Id
stringlengths
0
7
Tag
stringclasses
3 values
Title
stringlengths
3
235
Summary
stringlengths
4
1.63k
Text
stringlengths
251
301k
__index_level_0__
int64
0
347k
1063920
haber
Grip vakaları artıyor, eczanelerdeki grip aşısı yeterli mi?
null
Eczanelerde grip aşısı satışları sürüyor. 65 yaş üzeri ve kronik rahatsızlığı olan kişiler grip aşısından ücretsiz faydalanabilirken, bu grubun dışında kalanlar 243 TL ücretle grip aşısına ulaşıyor. BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlar, Türkiye’de riskli grupta yer alan yaklaşık 10 milyon kişiye yetecek sayıda grip aşısı olmadığını değerlendiriyor. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası’nın (TEİS) açıklamasına göre Eylül ayında Türkiye’ye 3,5 milyon grip aşısı geldi. Grip aşılamaları yaklaşık 8 gün önce, 65 yaş üzeri ve risk grubunda yer alan bireylerle başladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kronik hastalıkları bulunanlar ile 65 yaş üstü vatandaşların ücretsiz olarak grip aşısı olabileceğini açıkladı. Riskli grupta bulunmayan ancak grip aşısı olmak isteyenler için grip aşılarının fiyatı 243 lira olarak belirlendi. Mevsimsel grip sebebiyle yapılacak grip aşılarının ülkeye ulaştığını söyleyen Koca, "Bu konuda da hazırlığımız tam. Yeterli miktarda grip aşımız mevcut" dedi. Ancak BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, grip aşıları bu yıl da talebi karşılamayacak. Ankara Eczacı Odası Başkanı Eczacı Taner Ercanlı, Türkiye’de kronik hastalığı bulunan ve risk grubunda yaklaşık 10 milyon kişi olduğunu belirtiyor: "Şu anda depolardan eczanelere sevkiyat gerçekleşmeye başladı. Şimdilik aşı var ama maalesef gelen aşı, her sene olduğu gibi yine yetmeyecek." BBC Türkçe’ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı ise şimdiden eczanelerde grip aşısı eksikliğinin yaşandığını belirtiyor: "Bugünden itibaren eczanelerde grip aşısı bulunmamaya başladı. İstek yaptığımız eczaneler, depolarda grip aşısının kalmadığını söylüyor. "Problem şu ki, Sağlık Bakanlığı tarafından ne kadar aşı tedarik edildiğini net olarak bilemiyoruz. Muhtemelen, ücretsiz aşı hakkı tanımlanan hastalarımız bile eczanelere gittiklerinde aşı yok cevabıyla karşılaşacak." Grip aşısının tüm yurttaşlar için ücretsiz bir kamu hizmeti olarak tanımlanması gerektiği fikri de sıkça dile getirilse de TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Dr. Gamze Varol aynı fikirde değil. Sağlık Bakanlığı’nın grip aşısı konusunda belli grupları önceliklendirerek ücretsiz hizmet sağlamasını olumlu bir uygulama olarak değerlendiren Dr. Varol, gribe karşı son derece etkili bireysel korunma yöntemleri varken, aşının tüm vatandaşlar için zorunlu ve ücretsiz olması gerekmediğini söylüyor. "Grip vakalarında artış görülüyor" Her yıl güz aylarıyla birlikte, grip ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanan bir dönem başlıyor. Ancak doktorlara göre bu kış, her zamankinden daha fazla grip vakalarının görülmesi bekleniyor. Covid-19 tedbirleri sebebiyle özellikle 2020-2021 sezonunda çok az grip vakası görüldüğünü söyleyen doktorlar, gribe karşı toplumsal bağışıklığın azalmış olabileceğini değerlendiriyor. BBC Türkçe’ye konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, güncel verilere göre Türkiye’de grip vakalarında artış yaşandığını söylüyor. "2021’de böyle olmadı çünkü o dönem koronavirüs önlemleri, diğer solunum enfeksiyonlarını da görülmesini engelledi. Şu anki analizler Türkiye’de grip vakalarının arttığını gösteriyor. Özellikle önümüzdeki ay daha çok artmasını bekliyoruz. Dikkatli olmakta yarar var." Uzmanlar, grip için alınması gereken önlemlerin Covid-19 için yapılması gerekenlerle aşağı yukarı aynı olduğunu değerlendiriyor. Alınması gereken tedbirler; maske, mesafe ve el hijyeni ve iyi havalandırma ve aşı şeklinde sıralanıyor. Türkiye’nin grip aşısı politikası nasıl? Sağlık Bakanlığı belli 65 yaş üzeri ve kronik rahatsızlığı olan kişiler şeklinde risk grupları belirliyor ve bu kişilerin aşı hakkını ücretsiz olarak tanımlıyor. TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Dr. Gamze Varol, "TTB olarak herkese grip aşısı yapılsın gibi bir savımız yok" diyerek şöyle açıklıyor: "Çünkü Türkiye’de hem çocukluk çağı hem de erişkin bağışıklamasında aşı takvimine alınabilecek daha öncelikli hastalıklarımız var. Grip aşısı bunların arasında değil." "Covid sonrasında influenza riski artacak, bu bir gerçek. İnsanlara aşıyı önerebiliriz ama şu anda, aşı olmak isteyen herkes için aşımız yok." Dr. Varol, sağlık çalışanları ve hasta ile iç içe olan tıp fakültesi öğrencilerinin de grip için risk grubu içerisine alınmasını talep ediyor: "Grip aşısı riskli gruplar için ücretsiz olabilir ama risk grubunda olmayan kişiler, aşıyı ücreti mukabilinde alabilir. Çünkü esas koruma, bireysel korunmadan geçiyor. "Korunmak için bu kadar önemli ve etkili yollar varken, grip aşısının herkese ücretsiz olması savunacağımız bir yaklaşım değil." Ücretsiz aşı hakkınız olup olmadığını nasıl kontrol edersiniz? E-Nabız kullanıcıları, ana sayfada yer alan "İnfluenza Risk Durumu" sekmesine tıklayarak, kendisine ücretsiz aşı hakkı tanımlanıp tanımlanmadığını görebiliyor. Vatandaşlar aile hekimine başvurarak da bu sorgulamayı yapabiliyor.
225
762633
haber
Griveaux: OHAL ilan edilebilir
İstanbul, (DHA) - Fransa Hükümet Sözcüsü Benjamin Griveaux, Paris'teki protestolar sebebiyle olağanüstü hal (OHAL) ilanının gündemde olduğunu söyledi
03 Aralık 2018 13:34 . Fransa’da Ocak ayında yürürlüğe girmesi planlanan benzin ve mazot vergisi zammı ile genel olarak hayat standartlarındaki düşüşü protesto eden "sarı yelekliler", Paris sokaklarındaki protestolarına devam ediyor. 17 ve 24 Kasım'daki gösterilerin ardından önceki gün sokağa çıkan göstericilerin sayısının 136 bini bulduğu belirtiliyor. Ülke genelinde 81'i polis 263 kişinin yaralandığı olaylarda, 378'i Paris'te olmak üzere 630 kişinin gözaltına alındığı duyuruldu.
226
208781
haber
Grönland'da dev buz kütlesi koptu!
Kopan parça ABD’nin 120 günlük gündelik su ihtiyacını karşılayabilecek miktarda içilebilir su içeriyor
Delaware Üniversitesi’nden (ABD) Andreas Münchow‘a göre bu parçalanma, 1962 yılından bu yana Kuzey Kutbu’ndan kopan en büyük Arktik buzdağı kütlesini oluşturuyor. Bilim insanları, Petermann Buzulu’ndaki büyük çatlağı uzun süredir izliyordu. 2010 yılında Petermann Buzulu’ndan 250 kilometrekare büyüklüğünde bir parça daha kopmuştu. Delaware Üniversitesi’nden Andreas Muenchow, son 150 yıllık veriler incelendiğinde Kuzey Kutbu’nda çok büyük değişikliklerin meydana geldiğinin görüldüğünü ve küresel ısınmanın etkilerinin çok ciddi boyutlara ulaştığını açıkladı. Kopan parçanın kışın yeniden donmaması halinde buzdağının Grönland ve Kanada arasındaki denize kayabileceğini düşünülüyor. Petermann Buzulu’nda çatlakların oluştuğu daha önceden belirlenmişti; yakın zaman içinde buzuldan kopmalar olması bekleniyordu. Münchow, buzdağının güneye inmesi hâlinde bölgedeki deniz trafiğini de etkileyebileceğini söylüyor. Buzuldan kopan parçanın, deniz seviyesinin yükselmesine herhangi bir etkide bulunması beklenmiyor. Buzuldaki kopmayı, Kanada Buz Hizmetleri‘nden Trudy Wohlleben’in, NASA’nın uydu görüntülerinden belirlediği söyleniyor. Görüntüler, Petermann Buzulu’nun 70 km uzunluğundaki yüzer buz tabakasının yaklaşık dörtte birini kaybettiğini gösteriyor. Münchow, kopan buzdağının, ABD’nin 120 günlük gündelik su ihtiyacını karşılayabilecek miktarda içilebilir su içerdiğini belirtiyor. Ayrıca buzuldaki kopmanın küresel ısınmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının henüz netlik kazanmadığını söylüyor. Her yıl Grönland buzullarından binlerce buzdağı kopuyor; ancak bunların boyutu nadiren son kopmadaki düzeylere ulaşıyor.
227
817978
haber
Grup Gündoğarken’e ‘Kariyer Onur Ödülü’
null
Geride bıraktıkları 37 yıllık sanat hayatında ‘Rüzgar’, ‘Ellerimde Çiçekler’, ‘Sen Benim Şarkılarımsın’, ‘Sensiz Olmaz’, 'Sarmaş Dolaş', 'Dert Olur' ve ‘Ankara’dan Abim Geldi’ gibi onlarca adını efsaneler arasına yazdıran şarkıya imza atan Grup Gündoğarken, ‘Kariyer Onur Ödülü’ne layık görüldü. İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Kariyer Kulübü tarafından bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Kariyer Onursal Ödülleri töreni, üniversitenin Ataköy Yerleşkesi’nde bulunan Akıngüç Oditoryumu’nda yapıldı. V erilen ödül için öğrencilere teşekkür eden grubun usta ismi, aynı zamanda Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Başkanı Burhan Şeşen, "Bu onur ödülünü Doğu ve Güneydoğu’da şehit olan Mehmetçiklerimiz ve onların cenazesine katılıp saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adına alıyoruz. Şiddetin her türlüsüne karşıyız" dedi. Çok anlamlı bir ödül aldıklarını belirten yine grubun usta isimlerinden Gökhan Şeşen de "Her alınan ödül çok değerli tabii ama bu tüm kariyerimiz için verilmiş bir ödül olduğu için yeri biraz daha farklı. Hele de sizin gibi gençlerden bu ödülü almak çok gurur verici. Diğer yandan bu gecenin geliri Yüzümle Mutluyum Derneği’ne bağışlanıyor. Bu açıdan da yaşama duydukları saygı nedeniyle Kariyer Kulübü’ne çok teşekkür ediyoruz" diye konuştu. 40 farklı kategoride ödül verilen geceden elde edilen gelir, yüz anomalisi olan bireyler ve ailelerine destek veren Yüzümle Mutluyum Derneği’ne bağışlandı.
228
1156475
haber
Grup Laçin’in akordeon sanatçısı Şerif Baldemir, hayatını kaybetti
Grup Laçin’in akordeon sanatçısı Şerif Baldemir, hayatını kaybetti
90'lı yıllara 'Bekar Gezelim' isimli şarkısıyla damga vuran Grup Laçin'in kurucusu ve akordeon sanatçısı Şerif Baldemir, hayatını kaybetti. Baldemir, yaklaşık 2.5 aydır yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyordu. Serkan Çağrı duyurdu: Acı kaybımız... Enstrümanist Serkan Çağrı, grup üyelerinden akordeon sanatçısı Şerif Baldemir’in hayatını kaybettiğini duyurdu. Çağrı, açıklamasında, "Acı kaybımız… Uzun yıllar içinde yer aldığım Grup Laçin üyelerinden akordeon sanatçısı kıymetli ağabeyim Şerif Baldemir’i kaybettik. Yaklaşık 2.5 aydır yoğun bakımda sürdüğü yaşam mücadelesini maalesef kaybetti. Başımız sağ olsun. Cenazesi bugün (17 Mart 2024) öğle namazından sonra Balçova Eyüp Sabri Camii’nden kaldırılacaktır. Tüm dostlarına ve sevenlerine duyrulur" ifadelerini kullandı. 2.5 aydır yoğun bakımda tedavi görüyordu Grup Laçin’in grup üyeleri ise baş sağlığı mesajında şu ifadeleri kullandı: "Acımız büyük… Grubumuzun kurucularından akordeon sanatçısı canımız kardeşimiz Şerif Baldemir 2.5 aydır yoğun bakımda sürdürdüğü yaşam mücadelesini maalesef kaybetmiştir. Kardeşimize Allah tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz. Tüm dost ve sevenlerinin başı sağ olsun."
229
934961
haber
Kılıçdaroğlu'na HaberTürk'ten 'Berat Albayrak' sansürü; CHP lideri katılacağı programı iptal etti
Kılıçdaroğlu'na HaberTürk'ten 'Berat Albayrak' sansürü; CHP lideri katılacağı programı iptal etti
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı yarıda kesen Habertürk'te yarın katılmayı planladığı programı iptal etti. HaberTürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak hakkındaki sözlerine yanıt veren CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun canlı yayınlanan grup toplantısını yarıda kesti. Merkez Bankası rezervleri ve Albayrak hakkında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, bir süre sonra yeniden yayınlanmaya devam etti. T24'ün ulaştığı CHP'li kaynaklar, Kılıçdaroğlu’nun bunun üzerine HaberTürk'te konuk olacağı programa katılmama kararı aldığını belirtti.
230
850011
haber
Grup Yorum’dan konser açıklaması
Grup Yorum, Köln’de planlanan konserlerinin polis tarafından yasaklanmasına ilişkin bir açıklama yaptı
Grup Yorum, Almanya'nın Köln kentinin Braunsfeld semtinde 24 Kasım Pazar günü düzenlenmesi planlanan konserlerinin polis tarafından yasaklanmasına ilişkin bir açıklama yaptı. Grup Yorum tarafından DW Türkçe'ye yapılan yazılı açıklamada, Köln polisinin konseri 22 Kasım tarihinde yasakladığı belirtildi. Açıklamada, polis yetkililerinin konserden iki gün önce konserin düzenleneceği salona gelerek, yetkililerle görüştüğü ve salon sözleşmesini istedikleri ifade edildi. Salon yetkilisinin söz konusu sözleşmeyi polis merkezine göndermesinin ardından yasak kararının hazırlandığı belirtildi. Açıklamada, "Polis yetkilileri bu belge üzerinden konser yasağı kararını yazdırmışlar ve konser salonuna da, sözleşme sahibine de 24 Kasım Pazar günü, konserin başlayacağı saatten iki saat önce 19 araçlık polis gücü ile birlikte geldiklerinde deklare etmişlerdir" ifadesi kullanıldı. Grup Yorum'un açıklamasında, Köln polisinin verdiği "Salonda Almanya'da yasak olan, aşırı solcu bir Türk örgüte ait propaganda malzemesine el konduğu" bilgisinin doğru olmadığı dile getirildi. Polisin, "Bir adet karikatür eskizlerinin yer aldığı defter" ve "üç adet Grup Yorum müzik albümüne" el koyduğu belirtildi. Salonda bulunan "Grup Yorum için Adalet İstiyoruz", "Mustafa Koçak Ölüm Orucunda-Adalet İstiyoruz" ve "Süresiz açlık grevindeki Grup Yorum üyelerinin taleplerini" içeren pankartlara polis tarafından el konulmadığı kaydedildi. Açıklamada, "Tutanakta belirtilenler dışında bunların hiçbirini polis yetkilileri propaganda malzemesi saymamış ve almamışlardır" denildi. Ayrıca konserin yasaklanmasına rağmen salonun önünde gösterinin planlandığı şekliyle gerçekleştiğini belirtildi. Açıklamada, "Konseri yasaklayan polis yetkilileri konser yasağına karşı salonun hemen önünde protesto için gösteri yapılmasını yasaklamamış ve hatta izlemiştir" denilerek, "Burada yapılan protesto gösterisi Grup Yorum ile Dayanışma Konseri’ne katılan tüm sanatçıların konserde yapacağı gibi, birer konuşma ve birer şarkı şeklinde, yani sinevizyon gösterimi hariç, tam olarak salonda yapılmak istenen program akışı içinde gerçekleşmiştir" ifadesine yer verildi.
231
238917
haber
Grup Yorum üyelerinin 'ev hapsi' kararı kaldırıldı
Tahliyesine karar verilen 7 sanığın yurtdışına çıkış yasağı da koyan mahkeme heyeti, 7 sanığın haftada bir gün ikametgâhına en yakın karakolda mesai saatleri içerisinde imza atmasına hükmetti
07 Eylül 2013 11:39 İstanbul Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu önünde izinsiz gösteri yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan Grup Yorum üyelerinin ev hapsi cezaları kaldırıldı. Duruşma sürerken Adliye önünde açıklama yapmak isteyen grupla polis arasında arbede yaşandı. Sultangazi’deki Gazi Polis Merkezi'ne saldırıyı gerçekleştiren PKK'lı İbrahim Çuhadar'ın cenazesini Adli Tıp Kurumu'ndan almaya geldikleri sırada gösteri yaparken gözaltına alınan ardından da "Terör örgütü üyeliği", "Gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet", "Kamu görevlisine görev yaptırmamak için direnme", "Terör örgütü propagandası yapmak" ile "tehdit ve yaralama" suçlamalarıyla tutuklanan 8 kişi ile 14 tutuksuz sanığın yargılanmasına devam edildi. Çağlayan Adalet Sarayı'ndaki İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 'nde görülen davaya tutuklu sanıklar Bahar Kurt, Cansu Öztürk, Doğan Taştan, Feridun Osmanağaoğlu, İlkay İşler, Osman Beyazkaya, Sibel Kırlangıç katıldı. Öte yandan 11 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu. ‘Yurtdışına kaçmak gibi bir niyetimiz yoktur’ Tutuksuz sanık Ezgi Dilan Balcı savunmasında "Grup Yorum’un elemanıyım. Bizim grubumuz müzik yapıyor. Adli kontrol olarak ev hapsindeyiz. Yurtdışında gidemiyoruz, konserlerimiz oluyor. Ev hapsi ve yurtdışı çıkış yasağımızın kaldırılmasını istiyorum" dedi. Grup Yorum'un solisti Selma Altın ise, "Üyesi olduğum Grup Yorum ülkede ve dünyada tanınan, hatırı sayılır şekilde hayranı bulunan yüzlerce kişiye konser veren bir müzik grubudur. Her yıl sayısız konseri yurtiçinde ve yurtdışında vermektedir. Hakkımda ev hapsi mahiyetinde verilen adli kontrolün kaldırılmasını istiyorum. Aynı zamanda grubumuzun bütün elemanları ülkesini ve insanlarını seven insanlardır. Yurtdışına kaçmak gibi bir niyetimiz yoktur. Adli kontrol kararının kaldırılmasını istiyoruz" diye konuştu. ‘Elinde pala ile saldıranlar dışarıda’ Tutuklu sanık Bahar Kurt ise iki defa basın açıklamasına katıldığı için tutuklu olduğunu savunarak, "Katıldığım basın açıklamalarının tamamı adliye önünde polisin gözü önünde olan olaylardır. Bu tutukluluk durumumun sona erdirilmesini istiyorum. Çünkü bu olay sebebiyle okulumdan ve işimden oldum. Elinde pala ile saldırılanlar dışarıda iken benim basın açıklaması yapmam ve tahliye olmam ülke güvenliğine zarar vermez. Tutuksuz yargılanmak üzere tahliyeme karar verilmesini istiyorum" şeklinde konuştu. İfadeleri alınan diğer sanıklar da basın açıklamasına katıldıkları için yargılandıklarını, basın açıklamasının bir hak olduğunu belirterek, beraatlarını istedi. 7 sanık tahliye oldu Davaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Bahar Kurt, Cansu Öztürk, Doğan Taştan, Feridun Osmanağaoğlu, İlkay İşler, Osman Beyazkaya ve Sibel Kırlangıç hakkında atılı suçun mahiyeti, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre ve adli kontrol kararının yeterli olmasını dikkate alarak, tahliyelerine karar verdi. . Grup Yorum üyeleri imza atacak Tutuksuz sanıklar Bahar Ertürk, Murat Gün, Ezgi Dilan Balcı, Selma Altın, Mesut Yavuz, Damla Sandal ve Erkan Erdem hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağının devamına karar hükmeden mahkeme heyeti kararında şunları kaydetti: "Konutunu terk etmemek şeklinde adli kontrol kararından konutunu terk etmemek kısmının kaldırılmasına, bunun yerine ikametgahına en yakın kolluk birimine haftada bir defa mesai saatleri içinde imza vermek şeklinde adli kontrol altına alınmasına oybirliğiyle karar verildi." Diğer taleplerin reddine karar veren mahkeme heyeti eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 11 Şubat 2014 saat 09.45'e erteledi. Adliye önünde arbede Öte yandan Halk Cephesi üyesi bir grup, adliye önünde açıklama yapmak istedi. Polis önce grubu sözlü uyardı. Grup açıklama yapmak istemeye devam etmesi üzerine, polis zor kullanarak grubu adliye önünden uzaklaştırdı. Yaşanan arbedenin ardından grup daha sonra adliye önündeki meydanda oturma eylemi düzenledi.
232
39860
haber
GS-FB derbisini Beşiktaş kazanır
null
Fenerbahçeliler için pazar akşamı oynanacak derbi tek ihtimalli. Yani Fener kesin kazanır hatta önemli olan kaç fark atacağıdır. Galatasaray yine favori olduğu için çekiniyor. Beşiktaşlılar ise çıkar hesabı yapıyor. İşte Referans'ın üç ayrı gözünden derbi: Hakkı Özdal: Fener'i yenelim de! Bir Galatasaraylı için Fenerbahçe maçlarını ötekilerden ayıran ve daha önemli hale getiren şey nedir? Tam bilemiyorum. Belki de Fenerbahçelilerin de Galatasaray maçlarını ötekilerden ayırmasıdır. Orijini belirsiz bir aşk-nefret döngüsü... 80'lerin sonundan itibaren, siyaset alanına girmeleri tamamen yasaklanmış, sosyal yaşamları sınırlanmış gençlerin, bunların özellikle de alt-orta sınıflardan gelenlerinin tribünlerde endam etmesiyle, "tehlikeli" bir mecrada akmaya başlamış bir "benzer-benzemez kardeşler" öyküsü. Galatasaray-Fenerbahçe rekabetini hoyrat bir düşmanlığa çeviren aslında 80'lerden itibaren tüm futbol ortamına bu çarpık nüfusun enjekte edilmesi oldu. Geçmişte bir arada oturan, bir polis barajına gerek duymadan kümeleşen ve stadı aynı anda boşaltan taraftarların yerini; Maçka ve Yoğurtçu parklarında, Fulya yokuşunda palalarla "hesaplaşan"; zaten artık bir avuç geldikleri deplasman tribünlerini gece yarısı "el ayak çekildikten sonra" ve yine de polis kordonunda terk edebilen hırçın kütleler aldı. İstanbul'da 'misafir' olmak Ve kulüplerin yöneticileri bu gerilimi bir fırsata çevirmekte hiçbir zaman beis görmedi. 6 Mayıs 2001'de Fener stadında "misafir" seyirci koltukları için hazırlanmış, dışkı, saman ve yumurta kabuğu kokteyllerini gözlerimle görmüştüm. Ertesi maçta Mecidiyeköy'de ötekileri başka bir işkence ile karşılama gerekçesi olacaktı bu. Herkesin 6-0'lık sonucuyla hatırladığı maçta, 1500 Galatasaraylı, ellerinde para ödedikleri biletleri, üstlerine yağan klozet, lavabo ve pisuvar parçaları ve arkalarından ittiren coplarla, daha maç başlamadan stadı terk etmek zorunda kaldı. Bu hale nasıl gelebildik? Bir spor bayramının, bir asayış sorunu haline gelmesine nasıl göz yumabiliyoruz? Tam bu sorular sorulabilecekken, sportif gerilimin sarmaladığı bir "derbi" çıkıyor herkesin karşısına. Heyecan, anıların gücü ve kazanmanın vaat ettiği haz sağduyuyu zamansız bir uykuya yatırıyor. Biz Galatasaraylılar maç günleri "deliriyoruz". Elbet Fenerliler de öyle, biliyoruz. Peki bu pazar oynanacak maç? Galatasaray Fenerbahçe'nin boy aynasıdır. Kimsenin beklemediği anlarda sıradışı ve öncü başarılar elde eder Galatasaray, ama yine kimse beklemezken Fenerbahçe'ye kaybeder ve rakibine moral verir. Galatasaray başarılarının rahatsız ettiği egoyu bir boy aynasında parlatır ve kendine doğru yansıtır. Ama şimdi ikisi de pek parlak durumda değil... Etrafta da "ev sahibi" Galatasaraylılar biraz daha kalabalık olacak. Tahmin mi, temenni mi? Galatasaray kazanır! Gökçe Aytulu: Fenerlinin üç hali Bir Fenerbahçeli, Galatasaray-Fenerbahçeli derbisi için ne hisseder? Sanırım bu sorunun cevabı Fenerbahçelinin futbolu sevme biçimine göre değişir. Mesela Fenerbahçe'nin en ateşli başkanlarından Ali Şen, sezon öncesi değerlendirmelerine genelde şu sözlerle başlar: "Şimdi Galatasaray maçlarında 3 Kadıköy'den, 3 Sami Yen'den 6 puanı haneye yazalım. Diğer maçları düşünelim..." Takımı Ali Şen tarzında seviyorsanız, her an provakatif bir çıkış yapmanız olasıdır. Rakibin en zayıf yönlerine en acımazca vurmak, bu tarafgirliğin şanındandır. Takımını böyle seven Fenerbahçeli açısından son yıllar "mutluluk" hanesine eklenen derbilerle doludur. Galatasaray, Avrupa'da zirveye çıkarken kendi liginde çalkantılı günler yaşayan Fenerbahçeli için, bir derbi galibiyeti kısa günün kârıdan öte bir şeydir. O galibiyet, "Avrupa şampiyonu olsanız kaç yazar" demenin, sokakta başı dik gezmenin, ertesi gün işyerinde ya da okulda Galatasaraylı dostlara sataşmanın en kestirme yoludur. Ama provakatif taraftar için olası bir mağlubiyet ertesi gün depresif bir suskunluğa, öfkeli bir yalnızlığa uyanmak demektir. Galibiyet halinde dalga geçilecek dostlar, artık rastlaşmamak için sokağın değiştirildiği eski hasımlardır. Skorcu taraftarlar Bir de derbi Fenerbahçelileri vardır. Ancak şampiyonluk ve derbi dönemlerinde ortaya çıkan bu taraftarın futbolla ilgisi dolaylıdır. Bir aşktan ziyade, tek gecelik bir ilişkiyi anımsatan bu taraftarlık da doğası itibarıyla "skorcudur". Galatasaray karşısında Fenerbahçe kazanırsa bahsedecek bir konu, geçici bir mutluluk vesilesidir. Kayıp durumunda ise ortada görünmek pek soruna yol açmaz, çünkü onlar için futbol "ikincildir". Üçüncü grupta âşıklar yer alır. Onlar için "Fenerbahçe bir bütündür bölünemez". Galatarasaray maçları ise ayrı bir ritüel, futbol dininin kutsal günü, bayramıdır adeta. Her ne kadar son yıllarda Fenerbahçe'nin "mutlak üstünlüğü" dillendirilse de, bu taraftar için günler öncesinde başlar derbi hazırlığı. Gazetelerin patlamaya hazır bir bomba klişesiyle sunduğu "derbiye 3 gün kaldı" haberleri bile kalp ritminde değişiklik için yeter sebeptir. Kendinden emin söylenen "kesin fark atarız" sözlerinin ardında bile bir "inşallah" temennisi yatar. Maç günü stada en erken ayak basmak isteyenlerdir onlar. Alex'e baktıklarında Lefter'i görürler. Ama o sahada Lefter'in yanında Metin Oktay'a da yer olduğunu bilirler. Bir aşkın diğerini yok edemeyeceğine kanidirler. Aşıkların galibiyet sevinci elbette coşkuludur. Ama mağlubiyet halinde hissettikleri, öfkeden ziyade sevgilinin sebep olduğu bir kalp kırıklığı, bir burukluktur. Sevgiliye duyulan ince bir sitem vardır mağlubiyette, ama bir gülümseme çözer her şeyi. Zaten geçmişin "şanlı zaferleriyle" yaşanan mutlu günler, unutturur âşık taraftara mağlubiyet hüznünü. Esas olan İslam Çupi'nin deyimiyle "adı konamayan büyüklük"tür. Kenan Başaran: İkisi de kazanmasın Galatasaray-Fenerbahçe derbisi için bir Beşiktaşlı ilk ağızdan "Bize ne, kim yenerse yensin" der. Bu esasen "üçlü" olmaya yanaşmayan diğer "ikili"ye altan alta da duyulan tepki: Onlar bizi yok sayıyorsa, biz de onları yok sayarızı... Ama işin gerçek rengi öyle değildir. Siyah/beyazlılar da, "sarısı ortak" olan lacivert ve kırmızının rekabetine kayıtsız kalmaz. "Fenerbahçe veya Galatasaray'dan biri şampiyon olamıyorsa Beşiktaş'a çalışır!" yargısı eskiden daha fazla dillendirilirdi. Fakat "endüstrileşen futbol"da bu tür iyiliklere pek rastlanılmaz oldu. Beşiktaşlı, bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde hangi tribünde oturur? Bunun için puan durumu ve son yıllarda en çok kiminle rekabet ettiği beleyici olur. Bu pazar akşamı oynanacak maçta Beşiktaşlıların büyük kısmı tarafsız olacak. En büyük dilekleri maçın berabere bitmesi olacak. Çünkü iki ezeli rakibin de puanları eşit ve Beşiktaş'tan da 5 puan gerideler. Ancak son yıllarda Beşiktaş'ın Fenerbahçe ile girdiği "yıpratıcı" ve "yaralayıcı" rekabet düşünülürse "Galatasaray kazansın" diyen Beşiktaşlılar az olmayacak. Birlik beraberlik Geçmişin defterlerini hâlâ daha karıştıran Beşiktaşlılar ise, 1993-94 sezonunda Galatasaray'ın Ankaragücü'nün 8-0 yenip averajla şampiyon olmasını hatırlatıp yine "8-0'ı unutmadık, unutmayacağız" tezahüratı yapacaklardır. Ama şampiyonluk hesabı kitabı yapanlar da Galatasaray'ın kazanmasını istemez. Çünkü bugünkü kadrolara bakıldığında derbiden galip çıkan Galatasaray olursa şampiyonluk yolunda Beşiktaş'ı daha çok zorlayabilir... Derbide tavrını maç sırasında belli eden Beşiktaşlılar da yok değil. Bu tip Beşiktaşlılar, önce "derbinin mazlumu"nun belli olmasını bekler ve sonunda da tutar. Ne de olsa serde bir herşeye "karşı" olma hali var! Şunu da eklemeli: Beşiktaşlılar, Galatasaray'ın Fenerbahçe'den 6-0'ın rövanşını alacağı günü de beklerler. Zira, Kanarya'nın 7 yıldır 6-0'lık galibiyetten ötürü böbürlenmesinden sıkılmışlardır... Bunun dışında kalanların kimi destekleyeceği ise "gıcık" olma veya olmama vaziyetine göre değişir... Siyah/beyazlıların temennisi da, pazar akşamı Beşiktaş'ın kazanması olacaktır! İki takım birlik ve "beraberliği" bozmazsa matematiksel olarak kesin Beşiktaş kazanır...
