Bugüne kadar 50 il dolaştım. 1000 delege ile görüştüm. Kadro yenilenmesi ihtiyacı var. Mevcut PM’nin en az yüzde 90’ının değişmesi gerekiyor. Genel Başkan’ın bu sinyali alması gerekiyor. Örgütün herkesle ilgili fikir ve kanaat sahibi olduğunu biliyorum." CHP örgütünün reform istediğini ifade eden Müslim Sarı, şöyle devam ediyor: "Topyekûn bir yenilenmeden söz ediyorum. Cumhuriyet’in 100. yılında yeni bir hikâye yaratmamız lazım. Son kurultay bunun başlangıcı olmalı. Kurultaydan çıkacak tablo bir sonuç değil bir başlangıçtır. CHP’yi değiştirecek güç kamuoyu baskısıdır. Türkiye siyasetinin bir oyun kurucuya ihtiyacı var. Delege sistemi üzerinden bunu tartışmak doğru değil. Türkiye’nin bütün çelişkilerini gören yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. 100 yıl sonra bir daha ‘yeniden’ dememiz gerekiyor. Yeniden yapılanmayı kamuoyuna anlatmak için tarihsel bir kavşaktayız. Pandemi dönemi sonrası başlayan dünyanın nereye gideceği tartışmasıyla keşişti CHP’nin son kurultayı. Cesur olmak zorundayız. Çok büyük bir dalga geliyor. Bu dalgaya hazır olan o dalgaları aşacak, hazır olmayanlar ise boğulacak. Sistemler sorgulanacak. Alternatif olmaya hazır olmak gerekiyor. Güvenlikçi otoriter sistemlerle yeni tip kamuculuğun öne çıktığı yeni sol modeller arasında bir sarkaçta CHP’nin tarihsel görevini üstlenmesi gerekiyor. Gelecek seçimde özellikle Z ve Y kuşağı seçmenin yarısı olacak. Z kuşağı ideolojik angajmanlarla çok hareket etmiyor. Özgürlük, iyi eğitim ve refah yaratan bir devlet istiyor. Yenilenme istiyor. Cumhuriyet’in 100. yılında yeni bir siyaset kurmak lazım. Daha sol bir CHP."
900843
haber
Aydın'da bir kadın ve iki çocuğundan 13 gündür haber alınamıyor
Aydın'da bir kadın ve iki çocuğundan 13 gündür haber alınamıyor
Aydın'ın Efeler ilçesinde, 2 çocuğunu da yanına alarak ortadan kaybolan Filipinli Maria Danica Özcan'dan (32), 13 gündür haber alınamıyor. Çocukların amcası Çağlar Özcan (24), "Görenler bize ve polise haber versin. Hayatlarından endişe ediyoruz" dedi. Filipinli Maria Danica, 5 yıl önce turist olarak geldiği Türkiye'de, ayakkabı satış mağazasında çalışan Hilmi Özcan (26) ile evlendi. Çiftin, Cihan Ada Özcan (4) ve Deniz Zeynep Özcan (2) isminde 2 çocukları oldu. Hilmi Özcan, 3 yıl önce tutuklanarak, cezaevine koyuldu. Maria Danica Özcan da 2 çocuğu ile birlikte Özcan ailesinin yanına yerleşti. 21 Ağustos Cuma günü Maria Danica Özcan, 2 çocuğunu da yanına alarak, bir yakınlarına gideceğini söyleyip, evden çıktı. Ancak anne ve çocukları geri dönmedi. Çocukların amcası Çağlar Özcan, "Her yere baktık ama bulamadık. Polise kayıp başvurusunda bulunduk. Bulunması için herkesten yardım istiyoruz. Gören ve duyanlar insaniyet namına bize ve polise haber versin. Hayatlarından endişe ediyoruz" dedi. (DHA)
21,547
# Aydın'da bir kadın ve iki çocuğundan 13 gündür haber alınamıyor ## Özet Aydın'da bir kadın ve iki çocuğundan 13 gündür haber alınamıyor ## İçerik Aydın'ın Efeler ilçesinde, 2 çocuğunu da yanına alarak ortadan kaybolan Filipinli Maria Danica Özcan'dan (32), 13 gündür haber alınamıyor. Çocukların amcası Çağlar Özcan (24), "Görenler bize ve polise haber versin. Hayatlarından endişe ediyoruz" dedi. Filipinli Maria Danica, 5 yıl önce turist olarak geldiği Türkiye'de, ayakkabı satış mağazasında çalışan Hilmi Özcan (26) ile evlendi. Çiftin, Cihan Ada Özcan (4) ve Deniz Zeynep Özcan (2) isminde 2 çocukları oldu. Hilmi Özcan, 3 yıl önce tutuklanarak, cezaevine koyuldu. Maria Danica Özcan da 2 çocuğu ile birlikte Özcan ailesinin yanına yerleşti. 21 Ağustos Cuma günü Maria Danica Özcan, 2 çocuğunu da yanına alarak, bir yakınlarına gideceğini söyleyip, evden çıktı. Ancak anne ve çocukları geri dönmedi. Çocukların amcası Çağlar Özcan, "Her yere baktık ama bulamadık. Polise kayıp başvurusunda bulunduk. Bulunması için herkesten yardım istiyoruz. Gören ve duyanlar insaniyet namına bize ve polise haber versin. Hayatlarından endişe ediyoruz" dedi. (DHA)
286765
haber
Davutoğlu'nun müşavirleri de milletvekili adayı
Başbakan Davutoğlu'nun en yakınında bulunan 5 başmüşavir de milletvekili aday adayı olmak için istifa etti
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başmüşavirleri Ali Sarıkaya, Ertan Aydın, Taha Özhan, Vedat Bilgin ve Emine Nur Günay AKP'den aday adayı olmak için kamu görevlerinden istifa etti. Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan'ın da danışmanlığını yapan Ertan Aydın, Davutoğlu başbakan olduğunda Erdoğan ekibinden kalan tek isimdi. Ali Sarıkaya ise Davutoğlu'na en yakın isimlerden biri. Davutoğlu'nun dışişleri bakanlığından bu yana birlikte çalışıyorlar. Taha Özhan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) direktörlüğünü yürüten Taha Özhan, Davutoğlu'nun başbakan olması ile görevinden ayrılıp danışmanlığa başlamıştı. Davutoğlu'nun danışmanlığını yürüten Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Vedat Bilgin ve ekonomi baş danışmanı, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Emine Nur Günay da AK Parti'den aday adayı olmak için kamu görevlerinden istifa etti. Sağlık danışmanı da istifa etti Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sağlık danışmanı Celil Göçer de Başbakanlık Sağlık Koordinatörlüğü görevinden AK Parti'den milletvekilliği aday adaylığı için istifa ettiğini açıkladı. 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinde AK Parti Tokat Milletvekili adayı olan Göçer 2015 Ocak ayında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör kadrosuna atandı. Profesor Doktor Celil Göçer'in ulusal ve uluslarası arası bilimsel dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırma ve makalesi bulunuyor. Furkan Doğan'ın babası, Yazıcıoğlu'nun yeğeni AKP'den aday adayı olmak için istifa eden isimler arasında, Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan da var. Doğan Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde görevliydi. 2009'da helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun yeğeni ve aynı zamanda damadı olan Mustafa Afşin Yazıcıoğlu da aday adayı. Galatasaray Üniversitesi Rektörü Ethem Tolga ve Tunceli Üniversitesi Rektörü Durmuş Boztuğ da AKP saflarında seçime girmek için istifa ettiler. AKP'den adaş adayı olacak bir başka isim de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiyken başörtüsü nedeniyle okuldan atılan ve AİHM'de dava açan Leyla Şahin. (AA)
200,134
# Davutoğlu'nun müşavirleri de milletvekili adayı ## Özet Başbakan Davutoğlu'nun en yakınında bulunan 5 başmüşavir de milletvekili aday adayı olmak için istifa etti ## İçerik Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başmüşavirleri Ali Sarıkaya, Ertan Aydın, Taha Özhan, Vedat Bilgin ve Emine Nur Günay AKP'den aday adayı olmak için kamu görevlerinden istifa etti. Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan'ın da danışmanlığını yapan Ertan Aydın, Davutoğlu başbakan olduğunda Erdoğan ekibinden kalan tek isimdi. Ali Sarıkaya ise Davutoğlu'na en yakın isimlerden biri. Davutoğlu'nun dışişleri bakanlığından bu yana birlikte çalışıyorlar. Taha Özhan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) direktörlüğünü yürüten Taha Özhan, Davutoğlu'nun başbakan olması ile görevinden ayrılıp danışmanlığa başlamıştı. Davutoğlu'nun danışmanlığını yürüten Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Vedat Bilgin ve ekonomi baş danışmanı, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Emine Nur Günay da AK Parti'den aday adayı olmak için kamu görevlerinden istifa etti. Sağlık danışmanı da istifa etti Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sağlık danışmanı Celil Göçer de Başbakanlık Sağlık Koordinatörlüğü görevinden AK Parti'den milletvekilliği aday adaylığı için istifa ettiğini açıkladı. 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinde AK Parti Tokat Milletvekili adayı olan Göçer 2015 Ocak ayında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör kadrosuna atandı. Profesor Doktor Celil Göçer'in ulusal ve uluslarası arası bilimsel dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırma ve makalesi bulunuyor. Furkan Doğan'ın babası, Yazıcıoğlu'nun yeğeni AKP'den aday adayı olmak için istifa eden isimler arasında, Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan da var. Doğan Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde görevliydi. 2009'da helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun yeğeni ve aynı zamanda damadı olan Mustafa Afşin Yazıcıoğlu da aday adayı. Galatasaray Üniversitesi Rektörü Ethem Tolga ve Tunceli Üniversitesi Rektörü Durmuş Boztuğ da AKP saflarında seçime girmek için istifa ettiler. AKP'den adaş adayı olacak bir başka isim de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiyken başörtüsü nedeniyle okuldan atılan ve AİHM'de dava açan Leyla Şahin. (AA)
482660
haber
DHA İSTANBUL - LASTİK ÜRETEN İŞ YERİNDEKİ YANGIN KORKUTTU
* ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı
* ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı 05 Kasım 2017 07:25 * ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Alevler, bitişiğindeki dükkana da sıçrarken, alev alev yanan iki dükkan itfaiye ekipleri tarafından güçlükle söndürüldü. Halkalı İstasyon Mahallesi, Yarımburgaz Caddesi üzerinde bulunan lastikçi dükkanında saat 03.00 sıralarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangın kısa sürede büyürken, alevler bitişiğinde bulunan elektrikçi dükkanına da sıçradı. Alevleri gören vatandaşlar durumu polis ve itfaiye ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine Sefaköy, Kocasinan ve Başakşehir'den itfaiye ekipleri sevk edildi. Alev alev yanan dükkanı söndürmeye çalışan itfaiye ekipleri, yangına müdahale etmekte güçlük çekti. Müdahale sırasında itfaiye araçlarının suyu yetersiz kalınca olay yerine takviye ekipler sevk edildi. Bu sırada dükkan sahibi ise itfaiye ekiplerine tepki gösterdi. 1 SAATLİK ÇALIŞMA Yangın, itfaiye ekiplerinin yaklaşık 1 saat süren çalışmaları sonucu söndürüldü. Yangın nedeniyle lastikçi dükkanı ve bitişiğindeki elektrikçi dükkanı kullanılamaz hale gelirken, yangının çıkış nedeni araştırılıyor. Görüntü Dökümü --------------------------------- -Dükkanın alev alev yanması -Dumanların yükselmesi -Otomobil lastikleri -İtfaiye ve Polis ekipleri -Yangını izleyen vatandaşlar -İtfaiye erlerinin yangına müdahalesi -Dükkanlardan görüntü -Sağlık ekipleri -Vatandaşla röp. -Genel ve detaylar
227,675
# DHA İSTANBUL - LASTİK ÜRETEN İŞ YERİNDEKİ YANGIN KORKUTTU ## Özet * ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı ## İçerik * ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı 05 Kasım 2017 07:25 * ALEVLER ELEKTRİKÇİ DÜKKANINA DA SIÇRADI Haber-Kamera: Hakan KAYA-Ali Kerem BENGİ / İSTANBUL DHA KÜÇÜKÇEKMECE'de bir lastikçi dükkanında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Alevler, bitişiğindeki dükkana da sıçrarken, alev alev yanan iki dükkan itfaiye ekipleri tarafından güçlükle söndürüldü. Halkalı İstasyon Mahallesi, Yarımburgaz Caddesi üzerinde bulunan lastikçi dükkanında saat 03.00 sıralarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangın kısa sürede büyürken, alevler bitişiğinde bulunan elektrikçi dükkanına da sıçradı. Alevleri gören vatandaşlar durumu polis ve itfaiye ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine Sefaköy, Kocasinan ve Başakşehir'den itfaiye ekipleri sevk edildi. Alev alev yanan dükkanı söndürmeye çalışan itfaiye ekipleri, yangına müdahale etmekte güçlük çekti. Müdahale sırasında itfaiye araçlarının suyu yetersiz kalınca olay yerine takviye ekipler sevk edildi. Bu sırada dükkan sahibi ise itfaiye ekiplerine tepki gösterdi. 1 SAATLİK ÇALIŞMA Yangın, itfaiye ekiplerinin yaklaşık 1 saat süren çalışmaları sonucu söndürüldü. Yangın nedeniyle lastikçi dükkanı ve bitişiğindeki elektrikçi dükkanı kullanılamaz hale gelirken, yangının çıkış nedeni araştırılıyor. Görüntü Dökümü --------------------------------- -Dükkanın alev alev yanması -Dumanların yükselmesi -Otomobil lastikleri -İtfaiye ve Polis ekipleri -Yangını izleyen vatandaşlar -İtfaiye erlerinin yangına müdahalesi -Dükkanlardan görüntü -Sağlık ekipleri -Vatandaşla röp. -Genel ve detaylar
563269
haber
Efsanevi Aygır Gölü turizme kazandırılacak
Bedir ALTUNOK/KARS, (DHA) - KARS'ın Susuz ilçesindeki Aygır Gölü'nün turizme kazandırılması için Belediye Başkanı Murat Uray, kolları sıvadı
19 Şubat 2018 15:31 . Gölden gelen at kişnemesi sesi ve aygırın 10 yılda bir gölde görüldüğü efsanesinden adını alan göl, volkanik kayaçlar üzerinde oluşmuş lav set gölü özelliği taşıyor. Başkan Uray, yerli- yabancı turistleri gölü görmeye davet ederek, "Gölümüzü turizme kazandıracağız" dedi. Aygır Gölü, Kars merkeze 20, Susuz ilçesine ise 10 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kars- Göle yolu üzerinde, Susuz ilçesinin batısında yer alan tatlı su gölü Aygır’ın isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmiyor. Gölden at kişnemesi seslerinin geldiği ve eski zamanlarda aygırın sudan çıkıp, görüldüğü rivayet edilirken, gölün de ismini bu efsaneden aldığı belirtiliyor. Aygır Gölü, 50 kilometre uzaklıkta bulunan Çalı Gölü gibi volkanik kayalar üzerinde oluşmuş lav set gölü olma özelliği taşıyor. Zemininde tatlı su kaynakları bulunan gölde, bahar aylarında eriyen karlarla su hacmi yükseliyor. Su potansiyeli oldukça yüksek olan göl, önemli doğa alanları arasında yer alıyor. Çevresinde platoların bulunduğu Aygır Gölü, aynı zamanda kadife ördeğin de üreme alanı olarak biliniyor. Zengin balık potansiyeline sahip gölün çevresinde dik tepeler bulunuyor. Gölün derinliğinin kıyıdan itibaren hızla artması nedeniyle yamaçlarındaki bitki çeşitliliği fazla olmuyor. Yer yer saz ve hasır otu grupları görülse de çevresindeki sulak alan ekosistemi zayıf gölde, yüksek dağ çayırları ön plana çıkıyor. Bu durum ise alandaki kuş ve bitki çeşitliliğini etkiliyor. AYGIR GÖLÜ, KIŞ FESTİVALİNE HAZIRLANIYOR Susuz Belediye Başkanı Murat Uray, alanı 2 bin 941, denizden yüksekliği ise 2 bin 300 metrekare olan volkanik set gölü Aygır'ın kent merkezine yakınlığına dikkat çekti. Uray, yerli- yabancı turistlerin uğrak noktası haline getirmeyi planladıkları gölün turizme kazandırılmasının önemine değindi. Yaz aylarında festivallerin yapıldığı ve piknik alanı olarak da kullanılan gölde, balıkçıların tekneleriyle avlandıklarını anlatan Uray, kışın atlı kızak ve buzda balık gibi birçok etkinlik yapmayı planladıklarını anlattı. Başkan Uray, şöyle konuştu: "Aygır Gölü, birçok imkanı sunmakta. Kars’a yakınlığı, Kars- Göle kara yolu üzerinde olması, araç parkına müsait olması gibi birçok kolaylığı sağlayan gölün tanınmasını istiyoruz. Belediye ve kaymakamlık olarak üzerimize düşenin fazlasını yapacağız. Turistlerimizi gölümüzü görmeye bekliyoruz. Aygır Gölü, kendi kaynağından oluşmaktadır ve suyu da içebilmekte. Çok çeşitli balıkları da bu suda bulunmakta. Kış aylarında buzu kırıp, balık tutabiliyoruz. Bu göl, ova şeklini andırıyor ve Çıldır Gölü'nden daha yüksek seviyede buz tutuyor. Kış şartlarında bir festival hazırlığımız var. Buz üzerinde çeşitli etkinlikler yapacağız. Gölün suyu yer altından çıkan kendi kaynağından oluşuyor. Suyu ne azalıyor ne çoğalıyor. Göle yakın Gölbaşı köyü de adını gölden alıyor. Göle yolu üzerinde Kars’a en yakın bir bölgede bulunuyor. Bu gölün hızlı şekilde turizme kazandırılması gerek. Bu gölün tanıtılması ilçemize de katkı sağlayacaktır. Göl, şu an tamamen buz tutmuş, Teknelerimizde göl üzerinde duruyor. Burada etkinliklerimiz daha iyi olacaktır. Zamanla da yarışmaya gerek kalmıyor; çünkü Kars’a çok yakın. Doğa güzelliği de çok etkili. Eskiden gelen bir efsane var. İlkbahar aylarında 10 yılda bir aygırın görüldüğü söyleniyordu. Geçmişten günümüze kadar bu söylenti geldi. Göl, bu nedenle Aygır Gölü ismini almıştır. Gece saatlerinde de at kişnemesi sesi duyuyorlarmış."
201,252
# Efsanevi Aygır Gölü turizme kazandırılacak ## Özet Bedir ALTUNOK/KARS, (DHA) - KARS'ın Susuz ilçesindeki Aygır Gölü'nün turizme kazandırılması için Belediye Başkanı Murat Uray, kolları sıvadı ## İçerik 19 Şubat 2018 15:31 . Gölden gelen at kişnemesi sesi ve aygırın 10 yılda bir gölde görüldüğü efsanesinden adını alan göl, volkanik kayaçlar üzerinde oluşmuş lav set gölü özelliği taşıyor. Başkan Uray, yerli- yabancı turistleri gölü görmeye davet ederek, "Gölümüzü turizme kazandıracağız" dedi. Aygır Gölü, Kars merkeze 20, Susuz ilçesine ise 10 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kars- Göle yolu üzerinde, Susuz ilçesinin batısında yer alan tatlı su gölü Aygır’ın isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmiyor. Gölden at kişnemesi seslerinin geldiği ve eski zamanlarda aygırın sudan çıkıp, görüldüğü rivayet edilirken, gölün de ismini bu efsaneden aldığı belirtiliyor. Aygır Gölü, 50 kilometre uzaklıkta bulunan Çalı Gölü gibi volkanik kayalar üzerinde oluşmuş lav set gölü olma özelliği taşıyor. Zemininde tatlı su kaynakları bulunan gölde, bahar aylarında eriyen karlarla su hacmi yükseliyor. Su potansiyeli oldukça yüksek olan göl, önemli doğa alanları arasında yer alıyor. Çevresinde platoların bulunduğu Aygır Gölü, aynı zamanda kadife ördeğin de üreme alanı olarak biliniyor. Zengin balık potansiyeline sahip gölün çevresinde dik tepeler bulunuyor. Gölün derinliğinin kıyıdan itibaren hızla artması nedeniyle yamaçlarındaki bitki çeşitliliği fazla olmuyor. Yer yer saz ve hasır otu grupları görülse de çevresindeki sulak alan ekosistemi zayıf gölde, yüksek dağ çayırları ön plana çıkıyor. Bu durum ise alandaki kuş ve bitki çeşitliliğini etkiliyor. AYGIR GÖLÜ, KIŞ FESTİVALİNE HAZIRLANIYOR Susuz Belediye Başkanı Murat Uray, alanı 2 bin 941, denizden yüksekliği ise 2 bin 300 metrekare olan volkanik set gölü Aygır'ın kent merkezine yakınlığına dikkat çekti. Uray, yerli- yabancı turistlerin uğrak noktası haline getirmeyi planladıkları gölün turizme kazandırılmasının önemine değindi. Yaz aylarında festivallerin yapıldığı ve piknik alanı olarak da kullanılan gölde, balıkçıların tekneleriyle avlandıklarını anlatan Uray, kışın atlı kızak ve buzda balık gibi birçok etkinlik yapmayı planladıklarını anlattı. Başkan Uray, şöyle konuştu: "Aygır Gölü, birçok imkanı sunmakta. Kars’a yakınlığı, Kars- Göle kara yolu üzerinde olması, araç parkına müsait olması gibi birçok kolaylığı sağlayan gölün tanınmasını istiyoruz. Belediye ve kaymakamlık olarak üzerimize düşenin fazlasını yapacağız. Turistlerimizi gölümüzü görmeye bekliyoruz. Aygır Gölü, kendi kaynağından oluşmaktadır ve suyu da içebilmekte. Çok çeşitli balıkları da bu suda bulunmakta. Kış aylarında buzu kırıp, balık tutabiliyoruz. Bu göl, ova şeklini andırıyor ve Çıldır Gölü'nden daha yüksek seviyede buz tutuyor. Kış şartlarında bir festival hazırlığımız var. Buz üzerinde çeşitli etkinlikler yapacağız. Gölün suyu yer altından çıkan kendi kaynağından oluşuyor. Suyu ne azalıyor ne çoğalıyor. Göle yakın Gölbaşı köyü de adını gölden alıyor. Göle yolu üzerinde Kars’a en yakın bir bölgede bulunuyor. Bu gölün hızlı şekilde turizme kazandırılması gerek. Bu gölün tanıtılması ilçemize de katkı sağlayacaktır. Göl, şu an tamamen buz tutmuş, Teknelerimizde göl üzerinde duruyor. Burada etkinliklerimiz daha iyi olacaktır. Zamanla da yarışmaya gerek kalmıyor; çünkü Kars’a çok yakın. Doğa güzelliği de çok etkili. Eskiden gelen bir efsane var. İlkbahar aylarında 10 yılda bir aygırın görüldüğü söyleniyordu. Geçmişten günümüze kadar bu söylenti geldi. Göl, bu nedenle Aygır Gölü ismini almıştır. Gece saatlerinde de at kişnemesi sesi duyuyorlarmış."
12567
haber
Devler gollerle döndüler!.
Şampiyonlar Ligi'de heyecan önceki akşam oynanan sekiz maçla devam etti.
Avrupa Şampiyonlar Ligi'de heyecan dün akşam oynanan sekiz maçla devam etti. Temsilcimiz Fenerbahçe'nin de yer aldığı G grubunda yer alan Porto sahasında Dinamo Kiev ağırlarken, E Grubu, F Grubu ve H Grubu'nda da 3. maçlar tamamlanmış oldu. Fenerbahçe'nin Arsenal'i konuk ettiği gecede toplam 8 maç vardı. Şampiyonlar Ligi heyecanı İstanbul'da olduğu gibi Manchester'da, Münih'de, Porto'da, Bükreş'te de futbolseverlerin Salı gecesini renklendirdi. 'Devler Ligi' nde günün en dikkat çekici maçında Juventus, İspanyol ekibi Real Madrid'i İtalya'da 2-1 mağlup etti. Seyircisi önünde karşılaşmaya çok hızlı başlayan Juventus, 5. dakikada Del Piero'nun attığı golle 1-0 öne geçti. İlk yarıda başka gol olmazken, 49. dakikada Amauri'nin topu Real Madrid ağlarına yollamasıyla ev sahibi ekip farkı 2'ye çıkarttı. Bu dakikadan sonra daha fazla ileri çıkan Real Madrid, 66. dakikada Hollandalı yıldızı Rud Van Nistelrooy'un kaydettiği golle skoru 2-1'e getirerek farkı 1'e indirdi. Kalan dakikalarda başka gol olmadı ve sahadan 2-1 galip ayrılan İtalyan ekibi puanını 7'ye yükselterek H Grubu'nda liderliğine oturdu. Milli Futbolcu Nihat Kahveci'nin takımı Villarreal sahasında Aalborg BK'yı 6-3'lük skorla geçereken, E Grubu'nun diğer maçında Manchester United evinde Celtic'i 3-0 yendi. F Grubu'nda Bayern Münih sahasında İtalyan ekibi Fiorentina'yı 3-0 mağlup ederken, Lyon da Steaua Bükreş'i deplasmanda 5-3'lük sonuçla geçti.
292,298
# Devler gollerle döndüler!. ## Özet Şampiyonlar Ligi'de heyecan önceki akşam oynanan sekiz maçla devam etti. ## İçerik Avrupa Şampiyonlar Ligi'de heyecan dün akşam oynanan sekiz maçla devam etti. Temsilcimiz Fenerbahçe'nin de yer aldığı G grubunda yer alan Porto sahasında Dinamo Kiev ağırlarken, E Grubu, F Grubu ve H Grubu'nda da 3. maçlar tamamlanmış oldu. Fenerbahçe'nin Arsenal'i konuk ettiği gecede toplam 8 maç vardı. Şampiyonlar Ligi heyecanı İstanbul'da olduğu gibi Manchester'da, Münih'de, Porto'da, Bükreş'te de futbolseverlerin Salı gecesini renklendirdi. 'Devler Ligi' nde günün en dikkat çekici maçında Juventus, İspanyol ekibi Real Madrid'i İtalya'da 2-1 mağlup etti. Seyircisi önünde karşılaşmaya çok hızlı başlayan Juventus, 5. dakikada Del Piero'nun attığı golle 1-0 öne geçti. İlk yarıda başka gol olmazken, 49. dakikada Amauri'nin topu Real Madrid ağlarına yollamasıyla ev sahibi ekip farkı 2'ye çıkarttı. Bu dakikadan sonra daha fazla ileri çıkan Real Madrid, 66. dakikada Hollandalı yıldızı Rud Van Nistelrooy'un kaydettiği golle skoru 2-1'e getirerek farkı 1'e indirdi. Kalan dakikalarda başka gol olmadı ve sahadan 2-1 galip ayrılan İtalyan ekibi puanını 7'ye yükselterek H Grubu'nda liderliğine oturdu. Milli Futbolcu Nihat Kahveci'nin takımı Villarreal sahasında Aalborg BK'yı 6-3'lük skorla geçereken, E Grubu'nun diğer maçında Manchester United evinde Celtic'i 3-0 yendi. F Grubu'nda Bayern Münih sahasında İtalyan ekibi Fiorentina'yı 3-0 mağlup ederken, Lyon da Steaua Bükreş'i deplasmanda 5-3'lük sonuçla geçti.
103352
haber
Eski TKP'li Hamzaoğlu 'kitap taşıdığı' için tutuklanmış
Avukat Rasim Öz: Devrimci Karargâh’ta tutuklanan eski TKP’li Hamzaoğlu masum. Örgüt lideri olduğu öne sürülen kişiye ait kitabı taşıması için ben verdim.
06 Ekim 2010 03:00 T24 - Avukat Rasim Öz: Devrimci Karargâh’ta tutuklanan eski TKP’li Hamzaoğlu masum. Örgüt lideri olduğu öne sürülen kişiye ait kitapta parmak izi var. Kitabı taşıması için ben verdim. Taraf gazetesinin haberine göre; DİSK’te uzun süre görev yapan TKP’nin eski tüfeklerinden 70 yaşındaki Kemal Hamzaoğlu, Devrimci Karargâh operasyonu kapsamında tutuklandı. Hamzaoğlu’nun bir yıl önce Bostancı’da meydana gelen çatışma ile adını duyuran Devrimci Karargâh operasyonunda örgüt lideri olduğu iddiası ile tutuklanan Ulaş Erdoğan’ın evindeki bir kitapta bulunan parmak izi nedeniyle tutuklandığı belirtilirken, Avukat Rasim Öz "O kitabı ben verdim. Kemal’in bir alakası yok" dedi. Eski bir sendikacı olan Kemal Hamzaoğlu, Hanefi Avcı’nın tutuklanması ile tekrar gündeme gelen Devrimci Karargâh örgütüne yönelik iki hafta önceki son operasyonda Kozyatağı’ndaki evinde gözaltına alındı. İddialara göre Kemal Hamzaoğlu’nun parmak izi, bir yıl kadar önce örgüt lideri olduğu iddiası tutuklanan Ulaş Erdoğan’ın evindeki bir kitapta bulunmuştu. Bir yıl aradan sonra tutuklanarak gözaltına alınan Kemal Hamzaoğlu’nun arkadaşı Avukat Rasim Öz ise parmak izi bulunduğu iddia edilen kitabı Ulaş Erdoğan’a kendisinin verdiğini söyledi. Avukat Öz de izlenmiş Bir yıl kadar önce Ulaş Erdoğan’ın evine giderek kendisinin yazdığı bir kitabı hediye ettiğini belirten Öz, "Kemal’in yanımda bulunması tamamen tesadüf. Çocuğa vereceğim kitabı Kemal taşıdı. Parmak izi de ona ait çıktı" dedi. 12 Eylül sonrasında açılan DİSK, Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Barış Derneği gibi ünlü davaların avukatlığını yapan Rasim Öz, eski arkadaşı Kemal Hamzaoğlu ile birlikte haklarında dinleme ve izleme kararı çıkartıldığını aktarıyor. "Bizi altı ay boyunca izlemişler ve dinlemişler. Ya bizim ne ilişkimiz var Devrimci Karargah ile. Hele Kemal’in hiç alakası yok. O çocuğu ben tanıyorum. Bütün suçu o gün yanımda olmak" diyen Öz, "Aslında beni almaları lazımdı" diye konuştu. 12 Eylül’de dahi tutuklanmadı Hamzaoğlu’nun kızı Arzu Hamzaoğlu, babasının gözaltına alınma gerekçesini duyduklarında şaşkınlık içinde kaldıklarını belirterek, "Babam 70 yaşında, hayatının hiçbir döneminde siyasi olarak gözaltına alınmamış eski bir sendikacıdır. 12 Eylül’de sendikası kapatıldığında dahi gözaltına alınmadı" dedi. Babasının Kemal Türkler Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldığını hatırlatan Arzu Hamzaoğlu, şöyle devam etti: "Gönüllü olarak vakfın muhasebesini tuttu. Bu camiada olmaktan gurur duyardı. Babam eski tüfek sayılır. Eski TKP’ye sempati duyardı ama bir defa bile politik olarak gözaltına alınmadı. Şimdi yetmişinde çeşitli rahatsızlıkları olan bir insanın böyle tutuklanması hepimizi şoke etti."