233
29723
haber
G.Saray Avrupa'da 216. kez
Avrupa kupalarında yarın 216. maçına çıkacak olan Galatasaray geride kalan maçlarda 80 galibiyet, 82 yenilgi aldı
Avrupa kupalarında yarın 216. maçına çıkacak olan Galatasaray geride kalan maçlarda 80 galibiyet, 82 yenilgi alırken, 53 maçta da eşitliği bozamadı. UEFA Kupası 3. tur ilk maçında yarın Girondis De Boerdeaux ile deplasmanda karşılaşacak Galatasaray, Avrupa kupalarındaki 216. maçına çıkacak. Sarı-kırmızılılar, bugüne kadar Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ile Şampiyonlar Ligi'nde 133, UEFA Kupası'nda 49, Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda 32 ve Avrupa Süper Kupa'da da 1 kez olmak üzere, Avrupa kupalarında toplam 215 maç oynadı. 2000 yılında UEFA Kupası ve Avrupa Süper Kupası'nı müzesine götürerek tarih yazan Galatasaray, geride kalan 214 Avrupa Kupası maçında 80 galibiyet ve 82 yenilgi alırken, 53 karşılaşmada ise eşitliği bozamadı. Bu karşılaşmalarda rakip filelere toplam 284 gol göndermeyi başaran ''Cim Bom'', kalesinde ise 314 gole engel olamadı. GALATASARAY'IN GALİBİYETİ YOK Galatasaray, Avrupa kupalarında üst üste 3. kez eşleştiği Fransa'nın Girondis De Bordeaux takımına karşı galibiyet elde edemedi. Son 3 sezonda, yarınki karşılaşmayla birlikte Bordeaux ekibine karşı 4. maçını oynayacak sarı-kırmızılılar, 2 kez rakibine boyun eğerken, 1 de beraberlik elde edebildi. 2006-2007 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde karşılaşan iki ekip arasında İstanbul'da yapılan ilk maç 0-0 berabere sona ererken, deplasmandaki maçı Galatasaray 3-1 yitirdi. 2007-2008 sezonunda UEFA Kupası 2. tur gruplarında deplasmanda karşı karşıya gelen iki takımın mücadelesinden de Fransız temsilcisi 2-1 galip ayrıldı. FENERBAHÇE YENMİŞTİ Bordeaux ile eşleşen bir diğer Türk takımı Fenerbahçe, 1985-1986 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda sahasında 0-0 berabere kaldığı Fransız ekibini deplasmanda 3-2 yenme başarısı gösterdi. ARDA, JURIETTI KARŞI KARŞIYA Galatasaray'ın yıldız futbolcusu Arda, 2006-2007 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde iki takım arasında yapılan maçta Franck Jurietti'yle sorun yaşadı. Sarı-kırmızılı takımın deplasmanda 3-1 kaybettiği maçta Arda, hareketine sinirlendiği Juiretti'nin göğsüne kafa atmış ve 57. dakikada kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı. Jurietti, halen Girondis De Bordeaux takımının kadrosunda bulunuyor ve ligde 14 Şubat'ta oynanan ve 1-1 sona eren Grenoble maçının kadrosunda yer aldı. UEFA KUPASI'NDA 50. SINAV Galatasaray, UEFA Kupası'nda Girondis De Bordeaux maçında, bu kulvardaki 50. karşılaşmasına çıkacak. UEFA Kupası'ndaki ilk karşılaşmasını 1975-76 sezonunda Avusturya'nın Rapid Wien takımıyla 1. turda eşleşerek yapan Galatasaray, tarihinde toplam 49 kez bu kupada sahaya çıkarken, bu karşılaşmalarda 19 galibiyet, 13 beraberlik ve 17 da yenilgi aldı. GEÇMİŞİNİ ARIYOR Kulüpler düzeyinde Türk futbol tarihindeki en önemli başarıyı 1999-2000 sezonunda UEFA Kupası'nı kazanarak elde eden Galatasaray, son yıllarda ise geçmişinden uzak bir performans sergiliyor. Bu sezon Şampiyonlar Ligi'ne katılma şansını 3. ön eleme turunda Steaua Bükreş'e elenerek yitiren ve taraftarında büyük bir hayal kırıklığı yaratan Galatasaray, yeniden döndüğü UEFA Kupası'nda son yıllarda aldığı başarısız sonuçlarla dikkati çekmişti. Sarı-kırmızılı takım, 2003-2004 sezonunda Şampiyonlar Ligi gruplarından geldiği UEFA Kupası'nda 3. turda Villarreal'e elenirken, 2005-2006 sezonunda ise daha 1. turda Norveç'in Tromsö takımına kaybederek ''Tromsö faciası''nı yaşamaktan kurtulamadı. Geçen sezon da UEFA Kupası'nda mücadele eden Galatasaray, sergilediği futbolla eleştirilerin hedefi olmasına karşın gruplardan çıkmayı başarmış, ancak teknik direktör Michael Skibbe'nin o zaman başında olduğu Bayer Leverkusen'e 0-0 ve 5-1'lik sonuçlarla elenmekten kurtulamamıştı. Bu sezon yaptığı önemli transferlerle Avrupa kupalarında yeniden iddialı bir kadro oluşturmaya çalışan Galatasaray yönetimi, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yapılacak UEFA Kupası Finali'nde yer alınacağı hedefini koyarak, sarı-kırmızılı taraftarlarda önemli bir beklenti yarattı. Sarı-kırmızılılar, UEFA Kupası'nda bu sezon oynadığı 6 karşılaşmanın 5'ini kazanıp, sadece 1'ini kaybetti.
235
280035
haber
G.Saray'da başkan Duygun Yarsuvat ocak ayında gidecek isimleri açıkladı
'Galatasaray Kulübü herkesle iyi geçinmek zorundadır. Aksi halde tekerimize çomak sokabilirler'
11 Aralık 2014 09:08 Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat, "Nordin Amrabat pahalıya mal oldu. Onu alan antrenör de gitti. Ocak ayında bazı futbolcuları gönderip kadroyu azaltacağız" dedi. Aralık ayı Divan Kurulu’nda konuşan Yarsuvat, transferle ilgili önemli bilgiler verdi. Yarsuvat, üyelerin Amrabat ile ilgili eleştirilerine cevap verirken Fatih Terim’e gönderme yaparak, "Amrabat geri gelirse, onun da ücretini ödememiz gerekir. Pazara koyup da mal satmaya benzemiyor. Amrabat, Galatasaray’a çok pahalıya mal oldu. Onu alan antrenör de gitti. Ocak ayında bazı futbolcularla karşılıklı olarak anlaşıp kadroyu azaltma yoluna gideceğiz" ifadelerini kullandı. Tekerimize omak sokarlar TFF binasına G.Saray yönetiminin çikolata ile gitmesinin eleştirilmesi ile ilgili Yarsuvat "Galatasaray Kulübü herkesle iyi geçinmek zorundadır. Aksi halde tekerimize çomak sokabilirler. Futbolcu almamız gerekiyorsa teknik heyet isterse duruma bakacağız. Bu sezon sonu başarılı olacağımıza inanıyorum. Başarıya ulaşınca da bu salonda yasak olsa da bir istisna ile bu başarıyı burada şampanya içerek kutlayacağız" dedi.
236
230546
haber
G.Saray'da Chedjou seferberliği
Galatasaray, Fransa'da yılın savunmacısı seçilen Lille'in yıldızı Aurelien Chedjou'yu kadrosuna katmak için girişimlerini hızlandırdı
. Bülent Tulun ve Sinan Kalpakçıoğlu bu amaçla Fransa'ya gitti. Başkan Ünal Aysal'ın danışmanı Bülent Tulun ve Sinan Kalpakçıoğlu'nun Fransa'da Lille kulübü ile masaya oturdukları bildirildi. Başkan Aysal'ın daha önce ön görüşme yaparak mesafe katettiği Chedjou transferinde, Tulun ile Kalpakçıoğlu'nun detayları çözmek üzere oldukları öğrenildi.
237
261961
haber
G.Saray'da teknik direktörlük için yeni isim
Ünal Aysal da, Thomas Tuchel ile görüşmelerin olumlu yönde gittiğini ancak henüz imza aşamasına gelmediklerini belirtti
Galatasaray'da teknik direktör arayışı önümüzdeki hafta içerisinde sonuçlanacak duruma geldi. Sarı kırmızılı kulübün, Alman Thomas Tuchel ile süren görüşmelerinin son derece olumlu gittiği ve önümüzdeki hafta başında netlik kazanacağı ileri sürüldü. Thomas Tuchel 5 yıldır görev yaptığı Mainz Kulübü'nde oynattığı futbol ile Almanya'da geleceğin en önemli teknik adamları arasında gösteriliyor. Antalya Galatasaraylılar Cemiyeti'nin daveti üzerine Antalya'da bulunan başkan Ünal Aysal da, Thomas Tuchel ile görüşmelerin olumlu yönde gittiğini ancak henüz imza aşamasına gelmediklerini belirterek, bu konuda şu açıklamayı yaptı: "Teknik adam arayışlarımızda 3 isim üzerinde yoğunluk kazanmış durumdayız. Tuchel de bunlardan biri. Görüşmeler olumlu. Henüz bitmiş değil. Teknik adam sorunu bir hafta içinde çözeceğimizi tahmin ediyorum."
238
230569
haber
G.Saray'ın cezasını Trabzonspor ödemek istiyor
PFDK'nın Galatasaray'a açılan pankartlar nedeniyle verdiği cezayı, Trabzonspor'un ödemek istediği öne sürüldü
Ligin son haftasında İstanbul'da oynanan Galatasaray - Trabzonspor maçında sarı-kırmızılı taraftarlar "2010 - 2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor" yazılı pankart açmıştı. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) da dün açıkladığı kararlarda, Galatasaray'a bu pankart nedeniyle, sportmenliğe aykırı pankart açmak suçundan 20 bin lira ceza verdi. Federasyona yazı PFDK'nın bu kararı üzerine Trabzonspor Yönetim Kurulu, federasyona yazılı başvuruda bulunarak cezanın kendilerinden tahsil edilmesini isteme kararı aldı. Bugün federasyona gönderilmesi beklenen yazıda, "Galatasaray'la oynadığımız müsabakada açılan 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor yazılı pankart sportmenliğe aykırı bir pankart olmadığı gibi aksine sportmenliği ön plana çıkartan bir mesajdır. Bu nedenle kulübümüzü de ilgilendirdiğinden dolayı Galatasaray Kulübü'nün de uygun görmesi halinde söz konusu cezanın kulübümüz hesabından kesilmesini talep ediyoruz" ifadeleri yer aldı.
239
90579
haber
GS'DE ALT YAPI FUTBOLCULARI HAGİ'YE KONUK OLACAK İSTANBUL
GS'DE ALT YAPI FUTBOLCULARI HAGİ'YE KONUK OLACAK İSTANBUL (A.A)
- - 09.08.2010 - Galatasaray'ın altyapı futbol takımları, eski futbolcuları Gheorghe Hagi'nin düzenleyeceği turnuvalara katılacak. Galatasaray Kulübü'nden yapılan açıklamada, eski futbolcuları Gheorghe Hagi'nin Romanya'nın Köstence kentinde organize edeceği turnuvalara 17 yaş altı ile 15 yaş altı takımlarının katılacağı bildirildi. Futbolu bıraktıktan sonra genç futbolcu yetiştirmeye başlayan ve ''Academia Hagi'' isimli futbol okulunu kuran Hagi, bu ay içinde düzenleyeceği iki turnuvayla ünlü kulüplerin genç yeteneklerini Köstence'de buluşturacak. Hagi, Talent Cup isimli ilk turnuvaya Galatasaray 17 yaş altı takımının yanı sıra Barcelona, Real Madrid ve Academia Hagi takımları katılacak. Hagi'nin ikinci turnuvası ise bu organizasyondan bir hafta sonra yine aynı yerde organize edilecek ve 15 yaş altı takımları turnuvada mücadele edecek. Doğunun Yıldızları adıyla düzenlenecek bu turnuvaya da yine Galatasaray ile birlikte Dinamo Kiev, Dinamo Moskova, Legia Varşova, Levski Sofya, Partizan Belgrad ve Academia Ferenc Puşkaş takımları katılacak. Sarı-kırmızılı takımın eski futbolcusu Hagi, Galatasaray Kulübü'nün internet sitesinde yer alan kısa açıklamasında, ''Oynadığım takımların genç yeteneklerini buluşturmak istedim'' ifadelerini kullandı. Turnuvaya katılan takımların tüm giderlerinin Hagi tarafından karşılanacağı bildirildi.
240
1136711
haber
GSK'nın kanser ilacı Jemperli, son aşamadaki denemede başarılı oldu
GSK'nın kanser ilacı Jemperli, son aşamadaki denemede başarılı oldu
İngiliz ilaç üreticisi GSK, yaptığı açıklamada, kanser ilacı Jemperli'nin kemoterapiyle birleştirildiğinde ilerlemiş veya nükseden endometrial kanseri olan hastalarda ileri evre bir denemede genel hayatta kalma oranının temel hedefini karşıladığını söyledi. Şirket, verilerin genel hasta popülasyonunda istatistiksel olarak anlamlı bir fayda gösterdiğini söyledi. Jemperli, kemoterapiyle kombinasyon halinde ilerlemiş veya tekrarlayan endometrial kanserin belirli alt tiplerini tedavi etmek için Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de onaylandı. GSK'nın son sonuçlarının çok daha geniş bir hasta grubunun önünü de açabileceği bilgisi paylaşıldı. Son yıllarda onkolojiyi yeniden inşa etmek istediğini söyleyen şirket, 2023 yılı sonuna kadar Avrupa düzenleyicisinden izin kararı bekliyor. Jemperli, vücudun bağışıklık sisteminin tümör hücrelerini tespit etme ve bunlarla savaşmaya yardımcı olma yeteneğini artırarak çalışan, PD-1 inhibitörleri adı verilen ilaç sınıfına ait. Rahim iç zarında bulunan endometriyal kanser, GSK'ya göre her yıl dünya çapında yaklaşık 417 bin yeni vakanın bildirildiği gelişmiş ülkelerdeki en yaygın jinekolojik kanser olarak kaydedildi. Denemenin diğer hedefi olan progresyonsuz sağkalım (PFS) daha önce karşılandı. PFS terimi, bir hastanın tedaviden sonra hastalığı kötüleşmeden ne kadar süre yaşadığını ifade etmekte.
241
329567
haber
GSM şirketleri arasındaki fiber savaş kızıştı
Türk Telekom CEO’su Rami Aslan, rakipleri Turkcell ve Vodafone’un fiber ile ilgili açıklamalarına sert yanıt verdi
Türk Telekom CEO’su Rami Aslan, kendilerini "dünyanın en pahalı fiberini satmaya çalışmakla" suçlayan Turkcell ve Vodafone’a sert bir yanıt verdi. Habertürk’ten Mahmut Sancak’ın haberine göre, GSM şirketleri arasındaki fiber kavga Barcelona’da da devam etti. Korea Telecom ile yapılan işbirliği çerçevesinde "5G hızındaki interneti 1 Nisan’da Türkiye’ye getireceğiz" diyen Aslan, dünyanın en hızlı mobil internet deneyimini Türk Telekom müşterilerinin yaşayacağını öne sürdü. Aslan, geçen hafta Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın operatörlere fiber konusunda yaptığı açıklama sonrasında yeniden gündeme gelen fiber altyapının paylaşılması konusunda da, "Herkes zamanında yatırımını yapmış olsaydı şu an bunları konuşuyor olmazdık" dedi. Aslan, "Kullanmak isteyen herkese altyapımız açık. Kim kullanmak isterse fiber altyapımızı zaten paylaşıyoruz. İddia edilenin aksine bizim ‘Biz altyapımızı sizinle paylaşmıyoruz’ demek gibi bir yetkimiz zaten yok. Regülasyona göre altyapımızı isteyenlerle paylaşıyoruz. Orada fiyat dengesini ben belirlemiyorum" ifadesini kullandı. "Türkiye’de fiber yok" açıklamasına gönderme yapan Aslan, Vodafone’u kastederek, "Sen ne kadar fibere yatırım yaptın diye sormak gerek. Birileri zamanında yatırım yapmadı diye onların açığını kapatacak modeller yanlış" dedi. "Doğu’ya gitsinler" Aslan, "Bizim yatırım yapmamıza imkân verilmiyor" diyen operatöre, "Madem imkân verilmiyor, diğer operatör nasıl 14 şehre fiber yatırımı yapmış?" diye sorarken, bir diğer rakibi Turkcell’e işaret ederek, "14 şehre yatırım yapana da ‘Diğer illere yapamıyorsanız, bu 14 şehre nasıl izin aldınız?’ diye sormak lazım. Ağrı, Erzurum gibi illerde izin almak daha kolay, neden oralara yapılmadı yatırım?" diye konuştu. Türk Telekom olarak 81 ilde fiber altyapı yatırımları olduğuna dikkati çeken Aslan, sadece kârlılığı yüksek şehirlerde yatırım yapılmasını eleştirerek, rakip firmaların Doğu ve Güneydoğu’ya da açılması gerektiğini söyledi. Diğer operatörlerle işbirliğine kapılarının kapalı olmadığının altını çizen Türk Telekom CEO’su Rami Aslan, "Otobanlar ve kırsal alanda yapılacak çok yatırım var. Orada işbirliği yapabiliriz. Herkes yeteri kadar fiber var-yok demeden yatırımını yapsın. Mevcut altyapımızı regülasyona uygun şekilde biz zaten paylaşıyoruz" dedi. Fibere yapılan yatırımın yüzde 80’inin iç pazarda kaldığına işaret eden Aslan, burada bir israftan bahsediliyorsa o israfın nerede olduğunun iyi hayal edilmesi gerektiğini söyledi. "Zamanlamaya dikkat edin, israf meselesi neden şimdi konuşulmaya başlandı?" diyen ve herkesin söylediğini yapması gerektiğinin altını çizen Aslan, "Türk Telekom az konuştu, çok iş yaptı" yorumunu yaptı. 4.5G ile birlikte internetteki yüksek hız artışları nedeniyle yetersiz kalacağı düşünülen adil kullanım kotalarının artırılması hususunda ise Aslan, "Eğer artırılırsa altyapımız bunu fazlasıyla kaldıracak güçte" ifadesini kullandı. Fiber Savaş Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) 2013’te yayınladığı kararnameye göre bir yere fiber yatırımı yapmadan önce orada herhangi bir operatörün fiberi varsa "Benimle paylaşır mısın?" diye başvuruda bulunması gerekiyor. Olumsuz cevap aldığında yatırım başlıyor. Gelinen noktada Turkcell ve Vodafone , Türk Telekom’u hem "hızlı yanıt vermemekle" suçluyor hem de "dünyanın en pahalı fiberini satmaya çalışmakla". Üç operatörün fiber savaşına son verecek adım ise Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan geçecek görünüyor.
242
208773
haber
Guardian: Beşşar Esed yaralandı, Esma Esed de Rusya'ya yollandı
İngiliz The Guardian gazetesi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Ulusal Güvenlik Binası'na düzenlenen saldırıda yaralandığını iddia etti
19 Temmuz 2012 13:26 Özgür Suriye Ordusu'nun komutanı Riyad El Esad, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yaralı olduğunu ve Lazkiye'ye kaçtığını iddia etti. İngiliz The Guardian gazetesi de Esed'in yaralandığını ve Lazkiye'ye gittiğini, eşi Esma Esad'ın da uçakla Rusya'ya yolladığı iddia etti. Riyad El Esad, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Beşşar Esed'in yakın çevresinden aldığı bilgiye göre, Suriye liderinin gerçekten de yaralı olduğunu aktardı. Ayrıca Esed'in Lazkiye şehrine kaçtığını da belirtti. Beyaz Saray: Esed'in nerede olduğuna dair bilgi yok Amerikan Yönetimi, Suriye'nin başkenti Şam'daki bombalı saldırının ardından Devlet Başkanı Beşşar Esed'in nerede olduğuna dair ellerinde bilgi olmadığını aktardı. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada Suriye'nin askeri tesislerinin yakından izlendiği belirtilerek, kimyasal silahların hâlâ hükümetin kontrolünde olduğunun sanıldığı kaydedildi. Suriye Milli Konseyi: Esed rejimi çok yakında düşecek Suriye Milli Konseyi Başkanı Abülbasit Seyda, saldırının Esed'in gidişini hızlandıracağını öne sürdü. Katar'da Reuters'a konuşan Seyda, "Son safhaya girdik. Çok yakında düşecekler. Bu saldırı rejim üzerinde daha fazla baskıya yol açacak. Haftalar ya da aylar içinde bu iş bitecek" dedi The Guardian gazetesinden Esed iddiası . The Guardian'da yer alan habere göre, Esed'in Şam'daki Ulusal Güvenlik Binası'na düzenlenen bombalı saldırıda yaralandığı ve uçakla Lazkiye'ye götürüldüğü iddia edildi. Saldırının ardından Beşar Esed'in eşi Esma Esed'i uçakla Rusya'ya yolladığı da iddia edildi.
243
995517
haber
Gübre ve zirai ilaç satışları geçici olarak durdu
Gübre ve zirai ilaç satışları geçici olarak durdu
Döviz kurlarındaki yükseliş sonrası ham maddesinin önemli bir kısmı ithal olan gübre ve zirai ilaç şirketlerinin bayilere fiyat verememesi ve satışları geçici olarak durdurmasına yol açtı. Kimyasal gübre ve zirai ilaç şirketleri, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki bayilerine "satışlarımız geçici olarak durdurulmuştur" şeklinde genel duyuru ilanı göndermeye başladı. Bloomberg HT'den İrfan Donat'ın haberine göre; bayilere giden çiftçiler de gübre ve zirai ilaç almak isterse benzer yanıtlarla karşılaşıyor. İsminin açıklanmasını istemeyen bazı gübre ve zirai ilaç şirketlerinin yöneticileri, satışların durdurulmasına gerekçe olarak, "Kurdaki yukarı yönlü sert yükselişler ham madde fiyatlarımızı da yukarı çekiyor. Artık fiyat belirleyemiyoruz. Sattığımız ürünün yerine mal koymakta zorlanıyoruz. Ham maddeye erişim sıkıntıları yaşıyoruz. O yüzden geçici süre satışları durdurmak zorunda kalıyoruz" diyorlar. Öte yandan benzer bir durum mısır ve arpa piyasalarında da geçerli. Tüccarlar, fiyatların gidişatını kestiremediği için ellerindeki malları satmak istemiyor. Artık vadeli satışlar söz konusu olmazken, ürün satanların da peşin satış yaptığı belirtiliyor.
245
842697
haber
Gucci'nin yeni ayakkabısı 'elektronik kelepçe'ye benzetildi!
Gucci en son Milano Moda Haftası kapsamında görücüye çıkardığı ceketleri nedeniyle protesto edilmişti
07 Ekim 2019 15:10 Gucci’nin yeni kadın ayakkabısı modeli eleştiri ve alay konusu oldu. Sosyal medya kullanıcıları ayakkabının elektronik kelepçeyi andırdığını belirterek markaya tepki gösterdi. Sputnik'te yer alan habere göre; İtalyan modaevi Gucci, son günlerde gelecek yıl piyasa sürmeyi planladığı ayakkabıyla gündemde. Markanın tasarladığı kadın ayakkabısında bileğe takılan bir kayış ve kayışta da ruj koyabilecek bir hazne bulunuyor. Gucci'nin Facebook sayfasında paylaşılan modele çoğu kullanıcı tepki gösterirken, bazıları da dalga geçti. Bir kullanıcı 'en azından hapishaneden çıktığınızda şık olabilirsiniz' derken bir diğeri 'köpeğimin kaka torbasını saklamak harika olacak' yorumunda bulundu. Deri eldivenlerle birlikte kullanılması öngörülen kayışın gelecek yıl satışa çıkması planlanıyor Fiyatı ise 2 bin 475 TL. Ancak markanın bu tasarımı kullanıcıların eleştirilerinden nasibini aldı. Markanın gelecek yıl için bir başka tuhaf moda aksesuarının da yastık ya da uyku tulumudel gömleği protaşımak için deri kayışlardan yapılmış bir sırt çantası olduğu belirtiliyor. 'Deli gömleği' protesto edilmişti Gucci en son Milano Moda Haftası kapsamında görücüye çıkardığı ve ‘pratik üniforma’ diye tanımladığı koleksiyonunda kullandığı ‘deli gömleğine’ benzeyen ceketleri nedeniyle sıra dışı bir şekilde protesto edilmişti. Model Ayesha Tan-Jones, marka için podyumda yürüdüğü sırada iki elini izleyicilere doğru kaldırdı ve avuçlarına yazdığı "Akıl sağlığı moda değil" ifadesiyle Gucci’ye tepkisini göstermişti.
246
511891
haber
Güçlü ve ama zayıf: Rusya'nın Ortadoğu'daki rolü
Rusya, Suriye’deki birliklerinin büyük bölümünü çekiyor. Askeri alandaki zorlukları şimdi siyasi tartışmalar takip edecek. Ancak daha şimdiden Moskova‘nın buna tek başına gücünün yetmeyeceği anlaşılıyor.
"Arkadaşlar! Memleket sizi bekliyor. İyi yolculuklar. Görevinizi yerine getirdiğiniz için size teşekkür ediyorum." Vladimir Putin, Suriye'deki Rus askerlerinin bir bölümünü, sivil kıyafetle ve soğukkanlı bir üslupla ülkelerine uğurladı. Pazartesi günkü törene Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad da katıldı. Askerleri evlerine götürecek uçak da onların biraz ötesinde uçuşa hazır bekliyordu. "Anne-babanızın, eşlerinizin, dostlarınızın yanına zafer kazanmış olarak dönüyorsunuz" diyen Putin'e askerler hep bir ağızdan "Rusya Federasyonu'nun hizmetindeyiz" sözleriyle cevap verdi. Bu sade tören, aslında Moskova yönetimini Suriye'de bekleyen yeni zorluklarla bir tezat görünümündeydi. Rusya'nın askeri mücadelesinin odağında, ülkenin kuzeydoğusunu büyük ölçüde kontrol eden Esad karşıtı cihatçı gruplar vardı. Vladimir Putin gözdağı vermeyi de ihmal etmedi: "Eğer teröristler bir kez daha başkaldıracak olursa, onlara bugüne kadar hiç şahit olmadıkları bir darbe vuracağız." "Moskova fazla hayalci değil" Şimdi Rusya'yı en az askeri mücadele kadar zorlu bir diplomatik süreç bekliyor. Bu ay içinde Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanması planlanıyor. Kongreye seküler muhalif grupların da katılması öngörülüyor. Rusya, bu grupların kurulacak yeni hükümette de temsil edilmesini istiyor ve kalıcı istikrarın ancak bu şekilde sağlanabileceğine inanıyor. Ancak bunun Beşar Esad ile mümkün olup olamayacağı muamma. "El Monitor" adlı internet portalında yer alan değerlendirmeye göre, burada Rusya'nın ne kadar yaptırım gücüne sahip olduğu da belirleyici bir etken. Sitedeki analizde en dikkat çekici cümle şöyle: "Rusya'nın Suriye'deki angajmanından iki yıl sonra bile, Esad'ın Moskova'nın ne kadar kontrolünde olduğunu kestirmek hayli güç." Beşar Esad‘ın dizginlenmesi son derece güç bir müttefik olduğuna vurgu yapılan analizde, Suriye liderinin güvenilirliği ya da iktidar kalmak için ortaya koyacağı hırs konusunda Moskova'nın fazla hayalci olmadığı savunuluyor. Siyaset tasarımcıları ve toplum mühendisleri Bu nedenle Rusya, başka ülkelerin de yardımına ihtiyaç duyuyor. Nitekim Kazakistan'ın başkenti Astana'da Rusya, Türkiye ve İran'ın katılımıyla düzenlenen konferansları da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Örneğin Suriye'de oluşturulan "çatışmasızlık bölgeleri" bu konferanslarda kararlarştırılmıştı. Şimdi siyasi adımların atılması gerekiyor. Bunu Astana grubunun tek başına başaramayacağını Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Genel Direktörü Andrey Kortunov da itiraf ediyor: "Astana'da toplanan ülkeler, Suriye'deki savaş ateşini söndürmeyi amaçlıyordu. Şimdi ülkenin yeniden imarı için görev, Cenevre'deki barış görüşmelerine katılan ülkelerin siyaset tasarımcıları ve toplum mühendislerine düşüyor." Ancak yeniden imar, bazı şartlara bağlanmış durumda. Geçtiğimiz Eylül ayında AB, Türkiye, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın ortakaşa imzaladıkları bir belgede şu ifadeler yer alıyor: "Suriye'nin yaralarının sarılması ve yeniden imarının desteklenmesi için ön koşul, Suriye halkının çoğunluğu tarafından desteklenen ve ciddi bir siyasi geçişi hedefleyen inandırıcı bir sürecin başlatılmasıdır." Farklı cepheler Bu gruba ayrıca ABD ve Suudi Arabistan da dahil. Gerek bu iki ülke gerekse bölgenin bir diğer aktörü İsrail, bölgede İran'ın gücünün bölgele yayılmasını önlemeye çalışıyor. Onları başka bölge ülkeleri de destekliyor. İran ile Suriye konosunda sıkı bir işbirliği yapan Rusya, Tahran karşıtı bu cephe karşısında zor durumda kalıyor. Zira Rusya, gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan ABD, Suudiler ve İsrail ile işbirliği yapmak zorunda. Ancak bu üç ülkenin İran'ın karşısında yer alması, Moskova'yı daha ihtiyatlı davranmaya itiyor.
247
39924
haber
Güçlükonak katliamına soruşturma açıldı
Diyarbakır Başsavcılığı, 1996’da Güçlükonak’ta 11 köylünün katledilmesiyle ilgili soruşturma başlattı.
Başsavcılık, eski bakan Adnan Ekmen’in Taraf gazetesine "Katliamı PKK değil, JİTEM yaptı" demesi ve Albay Levent Göktaş’ın olayın sorumlusu olduğunu ihbar eden mektup üzerine harekete geçti. Türkiye’nin yetersiz soruşturmadan AİHM’de mahkûm olduğu katliamla ilgili dosyayı açan Başsavcılık, o dönem bölgede görevli askerlerin ifadelerini alacak, Ekmen’i de dinleyecek. Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 1996 yılında 11 köylünün önce kurşunlanıp sonra yakılarak öldürülmesiyle ilgili katliam dosyası Ergenekon davasıyla gündeme gelen itiraflar üzerine yeniden açıldı. Diyarbakır Başsavcılığı’nın "Katliamı PKK değil, JİTEM yaptı" diyen dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in ifadeleri üzerine dosyayı raftan indirdiği, bu kapsamda katliam tarihinde bölgede görev yapan korucular ve subay-yedek subayların isimlerini belirleyip ifadelerini alma aşamasına geldiği ortaya çıktı. Güçlükonak-Ergenekon hattını kurabilecek soruşturma kapsamında tüm iddia ve bilgileri derleyen Başsavcılık, dün (10 Nisan 2009) de katliamdan şimdi Ergenekon tutuklusu olan emekli albay Levent Göktaş’ın sorumlu olduğunu açıklayan devre arkadaşı subayın mektubunu dosyaya ekledi. Evlerinden alındılar Koçyurdu köyünden dördü korucu 11 kişinin bulunduğu minibüs önce ağır silahlarla taranmış, ardından da ateşe verilerek yakılmıştı. Resmi yetkililer ve Genelkurmay, olayı PKK’nın yaptığını açıklamıştı. PKK ise saldırıyı üstlenmemişti. Ancak olayın ardından İHD’nin de aralarında bulunduğu Barış İçin Aydınlar Grubu bölgede köylülerle de görüşerek rapor hazırlamıştı. Öldürülen 11 kişiden altısının katliamdan üç gün önce evlerinden gözaltına alındığı ve o tarihe kadar taburda tutuldukları, diğer dört korucu ile minibüs şoförünün ise olay günü yine evlerinden askerler tarafından göreve çıkarıldığı bu raporda yer almıştı. Bunun en ciddi kanıtı da vücutları elbiseleri üzerlerindeki hesap makinesi vb. tüm malzemeler yanarak kül olan bu kişilerin tümünün kimliklerinin sapa sağlam ve askerin elinde çıkması olmuştu. Katliamda yaşamlarını yitirenlerin yakınlarının olay soruşturulmayınca başvurduğu AİHM etkili soruşturma yapmadığı gerekçesiyle Türkiye’yi bu ailelere tazminat ödemeye mahkum etmişti. Devre arkadaşı: Levent sorumlu Diyarbakır Başsavcılığı, Güçlükonak dosyasına önemli bir belge ekledi. Ergenekon tutuklusu emekli Albay Levent Göktaş’ın devre arkadaşı olduğunu belirten Z.S. adlı kişinin ihbar mektubunda şunlar yer aldı: "Bölgede örtülü faaliyetler kapsamında birçok sivil ortadan kaldırılmıştır. Bu şahıslar için öncelikle -komutan- bu tür görevlerin yapılabileceği konusunda emir veriyordu. Levent, bu dönemde ilgili kişilerle defalarca görüştü. Listeleri aldıktan sonra konuyu tetkik ediyor ve gerçekten suçlu olduğu düşünülen şahıslar ortadan kaldırılıyordu. Şırnak bölgesinde bir yolcu minibüsünün taranmasından Levent sorumludur. Bu konuyu daha önce ordudan atılan Bülent Yılmaz’dan (MAK da tim komutanı iken adam kaçırarak fidye istemekten tutuklandı) işittim. Şırnak’ta Gülyazı veya Güçlükonak bölgesindeki bu eylem MAK personeli tarafından yapılarak PKK tarafından yapılmış görüntüsü verilmiştir." Bu arada Levent Göktaş’ın, mektubu yazan kişinin devre arkadaşı olduğunu kabul ettiği, ancak suçlamaları reddettiği ileri sürüldü.
248
963779
haber
Guendouzi: Bence Mesut en iyi Alman futbolcu
Guendouzi: Bence Mesut en iyi Alman futbolcu
Bu yaz takımdan ayrılmasına kesin gözüyle bakılan Arsenalli Matteo Guendouzi, eski takım arkadaşı Mesut Özil'in kendisi için bir "abi" gibi olduğunu ve onun şu anda en iyi Alman futbolcu olduğuna inandığını söyledi. Geçen sezonu Hertha Berlin'de kiralık olarak geçiren Fransız futbolcu, "Mesut Özil benim için çok iyi bir rol model ve abi" dedi. Guendouzi, "Bana göre Mesut en iyi Alman futbolcu. Bence Alman tarihinin en iyi 10 oyuncusundan da biri" dedi. Özil'in kendisini geliştirmesine fayda sağlayan birçok tavsiye verdiğini söyleyen Guendouzi, "Ona sadece bir futbolcu olarak değil, insan olarak da çok saygı duyuyorum" dedi.
249
208756
haber
'Babamın naaşını da çıkarın' dedi, Gül talimat verdi
Suriye'nin düşürdüğü Türk keşif uçağının enkazı ve şehit pilotların, araştırma gemisi Nautilus tarafından bulunması, şehit Erdoğan'ın kızına umut olmuştu
19 Temmuz 2012 11:25 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 16 yıl önce Ege Denizi'ne düşen F-16'da şehit olan Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşının çıkarılması için Genelkurmay Başkanlığı'na talimat verdi. Araştırma gemisi Nautilus’un, Suriye'nin düşürdüğü jetin enkazını ve iki şehit pilotu bulmasıyla umutlanan şehit kızına, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül karşılık verdi. Ege Denizi’nde 8 Ekim 1996 tarihinde görev yaparken Yunan savaş uçaklarıyla girdiği 'it dalaşı' sırasında, Sakız Adası açıklarında düşen F-16 uçağının pilotu Yüzbaşı Nail Erdoğan’ın naaşı ve uçak enkazı bugüne kadar çıkarılmadı. . Bugün 23 yaşında olan Evrim Erdoğan, "Natulius iki şehit pilotumuzun naaşını Akdeniz’den çıkardı, 16 yıl önce Ege’de düşen F-16’da şehit olan babam Yüzbaşı Nail Erdoğan’ın naaşı da çıkarılsın" çağrısı yapmıştı. Bu çağrının devletin zirvesinden yanıt bulduğuna ilişkin haber, Hürriyet gazetesinde Turan Yılmaz imzasıyla yer aldı. Cumhurbaşkanı Gül, Yüzbaşı Erdoğan’ın, Ege’nin 400 metre derinliğinde Sakız Adası açıklarında yatan naaşının da çıkarılması için Genelkurmay Başkanlığı’na talimat verdi.
250
211191
haber
Gül: Görüntüler çok üzücü; Erdoğan: Bu ne muhabbet
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bayram namazının ardından BDP'li vekillerin Şemdinli'de PKK'lılarla karşılaşmasını yorumladı
19 Ağustos 2012 13:17 Bayram namazı sonrasında konuşan Başbakan Erdoğan, BDP’lilerin PKK’lılarla buluşmasını "oynanan senaryonun farklı bir versiyonu" olarak niteleyerek, "Kardeşler olarak birbirlerine sarılıyorlar. Bu ne muhabbet" dedi. BDP'li vekillerle PKK'lıların buluşma görüntülerini yorumlayan Cumhurbaşkanı Gül, "Görüntüler çok üzücü. Herkesin sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerekiyor" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bayram namazı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Vatandaşların bayramını tebrik eden Başbakan Erdoğan, "Teröre kurban verdiğimiz şehitler var, tüm şehitler bu güzel ülkemizin temel taşıları, köşe taşlarıdır. Şehitlerimizin ailelerine başsağlığı dilerken, milletimizin de başı sağ olsun. Terörle mücadele usanmadan devam edecek" diye konuştu. Konuşmasında Suriye'deki gelişmelere de değinen Erdoğan, "Suriye’de demokrasi mücadelesini verenler destek bekliyor. Kendi mücadelesini ortaya koyan halkın yanındayız, kimse bunu sağa sola çekmesin" dedi. Erdoğan, BDP'li milletvekillerinin, Şemdinli-Derecik bölgesinde silahlı teröristlerle buluşmasıyla ilgili olarak, şöyle konuştu: "Şunu net ve açık olarak söylemek zorundayım; oynanan senaryonun farklı bir versiyonudur. BDP bugüne kadar bu bölücü terör örgütünü hiçbir zaman 'bu bir terör örgütüdür' diye ilan edememiştir. Niye? Çünkü onların parlamentoya girme veya varlık sebebi bölücü terör örgütüne bağlıdır. Gördüğünüz gibi milletvekilleri kardeşler olarak birbirlerine sarılabiliyorlar. Öyle diyorlar. bütün bunların hepsi kayıtlarda var. Medya zaten bunların tespitini yapmış vaziyette. Tabi bize düşen nedir? Bu ne muhabbet demektir. Muhabbetleri bu kadar ileri derecededir. Aynı şey bundan önce de buna benzer senaryolar zaten yine oynanmıştı. Daha önce kaçırılan milletvekili de 'teröristler kaçırdı' diyememiştir. 'Arkadaşlar' demiştir. Ortada nasıl bir senaryo var, ne oynanıyor. Bunu düşünmemiz lazım. Kim kimle dosttur. BDP ile CHP birbirlerinin farklı versiyonudur." Erdoğan, kıdem tazminatıyla ilgili bir soru üzerine ise "Kıdem tazminatı konusunda verilmiş bir kararımız yoktur. Bu konu devamlı kaşınıyor." Gül: Görüntüler çok üzücü BDP'li vekillerle PKK'lıların buluşma görüntülerini yorumlayan Cumhurbaşkanı Gül, "Görüntüler çok üzücü. Herkesin sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerekiyor" dedi. İstanbul'da bayram namazı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o görüntüleri ilk kez yorumladı. Gül, "Görüntüler çok üzücü. Herkesin sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerekiyor" dedi. Gül sözlerini şöyle sürdürdü: "Terörle bir mücadele içerisindeyiz. Bayramı günü herkse şu çağrıda bulunuyorum; şiddetle, kan dökmekle teröre karışmakla, teröre başvurmakla ne bir hak alınabilir, ne hukuk alınabilir. Dolayısıyla herhangi bir şekilde terörle, şiddetle de devletimiz asla hizaya getirilemez. Memleketimizin huzuru, güvenliği ve bütün halkımızın mutluluğu için hepimiz elimizden gelenleri yapıyoruz. Bu ülkenin farklılıkları hepimizin zenginlikleridir. Hepimizin hak ve hukuku yine hepimizin sahiplenmesi gereken bir şeydir. Dolayısıyla terörün, hak ve hukukla bir ilgisi yok. Teröre başvuranlar, terör yoluna düşenler, büyük bir gaflet, çok büyük bir yanlış içerisindedirler. Önce onların aileleri, yakınları, hep beraber kucak açmalı çocuklarına. Devlet olarak, ülke olarak, yanlışta olan herkese 'evine dön, bu yanlıştan vazgeç' diyoruz. Bu bayram günü tekrar herkese bu çağrıyı yapıyorum. Bu sonu olmayan bir yanlıştır. Bütün vatandaşlarımı tekrar uyarıyorum, hepsini de uyarıyorum, şiddete, teröre kana bulaşanlara çok kesin herkesin mesafe koyması gerekir. Onlara da gelin bu yoldan dönün, ülkenize gelin, ailenizin yanına gelin ve elinizdeki bu terör aracı silahları bırakın diyorum."
253
49217
haber
'Gül için işlem yapılmalı'
Kanadoğlu: Anayasa'da, Cumhurbaşkanı'nın kişisel suçlarına ilişkin bir hüküm yok. Ancak bu onu sorumsuz kılmaz.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün "Kayıp Trilyon" davası kapsamında yargılanabileceğine ilişkin mahkeme kararını değerlendirdi. Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; Cumhurbaşkanı’nın siyasal sorumsuzluğunun tartışmasız olduğunu kaydeden Kanadoğlu, "Tek başına yaptığı işlemler hakkında yargı mercilerine başvurulamaz. Bu ilke olarak cumhurbaşkanının, görevi sırasında ve görevi nedeniyle işlediği suçlardan da cezai sorumluluğu bulunmadığını belirlemektedir. Ancak maddenin üçüncü fıkrası, bu ilkeye bir ayrık hal getirmektedir. O da vatana ihanet" dedi. ‘Olmaması onu sorumsuz kılmaz’ Cumhurbaşkanı’nın kişisel suçlarından sorumlu olduğuna ilişkin anayasada herhangi bir hüküm olmadığını anımsatan Kanadoğlu, "Ancak bu yokluk, onu sorumsuz kılmaz. Sorumluluk, ceza kurallarının eşitliğinin ve zorunluluğunun doğal sonucudur. Anayasada herhangi bir düzenleme olmadığı için cumhurbaşkanı hakkında, sade bir vatandaş ya da dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekili gibi işlem yapılması gerekir. Cumhurbaşkanlığı makamına duyulan saygıya bağlanan boşluk, kıyas yoluyla doldurulamaz" değerlendirmesini yaptı. Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki göreviyle ilgili suçlarda, önceki görevin gerektirdiği soruşturma usulüne tabi olduğuna işaret eden Kanadoğlu, anayasa ve içtüzükte kişisel suçlara ilişkin hüküm yer almadığından genel hükümlere göre işlem yapılması gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanının kişisel suçlarından sorumlu olduğuna ilişkin anayasada herhangi bir hüküm olmadığını belirten Kanadoğlu, bunun nedeninin "Hiçbir ülke, yargı önünde aklanmadan, mahkûmiyeti halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, irtikap, sahtecilik, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma vs. gibi suçlarla itham edilenlerin cumhurbaşkanlığına aday olacağını ve seçileceğini tahmin ve tasavvur etmediği için anayasalarına bu yolda bir düzenleme getirmemiştir. Bizim anayasamızda da bu olasılığın gerçekleşmesi öngörülmemiştir" sözleriyle açıkladı. Sabih Kanadoğlu, ister görevi sırasında suç işleyen cumhurbaşkanları olsun, isterse milletvekiliyken suç işlediği iddia olunan ve milletvekili dokunulmazlığından yararlanan, cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle dokunulmazlığı sona eren cumhurbaşkanları olsun, bu hallerde haklarında sade bir vatandaş ya da dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekili gibi işlem yapılması gerektiği vurguladı. Kanadoğlu, "Anayasada, kişisel suçları hakkında mevcut boşluk dolduruluncaya kadar, cumhurbaşkanları herhangi bir dokunulmazlığı bulunmayan sade vatandaş kimliği taşırlar" dedi.