18,280
# Eski TKP'li Hamzaoğlu 'kitap taşıdığı' için tutuklanmış ## Özet Avukat Rasim Öz: Devrimci Karargâh’ta tutuklanan eski TKP’li Hamzaoğlu masum. Örgüt lideri olduğu öne sürülen kişiye ait kitabı taşıması için ben verdim. ## İçerik 06 Ekim 2010 03:00 T24 - Avukat Rasim Öz: Devrimci Karargâh’ta tutuklanan eski TKP’li Hamzaoğlu masum. Örgüt lideri olduğu öne sürülen kişiye ait kitapta parmak izi var. Kitabı taşıması için ben verdim. Taraf gazetesinin haberine göre; DİSK’te uzun süre görev yapan TKP’nin eski tüfeklerinden 70 yaşındaki Kemal Hamzaoğlu, Devrimci Karargâh operasyonu kapsamında tutuklandı. Hamzaoğlu’nun bir yıl önce Bostancı’da meydana gelen çatışma ile adını duyuran Devrimci Karargâh operasyonunda örgüt lideri olduğu iddiası ile tutuklanan Ulaş Erdoğan’ın evindeki bir kitapta bulunan parmak izi nedeniyle tutuklandığı belirtilirken, Avukat Rasim Öz "O kitabı ben verdim. Kemal’in bir alakası yok" dedi. Eski bir sendikacı olan Kemal Hamzaoğlu, Hanefi Avcı’nın tutuklanması ile tekrar gündeme gelen Devrimci Karargâh örgütüne yönelik iki hafta önceki son operasyonda Kozyatağı’ndaki evinde gözaltına alındı. İddialara göre Kemal Hamzaoğlu’nun parmak izi, bir yıl kadar önce örgüt lideri olduğu iddiası tutuklanan Ulaş Erdoğan’ın evindeki bir kitapta bulunmuştu. Bir yıl aradan sonra tutuklanarak gözaltına alınan Kemal Hamzaoğlu’nun arkadaşı Avukat Rasim Öz ise parmak izi bulunduğu iddia edilen kitabı Ulaş Erdoğan’a kendisinin verdiğini söyledi. Avukat Öz de izlenmiş Bir yıl kadar önce Ulaş Erdoğan’ın evine giderek kendisinin yazdığı bir kitabı hediye ettiğini belirten Öz, "Kemal’in yanımda bulunması tamamen tesadüf. Çocuğa vereceğim kitabı Kemal taşıdı. Parmak izi de ona ait çıktı" dedi. 12 Eylül sonrasında açılan DİSK, Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Barış Derneği gibi ünlü davaların avukatlığını yapan Rasim Öz, eski arkadaşı Kemal Hamzaoğlu ile birlikte haklarında dinleme ve izleme kararı çıkartıldığını aktarıyor. "Bizi altı ay boyunca izlemişler ve dinlemişler. Ya bizim ne ilişkimiz var Devrimci Karargah ile. Hele Kemal’in hiç alakası yok. O çocuğu ben tanıyorum. Bütün suçu o gün yanımda olmak" diyen Öz, "Aslında beni almaları lazımdı" diye konuştu. 12 Eylül’de dahi tutuklanmadı Hamzaoğlu’nun kızı Arzu Hamzaoğlu, babasının gözaltına alınma gerekçesini duyduklarında şaşkınlık içinde kaldıklarını belirterek, "Babam 70 yaşında, hayatının hiçbir döneminde siyasi olarak gözaltına alınmamış eski bir sendikacıdır. 12 Eylül’de sendikası kapatıldığında dahi gözaltına alınmadı" dedi. Babasının Kemal Türkler Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldığını hatırlatan Arzu Hamzaoğlu, şöyle devam etti: "Gönüllü olarak vakfın muhasebesini tuttu. Bu camiada olmaktan gurur duyardı. Babam eski tüfek sayılır. Eski TKP’ye sempati duyardı ama bir defa bile politik olarak gözaltına alınmadı. Şimdi yetmişinde çeşitli rahatsızlıkları olan bir insanın böyle tutuklanması hepimizi şoke etti."
868334
haber
Koronavirüs'te bugün ne oldu? | Dünya genelinde vaka sayısı 400 bini aştı
null
Britanya'de Koronavirüs ve neden olduğu Covid-19 hastalığı sonucu 87 kişi daha hayatını kaybetti. Ülkede bugüne kadar Koronavirüs sonucu hiç bir günde bu kadar fazla sayıda kişi yaşamını yitirmemişti. Böylece ülkede salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 422'ye yükseldi. İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre 24 Mart 2020'de saat 09.00 itibarıyla bugüne kadar 90 bin 436 kişiye Koronavirüs testi yapıldı. Bu kişilerden 8 bin 77'sinin testi pozitif, 82 bin 359'unun testi ise negatif çıktı.
232,421
# Koronavirüs'te bugün ne oldu? | Dünya genelinde vaka sayısı 400 bini aştı Britanya'de Koronavirüs ve neden olduğu Covid-19 hastalığı sonucu 87 kişi daha hayatını kaybetti. Ülkede bugüne kadar Koronavirüs sonucu hiç bir günde bu kadar fazla sayıda kişi yaşamını yitirmemişti. Böylece ülkede salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 422'ye yükseldi. İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre 24 Mart 2020'de saat 09.00 itibarıyla bugüne kadar 90 bin 436 kişiye Koronavirüs testi yapıldı. Bu kişilerden 8 bin 77'sinin testi pozitif, 82 bin 359'unun testi ise negatif çıktı.
180411
haber
IMF: Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor
IMF Başkanı Christine Lagarde, 'Ufukta kara bulutlar var. Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor' dedi.
09 Kasım 2011 02:00 T24 - IMF Başkanı Christine Lagarde, "Ufukta kara bulutlar var. Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor" dedi. Yunanistan ve İtalya'daki gelişmelerle küresel kriz tehdidi büyürken, IMF'den bir uyarı geldi. Avrupa'daki borç krizinin küresel ekonomi için belirsizlik yarattığına dikkat çeken IMF Başkanı Lagarde, "Ufukta kara bulutlar var" diye konuştu. Krizin aşılması için atılan adımların doğru yönde olduğunu belirten Lagarde, piyasalara güven aşılanması için daha fazlası yapılması gerektiğini söyledi. Largarde, "Eğer hep birlikte cesur adımlar atmazsak ekonomide belirsizlik büyüyecek ve küresel talepte çöküş yaşanacak. Ekonomide 10 yıllık kayıp riskiyle karşı karşıya kalacağız" dedi.
76,866
# IMF: Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor ## Özet IMF Başkanı Christine Lagarde, 'Ufukta kara bulutlar var. Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor' dedi. ## İçerik 09 Kasım 2011 02:00 T24 - IMF Başkanı Christine Lagarde, "Ufukta kara bulutlar var. Dünya ekonomisi 10 yıllık bir kayba sürükleniyor" dedi. Yunanistan ve İtalya'daki gelişmelerle küresel kriz tehdidi büyürken, IMF'den bir uyarı geldi. Avrupa'daki borç krizinin küresel ekonomi için belirsizlik yarattığına dikkat çeken IMF Başkanı Lagarde, "Ufukta kara bulutlar var" diye konuştu. Krizin aşılması için atılan adımların doğru yönde olduğunu belirten Lagarde, piyasalara güven aşılanması için daha fazlası yapılması gerektiğini söyledi. Largarde, "Eğer hep birlikte cesur adımlar atmazsak ekonomide belirsizlik büyüyecek ve küresel talepte çöküş yaşanacak. Ekonomide 10 yıllık kayıp riskiyle karşı karşıya kalacağız" dedi.
98282
haber
40’ıncı hatada 13 kişi öldü
13 kişinin öldüğü kazada kırmızı ışıkta geçen minibüs sürücüsünün son 9 ayda 39 tane ceza aldığı öğrenildi.
Pazar günü İstanbul Başakaşehir’de TEM yan yolda kırmızı ışığı ihlal ederek bir su tankeriyle çarpışan ve 13 kişinin ölmesine neden olan minibüs sürücüsü Fuat Barın’ın son 9 ayda 39 ceza aldığı öğrenildi. 39 cezanın 6’sı tehlikeli sürüşten, 15’i yanlış parktan, 18’i ise fazla yolcu almaktan. Kaza günü Barın’ın kullandığı minibüste yine fazla yolcu vardı. 2000 yılında ehliyet aldığı açıklanan Barın şu anda ağır yaralı olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tedavi altında. Bu arada kaza yapan minibüsün Hikmet Yavuz adına kayıtlı olduğu belirtildi. Öte yandan Başakşehir’de aynı yolda dün de bir kaza oldu. Hatalı sollama yaptığı iddia edilen bir otomobil, karşı yönden gelen boş İETT otobüsü ile çarpıştı. Araç içinde sıkışan otomobil sürücüsünün ağır yaralı olduğu ve hastaneye kaldırıldığı öğrenildi.
317,262
# 40’ıncı hatada 13 kişi öldü ## Özet 13 kişinin öldüğü kazada kırmızı ışıkta geçen minibüs sürücüsünün son 9 ayda 39 tane ceza aldığı öğrenildi. ## İçerik Pazar günü İstanbul Başakaşehir’de TEM yan yolda kırmızı ışığı ihlal ederek bir su tankeriyle çarpışan ve 13 kişinin ölmesine neden olan minibüs sürücüsü Fuat Barın’ın son 9 ayda 39 ceza aldığı öğrenildi. 39 cezanın 6’sı tehlikeli sürüşten, 15’i yanlış parktan, 18’i ise fazla yolcu almaktan. Kaza günü Barın’ın kullandığı minibüste yine fazla yolcu vardı. 2000 yılında ehliyet aldığı açıklanan Barın şu anda ağır yaralı olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tedavi altında. Bu arada kaza yapan minibüsün Hikmet Yavuz adına kayıtlı olduğu belirtildi. Öte yandan Başakşehir’de aynı yolda dün de bir kaza oldu. Hatalı sollama yaptığı iddia edilen bir otomobil, karşı yönden gelen boş İETT otobüsü ile çarpıştı. Araç içinde sıkışan otomobil sürücüsünün ağır yaralı olduğu ve hastaneye kaldırıldığı öğrenildi.
919603
haber
HaberTürk yazarı Par: Siyasetçiler Fahrettin Koca, Ziya Selçuk ve Haluk Levent’i örnek almalı
HaberTürk yazarı Par: Siyasetçiler Fahrettin Koca, Ziya Selçuk ve Haluk Levent’i örnek almalı
Par yazısında, "Medyaya karşı çoğulcu ve demokratik yaklaşımları, gelen her türlü soruya verdikleri detaylı yanıtlar ve sosyal medyadaki babacan tavırları ile AK Parti’ye asla oy vermeyen kesimlerin dahi sevgisini kazandılar. Gerçi ikisi de mutlak bir başarı tablosu çizemedi, özellikle Milli Eğitim Bakanı Selçuk uzaktan eğitimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle çok eleştirildi. Sağlık Bakanı Koca ise hızlı bir yükselişin ardından duraklama dönemine girmişti ki şimdi aşı konusundaki tavrıyla tekrar beğeni toplamaya başladı." yorumunu yaptı. Par, Haluk Levent için, "Aslında onun durumu çok daha takdir edilesi… Arkasında kamu desteği olmadan adeta fahri Sosyal Politikalar Bakanı gibi çalışıyor." değerlendirmesini yaptı.
137,664
# HaberTürk yazarı Par: Siyasetçiler Fahrettin Koca, Ziya Selçuk ve Haluk Levent’i örnek almalı ## Özet HaberTürk yazarı Par: Siyasetçiler Fahrettin Koca, Ziya Selçuk ve Haluk Levent’i örnek almalı ## İçerik Par yazısında, "Medyaya karşı çoğulcu ve demokratik yaklaşımları, gelen her türlü soruya verdikleri detaylı yanıtlar ve sosyal medyadaki babacan tavırları ile AK Parti’ye asla oy vermeyen kesimlerin dahi sevgisini kazandılar. Gerçi ikisi de mutlak bir başarı tablosu çizemedi, özellikle Milli Eğitim Bakanı Selçuk uzaktan eğitimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle çok eleştirildi. Sağlık Bakanı Koca ise hızlı bir yükselişin ardından duraklama dönemine girmişti ki şimdi aşı konusundaki tavrıyla tekrar beğeni toplamaya başladı." yorumunu yaptı. Par, Haluk Levent için, "Aslında onun durumu çok daha takdir edilesi… Arkasında kamu desteği olmadan adeta fahri Sosyal Politikalar Bakanı gibi çalışıyor." değerlendirmesini yaptı.
643594
haber
Apple'ın yazılım hatasını buldu 5 bin dolar kazandı
Onur Can Bıkmaz, internete bağlı olmayan cihazların daha güvenli olduğunu söyledi
04 Haziran 2018 20:36 Hatay'ın İskederun İlçesi'nde yazılımcı Onur Can Bıkmaz, Apple'ın dijital asistan uygulaması Siri'de bulduğu açık sayesinde 5 bin dolar ödül kazandı. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi mezunu yazılımcı Onur Can Bıkmaz, Apple'da yazılım hatalarını bulmak için yaptığı çalışmada, dijital asistan uygulaması Siri'de bir açık bulduğunu söyledi. Bıkmaz, bulduğu açığın tüm iPhone cihazlarında işlediğine dikkat çekerek şunları anlattı: "iPhone ayarlarında Siri kapalı olarak ayarlansa veya kişisel veriler gizlense de 'bug bounty' (ödüllü yazılım açığı bulma) sayesinde Siri'nin yetkilerini aşıp, cihazda kilit ekranındayken kişi listesi ve kişisel verilere erişim sağlanıyor. Bulduğum bu açığı, gerekli rapor ve videolarıyla Apple şirketine göndererek karşılıklı yazıştık. Apple Product Security ekibi ile 2 aylık bir çalışma sonucunda açığı kapattık. Kullanıcılar iOS 11.4 güncellemesi ile bu açığı kapatabiliyorlar." Onur Can Bıkmaz, tespit ettiği açığı kapattıktan sonra Apple tarafından kendisine ödül olarak 5 bin dolar ödendiğini ve şu anda da iCloud ve Kernel açığı üzerine Apple'da görevli Harvardlı bir geliştirici arkadaşıyla çalıştığını söyledi. Akıllı telefon kullanıcılara tedirgin Özellikle iş dünyasından akıllı telefon kullanıcılarının kendisine nasıl güvenlik önlemi alacaklarına ilişkin sorular sorduğunu söyleyen Onur Can Bıkmaz, "Konu güvenlik ise internete hiçbir zaman bağlanmamanız gerekiyor. Güvenlik arıyorsanız internete bağlı olmayan cihazlar daha güvenli" diye konuştu.
182,353
# Apple'ın yazılım hatasını buldu 5 bin dolar kazandı ## Özet Onur Can Bıkmaz, internete bağlı olmayan cihazların daha güvenli olduğunu söyledi ## İçerik 04 Haziran 2018 20:36 Hatay'ın İskederun İlçesi'nde yazılımcı Onur Can Bıkmaz, Apple'ın dijital asistan uygulaması Siri'de bulduğu açık sayesinde 5 bin dolar ödül kazandı. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi mezunu yazılımcı Onur Can Bıkmaz, Apple'da yazılım hatalarını bulmak için yaptığı çalışmada, dijital asistan uygulaması Siri'de bir açık bulduğunu söyledi. Bıkmaz, bulduğu açığın tüm iPhone cihazlarında işlediğine dikkat çekerek şunları anlattı: "iPhone ayarlarında Siri kapalı olarak ayarlansa veya kişisel veriler gizlense de 'bug bounty' (ödüllü yazılım açığı bulma) sayesinde Siri'nin yetkilerini aşıp, cihazda kilit ekranındayken kişi listesi ve kişisel verilere erişim sağlanıyor. Bulduğum bu açığı, gerekli rapor ve videolarıyla Apple şirketine göndererek karşılıklı yazıştık. Apple Product Security ekibi ile 2 aylık bir çalışma sonucunda açığı kapattık. Kullanıcılar iOS 11.4 güncellemesi ile bu açığı kapatabiliyorlar." Onur Can Bıkmaz, tespit ettiği açığı kapattıktan sonra Apple tarafından kendisine ödül olarak 5 bin dolar ödendiğini ve şu anda da iCloud ve Kernel açığı üzerine Apple'da görevli Harvardlı bir geliştirici arkadaşıyla çalıştığını söyledi. Akıllı telefon kullanıcılara tedirgin Özellikle iş dünyasından akıllı telefon kullanıcılarının kendisine nasıl güvenlik önlemi alacaklarına ilişkin sorular sorduğunu söyleyen Onur Can Bıkmaz, "Konu güvenlik ise internete hiçbir zaman bağlanmamanız gerekiyor. Güvenlik arıyorsanız internete bağlı olmayan cihazlar daha güvenli" diye konuştu.
526311
haber
Andy Murray, ağrıları nedeniyle Profesyonel Tenisçiler Birliği Brisbane Turnuvası'ndan çekildi
null
02 Ocak 2018 20:42 Kalçasındaki artan ağrılardan dolayı Avustralya'nın Brisbane kentinde düzenlenen ATP turnuvasından çekildiğini açıklayan İskoç tenisçi Andy Murray, bıçak altına yatacak. Murray, Instagram paylaşımı yaparak durumunun cerrahi müdehale gerektirdiğini kabul etti ve 1 hafta daha Avustralya'da kalacağını açıkladı. 30 yaşındaki profesyonel tenisçi, bu ay düzenlenecek olan Avustralya Açık 2018 Turnuvası ile ilgili kararını da daha sonra açıklayacağını söyledi. İskoç tenisçinin, Instagram hesabından yaptığı o paylaşım;
12,901
# Andy Murray, ağrıları nedeniyle Profesyonel Tenisçiler Birliği Brisbane Turnuvası'ndan çekildi 02 Ocak 2018 20:42 Kalçasındaki artan ağrılardan dolayı Avustralya'nın Brisbane kentinde düzenlenen ATP turnuvasından çekildiğini açıklayan İskoç tenisçi Andy Murray, bıçak altına yatacak. Murray, Instagram paylaşımı yaparak durumunun cerrahi müdehale gerektirdiğini kabul etti ve 1 hafta daha Avustralya'da kalacağını açıkladı. 30 yaşındaki profesyonel tenisçi, bu ay düzenlenecek olan Avustralya Açık 2018 Turnuvası ile ilgili kararını da daha sonra açıklayacağını söyledi. İskoç tenisçinin, Instagram hesabından yaptığı o paylaşım;
565866
haber
2 bin 300 yıl önce yazılan Arthashastra ilk kez Türkçe'ye çevrildi
İSTANBUL, (DHA)- HİNT dünyasının Machiavelli’si olarak kabul edilen Kautilya ve asırlardır okunan eseri Arthashastra, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından ilk kez Türkçe'ye çevirildi
22 Şubat 2018 19:07 . Devlet yönetimi alanında bugüne dek yazılmış en kapsamlı eserlerden biri olan Arthashastra, günümüzden 2 bin 300 yıl önce bugünkü Hindistan topraklarında yazıldı. Sanskritçe "Hükümdarın Mülkünün Elkitabı" anlamına gelen Arthashastra; devlet teorisi ile siyaset bilimi, felsefe ve iktisat konuları kapsamında hükümdarın vazifelerinden devlet görevlilerinin maaşlarına, isyanlardan savaşlara, mülkiyet kanunundan ceza sistemine, devletin ve toplumun yapısı ve işleyişiyle ilgili hemen her konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alıyor. L.N.Rangarajan tarafından hazırlanan Utku Umut Bulsun tarafından Türkçe'ye çevrilen eser, 888 sayfadan oluşuyor. (FOTOĞRAF)
186,111
# 2 bin 300 yıl önce yazılan Arthashastra ilk kez Türkçe'ye çevrildi ## Özet İSTANBUL, (DHA)- HİNT dünyasının Machiavelli’si olarak kabul edilen Kautilya ve asırlardır okunan eseri Arthashastra, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından ilk kez Türkçe'ye çevirildi ## İçerik 22 Şubat 2018 19:07 . Devlet yönetimi alanında bugüne dek yazılmış en kapsamlı eserlerden biri olan Arthashastra, günümüzden 2 bin 300 yıl önce bugünkü Hindistan topraklarında yazıldı. Sanskritçe "Hükümdarın Mülkünün Elkitabı" anlamına gelen Arthashastra; devlet teorisi ile siyaset bilimi, felsefe ve iktisat konuları kapsamında hükümdarın vazifelerinden devlet görevlilerinin maaşlarına, isyanlardan savaşlara, mülkiyet kanunundan ceza sistemine, devletin ve toplumun yapısı ve işleyişiyle ilgili hemen her konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alıyor. L.N.Rangarajan tarafından hazırlanan Utku Umut Bulsun tarafından Türkçe'ye çevrilen eser, 888 sayfadan oluşuyor. (FOTOĞRAF)
2601
yazarlar
Gürol yeni bir 'köprü' kurdu geçmişe! Dinleyin!
Arabada ha babam de babam Gürol Ağırbaş’ın geçmişe kurduğu ikinci ‘köprü’ olan ‘Beyaz Perde’yi döndürüp duruyorum
Günümüz futbolunda hücum aksiyonları 'sahanın merkezi'nde kurgulanır Birçok konuda olduğu gibi hatırı sayılır bir kalabalığın futbol konusunda da kafasının hayli karışık olduğu şu bir iki haftada bir kez daha ortaya çıktı Beşiktaş'ın yeni yönetiminin göreve gelişinin ardından yaptığı en sansasyonel çıkışlardan biri de TT Arena'da oynama isteğiydi
10,279
# Gürol yeni bir 'köprü' kurdu geçmişe! Dinleyin! ## Özet Arabada ha babam de babam Gürol Ağırbaş’ın geçmişe kurduğu ikinci ‘köprü’ olan ‘Beyaz Perde’yi döndürüp duruyorum ## İçerik Günümüz futbolunda hücum aksiyonları 'sahanın merkezi'nde kurgulanır Birçok konuda olduğu gibi hatırı sayılır bir kalabalığın futbol konusunda da kafasının hayli karışık olduğu şu bir iki haftada bir kez daha ortaya çıktı Beşiktaş'ın yeni yönetiminin göreve gelişinin ardından yaptığı en sansasyonel çıkışlardan biri de TT Arena'da oynama isteğiydi
85405
haber
'Sihirbaz' Pino resmen Galatasaray'da
Galatasaray, geçen sezon Fransa'nın AS Monaco takımında forma giyen Kolombiyalı Pino ile prensip anlaşmasına varıldığını açıkladı.
Galatasaray Kulübü, geçen sezon Fransa'nın AS Monaco takımında forma giyen Kolombiyalı Juan Pablo Pino ile prensip anlaşmasına varıldığını açıkladı. Kulübün internet sitesinden yapılan açıklamada, ''Kulübüyle ve kendisiyle prensip anlaşmasına varılan Juan Pablo Pino, İstanbul'da gerçekleştirilecek sağlık kontrolünden sonra resmi sözleşme imzalayacaktır'' denildi. İnternet sitesinin giriş sayfasına Pino'nun resmi konulurken, ''El Mago, Juap Pablo Pino Galatasaray'da'' yazısıyla transfer duyuruldu. Bu arada, Galatasaray Sportif Sınai ve Yatırımlar A.Ş de Pino'nun kulübü ve kendisiyle anlaşıldığını İMKB'ye bildirdi. Pino hakkında bilmeniz gereken 10 şey Goal'e göre önümüzdeki günlerde Kolombiyalı futbolcu hakkında bilmeniz gereken 10 şey: 1. 10 Mart 1987 doğumlu olan Juan Pablo Pino, profesyonel futbol kariyerine 2004 yılında Independiente Medellin takımında başladı. 2. 16 yaşında Kolombiya 1. Ligi'nde forma giymiş olan Pino, Medellin'de dikkat çekip Kolombiya 20 Yaş Altı Milli Takımı'na seçildi. Bu forma altında bir kıta şampiyonluğu yaşadı. 3. 2007 yazında Pino'yu Serie A ekiplerinden Udinese istiyordu, ancak çeşitli sebepler nedeniyle bu transfer gerçekleşmeyince genç futbolcu Ligue 1 takımlarından Monaco'nun yolunu tuttu. Buradaki ilk sezonunda pek fazla forma şansız bulamayan Pino, sezon sonunda Charleroi'ye kiralık olarak gitti. 4. Charleroi'de üst üste yaşadığı 2 sakatlık sebebiyle yeteri kadar forma şansı bulamadı ve geçtiğimiz sezon başında Monaco'ya geri döndü. İyi bir dönüş yapan Pino, 6 gol ve 2 asistle oynayarak takımının küme düşme potasından uzakta kalmasına katkıda bulundu. 5. Monaco formasını ilk kez Ligue 1'de Paris Saint-Germain ile oynanan karşılaşmada giydi. 6. Aslı görev yeri sağ ve sol kanat olsa da, forvette de görev yapabiliyor. 7. Ön plâna çıkan en büyük özellikleri müthiş hızı ve çevikliği. Bu özellikler sayesinde birebirde kolayca adam eksiltebiliyor. Zaman zaman yaptığı şık gol vuruşlarıyla da dikkat çekiyor. 8. Lakabı El Mago. Yani 'sihirbaz'. 9. Kolombiya 20 Yaş Altı Milli Takımı forması ile 23 maça çıkan Pino, 12 gole imza attı. 10. Monaco'da 20 numaralı formayı giyen Pino, 2 kez de milli formayı giydi ancak bu karşılaşmalarda fileleri havalandırmayı başaramadı.
26,409
# 'Sihirbaz' Pino resmen Galatasaray'da ## Özet Galatasaray, geçen sezon Fransa'nın AS Monaco takımında forma giyen Kolombiyalı Pino ile prensip anlaşmasına varıldığını açıkladı. ## İçerik Galatasaray Kulübü, geçen sezon Fransa'nın AS Monaco takımında forma giyen Kolombiyalı Juan Pablo Pino ile prensip anlaşmasına varıldığını açıkladı. Kulübün internet sitesinden yapılan açıklamada, ''Kulübüyle ve kendisiyle prensip anlaşmasına varılan Juan Pablo Pino, İstanbul'da gerçekleştirilecek sağlık kontrolünden sonra resmi sözleşme imzalayacaktır'' denildi. İnternet sitesinin giriş sayfasına Pino'nun resmi konulurken, ''El Mago, Juap Pablo Pino Galatasaray'da'' yazısıyla transfer duyuruldu. Bu arada, Galatasaray Sportif Sınai ve Yatırımlar A.Ş de Pino'nun kulübü ve kendisiyle anlaşıldığını İMKB'ye bildirdi. Pino hakkında bilmeniz gereken 10 şey Goal'e göre önümüzdeki günlerde Kolombiyalı futbolcu hakkında bilmeniz gereken 10 şey: 1. 10 Mart 1987 doğumlu olan Juan Pablo Pino, profesyonel futbol kariyerine 2004 yılında Independiente Medellin takımında başladı. 2. 16 yaşında Kolombiya 1. Ligi'nde forma giymiş olan Pino, Medellin'de dikkat çekip Kolombiya 20 Yaş Altı Milli Takımı'na seçildi. Bu forma altında bir kıta şampiyonluğu yaşadı. 3. 2007 yazında Pino'yu Serie A ekiplerinden Udinese istiyordu, ancak çeşitli sebepler nedeniyle bu transfer gerçekleşmeyince genç futbolcu Ligue 1 takımlarından Monaco'nun yolunu tuttu. Buradaki ilk sezonunda pek fazla forma şansız bulamayan Pino, sezon sonunda Charleroi'ye kiralık olarak gitti. 4. Charleroi'de üst üste yaşadığı 2 sakatlık sebebiyle yeteri kadar forma şansı bulamadı ve geçtiğimiz sezon başında Monaco'ya geri döndü. İyi bir dönüş yapan Pino, 6 gol ve 2 asistle oynayarak takımının küme düşme potasından uzakta kalmasına katkıda bulundu. 5. Monaco formasını ilk kez Ligue 1'de Paris Saint-Germain ile oynanan karşılaşmada giydi. 6. Aslı görev yeri sağ ve sol kanat olsa da, forvette de görev yapabiliyor. 7. Ön plâna çıkan en büyük özellikleri müthiş hızı ve çevikliği. Bu özellikler sayesinde birebirde kolayca adam eksiltebiliyor. Zaman zaman yaptığı şık gol vuruşlarıyla da dikkat çekiyor. 8. Lakabı El Mago. Yani 'sihirbaz'. 9. Kolombiya 20 Yaş Altı Milli Takımı forması ile 23 maça çıkan Pino, 12 gole imza attı. 10. Monaco'da 20 numaralı formayı giyen Pino, 2 kez de milli formayı giydi ancak bu karşılaşmalarda fileleri havalandırmayı başaramadı.
1008029
haber
Karar yazarı Taşgetiren: Cumhurbaşkanı ya da devlet adına birileri İmralı ile görüşmeler yapıyor ve İmralı’dan böyle bilgiler mi geliyor?
null
Taşgetiren yazısında, "Böyle bir sonuç çıkarılması yadırgatıcı olmaz. Çünkü 2019 yerel seçimleri sürecinde İmralı’dan tam da HDP kitlesini Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisine uygun davranmaya yönlendiren bir mektup getirildi, sahiplenildi, devletin ajansı tarafından (AA) açıklandı, okutuldu. Hem de kritik ikinci seçimden (23 Haziran) üç gün önce, yani 20 Haziran’da…" ifadesini kullandı. Taşgetiren şunları kaydetti: "Cumhurbaşkanı o mektubun açıklanmasından sonra çıktığı bir tv mülakatında da mektubu yorumlama (nasıl bir iş bu?) çerçevesinde "hesaplaşma"dan bahsetmiş. Şunları söylemiş: "Özellikle Demirtaş’ın 7 ayrı açıklaması var. Bu açıklamayı bizler de öğrendik. Çok açık ve net şu anda CHP’nin adayına bu desteği açıklıyor. Çok ilginç olan nedir? Burada Apo’nun (Apo? Yazar notu)) yaptığı açıklamadır. Olaya şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Oralardan bize ne gelir, ne gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP-PKK kanadında yaşanan Öcalan-Demirtaş noktasında iktidar savaşında ciddi kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunlara kaçırmak istemiyor. Demirtaş’a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Buna yönelik kesin tavırları var. Bu süreç içerisinde yaptığı açıklamada ‘eğer siz beni destekliyorsanız, benim arkamda olan bir partiyseniz ne oraya ne şuraya değil siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, herhangi bir yere değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız’ diye bir şey. O anlaşılıyor." Aradan 2.5 yıl geçiyor, Devletin (mi?) Ak Parti’nin (mi?) Cumhurbaşkanı’nın (mı?) siyasi değerlendirmeleri içine yeniden "İmralı- Edirne hesaplaşması" giriyor. Acaba ilerdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de HDP’nin konumu son derece stratejik olduğuna göre İmralı, Cumhur İttifakı’nın beklentileri -en azından HDP’nin tarafsız kalması yönünde- bir açıklama yapacak mı?"
78,189
# Karar yazarı Taşgetiren: Cumhurbaşkanı ya da devlet adına birileri İmralı ile görüşmeler yapıyor ve İmralı’dan böyle bilgiler mi geliyor? Taşgetiren yazısında, "Böyle bir sonuç çıkarılması yadırgatıcı olmaz. Çünkü 2019 yerel seçimleri sürecinde İmralı’dan tam da HDP kitlesini Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisine uygun davranmaya yönlendiren bir mektup getirildi, sahiplenildi, devletin ajansı tarafından (AA) açıklandı, okutuldu. Hem de kritik ikinci seçimden (23 Haziran) üç gün önce, yani 20 Haziran’da…" ifadesini kullandı. Taşgetiren şunları kaydetti: "Cumhurbaşkanı o mektubun açıklanmasından sonra çıktığı bir tv mülakatında da mektubu yorumlama (nasıl bir iş bu?) çerçevesinde "hesaplaşma"dan bahsetmiş. Şunları söylemiş: "Özellikle Demirtaş’ın 7 ayrı açıklaması var. Bu açıklamayı bizler de öğrendik. Çok açık ve net şu anda CHP’nin adayına bu desteği açıklıyor. Çok ilginç olan nedir? Burada Apo’nun (Apo? Yazar notu)) yaptığı açıklamadır. Olaya şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Oralardan bize ne gelir, ne gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP-PKK kanadında yaşanan Öcalan-Demirtaş noktasında iktidar savaşında ciddi kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunlara kaçırmak istemiyor. Demirtaş’a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Buna yönelik kesin tavırları var. Bu süreç içerisinde yaptığı açıklamada ‘eğer siz beni destekliyorsanız, benim arkamda olan bir partiyseniz ne oraya ne şuraya değil siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, herhangi bir yere değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız’ diye bir şey. O anlaşılıyor." Aradan 2.5 yıl geçiyor, Devletin (mi?) Ak Parti’nin (mi?) Cumhurbaşkanı’nın (mı?) siyasi değerlendirmeleri içine yeniden "İmralı- Edirne hesaplaşması" giriyor. Acaba ilerdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de HDP’nin konumu son derece stratejik olduğuna göre İmralı, Cumhur İttifakı’nın beklentileri -en azından HDP’nin tarafsız kalması yönünde- bir açıklama yapacak mı?"
14327
yazarlar
Rakı balık yetmiyor, Ayvalık elden gidiyor…
Taşkahve kuşatma altına alınmış, bütün büyü kaybolmuş...
Her yolculukta insan, kendinden gider ve kendine gidermiş "Meramını anlatmak için emojilere sığınanlar, bir şeyler yazmaya üşenenler bir gün doğru dürüst konuşmayı da unutacaklar. Unuttular bile" Ya hayatımız için hiçbir anlamı olmayan şeylerle kavrulmayı bekleyeceğiz ya da sıçrayıp kurtulacağız...
316,939
# Rakı balık yetmiyor, Ayvalık elden gidiyor… ## Özet Taşkahve kuşatma altına alınmış, bütün büyü kaybolmuş... ## İçerik Her yolculukta insan, kendinden gider ve kendine gidermiş "Meramını anlatmak için emojilere sığınanlar, bir şeyler yazmaya üşenenler bir gün doğru dürüst konuşmayı da unutacaklar. Unuttular bile" Ya hayatımız için hiçbir anlamı olmayan şeylerle kavrulmayı bekleyeceğiz ya da sıçrayıp kurtulacağız...