254
59720
haber
Gül: O bayrak stada girecek
Gül'ün, FIFA kararına rağmen 'Ceza da alsak stada Azerbaycan bayrağı girecek' talimatı verdiği ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün, FIFA kararına rağmen Özel Kalem Müdürü Karslıoğlu'na 'Ceza da alsak stada Azerbaycan bayrağı girecek' talimatı verdiği ortaya çıktı. Karslıoğlu, çantasında Azeri bayrağıyla stada girdiğini Bakü Büyükelçisi Kılıç'a cep telefonu mesajı ile bildirdi. Azerbaycan'la Bakü'de yaşanan 'bayrak' krizi, önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ziyareti, ardından da Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç'ın girişimleriyle çözüldü. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce zamanla yarışan başarılı diplomat, Türk bayraklarının eski yerlerine asılmasını sağladı. Akşam gazetesinin haberine göre, iki yıldır Azerbaycan'da görev yapan Büyükelçi Hulusi Kılıç, Bakü'ye gönüllü olarak geldi. Bu gönüllülük de onu, Azerbaycanlılar tarafından oldukça sevilen bir isim yaptı. Gerginlik döneminde en çok yorulan isimlerin başında yer alan Kılıç, perde arkası kahramanlarından oldu. Şimdi bayrakları tekrar orada görmenin mutluluğunu yaşıyor. Kılıç, bizlerle Azerbaycan-Rusya, Türkiye-Ermenistan maçlarının olduğu gün yaşanan önemli bir olayı da paylaştı: Bayrakların kaldırılması Bakü'ye nasıl yansıdı? Azerbaycan halkı yanımızda yer aldı. Beni görenler elleriyle alkışlar yaparak desteklerini gösterdiler. Bugünlerden güçlenerek çıktığımızı düşünüyorum açıkçası. İlişkiler sizce eski haline dönecek mi? Öngörmediğimiz bir süreç yaşadık. Bursa'da Azerbaycan bayrakları nedeniyle çıkan, kötü niyetli insanların neden olduğu bir krizdir bu. Ama telefonumda hala Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hüseyin Avni Karslıoğlu'nun mesajı duruyor. Karslıoğlu ile maçtan iki saat önce yazıştık. Ben ona, 'Azerbaycan-Rusya arasında maç var. Tribünlerde Türkiye bayrakları açıldı' diye yazdım. Kritik kısa mesaj Sayın Karslıoğlu da bana, 'Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) talimat verdi. Ceza da gelse bayraklar stada girecek. Hatta benim çantamda da Azerbaycan bayrağı var' mesajı attı. Bu yazışma 2 saat önce oluyor. Azerbaycan ve Türkiye bayrağının yan yana durması gurur vericidir. Ama orası futbol sahası. Siyaseti dışarıda yapmak lazım. Siyaset sahaya girerse o zaman bundan kötü niyetli insanlar yararlanır. 'Baykal ve Bahceli'ye burada sempati arttı' Müsavat yani 'eşitlik' Partisi Başkanı İsa Kamber, Türkiye'de muhalefete karne verdi: Olayın arkasında Rusya'nın olduğunu söylediniz kıyamet koptu... Rusya sürece açıkça itiraz edemiyor ama gerçekleşmesini de istemiyor. Kendisi bir adım atamayınca Azerbaycan yönetimini kullanıyor. Azerbaycanlılar bunu biliyordu ama Türkiye'de sözlerim büyük ilgi gördü. Rusya, Ermenistan- Türkiye ilişkilerinin iyileşmesini çıkarlarına uygun buluyor. Türkiye - Azerbaycan ilişkilerin bozulması da işine geliyor. TBMM bir yolunu bulur Ben Türkiye'nin protokolü Karabağ işgalinin kaldırılması şartı olmadan geçirmeyeceğine inanıyorum. Bu sözlere güvenmeliyiz. Türkiye ile sadece kardeşlik bağımız yok, ortak çıkarlarımız var. Sayın Demirel'in dediği gibi 'Demokrasilerde çare tükenmez'. TBMM bir yolunu bulabilir. Türk bayrağı bulamadık Her eve Türk bayrağı asın çağrısı yapmıştınız... Çok büyük ilgi gördü ama kimse Türk bayrağı bulamadı. Kimse şunu unutmasın bizim aramızda asla sorun yok. Hiçbir Azerbaycan yönetimi Türkiye'ye olan sevgiyi değiştiremez. Türkiye'deki muhalefeti de, muhalefete soralım... Çok güçlüler. CHP de, MHP de çok sert bir tavır izlemekle bence doğru yapıyorlar. Bugün Azerbaycan sokaklarına çıkıp sorduğunuzda MHP ve CHP'ye sevginin her zaman olduğundan çok daha fazla olduğunu kendiniz de görebilirsiniz. Bizi darmadağın etti Bİz, Türkiye'nin 2 yıl önce müracaat edip Ermenistan ile barış görüşmeleri yapılmasını istediğini öğrendik. Yani süreç o zaman başlamış, protokolün imzalanmasına kadar gelmiştir. Sonra Bursa'da Azerbaycan bayraklarının WC yazılı kutulara atılması bizi darmadağın etti. Yine de Türkiye'nin iktidarı bizim kardeşimizdir. Ancak bugün Türkiye'nin elinde bir terazi varsa bir tarafına Azerbaycan bir tarafına Ermenistan'la açılım konulmalı. Eğer Türkiye'nin bu işten kazanacağı yitireceğinden daha çok olsaydı vicdanımız zaten, 'kardeşimiz devam etsin' derdi. Türkiye, Ermenistan'a götüreceği sermayeyi Azerbaycan'a da getirebilir. Şimdiye kadar olmadı. Elbette Türk sermayesi var ama küçük sayılır. Örneğin bir seferde 300-500 milyon Türk yatırımı Azerbaycan'a girebilir. Azerbaycan Türkiye için 2 milyar dolarlık teminatlara imza atmıştır. Ama bunları konuşur ve üstesinden geliriz. Herkes bilmeli ki Azerbaycan ile Türkiye'nin arasının bozulması da herkesin işine yarar. Azeri TÜSİAD'ı moral verdi Türk işadamlarının kurduğu ve açılımı 'Azerbaycan Türk Sanayici ve İşadamları Beynelhalk Cemiyeti' olan TÜSİAB bugün 300 üyeye sahip bir sivil toplum kuruluşu. TÜSİAB Başkanı Yavuz Keleş, son durumu değerlendirdi. 3 milyar dolar yatırım, 60 bin işçi Türk işadamlarının Azerbaycan yatırımları bir numarada yer alıyor değil mi? Biz 1990'larda Azerbaycan'ın çok sıkıntılı bir döneminde buraya ticari kaygılardan uzak geldik. Türk işadamlarının burada -petrol hariç - yatırımları 3 milyar dolar civarında. 60 bin işçi istihdam ediyoruz. İnsanlarımız Azerbaycan ekonomisine ne verebiliriz diye gelmiştir. İlk geldiğimizde bazı kalemlere ihtiyaç vardı ama para kazanmak mümkün değildi. Yine de una ihtiyaç varsa getirdik, makarnaya ihtiyaç varsa getirdik. Son yaşananlar nedeniyle işadamları endişeye kapıldılar mı? Aslında olmayan bir problemin sıkıntılarını yaşıyoruz. Yani ciddi bir tahlilde gerçekten bir problem olmadığı ortada. Türkiye büyük bir devlet. Bugüne kadar değil dostlarımıza düşman bildiklerimize dahi verdiğimiz sözün arkasında olduk. Şimdiyse iktidarıyla, muhalefetiyle, halkıyla Azerbaycan'la ilgili, 'onlara ters gelecek hiçbir hareket olmayacak' deniliyor. Komplo teorilerini çok dillendiriyoruz ama bu ancak belirli güçlerin oyunudur. Muhalefetimiz ve iktidarımız bir çok noktada ayrılır ama bu noktada hem fikir. Azerbaycan'ı vatan görüyoruz. İki Ermeni'nin menfaati için Azerbaycan'ı feda etmeyeceğiz ve Türk devleti bu yolda adım atacaklardır. Biz Azerbaycan'da en zor testten geçtik. Çünkü en kötü zamanlarında onların yanında olduk. Bizim için Kıbrıs, Türkiye neyse Azerbaycan da odur. Erzurum neyse Bakü de odur. Sokakta hava nasıl? İnsanlar etkilenmiyor desek elbette yalan olur. Olayları alevlendirmek isteyenler var. Ancak Azerbaycan halkı Türkiye'ye küsmedi. Bu geçici bir dönemdir. Azerbaycan devleti de çok sağduyulu davrandı. Rahmetli Türkeş, 'Azerbaycan o bölgede boyundur' derdi. Çok doğru. Artık Azerbaycan'a çok ciddi işadamlarımız geliyor. Altyapıdan, köprülere kadar her alandayız. Biz güçlendikçe bizi sevmeyenler rahatsız olacak. Bu sisli havalarda uyanık olmamız lazım. Birlik ve beraberliğimizi korumalıyız.
255
169787
haber
Gül: Saldırıyı şiddetle telin ediyorum
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ankara'daki patlamayla ilgili olarak, "Hayatını kaybedenler var.
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile geldiği Osnabrück Belediye Binası'nda bir konuşma yaptı. Konuşmasının başlangıcında, Berlin'den Osnabrück'e gelmeden önce üzücü bir haber aldığını dile getiren Gül, ''İnsanlıktan hiç nasibini almamış insanların, sivil insanlara karşı nasıl terör uyguladığını ve Ankara'da bir saldırı yaptıklarını öğrendim. Hayatını kaybedenler var. Onlara başsağlığı diliyorum ve bu terörü şiddetle ve nefretle telin ediyorum'' diye konuştu.
256
253972
haber
Abdullah Gül Twitter yasağını deldi: Kapatılması tasvip edilemez
Türkiye'de Twitter'a erişimin engellenmesinin ardından konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Gül, 'Umarım bu uygulama uzun sürmez' twweti attı
21 Mart 2014 13:44 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, twitter yasağına karşı twitter hesabından açıklama yaptı. Gül, "Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez" dedi. Cumhurbaşkanı Gül'ün twitter hesabından yaptığı açıklama şöyle: "Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez. Ayrıca, daha önce defalarca belirttiğim gibi iletişim teknolojilerinin bugün ulaştığı noktada Twitter gibi bütün dünyada. Kullanılan platformlara erişimin topyekün engellenmesi teknik olarak zaten mümkün değil. Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal gibi suç oluşturan hususlar varsa, ancak mahkeme kararıyla sadece ilgili sayfalar kapatılabilir. Umarım bu uygulama uzun sürmez."
257
169650
haber
Gül: Teröre boyun eğen faturasını öder BERLİN
Gül: Teröre boyun eğen faturasını öder BERLİN (A.A)
- - 19.09.2011 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Teröre kim taviz verirse, onun arkası gelir. Kim terörün şantajına, tehdidine boyun eğerse, onun faturasını o öder. Onun için bu tehditlere, şantajlara hiçbir zaman boyun eğmeyeceğimizi ve bunlardan yılmayacağımızı da herkesin görmesini isterim'' dedi. Gül, bomba ihbarı yapılması üzerine Humboldt Üniversitesinde 2 saat gecikmeyle başlayan konuşmasına, üniversitede bulunmaktan ve konuşma yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı. Konuşmasına öngörülenden 2 saat geç başlamasıyla ilgili açıklama yapmak istediğini belirten Gül, şöyle konuştu: ''Almanya'nın demokratik ortamından faydalanan ve bunu istismar eden terör örgütüyle ilintili 30-40 kişinin buradaki tehditleri ve bu toplantıyı yaptırmak istememeleri, bu toplantıyı yapma ısrarımız karşısında da bomba ihbarı yapması üzerine güvenlik güçleri konuşmayı bu kadar geciktirdiler. Ama şunu ifade etmek isterim ki, burada böyle 30-40 kişiye pes edecek, onların tehdidine, şantajına boyun eğecek halde değiliz. Asla da onlara taviz vermem. Onların şunu da bilmesini isterim ki Benim Türk vatandaşlarım onlara değil, bana sempati gösterirler. Onları değil, beni severler. Sabahtan beri Roj TV burada binlerce insanı toplamak için yayın yaptı. Ama buraya 30-40 kişi ancak geldi. Onun hüsranını yaşadıkları için bu toplantıyı sabote etmek istediler. Ama, bu toplantıyı muhakkak yapacağımızı söyledim, onlara prim vermeyeceğimizi... Teröre kim taviz verirse, onun arkası gelir. Kim terörün şantajına, tehdidine boyun eğerse, onun faturasını o öder. Onun için bu tehditlere, şantajlara hiçbir zaman boyun eğmeyeceğimizi ve bunlardan yılmayacağımızı da herkesin görmesini isterim.'' -''Ya bu konuşmayı yaparım ya da hemen Türkiye'ye dönerim''- Bu arada bomba ihbarı sonrasında Alman tarafının ısrarla toplantıyı iptal etmek istediği, Cumhurbaşkanı Gül'ün ise ''Ya bu konuşmayı yaparım ya da hemen Türkiye'ye dönerim'' dediği öğrenildi.
258
103363
haber
GÜL: ''TÜRKİYE ÇOK DAHA FARKLI OLACAK'' İSTANBUL
GÜL: ''TÜRKİYE ÇOK DAHA FARKLI OLACAK'' İSTANBUL (A.A)
- - 06.10.2010 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin, çok büyük bir değişim ve çok büyük bir hamle içerisinde olduğunu ifade ederek, ''Şuna Cumhurbaşkanı olarak açıkça inanıyorum; Türkiye 10-15 sene sonra, bugünkünden çok daha farklı olacaktır'' dedi. Gül, Yıldız Teknik Üniversitesinin (YTÜ), 2010-2011 akademik yılının açılışı nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, YTÜ'nün bir özelliğinin bilgiyi üreten ama bunun uygulamasına da önem veren bir üniversite olduğunu söyledi. Üretilen teknolojiyi ekonomiye transfer etmek, bunun sonucunda bir ekonomik kazanç elde edebilmek ve insanlığın yararına sunmanın ayrı bir meziyet olduğunu anlatan Gül, YTÜ'nün diğer üniversitelerden farklı olarak bu konuda öne çıktığını ancak bunun daha da geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Abdullah Gül, bütün üniversitelerin son yıllarda teknoparklar oluşturduğunu, YTÜ'nün de teknoparkının bittiğini ve çok sayıda firmanın orada faaliyete geçtiğini ifade ederek, öğretim üyelerinin, bir ayağının teknik fakültelerde olması, diğer taraftan da öğrencilerin mezun olmadan küçük şirketlerde hayata hızlı bir şekilde hazırlanmalarını sağlamaları gerektiğini söyledi. Bunun Türkiye'ye çok büyük kazanç elde ettireceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: ''Şunu unutmayalım: Türkiye çok büyük bir değişim ve çok büyük bir hamle içerisinde. Genel bir şekilde değerlendirdiğimizde, çok mutlu olacağımız şeyler var. Bazen, kendi problemlerimiz ve meselelerimizle boğuşurken, Türkiye'nin geldiği noktayı ihmal ediyoruz ve göremeyebiliyoruz. Ama Türkiye içindeki kendi konularımızdan sıyrılarak yukardan baktığımızda ve diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde, Türkiye'de önemli gelişmeler ve önemli hamleler söz konusu. Özellikle ekonomik gelişme, kalkınma, bunun sürekliliği ve daha da sürekli olması için makro ekonomik düzenlemeler, reformlar, bütün bunlar önümüzü açan çok güzel konulardır. Yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisi, bilim adamlarının tekrar Türkiye'ye yavaş yavaş dönmeye başlaması... Bunlar Türkiye'nin geleceğinin çok daha parlak olacağını açıkça göstermektedir. Şuna Cumhurbaşkanı olarak açıkça inanıyorum; Türkiye 10-15 sene sonra bugünkünden çok daha farklı olacaktır.'' -''YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ OLUŞTURULMAK ÜZERE''- Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın bir değişim içerisinde bulunduğunu, iki kutuplu dünyanın sona erdiğini ama bir kargaşanın sürdüğünü söyledi. Bu kargaşanın içerisinde yeni bir dünya düzeni ve sisteminin oluşturulmak üzere olduğunu belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ortaya çıkan yeni yeni ülkeler var. Büyüklükleri artık herkes tarafından kabul edilen. Dünya yeni şekil alırken, bu şekil almasına Türkiye'nin de katkıda bulunması gerekir. Türkiye'nin bu potansiyeli ve bu kapasitesi var. Ama bunu yaparken Türkiye'nin 15-20 yıl sonraki geleceğini yakalaması gerekir. Onun için Türkiye'nin büyük hamleler yapması gerekiyor. 10-15 yılı çok kritik olarak görüyoruz. Türkiye'nin çok hızlı hamleler yapması, geleceğe kendisini çok iyi odaklaması gerekir ve geleceği yakalamak için uğraşması ve kaynaklarını seferber etmesi gerekiyor. Bunun en önemli alanı da bilim ve teknoloji alanıdır. Türkiye gibi büyük bir ülke, çok büyük tarihi derinliği olan, hinterlandı çok geniş olan, bölgesinde takip edilen bir ülke, teknolojiyi sadece transfer ederek devam edemez. Bu, Türkiye'nin en büyük yumuşak karnıdır. Onun için Türkiye'nin teknoloji üretmesi gerekiyor. Muhakkak ki teknolojiyi biz de üretiyoruz ama tatmin edici düzeyde teknoloji üreten bir ülke haline gelmesi gerekir. Özellikle, araştırma, geliştirme, bilimsel faaliyetlere tanınan imkanların genişlemesi ve üniversitelerin kendi asli fonksiyonlarına dönük bu kaynakları kullanmaya başlaması... İşte esas ümit kaynağı burada yatmaktadır.'' Cumhurbaşkanı Gül, öğrencilerin en değerli varlıklar olduğunu, onların sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirmeleri gerektiğini söyledi. Öğrencilik yılları geçtikten ve bu dönemdeki fırsatlardan yararlanılmadığı takdirde, daha sonra birçok konuda gecikmiş olacaklarına işaret eden Gül, ''Bu yılların kıymetini bilmek, sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirmek, öğrencilerin birinci görevi olmalıdır'' dedi. Abdullah Gül, yeni akademik yılda öğrencilere başarılar dileyerek, bu yılın hayırlı ve verimli bir öğretim yılı olması temennisinde bulundu. Cumhurbaşkanı Gül'e konuşmasının ardından YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek tarafından plaket sunuldu. Gül de 2009-2010 eğitim öğretim döneminde Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünü birincilikle bitiren Hasan Beyazörtü, Makine Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Kevser Küçükuysal ve Kimya-Metalurji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünden üniversiteyi üçüncülükle bitiren İbrahim Gökhan Gündüz'e ödüllerini verdi. -GÜL'E PROTESTO- Öte yandan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, akademik yıl açılışının yapıldığı YTÜ'ye geldiği sırada pankart açan bir kız bir de erkek öğrenci polisler tarafından gözaltına alındı. Bu sırada 15-20 kişilik başka bir grup öğrenci de ellerinde çeşitli dövizler bulunduğu halde sloganlar eşliğinde protestoda bulundular. Güvenlik görevlileri, Oditoryum'un önüne gelmesine izin vermediği protestocu grubu, üniversitenin yan tarafına yönlendirdi. Öğrenciler, burada oturarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üniversiteden çıkıncaya kadar oturmaya devam edeceklerini açıkladı.
259
39819
haber
Gül: Türkiye'nin küresel güç olması hayal değil
Cumhurbaşkanı Gül, 'Türkiye'yi gerçekten küresel büyük bir ekonomik güç olarak görmek hayal değil' dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye'yi gerçekten küresel bir güç olarak, büyük ekonomik güç olarak görmek bir hayal değildir" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nın Binbirdirek Sarnıcı'nda düzenlenen gala yemeğine katıldı. Cumhurbaşkanı Gül, bu buluşmaya, Türkiye'nin gurur kaynağı olmuş büyük firmaları, müteşebbisleri, şirketleri, onların temsilcileri ve öncülerinin yanı sıra dünyanın büyük şirketlerinin başına geçmiş Türk profesyonelleri ile herkes için gurur kaynağı olmuş çok değerli şahsiyetlerin katıldığını ifade ederek, ayrıca dünyanın dört bir yanında kimsenin gidemediği yerlere giden, uğraşan, belki bugün küçük olup yarın çok büyük olacak firmaların temsilcilerinin de bu buluşmada yer aldığını anlattı. Gül, "Dolayısıyla bu buluşma hepimiz için gurur vericidir. Bu toplantıyı en güzel şekilde ifade eden; afişlerde de gördüğüm 'Küresel güç Türkiye' tabiri, aslında gerçekten gerçekleşmektedir. Bu, belki bir zamanlar bizim hayalimizde olan bir şeydi, ama bugün bu gerçekleşmektedir. Bir zamanlar ölçeğimiz küçüktü. Büyük projeler ortaya çıkınca, 'Ortadoğu'nun en büyük projesi', 'Balkanlar'ın en büyük kuruluşu' gibi takdim ederken, şimdi artık 'dünyanın en büyük projeleri', 'dünyanın en büyük olayları' gibi ifade edebileceğimiz büyük ölçekli artık hareket etmektedir Türkiye. O açıdan Türkiye'yi gerçekten küresel bir güç olarak, Türkiye'yi yeni ortaya çıkan büyük piyasalar, büyük ekonomik güç olarak görmek bir hayal değildir. Tam tersine bu gerçektir" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, bütün bunların Türkiye'yi, Türkiye evini çok güçlü hale getirdiğini, önü görülebilir, yatırım yapılabilir, hesap plan yapılabilir, güvenli bir ülke yaptığını vurgulayarak, "İnsanlar milyonlarca dolarlık değerlerini, paralarını getirip Türkiye'ye yatırırken, Türkiye'nin geleceğine, Türkiye'ye ve hukuk sistemine güvendikleri için bunu yapmaya başlamışlardır. Sadece Türkiye Cumhuriyeti tapusu kağıdına güvendikleri için milyarlarca dolar bu ülkeye getirilip, bu ülkeye emanet edilebilmekte ve buraya yatırılabilmektedir" şeklinde konuştu. Bunların Türkiye'yi büyük yapan unsurlar olduğunu, ancak daha yapacak çok şey bulunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, bunların yine el birliği içinde yapılacağını, devletin yapacaklarının ayrı, özel sektörün yapacaklarının ayrı olduğunu kaydetti. "Her ülkede Türk izi var" Gül, gittiği ülkelerde bazı büyük projelerin Türk müteahhitleri ve iş adamları tarafından gerçekleştirildiğini görmekten büyük gurur duyduğunu belirterek, "Neredeyse hangi ülkeye gidersek o ülkede bir Türk izi var" dedi. "Bugün artık ülkeleri güçlü yapan, o ülkenin müteşebbisleri, iş adamları, girişimcileridir" diyen Cumhurbaşkanı Gül, devletin bugünkü fonksiyonlarının belli olduğunu ve bu fonksiyonları en iyi şekilde yerine getirmenin çok büyük bir başarı olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, bunların yapılması gereken şeyler olduğunu, Türkiye'nin de bunları yaptığını ve yaptıklarını daha da ileri götürme konusunda kararlı olduğunu vurgulayarak, bununla ekonomik, siyasi alandaki reformları kastettiğini kaydetti. Bunlar gerçekleştirildikten sonra gerisinin iş adamlarına kaldığını, onlar ne kadar başarılı olurlarsa Türkiye'nin de o kadar çok başarılı olacağını, onlar ne kadar çok üretirse Türkiye'nin de o kadar çok büyük bir üretim merkezi haline geleceğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, "Ne kadar çok satarsanız, devlet adamları da çıkıp ihracat rakamlarıyla o kadar övünecektir. Onun için el birliği içerisinde inanıyoruz ki çok daha büyük işler başarılacaktır" diye konuştu. Gül, Cumhurbaşkanı olarak daima özel sektöre öncelik verdiğini, gerek gezilerinde olsun, gerek ülke içerisindeki faaliyetlerinde olsun iş adamlarını yakından takip ettiğini ve onlarla beraber olmaktan da daima gurur duyduğunu belirtti.
261
39800
haber
Gül ve Erdoğan’a inancımız tamdır
Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Zakir Haşimov, Ermenistan sorunuyla ilgili Gül ve Erdoğan'a güvenlerinin tam olduğunu söyledi
Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Zakir Haşimov, Dağlık Karabağ’da Ermenistan’ın işgali bitmeden sınırın açılmasının söz konusu olamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan’a inançlarının tam olduğunu söyledi. Haşimov, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Sayın Gül ve Sayın Erdoğan’ın açıklamalarına inancımız tamdır. Ermenistan Dağlık Karabağ’dan çekilmeden, Türkiye’den toprak talebi ve sözde soykırım iddialarından vazgeçmeden, bir şey olmaz. Görüşmeler elbette yapılmalıdır. Sayın Aliyev de görüşüyor. Türkiye ile bir kırgınlığımız söz konusu değil. Sayın Aliyev İstanbul’a gelecekti ve ben de gerekli hazırlıkları yapmak için İstanbul’a gittim. Gerekçesini bilmiyorum ama sonradan gelmekten vazgeçti. Kızı geldi, İslam Konferansı’nın gençlik teşkilatında önemli görevler üstlendi. Siyasetimizin iki önderi vardır. Birincisi, ’Azerbaycan’ın kederi kederimiz, sevinci sevincimizdir’ diyen Atatürk ile ’Tek millet iki devletiz’ diyen Haydar Aliyev’dir. Kars’a gelmek isteyen Azeri gazetecilere izin verilmediğini televizyondan duydum."
262
1000600
haber
Gülçin Ergül: Hepsi grubunun eski solisti trafik kazasında yaralandı, sevgilisi Erdal Şeyda Lafçı hayatını kaybetti
Gülçin Ergül: Hepsi grubunun eski solisti trafik kazasında yaralandı, sevgilisi Erdal Şeyda Lafçı hayatını kaybetti
Hepsi grubunun eski solisti Gülçin Ergül, Pazartesi akşamı geçirdiği trafik kazasında yaralanırken aracı kullanan sevgilisi Erdal Şeyda Lafçı hayatını kaybetti. DHA'nın aktardığı habere göre kaza TSİ 20:15 civarında Balıkesir'de, Susurluk mevkisinde gerçekleşti. 36 yaşındaki Gülçin Ergül ve Erdal Şeyda Lafçı'nın içinde bulunduğu araç, yağmur nedeniyle kayganlaşan yolda kontrolden çıkarak yolun aynı yönünde sağ şeritte seyreden bir TIR'ın dorsesine arkadan çarptı ve sonra da savrularak bariyerlere çarptı. Sağlık ekibinin yaptığı kontrolde, araçta sıkışan Lafçı'nın hayatını kaybettiği belirlendi. Yaralı Gülçin Ergül ise sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi'ne kaldırılarak, tedaviye alındı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. Gülçin Ergül kimdir? Çocukluğundan beri sahne sanatlarıyla ilgilendikten sonra 2005 yılında arkadaşları Cemre Kemer, Yasemin Yürük ve Eren Bakıcı ile Hepsi'yi kuran Gülçin Ergül dört yıl boyunca bu grubun bir parçasıyken Kral TV Ödülleri, Powertürk Ödülleri ve İstanbul FM Ödülleri'nde en iyi grup ödülünü kazandı. 2006 ve 2007 yıllarında çeşitli dizilerde de rol aldı. 2011 yılında Bravo albümünü çıkardıktan sonra 2015'te de Bir Tanecik Aşkım adlı ikinci albümünü piyasaya sürdü. 2018'de Arabesk, 2020'de Davet ve 2021'de de İngilizce şarkıların yer aldığı Invitation albümlerini yayınladı.
263
285386
haber
Gül'den 'Başbuğ'un tutuklanmasında Erdoğan'ın sözlerini samimiyetsiz buluyordu' iddiasına yalanlama
null
Gazeteci Emre Soncan’ın "Araf’ta 7 yıl" kitabında yer alan "Abdullah Gül, kameralar önünde İlker Başbuğ’un tutuklanmasına tepki gösterip kapalı kapılar arkasında tutuklanması yönünde konuşan Tayyip Erdoğan’ı samimiyetsiz buluyordu" iddiasını yalanlayan 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün resmi internet sitesinde "Kitabın söz konusu bölümünde atfedilen ifadelerin gerçekle uzaktan veya yakından ilgisi bulunmamaktadır" denildi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Araf'ta 7 Yıl ' adlı kitapta yer alan iddiaları yalanladı. Doğan Haber Ajansı’ndan Özgür Altuncu’nun haberine göre, Gül'ün kişisel internet sitesi üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin 'Araf'ta 7 Yıl' isimli kitabın eski Genelkurmay Başbakanı İlker Başbuğ'la ilgili bir soruşturma sürecine değinen bölümlerinin yazılı ve görsel basın ile sosyal medyada ilgi konusu olduğu görülmüştür. Kitabın söz konusu bölümünde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e atfedilen ifadelerin gerçekle uzaktan veya yakından ilgisi bulunmamaktadır. Yazarın şahsi çabaları çerçevesinde kaleme aldığı esere 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veya yakın çalışma arkadaşlarının herhangi bir katkısı olmamıştır" Kitaptaki iddia Gazeteci Emre Soncan tarafından kaleme alınan ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Çankaya Köşkü'nde geçirdiği 7 yılın anlatıldığı kitapta, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklandığı döneme ilişkin bazı iddialar yer almıştı. Yazar kitabının Başbuğ'un tutuklanma süreciyle ilgili, "Başbuğ'un tutuklanmasına Erdoğan sert tepki göstermiş ve eski Genelkurmay Başkanı'nın tutuksuz yargılanması gerektiğini savunmuştu. Gül de benzer düşüncedeydi. Kameralar önünde Erdoğan'a destek çıkan Gül, aslında Başbakan'ın ne düşündüğünü biliyordu. Erdoğan, Başbuğ'un tutuklanmasını istiyor ve kapalı kapılar arkasında bu yönde cümleler sarf ediyordu. Gül'ün söyledikleri, Erdoğan'ın kulağına gelmişti. Gül, yakın çevresine Başbakanın samimiyetsiz davrandığını söyledi" ifadelerine yer vermişti.
264
29647
haber
Gül'den Kyoto Protokolü'ne onay
Türkiye'ye çevre konusunda bazı yükümlülükler getiren Kyoto Protokolü'nün uygunluğuna dair yasa Köşk'te onaylandı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne katılmasının uygun bulunduğuna dair kanunu onayladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün onayladığı 5836 sayılı "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun" yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. Kanunun gerekçesinde, Türkiye'nin, uluslararası toplumun en önemli gündem maddelerinden olan çevre konularına büyük önem verdiği belirtiliyor. Türkiye'nin, iklim değişikliği ile mücadele konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket ederek, 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS), 2001 yılında Marakeş'te yapılan BMİDÇS'nin 7. Taraflar Konferansında özgün şartlarının tanınmasını müteakip, 2004 yılında taraf olduğu anımsatılan gerekçede, şu hususlara yer veriliyor: "Sözleşmenin 1995 yılında Berlin'de gerçekleştirilen 1. Taraflar Konferansında, 2000 yılından sonraki dönemler için belirli zaman dilimleri içinde, 'Sayısal sera gazı azaltım veya sınırlandırma' konusunda politika ve tedbirleri detaylandırmaya odaklı başlatılan süreç, 1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan 3. Taraflar Konferansında ortak eylemlerin genel çerçevesini çizen Kyoto Protokolünün benimsenmesiyle sonuçlanmıştır." Sözleşmeye taraf olan ülkelerin, 1997 tarihli Kyoto Protokolüne taraf olmaya çağrıldığı kaydedilen gerekçede, Protokolün 16 Mart 1998 tarihinde New York'ta imzaya açıldığı ve bir yıl süreyle imzaya açık kaldığı hatırlatılıyor. Protokole 177 ülke ve AB'nin taraf olduğu ifade edilen gerekçede, Protokolün ilk yükümlülük döneminin 2012 yılında sona ereceği belirtiliyor. Türkiye'nin Kyoto Protokolüne taraf olmayan çok az sayıdaki ülkeden biri olduğuna dikkat çekilen gerekçede, iklim değişikliği ile mücadele alanındaki çalışmaları çerçevesinde Türkiye'nin, 2004 yılında Sözleşmeye taraf olduktan sonra 1997 tarihli Kyoto Protokolüne de taraf olmaya davet edildiği hatırlatılıyor. Gerekçede, Türkiye'nin Protokole taraf olmasının sağlayacağı yararlar da şöyle sıralanıyor: "Ülkemizin, kurucu üyelerinden olduğu BM'nin saygın bir ülkesi olarak, Protokol'e taraf olması, uluslararası gündemin en öncelikli ve acil sorunlarından biri haline gelen iklim değişikliği ile mücadele konusundaki kararlılığını ve uluslararası toplumun güvenilir bir ülkesi olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Protokole taraf bir Türkiye'nin, hemen hepsi Protokole taraf olan Sözleşmeye taraf ülkeler nezdinde itibarı ve 2012 sonrasına ilişkin müzakerelerde ağırlığı artacak, iklim değişikliği ile mücadele konusunda 2012 sonrasının şekillenmesinde ülkemiz kendi özgün koşullarını daha iyi müzakere edebilecektir. Kyoto Protokolü kapsamındaki uluslararası rejime katılacağımız için, özel sektörde sera gazı salım azaltımı için yapılabilecek projeler daha kolay teşvik edilebilecek ve özellikle uzun vadede başta enerji güvenliği olmak üzere ülke ekonomisine katkı sağlanabilecektir. Kyoto Protokolü, AB çevre müktesebatının bir parçasıdır. AB, Protokolün yerini alacak olan yeni anlaşmayı da müktesebatına dahil edecektir. Dolayısıyla, 2012 sonrasını önemseyen AB, ülkemizin Protokole taraf olarak, geleceğe yönelik hazırlıklarını bir an önce başlatmasını istemektedir. Ülkemizin Kyoto Protokolüne taraf olması halinde, AB ile iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında ve AB müktesebatına uyum bağlamında işbirliği olanaklarını geliştirmesi de mümkün olacaktır."
265
9963
haber
Gül'den Newsweek'e demeç
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Laik olmayan bir sistem kurmak isteseydik AB yolunda bütün bunları yapmazdık. Çünkü, ikisi birbiriyle çelişirdi" dedi
Gül Newsweek dergisiyle mülakatında Türkiye Cumhuriyeti'nin temel özellikleri konusunda toplumda sayıları son derece az bazı marjinal gruplar dışında çok yaygın ve güçlü bir görüş birliği olduğunu belirtti. Gül, 63. dönem BM Genel Kurulu yüksek toplantıları için New York'a yaptığı ziyaret sırasında, Newsweek dergisine mülakat vermişti. Gül, derginin internet sayfasında yayınlanan mülakatta Newsweek yazarlarından Rana Foroohar'ın Kafkaslar, İran, Irak ve Türkiye ile ilgili sorularını yanıtladı. Ekonomik açıdan Türkiye'de hangi reformların özellikle önemli olduğunun sorulması üzerine Gül, mali disiplinin korunmasının, enerji sektöründe daha fazla liberalleşmenin ve özelleştirme programının devam etmesinin çok önemli olduğunu kaydetti. Türkiye'de laiklik ve türbanla ilgili bir soru üzerine ise Türkiye'nin AB'nin bir parçası ve üyesi olması için çok çalıştığını belirten Gül, Türkiye'nin yönünün Avrupa'ya dönük olduğu konusunda hiçbir şüphe olmadığını vurguladı. Gül "Eğer laik olmayan bir sistem kurmak isteseydik (AB yolunda) bütün bunları yapmazdık. Çünkü, ikisi birbiriyle çelişirdi" dedi. Türkiye'nin anayasada belirtildiği gibi demokratik, laik bir sosyal ve hukuk devleti olduğunun altını çizen Gül, Türkiye Cumhuriyeti;nin temel nitelikleri konusunda toplumda sayıları son derece az bazı marjinal gruplar dışında çok yaygın ve güçlü bir görüş birliği olduğunu söyledi. Türkiye'de bu konuda bir bölünme olmadığını kaydeden Gül, böyle bir bölünme olduğunu söylemenin abartılı olacağını, konunun tartışıldığını söyledi. Gül aynı aile içinde inançlarını daha fazla ya da daha az yerine getirenler, ailenin kadın fertleri arasında başlarını kapatan ya da kapatmayanlar olduğuna işaret ederek, sokakta da aynı manzarayla karşılaşıldığını, başını kapatanlar ve kapatmayanların bir arada dolaşabildiklerini ve konuşabildiklerini kaydetti. Gül toplumda bu konuda bir ayrılık olmadığını yineleyerek, konunun sadece siyasi bir tartışma olduğunu vurguladı. Kafkaslar Gürcistan ile Rusya arasındaki ihtilafın çözülmesi yolunda Türkiye'nin nasıl bir rol oynayabileceğinin sorulması üzerine Gül, Türkiye'nin batısında Balkanlar, doğusunda Kafkasların yer aldığını, her iki bölgenin istikrarının Türkiye için önemli olduğunu söyledi. Gül, Kafkaslarda istikrar ve güven olmasının ekonomik işbirliği için uygun iklim yarattığını belirterek, Kafkasların enerji kaynakları ve enerjinin doğudan batıya güvenli şekilde aktarılması için anahtar konumunda bulunduğunu vurguladı. Bu ulaşım yolunun, Türkiye'den geçtiğini kaydeden Gül, Türkiye'nin sorunların çözümü için doğru iklim yaratılması yolunda bir diyalog ortamını sağlamak amacıyla son derece aktif olduğunu anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, "Eğer Kafkaslarda istikrarsızlık varsa, Kafkaslar bölgesi doğu ile batı arasında bir çeşit duvar halini alır, ama eğer bölgede istikrar varsa, o zaman Kafkaslar bir kapı olur" dedi. ABD - İran ilişkileri ABD'nin, İran ile ilişkisi hakkında neler düşündüğünün sorulması üzerine Gül, iki ülke arasındaki sorunların, Türkiye'yi endişelendirdiğini belirtti. "Bu ilişkilerin normale dönmesini görmek isteriz, bu sorunların çözülmesini görmek isteriz" diyen Gül, nükleer meselelerin Türkiye için de önemli olduğunu belirtti. Gül, "Bölgemizde kitle imha silahları görmek istemiyoruz" ifadesini kullandı. İran'a altı ülke tarafından (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) sunulan son paketin "son derece iyi ve değerli" olduğuna inandığına işaret eden Gül, Türkiye'nin de bu paketin hazırlanmasına katkıda bulunduğunu söyledi. Gül, İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad ile konuştuğunu, bu durumu kendisine anlattığını ve umudunun, sorunların diyalog yoluyla çözülmesi olduğunu ifade etti. Irak'ta toprak bütünlüğü önemli Irak ile ilgili bir soruya verdiği yanıtta Cumhurbaşkanı Gül, Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin son derece önemli olduğunu ve bunun ABD için de önemli olması gerektiğini belirtti. Gül, Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine alternatif hiçbir düşüncenin olmaması gerektiğini vurgulayarak, işlerin bu yönde gider gibi göründüğünü ve bu yüzden bundan memnuniyet duyduklarını söyledi. (AA)
266
104227
haber
GÜL'DEN OKURUN MEKTUBUNA TWITTER'DAN CEVAP ANKARA
GÜL'DEN OKURUN MEKTUBUNA TWITTER'DAN CEVAP ANKARA (A.A)
- - 10.10.2010 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir köşe yazısında yer verilen ve kendisinin geçeceği güzergahta yollar kapatıldığı için bir vatandaşın annesinin öldüğüne ilişkin okur mektubunu Twitter aracılığıyla yanıtladı. Gül, haberde yolların geçişinden dolayı kapatıldığının belirtildiği iddiasının doğru olmadığını, o saatlerde kendisinin Tarabya'daki ofisinde bulunduğunu belirterek, ''Hangi şehirde olursa olsun geçişlerim sırasında trafiğin aksatılması konusunda çok hassasım ve bu konuda çok açık talimat verdim. Talimatım; trafik akışının mümkün olduğunca yollar kapatılmadan, ama asgari güvenlik tedbirleri de alınarak devam ettirilmesi şeklindedir'' açıklamasında bulundu. Cumhurbaşkanı Gül, Twitter'da Vatan Gazetesi Mustafa Mutlu'nun köşesinde yer alan ve Ahmet Ertaç isimli vatandaşın imzasını taşıyan mektuba yanıt verdi. Sözlerine, ''Bugün gazeteleri okurken, Vatan Gazetesi'nde Mustafa Mutlu Bey'in köşesinde yer alan bir habere çok üzüldüm'' diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yolların kendisinin geçişi nedeniyle kapatılmadığını bildirdi. -AHMET ERTAÇ'IN MEKTUBU- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Twitter aracılığıyla yanıtladığı Ahmet Ertaç adlı vatandaşın mektubu şöyle: ''Sayın Cumhurbaşkanım, Babamı kaybedeli on yılı aşkın bir süre oluyor. Anneciğimle birlikte göğüs geriyorduk hayatın zorluklarına... Annem, 08.10.2010 Cuma günü saat 18:00’de fenalaştı. Cuma günü olduğu için haftalığımı yeni almıştım, param vardı yani; taksiye atladığımız gibi hastanenin yolunu tuttuk. Levent’ten Zincirlikuyu Mezarlığı istikametinde trafik adeta kilitlenmişti. Ne gidecek bir yol, ne de yardım isteyecek bir polis vardı... Sizin aracınızın geçeceği güzergaha çıkan bütün yollar, bütün şeritler trafiğe kapatılmıştı. On binlerce, belki yüz binlerce insan, sizin geçmenizi bekliyorduk... Anneciğim kollarımda yarım saat Kelime-i Şahadet getirdikten sonra can verdi. Benim için, saat 19.00'da hayat durdu... Son nefesimi verene kadar sizi hiç unutmayacağım.''
267
253952
haber
Gülen cemaati hangi partiye oy verecek?
Fethullah Gülen: Kadimden bu yana fakir hep ‘vicdanî kanaatinize göre rey verin’ demişimdir. İlle de şu partiye oy verin demeyi vicdanî bir baskı gördüm
**Fethullah Gülen**, Zaman Gazetesi'nde 5 gündür yayınlanan röportajının son bölümünde, ‘Cemaat hangi partiye oy verecek?’ ve 'Bir gün Türkiye'ye dönecek mi?' sorusuna yanıt verdi. Gülen, "Herkes etrafına bakacak, belediye başkan adaylarını değerlendirecektir. Netice itibarıyla bu bir genel seçim değil. Adaylar partiden daha önemli ve her partiden hizmet verecek istidatta çok kıymetli başkan adayları vardır. Herhangi bir partiye oy vermediğinizde günaha girmiş olmazsınız" açıklaması yaptı. Gülen'in açıklamalarından satırbaşları şöyle: Kadimden bu yana fakir hep ‘vicdanî kanaatinize göre rey verin’ demişimdir. İlle de şu partiye oy verin demeyi vicdanî bir baskı gördüğüm gibi, bir partiye angaje olmayı toplumun diğer kesimlerinden tecrit olma sayarım.Referandumdaki açık ve net tavrımız bir partiye değil; demokratik adımlar atılmasına binaendi. Vakıa bugünlerde onun da kıymetinin bilinmediği ortaya çıktı... Şimdi bir tarafta sabahtan akşama hakaret yağdıran bir parti başkanı var. Ve maalesef o partinin âkil insanları derin bir sükûtu tercih ediyor. Aşırı partizanlar hariç bu duruma AK Parti tabanının nasıl üzüldüğüne pek çok vesile ile muttali oluyorum. Bu kadar ağır lafları içine sindiren varsa yine gidip o partiye oy verir; ama her insaflı insanın yüreğini burkan, vicdanını kanatan o sözler sanırım arkadaşlarımızı da derinden sarsmıştır. Herkes etrafına bakacak, belediye başkan adaylarını değerlendirecektir. Netice itibarıyla bu bir genel seçim değil. Adaylar partiden daha önemli ve her partiden hizmet verecek istidatta çok kıymetli başkan adayları vardır. Herhangi bir partiye oy vermediğinizde günaha girmiş olmazsınız. Dönüşümü isteyenlere hüsnüzanla bakmak istedim. Daha önce de isteyenler oldu. O gün de asıl niyeti anlamıyor değildim. Fakat nezaket ve mü’minlere hüsnüzannımı elden bırakmadım. Başta ifade edeyim, ben mü’minlerden bir mü’minim. Ayaklarım hep yerde oldu. Hep öyle yaşadım. Allah’a kul olmayı hiçbir makama, sıfata değişmem. Cenab-ı Allah’a da böyle kavuşmayı dilerim. Hiçbir dış mihrakla da alâkam yok ve olamaz. Dönüşümü isteyenlere hüsnüzanla bakmak istedim. Daha önce de isteyenler oldu. O gün de asıl niyeti anlamıyor değildim. Bütün yaptıklarım ve sözlerim tam 50 yıldır halkın ve devletin gözü önünde. Gizli hesapları olan bir insanın 50 yıl boyunca ima ve işaret yoluyla bile bunları sızdırmadan gizlemesi mümkün mü Dönüp dönmeyeceğime dün böyle, bugün şöyle düşünenlerin kanaatiyle değil huluslarına kalbim gibi itimat ettiğim arkadaşlarımla istişaremle karar veririm. Daha önce de ifade ettim, dönersem de şunun bunun gibi değil Ramiz Efendi’nin Üç Şerefeli Cami’de imamlık yapan oğlu gibi dönerim. Başımıza gelenlere karşı hep sabırlı olmalıyız ve nezih üslubumuzu asla ve kat’a terk etmemeliyiz.Gönül koymamak lazım.Musibetler gelip geçicidir. Dünyada bir tsunami gibi önüne katıp götürse de Allah ile münasebetimiz tam ise ahiretimizi kazanmış sayılırız. Bu davaya gönül vermiş insanlar, bununla dünyevî bir şey hedeflememişlerse şayet, öbür âlemde ebedî sultanlıklar kazanır. Herkes yerinde durmalı. Belki şartlara ve konjonktüre göre ille de bu yol dememeli; icabında ana yolları tıkasalar bile başka yollardan bir yerlere varmaya çalışmalı. O varılacak yer evrensel insanî değerlerdir. Ben daha askere gitmemiştim 27 Mayıs’ı gördüm, orada da preslendim. 12 Mart’ta da preslendim. 12 Eylül’de 6 sene bir şaki gibi kaçtım. Merhum Turgut Özal ayağını sağlam bir yere bastığı dönemde ağırlığını koydu. Ellerini çektiler üzerimden. Daha sonra da devam etti bu. Hacca gittim geldim. Yollar gene benim için tıkanmıştı. Yine güvenlik mahkemesinde ifade vermiştim. 28 Şubat sonrası, Savcı Nuh Mete Yüksel’in açtığı bir dava senelerce sürdü. Orada gördüğüm o kötülük, o şenaat, o denaate rağmen burada inanın New Jersey başsavcısında saygı gördüm. Beni dış kapıda karşıladı. Moralim bozulmasın diye sandalyeyi kendi tuttu oturttu. Gitti kendi bardağını yıkadı, su doldurdu, önüme koydu. "İfade veriyorsunuz, dudaklarınız kurur." dedi. Burada onu gördüm. Bizi tanımaz, bilmez. Sonra bu kadar centilmenliğine karşı, acaba bir hediye gönderelim mi filan dedik. Araya giren Kemal Bey hâlâ hayattadır. Hediye takdim ettiğinde, "Ben davasını gördüğüm bir insanın hediyesini kabul edemem." dedi. Evet bu hukuk felsefesi, bu hukuk anlayışına göre, galiba dedim, bunca olumsuzluğa rağmen, bu insanlar ayaktalar. Dünya muvazenesinde müessir bir unsur fonksiyonu eda ediyorlar. Askerliğimde de ben hapiste yattım. Niye vaaz ediyorsun diye. Beni himaye eden bir komutan vaazıma müsaade ediyor, kendi de gelip gidiyordu. O ayrılınca ağlayarak boyunuma da sarıldı. "Benden sonra sana kötülük yaparlar." dedi. Ve dediği gibi oldu. İçeriye aldılar ve orada da yattım. Değişik zamanlarda da değişik tazyiklere değişik tahriklere, hakaretlere, tehditlere maruz kaldım. Fakat bu dönemde maruz kaldığım şeylerin yanında eski yaşadıklarım yüzde bir etmez. Söylenen o saygısızca sözler, o ifadeler, o beyanlar... Ama herkes sözünde, sohbetinde, tavrında, davranışında kendi karakterinin gereğini aksettirir. Kimseye bir şey diyemeyiz vesselam. Bu ülkenin şu andaki badireleri aşabilmesi için yeni bir iklime ihtiyaç var. Temel hak ve hürriyetleri garanti altına alacak bir anayasa yapılması şart. Böyle bir anayasa yapılması için sosyal talebin artması, ilgili kişi ve kurumların evrensel hukuk çerçevesine münasip bir anayasa için zorlaması gerekiyor sanırım. Hizmet gönüllüleri, şu ana kadar saldırılara karşı kendilerini savunmaktan, iftiralara açıklamalar getirmekten, "hukukun üstünlüğüne ve mahkemelerin işleyişine karışılmasın" demekten başka ne yaptı? Hizmet’e yakın medya organları, mahkemelere yansımış ve kamuoyunda tartışılan milletin hakkının gasp edilmesi ile ilgili yolsuzluk iddialarını haber yapmaktan ve insanları bilgilendirmekten öteye geçmedi. Yolsuzluk iddialarına tek tek cevap vermek ve onları yalanlamak yerine, kaç aydır masum insanlara hiçbir delil olmadan insafsızca çeşit çeşit hakaretler ediliyor ve iftiralar atılıyor. Hazreti Mevlânâ gibi diyeceğim: Ne mehdilik ne mesihlik ne de başka bir paye, sıradan bir kulum. "Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim, Hazreti Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse; ondan da bîzarım, o sözden de bîzarım (şikâyetçiyim)." Kâinat imamı gibi iddiaları ciddiye almaya bile değmez.Altmış-yetmiş yıllık hizmet hayatımda görmediğim, aklımdan ve hayalimden dahi geçmemiş kurmaca ve düzmece bir hizmet hiyerarşi yapısı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir zihin ve ruh kirlenmesidir? Bu hizmete gönül vermiş binlerce belki milyonlarca insanın aklıyla alay edercesine hayalî çizelgeler çıkarıyorlar. İslâm dininde inanç ve amelle ilgili mükellefiyetler "usûl" ve "fürû" diye iki ayrı bölümde mütalâa edilir. Bunlardan itikada yönelik olanlar, usûl; amel, davranış ve muamelatla ilgili olanlar ise fürû olarak tanımlanır. Amele ait hükümler itikat ile alakalı olan esaslara göre ikinci derecede gelir ve hep usûl üzerine bina edilir. Dolayısıyla başörtüsü de amelî bir konudur; o da fürûattandır. Unutulmamalıdır ki; başörtüsünün fürûattan addedilmesi İslam ulemasının genel yaklaşımıdır. Başörtüsünün fürûattan olduğu tartışmasını başından beri fakir üzerinden suiistimal ederek yürütenlerin, İslamî literatürde bunun karşılığını bilmediklerini düşünmüyorum. Kasıtlı bir kampanya yürütüldü hep. Dahası, ben fürûat olarak kullandım; gazetelere teferruat olarak yansıdı; malum, ıstılahta aynı manada kullanılabilse de "teferruat" Türkçemizde önemsiz, ayrıntı anlamına geliyor. Türkçenin azizliği mi demeli, dostların kadir nâ-şinaslığı mı… Şunu da ifade etmeliyim ki, başörtüsünün fürûattan olması onun farz olmadığı anlamına gelmez. Başörtüsü farzdır. Eğer iddia edildiği gibi başörtüsü problemini önemsemeyen -hâşâ- onu hafife alan bir insan olsaydım, 2006 yılında Başbakan’a yazdığım mektupta bir an evvel bu meseleyi çözmeleri gerektiğini söylemezdim. Arzu eden, medyada da yayımlanan bu mektubu bulup okuyabilir. Her hizmet grubu hatta aynı hizmet içinde olanlar bile her konuda aynı düşünmek ve birlikte hareket etmek zorunda değildir. Demokratik bir düzene gelince, eğer siz farklı düşüncenizi dile getiremeyecekseniz, orada demokrasinin asgari şartından söz edilemez. Dinî kavramlar üzerinden bir iktidar dayatması yapmak, son derece vahim siyasî ve hukukî sonuçlara götürür. Giderek otoriterleşen bir siyaset tarzına bir de İslamî meşruiyet kılıfı giydirerek millete yükleniyor ve vicdanî baskı kuruyorlar. Ne yazık ki, nihayet yönetim erki etrafında farklı yaklaşım ve suiistimallerin tartışılmasından öteye anlam yüklenemeyecek konular olmayacak yerlere taşındı; sanki akidevî savaş ilanı ve seferberliği var. İşi bir imha hareketine ve organize bir tekfir ve tadlil kampanyasına vardırdılar. "Fitne çıkarmayın" diyen insanların aynı tavsiyeyi iktidardakilere ve meydanlarda hakaret yağdıranlara da söylemeleri gerekmez mi? Aksi halde, bırakın eleştiriyi, bir nasihat, bir tavsiye hatta bir imada dahi bulunamayan kimselerin sözleri -bugün en kolay iş haline dönüşen- Camia’ya vurmaktan öte bir mana ifade etmez.
268
270219
haber
Gülen cemaatini eleştiren Ahmet Taşgetiren, cemaatçi kardeşini yazdı: Ah be kardeşim!