653365
haber
Sapanca'da köpeğin ölümüne neden olduğu iddia edilen operatör adliyede
TUTUKLANDI Sakarya'nın Sapanca ilçesinde yavru köpeğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen iş makinesi operatörü İ
Sakarya'nın Sapanca ilçesinde yavru köpeğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen iş makinesi operatörü İ 17 Haziran 2018 18:02 .M., savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede suçlamaları kabul etmeyen İ.M., TCK'nın 151. maddesi kapsamında tutuklandı. TCK 151. MADDE ŞÖYLE: Madde 151- (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
212,146
# Sapanca'da köpeğin ölümüne neden olduğu iddia edilen operatör adliyede ## Özet TUTUKLANDI Sakarya'nın Sapanca ilçesinde yavru köpeğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen iş makinesi operatörü İ ## İçerik Sakarya'nın Sapanca ilçesinde yavru köpeğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen iş makinesi operatörü İ 17 Haziran 2018 18:02 .M., savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede suçlamaları kabul etmeyen İ.M., TCK'nın 151. maddesi kapsamında tutuklandı. TCK 151. MADDE ŞÖYLE: Madde 151- (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
958214
haber
DEVA Partili Yeneroğlu'ndan iktidara: Bayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi?
DEVA Partili Yeneroğlu'ndan iktidara: Bayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi?
DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı **Mustafa Yeneroğlu, **organize suç örgütü lideri ** Sedat Peker'**in iddiaları sonrası yaşanan gelişmelere tepki gösterirken, iktidara, *"Bu çürümüşlükten hiç utanmıyorsunuz değil mi? **İnsanların kutsal gördüklerini, manevi değerlerini istismar etmekten, b**unları yanlışlarınızı örtmek için araçsallaştırmaktan, b**ayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? **Bu ülkenin canını dişine takarak çalışan her bir vatandaşının el emeğini, alın terini; emanetçilerinize peşkeş çekmekten ne yazık ki utanmıyorsunuz… **Devletin her türlü imkanını seferber ettiğiniz mafya bozuntuları karşısında koskoca bir ülkeyi rezil etmekten, hukuku tamamen yok etmekten utanmıyorsunuz…" *sözleriyle seslendi. DEVA Partili Yeneroğlu, Meclis'te gündeme ilişkin yaptığı basın toplantısında Sedat Peker'in İçişleri Bakanı **Süleyman Soylu'**ya yönelik iddiaları karşısında "savcıların harekete geçmemesine" tepki gösterdi. Yeneroğlu, ülkede hukuk düzeninin "altüst" olduğunu söylerken, toplumun artık değişim istediğini savundu. *"**Bugün ülkeyi yöneten Ak Parti – MHP koalisyonunun bu değişimi durdurması mümkün değildir" *diyen Yeneroğlu,* "**İstedikleri kadar hakaret etsinler, istedikleri kadar tehdit etsinler, istedikleri kadar baskı kurmaya çalışsınlar… **Halkın iradesinin önünde hiç kimse duramaz. **Bu ülkede er ya da geç sandık kurulacak ve halk bu çürümüş düzenin müsebbiplerine 'Artık yeter!' diyecektir" *ifadelerini kullandı. Yeneroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle: ** "**Bazı dönemler vardır ki ülkelerin kaderi çizilir. Bazı dönemler vardır ki toplumların geleceği belirlenir. Kim olursanız olun, durduğunuz yer ve söylediğiniz her söz, hatta söylemeniz gerektiği halde söylemedikleriniz dahi ömür boyu peşinizden gelir, çocuklarınıza ve torunlarınıza miras kalır… Bazı dönemler vardır ki her şeyi bir kenara bırakmak ve neye mâl olursa olsun gerçekleri haykırmanız gerekir… İşte bugün Türkiye bu parlamentonun çatısı altında olan ve şimdiye kadar belki geçer diye temenni etmiş, haksızlıklara susmuş ve kayıtsız kalmış milletvekilleri açısından böyle tarihi bir dönemden geçmektedir! *Hukuk düzeni altüst olmuş bir ülkede, hukukçu olsanız ne yazar! Demokrasisi can çekişen bir ülkede, milletin feryadını temsil etmeye çalışsanız bile ne yazar! Sivil toplumu yok edilmiş bir ülkede, insana değer vermeyen bir anlayışın hâkim olduğu bir ortamda insan onuru deseniz ve insan hakları mücadelesi verseniz ne yazar!* *Ne acı değil mi? Savcıların talimat almadan soruşturma dahi açamadığı kokuşmuş bir hukuk düzeninde hukukçu olmak… Katipliğe çevrilen parlamentoda kukla oyunları oynatılan bir ülkede milletvekili olmak… İnsan hakları kavramını ağzına alan herkesin terörist ilan edilme tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir ülkede insan haklarını savunmak.* *Bu hukuk tanımaz, yaptığı zalimlik nispetinde güçlü olacağını zanneden, güçle ve iktidarla yozlaşmış çete düzeninde hukukun üstünlüğüne inanan bir vatandaş olarak ümidi canlı tutmaya çalışmak…* *Gerçekten çok acı… Ancak yaşananlar karşısında hissettiklerimizi 'acı duymak' karşılamıyor. Biz toplum olarak öfkeliyiz!* *Bir suç örgütü liderinin toplum nezdinde İçişleri Bakanı'ndan daha inandırıcı olmasına öfkeliyiz. **Bu çürümüşlüğün sonucu olarak, bu mafya liderinin parti yöneticileri ve bakanlar hakkındaki vahim iddiaları karşısında harekete geçecek bir savcı bulunmamasına öfkeliyiz. **Suç örgütü lideri her gün iddialarına yenisini eklerken, Bölge İdare Mahkemesi Başkanının hakkındaki feci iddialar karşısında benden daha beterleri var diye kendini diğer savcılar üzerinden temizlemeye çalışmasına öfkeliyiz. **Tüm bu iddialar karşısında yargıyı baskı ve tehdit altında tutma düzeneği kuran HSK’nın hareketsiz kalmasına öfkeliyiz. **Adli ve idari yargının adeta tamamen hükümetin emrine girmesine, Yargıtay ve Danıştay’ın iktidarın operasyon aracı haline gelmesine öfkeliyiz.* *Buradan çetelerle iş birliği yapmaktan ve slogan atmaktan başka, ülke yönetmek hakkında hiçbir fikri olmayan iktidara sesleniyorum.* *Halkım adına sesleniyorum;* *Bu çürümüşlükten hiç utanmıyorsunuz değil mi? **İnsanların kutsal gördüklerini, manevi değerlerini istismar etmekten, b**unları yanlışlarınızı örtmek için araçsallaştırmaktan, b**ayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? **Bu ülkenin umut dolu gençlerinin yarınlarını karartmaktan, a**daleti ve demokrasiyi yok edip, vatandaşınızı yoksulluğa mahkum etmekten, **Bu ülkenin canını dişine takarak çalışan her bir vatandaşının el emeğini, alın terini; emanetçilerinize peşkeş çekmekten ne yazık ki utanmıyorsunuz… **Devletin her türlü imkanını seferber ettiğiniz mafya bozuntuları karşısında koskoca bir ülkeyi rezil etmekten, hukuku tamamen yok etmekten utanmıyorsunuz…* *Utansanız zaten Osman Kavala’yı 1318 gündür cezaevinde tutmazsınız, utansanız zaten Ahmet Altan’ı yıllardır cezaevinde tutmazdınız! **Utansanız bu zalimlikleri yapan paralel devlet yapılanmasının devlet içinde örgütlemesini sağlayanları göz ardı ederek 15 Temmuz darbe girişiminden yüzbinlerce insanı sorumlu tutmaz, milyonlarca insanın hayatını cehenneme çevirmezdiniz. **Utansanız Van Gevaş’ta işkence yapanları ödüllendirmez, yine Van’da helikopter ile işkenceye götürülen köylülerin yaşadıklarına kayıtsız kalmazdınız. **Daha neler neler… **O sebeple ülkede insanlar bir suç örgütü lideri ile bir bakan arasında fark göremez oldu…. * *Evet, iktidardakiler bu çürümüşlükten utanmıyor ama biz onların yerine utanıyoruz… **Vatandaşlarımızın geçim sıkıntısından, artan işsizlikten, gençlerimizin umutsuzluğundan, kadınların şiddetten korunamamasından utanıyoruz. **İktidarın kirli ilişkilerinden, yolsuzluklarından, lüksünden, dalkavuklarından, yozlaşmış gücün esiri olmalarından utanıyoruz. **Keyfi yargılamalardan, adaletin yok edilmesinden, iktidarın ve küçük ortağının şiddet dilinden, saçılan iddialara hâkim ve savcıların sus pus olmasından, hukuk sisteminin çürümüşlüğünden utanıyoruz.* *Bugüne kadar ülkeyi yönetenleri hep aklı selime davet ettik, adalete çağırdık, yargıyı göreve davet ettik, bundan sonra da böyle yapacağız. **Derdimizi emanetin sahibi, egemenliğin sahibi olan halkımıza anlattık, bundan sonra da anlatacağız. **Ve ülkeyi bu karanlıktan nasıl çıkartırız diye gece gündüz çalıştık, bundan sonra da daha fazla çalışacağız. **Bu ülkeye hukuk ve adalet gelene kadar da mücadelemize devam edeceğiz. **Hiçbir şey yapmayacaklarını bilsek de yargıyı göreve çağırmaya devam edeceğiz.* *Onlar hukuku yok etmeye çalıştıkça biz inadına hukuk diyeceğiz. **Onlar bizi birbirimize düşman etmeye çalıştıkça biz inadına huzur için çabalayacağız. **Onlar demokrasiyi yok etmeye çalıştıkça biz daha gür sesle demokrasi ve özgürlük diyeceğiz.* *Tüm bu çürümüşlüğü şimdi durduramasak da ilk seçime kadar herkese anlatacağız. **Varlığımızla zorbalık yapanları rahatsız etmeye devam edeceğiz. **Bizim adam tehdit ettirecek eli silahlı çetelerimiz yok, sokak ortasında avukat dövdürecek korumalarımız yok. Ve bununla onur duyuyoruz. **Bizim adalete olan inancımızdan ve Türkiye’yi huzura kavuşturmak için demokrasi ve özgürlük istemekten başka bildiğimiz bir yol yok. **Bu ülke bizim, inancı ne olursa olsun, yaşam biçimi ne olursa olsun, etnik kimliği ne olursa olsun, siyasi görüşü ne olursa olsun, bu ülke hepimizin. **Bu ülkede gençler için, çocuklar için, mazlumlar ve hakkı yenen herkes için sesimizi çıkardık, çıkarmaya da devam edeceğiz...* *Biliyoruz ki değişim isteyen bir toplumun karşısında hiçbir despot anlayış duramaz... **Artık ok yaydan çıkmıştır. **Toplum değişim istemektedir. **Bugün ülkeyi yöneten Ak Parti – MHP koalisyonunun bu değişimi durdurması mümkün değildir. **İstedikleri kadar hakaret etsinler, istedikleri kadar tehdit etsinler, istedikleri kadar baskı kurmaya çalışsınlar… **Halkın iradesinin önünde hiç kimse duramaz. **Bu ülkede er ya da geç sandık kurulacak ve halk bu çürümüş düzenin müsebbiplerine 'Artık yeter!' diyecektir.* *Artık Türkiye’de tartışılması gereken konu, bu hukuk tanımaz mafya düzeni sonrası gerçek bir demokratik hukuk devletini nasıl kuracağımız olmalıdır. **Biz DEVA Partisi olarak bunu nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz. **Bu ülkenin yoksulluğuna, işsizliğine, hukuksuzluğuna nasıl DEVA olacağımız çok iyi biliyoruz. İşte tam da bu minvalde DEVA Partisi olarak iktidarımızın ilk 90 günü ve ilk 360 günü için yaptığımız hazırlıkları halkımızla paylaşmaya başladık. Tarım Eylem Planımızın tanıtımını Sayın Genel Başkanımız Ali Babacan Adana’da bu hafta gerçekleştirdi. Diğer alanlardaki DEVA Eylem Planlarını da çok yakında halkımızla buluşturmaya devam edeceğiz.* *Biz DEVA Partisi olarak hukuk devletinden demokratikleşmeye, dış politikadan ekonomiye halkımızın, gençlerimizin hak ettiği, milletimizin özlediği bir Türkiye’yi nasıl inşa edeceğimizi biliyoruz."*
134,530
# DEVA Partili Yeneroğlu'ndan iktidara: Bayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? ## Özet DEVA Partili Yeneroğlu'ndan iktidara: Bayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? ## İçerik DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı **Mustafa Yeneroğlu, **organize suç örgütü lideri ** Sedat Peker'**in iddiaları sonrası yaşanan gelişmelere tepki gösterirken, iktidara, *"Bu çürümüşlükten hiç utanmıyorsunuz değil mi? **İnsanların kutsal gördüklerini, manevi değerlerini istismar etmekten, b**unları yanlışlarınızı örtmek için araçsallaştırmaktan, b**ayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? **Bu ülkenin canını dişine takarak çalışan her bir vatandaşının el emeğini, alın terini; emanetçilerinize peşkeş çekmekten ne yazık ki utanmıyorsunuz… **Devletin her türlü imkanını seferber ettiğiniz mafya bozuntuları karşısında koskoca bir ülkeyi rezil etmekten, hukuku tamamen yok etmekten utanmıyorsunuz…" *sözleriyle seslendi. DEVA Partili Yeneroğlu, Meclis'te gündeme ilişkin yaptığı basın toplantısında Sedat Peker'in İçişleri Bakanı **Süleyman Soylu'**ya yönelik iddiaları karşısında "savcıların harekete geçmemesine" tepki gösterdi. Yeneroğlu, ülkede hukuk düzeninin "altüst" olduğunu söylerken, toplumun artık değişim istediğini savundu. *"**Bugün ülkeyi yöneten Ak Parti – MHP koalisyonunun bu değişimi durdurması mümkün değildir" *diyen Yeneroğlu,* "**İstedikleri kadar hakaret etsinler, istedikleri kadar tehdit etsinler, istedikleri kadar baskı kurmaya çalışsınlar… **Halkın iradesinin önünde hiç kimse duramaz. **Bu ülkede er ya da geç sandık kurulacak ve halk bu çürümüş düzenin müsebbiplerine 'Artık yeter!' diyecektir" *ifadelerini kullandı. Yeneroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle: ** "**Bazı dönemler vardır ki ülkelerin kaderi çizilir. Bazı dönemler vardır ki toplumların geleceği belirlenir. Kim olursanız olun, durduğunuz yer ve söylediğiniz her söz, hatta söylemeniz gerektiği halde söylemedikleriniz dahi ömür boyu peşinizden gelir, çocuklarınıza ve torunlarınıza miras kalır… Bazı dönemler vardır ki her şeyi bir kenara bırakmak ve neye mâl olursa olsun gerçekleri haykırmanız gerekir… İşte bugün Türkiye bu parlamentonun çatısı altında olan ve şimdiye kadar belki geçer diye temenni etmiş, haksızlıklara susmuş ve kayıtsız kalmış milletvekilleri açısından böyle tarihi bir dönemden geçmektedir! *Hukuk düzeni altüst olmuş bir ülkede, hukukçu olsanız ne yazar! Demokrasisi can çekişen bir ülkede, milletin feryadını temsil etmeye çalışsanız bile ne yazar! Sivil toplumu yok edilmiş bir ülkede, insana değer vermeyen bir anlayışın hâkim olduğu bir ortamda insan onuru deseniz ve insan hakları mücadelesi verseniz ne yazar!* *Ne acı değil mi? Savcıların talimat almadan soruşturma dahi açamadığı kokuşmuş bir hukuk düzeninde hukukçu olmak… Katipliğe çevrilen parlamentoda kukla oyunları oynatılan bir ülkede milletvekili olmak… İnsan hakları kavramını ağzına alan herkesin terörist ilan edilme tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir ülkede insan haklarını savunmak.* *Bu hukuk tanımaz, yaptığı zalimlik nispetinde güçlü olacağını zanneden, güçle ve iktidarla yozlaşmış çete düzeninde hukukun üstünlüğüne inanan bir vatandaş olarak ümidi canlı tutmaya çalışmak…* *Gerçekten çok acı… Ancak yaşananlar karşısında hissettiklerimizi 'acı duymak' karşılamıyor. Biz toplum olarak öfkeliyiz!* *Bir suç örgütü liderinin toplum nezdinde İçişleri Bakanı'ndan daha inandırıcı olmasına öfkeliyiz. **Bu çürümüşlüğün sonucu olarak, bu mafya liderinin parti yöneticileri ve bakanlar hakkındaki vahim iddiaları karşısında harekete geçecek bir savcı bulunmamasına öfkeliyiz. **Suç örgütü lideri her gün iddialarına yenisini eklerken, Bölge İdare Mahkemesi Başkanının hakkındaki feci iddialar karşısında benden daha beterleri var diye kendini diğer savcılar üzerinden temizlemeye çalışmasına öfkeliyiz. **Tüm bu iddialar karşısında yargıyı baskı ve tehdit altında tutma düzeneği kuran HSK’nın hareketsiz kalmasına öfkeliyiz. **Adli ve idari yargının adeta tamamen hükümetin emrine girmesine, Yargıtay ve Danıştay’ın iktidarın operasyon aracı haline gelmesine öfkeliyiz.* *Buradan çetelerle iş birliği yapmaktan ve slogan atmaktan başka, ülke yönetmek hakkında hiçbir fikri olmayan iktidara sesleniyorum.* *Halkım adına sesleniyorum;* *Bu çürümüşlükten hiç utanmıyorsunuz değil mi? **İnsanların kutsal gördüklerini, manevi değerlerini istismar etmekten, b**unları yanlışlarınızı örtmek için araçsallaştırmaktan, b**ayrak, Allah, kitap diyerek kendinizi akladığınızı zannetmekten utanmıyorsunuz değil mi? **Bu ülkenin umut dolu gençlerinin yarınlarını karartmaktan, a**daleti ve demokrasiyi yok edip, vatandaşınızı yoksulluğa mahkum etmekten, **Bu ülkenin canını dişine takarak çalışan her bir vatandaşının el emeğini, alın terini; emanetçilerinize peşkeş çekmekten ne yazık ki utanmıyorsunuz… **Devletin her türlü imkanını seferber ettiğiniz mafya bozuntuları karşısında koskoca bir ülkeyi rezil etmekten, hukuku tamamen yok etmekten utanmıyorsunuz…* *Utansanız zaten Osman Kavala’yı 1318 gündür cezaevinde tutmazsınız, utansanız zaten Ahmet Altan’ı yıllardır cezaevinde tutmazdınız! **Utansanız bu zalimlikleri yapan paralel devlet yapılanmasının devlet içinde örgütlemesini sağlayanları göz ardı ederek 15 Temmuz darbe girişiminden yüzbinlerce insanı sorumlu tutmaz, milyonlarca insanın hayatını cehenneme çevirmezdiniz. **Utansanız Van Gevaş’ta işkence yapanları ödüllendirmez, yine Van’da helikopter ile işkenceye götürülen köylülerin yaşadıklarına kayıtsız kalmazdınız. **Daha neler neler… **O sebeple ülkede insanlar bir suç örgütü lideri ile bir bakan arasında fark göremez oldu…. * *Evet, iktidardakiler bu çürümüşlükten utanmıyor ama biz onların yerine utanıyoruz… **Vatandaşlarımızın geçim sıkıntısından, artan işsizlikten, gençlerimizin umutsuzluğundan, kadınların şiddetten korunamamasından utanıyoruz. **İktidarın kirli ilişkilerinden, yolsuzluklarından, lüksünden, dalkavuklarından, yozlaşmış gücün esiri olmalarından utanıyoruz. **Keyfi yargılamalardan, adaletin yok edilmesinden, iktidarın ve küçük ortağının şiddet dilinden, saçılan iddialara hâkim ve savcıların sus pus olmasından, hukuk sisteminin çürümüşlüğünden utanıyoruz.* *Bugüne kadar ülkeyi yönetenleri hep aklı selime davet ettik, adalete çağırdık, yargıyı göreve davet ettik, bundan sonra da böyle yapacağız. **Derdimizi emanetin sahibi, egemenliğin sahibi olan halkımıza anlattık, bundan sonra da anlatacağız. **Ve ülkeyi bu karanlıktan nasıl çıkartırız diye gece gündüz çalıştık, bundan sonra da daha fazla çalışacağız. **Bu ülkeye hukuk ve adalet gelene kadar da mücadelemize devam edeceğiz. **Hiçbir şey yapmayacaklarını bilsek de yargıyı göreve çağırmaya devam edeceğiz.* *Onlar hukuku yok etmeye çalıştıkça biz inadına hukuk diyeceğiz. **Onlar bizi birbirimize düşman etmeye çalıştıkça biz inadına huzur için çabalayacağız. **Onlar demokrasiyi yok etmeye çalıştıkça biz daha gür sesle demokrasi ve özgürlük diyeceğiz.* *Tüm bu çürümüşlüğü şimdi durduramasak da ilk seçime kadar herkese anlatacağız. **Varlığımızla zorbalık yapanları rahatsız etmeye devam edeceğiz. **Bizim adam tehdit ettirecek eli silahlı çetelerimiz yok, sokak ortasında avukat dövdürecek korumalarımız yok. Ve bununla onur duyuyoruz. **Bizim adalete olan inancımızdan ve Türkiye’yi huzura kavuşturmak için demokrasi ve özgürlük istemekten başka bildiğimiz bir yol yok. **Bu ülke bizim, inancı ne olursa olsun, yaşam biçimi ne olursa olsun, etnik kimliği ne olursa olsun, siyasi görüşü ne olursa olsun, bu ülke hepimizin. **Bu ülkede gençler için, çocuklar için, mazlumlar ve hakkı yenen herkes için sesimizi çıkardık, çıkarmaya da devam edeceğiz...* *Biliyoruz ki değişim isteyen bir toplumun karşısında hiçbir despot anlayış duramaz... **Artık ok yaydan çıkmıştır. **Toplum değişim istemektedir. **Bugün ülkeyi yöneten Ak Parti – MHP koalisyonunun bu değişimi durdurması mümkün değildir. **İstedikleri kadar hakaret etsinler, istedikleri kadar tehdit etsinler, istedikleri kadar baskı kurmaya çalışsınlar… **Halkın iradesinin önünde hiç kimse duramaz. **Bu ülkede er ya da geç sandık kurulacak ve halk bu çürümüş düzenin müsebbiplerine 'Artık yeter!' diyecektir.* *Artık Türkiye’de tartışılması gereken konu, bu hukuk tanımaz mafya düzeni sonrası gerçek bir demokratik hukuk devletini nasıl kuracağımız olmalıdır. **Biz DEVA Partisi olarak bunu nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz. **Bu ülkenin yoksulluğuna, işsizliğine, hukuksuzluğuna nasıl DEVA olacağımız çok iyi biliyoruz. İşte tam da bu minvalde DEVA Partisi olarak iktidarımızın ilk 90 günü ve ilk 360 günü için yaptığımız hazırlıkları halkımızla paylaşmaya başladık. Tarım Eylem Planımızın tanıtımını Sayın Genel Başkanımız Ali Babacan Adana’da bu hafta gerçekleştirdi. Diğer alanlardaki DEVA Eylem Planlarını da çok yakında halkımızla buluşturmaya devam edeceğiz.* *Biz DEVA Partisi olarak hukuk devletinden demokratikleşmeye, dış politikadan ekonomiye halkımızın, gençlerimizin hak ettiği, milletimizin özlediği bir Türkiye’yi nasıl inşa edeceğimizi biliyoruz."*
52431
haber
Sel, hayvan barınağında dram yaşattı
Bahçeşehir’de hayvan barınağında bulunan yaklaşık 265 kedi ve köpekten 130’u yaşanan sel felaketi sonrasında telef oldu.
135 köpek saplandıkları balçıktan kurtarıldı İstanbul ve Trakya’da yaşanan sel felaketinde 32 vatandaşımız hayatını kaybederken, kötü durumdan hayvanlar da nasibini aldı. Bahçeşehir Belediyesi’ne ait hayvan barınağında felaketin ardından onlarca köpek sel sularına kapıldı. Yaşanan felakette 265 hayvandan 130’u telef oldu. Hayatta kalan şanslı 135 köpek ise balçığa saplandı. İlgisiz kalan köpekler, sağnak yağış sonrasında 2 gün insanlardan gelecek yardımı bekledi. Hayvanseverler balçıkta yürüdü Sokak hayvanlarının çok zor durumda olduğunu internetteki forumlardan ve paylaşım sitelerinden öğrenen hayvanseverler kısa süre içerisinde bir araya geldi. Yaklaşık 15 hayvansever yaşam mücadelesi veren ve balçık arasında bulunan hayvanları kurtarmak için harekete geçti. 1 kilometre balçık arasında yürüdükten sonra barınağa ulaşan bu insanlar, olay yerine geldiklerinde korkunç manzara ile karşılaştılar. Aralarında yavru hayvanların da bulunduğu 130 kedi ve köpeğin öldüğünü tespit eden hayvanseverler, ölü hayvanların leşlerini çuvallara koydular. Hayatta kalmayı başarabilmiş hayvanların birçoğunun hastalandığını tespit eden hayvanseverler, bu hayvanları saplandıkları balçıktan güçlükle çıkardı. Yaşları 18 ile 50 arasında olan çoğu genç yaşlarda olduğu gözlenen bu yardımsever insanlar, köpekleri yürüterek nakil araçlarının yanına götürmeye çalıştı. Özellikle hasta hayvanlar yürüyemeyince diz boyunda balçığa çizmesiz giren genç kızlar hayvanları kucaklarına aldı. Diz boyu çamur içinde uzun bir süre başka bir barınağa nakledilecek köpekleri taşıyan hayvan severler, yaklaşık 1 kilometre köpekleri taşıdılar. Kapalı kasa kamyona konulan köpeklerin yerleştirilmesi esnasında da birçok sorun yaşandı. Köpeklerden biri kamyona konulması sırasında diğer köpekler çıkmak isteyince, gönüllü ve görevliler zor anlar yaşadı. Kamyonun kapısı dışarı çıkmak isteyen hayvanlara karşı güçlükle kapatıldı. Hayvanlara yardım eden bu 15 kişinin hiçbir derneğe üye olmadığını belirten Selen Ağır, yaklaşık 6 saattir barınakta bulunmasına rağmen yetkililerden yardım istediklerini, ancak resmi makamların kendilerine ulaşmadığını ifade etti. Ellerinden gelen yardımı yaptıklarını vurgulayan Ağır, "İnsan gücüyle biz fazla hayvan taşıyamayız. 2,5 saat sonra kuvvetli yağmur bekleniyor. Eğer yağmur yağıp sel olursa buradaki hayatta kalmış hayvanlarla birlikte biz de yaşamımızı yitirebiliriz" dedi. 130 hayvan telef oldu Barınakta selden önce 265 hayvanın barındığını dile getiren Koray Öztaş, 30 köpeğin selde boğularak, toplamda ise 130 hayvanın telef olduğunu açıkladı. Sel esnasında barınağa su bastığını ve birçok hayvanın oluşan balçıkta öldüğünü aktaran Öztaş, birçok hayvanın korkudan barınağın çatısına çıktığını belirtti. Felaketin boyutuna dikkat çeken Öztaş, "Şu anda yürüdüğünüz yolda, çamurların arasında bile ölü köpekler olabilir" ifadelerini kullandı. "Çamur içerisinden onlarca köpek çıkarttık" Hayvanlara yardım eden 15 kişinin Facebook’tan ve internetteki forumlardan tanışıp, buraya geldiğini söyleyen Romina Bursalı, "Ne bir yetkiliden ne de bir belediyeden yardım gördük. Dün gece çamur içerisinden onlarca ölü köpek çıkardık. Hayvanların kilitli bulunduğu barınağın kapılarını kırıp, hasta hayvanları dışarı çıkarttık. Yaklaşık 30 kedi vardı. Biz ancak 4’ünü kurtarabildik. Gerisi öldü" şeklinde konuştu. Kamyonlara konulan hayatta kalmış köpekler daha sonra Yedikule’deki hayvan barınağına nakledildi.
251,546
# Sel, hayvan barınağında dram yaşattı ## Özet Bahçeşehir’de hayvan barınağında bulunan yaklaşık 265 kedi ve köpekten 130’u yaşanan sel felaketi sonrasında telef oldu. ## İçerik 135 köpek saplandıkları balçıktan kurtarıldı İstanbul ve Trakya’da yaşanan sel felaketinde 32 vatandaşımız hayatını kaybederken, kötü durumdan hayvanlar da nasibini aldı. Bahçeşehir Belediyesi’ne ait hayvan barınağında felaketin ardından onlarca köpek sel sularına kapıldı. Yaşanan felakette 265 hayvandan 130’u telef oldu. Hayatta kalan şanslı 135 köpek ise balçığa saplandı. İlgisiz kalan köpekler, sağnak yağış sonrasında 2 gün insanlardan gelecek yardımı bekledi. Hayvanseverler balçıkta yürüdü Sokak hayvanlarının çok zor durumda olduğunu internetteki forumlardan ve paylaşım sitelerinden öğrenen hayvanseverler kısa süre içerisinde bir araya geldi. Yaklaşık 15 hayvansever yaşam mücadelesi veren ve balçık arasında bulunan hayvanları kurtarmak için harekete geçti. 1 kilometre balçık arasında yürüdükten sonra barınağa ulaşan bu insanlar, olay yerine geldiklerinde korkunç manzara ile karşılaştılar. Aralarında yavru hayvanların da bulunduğu 130 kedi ve köpeğin öldüğünü tespit eden hayvanseverler, ölü hayvanların leşlerini çuvallara koydular. Hayatta kalmayı başarabilmiş hayvanların birçoğunun hastalandığını tespit eden hayvanseverler, bu hayvanları saplandıkları balçıktan güçlükle çıkardı. Yaşları 18 ile 50 arasında olan çoğu genç yaşlarda olduğu gözlenen bu yardımsever insanlar, köpekleri yürüterek nakil araçlarının yanına götürmeye çalıştı. Özellikle hasta hayvanlar yürüyemeyince diz boyunda balçığa çizmesiz giren genç kızlar hayvanları kucaklarına aldı. Diz boyu çamur içinde uzun bir süre başka bir barınağa nakledilecek köpekleri taşıyan hayvan severler, yaklaşık 1 kilometre köpekleri taşıdılar. Kapalı kasa kamyona konulan köpeklerin yerleştirilmesi esnasında da birçok sorun yaşandı. Köpeklerden biri kamyona konulması sırasında diğer köpekler çıkmak isteyince, gönüllü ve görevliler zor anlar yaşadı. Kamyonun kapısı dışarı çıkmak isteyen hayvanlara karşı güçlükle kapatıldı. Hayvanlara yardım eden bu 15 kişinin hiçbir derneğe üye olmadığını belirten Selen Ağır, yaklaşık 6 saattir barınakta bulunmasına rağmen yetkililerden yardım istediklerini, ancak resmi makamların kendilerine ulaşmadığını ifade etti. Ellerinden gelen yardımı yaptıklarını vurgulayan Ağır, "İnsan gücüyle biz fazla hayvan taşıyamayız. 2,5 saat sonra kuvvetli yağmur bekleniyor. Eğer yağmur yağıp sel olursa buradaki hayatta kalmış hayvanlarla birlikte biz de yaşamımızı yitirebiliriz" dedi. 130 hayvan telef oldu Barınakta selden önce 265 hayvanın barındığını dile getiren Koray Öztaş, 30 köpeğin selde boğularak, toplamda ise 130 hayvanın telef olduğunu açıkladı. Sel esnasında barınağa su bastığını ve birçok hayvanın oluşan balçıkta öldüğünü aktaran Öztaş, birçok hayvanın korkudan barınağın çatısına çıktığını belirtti. Felaketin boyutuna dikkat çeken Öztaş, "Şu anda yürüdüğünüz yolda, çamurların arasında bile ölü köpekler olabilir" ifadelerini kullandı. "Çamur içerisinden onlarca köpek çıkarttık" Hayvanlara yardım eden 15 kişinin Facebook’tan ve internetteki forumlardan tanışıp, buraya geldiğini söyleyen Romina Bursalı, "Ne bir yetkiliden ne de bir belediyeden yardım gördük. Dün gece çamur içerisinden onlarca ölü köpek çıkardık. Hayvanların kilitli bulunduğu barınağın kapılarını kırıp, hasta hayvanları dışarı çıkarttık. Yaklaşık 30 kedi vardı. Biz ancak 4’ünü kurtarabildik. Gerisi öldü" şeklinde konuştu. Kamyonlara konulan hayatta kalmış köpekler daha sonra Yedikule’deki hayvan barınağına nakledildi.
453401
haber
Meteoroloji'den 3 il için kuvvetli yağış uyarısı
ANKARA, (DHA) - METEOROLOJİ Genel Müdürlüğü, Kocaeli'yle Sakarya'da çok kuvvetli ve şiddetli sağanak yağışla Yalova'da kuvvetli yağış beklendiğini duyurdu
Meteoroloji'den yapılan açıklamada, kuvvetli yağış nedeniyle ani sel, su baskını ve ulaşımda aksamalar gibi oluşması muhtemel risklere karşı uyarıda bulunularak, şöyle denildi: "Kocaeli çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden sonra ve pazar günü çok kuvvetli ve yer yer şiddetli (51-100 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir. Sakarya çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden sonra ve pazar günü çok kuvvetli ve yer yer şiddetli (51-100 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir. Yalova çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden itibaren ve pazar günü kuvvetli (21-50 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir."
262,364
# Meteoroloji'den 3 il için kuvvetli yağış uyarısı ## Özet ANKARA, (DHA) - METEOROLOJİ Genel Müdürlüğü, Kocaeli'yle Sakarya'da çok kuvvetli ve şiddetli sağanak yağışla Yalova'da kuvvetli yağış beklendiğini duyurdu ## İçerik Meteoroloji'den yapılan açıklamada, kuvvetli yağış nedeniyle ani sel, su baskını ve ulaşımda aksamalar gibi oluşması muhtemel risklere karşı uyarıda bulunularak, şöyle denildi: "Kocaeli çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden sonra ve pazar günü çok kuvvetli ve yer yer şiddetli (51-100 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir. Sakarya çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden sonra ve pazar günü çok kuvvetli ve yer yer şiddetli (51-100 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir. Yalova çevrelerindeki sağanak yağışların bu gece saatlerinden itibaren ve pazar günü kuvvetli (21-50 kg/metrekare) olması beklendiğinden meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir."
903997
haber
İmar değişikliğine getirilen rant vergisine yönelik uyarılar: Arsa spekülatörlerine yarar, seçim rüşvetine dönüşür, kentsel dönüşüme zarar verir
İmar değişikliğine getirilen rant vergisine yönelik uyarılar: Arsa spekülatörlerine yarar, seçim rüşvetine dönüşür, kentsel dönüşüme zarar verir
İmar planı değişikliğiyle değeri artan gayrimenkuller için artık rant vergisi ödenmesini belirleyen yeni yönetmeliğin arsa spekülatörleri tarafından kullanılabileceği, kentsel dönüşüme zarar verebileceği uyarısı yapıldı. Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, Türkiye'de ilk kez uygulanmaya başlanan rant vergisinin ‘arsa spekülatörleri’ tarafından kötüye kullanılabileceği, seçimlerde oy rüşvetine dönüşeceği ve depremin yıkıcı etkisini daha da artıracağı uyarılarını yapan Emlak Müşaviri Salim Taşçı, arsa rantının vergilendirilmesine yönelik düzenlemenin içerisinde çok büyük riskler yer aldığını bildirdi. 'Belediyeler kasaya girecek paraya bakar' Düzenlemenin normal vatandaşa ve devlete değil, zengin arsa spekülatörlerinin işine yarayacağını belirten Taşçı, "Paraya sıkışan her belediye kat sayısını artırır, spekülatörler az katlı arsa toplayıp zengin olur, şehirlerin silueti bozulur, depremde yıkılacak çok katlı binalarımız olur" dedi. Salim Taşçı, yeni düzenlemenin olası risklerini şöyle sıraladı: "Arsa spekülatörleri düşük kat hakkı verilmiş tüm arsaları toplar, sonra da elindeki arsaların kat yüksekliğinin arttırılması için belediyelere başvurur. Belediye başvuruyu inceler, bu sayede elde edeceği rant vergisini hesaplar, kasaya girecek para önemli olduğu için hemen onay verilir. Böylece arsa spekülatörü normalde 50 daire yapabileceği arsasına imar değişikliği sayesinde 150 daire yapar. Devletin kasasına çok az bir rant vergisi girerken spekülatör fazladan 100 dairenin sahibi olur." Rant vergisinin paraya sıkışan belediyeler için tam bir kazanç kapısına dönüşebileceği uyarısında da bulunan Taşçı, "Belediyeler para kazanabilmek için düşük kat izni olan arsaların kat iznini yükseltmek için fırsat kollar. Arsa sahiplerinden talep geldiğinde şehirler düşünülerek değil daha çok rant vergisinden gelecek para dikkate alınarak karar verilir. Rant vergisi uğruna her talep eden arsa sahiplerine ilave kat hakkı verilmesi yüzünden şehirler dikey mimarinin esiri haline gelir. Şehirlerin silueti bozulur, sağlıklı yaşam alanları azalır" diye konuştu. 'Seçim rüşvetine dönüşür' Bu verginin özellikle yerel seçim dönemlerinde büyük bir seçim rüşvetine dönüşme tehlikesi taşıdığına işaret eden Salim Taşçı şunları söyledi: "Belediye yöneticileri seçimleri kazanabilmek için arsalarının kat yüksekliğini artırmak isteyenlere bol keseden izin vermeye başlar. Seçim sonrasında da çok oy alınan yerlere ödül olarak kat artış izinleri verilir." 'Depremin yıkıcı etkisi artar' Kat yüksekliğini artırmak için yapılan başvurularda yandaş-muhalif ayrımları yaşanabileceğine dikkat çeken Emlak Müşaviri Salim Taşçı, "Belediyeler kendilerine yakın çevrelerden gelen talepleri olumlu karşılarken muhalif gördüklerine olumsuz yanıt verir, objektif uygulama olmaz. Deprem önceliği rant vergisiyle ortadan kalkar. Depreme dayanıklı sınırlı yükseklikteki binalar yerine daha fazla kazanç sağlanabilecek yüksek katlı binalar öncelikli hale gelir. Bu da depremin ileride yıkıcı etkisinin daha da artmasına yol açar" değerlendirmesini yaptı.
76,862
# İmar değişikliğine getirilen rant vergisine yönelik uyarılar: Arsa spekülatörlerine yarar, seçim rüşvetine dönüşür, kentsel dönüşüme zarar verir ## Özet İmar değişikliğine getirilen rant vergisine yönelik uyarılar: Arsa spekülatörlerine yarar, seçim rüşvetine dönüşür, kentsel dönüşüme zarar verir ## İçerik İmar planı değişikliğiyle değeri artan gayrimenkuller için artık rant vergisi ödenmesini belirleyen yeni yönetmeliğin arsa spekülatörleri tarafından kullanılabileceği, kentsel dönüşüme zarar verebileceği uyarısı yapıldı. Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, Türkiye'de ilk kez uygulanmaya başlanan rant vergisinin ‘arsa spekülatörleri’ tarafından kötüye kullanılabileceği, seçimlerde oy rüşvetine dönüşeceği ve depremin yıkıcı etkisini daha da artıracağı uyarılarını yapan Emlak Müşaviri Salim Taşçı, arsa rantının vergilendirilmesine yönelik düzenlemenin içerisinde çok büyük riskler yer aldığını bildirdi. 'Belediyeler kasaya girecek paraya bakar' Düzenlemenin normal vatandaşa ve devlete değil, zengin arsa spekülatörlerinin işine yarayacağını belirten Taşçı, "Paraya sıkışan her belediye kat sayısını artırır, spekülatörler az katlı arsa toplayıp zengin olur, şehirlerin silueti bozulur, depremde yıkılacak çok katlı binalarımız olur" dedi. Salim Taşçı, yeni düzenlemenin olası risklerini şöyle sıraladı: "Arsa spekülatörleri düşük kat hakkı verilmiş tüm arsaları toplar, sonra da elindeki arsaların kat yüksekliğinin arttırılması için belediyelere başvurur. Belediye başvuruyu inceler, bu sayede elde edeceği rant vergisini hesaplar, kasaya girecek para önemli olduğu için hemen onay verilir. Böylece arsa spekülatörü normalde 50 daire yapabileceği arsasına imar değişikliği sayesinde 150 daire yapar. Devletin kasasına çok az bir rant vergisi girerken spekülatör fazladan 100 dairenin sahibi olur." Rant vergisinin paraya sıkışan belediyeler için tam bir kazanç kapısına dönüşebileceği uyarısında da bulunan Taşçı, "Belediyeler para kazanabilmek için düşük kat izni olan arsaların kat iznini yükseltmek için fırsat kollar. Arsa sahiplerinden talep geldiğinde şehirler düşünülerek değil daha çok rant vergisinden gelecek para dikkate alınarak karar verilir. Rant vergisi uğruna her talep eden arsa sahiplerine ilave kat hakkı verilmesi yüzünden şehirler dikey mimarinin esiri haline gelir. Şehirlerin silueti bozulur, sağlıklı yaşam alanları azalır" diye konuştu. 'Seçim rüşvetine dönüşür' Bu verginin özellikle yerel seçim dönemlerinde büyük bir seçim rüşvetine dönüşme tehlikesi taşıdığına işaret eden Salim Taşçı şunları söyledi: "Belediye yöneticileri seçimleri kazanabilmek için arsalarının kat yüksekliğini artırmak isteyenlere bol keseden izin vermeye başlar. Seçim sonrasında da çok oy alınan yerlere ödül olarak kat artış izinleri verilir." 'Depremin yıkıcı etkisi artar' Kat yüksekliğini artırmak için yapılan başvurularda yandaş-muhalif ayrımları yaşanabileceğine dikkat çeken Emlak Müşaviri Salim Taşçı, "Belediyeler kendilerine yakın çevrelerden gelen talepleri olumlu karşılarken muhalif gördüklerine olumsuz yanıt verir, objektif uygulama olmaz. Deprem önceliği rant vergisiyle ortadan kalkar. Depreme dayanıklı sınırlı yükseklikteki binalar yerine daha fazla kazanç sağlanabilecek yüksek katlı binalar öncelikli hale gelir. Bu da depremin ileride yıkıcı etkisinin daha da artmasına yol açar" değerlendirmesini yaptı.
10638
haber
Kontroller yapılmazsa Türkiye’de melamin faciası yaşanabilir
Gıda Güvenliği Derneği (GGD) Başkanı Samim Saner, içinde yüzde 15'ten fazla süt bulunan ürünlerden melamin içeriği kilogramda 2.5 miligramın üzerinde olanların ithalin
Çin'de süt ve süt ürünleriyle bebek mamalarına katılan melamin nedeniyle üç çocuğun hayatını kaybetmesi ve 53 bin çocuğun ise hastalanması konusunda yazılı açıklama Saner, Dünya Sağlık Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) verilerine göre, Çin'de sorunun yaşandığı bölgede tüketime hazır bebek mamalarında kilogramda 2 bin 600 miligrama kadar melamine rastlandığını belirtti. Saner, Çin'de yaşanan olayın gıda güvenliği konusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardığını vurguladı. Samim Saner, Türkiye'nin Çin'den bebek maması ithal etmediğini ancak bunun Türkiye'de bu tehlikenin yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. Avrupa Birliği Komisyonu’nun, "Çin'den ithal edilen ve yüzde 15'in üzerinde süt içeren ya da içeriğinde ne kadar süt içerdiği belirtilmemiş ürünlerde laboratuvar analizleri de dahil olmak üzere sıkı kontrollerin yapılmasını şart koştuğunu" dile getiren Saner, bu ürünlerde melamin miktarının kilogram da 2.5 miligramı aşmaması gerektiğini kaydetti. Kilogramda 2.5 miligramdan daha fazla melamin içeren gıda ürünlerinin imha edilmesinin zorunlu olduğunu, ABD ile AB'ye üye ülkelerin Çin'den süt ve süt ürünleri ithalatını yasakladığını belirten Saner, Türkiye'de de melamin problemi çözülene kadar bu yönde bir karar alınmasını istedi. Samim Saner, "Kontroller yapılmazsa Türkiye'de de melamin faciası yaşanabilir. Çin'de yaşanan melamin faciasının Türkiye'de de yaşanmaması için melamin analizi yapılmalı, içinde yüzde 15'ten fazla süt bulunan ürünlerde melamin içeriği kilogramda 2.5 miligramın üzerinde ise bu ürünlerin ithaline izin verilmemelidir" görüşünü dile getirdi. AB Gıda Güvenliği Otoritesi-EFSA'nın verilerine göre Çin kaynaklı melamin bulaşması ihtimali nedeniyle vücut ağırlığı başına alınabilecek günlük melamin miktarının 0.5 miligramı aşmaması gerektiğine dikkati çeken Saner, şu görüşleri aktardı: "Buna göre 20 kg ağırlığındaki bir çocuğun süt içeren gıdalar nedeniyle 10 miligramdan fazla melamin alması tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. Bu miktar 80 kilogram ağırlığındaki bir yetişkin ise 40 miligramı... Yetişkinlerin çok farklı gıdaları tüketmeleri ve toleranslarının yüksek olması, bebeklerin ise yalnızca süt tozuyla beslenmeleri ve toleranslarının yetişkinlere göre çok daha düşük olması Çin'deki soruna yol açtı."
232,357
# Kontroller yapılmazsa Türkiye’de melamin faciası yaşanabilir ## Özet Gıda Güvenliği Derneği (GGD) Başkanı Samim Saner, içinde yüzde 15'ten fazla süt bulunan ürünlerden melamin içeriği kilogramda 2.5 miligramın üzerinde olanların ithalin ## İçerik Çin'de süt ve süt ürünleriyle bebek mamalarına katılan melamin nedeniyle üç çocuğun hayatını kaybetmesi ve 53 bin çocuğun ise hastalanması konusunda yazılı açıklama Saner, Dünya Sağlık Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) verilerine göre, Çin'de sorunun yaşandığı bölgede tüketime hazır bebek mamalarında kilogramda 2 bin 600 miligrama kadar melamine rastlandığını belirtti. Saner, Çin'de yaşanan olayın gıda güvenliği konusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardığını vurguladı. Samim Saner, Türkiye'nin Çin'den bebek maması ithal etmediğini ancak bunun Türkiye'de bu tehlikenin yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. Avrupa Birliği Komisyonu’nun, "Çin'den ithal edilen ve yüzde 15'in üzerinde süt içeren ya da içeriğinde ne kadar süt içerdiği belirtilmemiş ürünlerde laboratuvar analizleri de dahil olmak üzere sıkı kontrollerin yapılmasını şart koştuğunu" dile getiren Saner, bu ürünlerde melamin miktarının kilogram da 2.5 miligramı aşmaması gerektiğini kaydetti. Kilogramda 2.5 miligramdan daha fazla melamin içeren gıda ürünlerinin imha edilmesinin zorunlu olduğunu, ABD ile AB'ye üye ülkelerin Çin'den süt ve süt ürünleri ithalatını yasakladığını belirten Saner, Türkiye'de de melamin problemi çözülene kadar bu yönde bir karar alınmasını istedi. Samim Saner, "Kontroller yapılmazsa Türkiye'de de melamin faciası yaşanabilir. Çin'de yaşanan melamin faciasının Türkiye'de de yaşanmaması için melamin analizi yapılmalı, içinde yüzde 15'ten fazla süt bulunan ürünlerde melamin içeriği kilogramda 2.5 miligramın üzerinde ise bu ürünlerin ithaline izin verilmemelidir" görüşünü dile getirdi. AB Gıda Güvenliği Otoritesi-EFSA'nın verilerine göre Çin kaynaklı melamin bulaşması ihtimali nedeniyle vücut ağırlığı başına alınabilecek günlük melamin miktarının 0.5 miligramı aşmaması gerektiğine dikkati çeken Saner, şu görüşleri aktardı: "Buna göre 20 kg ağırlığındaki bir çocuğun süt içeren gıdalar nedeniyle 10 miligramdan fazla melamin alması tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. Bu miktar 80 kilogram ağırlığındaki bir yetişkin ise 40 miligramı... Yetişkinlerin çok farklı gıdaları tüketmeleri ve toleranslarının yüksek olması, bebeklerin ise yalnızca süt tozuyla beslenmeleri ve toleranslarının yetişkinlere göre çok daha düşük olması Çin'deki soruna yol açtı."
954145
haber
Eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç: Cumhuriyet sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır!
Eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç: Cumhuriyet sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır!
Eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nın bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı 64 yıllık gazeteci Orhan Erinç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 'terör manşetleri' iddiası üzerine sorumlu olarak 'Can Dündar ve ikinci cumhuriyetçilerin yönetimde olduğu' dönemi gösteren bugünkü Cumhuriyet yönetimini eleştirdi. Soylu'ya dolaylı dek verilen Cumhuriyet başyazında söz konusu edilen 'hukuki başarı' ifadesini eleştiren Erinç, Cumhuriyet Vakfı'nda yönetim değişikliğinin Alev Coşkun ve Mustafa Balbay'ın odağında bulunduğu girişimlerle nasıl sağlandığına ilişkin süreci özetleyerek, "Cumhuriyet başyazısında sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır!" değerlendirmesini yaptı. Yaklaşık 50 yıl boyunca muhabirlik, yazı işleri müdürlüğü, yazarlık ve genel yayın yönetmenliği dahil Cumhuriyet gazetesinin her kademesinde çalışan ve "Ömrümün yarıdan ve eylemli yaşamımın üçte ikiden fazlasını Cumhuriyet gazetesinde geçirdim" diyen 85 yaşındaki Orhan Erinç, Facebook'taki hesabından yaptığı paylaşımda, "Bugüne kadar, yani 64 yıllık gazetecilik yaşamımda gizli kapaklı hiçbir işim olmadı. En olumsuzunu bile Cumhuriyet okurları ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyeleri ile paylaştım.'Hesap veriyorum' başlıklı yazım buna örnektir. Birlikte sorumluluk üstlendiğim ve güvendiğim arkadaşlarımla da öyle oldu. Yanlış yapmadığımı iddia edemem. Ama bilerek ve isteyerek yanlış yaptığımı,s anırım art niyetliler dışında söyleyecek bulunamaz. İstemeden de yapsam, yanlışım aklımda kalmayı sürdürdüğü için huzursuz olurum." ifadesini kullandı. Erinç paylaşımında şu düşünceleri kaydetti: "Bugün Başyazı ile yaşatılmaya çalışılanları, ben yıllar önce de yaşamıştım. Dört arkadaş bir özel kuruluşta yöneticiydik. Kuruluşu ele geçirmek isteyenler dediler ki"Bunlar zimmetlerine para geçirdi." Savcılık bu iddiayı, arayıp sormadan ve bilirkişiye başvurmadan ciddiye aldı. İfademize başvuruldu. Ben bildiklerimi belgelere de dayanarak anlattım. Bir arkadaşımız"Benim kararların altında imzam yok" diyerek bizleri suçlayıp kendisini aklamayı(?) seçti. "Başyazıda uygulanan yöntemle ilk kez karşılaşmadım" Diyeceğim o ki başyazıda uygulanan yöntemle ilk kez karşılaşmadım. Ağır cezada yargılandık.İddia sahipleri, ispat çağrılarımıza "Bilgisayar arızalandı" gibi düzeysiz bir yanıt vermekle yetindirler. Sonunda aklandık ama nasıl? Kuruluşun hesaplarını tutan arkadaşımız, suçlamayı kendisine yediremediği için yataklara düştü ve birkaç ay içinde sonsuzluğa uğurladık. Bir arkadaşımız zaten hasta ve acılı idi.Onun da durumu tırmandı ve aramızdan ayrıldı. Anadolu delikanlısı arkadaşımız ise önce yüksek tansiyon sorunu yaşamaya başladı.Ardından da yürüme zorluğu çeker oldu. Bugün üçü de aramızda yoklar.Umarım haklarını helal etmişlerdir. Şayet Mustafa Balbay, bir cuma akşamı saat 17.00'ye doğru, kazandığı ve üç yıl kadar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği yapmasını sağlayan seçimin iptalini isteyen davaya katılımcı olmak istemeseydi; hukuk davası pazartesi günü karara bağlanacaktı. Çünkü sadece vakıf yönetimi değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü de davalılar arasındaydı.Ancak dosyada vakıflar başmüfettişinin seçimde usülsüzlük olmadığını belirten kapı gibi raporu ve vakıflar avukatının "Haksız ve mesnetsiz davanın reddini" isteyen dilekçesi duruyordu. Balbay’ın başvurusu üzerine karar alınamadı, duruşma bir ay sonraya ertelendi.Devreye imzasız bir ihbar yazısı ile Başbakanlık Müsteşarı sokuldu.Onun Vakıflar Genel Müdürlüğüne, "Araştırın bana da bilgi verin" talimatı üzerine her şey tersine döndü. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem’in yazıyı talimat sayarak bilgimiz olmadan yeni bir müfettiş atadığını ve zorunlu (!) bir görüş değişikliğine gidildiğini sonradan öğrendik. Vakıflara başvurmanın görece bir güvencesi vardı. Çünkü kendi raporunun bile tümünü göndermez, özetiyle yetinirdi.. Ancak savcıya koşa koşa gidip ifade ve bilgi verenlerin güvendiği dağlara kendi çabaları ile kar yağdı. Çünkü savcıya belge diye verilen fotokopinin ikizi ceza dosyasına istenilen Vakıf yazışmalarındaki ihbar mektubunun ekinde de vardı. Akın Atalay, Alev Coşkun’un tanıklığı sırasında ikisini de yansıtarak sorular sordu.Ben biraz uzaktaydım.Coşkun’un yüzünün kızarıp kızarmadığını fark edemedim. İmzasız ihbar mektubunun içinde bir ihbar daha vardı.Coşkun, ihbar mektubunu gerçekçi kılma çabasıyla imzasını atmamış ya da atamamış ve şu gerekçeyi kullanarak bir arkadaşımızı hedef haline getirmekten de utanmamıştı."20 yıldır Cumhuriyet’te çalışıyorum.İki çocuğum var.Adımı yazarsam işime son verirler." O yıllarda Cumhuriyet’te çalışanlar arasında ihbardaki tanıma uygun tek kişi vardı: Aynur Ercan.İhbar mektubu ekinde kimi yönetim kurulu kararlarının da fotokopileri olduğundan, Alev Coşkun kendisini gizlemek için vakfın yazışmalarını yapan çalışma arkadaşını ateşe atmaktan çekinmemişti. Malımızı bildiğimiz için Aynur arkadaşımız görevini sürdürebildi. Hukuk davası; Balbay’ın belki de kazandığı seçimin iptalini isteyen dünyadaki tek kişi olma özelliğini üstlendiği başvurusu olmasaydı bitecek, araya kimseyi sokamayacaklardı. Bitince de hem hukuk davası reddedilecek, hem de savcının seçimi öne sürerek kurguladığı iddianame kendiliğinden ve daha başlamadan çökecekti.Balbay’ın başvurusu büyük bir başarı ile arkadaşlarımızın tutukluluklarının önünü açmakla kalmadı; hırslarını akıllarının önüne geçirenlerin de hayallerinin gerçekleşmesini sağladı. Başyazıya bakılırsa, kimin başarısından söz ediyorsa, hukuksal mücadeleyi tek başına değil, Cumhuriyet emekçileriyle birlikte sürdürmüş. Kendi istifa ettiğini unutup "Beni de tasfiye ettiler" diyen tanığın katkısını da yok saymayalım. Biz yönetim olarak koşa koşa gidenlerden haber müdürünü de, istihbarat şefini de, kimi yazarları da görevden almadık, kimseyi de ihbar etmedik. Bu nedenle bugün de yüzümüzün akıyla ortalıkta dolaşıp, istediğimizi yazabiliyoruz. "Başyazıda sözü edilen hukuk başarısı, böylesine kirli bir başarıdır" Başyazıda sözü edilen hukuk başarısı, böylesine kirli bir başarıdır. Gizli başyazarın ,ki şayet varsa bir dahaki sefere baltayı taşa vurmaması için epeyce çalışması ve her duyduğuna inanmaması gerekiyor. Can Dündar’ın savunmaya ihtiyacı yok ama, onun da nasıl geldiğini bir gün anlatırım.Sanırım eğlenceli olur. Cumhuriyet çalışanları dışında vakıf yönetimine giren ve çıkan kişilerin sayısı bir hayli.Baştan beri var olan ,bizim seçmediğimiz ama Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği seçim listesiyle dört yıl aradan sonra gelen tek kişi var. Alev Coşkun. "Şeytan tüyü varmış" demek sizce yeterli bir neden olabilir mi? Erinç'e not bırakan Gülşah Balbay, "Dünkü yazınız için teşekkürlerini, sevgi, saygılarını iletti, bizi unutmamış" dedi Cumhuriyet’te telefonla arananlar dışarıdaysa ve arayan not bırakmak isterse danışmadaki arkadaşlar not alır ve geldiğinde iletirlerdi.Bu da onlardan biri. "Eşleri karıştırmayalım "diyen çıkarsa onlara peşinen yanıt vermiş olayım.Siz tutuklattırılmış olan ve çevreleri jandarmalar tarafından sarılan eşlerini görebilmek için eşlerinin neler çektiğini sanık bölümünden izlemiş ve karşı çıkmış mıydınız?" Ne olmuştu? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun TRT canlı yayınında "terör manşetleri" iddiasıyla suçladığı Cumhuriyet gazetesi, bugün yaptığı açıklamada Soylu'nun gösterdiği örneklerin çoğunun eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar dönemine ait olduğunu belirterek, "Oysa, bugün Cumhuriyet gazetesi, bu ekibin yayın çizgisi ve tutumlarına karşı Cumhuriyet okur ve emekçileri ile birlikte dört yıl yürüttüğü hukuksal mücadele ve Yargıtay’ın da onadığı bir mahkeme kararı sonucu yönetime gelen Cumhuriyetçi kadro tarafından yayımlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
93,771
# Eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç: Cumhuriyet sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır! ## Özet Eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç: Cumhuriyet sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır! ## İçerik Eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nın bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı 64 yıllık gazeteci Orhan Erinç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 'terör manşetleri' iddiası üzerine sorumlu olarak 'Can Dündar ve ikinci cumhuriyetçilerin yönetimde olduğu' dönemi gösteren bugünkü Cumhuriyet yönetimini eleştirdi. Soylu'ya dolaylı dek verilen Cumhuriyet başyazında söz konusu edilen 'hukuki başarı' ifadesini eleştiren Erinç, Cumhuriyet Vakfı'nda yönetim değişikliğinin Alev Coşkun ve Mustafa Balbay'ın odağında bulunduğu girişimlerle nasıl sağlandığına ilişkin süreci özetleyerek, "Cumhuriyet başyazısında sözü edilen hukuk başarısı 'kirli' bir başarıdır!" değerlendirmesini yaptı. Yaklaşık 50 yıl boyunca muhabirlik, yazı işleri müdürlüğü, yazarlık ve genel yayın yönetmenliği dahil Cumhuriyet gazetesinin her kademesinde çalışan ve "Ömrümün yarıdan ve eylemli yaşamımın üçte ikiden fazlasını Cumhuriyet gazetesinde geçirdim" diyen 85 yaşındaki Orhan Erinç, Facebook'taki hesabından yaptığı paylaşımda, "Bugüne kadar, yani 64 yıllık gazetecilik yaşamımda gizli kapaklı hiçbir işim olmadı. En olumsuzunu bile Cumhuriyet okurları ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyeleri ile paylaştım.'Hesap veriyorum' başlıklı yazım buna örnektir. Birlikte sorumluluk üstlendiğim ve güvendiğim arkadaşlarımla da öyle oldu. Yanlış yapmadığımı iddia edemem. Ama bilerek ve isteyerek yanlış yaptığımı,s anırım art niyetliler dışında söyleyecek bulunamaz. İstemeden de yapsam, yanlışım aklımda kalmayı sürdürdüğü için huzursuz olurum." ifadesini kullandı. Erinç paylaşımında şu düşünceleri kaydetti: "Bugün Başyazı ile yaşatılmaya çalışılanları, ben yıllar önce de yaşamıştım. Dört arkadaş bir özel kuruluşta yöneticiydik. Kuruluşu ele geçirmek isteyenler dediler ki"Bunlar zimmetlerine para geçirdi." Savcılık bu iddiayı, arayıp sormadan ve bilirkişiye başvurmadan ciddiye aldı. İfademize başvuruldu. Ben bildiklerimi belgelere de dayanarak anlattım. Bir arkadaşımız"Benim kararların altında imzam yok" diyerek bizleri suçlayıp kendisini aklamayı(?) seçti. "Başyazıda uygulanan yöntemle ilk kez karşılaşmadım" Diyeceğim o ki başyazıda uygulanan yöntemle ilk kez karşılaşmadım. Ağır cezada yargılandık.İddia sahipleri, ispat çağrılarımıza "Bilgisayar arızalandı" gibi düzeysiz bir yanıt vermekle yetindirler. Sonunda aklandık ama nasıl? Kuruluşun hesaplarını tutan arkadaşımız, suçlamayı kendisine yediremediği için yataklara düştü ve birkaç ay içinde sonsuzluğa uğurladık. Bir arkadaşımız zaten hasta ve acılı idi.Onun da durumu tırmandı ve aramızdan ayrıldı. Anadolu delikanlısı arkadaşımız ise önce yüksek tansiyon sorunu yaşamaya başladı.Ardından da yürüme zorluğu çeker oldu. Bugün üçü de aramızda yoklar.Umarım haklarını helal etmişlerdir. Şayet Mustafa Balbay, bir cuma akşamı saat 17.00'ye doğru, kazandığı ve üç yıl kadar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği yapmasını sağlayan seçimin iptalini isteyen davaya katılımcı olmak istemeseydi; hukuk davası pazartesi günü karara bağlanacaktı. Çünkü sadece vakıf yönetimi değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü de davalılar arasındaydı.Ancak dosyada vakıflar başmüfettişinin seçimde usülsüzlük olmadığını belirten kapı gibi raporu ve vakıflar avukatının "Haksız ve mesnetsiz davanın reddini" isteyen dilekçesi duruyordu. Balbay’ın başvurusu üzerine karar alınamadı, duruşma bir ay sonraya ertelendi.Devreye imzasız bir ihbar yazısı ile Başbakanlık Müsteşarı sokuldu.Onun Vakıflar Genel Müdürlüğüne, "Araştırın bana da bilgi verin" talimatı üzerine her şey tersine döndü. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem’in yazıyı talimat sayarak bilgimiz olmadan yeni bir müfettiş atadığını ve zorunlu (!) bir görüş değişikliğine gidildiğini sonradan öğrendik. Vakıflara başvurmanın görece bir güvencesi vardı. Çünkü kendi raporunun bile tümünü göndermez, özetiyle yetinirdi.. Ancak savcıya koşa koşa gidip ifade ve bilgi verenlerin güvendiği dağlara kendi çabaları ile kar yağdı. Çünkü savcıya belge diye verilen fotokopinin ikizi ceza dosyasına istenilen Vakıf yazışmalarındaki ihbar mektubunun ekinde de vardı. Akın Atalay, Alev Coşkun’un tanıklığı sırasında ikisini de yansıtarak sorular sordu.Ben biraz uzaktaydım.Coşkun’un yüzünün kızarıp kızarmadığını fark edemedim. İmzasız ihbar mektubunun içinde bir ihbar daha vardı.Coşkun, ihbar mektubunu gerçekçi kılma çabasıyla imzasını atmamış ya da atamamış ve şu gerekçeyi kullanarak bir arkadaşımızı hedef haline getirmekten de utanmamıştı."20 yıldır Cumhuriyet’te çalışıyorum.İki çocuğum var.Adımı yazarsam işime son verirler." O yıllarda Cumhuriyet’te çalışanlar arasında ihbardaki tanıma uygun tek kişi vardı: Aynur Ercan.İhbar mektubu ekinde kimi yönetim kurulu kararlarının da fotokopileri olduğundan, Alev Coşkun kendisini gizlemek için vakfın yazışmalarını yapan çalışma arkadaşını ateşe atmaktan çekinmemişti. Malımızı bildiğimiz için Aynur arkadaşımız görevini sürdürebildi. Hukuk davası; Balbay’ın belki de kazandığı seçimin iptalini isteyen dünyadaki tek kişi olma özelliğini üstlendiği başvurusu olmasaydı bitecek, araya kimseyi sokamayacaklardı. Bitince de hem hukuk davası reddedilecek, hem de savcının seçimi öne sürerek kurguladığı iddianame kendiliğinden ve daha başlamadan çökecekti.Balbay’ın başvurusu büyük bir başarı ile arkadaşlarımızın tutukluluklarının önünü açmakla kalmadı; hırslarını akıllarının önüne geçirenlerin de hayallerinin gerçekleşmesini sağladı. Başyazıya bakılırsa, kimin başarısından söz ediyorsa, hukuksal mücadeleyi tek başına değil, Cumhuriyet emekçileriyle birlikte sürdürmüş. Kendi istifa ettiğini unutup "Beni de tasfiye ettiler" diyen tanığın katkısını da yok saymayalım. Biz yönetim olarak koşa koşa gidenlerden haber müdürünü de, istihbarat şefini de, kimi yazarları da görevden almadık, kimseyi de ihbar etmedik. Bu nedenle bugün de yüzümüzün akıyla ortalıkta dolaşıp, istediğimizi yazabiliyoruz. "Başyazıda sözü edilen hukuk başarısı, böylesine kirli bir başarıdır" Başyazıda sözü edilen hukuk başarısı, böylesine kirli bir başarıdır. Gizli başyazarın ,ki şayet varsa bir dahaki sefere baltayı taşa vurmaması için epeyce çalışması ve her duyduğuna inanmaması gerekiyor. Can Dündar’ın savunmaya ihtiyacı yok ama, onun da nasıl geldiğini bir gün anlatırım.Sanırım eğlenceli olur. Cumhuriyet çalışanları dışında vakıf yönetimine giren ve çıkan kişilerin sayısı bir hayli.Baştan beri var olan ,bizim seçmediğimiz ama Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği seçim listesiyle dört yıl aradan sonra gelen tek kişi var. Alev Coşkun. "Şeytan tüyü varmış" demek sizce yeterli bir neden olabilir mi? Erinç'e not bırakan Gülşah Balbay, "Dünkü yazınız için teşekkürlerini, sevgi, saygılarını iletti, bizi unutmamış" dedi Cumhuriyet’te telefonla arananlar dışarıdaysa ve arayan not bırakmak isterse danışmadaki arkadaşlar not alır ve geldiğinde iletirlerdi.Bu da onlardan biri. "Eşleri karıştırmayalım "diyen çıkarsa onlara peşinen yanıt vermiş olayım.Siz tutuklattırılmış olan ve çevreleri jandarmalar tarafından sarılan eşlerini görebilmek için eşlerinin neler çektiğini sanık bölümünden izlemiş ve karşı çıkmış mıydınız?" Ne olmuştu? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun TRT canlı yayınında "terör manşetleri" iddiasıyla suçladığı Cumhuriyet gazetesi, bugün yaptığı açıklamada Soylu'nun gösterdiği örneklerin çoğunun eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar dönemine ait olduğunu belirterek, "Oysa, bugün Cumhuriyet gazetesi, bu ekibin yayın çizgisi ve tutumlarına karşı Cumhuriyet okur ve emekçileri ile birlikte dört yıl yürüttüğü hukuksal mücadele ve Yargıtay’ın da onadığı bir mahkeme kararı sonucu yönetime gelen Cumhuriyetçi kadro tarafından yayımlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
381756
haber
İşkence ile öldürülen Metin Göktepe, ölümünün 21. yılında anılacak
Anmaya Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel'in çalışanları, ailesi, meslektaşları, basın örgütlerinin temsilcileri ve dostları katılacak
08 Ocak 2017 02:13 8 Ocak 1996’da polislerin işkence ederek öldürdüğü Evrensel gazetesinin muhabiri Metin Göktepe, ölümünün 21. yılında mezarı başında anılacak. Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde, Ümraniye E Tipi Cezaevinde öldürülen tutuklular Orhan Özen ile Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköy’de polisler tarafından gözaltına alınmış ve götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek öldürülmüştü. Yarın gerçekleşecek olan anmaya Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel'in çalışanları, ailesi, meslektaşları, basın örgütlerinin temsilcileri ve dostları katılacak. Yer: Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığı Tarih: 8 Ocak Pazar Saat: 11.00
154,185
# İşkence ile öldürülen Metin Göktepe, ölümünün 21. yılında anılacak ## Özet Anmaya Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel'in çalışanları, ailesi, meslektaşları, basın örgütlerinin temsilcileri ve dostları katılacak ## İçerik 08 Ocak 2017 02:13 8 Ocak 1996’da polislerin işkence ederek öldürdüğü Evrensel gazetesinin muhabiri Metin Göktepe, ölümünün 21. yılında mezarı başında anılacak. Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde, Ümraniye E Tipi Cezaevinde öldürülen tutuklular Orhan Özen ile Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköy’de polisler tarafından gözaltına alınmış ve götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek öldürülmüştü. Yarın gerçekleşecek olan anmaya Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel'in çalışanları, ailesi, meslektaşları, basın örgütlerinin temsilcileri ve dostları katılacak. Yer: Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığı Tarih: 8 Ocak Pazar Saat: 11.00
416122
haber
NSU davasında sıra mütalaaya geldi
Dört yılı aşan NSU davasında iddia makamının mütalaasına başlanması bekleniyor. Zschäpe'nin avukatları mütalaa protokolü tutulmaması için alınan karara itiraz etmişti.