Taşgetiren, cemaatçi kardeşinin tepki tweetlerini ve kendisini inkâr eden yeğenini yazdı
09 Eylül 2014 14:26 Hükümete yakın yayınlarıyla bilinen Star gazetesinde Fethullah Gülen cemaatini eleştiren yazılar da yazan Ahmet Taşgetiren, cemaat üyesi kardeşinin Twitter'dan attığı tepki mesajlarını ve yeğeninin kendisini inkâr ettiğini yazdı. Sekiz kardeşinden hangisinin bunu yaptığını bilmediğini, bilmek de istemediğini belirten Taşgetiren, cemaate karşı tavrı nedeniyle oğlunun statü kazandığı iddialarına da tepki gösterdi. Mensubiyet bağı kurmadan vaktiyle cemaat bünyesinde yazılar yazdığını, programlara çıktığını, konferanslara gittiğini anlatan Taşgetiren, "Beni Burç FM’deki Fatma Hanım’a sorun, Bünyamin Şen’e sorun, Kemal Gülen’e sorun. Oğuz On’a sorun. Beni Mehmet Ali Şengüler’e sorun, İsmail Büyükçelebi’ye sorun, Mustafa Yeşil’e, Erkam Tufan Aytav’a sorun. Beni Fethullah Gülen’e sorun. Ah kardeşim ve ah yeğenlerim. Siz kime soracaksınız beni? Kalbinize sorun en iyisi" dedi. Taşgetiren'in Twitter'da "Bahar Yocusu" rumuzu ve @gidenler adresini kullanan bir kardeşi, 5 Eylül'de şu mesajları attı: Kardeşinin mesajlarını değerlendiren Ahmet Taşgetiren, Star'da "Ah be kardeşim!" başlığıyla yayımlanan (9 Eylül 2014) yazısında şu görüşleri dile getirdi: Ah be kardeşim! Kardeşlerim, yeğenlerim içinde Camiada olanlar var. Onlardan birisi bir tweet atmış. Oğlu veya kızı serviste gidiyor, soyadı, belli ki Taşgetiren... "Ahmet Taşgetiren’in yakını mısın?", diye soruyorlar. O da yeğenim olduğunu söyleyemiyor. "Öz amcasını inkar etmiş, ilgim yok" demiş. Tweetin sahibi "bu masumların bile yaptığınız gıybet ve iftiralarda hakkı var vebali çok ağır çünkü hak bildiğimiz yoldayız" diye devam ediyor. Kardeşimdir, yeğenimdir, ne diyebilirim! Yeğenimin hangi duyguyla "Amcası olduğumu" söyleyemediğini kardeşim ona sormalı, amcası olmamdan dolayı utandığı için mi, yoksa, "Ahmet Taşgetiren’in yeğeni olması"nın ona çevresinde en azından "kınanmak" gibi bir yük getireceğini düşündüğü için mi? Bu işlere yabancı değilim, böyle zamanlarda, nasıl duygusal savruluşlar yaşanacağını çok iyi bilirim. Şu ana kadar kardeşlerime ve yeğenlerime birebir herhangi bir şey söylemedim. Birlikte bulunduğumuz ortamlarda da, bu konuya girmemeye karşılıklı itina ediyoruz. Bir ortamda şunu dedim sadece: "Amcanızın, dayınızın 50 bin dolar verildiği için konum değiştirdiğine inanıyor musunuz? İnanmıyorsanız, Camia kulislerinde dolaşan böyle bir iddia önünüze geldiğinde ne diyeceksiniz?" Biz 5 erkek 4 kız 9 kardeşiz. Her kardeşimden yeğenlerim var ve ben onların hepsini kendi evlatlarım gibi severim. Bu tweeti atan kardeşim hangisi bilmiyorum, bilmek de istemem. Sadece sisteme öfkeliyim. Daha önce benzerleri, eşler arasında kopuş ölçüsünde yaşandı. "Tayyip Erdoğan’a oy verirsen..." diye başlayan ne cümleler kuruldu. Bunların tamamının "dini" bir meşrulaştırma sürecinde işlediğini adım gibi biliyorum. Eşler boşanır, kardeş kardeşi vurur, çünkü iş "iman ekseni"ne oturtulur. İşin içine münafıklık girer, mürtedlik girer, girer de girer. Onlar girince de çek kılıcı vur boynunu... Yalan... Nasıl kullanılıyor bunu kendi şahsıma karşı nasıl yapıldığını bizzat gördüm. Beni kardeşleri kadar tanıyan insanlar, hakkımda üretilen yalanlara rağmen sessiz kaldılar, çünkü etraflarında kınanmaktan korktular. Mücadele Birliği’nden ayrıldığımda, en yakınlarıma anlatamamıştım bunun gerekçesini, ama aradan üç-beş-on yıl geçince gerçek görüldü ve bana yıllarca "küskün" kalanlarla yollarımız birleşti. Mücadele Birliği’nde bu benim yaşadığımı onlarca kişi, onlarca defa yaşadılar ve teşkilattan ayrıldıkları için "küsme boykotu"na maruz kalanlarla küsenler yıllar sonra buruk bir barışmayı gerçekleştirdiler. Ben Camia bünyesinde mensubiyet şeklinde bir aidiyetle bulunmadım. Gazetelerde, dergilerde yazı yazdım, Burç’ta konuştum, zaman zaman konferanslara davet edildim. Ve bir gün "Şunlar şunlar yanlış, dedim. Bu sürdürülemez, dedim. Dünyanın hiçbir devletinde, hiçbir yönetimde bu kabul edilemez" dedim. Bunları söyleyince bir yalan ve tezvirat mekanizması devreye sokuldu. Ben davranışları eleştirdim, kişiliklere yönelik birebir ithamda bulunmadım. Böyle kanaatim olsa bile bunları yazıya, söze geçmedim. Yanlışları söyledim, eğer düzeltilirse, Camia’nın kendi samimi hizmetleri de kurtulur diye düşündüm. "Dostça" yazdım. Ama düşmanca bir mukabele gördüm, yalan ve tezviratı devreye sokarak. Şimdi oğlumdan yola çıkarak işletiliyor yalan makinası. Ben Camiaya tavır koyduğum için oğlumun çalıştığı iş yerinde statüsü yükseliyormuş. Camiaya bağlı sitelerin yalan ve tezvirat makinası böyle işliyor. Sordunuz mu, eğitim durumuna baktınız mı, bu statüye layık mı değil mi, iyi araştırdınız mı, aynı yerde aynı statüyü paylaşan isimlere göre bir eksikliği var mı yok mu araştırdınız mı, oğlumun o statüye layık olmadığını nereden çıkardınız da onun statüsünü bana bağladınız? Kaç kuruma kaç kişi liyakati sebebiyle kademeleri tırmanarak ya da yukardan aşağı gelir, soyadları "Taşgetiren" olmayınca onlarla ilgili bir sorgulama yapılmaz. Benim derdim "Babalarının tavrı çocukları için yol kesici olması"ndan ibaret, o kadar. Yoksa "Bize karşı olanların çocuklarını, torunlarını bile rahat bırakmayız" gibi bir ilkeden mi yola çıktınız? Beni Burç FM’deki Fatma Hanım’a sorun, Bünyamin Şen’e sorun, Kemal Gülen’e sorun. Oğuz On’a sorun. Beni Mehmet Ali Şengüler’e sorun, İsmail Büyükçelebi’ye sorun, Mustafa Yeşil’e, Erkam Tufan Aytav’a sorun. Beni Fethullah Gülen’e sorun.
269
248749
haber
Gülen, 'uluslararası komplo gibi algılanıyor' diye dış basına röportaj vermedi
Fethullah Gülen, kendisiyle röportaj yapmak isteyen Amerika'nın Sesi muhabirinin talebini Türkiye'deki yolsuzluk operasyonlarından dolayı kabul etmedi
20 Ocak 2014 10:43 Fethullah Gülen, Amerika’nın Sesi (VOA) muhabiri Jerome Socolovsky’nin sorularını geri çevirdi. Dün yayınlanan habere göre VOA muhabiri Jerome Socolovsky, New York’a otomobille yarım saat mesafedeki Saylorsburg’da bulunan eve gitti. Socolovsky’le Fethullah Gülen adına konuşan Alp Aslandoğan, Gülen’in yabancı basınla görüşme konusunda son derece hassas olduğunu belirterek kendisiyle görüşme talebini geri çevirdi. Aslandoğan Türkiye’de yabancı bir medya kuruluşuyla görüşmenin, ‘ne yazık ki uluslararası bir komploya dahil olmak olarak algılandığını’ söyledi. Aslandoğan ayrıca Gülen’in şeker hastalığı ve bazı diğer sağlık sorunları nedeniyle ön plana çıkmak istemediğini belirtti. Alp Aslandoğan yolsuzluk iddialarını inceleyen polis ve savcıların Gülen Hareketi’ne yakınlıkları ve sempatileri nedeniyle hedef haline geldiğinin de altını çizdi.
270
621132
haber
Gülen'i ziyaret eden AKP'li vekillerden yedisi, yeniden aday olmak istedi
O vekiller Gülen ile görüşmüş, birlikte ikindi namazı kılmış, hatıra fotoğrafı çektirmişti
05 Mayıs 2018 13:33 Daha önce darbe girişiminin planlayıcısı olduğu belirtilen Fethullah Gülen’in Pensilvanya’daki çiftliğine gitmiş, kendisiyle fotoğraf çektirerek namaz kılmış 12 AKP’li vekilden yedisi 24 Haziran’daki seçim için yeniden adaylık başvurusu yaptı. Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre AKP’li 12 vekil, 2012’de Boston’da Gülen Cemaati tarafından organize edilen ‘Kültür Günleri’ programına katılmıştı. O tarihte 12’si de milletvekili olan grup Pensilvanya’ya giderek Gülen ile görüşmüş, birlikte ikindi namazı kılmış, hatıra fotoğrafı çektirmişti. Daha önce Gülen’i çiftliğinde ziyaret edip fotoğraf çekmiş AKP’lilerden grup başkan vekili ve Aksaray milletvekili İlknur İnceöz, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, eski Adana Milletvekili Fatoş Gürkan, Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Hamarat, eski Siirt Milletvekili Osman Ören ve Kayseri Milletvekili İsmail Tamer yeniden aday oldu. Ziyarete giden isimlerden dördü hariç diğerleri 2015’te yapılan iki seçimde liste dışı kalmıştı. Pensilvanya’ya giden milletvekillerinden İlknur İnceöz, Vedat Demiröz, Bayram Özçelik ve İsmail Tamer halen milletvekili olarak görev yapıyor.
272
377611
haber
"Gülen'in arşiv kayıtları bir bir siliniyor" iddiası
Darbe komisyonunun incelemesinde Gülen'in hastane ve ABD'ye gittiği THY uçağındaki yolcu kaydı bulunamadı
18 Aralık 2016 14:04 Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe Araştırma Komisyonu'nun talebi üzerine yapılan incelemede Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in Türkiye'deki hastane ve ABD'ye gittiği THY uçağındaki yolcu kaydının silindiği iddia edildi. Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, komisyon ABD’ye gitmeden önce Gülen’in tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi’ne resmi yazıyla başvurarak Gülen’in yurtdışında tedavi gerektiren rahatsızlığının ne olduğunu ve Türkiye’de tedavisinin mümkün olup olmadığını; tedavinin ABD dışında başka bir ülkede yapılıp yapılamayacağını; Gülen hakkındaki sağlık durumu raporunun hangi tarihte verildiğini sordu. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün verdiği yanıtta; Gülen’e ait kaydın, hastane bilgi sisteminde 1998-1999 tarihinde açılmış bulunan bir hasta kaydında bulunduğunu bildirdi. Yanıtta; söz konusu "75yE 901458" numaralı kayıt incelendiğinde Gülen’in hastanenin daha sonra bir tarihte elektronik kayıt sistemine geçmesi nedeniyle kaydın başvuru tarihinden sonraki bir tarihte aktarılmış bir kayıt olduğu değerlendirmesi yapıldı. Yanıtta, Gülen’in fiziki hasta kayıt dosyasına ise tüm arşivilerde yapılan araştırmalara karşın ulaşılamadığı belirtilerek, "Yetkili kurum ve kuruluşlardan mevzuata ve usulüne uygun olarak talep edilmesi durumunda hasta kayıt dosyası gönderilebilmektedir. Ancak bu tür durumlarda mutat bir uygulama olarak tutulan, isteyen kurum ve istenme nedenine ilişkin kayda da söz konusu hastanın dosyasına da olması gerektiği yerde rastlanılmamıştır" değerlendirilmesi yapıldı. Buna göre Gülen’e ait hasta kayıt dosyası bulunmadığı gibi; bu dosyanın yetkili bir kuruma gönderildiğine ilişkin bir bilgi de yer almıyor. Sağlık raporu da yok Rektörlüğün yanıtında Gülen hakkında Hacettepe Üniversitesi tarafından düzenlenmiş olduğu belirtilen sağlık raporunun da aslı ya da suretine hastane kayıtlarında rastlanılmadığı belirtildi. Rektörlüğün komisyona ilettiği yanıtta, söz konusu yıllarda yürürlükteki mevzuat uyarınca yurtdışına yapılacak resmi sevklerde üniversite hastanelerinde düzenlenmiş raporların yeterli olmadığı ve devlet eğitim hastanesinin heyet raporuna ihtiyaç duyulduğu da anımsatıldı. Yanıtta Gülen’e ilişkin kaydın Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunabileceği belirtildi.
273
353540
haber
Gülen'in firari avukatları Hrant Dink cinayeti davasında yargılanan polisleri de savunuyordu
null
Kendilerine "Yurtta Sulh Konseyi" adını veren cuntacıların 15 Temmuz gecesi gerçekleştirdikleri darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı bulunan Fethullah Gülen’in avukatlarının da arasında bulunduğu 6 kişi yurt dışına kaçtığı açıklandı. Yurt dışına kaçtığı açıklanan avukatlardan Melik Bayat ve Hayrettin Açıkgöz ile kendisine hâlâ ulaşılamayan Adnan Şeker, Hrant Dink cinayeti davasında yargılanan sanıkların avukatlığını da yapıyordu. Yasadışı dinleme suçlamasıyla tutuklu bulunan ve Hrant Dink cinayeti davasına geçen Nisan ayında yapılan duruşmada dahil edilen polis memurları Ömer Faruk Kartın, Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz ile Serkan Şahan’ı avukat Melik Bayat savunuyordu. Emniyet Müdürleri Yunus Yazar, Coşgun Çakar,Taner Bülent Demirel ile ‘kumpas davaları’nın planlamasının yapıldığı yer olduğu iddia edilen, başında tutuklu Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şubesi’nin Müdür Yardımcısı Osman Gülbel’in avukatlığını Hayrettin Açıkgöz yapıyordu. Akyürek'in avukatından haber alınamıyor Hrant Dink cinayetinin tetikçisi ve azmettiricilerinin memleketi Trabzon’un o dönem Emniyet Müdürlüğü’nü yapan, ardından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevine getirilen Ramazan Akyürek’in savunmasını ise, Dink cinayeti davasında, şu an kendisinden haber alınamayan avukat Adnan Şeker üstlenmişti. Gülen'in firari avukatları arasında Nurullah Albayrak, Mehmet Kadir Filizer, Hakan Yıldız, ve Mustafa Dokumacı da yer alıyor.
274
890094
haber
Gülistan Doku 189 gündür kayıp; ailesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu talep etti
Gülistan Doku 189 gündür kayıp; ailesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu talep etti
Tunceli'de, 5 Ocak tarihinden bu yana haber alınamayan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku'yu arama çalışmaları, 189'uncu günde, AFAD ekiplerinin Uzunçayır Baraj Gölü'nde yaptıkları kıyı ve yüzey aramasıyla devam etti. Gülistan Doku için, Uzunçayır Baraj Gölü ve Sarısaltuk Viyadüğü bölgesinde AFAD ekipleri su yüzeyinde ve kıyı kesimlerinde bot ile arama yaptı. Ailesi, Erdoğan'dan randevu talep etti Yapılan arama çalışmalarında Doku ile ilgili bir ize rastlanmadı. Gülistan Doku'nun ablası Aygül Doku, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan randevu talep ettiklerini belirterek, "Sanki bu olay gerçekten Tunceli'yi aşıyor hissine kapıldık. Cumhurbaşkanımızdan tekrar su altı arama çalışmalarının başlatılmasını da talep edeceğiz" dedi. "O geceye ait çok önemli bir sır çözülemiyor" Aygül Doku, kardeşi Gülistan Doku'nun telefonuna ait yeni HTS kayıtlarının geldiğini ve kayıtlarda Gülistan'ın kaybolmadan önceki geceden, sabaha kadar hep telefon ile uğraştığını belirterek, "Gülistan o gece sabaha kadar uyumamış. Saat 01.54'te, 02.14'te, 02.19'da, 04.19'da, 06.19'da ve 09.00'a kadar telefonu aktif. O saatlere kadar muhtemelen erkek arkadaşıyla konuşuyordu. Erkek arkadaşı bu verilere göre neden o geceyi aydınlatmıyor? O gece sabaha kadar ne yaşandı ki Gülistan aktifti ve uyumamıştı? Bu sorular neden cevaplanmıyor neden aydınlatılmıyor. Demek ki o geceye ait çok önemli bir sır var ki, o sır çözülemiyor. Artık bu sürecin hızlanmasını istiyoruz. 189 gündür hiçbir sonuç elde edemiyoruz. Belki de kızımız zorla bir yerde tutuluyor. Biz zamanla yarışıyoruz. Bu zamanın artık daha çabuk ilerlemesini istiyoruz. Bir HTS çalışması 7 ayımızı aldı. Bir görüntü vardı hâlâ çözülmedi" diye konuştu. Ne olmuştu? Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku, kaldığı yurttan 5 Ocak sabahı ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Diyarbakır'da yaşayan ailesi, kaybolduğu gün Tunceli'ye gelerek, güvenlik güçlerine ihbarda bulundu. Ailenin ihbarı üzerine arama çalışmaları başlatıldı.
275
861977
haber
Gülistan Doku 46 gündür kayıp
Arama çalışmaları devam ediyor
Tunceli'de 5 Ocak'tan beri haber alınamayan, üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu (21) arama çalışmaları, 46'ncı gününde devam ediyor. Uzunçayır Baraj Gölü'nde görüş uzaklığı sıfır olduğu gerekçesiyle 4 gündür su altı dalışı yapılamazken, botlarla baraj gölü yüzeyinde ve kıyıda arama çalışması gerçekleştirildi. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku'dan, 5 Ocak'ta kaldığı yurttan çıktıktan sonra haber alınamadı. Diyarbakır'da oturan ailesinin, kızlarının kaybolduğu gün Tunceli'ye gelerek, güvenlik güçlerine ihbarda bulunmasıyla arama çalışmaları başlatıldı. Yapılan tespitler üzerine arama çalışmaları, Gülistan'ın son görüldüğü Uzançayır Baraj Gölü bölgesinde yoğunlaştırıldı. Bugünkü arama çalışmalarında da Gülistan Doku'dan ize rastlanılmadı.
276
405360
haber
Gülmen ve Özakça'nın avukatı: Gözaltının gerekçesi ölüm orucu ve Gezi eylemleri korkusu
null
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, evlerine gece geç saatlerde yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. Gülmen ve Özakça'nın avukatı Selçuk Kozağaçlı, polisin müvekkillerini, "eylemin ölüm orucuna dönmesi ve Gezi benzeri eylemlere sebep olmasından korktuğu için gözaltına aldığını" öne sürdü. Reuters haber ajansına konuşan Kozağaçlı, "Uzun bir süredir avukatlık yapıyorum ve bir gözaltı için hiçbir zaman böyle bir gerekçe görmedim" dedi. Semih Özakça'nın eşi Esra Özakça, Twitter hesabından polis baskınını canlı yayında paylaştı. Avukat Selçuk Kozağaçlı, "Nuriye Gülmen ve Semih Özakça zorla gözaltına alındılar. Üçüncü kez aynı şube tarafından. 'Asla vazgeçmeyeceğiz' mesajını iletmemi istediler" mesajını paylaştı. Mart ayında gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Gülmen ve Özakça'nın dün sabah saatlerinde de karakola gidip imza attıkları bildirildi. Esra Özakça, eve girmeye çalışan polislere "Gündüz ne zaman çağırdınız da gelmediler? Bu insanlar bugün adli kontrol imzalarını atmaya gittiler" diye tepki gösterdi. Nuriye Gülmen Twitter hesabından şu mesajı attı: "Siyasi şube polisleri eve girmeye çalışıyor. Şu an kapıyı kırılıyorlar. Kahrolsun Faşizm! Yaşasın Açlık Grevi Direnişimiz! İşimizi Geri İstiyoruz! Teslim Olmadık, Olmayacağız!" Semih Özakça ve eşi Esra Özakça da Twitter hesaplarından baskının canlı yayını öncesi "Evimiz basılıyor" mesajını paylaştı. Baskından sonra Gülmen ve Özakça'nın bulunduğu evin sokağında bir grup eğitimcilere destek için toplandı. Burada da yedi kişi gözaltına alındı. Gülmen ve Özakça'nın, işlerini geri alma talebiyle eylemleri Ankara'da İnsan Hakları Anıtı önünde 195 gün önce başladı. Açlık grevleri de bugün 75'inci gününe girdi.
277
397485
haber
Gülse Birsel: 1970'lerin Türkiye'si adeta bir kültür vahası, şimdi cahillik kutsanıyor!
null
Gülse Birsel'in "Bir zamanlar dünyanın en rafine memleketinde..." başlığıyla yayımlanan (5 Nisan 2017) yazısı şöyle: TRT, arşivinin bir bölümünü internete yükledi. Açın izleyin. Özellikle 70’lerden 90’ların sonuna kadar devlet televizyonu kalitesi açısından (bu dönemlerde köprü, yol vs. için çok söylendiği gibi) BBC’nin bizi fena halde kıskanacağı bir durum var. Ferhan Şensoy’un komedi dizileri yayınlanıyor... Doğan Hızlan Cemal Süreya’yla söyleşi yapıyor... Oğuz Aral, Aziz Nesin, Uğur Yücel "Mizah Yolcuları" programında muhabbet ediyor... Cemal Reşit Rey, Ankara radyosunun açılışını anlatıyor... Gencecik bir Zülfü Livaneli sazıyla Leylim Ley’i söylüyor. Özellikle 70’ler, TRT’nin TRT olduğu yıllar. O yılların yayınlarında dikkatimi çeken, şu an bize sürreel gelecek bir vaziyet: Herkes o kadar düzgün bir Türkçe konuşuyor ki! Derli toplu, başı sonu olan cümleler, zengin kelime dağarcığı, net ifadeler. Ve daha önemlisi, bu harika Türkçeye eşlik eden müthiş bir kültür, kibarlık ve tevazu. Yahu sanatçıları, sunucuları bırakın, Uğur Dündar’ın suçlularla röportaj yaptığı bir seri var, açın seyredin. Uyuşturucu satıcıları, başka suçlardan yakalanmış tipler. Nasıl suç işlediklerini, bu ağa nasıl düştüklerini, suç örgütlerinin nasıl çalıştığını anlatırkenki tavırları, kibarlıkları, Türkçeyi doğru kullanmak için gösterdikleri özenle şu an haber kanallarında seyrettiğimiz bazı akademisyenleri sulu götürür susuz getirirler! TRT arşivine bakınca 1970’lerin Türkiye’si ütopik bir yer, adeta bir kültür vahası, dünyanın en rafine ülkesi gibi! Ha çok problem de vardı o yıllarda, biliyorum. Ama belli ki eğitim ve kültür politikaları açısından, o döneme bakıp çok ders çıkarılmalı. Bir de popüler kültürdeki örnekleme açısından o yılları görmek çok ama çok önemli. Zira köylüsü kentlisi, çoluk çocuk, tek kanal olan TRT’yi izliyor ve ekranda gördüğü insanlar kültürlü, bilgili, saygılı. Yani "Önemli biri" olmak istiyorsan, bunlar şart gibi görünüyor. Anadilini iyi konuşmanın, kibarlığın, alçakgönüllülüğün, iyi eğitimin, bilginin yüceltildiği, şuurlu zamanlar. Cahillik, saldırganlık ve kabalığın kutlanıp kutsandığı şimdinin tam aksine!
278
365911
haber
Gülse Birsel: Baktık kafamızı çok kızdırıyorlar, vermeyelim bunlara araba maraba
null
19 Ekim 2016 12:00 Hürriyet yazarı Gülse Birsel, otomotiv ihracatıyla ilgili olarak "Avrupa'nın otomobillerinin çoğu bizden gidiyormuş biliyor muydunuz? Japonya, ABD ve Kore’yi geçmişiz. Avrupa Birliği otomotiv ithalatının yüzde 22’sini, ticari araç ithalatının ise yüzde 65’ini Türkiye’de üretilen araçlar karşılıyormuş. Baktık kafamızı çok kızdırıyorlar, vermeyelim bunlara araba maraba!" görüşünü savundu. Gülse Birsel'in "Avrupa'yı fena halde mağdur etme planım!" başlığıyla yayımlanan (19 Ekim 2016) yazısı şöyle: Avrupa'nın otomobillerinin çoğu bizden gidiyormuş biliyor muydunuz? Japonya, ABD ve Kore’yi geçmişiz. Avrupa Birliği otomotiv ithalatının yüzde 22’sini, ticari araç ithalatının ise yüzde 65’ini Türkiye’de üretilen araçlar karşılıyormuş. Baktık kafamızı çok kızdırıyorlar, vermeyelim bunlara araba maraba! Şuradan şuraya gidemesinler. Ticari araçsız kalsınlar, arka mahalledeki markete elma taşıyamasınlar! Hamallık kurumunu geri getirsinler. Tabanvaya talim etsinler! Toplu taşıma araçlarının camlarından salkım saçak sarksınlar. Paralarıyla rezil olsun, alacak otomobil bulamayıp "Arkaya doğru ilerleyelim beyler"in Fransızcasını, Almancasını uydurmak zorunda kalsınlar! Diz çöküp "biz ettik Siz etmeyin" filan desinler. Siz kimsiniz ya? Sizin ayağınızı yerden kesen biziz bir kere! Haddinizi bilin! Nasılım? Nasıl hemen uyum sağlıyorum ülkedeki atmosfere? Ha bizdeki otomotiv endüstrisi çöker filan diyeceksiniz. Korkularımızdan başka korkacak bir şeyimiz kaldı mı kardeş? Acı patlıcanı kırağı çalmaz, boş ver. Böyle böyle neşemizi buluyoruz bari. Otobüste geçen zaman fazla mesai olursa AB’ye girmek için 2 sebep daha çıktı. Avrupa Adalet Divanı, Avrupalılar gittikçe daha az çalışmaya başladıkları için mi nedir, yeni ve akıllara durgunluk verecek kolaylıklar getirdi! Yeni kanun diyor ki, bir çalışanın, iş sebepli, ofis dışında bir yere gitmek ve gelmek için harcadığı zaman, iş saatleri dışında ekstra mesai sayılacak! Şimdi, bu durumun İstanbul’da gerçekleştiğini düşün! Yani diyelim ki musluk tamircisi, gazeteci veya sigortacısınız. Evden çıkıp tamire, röportaja, yanmış evin hasarına bakmaya gittiniz. Eviniz Halkalı’da, gideceğiniz yer Suadiye’de. Nereden baksan trafikti, köprüydü gitme gelme 3 saat. Hoop, yazıyor sana 3 saatlik fazla mesai! Bir yılda ev alırsın ev! Bir başka Avrupa Adalet Divanı kıyağı: Eğer resmi tatil sırasında hastalanır veya sakatlanırsanız, iyileştiğiniz ana kadar olan zaman, yıllık izninizden sayılmayacak! Hani çok yoğun aylardan sonra bayram tatili gelir, aniden vücut çöker, hastaneye gitmeli, serum taktırmalı grip olur? Veya masa başında lapacılık aylarının ardından yaz tatilinde aniden ham vücutta burkulma, kas spazmı filan patlar ya? "Aman bütün tatili hasta geçirdim" dersin ya? Artık bunlar yıllık izinden sayılmayacak Avrupa’da. İyileşip, sonra bir kez daha yıllık izin alacaksın! Boşuna demiyoruz bizim yönümüz Batı’ya bakmalı diye!
279
852175
haber
Gülse Birsel’den oyunculara botoks uyarısı
Gülse Birsel’den oyunculara botoks uyarısı
Oyuncu ve senarist Gülse Birsel, oyuncuların ifadelerini engellediği için botoks yaptırmamaları gerektiğini savundu. Yüze uygulanan müdahalenin mimikleri engellediğini düşünen Birsel, "Botoks mimikleri engelleyen bir uygulama olduğu için, drama ve komedi oyuncusu, ya çok ölçülü yaptırmalı, ya da yaptırmamalı. Ekranda güzelliğiyle ünlü ise ufak dokunuşlar yaptırabilir" dedi.
280
1077528
haber
Gülse Birsel imzalı Yılbaşı Gecesi filminden ilk fragman yayınlandı
Geniş kadrosuyla dikkat çeken Yılbaşı Gecesi filminden ilk fragman yayınlandı. Gülse Birsel imzalı film, 30 Aralık 2022'de Disney Plus'ta izleyiciyle buluşacak
08 Aralık 2022 09:54 Gülse Birsel'in kaleme aldığı Yılbaşı Gecesi'nden ilk fragman yayınlandı. Günlerdir sevdikleriyle birlikte yılbaşı gecesini kutlamayı hayal ederken son anda ilan edilen sokağa çıkma yasağı ile planları alt üst olan Ozan ve Didem çözümü site komşularını bir araya getirmekte bulurlar. Bir gecenin macerasını anlatan filmde birbirinden ünlü oyuncular yer alıyor. Box Office Türkiye'nin haberine göre Ozan Açıktan'ın yönetmen koltuğuna oturduğu Yılbaşı Gecesi filminde Alican Yücesoy, Alina Boz,Ayta Sözeri, Boran Kuzum, Büşra Pekin, Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Emir Benderlioğlu, Fatih Artman,Gülse Birsel, İrem Sak, Kubilay Tunçer, Nazmi Sinan Mıhçı, Serkan Keskin, Şebnem Bozoklu gibi isimler yer alıyor.