Aralarında 8 Türk'ün de bulunduğu 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı Neo Nazi hücresinin dört sanığı hakkındaki davada iddia makamının mütalaasının okunmasına başlanıyor. Savcılık iddia konuşmasının 22 saat süreceğini duyurmuştu. Münih Eyalet Ağır Ceza Mahkemesi heyeti önce baş sanık Beate Zschäpe ve diğer sanıkların avukatlarının mütalaaların ses kaydının yapılmasına ya da yazılı protokolünün tutulmasına izin verilmemesine yaptıkları itirazla ilgili kararını açıklayacak. Sanık avukatları aksi takdirde müvekkillerinin uzun iddia konuşmasını takip etmekte zorlanacaklarını gerekçe göstermişlerdi. Mütalaaların kayda geçirilmesine savcılık karşı çıkmış ve mahkeme heyeti de aynı yönde karar almıştı. Ek taleplerde bulunulmadığı takdirde, geçen hafta başlaması planlanan mütalaalara geçilecek. Dört yılı aşkın bir süredir devam eden NSU davasında delillerin değerlendirilmesi ve yüzlerce tanığın dinlenmesi uzun zaman almıştı. Baş sanık Zschäpe 14 yıl cinayetleri işleyen Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos ile birlikte yaşamıştı. Zschäpe intihar eden faillerin yabancı düşmanlığı saiki ile işledikleri cinayetlere iştirakten yargılanıyor.
126,873
# NSU davasında sıra mütalaaya geldi ## Özet Dört yılı aşan NSU davasında iddia makamının mütalaasına başlanması bekleniyor. Zschäpe'nin avukatları mütalaa protokolü tutulmaması için alınan karara itiraz etmişti. ## İçerik Aralarında 8 Türk'ün de bulunduğu 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı Neo Nazi hücresinin dört sanığı hakkındaki davada iddia makamının mütalaasının okunmasına başlanıyor. Savcılık iddia konuşmasının 22 saat süreceğini duyurmuştu. Münih Eyalet Ağır Ceza Mahkemesi heyeti önce baş sanık Beate Zschäpe ve diğer sanıkların avukatlarının mütalaaların ses kaydının yapılmasına ya da yazılı protokolünün tutulmasına izin verilmemesine yaptıkları itirazla ilgili kararını açıklayacak. Sanık avukatları aksi takdirde müvekkillerinin uzun iddia konuşmasını takip etmekte zorlanacaklarını gerekçe göstermişlerdi. Mütalaaların kayda geçirilmesine savcılık karşı çıkmış ve mahkeme heyeti de aynı yönde karar almıştı. Ek taleplerde bulunulmadığı takdirde, geçen hafta başlaması planlanan mütalaalara geçilecek. Dört yılı aşkın bir süredir devam eden NSU davasında delillerin değerlendirilmesi ve yüzlerce tanığın dinlenmesi uzun zaman almıştı. Baş sanık Zschäpe 14 yıl cinayetleri işleyen Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos ile birlikte yaşamıştı. Zschäpe intihar eden faillerin yabancı düşmanlığı saiki ile işledikleri cinayetlere iştirakten yargılanıyor.
225867
haber
'İçim sıkılınca mezarlığa gidiyorum, ölülerle konuşuyorum'
Kadir İnanır: Bunca yıllık hayatımda bir kadına güvenemedim. Daha doğrusu çocuk yapabilecek bir kadın bulamadım. Kendimi suçlu hissediyorum
Yeşilçam’ın en önemli aktörlerinden Kadir İnanır, "Çok sıkıntıya girdiğim zaman hemen arabaya biniyorum. Mezarlığa gidiyorum. Yavaş yavaş mezar taşlarına bakıyorum. Bir bakıyorum ki yüzlerce tanıdığım insan orada yatıyor. Çok sevdiklerimin başına gidip dualar okuyorum. Arabaya bindiğim zaman bütün umutsuzluğumu, bütün dertlerimi unutuyorum" dedi. Kanseri yendiğini ama kendisine de dikkat ettiğini söyleyen İnanır, Bugün gazetesinden Şebnem Özcan’ın sorularını yanıtladı. İnanır şunları söyledi: Geçmiş olsun, sağlığınız yüzünden bizi çok korkuttunuz. Şimdi nasılsınız? Hastalığımla ilgili hiçbir şeyim kalmadı. Akciğerinizde bir leke var dedikleri an ne düşündünüz? Her şeye hazırlıklı olmak lazım... Göz göre göre doktor soruyor sana "Kaç yıldır sigara içiyorsun" diye... Adama diyorsun ki "40 yıldır"... "Ne kadar içiyorsun" diyor. "Çok içiyorum" diyorum... İnanıyorsun ya bir gün öleceğine, o süreci kendin hızlandırıyorsun. Niye hızlandıralım? 69-70 yaşında öleceğin varsayılabilir ama kendine iyi bakarsan sağlıklı ölürsün. Yataklarda sürünmezsin. Yatalak olmazsın. Yoksa kendine çok iyi baktığın zaman 200 yaşına kadar yaşayacak halin yok. Peki, aklınızdan ölüm geçti mi? Geçer ne olacak yani? Geçmese ne olacak? Nasılsa ölmeyecek miyiz? Psikolojinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda ne yapıyorsunuz? Kendinizi nasıl şarj ediyorsunuz, nerelerde huzur buluyorsunuz? Çok sıkıntıya girdiğim zaman hemen arabaya biniyorum. Mezarlığa gidiyorum. Yavaş yavaş mezar taşlarına bakıyorum. Bir bakıyorum ki yüzlerce tanıdığım insan orada yatıyor. Çok sevdiklerimin başına gidip dualar okuyorum. Arabaya bindiğim zaman bütün umutsuzluğumu, bütün dertlerimi unutuyorum. Herkese tavsiye ederim. Ölülerle konuşuyor musunuz? Evet, onlarla konuşuyorum. O zaman ne oluyor? Kurtuluşun tek yolu var, inanç sahibi olmak. Birileri diyor ki "Yaaa kardeşim ben inançlı değilim"...Değilsen değilsin, senle mi uğraşacağız yani. O da senin özgürlüğün, olma yani. Ben inançlıyım bana saygı duy, ben de sana saygı duyarım "Niye inançsızsın?" demiyorum. Ama sonunda geliyorum, namazını ben kılıyorum yani. Öyle 25- 30 defa yalan konuştuğumuz oldu. Nasıl yani? İmam soruyor. "Bu kişinin yaşarken inançlı bir Müslüman olduğuna inanır mısınız?" diye. Evet diyorum mecburen. Yalan deyip rezalet mi çıkarayım? Bir de benim inancıma göre benim son dakikadaki şahadetimin Allah tarafından onun affına vesile olacağına inanıyorum. Çocuk sahibi olmayı beceremedim Çocuk sahibi olmayı istediniz mi? Kısmet meselesi. Allah isteseydi olurdu. Aslında benim beceriksizliğim bu. Bunca yıllık hayatımda bir kadına güvenemedim. Daha doğrusu çocuk yapabilecek bir kadın bulamadım. Kendimi suçlu hissediyorum. Beceremedim işte. Kadir İnanır'ın bir veliahtı var mı yoksa bu veliaht meselesi tabiatın kanununa aykırı bir şey mi? Yok ya, saçma bir şey o. Ben sana bir şey söyleyeyim. Bu televizyon dizilerinin en önemli faydası çok oyuncu yetiştirdi. Kadın ve erkek en az 10-15 kadar birbirinden değerli genç oyuncular yetişti. Bunların hepsini takdirle karşılıyorum. Bu daha iyi diyemem çünkü hepsi benim için değerli. Hepsi de bana son derece saygılı çocuklar. Ciklet çiğneyene çok kızardım, şimdi ben çiğniyorum Bu hastalık size ne öğretti? Hayata daha fazla sarılıp, çevrene daha fazla güzellik, iyilik ve faydalı olma duygusunu güçlendirdi. Gitseydim şimdi bunları konuşamıyor olacaktık bak. Daha iyi şeyler yapabilmek, dünyadaki kötülüklerin ortadan kalkması için var gücünle mücadele etmek... Bu dünyadan nasılsa gideceğiz ama giderken çok güzel şeyler yaparak kırıp dökmede gitmek gerekiyor. Bunlar da insan olmanın bir gereği zaten. Sağlığınız adına eskiden yapmadığınız ama şimdi yaptığınız bir şeyler var mı? Var tabii... Ciklet çiğneyene çok kızardım, artık en fazla ben çiğniyorum. Bak şimdi yine sigara aklıma geldi. Sigara aklıma gelince ciklet çiğnemem gerek. (Cebindeki sakızı çıkarıp ağzına atıyor) Günde 1 saat spor yapıyorum. Diyet ve zararsız şeyler yemeye çalışıyorum. Öyle her istediğim şeyi yememeye çalışıyorum. Yani işte bu yaştan sonra yaşın da getirdiği dikkati sürdürmeye çalışıyorum. İnsanlığın ilk kuralı ağlayabilmektir Çok üzüldünüz diyelim. Hıçkıra hıçkıra ağlar mısınız? Kolay gözyaşı döker misiniz? Anayasanın birinci maddesi eğer iyi insansan, hemen ağlamayı becerebilmelisin. Ses tonun titreyip gönlün sızlamıyorsa ben insanım falan deme zaten. İyi insan olmaya çalıştığımıza göre, hayatımızı son hızla hep iyi olmak için harcadığımıza göre... Bir de ben güzel ağlarım biliyor musun? Ağlamanın da güzeli vardır. Sahtekârlar ağlıyor gibi yapıp hü hü hü diye ses çıkarırlar. İçi sızlamaz onların. Maçoluğun tarifini anlamış değilim Kadir İnanır nasıl bir erkektir? Sizde az da olsa maçoluk var mı? Ben maçonun tarifini tam anlamış değilim. Yani erkek egemen bir yaşamı savunan bir adamsa maço ki tarifi o; literatüre baktığın zaman ben kadının olmadığı bir hayatı reddeden adamım. Tam tersine, sayısal olarak da bir erkekten fazla hayatı yönlendiren insanlar olmasını savunan bir adamım. Kadınsız nefes almayı bile reddeden bir adam nasıl oluyor da erkek egemen toplumu savunuyor? Çelişki var bence, onun için ben ısrarla bunu söylememe rağmen hâlâ orada bir yer ayırmaya çalışıyorlarsa benim yapacak bir şeyim yok.
125,102
# 'İçim sıkılınca mezarlığa gidiyorum, ölülerle konuşuyorum' ## Özet Kadir İnanır: Bunca yıllık hayatımda bir kadına güvenemedim. Daha doğrusu çocuk yapabilecek bir kadın bulamadım. Kendimi suçlu hissediyorum ## İçerik Yeşilçam’ın en önemli aktörlerinden Kadir İnanır, "Çok sıkıntıya girdiğim zaman hemen arabaya biniyorum. Mezarlığa gidiyorum. Yavaş yavaş mezar taşlarına bakıyorum. Bir bakıyorum ki yüzlerce tanıdığım insan orada yatıyor. Çok sevdiklerimin başına gidip dualar okuyorum. Arabaya bindiğim zaman bütün umutsuzluğumu, bütün dertlerimi unutuyorum" dedi. Kanseri yendiğini ama kendisine de dikkat ettiğini söyleyen İnanır, Bugün gazetesinden Şebnem Özcan’ın sorularını yanıtladı. İnanır şunları söyledi: Geçmiş olsun, sağlığınız yüzünden bizi çok korkuttunuz. Şimdi nasılsınız? Hastalığımla ilgili hiçbir şeyim kalmadı. Akciğerinizde bir leke var dedikleri an ne düşündünüz? Her şeye hazırlıklı olmak lazım... Göz göre göre doktor soruyor sana "Kaç yıldır sigara içiyorsun" diye... Adama diyorsun ki "40 yıldır"... "Ne kadar içiyorsun" diyor. "Çok içiyorum" diyorum... İnanıyorsun ya bir gün öleceğine, o süreci kendin hızlandırıyorsun. Niye hızlandıralım? 69-70 yaşında öleceğin varsayılabilir ama kendine iyi bakarsan sağlıklı ölürsün. Yataklarda sürünmezsin. Yatalak olmazsın. Yoksa kendine çok iyi baktığın zaman 200 yaşına kadar yaşayacak halin yok. Peki, aklınızdan ölüm geçti mi? Geçer ne olacak yani? Geçmese ne olacak? Nasılsa ölmeyecek miyiz? Psikolojinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda ne yapıyorsunuz? Kendinizi nasıl şarj ediyorsunuz, nerelerde huzur buluyorsunuz? Çok sıkıntıya girdiğim zaman hemen arabaya biniyorum. Mezarlığa gidiyorum. Yavaş yavaş mezar taşlarına bakıyorum. Bir bakıyorum ki yüzlerce tanıdığım insan orada yatıyor. Çok sevdiklerimin başına gidip dualar okuyorum. Arabaya bindiğim zaman bütün umutsuzluğumu, bütün dertlerimi unutuyorum. Herkese tavsiye ederim. Ölülerle konuşuyor musunuz? Evet, onlarla konuşuyorum. O zaman ne oluyor? Kurtuluşun tek yolu var, inanç sahibi olmak. Birileri diyor ki "Yaaa kardeşim ben inançlı değilim"...Değilsen değilsin, senle mi uğraşacağız yani. O da senin özgürlüğün, olma yani. Ben inançlıyım bana saygı duy, ben de sana saygı duyarım "Niye inançsızsın?" demiyorum. Ama sonunda geliyorum, namazını ben kılıyorum yani. Öyle 25- 30 defa yalan konuştuğumuz oldu. Nasıl yani? İmam soruyor. "Bu kişinin yaşarken inançlı bir Müslüman olduğuna inanır mısınız?" diye. Evet diyorum mecburen. Yalan deyip rezalet mi çıkarayım? Bir de benim inancıma göre benim son dakikadaki şahadetimin Allah tarafından onun affına vesile olacağına inanıyorum. Çocuk sahibi olmayı beceremedim Çocuk sahibi olmayı istediniz mi? Kısmet meselesi. Allah isteseydi olurdu. Aslında benim beceriksizliğim bu. Bunca yıllık hayatımda bir kadına güvenemedim. Daha doğrusu çocuk yapabilecek bir kadın bulamadım. Kendimi suçlu hissediyorum. Beceremedim işte. Kadir İnanır'ın bir veliahtı var mı yoksa bu veliaht meselesi tabiatın kanununa aykırı bir şey mi? Yok ya, saçma bir şey o. Ben sana bir şey söyleyeyim. Bu televizyon dizilerinin en önemli faydası çok oyuncu yetiştirdi. Kadın ve erkek en az 10-15 kadar birbirinden değerli genç oyuncular yetişti. Bunların hepsini takdirle karşılıyorum. Bu daha iyi diyemem çünkü hepsi benim için değerli. Hepsi de bana son derece saygılı çocuklar. Ciklet çiğneyene çok kızardım, şimdi ben çiğniyorum Bu hastalık size ne öğretti? Hayata daha fazla sarılıp, çevrene daha fazla güzellik, iyilik ve faydalı olma duygusunu güçlendirdi. Gitseydim şimdi bunları konuşamıyor olacaktık bak. Daha iyi şeyler yapabilmek, dünyadaki kötülüklerin ortadan kalkması için var gücünle mücadele etmek... Bu dünyadan nasılsa gideceğiz ama giderken çok güzel şeyler yaparak kırıp dökmede gitmek gerekiyor. Bunlar da insan olmanın bir gereği zaten. Sağlığınız adına eskiden yapmadığınız ama şimdi yaptığınız bir şeyler var mı? Var tabii... Ciklet çiğneyene çok kızardım, artık en fazla ben çiğniyorum. Bak şimdi yine sigara aklıma geldi. Sigara aklıma gelince ciklet çiğnemem gerek. (Cebindeki sakızı çıkarıp ağzına atıyor) Günde 1 saat spor yapıyorum. Diyet ve zararsız şeyler yemeye çalışıyorum. Öyle her istediğim şeyi yememeye çalışıyorum. Yani işte bu yaştan sonra yaşın da getirdiği dikkati sürdürmeye çalışıyorum. İnsanlığın ilk kuralı ağlayabilmektir Çok üzüldünüz diyelim. Hıçkıra hıçkıra ağlar mısınız? Kolay gözyaşı döker misiniz? Anayasanın birinci maddesi eğer iyi insansan, hemen ağlamayı becerebilmelisin. Ses tonun titreyip gönlün sızlamıyorsa ben insanım falan deme zaten. İyi insan olmaya çalıştığımıza göre, hayatımızı son hızla hep iyi olmak için harcadığımıza göre... Bir de ben güzel ağlarım biliyor musun? Ağlamanın da güzeli vardır. Sahtekârlar ağlıyor gibi yapıp hü hü hü diye ses çıkarırlar. İçi sızlamaz onların. Maçoluğun tarifini anlamış değilim Kadir İnanır nasıl bir erkektir? Sizde az da olsa maçoluk var mı? Ben maçonun tarifini tam anlamış değilim. Yani erkek egemen bir yaşamı savunan bir adamsa maço ki tarifi o; literatüre baktığın zaman ben kadının olmadığı bir hayatı reddeden adamım. Tam tersine, sayısal olarak da bir erkekten fazla hayatı yönlendiren insanlar olmasını savunan bir adamım. Kadınsız nefes almayı bile reddeden bir adam nasıl oluyor da erkek egemen toplumu savunuyor? Çelişki var bence, onun için ben ısrarla bunu söylememe rağmen hâlâ orada bir yer ayırmaya çalışıyorlarsa benim yapacak bir şeyim yok.
1029498
haber
BM: Doğu Afrika kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya
BM: Doğu Afrika kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı, Doğu Afrika ülkelerinin kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısı yaptı. Dünya Gıda Programı Doğu Afrika Bölge Direktörü Michael Dunford, video konferans yoluyla düzenlediği basın toplantısında, bölgede 3 sezon boyunca yağmur yağmadığına ve kuraklığın devam etmesinin 20 milyon kişiyi etkileyebileceğine dikkati çekti. Doğu Afrika'nın kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Dunford, bölgede 81 milyon kişinin gıda güvenliğinin olmadığını söyledi. Dunford, Somali'de kuraklığın yaklaşık 6 milyon kişiyi etkilediğini ve halihazırda 1,4 milyon kişinin acil yardıma ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, Etiyopya 'da 7 milyon kişinin, Kenya'da ise 3,5 milyon kişinin kuraklıktan etkilendiğini ifade etti. Ukrayna- Rusya savaşının etkilerinin de bölgede hissedildiğini ve gıda fiyatlarının yüzde 23 arttığını söyleyen Dunford, bu artışın Etiyopya'da yüzde 66, Somali'de ise yüzde 36 olduğunu aktardı. Dunford, Dünya Gıda Programı'nın Doğu Afrika'ya yardım için 6 ay boyunca 327 milyon dolara ihtiyaç duyduğunu ancak bu fonun sadece 64 milyonunun toplanabildiğini kaydetti.
63,122
# BM: Doğu Afrika kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya ## Özet BM: Doğu Afrika kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya ## İçerik Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı, Doğu Afrika ülkelerinin kuraklık nedeniyle kıtlık riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısı yaptı. Dünya Gıda Programı Doğu Afrika Bölge Direktörü Michael Dunford, video konferans yoluyla düzenlediği basın toplantısında, bölgede 3 sezon boyunca yağmur yağmadığına ve kuraklığın devam etmesinin 20 milyon kişiyi etkileyebileceğine dikkati çekti. Doğu Afrika'nın kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Dunford, bölgede 81 milyon kişinin gıda güvenliğinin olmadığını söyledi. Dunford, Somali'de kuraklığın yaklaşık 6 milyon kişiyi etkilediğini ve halihazırda 1,4 milyon kişinin acil yardıma ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, Etiyopya 'da 7 milyon kişinin, Kenya'da ise 3,5 milyon kişinin kuraklıktan etkilendiğini ifade etti. Ukrayna- Rusya savaşının etkilerinin de bölgede hissedildiğini ve gıda fiyatlarının yüzde 23 arttığını söyleyen Dunford, bu artışın Etiyopya'da yüzde 66, Somali'de ise yüzde 36 olduğunu aktardı. Dunford, Dünya Gıda Programı'nın Doğu Afrika'ya yardım için 6 ay boyunca 327 milyon dolara ihtiyaç duyduğunu ancak bu fonun sadece 64 milyonunun toplanabildiğini kaydetti.
38116
haber
Uğur Dündar yönetiminde Gökçek-Kılıçdaroğlu düellosu
Melih Gökçek ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Star TV'de canlı yayında Uğur Dündar yönetiminde karşı karşıya gelmişti.
02 Nisan 2009 03:00 Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Star TV'de canlı yayında Uğur Dündar yönetiminde karşı karşıya geldi. Tartışmaya Gökçek'in müdahaleci tavrı damgasını vurdu. Yolsuzluk suçlamasında bulunan Kılıçdaroğlu'nu "demogog" ve "iftiracı" olmakla suçlayan Gökçek, "Şerefini kurtaramadın" dedi. Gökçek, Dündar'ı da "taraf tutmak"la itham etti. Gazeteci Uğur Dündar'ın yönettiği Star TV ana haber bültenindeki tartışma yaklaşık 1,5 saat sürdü. Dündar, tartışma başlancından itibaren sürekli olarak Kılıçdaroğlu'nun sözlerini kesen Gökçek'in tavrı karşısında bir hayli ter döktü. Zaman zaman sesini yükselten Dündar, konuklarına "Susar mısınız!" şeklinde uyarılarda bulundu. Dündar, bir ara Gökçek'e, "kendisiyle böyle bir tartışma programını bir daha yapmak istemeyeceği"ni söyledi. Tartışmada Gökçek, yerel seçimlerde CHP'nin Ankara adayı olan ve daha önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Murat Karayalçın'ın ismini de sık sık kullandı. Tartışma, tarafların tam olarak tatmin olmadığı bir şekilde ve soru işaretleriyle sona erdi. Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre, Melih Gökçek, Ankara’daki doğalgaz sayaçlarını fahiş fiyatla satın aldı. Kılıçdaroğlu, Melih Gökçek’in başkentlilere milyonlarca dolarlık kazık attığını söyledi. Melih Gökçek canlı yayında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun doğalgaz sayaçlarıyla ilgili yolsuzluk iddialarına yanıt verdi: Kemal Kılıçdaroğlu: Gökçek "Kılıçdaroğlu katılmazsa programa billboardlara yazacağım" demişti. 6500 billboard varmış. Bunun kirası 2 milyon euro! Sayın Gökçek bu parayı nereden ödeyecekti? Melih Gökçek: Başka konu konuşturmam. Uğur Bey başka konulara saptırtmam. Sonunda 50 tane soru sorsun. Bana doğalgaz sayacı konusunu anlatsın. İddiaları konuşsun! Yeni iddiaları yanıtlamayacağım. Bunun için başka bir tartışma yaparız. Ama 9 konunun dışına çıkarsa müdahale ederim. Ne söylüyorsa belgelerini gösterecek. Yolsuzluk iddiası şerefsizliktir. İftirayı atan da şerefsizdir. Bugün şerefsiz olan ortaya çıkacak. Kemal Kılıçdaroğlu: Ben size 224,5 dolar diyorum aldığınız fiyat. 168 euroya geliyor. Bu 224,5 dolarlık saati aldınız mı? Dünyada bu sayacı 224 dolara alan herhangi bir belediye göstersin. 224. 5 dolar uluslararası piyasada alay konusu; "Ankara fiyatı" olarak adlandırılıyor. 2. soru hangi ülkede, büyükşehir ön ödemeli doğalgaz sayacına geçiyor? 300 dolara. Bu nedenle tahsilat sorunu olmasın diyoruz. Tahsilat oranı yüzde 99. resmi dairelerde yüzde 100. İstanbul'da mekanik sayaç oranı tahsilat oranı yüksek sorun yok. Ön ödemeli doğalgaz sayacı niye alınıyor? Belediyenin, hallkın bir karı mı var ona baktım bulamadım. Gökçek: 168 euroluk sayaç aldığımı gösteren şerefli bir insan, aldığımın belgesini gösterir. Su sayacı değil doğalgaz sayacı bu... Kılıçdaroğlu: Ankaralıların yüzbinlerce dolar nasıl soyulduğunu anlatmam lazım... Gökçek: Sayın Kılıçdaroğlu, başta söylemiş olduğu sözü (euro-dolar) çevirdi. Yalanı ortaya çıktı. Kendisi, İstanbul'daki mekanik sayaçları söyledi, benim 145 euro yolsuzluk yaptığımı söyledi. (Sayaç çıkararak) Bu sayaç elektronik sayaçtır. Biri peşin ödemelidir, biri değildir. Tüm dünya elektronik sayaca geçmektedir. İkisinin arasındaki fark budur. Biz sayacı 133 YTL'ye yani 63 euro'ya aldık. İnsanlara 168 euro diyererek insanların gözüne baka baka yalan söylemiştir. Mekanik sayacı 18 euro'ya aldık. Yani İstanbul'dan da 5 euro ucuza aldık. Murat Karayalçın, aynı sayacı 50 dersem yolsuzluk yapmış mıdır? 60 dersem? 70 dersem? 80 dersem? Yolsuzluk yapmış sayılır mı Karayalçın? 100'e almışsa yapmış mıdır? Karayalçın kendi döneminde 109 YTL'ye almıştır. Benim 18 euro'ya aldığımı bu miktara almıştır.168 dolar... Yalan! Bir euro dolar yalanı... Kılıçdaroğlu: Bu firmaya 55 trilyon lira ödeme yapılıyor. Büyükşehir yapıyor. Onarım pil değişim kartlarının tamiri için, aynı firmaya 4 milyon 32 bin YTL para ödeniyor. Ön ödemeli sayacı neden alıyorsunuz? Sayaçlar mekanik olsaydı Ankaralı 138 milyon dolar daha az ödeyecekti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, '150 Dolardan yüksek fiyata sayaç satamazsınız' diyor. Neden Ankaralı 150 dolar ödemesi gereken sayaca 300 dolar ödedi. İstanbul'da 190, İzmir'de ve Erzurum'da 180 dolar. Sadece Ankara'da 300 dolara satılıyor. Sayaçlar aynı firmadan alınıyor. Aynı firma denetliyor, aynı firma bakım onarım yapıyor, aynı firma değiştiriyor. Belediyenin gazla ilgili özelleştirmesinde yine bu firma ikinci sırada talip. Gökçek: Kılıçdaroğlu'nun dünyadan haberi yok. Biz ön ödemeli sayacı 63 euroya aldık. Peşin ödemelide bürokrasi ortadan kalkar. Para kasaya peşin girer, kullanma imkanı olur. 168 değil 63 Avrodur. Yalan söylemiştir. İstanbul'un 23,5 euroya aldığı mekanik sayacı biz 18 euroya aldık. Karayalçın aynı sayacı kaça aldı? '224 dolara alındı' dediğiniz sayaç ilk aldımız sayaçtır. Teknoloji ilerledikçe fiyat düşer biliyorsunuz. Karayalçın dönemide bin 300 dolara mal olan doğalgaz aboneliği benim döneminde 500 dolara mal olmuştur. 224 dolara alınan sayaç 1995 yılında alındı. 2003'te 145'e düştü, yani 63 eurodur. Euroyu dolara çevirdi. Birinci yalanı çıktı. 168 dolar demişti. İki sayaç arasında fark çok. Mekanik ve elektronik sayaç peşin ödemelidir. Vatandaştan alırsınız. Avantajları var. İstanbul'la mukayese ettiğinizde Ankara'nınki daha ucuzdur. Suiistimal söz konusu değildir. Yolsuzluk yapmak şerefsizliktir. Kılıçdaroğlu: Hayatımda bir kenti soyup, kendini haklı çıkarmak için konuşan bir belediye başkanını ilk kez görüyorum. Yine ilk kez bir belediye başkanı için yasa çıkarıldığını görüyorum. AKP özel yasa çıkardı. AKP bütün bu yolsuzlukları kapatıyor. Dünyanın en pahalı sayacını Ankaralılara dayatacaksınız ve 'bununla yatırım yapıyorum' diyeceksiniz. Bütçe var. Ankara dünya kadar bütçe alıyor. Ankara, Türkiye'nin en borçlu belediyesi. Halkı soyuyorsun. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını alıyorsun. Sorularıma yanıt verilmedi... Bir belediye başkanı halkı için çalışır. Dünyanın en pahalı işlerine girmez... Sayıştay raporlarını açıklayacağım önümüzdeki günlerde. 300 dolardan kendi halkına sayaç satan bir belediye gösterin. Gökçek: Biz 100 euroya satınca 150 euro'yu Ankara'ya hizmeye ayırıyoruz. Karayalçın döneminde gazdan müthiş gelir elde ediliyordu ama yapmadı. Biz daha az kazanıyoruz. EPDK çıkmadan önce 300 dolara satıp geliştirme yapıyorduk. Kılıçdaroğlu: Sevgili Ankaralılar... Gökçek, dünyada 300 dolara ön ödemeli sayaç satan hangi ülke var bunun yanıtını veremiyor. Fahiş fiyatla doğalgaz aracı satması yeni değil. 835 bin sayaca 171 milyon dolar ödendi. Mekanik olsaydı 33 milyon dolar ödenirdi. Açıktan 138 milyon dolar fatura edildi Ankaralılara... Melih Gökçek terledi. Mendil verin... Gökçek: 138 milyon dolar fatura çıkırdın. Bu nedir? Kendini benle karıştırma. Gökçek'in sert tavrını sürdürmesi üzerine Dündar, "Sayın seyirciler dikkatle izliyorsunuz. Elimden geldiğince adil yönetim göstermeye gayret ediyorum. Sayın Gökçek farklı yapıda konuşuyor. İki tarafa da aynı süreyi göstererek tamamlamaya kararlıyım" diye konuştu. Bu sırada, Dündar rejiden Gökçek'in sesini yayından almamalarını istedi. Dündar ayrıca Gökçek'i, "Size şunu hatırlatmak zorundayım. Bir kişi, televizyon tartışmasında yüksek sesle, agresif üslupla konuşursa seyirci onu vicdanında mahkum eder" diye uyardı. Tartışmada, Gökçek'in tavrını sürdürmeye devam etmesi ve Kılıçdaroğlu'nun da Gökçek'in hakkında dile getirdiği iddiaları aynı anda yanıtlamaya çalışması üzerine Dündar, "Burası yargı makamı değil. Kimseyi suçlu ilan etme hakkına sahip değiliz. Burada bulunmayan ve suçlanan ilgililerden özür diliyorum. Elimizden geldiğince cevap haklarını yansıtmaya çalışacağız. Takdirin halkımızın sağduyusu tarafından verileceğine inanıyorum" diyerek tartışmaya son verdi. "Kılıçdaroğlu sorularımı yanıtlamadı" Program çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gökçek, Kılıçdaroğlu'nun sorduğu sorulara cevap veremediğini söyledi. Kılıçdaroğlu'nun söz konusu iddialarını ispatlamak zorunda olduğunu ifade eden Gökçek, "Birisinin şerefi burada ortada, kim ispat ederse o şereflidir. Sayın Kılıçdaroğlu bu manada şerefini kurtaramadı. Tek yaptığı edebiyat 'Ankara halkını soyuyorsunuz' gibi son derece izafi bir laf" dedi. Bugün 25'e yakın iddiada bulunduğunu belirten Gökçek, "Halkımız şunu gördü; Kılıçdaroğlu sadece insanlara son derece sakin durarak iftira atan bir adam. onun haricinde başka birşey yok. Tam bir balon. Sadece bildiğini söyleyip, istediğini okuyan, katiyen suallere cevap vermeyen biri" diye konuştu. Gökçek, bir gazetecinin "Uğur Dündar'ın taraflı davrandığını düşünüyor musunuz?" sorusuna ise, "Evet Uğur Dündar kesinlikle taraflı davrandı. Sayın Dündar'a programdan önce sadece konuyla ilgili konuşmak şartıyla çıkacağımı söyledim. Buraya geldikten sonra tavrını birlikte gördünüz. 'Melih bey bırakın da konuşsun doğalgaz üzerine konuşuyor' Doğalgaz öyle bir başlık ki doğalgaz üzerine 50 tane konuda konuşursunuz. Bir konu değil ki... Sayın Dündar, geçen Arena'daki olan konunun cevabını ondan alamadı. Devamlı kaçtı, kaçak güreşti" dedi. Bir gazetecinin "Tekrar çıkacak mısınız, ikinci bir düello olacak mı?" sorusu üzerine de Gökçek, birçok iddiada bulunduğunu ve bundan sonra da Kılıçdaroğlu ile ilgili pek çok konuda açıklama yapacağını söyledi. Baykal'ın düello yorumu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kemal Kıçırdaroğlu-Melih Gökçek tartışmasına ilişkin, "Aldığım izlenimler, Kemal Bey'in her zaman olduğu gibi makul, haklı ve etkili bir konumda olduğudur" dedi. Baykal, Mevlana'nın 735. Vuslat Yıl Dönümü Anma Etkinlikleri kapsamında Mevlana Kültür Merkezi'nde düzenlenen Şeb-i Arus töreninden sonra gazetecilerin, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in tartışmak üzere bir araya gelmesiyle ilgili soruyu yanıtladı. "Televizyondaki düello ile ilgili size de telefonla bilgi ulaştırıldı. Bu düello hakkında ne düşünüyorsunuz? Düellonun galibi kim?" sorusu üzerine Baykal, şu değerlendirmede bulundu: "Görmeden bir şey diyemem. Ancak aldığım izlenimler, Kemal Bey'in her zaman olduğu gibi makul, haklı ve etkili bir konumda olduğudur. Melih Bey'in, saldırgan bir üslupla temelsiz iddiaları dile getirdiğidir ve Kemal Bey'in iddialarına cevap veremediğidir. Şimdi gidince kendim göreceğim ve değerlendireceğim."
223,559
# Uğur Dündar yönetiminde Gökçek-Kılıçdaroğlu düellosu ## Özet Melih Gökçek ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Star TV'de canlı yayında Uğur Dündar yönetiminde karşı karşıya gelmişti. ## İçerik 02 Nisan 2009 03:00 Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Star TV'de canlı yayında Uğur Dündar yönetiminde karşı karşıya geldi. Tartışmaya Gökçek'in müdahaleci tavrı damgasını vurdu. Yolsuzluk suçlamasında bulunan Kılıçdaroğlu'nu "demogog" ve "iftiracı" olmakla suçlayan Gökçek, "Şerefini kurtaramadın" dedi. Gökçek, Dündar'ı da "taraf tutmak"la itham etti. Gazeteci Uğur Dündar'ın yönettiği Star TV ana haber bültenindeki tartışma yaklaşık 1,5 saat sürdü. Dündar, tartışma başlancından itibaren sürekli olarak Kılıçdaroğlu'nun sözlerini kesen Gökçek'in tavrı karşısında bir hayli ter döktü. Zaman zaman sesini yükselten Dündar, konuklarına "Susar mısınız!" şeklinde uyarılarda bulundu. Dündar, bir ara Gökçek'e, "kendisiyle böyle bir tartışma programını bir daha yapmak istemeyeceği"ni söyledi. Tartışmada Gökçek, yerel seçimlerde CHP'nin Ankara adayı olan ve daha önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Murat Karayalçın'ın ismini de sık sık kullandı. Tartışma, tarafların tam olarak tatmin olmadığı bir şekilde ve soru işaretleriyle sona erdi. Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre, Melih Gökçek, Ankara’daki doğalgaz sayaçlarını fahiş fiyatla satın aldı. Kılıçdaroğlu, Melih Gökçek’in başkentlilere milyonlarca dolarlık kazık attığını söyledi. Melih Gökçek canlı yayında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun doğalgaz sayaçlarıyla ilgili yolsuzluk iddialarına yanıt verdi: Kemal Kılıçdaroğlu: Gökçek "Kılıçdaroğlu katılmazsa programa billboardlara yazacağım" demişti. 6500 billboard varmış. Bunun kirası 2 milyon euro! Sayın Gökçek bu parayı nereden ödeyecekti? Melih Gökçek: Başka konu konuşturmam. Uğur Bey başka konulara saptırtmam. Sonunda 50 tane soru sorsun. Bana doğalgaz sayacı konusunu anlatsın. İddiaları konuşsun! Yeni iddiaları yanıtlamayacağım. Bunun için başka bir tartışma yaparız. Ama 9 konunun dışına çıkarsa müdahale ederim. Ne söylüyorsa belgelerini gösterecek. Yolsuzluk iddiası şerefsizliktir. İftirayı atan da şerefsizdir. Bugün şerefsiz olan ortaya çıkacak. Kemal Kılıçdaroğlu: Ben size 224,5 dolar diyorum aldığınız fiyat. 168 euroya geliyor. Bu 224,5 dolarlık saati aldınız mı? Dünyada bu sayacı 224 dolara alan herhangi bir belediye göstersin. 224. 5 dolar uluslararası piyasada alay konusu; "Ankara fiyatı" olarak adlandırılıyor. 2. soru hangi ülkede, büyükşehir ön ödemeli doğalgaz sayacına geçiyor? 300 dolara. Bu nedenle tahsilat sorunu olmasın diyoruz. Tahsilat oranı yüzde 99. resmi dairelerde yüzde 100. İstanbul'da mekanik sayaç oranı tahsilat oranı yüksek sorun yok. Ön ödemeli doğalgaz sayacı niye alınıyor? Belediyenin, hallkın bir karı mı var ona baktım bulamadım. Gökçek: 168 euroluk sayaç aldığımı gösteren şerefli bir insan, aldığımın belgesini gösterir. Su sayacı değil doğalgaz sayacı bu... Kılıçdaroğlu: Ankaralıların yüzbinlerce dolar nasıl soyulduğunu anlatmam lazım... Gökçek: Sayın Kılıçdaroğlu, başta söylemiş olduğu sözü (euro-dolar) çevirdi. Yalanı ortaya çıktı. Kendisi, İstanbul'daki mekanik sayaçları söyledi, benim 145 euro yolsuzluk yaptığımı söyledi. (Sayaç çıkararak) Bu sayaç elektronik sayaçtır. Biri peşin ödemelidir, biri değildir. Tüm dünya elektronik sayaca geçmektedir. İkisinin arasındaki fark budur. Biz sayacı 133 YTL'ye yani 63 euro'ya aldık. İnsanlara 168 euro diyererek insanların gözüne baka baka yalan söylemiştir. Mekanik sayacı 18 euro'ya aldık. Yani İstanbul'dan da 5 euro ucuza aldık. Murat Karayalçın, aynı sayacı 50 dersem yolsuzluk yapmış mıdır? 60 dersem? 70 dersem? 80 dersem? Yolsuzluk yapmış sayılır mı Karayalçın? 100'e almışsa yapmış mıdır? Karayalçın kendi döneminde 109 YTL'ye almıştır. Benim 18 euro'ya aldığımı bu miktara almıştır.168 dolar... Yalan! Bir euro dolar yalanı... Kılıçdaroğlu: Bu firmaya 55 trilyon lira ödeme yapılıyor. Büyükşehir yapıyor. Onarım pil değişim kartlarının tamiri için, aynı firmaya 4 milyon 32 bin YTL para ödeniyor. Ön ödemeli sayacı neden alıyorsunuz? Sayaçlar mekanik olsaydı Ankaralı 138 milyon dolar daha az ödeyecekti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, '150 Dolardan yüksek fiyata sayaç satamazsınız' diyor. Neden Ankaralı 150 dolar ödemesi gereken sayaca 300 dolar ödedi. İstanbul'da 190, İzmir'de ve Erzurum'da 180 dolar. Sadece Ankara'da 300 dolara satılıyor. Sayaçlar aynı firmadan alınıyor. Aynı firma denetliyor, aynı firma bakım onarım yapıyor, aynı firma değiştiriyor. Belediyenin gazla ilgili özelleştirmesinde yine bu firma ikinci sırada talip. Gökçek: Kılıçdaroğlu'nun dünyadan haberi yok. Biz ön ödemeli sayacı 63 euroya aldık. Peşin ödemelide bürokrasi ortadan kalkar. Para kasaya peşin girer, kullanma imkanı olur. 168 değil 63 Avrodur. Yalan söylemiştir. İstanbul'un 23,5 euroya aldığı mekanik sayacı biz 18 euroya aldık. Karayalçın aynı sayacı kaça aldı? '224 dolara alındı' dediğiniz sayaç ilk aldımız sayaçtır. Teknoloji ilerledikçe fiyat düşer biliyorsunuz. Karayalçın dönemide bin 300 dolara mal olan doğalgaz aboneliği benim döneminde 500 dolara mal olmuştur. 224 dolara alınan sayaç 1995 yılında alındı. 2003'te 145'e düştü, yani 63 eurodur. Euroyu dolara çevirdi. Birinci yalanı çıktı. 168 dolar demişti. İki sayaç arasında fark çok. Mekanik ve elektronik sayaç peşin ödemelidir. Vatandaştan alırsınız. Avantajları var. İstanbul'la mukayese ettiğinizde Ankara'nınki daha ucuzdur. Suiistimal söz konusu değildir. Yolsuzluk yapmak şerefsizliktir. Kılıçdaroğlu: Hayatımda bir kenti soyup, kendini haklı çıkarmak için konuşan bir belediye başkanını ilk kez görüyorum. Yine ilk kez bir belediye başkanı için yasa çıkarıldığını görüyorum. AKP özel yasa çıkardı. AKP bütün bu yolsuzlukları kapatıyor. Dünyanın en pahalı sayacını Ankaralılara dayatacaksınız ve 'bununla yatırım yapıyorum' diyeceksiniz. Bütçe var. Ankara dünya kadar bütçe alıyor. Ankara, Türkiye'nin en borçlu belediyesi. Halkı soyuyorsun. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını alıyorsun. Sorularıma yanıt verilmedi... Bir belediye başkanı halkı için çalışır. Dünyanın en pahalı işlerine girmez... Sayıştay raporlarını açıklayacağım önümüzdeki günlerde. 300 dolardan kendi halkına sayaç satan bir belediye gösterin. Gökçek: Biz 100 euroya satınca 150 euro'yu Ankara'ya hizmeye ayırıyoruz. Karayalçın döneminde gazdan müthiş gelir elde ediliyordu ama yapmadı. Biz daha az kazanıyoruz. EPDK çıkmadan önce 300 dolara satıp geliştirme yapıyorduk. Kılıçdaroğlu: Sevgili Ankaralılar... Gökçek, dünyada 300 dolara ön ödemeli sayaç satan hangi ülke var bunun yanıtını veremiyor. Fahiş fiyatla doğalgaz aracı satması yeni değil. 835 bin sayaca 171 milyon dolar ödendi. Mekanik olsaydı 33 milyon dolar ödenirdi. Açıktan 138 milyon dolar fatura edildi Ankaralılara... Melih Gökçek terledi. Mendil verin... Gökçek: 138 milyon dolar fatura çıkırdın. Bu nedir? Kendini benle karıştırma. Gökçek'in sert tavrını sürdürmesi üzerine Dündar, "Sayın seyirciler dikkatle izliyorsunuz. Elimden geldiğince adil yönetim göstermeye gayret ediyorum. Sayın Gökçek farklı yapıda konuşuyor. İki tarafa da aynı süreyi göstererek tamamlamaya kararlıyım" diye konuştu. Bu sırada, Dündar rejiden Gökçek'in sesini yayından almamalarını istedi. Dündar ayrıca Gökçek'i, "Size şunu hatırlatmak zorundayım. Bir kişi, televizyon tartışmasında yüksek sesle, agresif üslupla konuşursa seyirci onu vicdanında mahkum eder" diye uyardı. Tartışmada, Gökçek'in tavrını sürdürmeye devam etmesi ve Kılıçdaroğlu'nun da Gökçek'in hakkında dile getirdiği iddiaları aynı anda yanıtlamaya çalışması üzerine Dündar, "Burası yargı makamı değil. Kimseyi suçlu ilan etme hakkına sahip değiliz. Burada bulunmayan ve suçlanan ilgililerden özür diliyorum. Elimizden geldiğince cevap haklarını yansıtmaya çalışacağız. Takdirin halkımızın sağduyusu tarafından verileceğine inanıyorum" diyerek tartışmaya son verdi. "Kılıçdaroğlu sorularımı yanıtlamadı" Program çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gökçek, Kılıçdaroğlu'nun sorduğu sorulara cevap veremediğini söyledi. Kılıçdaroğlu'nun söz konusu iddialarını ispatlamak zorunda olduğunu ifade eden Gökçek, "Birisinin şerefi burada ortada, kim ispat ederse o şereflidir. Sayın Kılıçdaroğlu bu manada şerefini kurtaramadı. Tek yaptığı edebiyat 'Ankara halkını soyuyorsunuz' gibi son derece izafi bir laf" dedi. Bugün 25'e yakın iddiada bulunduğunu belirten Gökçek, "Halkımız şunu gördü; Kılıçdaroğlu sadece insanlara son derece sakin durarak iftira atan bir adam. onun haricinde başka birşey yok. Tam bir balon. Sadece bildiğini söyleyip, istediğini okuyan, katiyen suallere cevap vermeyen biri" diye konuştu. Gökçek, bir gazetecinin "Uğur Dündar'ın taraflı davrandığını düşünüyor musunuz?" sorusuna ise, "Evet Uğur Dündar kesinlikle taraflı davrandı. Sayın Dündar'a programdan önce sadece konuyla ilgili konuşmak şartıyla çıkacağımı söyledim. Buraya geldikten sonra tavrını birlikte gördünüz. 'Melih bey bırakın da konuşsun doğalgaz üzerine konuşuyor' Doğalgaz öyle bir başlık ki doğalgaz üzerine 50 tane konuda konuşursunuz. Bir konu değil ki... Sayın Dündar, geçen Arena'daki olan konunun cevabını ondan alamadı. Devamlı kaçtı, kaçak güreşti" dedi. Bir gazetecinin "Tekrar çıkacak mısınız, ikinci bir düello olacak mı?" sorusu üzerine de Gökçek, birçok iddiada bulunduğunu ve bundan sonra da Kılıçdaroğlu ile ilgili pek çok konuda açıklama yapacağını söyledi. Baykal'ın düello yorumu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kemal Kıçırdaroğlu-Melih Gökçek tartışmasına ilişkin, "Aldığım izlenimler, Kemal Bey'in her zaman olduğu gibi makul, haklı ve etkili bir konumda olduğudur" dedi. Baykal, Mevlana'nın 735. Vuslat Yıl Dönümü Anma Etkinlikleri kapsamında Mevlana Kültür Merkezi'nde düzenlenen Şeb-i Arus töreninden sonra gazetecilerin, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in tartışmak üzere bir araya gelmesiyle ilgili soruyu yanıtladı. "Televizyondaki düello ile ilgili size de telefonla bilgi ulaştırıldı. Bu düello hakkında ne düşünüyorsunuz? Düellonun galibi kim?" sorusu üzerine Baykal, şu değerlendirmede bulundu: "Görmeden bir şey diyemem. Ancak aldığım izlenimler, Kemal Bey'in her zaman olduğu gibi makul, haklı ve etkili bir konumda olduğudur. Melih Bey'in, saldırgan bir üslupla temelsiz iddiaları dile getirdiğidir ve Kemal Bey'in iddialarına cevap veremediğidir. Şimdi gidince kendim göreceğim ve değerlendireceğim."
667379
haber
Gerger'de uyuşturucu operasyonu: 2 gözaltı
GERGER (Adıyaman), (DHA)- ADIYAMAN'ın Gerger ilçesinde jandarmanın bir eve düzenlediği uyuşturucu operasyonunda 1 kilo esrar ele geçirildi, 2 kişi gözaltına alındı
05 Temmuz 2018 13:46 . Gerger ilçesine bağlı Onevler köyünde uyuşturucu ticareti yapıldığı bilgisi üzerine İl Jandarma Komutanlığı ekipleri harekete geçti. Ekipler, belirledikleri adrese savcılık talimatıyla operasyon düzenledi. Arama yapılan evde 1 kilo esrar ile ruhsatsız 2 tüfek ve 1 tabanca ele geçirildi. Uyuşturucu ve silahlara el koyan ekipler, İ.A. ve O.D.'yi gözaltına aldı. Şüpheliler sorgulanmak üzere Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. FOTOĞRAFLI
272,502
# Gerger'de uyuşturucu operasyonu: 2 gözaltı ## Özet GERGER (Adıyaman), (DHA)- ADIYAMAN'ın Gerger ilçesinde jandarmanın bir eve düzenlediği uyuşturucu operasyonunda 1 kilo esrar ele geçirildi, 2 kişi gözaltına alındı ## İçerik 05 Temmuz 2018 13:46 . Gerger ilçesine bağlı Onevler köyünde uyuşturucu ticareti yapıldığı bilgisi üzerine İl Jandarma Komutanlığı ekipleri harekete geçti. Ekipler, belirledikleri adrese savcılık talimatıyla operasyon düzenledi. Arama yapılan evde 1 kilo esrar ile ruhsatsız 2 tüfek ve 1 tabanca ele geçirildi. Uyuşturucu ve silahlara el koyan ekipler, İ.A. ve O.D.'yi gözaltına aldı. Şüpheliler sorgulanmak üzere Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. FOTOĞRAFLI
7659
haber
Finans piyasaları için uzmanlar ne diyor
Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar: “ Elimizdeki günlük 2-2,5 milyar dolar likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz.”
Yurtdışındaki bankalara biz para veriyoruz Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar: " Elimizdeki günlük 2-2,5 milyar dolar likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz." Lehman Brothers'in iflasının Türkiye'ye etkilerini değerlendiren Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar, "Global ekonomi olacağız, dünyayla her konuda rekabet edeceğiz denilen bir ortamda, bu işin Türkiye'ye yansımamasının, bu olaylardan etkilenmemenin mümkün olmadığını" vurguladı. Önemli olanın bu işten en az etkilenerek çıkabilmek olduğunu dile getiren Çağlar, bu işin "mali, finans, ve siyasi istikrar"dan oluşan üç ayağı bulunduğunu anlattı. Çağlar, "Siyasi istikrar ve bütçe disiplini sağlandığı sürece, bankacılık sektörü de Merkez Bankası ve Hazine'nin borç ve faiz politikası çerçevesinde düzeni sağladığı sürece bu işten en az etkileniriz gibi gözüküyor. Yoksa etkilenmemek mümkün değil. Çünkü reel sektörün 130 milyar dolara yakın dışarıdan borçlanması söz konusu. Bu borçlanma devam edecek mi? Ciddi miktarda ihracat hacimlerine ulaşmış bir ülke haline geldik. Bütün bunların yavaşlaması bizi de bir şekilde etkileyecek" diye konuştu. İş adamlarına uyarı Çağlar, firmaların, finansal piyasalarda yaşanan krizden daha az etkilenmesi konusunda önerilerde de bulundu. Bu konuya ilişkin bir örnek de veren Çağlar, kendisine telefon eden İstanbullu büyük bir iş adamının, "Hiç ihtiyacımız yok ama kredi müracaatında bulunmak istiyoruz" dediğini aktardı. İhtiyaç olmadığı halde neden bu talepte bulunduklarını sorması üzerine ise bu iş adamının tedbiren kredi talebinde bulunduğunu söylediğini anlattı. Bunu "önemli bir öngörü" olarak niteleyen Çağlar, şöyle konuştu: "(Şu anda kredi kullanmıyorum) diyor. İşleri de gayet iyi. Birkaç sektörde yatırımı olan biri. Bizden bir kredi müracaatında bulunuyor. Şu anda, bilançolar bozulmadan kredi ihtiyacı olmayan firmaların, şirketlerin bankalarla diyaloğunu artırıp kendilerine kredi hakkı tesis ettirmeleri belki, reel sektör için alınabilecek tedbirlerden bir tanesi. Bir müddet sonra eğer ekonomi yavaşlarsa, bütün ekonomi değil ama spesifik sektörleri etkilemeye kalkarsa, kendileri de o sektörlerle iş yapıyorlarsa bilançolar hızla bozulacağı için kredi bulma veya kredilerini çevirme konusunda zorlanabilirler." Biz şu anda yurt dışını fonluyoruz Ziraat Bankası'nın son birkaç günde yurt dışından fonlama yapıp yapmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta ise Çağlar, "Hayır. Biz şu anda yurt dışını fonluyoruz. Benim elimde günlük, aşağı yukarı 2-2,5 milyar dolar civarında likiditem var. Bu likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz" dedi. Bir başka soru üzerine, 2001 krizinde, her gün 2-3 bankanın battığını, insanların mevduatlarını nerede tutacaklarını bilemediklerini hatırlatan Çağlar, şu anda Türk bankacılığı olarak paralarını yurt dışındaki muhabir bankalarda tuttuklarını söyleyerek, şöyle devam etti: "Merkez Bankası, hepimiz... Bunları nerede tutacağız? (Bizim parayı tuttuğumuz bankalara da bir gün bir şey olursa) sıkıntısı yaşadığımız için biz tedbiren şunu yaptık, özellikle takas işlemlerimizde bizim New York'ta şubemiz vardı. Onu birkaç ay evvel Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) EFT sistemine dahil ettik. Dolayısıyla bütün takas işlemlerimizi kendi şubemiz üzerinden geçireceğiz. Belki de diğer Türk bankalarına bu anlamda hizmet verebiliriz. Almanya'daki Alman Merkez Bankası'nın EFT sistemine dahil olan Ziraat AG diye kendi iştirakimiz olan banka, onlar üzerinden geçiriyoruz... Kendimize birtakım prensipler koyuyoruz. (Mevduat tabanı olan bankalarla ağırlıklı olarak çalışalım, yatırım bankaları ile çalışmayalım) gibi tedbirler alıyoruz. Türkiye'deki işlemlerden ziyade dışarıdaki işlemlerin doğru algılanmasına ve eldeki mevcut rezervin doğru adreslere konması üzerine uğraş veriyoruz." "Amerika Avrupa'yı, Avrupa bizi etkiliyor" Bir başka soru üzerine, FED faizleri ve Avrupa Merkez Bankası faizlerine ilişkin son 8-10 yılı taradıklarını ifade eden Çağlar, bu çalışmanın sonuçları hakkında bilgi verdi. Bu çalışmada, FED'in faiz indirimlerinin veya artırımlarının, belli bir gecikmeyle Avrupa Merkez Bankası tarafından takip edildiğini saptadıklarını anlatan Çağlar, "Bu, şu anlama geliyor, Amerika'da ortaya çıkan bir ekonomik değişim belli bir gecikmeyle Avrupa'yı etkiliyor. Avrupa'daki etkileşim de belli bir gecikmeyle bizi etkiliyor. Bizim ihracatımızın yüzde 40-45'inin AB'ye yönelik olması bir şekilde bizi de etkileyeceği sonucunu çıkarıyor. Önemli olan bu konuda reel sektör olarak tedbir alabilmek" diye konuştu. "Hazine tedbirli" Yıl sonuna kadar Hazine'nin yapacağı itfaların 30 milyar YTL civarında olduğunu, şu anda Hazine'nin rezervlerinin ise 25 milyar YTL civarında bulunduğunu anlatan Çağlar, "Neredeyse yıl sonuna kadarki itfalar kadar rezerv birikmiş vaziyette. Dolayısıyla Hazine bu anlamda tedbiri almış vaziyette" dedi. Bütçe ve vergi gerçekleşmelerinin şu ana kadar iyi gittiğini belirten Çağlar, ancak ekonominin yavaşlaması halinde bunlarda bir miktar sapma ortaya çıkabileceğine işaret etti. Çağlar, olayın iki yönü bulunduğunu, bunları hükümet politikaları çerçevesinde alınması gereken tedbirler ve bankacılık sektörü olarak alınması gereken önlemler olarak sıraladı. Çağlar, "Önemli olan reel sektörün kendini dış dünyadaki gelişmeye göre adapte etmesi, oradaki yavaşlamayı başka pazarlar bularak aşmaları gerekiyor" diye konuştu.
23,401
# Finans piyasaları için uzmanlar ne diyor ## Özet Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar: “ Elimizdeki günlük 2-2,5 milyar dolar likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz.” ## İçerik Yurtdışındaki bankalara biz para veriyoruz Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar: " Elimizdeki günlük 2-2,5 milyar dolar likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz." Lehman Brothers'in iflasının Türkiye'ye etkilerini değerlendiren Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar, "Global ekonomi olacağız, dünyayla her konuda rekabet edeceğiz denilen bir ortamda, bu işin Türkiye'ye yansımamasının, bu olaylardan etkilenmemenin mümkün olmadığını" vurguladı. Önemli olanın bu işten en az etkilenerek çıkabilmek olduğunu dile getiren Çağlar, bu işin "mali, finans, ve siyasi istikrar"dan oluşan üç ayağı bulunduğunu anlattı. Çağlar, "Siyasi istikrar ve bütçe disiplini sağlandığı sürece, bankacılık sektörü de Merkez Bankası ve Hazine'nin borç ve faiz politikası çerçevesinde düzeni sağladığı sürece bu işten en az etkileniriz gibi gözüküyor. Yoksa etkilenmemek mümkün değil. Çünkü reel sektörün 130 milyar dolara yakın dışarıdan borçlanması söz konusu. Bu borçlanma devam edecek mi? Ciddi miktarda ihracat hacimlerine ulaşmış bir ülke haline geldik. Bütün bunların yavaşlaması bizi de bir şekilde etkileyecek" diye konuştu. İş adamlarına uyarı Çağlar, firmaların, finansal piyasalarda yaşanan krizden daha az etkilenmesi konusunda önerilerde de bulundu. Bu konuya ilişkin bir örnek de veren Çağlar, kendisine telefon eden İstanbullu büyük bir iş adamının, "Hiç ihtiyacımız yok ama kredi müracaatında bulunmak istiyoruz" dediğini aktardı. İhtiyaç olmadığı halde neden bu talepte bulunduklarını sorması üzerine ise bu iş adamının tedbiren kredi talebinde bulunduğunu söylediğini anlattı. Bunu "önemli bir öngörü" olarak niteleyen Çağlar, şöyle konuştu: "(Şu anda kredi kullanmıyorum) diyor. İşleri de gayet iyi. Birkaç sektörde yatırımı olan biri. Bizden bir kredi müracaatında bulunuyor. Şu anda, bilançolar bozulmadan kredi ihtiyacı olmayan firmaların, şirketlerin bankalarla diyaloğunu artırıp kendilerine kredi hakkı tesis ettirmeleri belki, reel sektör için alınabilecek tedbirlerden bir tanesi. Bir müddet sonra eğer ekonomi yavaşlarsa, bütün ekonomi değil ama spesifik sektörleri etkilemeye kalkarsa, kendileri de o sektörlerle iş yapıyorlarsa bilançolar hızla bozulacağı için kredi bulma veya kredilerini çevirme konusunda zorlanabilirler." Biz şu anda yurt dışını fonluyoruz Ziraat Bankası'nın son birkaç günde yurt dışından fonlama yapıp yapmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta ise Çağlar, "Hayır. Biz şu anda yurt dışını fonluyoruz. Benim elimde günlük, aşağı yukarı 2-2,5 milyar dolar civarında likiditem var. Bu likiditeyle Avrupa ve Amerika bankalarını bir anlamda biz fonluyoruz" dedi. Bir başka soru üzerine, 2001 krizinde, her gün 2-3 bankanın battığını, insanların mevduatlarını nerede tutacaklarını bilemediklerini hatırlatan Çağlar, şu anda Türk bankacılığı olarak paralarını yurt dışındaki muhabir bankalarda tuttuklarını söyleyerek, şöyle devam etti: "Merkez Bankası, hepimiz... Bunları nerede tutacağız? (Bizim parayı tuttuğumuz bankalara da bir gün bir şey olursa) sıkıntısı yaşadığımız için biz tedbiren şunu yaptık, özellikle takas işlemlerimizde bizim New York'ta şubemiz vardı. Onu birkaç ay evvel Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) EFT sistemine dahil ettik. Dolayısıyla bütün takas işlemlerimizi kendi şubemiz üzerinden geçireceğiz. Belki de diğer Türk bankalarına bu anlamda hizmet verebiliriz. Almanya'daki Alman Merkez Bankası'nın EFT sistemine dahil olan Ziraat AG diye kendi iştirakimiz olan banka, onlar üzerinden geçiriyoruz... Kendimize birtakım prensipler koyuyoruz. (Mevduat tabanı olan bankalarla ağırlıklı olarak çalışalım, yatırım bankaları ile çalışmayalım) gibi tedbirler alıyoruz. Türkiye'deki işlemlerden ziyade dışarıdaki işlemlerin doğru algılanmasına ve eldeki mevcut rezervin doğru adreslere konması üzerine uğraş veriyoruz." "Amerika Avrupa'yı, Avrupa bizi etkiliyor" Bir başka soru üzerine, FED faizleri ve Avrupa Merkez Bankası faizlerine ilişkin son 8-10 yılı taradıklarını ifade eden Çağlar, bu çalışmanın sonuçları hakkında bilgi verdi. Bu çalışmada, FED'in faiz indirimlerinin veya artırımlarının, belli bir gecikmeyle Avrupa Merkez Bankası tarafından takip edildiğini saptadıklarını anlatan Çağlar, "Bu, şu anlama geliyor, Amerika'da ortaya çıkan bir ekonomik değişim belli bir gecikmeyle Avrupa'yı etkiliyor. Avrupa'daki etkileşim de belli bir gecikmeyle bizi etkiliyor. Bizim ihracatımızın yüzde 40-45'inin AB'ye yönelik olması bir şekilde bizi de etkileyeceği sonucunu çıkarıyor. Önemli olan bu konuda reel sektör olarak tedbir alabilmek" diye konuştu. "Hazine tedbirli" Yıl sonuna kadar Hazine'nin yapacağı itfaların 30 milyar YTL civarında olduğunu, şu anda Hazine'nin rezervlerinin ise 25 milyar YTL civarında bulunduğunu anlatan Çağlar, "Neredeyse yıl sonuna kadarki itfalar kadar rezerv birikmiş vaziyette. Dolayısıyla Hazine bu anlamda tedbiri almış vaziyette" dedi. Bütçe ve vergi gerçekleşmelerinin şu ana kadar iyi gittiğini belirten Çağlar, ancak ekonominin yavaşlaması halinde bunlarda bir miktar sapma ortaya çıkabileceğine işaret etti. Çağlar, olayın iki yönü bulunduğunu, bunları hükümet politikaları çerçevesinde alınması gereken tedbirler ve bankacılık sektörü olarak alınması gereken önlemler olarak sıraladı. Çağlar, "Önemli olan reel sektörün kendini dış dünyadaki gelişmeye göre adapte etmesi, oradaki yavaşlamayı başka pazarlar bularak aşmaları gerekiyor" diye konuştu.