281
1075865
haber
Gülse Birsel imzalı "Yılbaşı Gecesi" filminin yayın tarihi belli oldu
Gülse Birsel'in kaleme aldığı, Ozan Açıktan'ın yönettiği Yılbaşı Gecesi filminin yayın tarihi belli oldu
30 Kasım 2022 15:49 Birbirleriyle asla bir araya gelmemesi gereken insanların bir arada olduğu bir yılbaşı gecesinde yaşananları konu alan Yılbaşı Gecesi filminin yayın tarihi belli oldu. Disney Plus Türkiye, filmin afişini paylaşırken yayın tarihini de duyurdu. Box Office Türkiye'nin haberine göre Alican Yücesoy, Alina Boz, Ayta Sözeri, Boran Kuzum, Büşra Pekin, Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Emir Benderlioğlu, Fatih Artman, Gülse Birsel, İrem Sak, Kubilay Tunçer, Nazmi Sinan Mıhçı, Serkan Keskin, Şebnem Bozoklu gibi birbirinden ünlü isimlerin yer aldığı filmin yönetmen koltuğunda ise Gülse Birsel'in kaleme aldığı Aile Arasında'yı da yönetmiş olan Ozan Açıktan oturuyor. Filmin konusu şöyle: Günlerdir sevdikleriyle birlikte yılbaşı gecesini kutlamayı hayal ederken son anda ilan edilen sokağa çıkma yasağı Didem’in tüm hayallerinin yıkılmasına sebep olur. Ozan pandemi süreci boyunca eve hapsolmuş olan eşinin günlerdir özenerek hazırlandığı Yılbaşı Gecesi’ni kötü geçirmemesi adına, çareyi sitedeki komşularını kapı kapı gezerek partiye çağırmakta bulur. Gülse Birsel imzalı film, 30 Aralık'ta Disney Plus Türkiye'deki yerini alacak.
282
377651
haber
Gülse Birsel: Uzaklarda arama, kaosun tam içindesin!
"Hâlâ da oturup daha ne yesek içsek, ne alsak de işleri düzeltsek diyoruz"
18 Aralık 2016 17:37 Hürriyet yazarı Gülse Birsel, "Her hafta, 120 yaşına kadar yaşamak, her şeyi yiyip haftada 3 kilo vermek, 50 yaşında 25 görünmek, stresten kurtulup sevgi kelebeği olmak için yepyeni, daha da yeni, en yeni ve bu sefer hakikaten mucize yaratacak bir formül buluyoruz" görüşünü savundu. "Detoks öyle et yememekle, çiya tohumlu puding yapmakla filan olmaz. Kebabını, şeyini afiyetle yersin, bu üsttekileri hayatından çıkarırsın, mis gibi detoks olur" diyen Birsel, "Çareyi uzaklarda arama. Kaosun tam içindesin ve bunların sebebi bu. Herşeyin fazlalığı, beynimizdeki, bedenimizdeki bu kalabalık, hayatımızı kaosa çevirmiş. Hâlâ da oturup daha ne yesek içsek, ne alsak de işleri düzeltsek diyoruz" ifadesini kullandı. Gülse Birsel'in "Uzaklarda aramaa, kaosun içindeesiiin!" başlığıyla yayımlanan (18 Aralık 2016) yazısı şöyle: Çiya tohumlu puding yemediğinizden, bahçenizde kara mürver yetişmediğinden veya Okinawa Adası'nda yaşamadığınız için hastalanıyor değilsiniz. Mesele bir şeylerin eksikliği değil fazlası kardeş! Fazla trafik, fazla yemek, fazla stres, fazla kaos... Her hafta, 120 yaşına kadar yaşamak, her şeyi yiyip haftada 3 kilo vermek, 50 yaşında 25 görünmek, stresten kurtulup sevgi kelebeği olmak için yepyeni, daha da yeni, en yeni ve bu sefer hakikaten mucize yaratacak bir formül buluyoruz. Pakistan dağlarında yaşayan, 120’sinde hâlâ çakı gibi olan, 60’ında doğum yapan (ki bu bayağı kötü bir şey bence) Hunza Türkleriyle ilgili bir makale okudum az önce. Sağlık ve uzun ömürleri dağda yüksek oksijenli ortamda yaşamaya ve kuru meyve yemelerine bağlanmış. Şu an bu yazıyı pencere açık, kuru erik yerken yazıyorum! Kar atıştırıyor, hava buz ve iki kere hapşırdım. Sanırım Hunza Türkü değil, İstanbul Türkü olduğum için böyle oldu. Derhal pencereyi kapatacağım, zira gribim henüz iyileşti. Bizim de kabahatimiz yok aslında. Derdimize deva arıyoruz. Az oksijenli, bol telefon ve televizyonlu, her yerden yeme içme ve tüketme sloganı fışkıran, çok trafikli, fazla sorumluluklu, aşırı stresli, eşten dosttan ziyade kötü haber alan kaynaklardan haber aldığımız bir hayatımız var. 2. Dünya Savaşı’nda bile yaşlı olan insanların hâlâ yaşadığı Sardinya Adası’na zeytinyağı içmeye, Okinawa Adası’na suşi yemeye gitmeye gerek yok. Zira bu uzun ömrüyle meşhur yerlerden biri de İkaria Adası ve bizim Söke’nin az açığında bulunuyor. Deniz aynı deniz, toprak bizimle aynı toprak yani. Kara mürver, polen özütü, çiya tohumu, yosun ekstresi, ananas hapı, badem sütü, Hindistan cevizi yağı, agave şurubu... Paranızı harcamayın. Ben hepsini denedim, bir arpa boyu yol gidemedim. Neysem oyum. Bir felaket de yok, mucize de. Bu kalabalık, gürültülü, şikayet ve endişe dolu hayatımızı, mucizevi bir meyve, sihirli bir adada tatil yapmak düzeltmeyecek. Sadece Hazar Denizi’nde yakalanan ender bulunan bir balığın kılçığından yapılan bir hap, aniden derdimizi tasamızı almayacak. Yani bu karmakarışık hayatlarımıza bir şey ekleyerek her şeyi düzeltemeyeceğiz. Bilakis, benim önerim, bir şeyleri hayatımızdan çıkararak yaşamı daha derli toplu ve basit kılmak. Yeni yılda kendi hayatımdan, sistemimden çıkaracağım şeylerin listesi yaptım: -Unlu ürünler -Şeker -İş çıkış saatlerinde yoğun trafikli semtlerde toplantılar -Yürüyebilecekken, sıkıla pıkıla çekilen gereksiz otomobil yolculukları -Çok ve boş konuşan tanıdıklar -Sigara içilen ve beni duman eden her yer -Umutsuzca ihtiyacım olmayan bütün giysi, ayakkabı, aksesuar ve kozmetikler. -Sevmediğim, evde kalabalık yapan bütün eşyalar -Beni çok eğlendirmeyen, vakit kazandırmayan, ya da hayati önemi olmayan her türlü elektronik zamazingo -Sürekli aynı konukların aynı şeyleri anlattığı, çoğunda hiçbir bilgi veya yeni fikirle karşılaşılmayan tartışma programları -Siyaset ve ekonomiyle ilgili felaket senaristlerinin tweet’leri -Bağırıp çağıran siyasetçilerin demeçleri -Tembeller ve işkolikler -Yetkisi olup sorumluluk almayanlar -Sözünü tutmayanlar, işini iyi yapmayanlar -Suratsız, karamsar, asabi herkes Hayatınıza değil ama bu listeye siz de bir şeyler ekleyebilirsiniz! Detoks öyle et yememekle, çiya tohumlu puding yapmakla filan olmaz. Kebabını, şeyini afiyetle yersin, bu üsttekileri hayatından çıkarırsın, mis gibi detoks olur! Çareyi uzaklarda arama. Kaosun tam içindesin ve bunların sebebi bu. Herşeyin fazlalığı, beynimizdeki, bedenimizdeki bu kalabalık, hayatımızı kaosa çevirmiş. Hâlâ da oturup daha ne yesek içsek, ne alsak de işleri düzeltsek diyoruz. Matematik hatası yapıyorsun! Ekleme kardeş, çıkar... O uzun yaşıyor dediğimiz insanlar hayatını bizim kadar çer çöple doldursaydı, hâlâ el kadar adaya sığarlar mıydı? Bir de bunu düşün.
283
238910
haber
Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Gülseren Onanç açıkladı: Neden Beyoğlu?
Beyoğlu Belediye Başkanlığı aday adaylığını açıklayan CHP Parti Meclis Üyesi Gülseren Onanç: 'Gezi ruhu'nun verdiği heyecan, umut ve cesaretle, partimden Beyoğlu Belediye Başkan aday adayı olmaya karar verdim
07 Eylül 2013 01:22 Beyoğlu Belediye Başkanılığı aday adayı olan CHP Parti Meclisi Üyesi Gülseren Onanç, yayımladığı açıklamada 'Niçin Beyoğlu Belediye Başkanlığı' sorusuna yanıt verdi. Yaptığı açıklamada 29 Mayis 2013 çarşamba gününün tarihi bir gün olduğunu ve Gezi Parkı protestolarının verdiği umutla Başkan adayı olmaya karar verdiğini belirten Onanç, "Gezi direnişi AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın zaafiyeti, korku ve endişeleri, güvensizlikleri ortaya döktü ve hepimize en yıkılmaz iktidarların bile cesaret, dayanışma ve mücadele ile nasıl bir anda yıkılabileceğini gösterdi. Başbakan İstediği kadar üzerine örtmeye, toplulukları eskiden olduğu gibi kutuplaştırmaya çalışsın, cin bir kere şişeden çıktı" dedi. Onanç, Beyoğlu'nun "öteki"nin merkezi olduğunu belirterek, "Kadını, Genci, Yaşlıyı, Romanı, Kürtü, Aleviyi, LGBT bireylerini, Ermeniyi, dini azınlıkları yani bütün 'ötekileri' kollamak ve onların yaşamını iyileştirmek için" Belediye Başkanlığına aday olduğunu vurguladı. Gülseren Onanç, yaptığı 'CHP tabanının yüzde 65'i barış sürecini destekliyor' açıklamasından sonra çıkan tartışmanın ardından, Genel Başkan Yardımcılığı görevinden Nisan ayında istifa etmişti. CHP Parti Genel Meclis Üyesi Gülseren Onanç'ın Beyoğlu Belediye Başkanı aday adaylığı hakkındaki açıklaması şöyle: Sevgili Dostlar, 29 Mayis 2013 çarşamba günü çok tarihi bir gündü. Gezi direnişinin ikinci günüydü. Biz benim MYK deneyimin üzerinden CHP nin değişimi ve oradan yola çıkarak Türkiye değişimi üzerine konuştuk. O gün hiçbirimiz sonraki birkaç günde bir direniş hareketi olabileceğini öngörememiştik. Geleceğe yönelik senaryolarımızda AKP'nin alternatifsizliği hakimdi. Bir gün önce Gezi’de ağaçlar hukuksuz bir müdahale ile sökülmeye kalkışılmış ve iktidar burada ağaçları korumak isteyen insanlara şiddet uygulamıştı. Bu olay giderek insanların yaşam biçimine, özel hayatına, hatta bedenlerine kadar her ne akla gelirse karışmaya kalkışan iktidara karşı direnişin fitilini ateşledi ve tarihi Gezi direnişi gerçekleşti. Merkezi otoritenin kentin her yerine karar verdiği, kaynaklarını ve olanaklarını kendi yakın çevresi ile paylaştırdığı bir yönetimin özgürlükçü olmasını beklemiyorduk. Ama Gezi direnişi AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın zaafiyeti, korku ve endişeleri, güvensizlikleri ortaya döktü ve hepimize en yıkılmaz iktidarların bile cesaret, dayanışma ve mücadele ile nasıl bir anda yıkılabileceğini gösterdi. Başbakan İstediği kadar üzerine örtmeye, toplulukları eskiden olduğu gibi kutuplaştırmaya çalışsın, cin bir kere şişeden çıktı. ‘Gezi ruhu’ bizi birbirimize yaklaştıran bir duygudaşlık oluşturdu. Özgürlükçü, farklılıkları kucaklayan, doğamıza sahip çıkan, cesur, esprili muhalif dili hepimiz çok sevdik. Başka bir Türkiye, başka bir siyaset olabileceğini gördük. Umutlandık, heyecanlandık, cesaretlendik. İşte ben de bu heyecan, umut ve cesaretle, sizlerin de bana öğütlediği gibi partimden Beyoğlu Belediye Başkan aday adayı olmaya karar verdim. Beni bu kararı vermeye yönlendiren ‘Niçin Beyoğlu Belediye Başkanlığı’ sorusuna verdiğim somut cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum 1. Özgürlükçü ve Demokratik bir Siyaset için: AKP yönetiminin giderek merkezileşmesi ve otoriterleşmesi Türkiye nin önündeki önemli sorunları çözülmez hale getirdi. Memleketimizde Demokrasi ve özgürlükleri yerleşmesi için artık yeni bir siyaset anlayışının hakim olması gerekiyor. Özgürlüklerden, insanların mutluluğundan, barıştan, fırsat eşitliğinden, adaletten yana olmak, yönetimin giderek merkezileşmesine ve otoriterleşmesine karşı somut adımlar atmak gerekiyor. Yerel yönetimlerde bu siyasetin yaşama geçmesini sağlamak üzere Beyoğlu Belediye başkanlığına aday oluyorum. 2. İnsan Odaklı Kentsel Dönüşüm İçin: Belediyecilik bizim memlekette rant oluşturmak ve bunu kısıtlı bir yandaş çevre ile bölüşmektir. Ben ‘siyaset yapmayı’ insan için, insanla beraber, daha güzel bir dünya yaratmak olarak algılıyorum. Son 20 yıldır İstanbul’u yöneten AKP zihniyeti rant odaklı, insanı dışlayan kamu alanları düzenlemelerine (Taksim bunların en sembolik olanı), TOKİ nin kimliksiz sitelerine, tarihi hiçe sayan AVM projelerine içim acıyor, isyan ediyorum. Örneğin AKP’li Beyoğlu Belediyesinin Tarlabaşı projesinde, Belediye yatırımcı ile (bilin bakalım kim?) anlaşıyor, projeleri hazırlayan mimarlar müteahhite bağımlı olarak çalışıyor. Projeler yatırımcının beklentileri ile geliştiriliyor. Oysa insan odaklı Kentsel dönüşümle ilgili plan ve projeler halkla birlikte, mahallelilerin ihtiyaçlarına, imkanlarına ve isteklerine göre gerçekleştirilmeli. İnsanlar yerinden edilmemeli. Dönüşümle ilgili projeler halkın lehine olacak şekilde halkla birlikte kararlaştırılmalı. Dünyadaki başarılı uygulamalarda olduğu gibi, müteahhitler, yatırımcılar plan ve proje hizmetleri tamamlandıktan sonra devreye girmeli. Tarlabaşında, Okmeydanında kentsel dönüşümü adil, katılımcı, kentli bir yaklaşım ile dönüştirmek için aday oluyorum. 3. Beyoğlu ekonomisini güçlendirmek için: Beyoğlu bir tarihi ticaret merkezidir. Ancak son yıllarda Beyoğlu esnafı, lokanta sahibi, kitapçısı küçülüyor ve kapanmaya yüz tutuyor. Ekonominin ana dinamosu gelişmiş insan gücüdür. Beyoğlu gelişmiş insan gücü ve yaratıcı ve özgürlükçü ekonomi politikası ile İstanbul un ekonomik olarak en gelişmiş ilçesi olmaya adaydır. Ben Beyoğlu’nun kültür sanatın, eğlence ve turizm İstanbuldaki Türkiye deki ve hatta Avrupa da ki merkezi olması için aday oluyorum. 4. Adil ve Eşit bir Yönetim için: Gezi direnişinde Tayyip Erdoğan Kasımpaşa (AKP %50 sinin kod adı) ile Cihangir (Diğer %50 ve Gezi direnişçilerinin kod adı) karşı karşıya getirdi. Bu aslında yıllardır sürdürülen kutuplaşmanın ortaya dökülmesiydi. AKP belediyeleri kendi yakın çevresine kamusal alanları kapatıyor, belediye olanaklarını sunuyor. Oysa Belediye yönetimlerinin buna hakkı yoktur. Belediye yönetimleri eşitliği sağlamak, adil olmak zorunluluğu vardır. Belediye yönetimi bu nedenle kararları çıkar grupları ile değil, sivil toplumla birlikte alması, temsil gücü zayıf olan toplulukların katılımını sağlaması gerekir. Kasımpaşa ve Cihangir'i kucaklayan adil ve eşitlikçi bir belediyecilik anlayışı için aday oluyorum. 5. Katılımcı, Şeffaf ve Hesapveren Yönetişim modeli oluşturmak için: Beyoğlu entellektüel birikim, toplum ve çevre duyarlılığı yerel siyasetçiler için çok önemli bir sermayeye sahip. Bu sermayenin katkısı ile Beyoğlu’nu Türkiye’nin değil Dünyanın yaşanması en cazip ilçesi olmaya aday. Oysa iktidar Taksim projesinde olduğu gibi bu entellektüel sermayeyi hiçe saymakta hatta onunla çelişmektedir. Karar alma süreçlerimizi sokak mahalle bazından başlayarak yukarıya doğru, sivil toplumun katılımını sağlayan bir ‘Katılımcı yönetişim modeli’ oluşturmak üzere aday olmak istiyorum. Bağımsız denetleme şirketleri tarafından denetlenen, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetimi yaşama geçirmeyi hedefliyorum. 6. Kadını, Genci, Yaşlıyı, Romanı, Kürtü, Aleviyi, LGBT bireylerini, Ermeniyi, dini azınlıkları yani bütün 'ötekileri' kollamak ve onların yaşamını iyileştirmek için: Beyoğlu ‘öteki’ nin merkezidir. Çoğunlukçu bir yönetim ile ötekilerin ihtiyacı olan parkı, spor salonunu, yürüme yolunu, eğitim kültür ve dini merkezini, onunla birlikte düzenlemek ‘ötekinin’ en güzel yaşam ilçesini yaratmak için aday olmak istiyorum. 7. Kültürel mozağiyi ve zenginliği korumak ve geliştirmek için; Beyoğlu 16 müze, 200 ün üstünde sanat kurumu, 32 kültür merkezi, 50 nin üstünde tiyatro, sinema ve gösteri sanat kurumu ile kültür ve sanatın merkezidir. İstanbul ve Türkiyenin gözbebeğidir. Bu kültürel zenginliği korumak ve geliştirmek Beyoğlunu kültür ve sanat dünya çapında merkezi yapmak için aday olmak istiyorum. Bu temel prensiplerim çerçevesinde bir program geliştirmeyi hedefliyorum. Beyoğlu’nun gelişimi için yıllardır içerik üreten, micadele eden dernek, platform, sanatçı, akademisyen, esnaf, kadın, genç ile birlikte geliştirmek ve bir ‘Dünya Kültür Merkezi Beyoğlu’ programını oluşturmak istiyorum. Bana bu programı oluşturma sürecine katkı sunmanızı rica ediyorum. CHP den şimdiye kadar 11 kişi Beyoğlu İlçe Belediye Başkan aday adaylığı için başvurdu. Parti yönetimimiz adayını belirleyecek. Umarım bu aday ben olurum.
284
280036
haber
Gümrük Bakanlığı'ndan 'kaçak saat' savunması: Marka sahiplerinden bir itiraz gelmedi, satışa devam edildi
null
11 Aralık 2014 09:17 Gümrük Bakanlığı’na bağlı TASİŞ’in el konulan kaçak ve taklit malları ihale yoluyla satması tepki çekerken, dün bakanlığın web sitesinden açıklama yapıldı. Açıklamada, "Satış bakanlık web sayfasında duyurulmasına rağmen marka sahiplerinden bir itiraz gelmedi, bu nedenle satış yapıldı" denildi. Hürriyet'ten Ali Dağlar'ın haberine göre, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, 9 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan "Devlet eliyle çakma" haberiyle ilgili kendi web sayfasında duyurduğu düzeltme metni dikkat çekti. 4 Aralık 2014’te TASİŞ’in Erenköy Gümrüğü mağazasında ihale ile satışa sunulan taklit saatlerin 2005 yılında Kaçakçılık ve Mücadele Kanunu çerçevesinde yakalandığı hatırlatılan açıklamada, yönetmelik gereği bildirim şartı olan marka sahiplerine ulaşılamadığı, satışın bakanlık web sayfasında duyurulmasına rağmen marka sahiplerinin başvurusu olmadığı, bu nedenle satışın yapıldığı belirtildi. Bu açıklamaya göre marka sahipleri normalde TASİŞ’in imha etmesi gereken taklit malların ihale ilanlarını sıkı takibe almak ve derhal itiraz etmek zorunda. Metinde yönetmelik gereği fikri ve sınai haklar yönünden suç teşkil edecek taklit ürünlerin imha zorunluluğu ve taklit ürün yakalandığında marka sahibine bildirim şartına dair bir açıklama ise yer almadı. Web sayfasından duyurdu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın web sayfasında dün yayınlanan metin şöyle: "09.12.2014 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin birinci ve dokuzuncu sayfalarında ‘Devlet eliyle toptan satış, çakma saat’ başlıklı bir haber yayınlanmıştır. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla söz konusu haberde yer alan gerçeği yansıtmayan ifadelerin düzeltilmesi için aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunluluğu hâsıl olmuştur. Kaçakçılıkla mücadelede yakalanan eşya ile ülkemize yasal yollarla getirilen ancak yükümlülerince gümrük işlemleri mevzuata uygun şekilde tamamlanmayan eşya tasfiyelik hale gelmektedir. Gümrük müdürlüklerinin tespiti sonrasında, tasfiye işletme müdürlükleri tarafından eşyanın niteliğine göre bir tasfiye yöntemi belirlenerek eşya tasfiye edilmektedir. Bildirimde bulunduk, ulaşamadık Tasfiye edilecek eşyanın tasfiye yolunun belirlenebilmesi için öncelikle eşyanın, insan, bitki, hayvan ve çevre sağlığı yönünden ülkeye girişinde bir sakınca bulunup bulunmadığı araştırılmakta ve eşyanın tespit edilen durumuna göre belirlenecek yollarla tasfiye edilmektedir. Gerek kaçakçılıkla mücadele kapsamında el konularak gerekse diğer nedenlerle tasfiyelik hale gelen eşyanın tasfiye şeklinin belirlenmesinde fikri ve sınai haklar mevzuatına uyumlu olup olmadığı kriteri göz önünde bulundurulmaktadır. 2012 yılında yapılan düzenlemeyle kaçak zannı ile el konulan ya da gümrük işlemleri tamamlanamaması nedenleriyle tasfiyelik hale gelen eşyanın fikri ve sınai hakları ihlal ettiğinin anlaşılması halinde, tasfiye işlemlerine başlamadan önce, hak sahibinin başvuruda bulunması halinde, eşyanın gümrük işlemleri durdurulmakta ve ilgili mahkemenin ihtiyati tedbir kararı alması beklenmektedir. Hak sahibinin başvuruda bulunmadığı durumlarda ise mahkemeye başvurmasına imkan vermek için hak sahibine TASİŞ tarafından bildirimde bulunulmaktadır. Hak sahibine ulaşılamayan veya hak sahibince süresi içerisinde gerekli işlemlerin yerine getirilmemesi nedeniyle tasfiye işlemleri başlamış eşyada ise, eşyanın satış ilanının yayınlanması ve Bakanlığımız web sayfasından yapılan satış duyuruları sonucunda ilgililerin Bakanlığımıza başvurması halinde de eşya, satılmış olup olmadığına bakılmaksızın alıkonulmakta ve mahkeme kararına kadar eşyanın tasfiyesi durdurulmaktadır." Mahkeme kararı önemli Mahkeme tarafından fikri ve sınaî haklar mevzuatını ihlal eder bir durumun bulunmadığı yönünde karar verilmesi durumunda eşyanın tasfiyesine devam edildiğine dikkat çekilen açıklamada, "İhlal olduğu yönündeki bir karar durumunda ise eşya mahkeme kararı doğrultusunda imha veya asli nitelikleri değiştirilerek tasfiye edilmekte. 04/12/2014 tarihinde Erenköy Tasfiye İşletme Müdürlüğünde satışa sunulan saatlere 2005 yılında Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca el konulmuş olup, mahkeme tarafından müsaderesine karar verildi. İlgili mahkeme kararında eşyanın marka haklarıyla ilgili olarak herhangi bir hüküm bulunmazken, söz konusu eşyanın satış ilanları yayınlanmasına ve Bakanlığımız web sayfalarında duyurulmasına rağmen ilgili marka sahiplerince herhangi bir başvuru yapılmaması dolayısıyla ihale yoluyla satış yöntemiyle tasfiye işlemine tabi tutuldu. Marka sahiplerinin başvurusu halinde marka haklarının korunmasına yönelik işlemler ilgili mevzuat doğrultusunda yerine getirilebilecektir. Söz konusu haberde yer alan gerçeği yansıtmayan ifadelerin düzeltilmesi için kamuoyuna saygıyla duyurulur."