838927
haber
İstanbul Tabip Odası: Kürtaj bir sağlık hizmetidir, fişleme aracı olarak kullanılamaz!
İTO, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün kürtaj yaptıran kadınların listesini istemesi hakkında "Sağlık Bakanlığı hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorluyor" dedi
11 Eylül 2019 11:53 İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nden 1 Ocak 2017 ile 31 Mayıs 2019’da kürtaj yaptıran, 30-40 yaş aralığında ve polikistik over sendromu olan kişilerin listesini istemesi hakkında açıklama yaptı. Açıklamada "FETÖ ile PDY silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve cumhurbaşkanı ile devlet büyüklerine hakaret konuları ile polikistik over sendromu ve kürtaj arasındaki irrasyonel bağlantı üzerinden, kadınların kişisel verilerine ulaşma talebi hem etik dışıdır hem de suçtur" denildi. 2007 yılından itibaren doğum yanlısı (pronatalist) politikalara geçildiği, koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında yer alan gebelikten korunma yöntemlerinin sunumunun her geçen yıl sınırlandırıldığının hatırlatıldığı açıklamada "Kürtaja erişim halka 'yasaklandı' denilerek kamu kurumlarında göstermelik düzeye indirilmiştir. Erkeklerin uyguladığı bir doğum kontrol yöntemi olan vazektomi'yi yapan kamu kurumları neredeyse kalmamıştır" denildi. "Kürtajın gayri yasal yollarla engellenmesine bir yenisi daha eklendi" Her kürtajın gereksinimi karşılanmamış gebelikten korunma hizmetlerinin göstergesi olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Cinsel sağlık hakkı ise doğrudan hükümetin sağlık politikaları ile sınırlandırılmaktadır. Kadınların sağlık hakkını doğrudan engelleyen uygulamalardan olan gebelikten korunma yöntemlerine erişememe, ayrıca kürtajın gayri yasal yollarla engellenmesine bir yenisi daha eklenmiş, kürtajı kriminalize etme, fişleme boyutuna getirilmiştir" değerlendirmesi yer aldı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 29 Ağustos'ta İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne gönderilen yazı ile kürtajın bir fişleme girişimi ile tekrar gündeme geldiği söylendi. "Sağlık Bakanlığı hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorluyor" "FETÖ ile PDY silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve cumhurbaşkanı ile devlet büyüklerine hakaret konuları ile polikistik over sendromu ve kürtaj arasındaki irrasyonel bağlantı üzerinden, kadınların kişisel verilerine ulaşma talebi hem etik dışıdır hem de suçtur" denilen açıklamada konunun yasal dayanağı şöyle özetlendi: "6688 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na göre: MADDE 6- (1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. (2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır. Türk Ceza Kanunu'na göre de hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir (TCK Madde 135). Sağlık Bakanlığı kişilerin izni olmaksızın İçişleri Bakanlığı için verileri isterken; hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorlamakta, hasta hakları, cinsel haklar ve kadınların sağlık hakkını ihlal etmektedir. "Kadınların "fişlenme"si kabul edilemez" AİHM de 'sağlık verilerinin gizliliğine saygı' konusunu, Sözleşme'ye Taraf Devletlerin yasal sistemlerinde temel bir ilke olarak kabul etmektedir. Devletin hukuk devleti olabilmesinin yolu, bireyin güvenliğini sağlamaktan geçer. Hukuka aykırı bu talebe, kadın bedenini denetleyen tüm mekanizmalara olduğu gibi karşıyız! Ücretsiz ve güvenli kürtaja erişim hakkının ortadan kaldırılması gibi, bir sağlık hizmeti olan kürtaja ait verilerin izinsiz kullanılması, kadınların "fişlenme"si kabul edilemez."
293,482
# İstanbul Tabip Odası: Kürtaj bir sağlık hizmetidir, fişleme aracı olarak kullanılamaz! ## Özet İTO, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün kürtaj yaptıran kadınların listesini istemesi hakkında "Sağlık Bakanlığı hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorluyor" dedi ## İçerik 11 Eylül 2019 11:53 İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nden 1 Ocak 2017 ile 31 Mayıs 2019’da kürtaj yaptıran, 30-40 yaş aralığında ve polikistik over sendromu olan kişilerin listesini istemesi hakkında açıklama yaptı. Açıklamada "FETÖ ile PDY silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve cumhurbaşkanı ile devlet büyüklerine hakaret konuları ile polikistik over sendromu ve kürtaj arasındaki irrasyonel bağlantı üzerinden, kadınların kişisel verilerine ulaşma talebi hem etik dışıdır hem de suçtur" denildi. 2007 yılından itibaren doğum yanlısı (pronatalist) politikalara geçildiği, koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında yer alan gebelikten korunma yöntemlerinin sunumunun her geçen yıl sınırlandırıldığının hatırlatıldığı açıklamada "Kürtaja erişim halka 'yasaklandı' denilerek kamu kurumlarında göstermelik düzeye indirilmiştir. Erkeklerin uyguladığı bir doğum kontrol yöntemi olan vazektomi'yi yapan kamu kurumları neredeyse kalmamıştır" denildi. "Kürtajın gayri yasal yollarla engellenmesine bir yenisi daha eklendi" Her kürtajın gereksinimi karşılanmamış gebelikten korunma hizmetlerinin göstergesi olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Cinsel sağlık hakkı ise doğrudan hükümetin sağlık politikaları ile sınırlandırılmaktadır. Kadınların sağlık hakkını doğrudan engelleyen uygulamalardan olan gebelikten korunma yöntemlerine erişememe, ayrıca kürtajın gayri yasal yollarla engellenmesine bir yenisi daha eklenmiş, kürtajı kriminalize etme, fişleme boyutuna getirilmiştir" değerlendirmesi yer aldı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 29 Ağustos'ta İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne gönderilen yazı ile kürtajın bir fişleme girişimi ile tekrar gündeme geldiği söylendi. "Sağlık Bakanlığı hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorluyor" "FETÖ ile PDY silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve cumhurbaşkanı ile devlet büyüklerine hakaret konuları ile polikistik over sendromu ve kürtaj arasındaki irrasyonel bağlantı üzerinden, kadınların kişisel verilerine ulaşma talebi hem etik dışıdır hem de suçtur" denilen açıklamada konunun yasal dayanağı şöyle özetlendi: "6688 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na göre: MADDE 6- (1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. (2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır. Türk Ceza Kanunu'na göre de hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir (TCK Madde 135). Sağlık Bakanlığı kişilerin izni olmaksızın İçişleri Bakanlığı için verileri isterken; hekimleri meslek etiği kurallarını çiğnemeye zorlamakta, hasta hakları, cinsel haklar ve kadınların sağlık hakkını ihlal etmektedir. "Kadınların "fişlenme"si kabul edilemez" AİHM de 'sağlık verilerinin gizliliğine saygı' konusunu, Sözleşme'ye Taraf Devletlerin yasal sistemlerinde temel bir ilke olarak kabul etmektedir. Devletin hukuk devleti olabilmesinin yolu, bireyin güvenliğini sağlamaktan geçer. Hukuka aykırı bu talebe, kadın bedenini denetleyen tüm mekanizmalara olduğu gibi karşıyız! Ücretsiz ve güvenli kürtaja erişim hakkının ortadan kaldırılması gibi, bir sağlık hizmeti olan kürtaja ait verilerin izinsiz kullanılması, kadınların "fişlenme"si kabul edilemez."
5951
yazarlar
İleri yaşta apolitikleşen karışık kafalı bir turist
Valizimi beklerken kendi kendime gülüyordum. Bir daha gözaltı tehlikesi yaşamamak için asla hata yapmamalıydım
Ne kadar da askerîleşmişti ilişkiler! Füze al, uçak al, helikopter al! Dön dolaş Suriye savaşına gel! "Ölümü küçümseme, seve seve karşıla onu, çünkü o da doğanın istediği şeylerden biridir. Öyleyse us yürüten insana özgü olan; ölüm karşısında ne yüzeysel, ne düşman, ne öfkeli olmak, onu yaşamın doğal olgularından biri olarak beklemektir." Moskova’da Nâzım etkinlikleri başladığında başka bir iktidar vardı. Anma geleneği sürüyor. Başka siyasiler de sahneden çıkacaklar. Ölümsüz olan gerçek sanattır, büyük şairlerdir...
278,963
# İleri yaşta apolitikleşen karışık kafalı bir turist ## Özet Valizimi beklerken kendi kendime gülüyordum. Bir daha gözaltı tehlikesi yaşamamak için asla hata yapmamalıydım ## İçerik Ne kadar da askerîleşmişti ilişkiler! Füze al, uçak al, helikopter al! Dön dolaş Suriye savaşına gel! "Ölümü küçümseme, seve seve karşıla onu, çünkü o da doğanın istediği şeylerden biridir. Öyleyse us yürüten insana özgü olan; ölüm karşısında ne yüzeysel, ne düşman, ne öfkeli olmak, onu yaşamın doğal olgularından biri olarak beklemektir." Moskova’da Nâzım etkinlikleri başladığında başka bir iktidar vardı. Anma geleneği sürüyor. Başka siyasiler de sahneden çıkacaklar. Ölümsüz olan gerçek sanattır, büyük şairlerdir...
164784
haber
Futbol liglerinde kullanılan sistemler ANKARA
Futbol liglerinde kullanılan sistemler ANKARA (A.A)
- - 24.08.2011 - Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni sezonla birlikte uygulamaya koyacağı play-off sistemi, dünya liglerinde kullanılan lig formatlarını da gündeme taşıdı. Önde gelen ve milyonlarca futbolseverin ilgisini çeken liglerde ülke federasyonları birçok farklı sistem uygularken Avrupa, bazı istisnalar olsa da, ağırlıklı olarak, şampiyonunu ve uluslararası organizasyonlara göndereceği takımları normal sezonun sonuçlarına göre belirliyor. Bazı Güney Amerika ülkelerinde ise bir yıl içinde iki sezon oynanıyor ve ligler bir yıl içinde iki şampiyon çıkartıyor. Üst düzey liglerde uygulanan sistemler şöyle: -Avrupa- Avrupa'da futbol, ağırlıklı olarak, piramit sistemi olarak adlandırılan, tüm takımların birbiriyle birer kez evinde birer kez de deplasmanda karşılaştıkları, çift devreli lig formatıyla oynanıyor. FIFA Dünya Sıralaması'nın ilk 10'unda yer alan Hollanda, İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya, Portekiz ve Hırvatistan gibi birçok Avrupa ülkesi lig şampiyonunu bu sisteme göre belirliyor. Hollanda'da, her ne kadar şampiyon normal sezonda elde edilen puanlara göre belirlense de, bir alt kümeye düşecek 3 takımdan 2'si play-off sistemiyle belli oluyor. 18 takımlı ligde son sırayı alan takım, bir alt lig olan Eerste Divisie'ye düşüyor ve bu takımın yerini alt ligi ilk sırada tamamlayan kulüp alıyor. 16 ve 17. olan takımlar ise, Eerste'yi liderin ardından ilk 8 sırada tamamlayan ekiplerle iki grup halinde play-off maçları oynuyor. Gruplarda birinci olan takımlar birinci ligde oynamaya hak kazanırken, diğer takımlar yoluna ikinci ligde devam ediyor. Sisteme göre, Avrupa Ligi'nde oynayacak takımlar da play-off uygulamasına göre belirleniyor. Şampiyonlar Ligi'ne katılacak takımların Avrupa biletleri sabit tutulurken, Avrupa Ligi'nde mücadele edecek ekipler play-off sistemine göre seçiliyor. FIFA'nın listesinde 37. sırada bulunan Belçika, şampiyonunun play-off sistemiyle belirlendiği nadir ülkeler arasında en güçlü lig olarak göze çarpıyor. Belçika'da ligin normal sezonunu ilk altı sırada bitiren takımlar şampiyonluk için play-off maçlarına çıkıyor. Takımlar, normal sezonda aldıkları puanların yarısını play-off'a taşıyor ve eğer varsa buçuklu puanları yukarı tamamlanıyor. Play-off sonunda puan eşitliği yaşanması halinde ise yukarı tamamlanan yarım puanlar geri alınıyor. Yunanistan'da da, her ne kadar şampiyonu ve küme düşecek takımları belirlemek için olmasa da play-off sistemi kullanılıyor. Yunan ligini şampiyon alarak tamamlayan takım, Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazanıyor. Ligi şampiyonun ardından ilk 4 sırada tamamlayan takımlar ise aralarında play-off maçları oynuyor. Bu süreci ilk sırada tamamlayan takım Avrupa Şampiyonlar Ligi ön eleme turunun biletini alıyor, play-off finalinin diğer takımıyla Yunanistan Kupası'nın sahibi ise Avrupa Ligi'ne katılım hakkını elde ediyor. İsrail de, futbol federasyonunun 2008 yılında aldığı kararla lig statüsünü değiştirdi ve hem şampiyonu, hem de Avrupa'ya gidecek takımları belirlemek için play-off sistemini uygulamaya koydu. Karar uyarınca birinci ligdeki takım sayısı 16'ya çıkarıldı ve normal sezonu ilk 6 sırada tamamlayan takımların play-off maçları oynamaları öngörüldü. Buna göre play-off sürecini ilk sırada tamamlayan şampiyon kabul ediliyor ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılım hakkını kazanıyor. 2 ve 3. olan takımlar ise Avrupa Ligi biletini alıyor. Play-off sistemi İngiltere'de, ikinci lige denk gelen Championship'te de kullanılıyor. 24 takımlı ligde sezonu ilk iki sırada tamamlayan takımlar, doğrudan Premier League'e çıkıyor. Bu iki takımın ardındaki 4 takım ise çift ayaklı eleme usülü play-off maçları oynuyor. Play-off finalini kazanan ekip ise Premier League'e yükselen 3. takım oluyor. -Brezilya- Brezilya, Batı'nın, piramit lig olanak nitelenen yaygın düzenine yakın bir lig sistemi uyguluyor. Brezilya'da futbol, statü olarak birbirine benzeyen iki farklı piramitten oluşuyor. Sezon şampiyonu, 20 takımlı ulusal ligde, ekiplerin çift devreli karşılaşmaları sonucunda belirleniyor. Futbol, ulusal düzeyde, Campeonato Brasileiro Serie A (birinci lig), Campeonato Brasileiro Serie B (ikinci lig), Campeonato Brasileiro Serie C (üçüncü lig) ve Campeonato Brasileiro Serie D (dördüncü lig)olmak üzere 4 ligden oluşuyor. Serie A'da sezonu son 4 sırada tamamlayan takımlar küme düşüyor. Aynı şekilde 20 takımla oynanan Serie B'de ise ilk 4 takım bir üst lige yükseliyor, son 4 takım ise bir alt lige indiriliyor. Serie C'de 20 takım, 5'erli 4 grupta mücadele ediyor, yarı finalistler bir üst lige çıkıyor. Gruplarını son sırada tamamlayan 4 takım ise Serie D'ye düşüyor. Küme düşmenin olmadığı Serie D'de ise 40 takım, yarı finale yükselme mücadelesi veriyor. Ulusal lig Mayıs ayında başlıyor ve Aralık'ta bitiyor. Ulusal ligin haricinde her eyaletin kendi ligi bulunuyor. Bu liglerin idari işlerini, eyaletlerin kendi bünyelerinde oluşturduğu federasyonlar yürütüyor. Ulusal lige takım gönderen eyalet şampiyonaları, kendi federasyonlarının aldıkları kararlar doğrultusunda, Ocak-Şubat gibi başlıyor ve Nisan-Mayıs gibi sona eriyor. -Arjantin- Güney Amerika futbolunda yaygın olarak, ''Apertura'' (Açılış) ve ''Clausura'' (Kapanış) sistemi kullanılıyor. Avrupa'da en çok ilgi gören liglerden biri olarak kabul edilen Arjantin de bu sistemi kullanıyor. Apertura ve Clausura sistemine göre bir futbol sezonu ikiye ayrılıyor. Arjantin Ligi'nde bir yılda 19'ar maçlık 2 sezon oynanıyor. Apertura ligi eylül-aralık, Clausura ligi şubat-haziran aylarında yapılıyor. Takımlar her iki ligde de birbirleriyle biri deplasmanda olmak üzere toplam 2 kez karşılaşıyor. Bu sistemin Avrupa'daki sistemlerden temel farkı bir yılda 2 şampiyon çıkarması. Küme düşmenin hesaplanmasında durum biraz daha karmaşıklaşıyor. Küme düşecek takımlar belirlenirken son 3 yılın yani 6 sezonun sonuçlarına bakılıyor. Takımların bu 6 sezonda topladığı puan, oynadıkları maç sayısına bölünerek, ekiplerin ortalama puanları belirleniyor. Bu sistemde, Apertura ya da Clausura'yı şampiyon bitiren takım bile hesaplamaya dahil edilen diğer 5 sezonda kötü sonuçlar alması halinde küme düşebiliyor. Arjantin'de son 3 yıldaki puan ortalamalarına göre 19 ve 20. sırada yer alan 2 takım doğrudan küme düşüyor. Sıralamada 17 ve 18. sıradaki takımlar ise ikinci ligi 3 ve 4. sırada bitiren takımlarla baraj maçı oynuyor. Baraj maçlarının ardından, müsabakalara katılan 4 takımdan 2'si birinci ligde yer alırken, kaybeden 2'si yoluna 2. ligde devam ediyor.
23,473
# Futbol liglerinde kullanılan sistemler ANKARA ## Özet Futbol liglerinde kullanılan sistemler ANKARA (A.A) ## İçerik - - 24.08.2011 - Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni sezonla birlikte uygulamaya koyacağı play-off sistemi, dünya liglerinde kullanılan lig formatlarını da gündeme taşıdı. Önde gelen ve milyonlarca futbolseverin ilgisini çeken liglerde ülke federasyonları birçok farklı sistem uygularken Avrupa, bazı istisnalar olsa da, ağırlıklı olarak, şampiyonunu ve uluslararası organizasyonlara göndereceği takımları normal sezonun sonuçlarına göre belirliyor. Bazı Güney Amerika ülkelerinde ise bir yıl içinde iki sezon oynanıyor ve ligler bir yıl içinde iki şampiyon çıkartıyor. Üst düzey liglerde uygulanan sistemler şöyle: -Avrupa- Avrupa'da futbol, ağırlıklı olarak, piramit sistemi olarak adlandırılan, tüm takımların birbiriyle birer kez evinde birer kez de deplasmanda karşılaştıkları, çift devreli lig formatıyla oynanıyor. FIFA Dünya Sıralaması'nın ilk 10'unda yer alan Hollanda, İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya, Portekiz ve Hırvatistan gibi birçok Avrupa ülkesi lig şampiyonunu bu sisteme göre belirliyor. Hollanda'da, her ne kadar şampiyon normal sezonda elde edilen puanlara göre belirlense de, bir alt kümeye düşecek 3 takımdan 2'si play-off sistemiyle belli oluyor. 18 takımlı ligde son sırayı alan takım, bir alt lig olan Eerste Divisie'ye düşüyor ve bu takımın yerini alt ligi ilk sırada tamamlayan kulüp alıyor. 16 ve 17. olan takımlar ise, Eerste'yi liderin ardından ilk 8 sırada tamamlayan ekiplerle iki grup halinde play-off maçları oynuyor. Gruplarda birinci olan takımlar birinci ligde oynamaya hak kazanırken, diğer takımlar yoluna ikinci ligde devam ediyor. Sisteme göre, Avrupa Ligi'nde oynayacak takımlar da play-off uygulamasına göre belirleniyor. Şampiyonlar Ligi'ne katılacak takımların Avrupa biletleri sabit tutulurken, Avrupa Ligi'nde mücadele edecek ekipler play-off sistemine göre seçiliyor. FIFA'nın listesinde 37. sırada bulunan Belçika, şampiyonunun play-off sistemiyle belirlendiği nadir ülkeler arasında en güçlü lig olarak göze çarpıyor. Belçika'da ligin normal sezonunu ilk altı sırada bitiren takımlar şampiyonluk için play-off maçlarına çıkıyor. Takımlar, normal sezonda aldıkları puanların yarısını play-off'a taşıyor ve eğer varsa buçuklu puanları yukarı tamamlanıyor. Play-off sonunda puan eşitliği yaşanması halinde ise yukarı tamamlanan yarım puanlar geri alınıyor. Yunanistan'da da, her ne kadar şampiyonu ve küme düşecek takımları belirlemek için olmasa da play-off sistemi kullanılıyor. Yunan ligini şampiyon alarak tamamlayan takım, Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazanıyor. Ligi şampiyonun ardından ilk 4 sırada tamamlayan takımlar ise aralarında play-off maçları oynuyor. Bu süreci ilk sırada tamamlayan takım Avrupa Şampiyonlar Ligi ön eleme turunun biletini alıyor, play-off finalinin diğer takımıyla Yunanistan Kupası'nın sahibi ise Avrupa Ligi'ne katılım hakkını elde ediyor. İsrail de, futbol federasyonunun 2008 yılında aldığı kararla lig statüsünü değiştirdi ve hem şampiyonu, hem de Avrupa'ya gidecek takımları belirlemek için play-off sistemini uygulamaya koydu. Karar uyarınca birinci ligdeki takım sayısı 16'ya çıkarıldı ve normal sezonu ilk 6 sırada tamamlayan takımların play-off maçları oynamaları öngörüldü. Buna göre play-off sürecini ilk sırada tamamlayan şampiyon kabul ediliyor ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılım hakkını kazanıyor. 2 ve 3. olan takımlar ise Avrupa Ligi biletini alıyor. Play-off sistemi İngiltere'de, ikinci lige denk gelen Championship'te de kullanılıyor. 24 takımlı ligde sezonu ilk iki sırada tamamlayan takımlar, doğrudan Premier League'e çıkıyor. Bu iki takımın ardındaki 4 takım ise çift ayaklı eleme usülü play-off maçları oynuyor. Play-off finalini kazanan ekip ise Premier League'e yükselen 3. takım oluyor. -Brezilya- Brezilya, Batı'nın, piramit lig olanak nitelenen yaygın düzenine yakın bir lig sistemi uyguluyor. Brezilya'da futbol, statü olarak birbirine benzeyen iki farklı piramitten oluşuyor. Sezon şampiyonu, 20 takımlı ulusal ligde, ekiplerin çift devreli karşılaşmaları sonucunda belirleniyor. Futbol, ulusal düzeyde, Campeonato Brasileiro Serie A (birinci lig), Campeonato Brasileiro Serie B (ikinci lig), Campeonato Brasileiro Serie C (üçüncü lig) ve Campeonato Brasileiro Serie D (dördüncü lig)olmak üzere 4 ligden oluşuyor. Serie A'da sezonu son 4 sırada tamamlayan takımlar küme düşüyor. Aynı şekilde 20 takımla oynanan Serie B'de ise ilk 4 takım bir üst lige yükseliyor, son 4 takım ise bir alt lige indiriliyor. Serie C'de 20 takım, 5'erli 4 grupta mücadele ediyor, yarı finalistler bir üst lige çıkıyor. Gruplarını son sırada tamamlayan 4 takım ise Serie D'ye düşüyor. Küme düşmenin olmadığı Serie D'de ise 40 takım, yarı finale yükselme mücadelesi veriyor. Ulusal lig Mayıs ayında başlıyor ve Aralık'ta bitiyor. Ulusal ligin haricinde her eyaletin kendi ligi bulunuyor. Bu liglerin idari işlerini, eyaletlerin kendi bünyelerinde oluşturduğu federasyonlar yürütüyor. Ulusal lige takım gönderen eyalet şampiyonaları, kendi federasyonlarının aldıkları kararlar doğrultusunda, Ocak-Şubat gibi başlıyor ve Nisan-Mayıs gibi sona eriyor. -Arjantin- Güney Amerika futbolunda yaygın olarak, ''Apertura'' (Açılış) ve ''Clausura'' (Kapanış) sistemi kullanılıyor. Avrupa'da en çok ilgi gören liglerden biri olarak kabul edilen Arjantin de bu sistemi kullanıyor. Apertura ve Clausura sistemine göre bir futbol sezonu ikiye ayrılıyor. Arjantin Ligi'nde bir yılda 19'ar maçlık 2 sezon oynanıyor. Apertura ligi eylül-aralık, Clausura ligi şubat-haziran aylarında yapılıyor. Takımlar her iki ligde de birbirleriyle biri deplasmanda olmak üzere toplam 2 kez karşılaşıyor. Bu sistemin Avrupa'daki sistemlerden temel farkı bir yılda 2 şampiyon çıkarması. Küme düşmenin hesaplanmasında durum biraz daha karmaşıklaşıyor. Küme düşecek takımlar belirlenirken son 3 yılın yani 6 sezonun sonuçlarına bakılıyor. Takımların bu 6 sezonda topladığı puan, oynadıkları maç sayısına bölünerek, ekiplerin ortalama puanları belirleniyor. Bu sistemde, Apertura ya da Clausura'yı şampiyon bitiren takım bile hesaplamaya dahil edilen diğer 5 sezonda kötü sonuçlar alması halinde küme düşebiliyor. Arjantin'de son 3 yıldaki puan ortalamalarına göre 19 ve 20. sırada yer alan 2 takım doğrudan küme düşüyor. Sıralamada 17 ve 18. sıradaki takımlar ise ikinci ligi 3 ve 4. sırada bitiren takımlarla baraj maçı oynuyor. Baraj maçlarının ardından, müsabakalara katılan 4 takımdan 2'si birinci ligde yer alırken, kaybeden 2'si yoluna 2. ligde devam ediyor.
459402
haber
DHA YURT BÜLTENİ-15
Yozgat'ta damat dehşeti: 4 ölü (1) YOZGAT'ın Aydıncık İlçesi Dereçiftlik Köyü'nde 24 yaşındaki Sıddık Gököz, ayrı yaşadığı eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı av tüfegiyle öldürdü
YOZGAT'ın Aydıncık İlçesi Dereçiftlik Köyü'nde 24 yaşındaki Sıddık Gököz, ayrı yaşadığı eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı av tüfegiyle öldürdü. Katliamın ardından Facebook üzerinden canlı yayın yapıp, pişman olduğunu söyleyen Sıddık Gököz de arazide intihar ederek yaşamına son verdi. Olay, ilçeye bağlı bağlı Dereçiftlik Köyü'nde meydana geldi. Özlem Gököz, bir süre önce geçimsizlik nedeniyle eşi Sıddık Gököz'ü terk edip, ailesinin evine yerleşti. 1.5 yaşındaki çocuğunu kendisine göstermediklerini iddia eden Sıddık Gököz, bugün akşam saatlerinde tüfekle kayınpederinin evini bastı. Gököz, eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı tüfekle vurarak öldürdükten sonra kaçtı. KATLİAM'IN ARDINDAN FACEBOOK'TAN CANLI YAYIN YAPTI Sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden canlı yayın yapıp, pişman olduğunu söyleyen Sıddık Gököz, arazide tüfekle intihar etti. Görüntü Dökümü --------------------------- -Sıddık Gököz'ün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar Haber: Harun GÖKÇEOĞLU/YOZGAT, (DHA) ======================================= Siverek'te zırhlı araç devrildi: 2 polis yaralı ŞANLIURFA’nın Siverek İlçesi’nde zırhlı polis aracının devrilmesi sonucu 2 özel harekat polisi yaralandı. Kaza, akşam saatlerinde Siverek-Şanlıurfa karayolunun 4’üncü kilometresinde meydana geldi. Özel Harekat Şube Müdürlüğü ekiplerini taşıyan zırhlı araç, kontrolden çıkıp orta refüjdeki elektrik direği ile ağaçlara çarptıktan sonra karşı şeride geçerek devrildi. Kazada, araçta bulunan polis memurları 29 yaşındaki Mehmet Ali Kocamaz ile 28 yaşındaki Ekrem Elis yaralandı. Yaralı polisler, olay yerine sevk edilen ambulanslarla Siverek Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Polislerin sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ - Kaza yeri - Devrilen polis aracı - Ambulansların hareket etmesi - Alınan güvenlik önlemleri - İnceleme yapan polis ekipleri - Acil servis tabelası - Hastanede alınan güvenlik önlemi - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 424 MB Haber-Kamera: Mehmet SEZGİN-ŞANLIURFA,(DHA) ======================================= Anne ne olur beni bırakma BURSA'nın Orhangazi ilçesi'nde kontrolden çıkan özel otomobil yol kenarındaki sulama kanalına çarparak yan yattı. Hurda yığını haline dönen otomobilde bulunan 3'ü çocuk 8 kişi yaralandı. Yola fırlayan annesi İlknur Cüre'nin yerde yattığını gören 9 yaşındaki oğlu Ömer Cüre annesinin elini tutarak "Anneciğim ne olur kalk beni bırakma" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Kaza saat 18.00 sıralarında Orhangazi İznik Karayolu Üreğil Kavşağı'nda meydana geldi. İznik'ten Orhangazi'ye gelmekte olan içinde 3'ü çocuk 8 kişinin bulunduğu Mahmut Arslan (52) idaresindeki 16 RBL 07 plakalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kontrolden çıktı. Yolun solunda bulunan bariyerleri aşan beton sulama kanalına çarptıktan sonra takla atarak yan yattı. Hurda yığını haline dönen araçta bulunan yaralılar çevreden yetişen vatandaşlar tarafından araç içindeki sürücü Mahmut Arslan, Meryem Arslan (70) ile aynı isimdeki gelini Meryem Arslan (47), Yasin Kobal (2), Merve Kobal (24), İlknur Cüre (25), Ömer Cüre (9) ve Zümranur Cüre (2) yaralandılar. Yaralılar sağlık görevlileri tarafından yapılan ilk müdahalelerinin ardından vatandaşlar ve itfaiye ekipleri tarafından Ambulanslara taşınarak Orhangazi ve Gemlik Devlet Hastanelerine götürülerek tedavi altına alındılar. Yola fırlayan annesi İlknur Cüre'nin yerde yattığını gören 9 yaşındaki oğlu Ömer Cüre annesinin elini tutarak "Anneciğim ne olur kalk beni bırakma" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Yaralıların hayati tehlikeleri bulunmadığı öğrenilirken kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ---------------------------- -Kaza yeri -Yaralılara müdahale edilmesi -Annesinin elini tutap ağlayan çocuk -Yaralıların Ambulanslara taşınması -Parçalanan beton bariyer -Detaylar Süre: 03 dakika 54 saniye BOYUT: 470 MB Haber: Hasan BOZBEY/Orhangazi-BURSA/(DHA) ====================================== Nazilli'deki çifte cinayetin diğer şüphelisi de yakalandı/EK CİNAYET ZANLISI TUTUKLANDI Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde, 22 Ağustos'ta Ercan Hadem (28) ve Erhan Hadem (26) kardeşlerin pompalı tüfekle öldürülmesiyle ilgili olarak gözaltına alınan Fuat D. ve kız arkadaşı Handan Z., emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Handan Z. adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, Fuat D. 'kasten adam öldürmek' suçundan tutuklanarak Nazilli E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------- - Zanlıların adliyeye getirilmesinden görüntü - Zanlıların hakaretlerinden görüntü Haber-Kamera: Bahattin ALBAYRAK / NAZİLLİ (Aydın), (DHA) ====================================== Yasin Börü ve arkadaşları, mezarları başında anıldı DİYARBAKIR'da 6-8 Ekim 2014 tarihindeki Kobani olayları sırasında öldürülen Yasin Börü ve arkadaşları, ölümlerinin 3'üncü yılında mezarları başında anıldı. Diyarbakır'da, 2014 yılında 6-8 Ekim Kobani olayları sırasında, Kurban Bayramı'nda ihtiyaç sahiplerine et dağıtırken öldürülen Yasin Börü ve arkadaşları, mezarları başında anıldı. Yeniköy Mezarlığı'nda akşam saatlerinde düzenlenen törene hayatını kaybedenlerin aileleri, HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcıları Hüseyin Yılmaz ve Mehmet Yavuz ile partililer ve vatandaşlar katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan anmada konuşan HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, "İnsan ve insaniyet, adalet ve merhamete muhtaçtır. Öldürmeye, kan akıtmaya, yakıp yıkmaya, insanların mallarını talan etmeye, korku imparatorluğu estirmeye layık değildir. Adaletle, sulh ve selametle can güvenliği içerisinde yaşamaya ve idare edilmeye layıktır insan. Bu anlamda 6-8 Ekim 2014'de aynen Kerbela faciasında olduğu gibi belki zahiri anlamda bir musibet ama Meşiet-i İlâhiye ilahi kaderin bir takdiri olarak adalet, emniyet, sulh ve selamet kavramına olan ihtiyaç bu aziz insanların kanlarıyla toplumun vicdanın önüne çıkarılmış ve halkın bir tercih yapması ile karşı karşıya bırakılmıştır" dedi. Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Yılmaz ise, 6-8 Ekim olaylarının bir daha yaşanmaması adına toplandıklarını belirterek, "Bizlerin buraya toplanmamızın sebeplerinden biri de bundan böyle bir daha 6-8 Ekimler yaşanmasın. Yasinler şehit olmasın diye tüm dünyaya duyurmak. Şehit Yasin Börü ve kardeşlerinin kanı üzerine Kürdistan'da iktidarlıklarını kurmak isteyenler dökülen kanlarda, yaptıkları bu zulümle yok oldular. Toplum nazarında silindiler. 6-8 Ekim bir dönümdür. Şehit Yasin, bir dönümün, bir çağın kapısını açmıştır. Birini kapatıp, birini açmıştır. 6-8 Ekim 2014'ten sonra zalimler için herşey tersine gitmiştir. 6-8 Ekim'in iyi kavranması lazım. Şehit Yasin ve kardeşlerinin iyilik hareketinin, iyi kavranması ve sahip çıkılması lazım. Eğer sahip çıkarsak ve iyi kavrarsak, bir daha 6-8 Ekimler yaşanmaz. Toplumda kardeşçe bir arada yaşamayı öğrenecek ve iyilik kazanacaktır" diye konuştu. Anma etkinliği, Yasin Börü ve arkadaşlarının mezarlarının başında edilen dualarla son buldu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ -Mezarlıktan görüntü -Açılan pankarttan görüntü -Tekbir getiren vatandaşlar -Kur'an-ı Kerim tilaveti -Mehmet Yavuz'un konuşması -Hüseyin Yılmaz'ın konuşması -Duaların edilmesi -Genel ve detay Haber-Kamera:Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA) ====================================== Şanlıurfa'da 'İsot Festivali' başladı (2) ACILI YEMEKLER YARIŞTI Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen İsot Festivali kapsamında acı kırmızı isotla yapılan yöresel yemekler yarıştı. Cumhuriyet Tesisleri'ndeki yarışmaya katılan kadınlar, yapılan 37 çeşit yemeği sofralara koydu. Yarışmanın ardından hazırlanan yemekler davetlilere ikram edildi. İSOTLAR YARIŞTI Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından 'Acının en tatlısı' sloganıyla düzenlenen yarışmada ise en acı ve en lezzetli pul biber seçildi. İlginç isimlerin konulduğu yarışmada acı biberin tadına bakan jüri üyeleri, dereceye giren kişilerin belirlemesi için oylamaya geçti. Geleneksel Mutfak Müzesi'ndeki düzenlenen yarışmaya 199 kişi katıldı. Yarışmacılar evlerinde hazırladıkları biberleri; 'Kör oldum', 'Haho', 'Zıkkım', 'Yandım', 'Acı tatlım', 'Ağlatırım', 'Ataş düştü' ve 'Karabela' gibi rumuzlarla isimlendirdi. Renkli görüntülerin ortaya çıktığı yarışmaya katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, kent ile bütünleşen isot yarışmasına katılanlara teşekkür etti, dereceye girenlerin isimlerinin düzenlenecek törenle açıklayacağını söyledi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ----------------------------------- - Ket müzesi - İsot yarışmasını katılan vatandaşlar - Juri üyeleri tarafından isotlara bakması - Sıra gecesi ekiplerinin şarkı söylemesi - Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçinin konuşması - Halay çeken vatandaşlar - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 328 MB Haber-Kamera: Ömer ŞULUL-ŞANLIURFA,(DHA) ======================================= Liseli genç girdiği Kelkit Çayında boğuldu TOKAT’ın Erbaa ilçesinde 18 yaşındaki lise öğrencisi Seyfullah Şahin balık tutmak için girdiği Kelkit Çayında boğularak hayatını kaybetti. Olay 15.30 sıralarında ilçe merkezi yakınlarındaki Kelkit Çayında yaşandı. Dayısı, amcası ve kuzenleriyle birlikte balık tutmak için Kelkit Çayına gelen lise 3’üncü sınıf öğrencisi Seyfullah Şahin kayalıklara takılan oltasını çıkartmak için suya girdi. Şahin, suda bir süre yüzdükten sonra gözden kayboldu. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri ile itfaiye ekipleri sevk edildi. Bu sırada gencin kaybolduğu yerin yakınında balık tutan balıkçılar Kelkit Çayına ağ çekerek arama çalışması başlattı. Balıkçılardan Abdullah Yıldırım, Seyfullah Şahin’i suda bulup kıyıya çıkarttı. Olay yerine gelen ambulansla Erbaa Devlet Hastanesine kaldırılan talihsiz genç doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Soruşturma başlatıldı. Görüntü Dökümü: --------------------------- -Olay yerinden görüntüler -Sudan çıkarılan gencin götürülüşü -Ölen gencin fotosu Haber-Kamera: İbrahim UĞUR/ERBAA (Tokat), (DHA) ====================================== Kars'ta Beylerbeyi Sarayı'ndan top mermileri çıktı-YENİDEN KARS Kalesi'nin eteklerindeki Beylerbeyi Sarayı'nda Müze Müdürlüğü uzmanları tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sırasında Türk ve Rus süngüleri, kurşun çekirdekleri, top mermisi, gülle ve paslanmış inşaat malzemeleri bulundu. Köklü tarihiyle şehrin en çok ziyaret edilen noktalarından biri olan Kaleiçi Mahallesi'nde 1579 yılına Lala Mustafa Paşa tarafından inşa edilen sarayın 'Butik Otel' olarak hizmet vermesi için başlatılan restorasyon ve kazı çalışmaları top mermileri bulundu. Mimar Bekir Göksoy gözetimineki çalışmalarda kazılardan çıkan malzemeler bir tarafta toplandı. Göksoy, titizlikle yürütülen çalışmaların kısa zamanda tamamlanacağını söyledi. Beylerbeyi Sarayı'nın restorasyon çalışmalarında proje müdürü olarak görev aldığını da kaydeden Bekir Göksoy şunları söyledi: "Şu anda sarayın temizlik işlerini yapıyoruz. Kazıda çeşitli bulgular çıktı. Genelde ahşapla yapılan inşaata dönük malzemeler bir kısım Rus dönemine ait bir kısım da Osmanlı'ya ait olduğunu düşündüğümüz parçalar çıktı. Az miktarda mühimmat, top mermisi, gülle gibi malzemeler de bulundu. Odaların zeminlerinde de belirli kaidelere rastladık. Bunların üzerine de beşe on dediğimiz ahşap taşıyıcılar uzatılmış ve üzerleri de ahşapla kaplanmış. Temizlik çalışmaları kısa zamanda biter ama otel haline gelmesi için 2 yıllık bir zamana ihtiyaç var." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------------- -kazılardan çıkan malzemeler -çalışmalardan detay -proje müdürü mimar Bekir Göksoy'un açıklamaları Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, (DHA)
257,320
# DHA YURT BÜLTENİ-15 ## Özet Yozgat'ta damat dehşeti: 4 ölü (1) YOZGAT'ın Aydıncık İlçesi Dereçiftlik Köyü'nde 24 yaşındaki Sıddık Gököz, ayrı yaşadığı eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı av tüfegiyle öldürdü ## İçerik YOZGAT'ın Aydıncık İlçesi Dereçiftlik Köyü'nde 24 yaşındaki Sıddık Gököz, ayrı yaşadığı eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı av tüfegiyle öldürdü. Katliamın ardından Facebook üzerinden canlı yayın yapıp, pişman olduğunu söyleyen Sıddık Gököz de arazide intihar ederek yaşamına son verdi. Olay, ilçeye bağlı bağlı Dereçiftlik Köyü'nde meydana geldi. Özlem Gököz, bir süre önce geçimsizlik nedeniyle eşi Sıddık Gököz'ü terk edip, ailesinin evine yerleşti. 1.5 yaşındaki çocuğunu kendisine göstermediklerini iddia eden Sıddık Gököz, bugün akşam saatlerinde tüfekle kayınpederinin evini bastı. Gököz, eşi Özlem Gököz ile kayınpederi İsmail ve kayınvalidesi Zeynep Özçay'ı tüfekle vurarak öldürdükten sonra kaçtı. KATLİAM'IN ARDINDAN FACEBOOK'TAN CANLI YAYIN YAPTI Sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden canlı yayın yapıp, pişman olduğunu söyleyen Sıddık Gököz, arazide tüfekle intihar etti. Görüntü Dökümü --------------------------- -Sıddık Gököz'ün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar Haber: Harun GÖKÇEOĞLU/YOZGAT, (DHA) ======================================= Siverek'te zırhlı araç devrildi: 2 polis yaralı ŞANLIURFA’nın Siverek İlçesi’nde zırhlı polis aracının devrilmesi sonucu 2 özel harekat polisi yaralandı. Kaza, akşam saatlerinde Siverek-Şanlıurfa karayolunun 4’üncü kilometresinde meydana geldi. Özel Harekat Şube Müdürlüğü ekiplerini taşıyan zırhlı araç, kontrolden çıkıp orta refüjdeki elektrik direği ile ağaçlara çarptıktan sonra karşı şeride geçerek devrildi. Kazada, araçta bulunan polis memurları 29 yaşındaki Mehmet Ali Kocamaz ile 28 yaşındaki Ekrem Elis yaralandı. Yaralı polisler, olay yerine sevk edilen ambulanslarla Siverek Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Polislerin sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ - Kaza yeri - Devrilen polis aracı - Ambulansların hareket etmesi - Alınan güvenlik önlemleri - İnceleme yapan polis ekipleri - Acil servis tabelası - Hastanede alınan güvenlik önlemi - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 424 MB Haber-Kamera: Mehmet SEZGİN-ŞANLIURFA,(DHA) ======================================= Anne ne olur beni bırakma BURSA'nın Orhangazi ilçesi'nde kontrolden çıkan özel otomobil yol kenarındaki sulama kanalına çarparak yan yattı. Hurda yığını haline dönen otomobilde bulunan 3'ü çocuk 8 kişi yaralandı. Yola fırlayan annesi İlknur Cüre'nin yerde yattığını gören 9 yaşındaki oğlu Ömer Cüre annesinin elini tutarak "Anneciğim ne olur kalk beni bırakma" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Kaza saat 18.00 sıralarında Orhangazi İznik Karayolu Üreğil Kavşağı'nda meydana geldi. İznik'ten Orhangazi'ye gelmekte olan içinde 3'ü çocuk 8 kişinin bulunduğu Mahmut Arslan (52) idaresindeki 16 RBL 07 plakalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kontrolden çıktı. Yolun solunda bulunan bariyerleri aşan beton sulama kanalına çarptıktan sonra takla atarak yan yattı. Hurda yığını haline dönen araçta bulunan yaralılar çevreden yetişen vatandaşlar tarafından araç içindeki sürücü Mahmut Arslan, Meryem Arslan (70) ile aynı isimdeki gelini Meryem Arslan (47), Yasin Kobal (2), Merve Kobal (24), İlknur Cüre (25), Ömer Cüre (9) ve Zümranur Cüre (2) yaralandılar. Yaralılar sağlık görevlileri tarafından yapılan ilk müdahalelerinin ardından vatandaşlar ve itfaiye ekipleri tarafından Ambulanslara taşınarak Orhangazi ve Gemlik Devlet Hastanelerine götürülerek tedavi altına alındılar. Yola fırlayan annesi İlknur Cüre'nin yerde yattığını gören 9 yaşındaki oğlu Ömer Cüre annesinin elini tutarak "Anneciğim ne olur kalk beni bırakma" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Yaralıların hayati tehlikeleri bulunmadığı öğrenilirken kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ---------------------------- -Kaza yeri -Yaralılara müdahale edilmesi -Annesinin elini tutap ağlayan çocuk -Yaralıların Ambulanslara taşınması -Parçalanan beton bariyer -Detaylar Süre: 03 dakika 54 saniye BOYUT: 470 MB Haber: Hasan BOZBEY/Orhangazi-BURSA/(DHA) ====================================== Nazilli'deki çifte cinayetin diğer şüphelisi de yakalandı/EK CİNAYET ZANLISI TUTUKLANDI Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde, 22 Ağustos'ta Ercan Hadem (28) ve Erhan Hadem (26) kardeşlerin pompalı tüfekle öldürülmesiyle ilgili olarak gözaltına alınan Fuat D. ve kız arkadaşı Handan Z., emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Handan Z. adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, Fuat D. 'kasten adam öldürmek' suçundan tutuklanarak Nazilli E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------- - Zanlıların adliyeye getirilmesinden görüntü - Zanlıların hakaretlerinden görüntü Haber-Kamera: Bahattin ALBAYRAK / NAZİLLİ (Aydın), (DHA) ====================================== Yasin Börü ve arkadaşları, mezarları başında anıldı DİYARBAKIR'da 6-8 Ekim 2014 tarihindeki Kobani olayları sırasında öldürülen Yasin Börü ve arkadaşları, ölümlerinin 3'üncü yılında mezarları başında anıldı. Diyarbakır'da, 2014 yılında 6-8 Ekim Kobani olayları sırasında, Kurban Bayramı'nda ihtiyaç sahiplerine et dağıtırken öldürülen Yasin Börü ve arkadaşları, mezarları başında anıldı. Yeniköy Mezarlığı'nda akşam saatlerinde düzenlenen törene hayatını kaybedenlerin aileleri, HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcıları Hüseyin Yılmaz ve Mehmet Yavuz ile partililer ve vatandaşlar katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan anmada konuşan HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, "İnsan ve insaniyet, adalet ve merhamete muhtaçtır. Öldürmeye, kan akıtmaya, yakıp yıkmaya, insanların mallarını talan etmeye, korku imparatorluğu estirmeye layık değildir. Adaletle, sulh ve selametle can güvenliği içerisinde yaşamaya ve idare edilmeye layıktır insan. Bu anlamda 6-8 Ekim 2014'de aynen Kerbela faciasında olduğu gibi belki zahiri anlamda bir musibet ama Meşiet-i İlâhiye ilahi kaderin bir takdiri olarak adalet, emniyet, sulh ve selamet kavramına olan ihtiyaç bu aziz insanların kanlarıyla toplumun vicdanın önüne çıkarılmış ve halkın bir tercih yapması ile karşı karşıya bırakılmıştır" dedi. Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Yılmaz ise, 6-8 Ekim olaylarının bir daha yaşanmaması adına toplandıklarını belirterek, "Bizlerin buraya toplanmamızın sebeplerinden biri de bundan böyle bir daha 6-8 Ekimler yaşanmasın. Yasinler şehit olmasın diye tüm dünyaya duyurmak. Şehit Yasin Börü ve kardeşlerinin kanı üzerine Kürdistan'da iktidarlıklarını kurmak isteyenler dökülen kanlarda, yaptıkları bu zulümle yok oldular. Toplum nazarında silindiler. 6-8 Ekim bir dönümdür. Şehit Yasin, bir dönümün, bir çağın kapısını açmıştır. Birini kapatıp, birini açmıştır. 6-8 Ekim 2014'ten sonra zalimler için herşey tersine gitmiştir. 6-8 Ekim'in iyi kavranması lazım. Şehit Yasin ve kardeşlerinin iyilik hareketinin, iyi kavranması ve sahip çıkılması lazım. Eğer sahip çıkarsak ve iyi kavrarsak, bir daha 6-8 Ekimler yaşanmaz. Toplumda kardeşçe bir arada yaşamayı öğrenecek ve iyilik kazanacaktır" diye konuştu. Anma etkinliği, Yasin Börü ve arkadaşlarının mezarlarının başında edilen dualarla son buldu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ -Mezarlıktan görüntü -Açılan pankarttan görüntü -Tekbir getiren vatandaşlar -Kur'an-ı Kerim tilaveti -Mehmet Yavuz'un konuşması -Hüseyin Yılmaz'ın konuşması -Duaların edilmesi -Genel ve detay Haber-Kamera:Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA) ====================================== Şanlıurfa'da 'İsot Festivali' başladı (2) ACILI YEMEKLER YARIŞTI Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen İsot Festivali kapsamında acı kırmızı isotla yapılan yöresel yemekler yarıştı. Cumhuriyet Tesisleri'ndeki yarışmaya katılan kadınlar, yapılan 37 çeşit yemeği sofralara koydu. Yarışmanın ardından hazırlanan yemekler davetlilere ikram edildi. İSOTLAR YARIŞTI Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından 'Acının en tatlısı' sloganıyla düzenlenen yarışmada ise en acı ve en lezzetli pul biber seçildi. İlginç isimlerin konulduğu yarışmada acı biberin tadına bakan jüri üyeleri, dereceye giren kişilerin belirlemesi için oylamaya geçti. Geleneksel Mutfak Müzesi'ndeki düzenlenen yarışmaya 199 kişi katıldı. Yarışmacılar evlerinde hazırladıkları biberleri; 'Kör oldum', 'Haho', 'Zıkkım', 'Yandım', 'Acı tatlım', 'Ağlatırım', 'Ataş düştü' ve 'Karabela' gibi rumuzlarla isimlendirdi. Renkli görüntülerin ortaya çıktığı yarışmaya katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, kent ile bütünleşen isot yarışmasına katılanlara teşekkür etti, dereceye girenlerin isimlerinin düzenlenecek törenle açıklayacağını söyledi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ----------------------------------- - Ket müzesi - İsot yarışmasını katılan vatandaşlar - Juri üyeleri tarafından isotlara bakması - Sıra gecesi ekiplerinin şarkı söylemesi - Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçinin konuşması - Halay çeken vatandaşlar - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 328 MB Haber-Kamera: Ömer ŞULUL-ŞANLIURFA,(DHA) ======================================= Liseli genç girdiği Kelkit Çayında boğuldu TOKAT’ın Erbaa ilçesinde 18 yaşındaki lise öğrencisi Seyfullah Şahin balık tutmak için girdiği Kelkit Çayında boğularak hayatını kaybetti. Olay 15.30 sıralarında ilçe merkezi yakınlarındaki Kelkit Çayında yaşandı. Dayısı, amcası ve kuzenleriyle birlikte balık tutmak için Kelkit Çayına gelen lise 3’üncü sınıf öğrencisi Seyfullah Şahin kayalıklara takılan oltasını çıkartmak için suya girdi. Şahin, suda bir süre yüzdükten sonra gözden kayboldu. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri ile itfaiye ekipleri sevk edildi. Bu sırada gencin kaybolduğu yerin yakınında balık tutan balıkçılar Kelkit Çayına ağ çekerek arama çalışması başlattı. Balıkçılardan Abdullah Yıldırım, Seyfullah Şahin’i suda bulup kıyıya çıkarttı. Olay yerine gelen ambulansla Erbaa Devlet Hastanesine kaldırılan talihsiz genç doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Soruşturma başlatıldı. Görüntü Dökümü: --------------------------- -Olay yerinden görüntüler -Sudan çıkarılan gencin götürülüşü -Ölen gencin fotosu Haber-Kamera: İbrahim UĞUR/ERBAA (Tokat), (DHA) ====================================== Kars'ta Beylerbeyi Sarayı'ndan top mermileri çıktı-YENİDEN KARS Kalesi'nin eteklerindeki Beylerbeyi Sarayı'nda Müze Müdürlüğü uzmanları tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sırasında Türk ve Rus süngüleri, kurşun çekirdekleri, top mermisi, gülle ve paslanmış inşaat malzemeleri bulundu. Köklü tarihiyle şehrin en çok ziyaret edilen noktalarından biri olan Kaleiçi Mahallesi'nde 1579 yılına Lala Mustafa Paşa tarafından inşa edilen sarayın 'Butik Otel' olarak hizmet vermesi için başlatılan restorasyon ve kazı çalışmaları top mermileri bulundu. Mimar Bekir Göksoy gözetimineki çalışmalarda kazılardan çıkan malzemeler bir tarafta toplandı. Göksoy, titizlikle yürütülen çalışmaların kısa zamanda tamamlanacağını söyledi. Beylerbeyi Sarayı'nın restorasyon çalışmalarında proje müdürü olarak görev aldığını da kaydeden Bekir Göksoy şunları söyledi: "Şu anda sarayın temizlik işlerini yapıyoruz. Kazıda çeşitli bulgular çıktı. Genelde ahşapla yapılan inşaata dönük malzemeler bir kısım Rus dönemine ait bir kısım da Osmanlı'ya ait olduğunu düşündüğümüz parçalar çıktı. Az miktarda mühimmat, top mermisi, gülle gibi malzemeler de bulundu. Odaların zeminlerinde de belirli kaidelere rastladık. Bunların üzerine de beşe on dediğimiz ahşap taşıyıcılar uzatılmış ve üzerleri de ahşapla kaplanmış. Temizlik çalışmaları kısa zamanda biter ama otel haline gelmesi için 2 yıllık bir zamana ihtiyaç var." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------------- -kazılardan çıkan malzemeler -çalışmalardan detay -proje müdürü mimar Bekir Göksoy'un açıklamaları Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, (DHA)
11236
yazarlar
Erdoğan'a rağmen, Erdoğan'ın hoşlanmadığı, Erdoğan'ı tedirgin eden şeyler oluyor...
Bir süredir, AKP'de görmeye alışık olmadığımız gelişmelere tanık oluyoruz. Fikir ayrılıkları ve tartışmaların kamuoyu önünde yapılmaya başlanmasından söz ediyorum
Bağımsız gazeteciliğin karşısına, yalana sarılmadan çıkamayanların acıklı hâllerini yılmadan göstermek için buradayız Ne uymaya söz verdiğimiz insan hakları sözleşmeleri, ne de her gün yüzlerce can alan küresel bir salgın hastalık değiştirebiliyor bu gerçeği... Yalandan da medet umarak T24'ü hedef alırken CHP'de dükkân açmaya çalışan her türlü iktidara müptela yanaşmalarla işimiz olmaz...
204,759
# Erdoğan'a rağmen, Erdoğan'ın hoşlanmadığı, Erdoğan'ı tedirgin eden şeyler oluyor... ## Özet Bir süredir, AKP'de görmeye alışık olmadığımız gelişmelere tanık oluyoruz. Fikir ayrılıkları ve tartışmaların kamuoyu önünde yapılmaya başlanmasından söz ediyorum ## İçerik Bağımsız gazeteciliğin karşısına, yalana sarılmadan çıkamayanların acıklı hâllerini yılmadan göstermek için buradayız Ne uymaya söz verdiğimiz insan hakları sözleşmeleri, ne de her gün yüzlerce can alan küresel bir salgın hastalık değiştirebiliyor bu gerçeği... Yalandan da medet umarak T24'ü hedef alırken CHP'de dükkân açmaya çalışan her türlü iktidara müptela yanaşmalarla işimiz olmaz...
699121
haber
Eski CHP Milletvekili Melik: Kanal İstanbul'a değil GAP'a yatırım yapalım
null
## "Suruç Ovası'nın tamamını sularsanız, yaptığınız yatırımın geri dönüşünü üç yılda alırsınız" CHP 22. Dönem Şanlıurfa Milletvekili **Mehmet Vedat Melik**, GAP’ın tamamlanmasının, ithalat ve işsizlik gibi sorunların çözümünde önemli olduğuna dikkati çekerek Kanal İstanbul gibi projeler yerine Suruç Ovası gibi bölgelerin sulama projelerine yatırım yapılmasının, çok kısa sürede üretimi artıracağı, ithalatı azaltıp ülkeye katma değer sağlacağını kaydetti. Melik "Acil olmayan yatırımlardan hızla vazgeçilmeli, acil olan GAP gibi sulama projelerinin tamamlanmasına odaklanılmalı" dedi. Aydınlık'tan **Ekrem Demir** 'e konuşan Melik, Şanlıurfa’nın kaderi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) adı verilen, bölgede tarımsal sulama sorununun çözümüne odaklanan projeyle özdeşleşmiş durumda... Ekonomik baskıların giderek arttığı kentte halk, GAP’ın bir an önce bitirilmesini istiyor. GAP bittiğinde hem Şanlıurfa’nın, hem Güneydoğu bölgesinin hem de bütün Türkiye’nin zenginleşeceği belirtiliyor. Kanal İstanbul gibi projeler yerine Suruç Ovası gibi bölgelerin sulama projelerine yatırım yapılmasının, çok kısa sürede üretimi artıracağı, ithalatı azaltıp ülkeye katma değer sağlayacağı vurgulanıyor. Mehmet Vedat Melik, GAP’ın tamamlanmasının, sulama sorununun çözülmesinin, ithalat ve işsizlik gibi sorunların çözümünde çok çok önemli olduğuna dikkat çekti. Melik şöyle devam etti: "Türkiye tarımla ilgili bütün problemlerini bitirmelidir. Yalnızca Urfa’da, Antep’te, güneydoğuda değil bütün Türkiye’de sorunlar çözülmeli. Bunun da birinci şartı, bütün kaynakların öncelikle sulanabilir arazilerin sulanması konusundaki yatırımlara ayrılmasıdır." Pamuk üretiminin hem bölge hem de Türkiye için önemine dikkat çeken Mehmet Vedat Melik, o örnek üzerinden sulamanın çözeceği sorunlara işaret etti: "Bugün ülkemizin en büyük ihracat kalemlerinden biri pamuklu tekstildir. Pamuklu tekstil sanayisini kurabilmek, istihdam sağlayabilmek ve işletebilmek için önce pamuk üretmeniz gerekir. Türkiye yılda 700- 800 bin ton civarında balya pamuk ithal etmektedir ki, tekstil sanayini çalıştırabilsin ve onunla ihraç edip döviz kazanabilsin. Pamuk üretimi için de sulama gerekir. "Urfa ilinde bugün eğer bir zenginlik, bir varlık varsa, bunun tek nedeni sulamadır. Ama GAP Projesinde sulama miktarı yüzde 20-25’lerdedir." ### ‘1-1,5 milyar dolar ülkemizde kalır’ Kaynak bekleyen birçok proje dururken paranın daha değersiz ya da belirsiz işlere harcandığına dikkat çeken Melik, şöyle sürdürdü: "Sulama demek, her tarım ürününde rekoltenin birkaç misli artması demektir. Urfa’da üretilen pamuk neredeyse Türkiye’nin ihtiyacının üçte birini karşılamaktadır. Dolayısıyla GAP bölgesindeki ovalar sulanabildiği zaman, tahmin ediyorum Türkiye’nin yılda 1-1.5 milyar dolar ödediği pamuk ithalatı son bulacaktır, bu para bize kalacaktır." GAP’ın sanayileşmeyi de beraberinde getireceğini ifade eden Mehmet Vedat Melik, Kanal İstanbul Projesi yerine kısa sürede geri dönüşümü alınabilecek olan Suruç Ovası’nın sulanmasının sağlanmasıyla, daha çok yarar sağlanacağını söyledi: "Diğer ürünlerde de rekolte çok artacaktır. Üretimle ilgili pamuk, buğday, mısır gibi ana sanayi ürünlerini ülkenin ihtiyacını karşılayacak kadar üretmeli ve yatırımlarını da ona göre yapmalıyız ki bu ürünlerde tarıma dayalı sanayi yatırımları da yapılabilsin. Orada da hem sanayi gelişsin, hem istihdam artsın. "Güneydoğu Anadolu Bölgesi hâlâ Türkiye’nin en sorunlu bölgesidir. GAP bu nedenle önemlidir. Sulama projelerini bitirelim ki sanayimiz çalışsın, sanayimiz çalışsın ki ihracat yapalım, ihracat yapabilelim ki dolara bu kadar ihtiyacımız olmasın, bir sözle dolar inip kalkmasın. Kanal İstanbul’un inşaatı ne kadar sürer bilmem ama siz Suruç Ovası’nın tamamını sularsanız, yaptığınız yatırımın geri dönüşünü üç yılda alırsınız." Yerli malı anlayışına yeniden ihtiyaç olduğunu anlatan Mehmet Vedat Melik, "Yerli Malı Haftası çok önemli bir haftaydı. Biz çocukluğumuzda o kültürü aldık" dedi, "Yine yerli malı kullanma anlayışıyla hareket etmeliyiz, çünkü bütün dünya ülkeleri bunu getirmeye çalışıyor. Çin de Almanya da Amerika da bunu yapmaktadır."
339,577
# Eski CHP Milletvekili Melik: Kanal İstanbul'a değil GAP'a yatırım yapalım ## "Suruç Ovası'nın tamamını sularsanız, yaptığınız yatırımın geri dönüşünü üç yılda alırsınız" CHP 22. Dönem Şanlıurfa Milletvekili **Mehmet Vedat Melik**, GAP’ın tamamlanmasının, ithalat ve işsizlik gibi sorunların çözümünde önemli olduğuna dikkati çekerek Kanal İstanbul gibi projeler yerine Suruç Ovası gibi bölgelerin sulama projelerine yatırım yapılmasının, çok kısa sürede üretimi artıracağı, ithalatı azaltıp ülkeye katma değer sağlacağını kaydetti. Melik "Acil olmayan yatırımlardan hızla vazgeçilmeli, acil olan GAP gibi sulama projelerinin tamamlanmasına odaklanılmalı" dedi. Aydınlık'tan **Ekrem Demir** 'e konuşan Melik, Şanlıurfa’nın kaderi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) adı verilen, bölgede tarımsal sulama sorununun çözümüne odaklanan projeyle özdeşleşmiş durumda... Ekonomik baskıların giderek arttığı kentte halk, GAP’ın bir an önce bitirilmesini istiyor. GAP bittiğinde hem Şanlıurfa’nın, hem Güneydoğu bölgesinin hem de bütün Türkiye’nin zenginleşeceği belirtiliyor. Kanal İstanbul gibi projeler yerine Suruç Ovası gibi bölgelerin sulama projelerine yatırım yapılmasının, çok kısa sürede üretimi artıracağı, ithalatı azaltıp ülkeye katma değer sağlayacağı vurgulanıyor. Mehmet Vedat Melik, GAP’ın tamamlanmasının, sulama sorununun çözülmesinin, ithalat ve işsizlik gibi sorunların çözümünde çok çok önemli olduğuna dikkat çekti. Melik şöyle devam etti: "Türkiye tarımla ilgili bütün problemlerini bitirmelidir. Yalnızca Urfa’da, Antep’te, güneydoğuda değil bütün Türkiye’de sorunlar çözülmeli. Bunun da birinci şartı, bütün kaynakların öncelikle sulanabilir arazilerin sulanması konusundaki yatırımlara ayrılmasıdır." Pamuk üretiminin hem bölge hem de Türkiye için önemine dikkat çeken Mehmet Vedat Melik, o örnek üzerinden sulamanın çözeceği sorunlara işaret etti: "Bugün ülkemizin en büyük ihracat kalemlerinden biri pamuklu tekstildir. Pamuklu tekstil sanayisini kurabilmek, istihdam sağlayabilmek ve işletebilmek için önce pamuk üretmeniz gerekir. Türkiye yılda 700- 800 bin ton civarında balya pamuk ithal etmektedir ki, tekstil sanayini çalıştırabilsin ve onunla ihraç edip döviz kazanabilsin. Pamuk üretimi için de sulama gerekir. "Urfa ilinde bugün eğer bir zenginlik, bir varlık varsa, bunun tek nedeni sulamadır. Ama GAP Projesinde sulama miktarı yüzde 20-25’lerdedir." ## ‘1-1,5 milyar dolar ülkemizde kalır’ Kaynak bekleyen birçok proje dururken paranın daha değersiz ya da belirsiz işlere harcandığına dikkat çeken Melik, şöyle sürdürdü: "Sulama demek, her tarım ürününde rekoltenin birkaç misli artması demektir. Urfa’da üretilen pamuk neredeyse Türkiye’nin ihtiyacının üçte birini karşılamaktadır. Dolayısıyla GAP bölgesindeki ovalar sulanabildiği zaman, tahmin ediyorum Türkiye’nin yılda 1-1.5 milyar dolar ödediği pamuk ithalatı son bulacaktır, bu para bize kalacaktır." GAP’ın sanayileşmeyi de beraberinde getireceğini ifade eden Mehmet Vedat Melik, Kanal İstanbul Projesi yerine kısa sürede geri dönüşümü alınabilecek olan Suruç Ovası’nın sulanmasının sağlanmasıyla, daha çok yarar sağlanacağını söyledi: "Diğer ürünlerde de rekolte çok artacaktır. Üretimle ilgili pamuk, buğday, mısır gibi ana sanayi ürünlerini ülkenin ihtiyacını karşılayacak kadar üretmeli ve yatırımlarını da ona göre yapmalıyız ki bu ürünlerde tarıma dayalı sanayi yatırımları da yapılabilsin. Orada da hem sanayi gelişsin, hem istihdam artsın. "Güneydoğu Anadolu Bölgesi hâlâ Türkiye’nin en sorunlu bölgesidir. GAP bu nedenle önemlidir. Sulama projelerini bitirelim ki sanayimiz çalışsın, sanayimiz çalışsın ki ihracat yapalım, ihracat yapabilelim ki dolara bu kadar ihtiyacımız olmasın, bir sözle dolar inip kalkmasın. Kanal İstanbul’un inşaatı ne kadar sürer bilmem ama siz Suruç Ovası’nın tamamını sularsanız, yaptığınız yatırımın geri dönüşünü üç yılda alırsınız." Yerli malı anlayışına yeniden ihtiyaç olduğunu anlatan Mehmet Vedat Melik, "Yerli Malı Haftası çok önemli bir haftaydı. Biz çocukluğumuzda o kültürü aldık" dedi, "Yine yerli malı kullanma anlayışıyla hareket etmeliyiz, çünkü bütün dünya ülkeleri bunu getirmeye çalışıyor. Çin de Almanya da Amerika da bunu yapmaktadır."