285
1100021
haber
Gümrük vergi ve cezalarını yapılandırmak için son gün 31 Mayıs
null
23 Mart 2023 10:33 Gümrük vergi ve cezalarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeden yararlanmak isteyen borçluların, 31 Mayıs mesai bitimine kadar ilgili gümrük idaresine başvuruda bulunmaları gerekiyor. Kanun hükümleri kapsamında ödenecek tutarların ilk taksitinin 30 Haziran 2023'e kadar (bu tarih dahil), diğer taksitlerin ise bu tarihi takip eden ikişer aylık dönemler halinde azami 48 eşit taksitte ödenmesi gerekecek. Hesaplanan tutarların taksitle ödenmek istenmesi halinde, ilgili maddelerde yer alan hükümler saklı kalmak şartıyla borçluların başvuru sırasında 12, 18, 24, 36 veya 48 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri gerekecek. Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan, "7440 Sayılı Kanun Kapsamında Gümrük Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğle, Gümrük Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen gümrük vergileri, idari para cezaları, faizler, gecikme faizleri, gecikme zammı alacaklarının, 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun kapsamında yeniden yapılandırılarak tahsiline ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Buna göre, 31 Aralık 2022'den (bu tarih dahil) önce gümrük yükümlülüğü doğan ve gümrük idarelerince takip edilen alacaklardan, 12 Mart 2023 itibarıyla (bu tarih dahil) kesinleşen alacaklar yapılandırma kapsamında olacak. Yurtiçi ÜFE esas alınacak Vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş gümrük vergilerinin ödenmemiş kısmının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri amme alacakları yerine 12 Mart’a kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, ödenmemiş alacağın sadece feri alacaktan ibaret olması halinde feri alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, tamamen ödenmesi şartıyla gümrük vergilerine bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri amme alacakları ve aslı 12 Mart’tan önce ödenmiş olanlar dahil asla bağlı olarak kesilen idari para cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçilecek. Vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü nedeniyle gümrük vergileri asıllarına bağlı olmaksızın kesilmiş idari para cezaları ile Kabahatler Kanunu'nun iştirak hükümleri nedeniyle kesilmiş idari para cezalarının yüzde 50'sinin ödenmesi şartıyla cezaların kalan yüzde 50'si tahsil edilmeyecek. Eşyanın gümrüklenmiş değerine bağlı olarak kesilmiş idari para cezalarının yüzde 30'u ve varsa gümrük vergileri aslının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri amme alacakları yerine 12 Mart’a kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ödenmesi şartıyla cezaların kalan yüzde 70'i ile alacak asıllarına bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri amme alacaklarının tamamının tahsili aranmayacak. Vergi aslının tamamının, kanuna göre yapılandırılarak ödenmesi veya 12 Mart’tan önce ödenmiş olması durumunda vergi aslına bağlı olarak kesilen idari para cezalarının, 12 Mart itibarıyla kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın tahsilinden vazgeçilecek. 31 Mayıs’a kadar başvuru yapılması gerekiyor Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olup 12 Mart itibarıyla yargı kararıyla kesinleştiği halde mükellefe ödemeye yönelik tebligatın yapılmadığı alacaklar için mükelleflerce kanunda öngörülen süre ve şekilde başvuruda bulunulması koşuluyla bu alacaklar da yapılandırılacak. Düzenlemeden yararlanmak isteyen borçluların dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları gerekiyor. Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacak asılları için de belirlenen şartlarda düzenlemeden yararlanılabilecek. Kanunun yayım tarihi olan 12 Mart’tan önce gümrük müdürlüklerince karar alma süreci tamamlanmış ancak henüz tebligat süreci bitmemiş alacakların kesinleşmemiş alacak olarak yapılandırılması mümkün olacak. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca verilen idari para cezaları ise düzenleme kapsamında yer almıyor. Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, 31 Mayıs 2023 mesai bitimine kadar ilgili gümrük idaresine başvuruda bulunmaları gerekiyor. Alacağın birden fazla gümrük idaresini ilgilendirmesi durumunda, her idareye ayrı ayrı başvurulacak. 48 taksit imkanı Kanun hükümleri kapsamında ödenecek tutarların ilk taksitinin 30 Haziran 2023'e kadar (bu tarih dahil), diğer taksitlerin ise bu tarihi takip eden ikişer aylık dönemler halinde azami 48 eşit taksitte ödenmesi gerekecek. Hesaplanan tutarların tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde peşin olarak ödenmesi halinde katsayı uygulanmayacak. Feri alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarların yüzde 90'ının tahsilinden vazgeçilecek. Yapılandırma sonucu ödenecek alacağın sadece feri alacaktan ibaret olması halinde feri alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutardan yüzde 50 indirim yapılacak. Hesaplanan tutarların taksitle ödenmek istenmesi halinde, ilgili maddelerde yer alan hükümler saklı kalmak şartıyla borçluların başvuru sırasında 12, 18, 24, 36 veya 48 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri gerekecek. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılamayacak.
286
364879
haber
Gümüşhane yalnız değil; 14 üniversitenin rektörü aynı zamanda çok sayıda fakültenin dekanı!
null
13 Ekim 2016 20:34 Gümüşhane Üniversitesi'nin internet sitesinde, üniversitenin yönetim kurulunu gösteren tabloda, rektör Prof. İhsan Günaydın’ın 7 fakültede de dekanlık koltuğunda oturuyor gözükmesiyle başlayan tartışma sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri haline geldi. Günaydın, bu konuda tek değil. Gümüşhane Üniversitesi’yle birlikte 14 üniversitede aynı durum yaşanıyor. BirGün’ün haberine göre, aynı isimlerin birçok göreve getirildiği üniversitelerden öne çıkanlar şöyle: Gümüşhane Üniversitesi Gümüşhane Üniversitesi'nin internet sitesinde yer alan üniversitenin yönetim kurulunu gösteren sayfadaki görev dağılımına göre Rektör, Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanlığı, İİBF Dekanlığı, Turizm Fakültesi Dekanlığı, İlahiyat Fakültesi Dekanlığı, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığı ve İletişim Fakültesi Dekanlığı koltuklarında Prof. Dr. İhsan Günaydın var. Giresun Üniversitesi Giresun Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Cevdet Coşkun, rektörlük görevinin haricinde altı fakültenin dekanı olarak yönetim kurulunda bulunuyor. Coşkun’un Dekan Vekili olarak yer aldığı fakülteler şöyle: Eğitim Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Turizm Fakültesi ve Spor Bilimleri Fakültesi Bartın Üniversitesi Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan, yönetim kurulunda dört fakültenin dekan vekili olarak görülüyor. Kaplan yönetim kurulunda, Edebiyat, Fen, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile İslami İlimler Fakültesi’nin dekan vekili olarak yer alıyor. Hakkari Üniversitesi Hakkari Üniversitesi’nde Prof. Dr. Ömer Pakiş, yönetim kurulunda rektör vekili görevinin haricinde, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Vekili, İlahiyat Fakültesi Dekanı, Eğitim Fakültesi’nde de Dekan Vekili olarak bulunuyor. Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Orhan Büyükalaca, hem Mühendislik Fakültesi’nin Dekan Vekili hem de İlahiyat Fakültesi’nin olarak yönetim kurulunda yer alıyor. Artvin Çoruh Üniversitesi Artvin Çoruh Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman, üniversitenin yönetim kurulunda rektörlük görevinin dışında altı fakültenin dekan vekili olarak bulunuyor. Duman’ın dekan vekili olduğu fakülteler şöyle: Orman Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Hopa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İlahiyat Fakültesi. Erzincan Üniversitesi Erzincan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İlyas Çapoğlu, rektörlük görevinin dışında üç fakültenin dekan vekili olarak yönetim kurulunda bulunuyor. Çapoğlu’nun dekan vekili olduğu fakülteler şöyle: Eczacılık Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Şırnak Üniversitesi Şırnak Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Mehmet Nuri Nas yönetim kurulunda, İlahiyat, Ziraat Fakültesi ile Turizm ve Otel İşletmeciliği Yüksekokulu Müdür Vekili olarak yer alıyor. Namık Kemal Üniversitesi Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Osman Şimşek, üniversitenin yönetim kurulu sayfasında, İlahiyat, Veterinerlik ve Hukuk Fakültesi’nin dekanı olarak yer alıyor. Kilis 7 Aralık Üniversitesi Kilis 7 Aralık Üniversitesi’nin rektör yardımcısı Prof. Dr. Osman Türer, üniversitenin yönetim kurulunda rektör yardımcılığı görevinin dışında, İlahiyat ve Muallim Rıfat Eğitim Fakültesi’nin dekan vekili olarak görev alıyor. Bingöl Üniversitesi Bingöl Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak Diş Hekimliği Fakültesi ile Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nin dekan vekili olarak görülüyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Mansur Harmandar, üniversitenin yönetim kurulunda, İlahiyat Fakültesi, Milas Veteriner Fakültesi, Fethiye Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Fen Fakültesi’nin dekan vekili olarak görev yapıyor. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Çelebi’nin rektörlük harici yönetim kurulundaki görevleri şöyle: Fen-Edebiyat, İlahiyat, Mühendislik ile Salihli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinin Dekan vekilliği. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çanakkale Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer yönetim kurulunda, Diş Hekimliği, Tıp ve Turizm Fakültesi’nin dekan vekili olarak yer alıyor.
287
104225
haber
GÜNAY: VAHŞET İÇİN "ABARTILI" DEMEK KABUL EDİLEMEZ ANTALYA
GÜNAY: VAHŞET İÇİN "ABARTILI" DEMEK KABUL EDİLEMEZ ANTALYA (A.A)
- - 10.10.2010 - Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Emir Kusturica'nın Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali jüri üyeliğinden ayrılarak, ülkesine dönmesiyle ilgili tartışmayı daha fazla uzatmak istemediğini belirterek, ''Bu vahşet karşısında duyarsız kalmak ve bunu (abartılıyor) diye anlatmak kabul edilir bir şey değil. 250 bin kişi ölmemiş de 110 bin kişi ölmüş. Boşnak olması, Türk olması, Müslüman olması, Hristiyan olması, Ortodoks olması fark etmez. İnsan duyarsız kalabilir mi?'' dedi. Kusturica'nın Antalya'yı terk etmesinin ardından festivalin diğer etkinliklerine katılıp katılmayacağının sorulması üzerine Günay, ''Hayır, ben bugün dönüyorum. Kendisine iyi yolculuklar diliyorum. Güvenlikle ilgili bazı şeyler söylemiş. Çok haksızlık. Antalya'ya adım attığından itibaren valimizin talimatıyla ciddi bir koruma verilmişti kendisine. Türkiye'nin güvenli bir ülke olmasını sağlıyoruz. Benim korumayla gezmediğimi bazılarınız zaten biliyorsunuz. Korumayla gezmeyen bakanlardan biriyim. Evimin önünde koruma yok'' diye konuştu. Bu konudaki tartışmaları uzatmak istemediğini belirten Günay, ''Bir sinema adamı yeni geldiği bir ülkede, ortamı, siyaseti, bakanı nereden bilecek, değerlendirecek? Kendisine ne gibi tercümeler yapılmışsa, hangi abartılı tercümeler yapıldıysa. Ama birilerinin niyeti anladığım kadarıyla üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Bizim için de önemli olan milletin geleceğinin daha iyi olması. Yani milletimiz esenliği, barışı, dostluk ortamı'' görüşünü dile getirdi. ''Bal'' filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu'nun da Kusturica'yı protesto amacıyla festivale katılmayacağının hatırlatılması üzerine Günay, ''Bu tartışmalar olduğu için ben de bunlara duyarsız kalamayacağımı, bu yüzden festivale katılmayacağımı söyledim. Baştan gündeme getirmiş birisi değilim'' dedi. Ertuğrul Günay, Kusturica'nın önemli bir sinema adamı olduğuna işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti: ''Ama keşke Balkanlar'la ilgili bu talihsizlikleri ifade etmeseydi. Kendisine yanlış tercümeler yapılmış. Dün akşam dinledim. Gelişigüzel cümleler söyledi. Ben Balkanlardaki savaş sırasında Bosna'ya gittim. Bosna'yı, Tuzla'yı, Mostar'ı defalarca gezdim, adım adım gezdim. Savaşın içinde gittim. Çok önemli bir aydınlar grubunun Bosna'ya gitmesine öncülük ettim. Mesela Tuzla'da karşılaştığımız olayı hala unutamam. Tuzla'daki bir bombalamada 70 kişi ölmüştü. Ölenler arasında Boşnaklar, Hırvatlar, Sırplar vardı. Ve galiba 7 yaşından 70 yaşına kadar değişik yaşlarda insanlar vardı. Bu insanların mezarlarına gittim. Farklı inanç gruplarından insanlar yanyana yatıyorlardı. Bu vahşet karşısında duyarsız kalmak ve bunu (abartılıyor) diye anlatmak kabul edilir bir şey değil. 250 bin kişi ölmemiş de 110 bin kişi ölmüş. 10 bin kişi, hatta 1 kişi haksız yere ölmüşse, insan, sanatçı olması gerekmez, Boşnak olması, Türk olması, Müslüman olması, Hristiyan olması, Ortodoks olması fark etmez. İnsan duyarsız kalabilir mi?'' -''İSYAN ETMEMİZİ GEREKTİRMEZ Mİ?''- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Bosna'ya yaptığı çeşitli ziyaretlerde tecavüz mağdurlarıyla da görüştüğünü ve anlattıklarına tanıklık ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ''On tane olması, bin tane olması, yüz bin tane olması fark etmez ki. Bir insanın en büyük masumiyetine bir saldırı olmuşsa, ayaklanmamızı, isyan etmemizi itiraz etmemizi gerektirmez mi? Buna nasıl mazeret arıyorlar? Buna nasıl (geride kaldı, geçmişte kaldı, abartmayalım) falan diye kılıf bulmaya çalışıyorlar. Doğrusu anlamam mümkün değil. İsterseniz bu tartışmayı kapatalım. Çünkü siyasi bir tartışmanın gölgesinde bundan sonraki Antalya Film Festivali zedelenmesin. Bir daha söylüyorum. Antalya bizim için önemlidir. Antalya'daki kültür ve sanat faaliyetlerinin siyasi malzeme konusu yapılmadan geleceğe taşınmasını çok önemsiyorum.'' -''BURSA'YA DAVETLİ DEĞİLDİM''- Bakan Günay, başka bir gazetecinin ''Emir Kusturica Bursa'ya da AK Parti'li Belediye tarafından davet edilmişti ve Bursa'da problem yoktu. Neden?'' diye sorması üzerine, ''Ben Bursa'ya davetli değildim, davetli olsaydım oraya da gitmezdim. Gitmedim zaten'' yanıtını verdi. Aynı gazetecinin ''Emir Kusturica, (Bursa'da AK Parti'li Belediye Başkanı beni karşıladı, benimle ilgilendi) diyor'' sözleri üzerine, şu görüşleri dile getirdi: ''Çok güzel. Bu bir siyasi tavır değil ki, bir insani tavır. Ben bir siyasi tavır sergilemiyorum ki. Benim partimin aldığı tavır karşısında söylediğim sözler değil ki. Ben insani bir tavır sergiliyorum. Ben 15 yıl önce de Bosna'da yaşananlarla ilgili bu insani tavrımı sergilemiştim. 1993'te, 1994'de, 1995'te, 1996'da, 2000'de de 2010'da da. 2011'de de bunları söylemeye devam edeceğim. İşte bu, işin siyasi olmadığını, insanı olduğunu gösteriyor.'' Kusturica ile ilgili tartışmaları kendisinin başlatmadığını, bu tartışmalar yaşanmasaydı kendisinin yine de festivale katılmayacağını anlatan Bakan Günay, sözlerini şöyle tamamladı: ''Ben yine katılmazdım ama yüksek sesle de bu soru sorulmazdı. 20. yüzyıl kötü bir yüzyıldı. Savaşlarla başladı, savaşlarla bitti. Kanla atılan bir imzadır Balkanlar'da yaşanan. Eski Yugoslavya'da yaşananlar inanılmaz bir insanlık suçudur. Yani sadece Bosna'da değil, Hırvatistan'da, özellikle de Bosna'da inanılmaz büyük acılar yaşandı. Bunlar için (abartıldığı kadar değil) demek ne demek arkadaşlar. 250 bin değil de 110 bin. Böyle bir savunma olabilir mi? Zırva tevil götürmez diye bir söz var Türkçe'de. Böyle bir savunma olabilir mi? 20 yaş altındaki çocuklar, kızlar, nice aileler dağıldı. Ailelerin varlığına bütünlüğüne çirkin saldırılarla gölge düşürülmüş. Bir tane olsa bile yetmez mi? Binlerce olmuş. Sadece Srebrenica'da 10 bin kişi katledildi. Temmuz'un 17'sinde 1994'te. Bu yetmez mi? Demin size örnek verdim. Saraybosna pazar yerinde her gün bir çok insan bombalamada öldü. Aynı bombalamada ölmüş 70 insan vardı. Her biri farklıydı. Bir Hırvat, Bir Sırp, bir Boşnak yan yana yatıyordu. Ben buna insan olarak tepki gösteriyorum. Emir Kusturica sanatçı olarak bunu içine sindirebiliyorsa daha ağır bir durum var.''
289
38746
haber
Günay: Yangının nedeni araştırılıyor
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, çıkan yangında kullanılamaz hale gelen İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi'nde incelemelerde bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, çıkan yangında kullanılamaz hale gelen İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi'nde incelemelerde bulundu. Günay, burada basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yangın haberini Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu sırasında aldığını belirterek, birkaç saat içerisinde böyle önemli bir gösteri merkezinin büyük ölçüde yandığını söyledi. İçeride sanatçıların dekorlarının bulunduğunu ifade eden Günay "Çok büyük üzüntü verici. İlgili birimler yangının nedenini araştırıyor. En kısa zamanda İstanbul'un böyle mekana ihtiyacı var" dedi. Mustafa Erdoğan'ın da ciddi kayıpları bulunduğunu, gösterilerinin etkilenmesinin söz konusu olduğunu ifade eden Günay, en kısa sürede bu mekanın ve bu gösterinin (Troya) canlandıracağını umut ettiğini kaydetti. Mustafa Erdoğan: Emeğimiz yandı "Troya" gösterisinin Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan da yanan gösteri merkezinde bir süre incelemelerde bulundu. Erdoğan, Türkiye'nin en büyük gösteri merkezinin yandığına dikkati çekerek, "Bir tiyatronun yanmasından daha acı ne olabilir? Ben yaptığım her şeyi, buranın sahnesini hayal ederek yapardım. Birçok anımız var. Emeğimiz yandı. Buradaki kostümler bir daha üretilemez. Çok üzgünüm. İstanbul'da oynayacak başka bir yerimiz yok" diye konuştu. Erdoğan, bir gazetecinin, "Yangın, bundan sonraki gösterilerinizi etkiler mi?" sorusuna, "Tabii ki etkileyecek. Ciddi bir teknik donanım kaybettik. Zararın ne kadar olduğunu bilemiyoruz. Yanan kostümleri tekrar üretmek için yıllar gerekir" karşılığını verdi. Bu arada, "Troya"nın yanan merkezde, 3 Mayısta bir gösteri yapmasının planlandığı öğrenildi. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de olay yerine gelerek, incelemede bulundu. Yangın yerinde itfaiye ve polis ekiplerinin çalışmaları ise sürüyor.
290
254035
haber
Günay'dan Gül'e Twitter çıkışı: Yükümlülüklerini yerine getirmiyor
Ertuğrul Günay: Başbakan, İETT'de işçiyken ben milletvekiliydim. Bütün malvarlığımı, onun malvarlığının onda biriyle değiştirmeye hazırım
21 Mart 2014 21:46 Hülya Karabağlı / Ankara AKP’den istifa eden Bağımsız İzmir Milletvekili, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Twitter’in yasaklanmasını, ‘kapatılması tasvip edilemez’ sözleriyle değerlendiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yüklendi. Günay, Cumhurbaşkanı için, "Kendisinden beklediklerimize şu an yanıt vermiyor. Anayasa’nın kendisine verdiği yükümlülükleri yerine getirmiyor" dedi. Günay, Twitter yasağını, Ziya Paşa’nın, "Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın" sözüyle anlattı ve "Yasaklarla mücadele edeceğiz diye yola çıkan bir iktidarın yasaklardan medet umması çok hazin" dedi. TBMM'de bir basın toplantısı yapan Günay, bir gazetede çıkan Antalya Demre'deki evine ilişkin iddialara yanıt verdi. Twitter yasağı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tavrına ilişkin soruları yanıtladı. Nevrozun baharın ilk günü anlamına geldiğini anlatan Günay, devlet yönetimindeki bazı akılsızlıklar nedeniyle geçmiş yıllarda bu bayramın yasaklanmaya çalışıldığını, daha sonra yasakçıların, ateşin üstünde takla atmak için birbirleriyle yarışmaya başladığını söyledi. Twitter’in yasaklanması absürd Twitter’in yasaklanmasının, saçma, absürd bir şey diye nitelendiren Günay, "Ortada bir zırva var. Zırva tevil götürmüyor. Bu yasakçılık ne teknolojiyle mümkün ne de hukuken uluslararası kamuoyunun kabul edeceği bir şey değil. Yasaklamaya kalkanlar önümüzdeki birkaç gün içinde yaptığı ayıpla baş başa kalacak" dedi. 2014'ün başlarında Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi görünümüne itmenin talihsizlik olduğunu vurgulayan Günay, "Cumhurbaşkanı itiraz ettiğini duyuruyor. İtirazının gereğini yapmayı her zamanki gibi bize bırakıyor. Sayın Cumhurbaşkanı hem kendisinden beklediklerimize şu an cevap vermiyor hem de anayasanın kendisine verdiği yükümlülükleri yerine getirmiyor" dedi. Günay’ın değerlendirmeleri şöyle: "Hazin olan şu ki yola yolsuzlukla, yasaklarla ve yoksullukla mücadele iddiasıyla çıkan bir siyasi hareket, bir eşikten sonra, yorulma, kirlenme, tıkanma eşiğinden sonra, yukarıdan aşağı yolsuzluk söylentileriyle karşı karşıya kalınca yasakçılığa başvurdu. Özgürlüklere karşılık yasakçılık, dürüstlüğe karşı yolsuzluk, yoksulları kandırmak için yalanlara başvuranlar, tarihin çöplüğüne atılacak. Arkadaşlar kendileriyle ilgili iddiaları yanıtlamak yerine, bu iddiaların üzerine giden siyaset adamları, kanaat önderlerine haksız suçlamalar yapıyor". Bazı gazetelerde Antalya Demre’deki eviyle ilgili bazı iddiaların yer aldığını dikkat çeken Günay, eşiyle e 40 yıldır çalıştıklarını ve bu süreçte , Ankara ve Antalya'da evlerinin olduğunu söyledi. Siyasette edindiği en büyük zenginliğin, dünya malına fazla tamah etmemek olduğunu vurgulayan Günay, "Sayın Başbakan, İETT'de işçiyken ben milletvekiliydim. Bütün malvarlığımı, onun malvarlığının onda biriyle değiştirmeye hazırım. Herkese şunu tavsiye ederim, kendileriyle ilgili iddia olduğunda insanlar, bakanlar, başbakanlar, o iddialarla ilgili her türlü soruya cevap verecek rahatlığı yüreklerinde buldukları zaman siyaset yapsınlar. Karşılarına, kendilerine önceden verilen soruları soracak gazetecileri oturttuktan sonra siyaset yapma zorunda kalmışlarsa, onlara tavsiyem siyaseti bırakmalarıdır" dedi.
291
1163610
haber
Güncellenen Google reklam politikası, deepfake porno uygulamalarının tanıtımını yasaklıyor
Güncellenen Google reklam politikası, deepfake porno uygulamalarının tanıtımını yasaklıyor
Google, reklam verenlerin deepfake pornografi oluşturmak için kullanılabilecek hizmetleri tanıtmasını da yasaklayacak şekilde reklam içeriği politikasını güncellediğini duyurdu. Google, 30 Mayıs'tan itibaren "cinsel açıdan müstehcen olacak veya çıplaklık içerecek şekilde değiştirilmiş veya oluşturulmuş sentetik içeriğin tanıtımını" da yasaklayacağını açıkladı. Deepfake pornografi reklamlarıyla mücadele etmek için tasarlanan değişiklik hakkında Google Reklam Yöneticilerine e-posta gönderildi. Başlangıçta değişikliği bildiren 404 Media'ya yaptığı açıklamada Google şunları söyledi: "Reklam platformlarımızda hem müstehcen hem de rıza dışı cinsel içeriği uzun süredir yasaklıyoruz ve bu politikalar artık sahte pornografi hizmetlerinin tanıtımını da engelleyecek. Kapsamlı bir yaklaşımla, içeriğin müstehcen olup olmadığına bakılmaksızın bu hizmetlerin tanıtımına izin vermediğimizi açıkça belirtmek için reklam politikalarımızı güncelliyoruz." Politikayı ihlal edenlerin hesapları askıya alınacak. Yıllık Reklam Güvenliği raporuna göre Google'ın 2023 yılında cinsel içerikle ilgili politikalarını ihlal eden 1,8 milyardan fazla reklamı kaldırdığı bildirildi.
292
29726
haber
Günde 10 bin adım atarak obeziteden uzak kalın
Obezite, sadece fiziki görünümü bozmakla kalmayıp vücuttaki tüm organları olumsuz etkiliyor.
"Çağın hastalığı" olarak tanımlanan obezite sadece fiziki görünümü bozmakla kalmayıp vücuttaki tüm organları, yaşam kalitesini hatta aile huzurunu dahi olumsuz yönde etkiliyor. Kalp hastalıklarından, diyabete, kanser türlerinden ani ölümlere kadar pek çok sonuçla karşımıza çıkabilen obeziteden korunmak için yaşam tarzında yapılacak birtakım değişiklikler yeterli olabiliyor. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra uyulması gereken ilk kural, hareketsizlikten kurtulmak, sık sık spor ve yürüyüş yapmak. Uz. Dr. İsmail Yağız Habertürk’e yaptığı açıklamada, günde 10 bin adım atarak aktif bir yaşamın kapılarının aralanacağını belirterek obezite ile baş etmenin yolları hakkında bilgi verdi. Obezite riskinizi hesaplatın Vücut kitle indeksi(BMI) yani kilonuzun, boyunuza oranı oldukça pratik bir yöntemdir ve obezite tanısı için sıkça kullanılır. Bu hesaplama şu şekildedir: VKI (BMI) = kilo (kg) / boy (m²) VKI (BMI) 18-25 arası normal 25-30 arası kilolu 30-35 arası 1. derece obezite 35-40 arası II derece obezite 40 ve üzeri aşırı obez Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar VKI 27 kg/m ve üzerindeki insanlarda risklerin katlanarak arttığını göstermektedir. Obezite hesaplaması için kullanılan bir diğer bir yöntem ise bel çevresi ölçümüdür. Eğer VKI 25 -35 arasında ise daha anlamlı sonuçlara ulaşılıyor. Erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üzerindeki değerler artmış riskle orantılı bulunmuştur. Asya ırklarında ise bu değerler erkeklerde 90 cm, kadınlarda 80 cm civarındadır. Obezite ile beraber artan riskler Obezite ile beraber olan hastalıklara hemen her gün neredeyse yenisi ekleniyor. Yapılan çalışmalar, Amerika toplumunun yüzde 80’inin kilolu ve şişman olduğunu gösteriyor. Obezite ile beraber görülen hastalıkların bazıları: Mekanik strese bağlı kas ve kemik hastalıkları Uyku apnesi Kardiyak aritmi (Kalp atışlarında düzensizlik) Ani ölüm Nefes darlığı Hipertansiyon Kardiyovasküler Hastalıklar Kanser(kolon, rektum, agresif prostat, meme, karaciğer, rahim ve özefagus ) Tip 2 Diyabet Hiperlipidemi( Kan yağlarının yüksekliği) Reflü Safra kesesi taşı Obezite neden gün geçtikçe artış gösteriyor? Birçok nedene bağlı olarak şişmanlıyoruz. Özetleyecek olursak; 1.Hareketsizlik: Sosyo ekonomik düzey ile bağlantılı olarak aktif olmayan bir yaşam tarzımız olduğu için çoğunlukla obezite daha fazla görülüyor. Öncelikle ne kadar hareketli bir yaşamımız var onu bilmek gerekiyor. Amerika’da gerçekleştirilen bilimsel araştırmalarda hareketli bir yaşam için gerekli değerler adımölçer ile hesaplanmış ve bunun vücuda etkileri araştırıldı. Bulunan değerler ise ilginç. 5000 adım ve altı "sedanter" denilen hareketsiz yaşam, 5000-7500 arası değerler "düşük aktif yaşam", 7500-1000 "yarı hareketli", 10 000 bin adım ve üzeri ise "aktif bir yaşam"ı anlatıyor. 2.Alınan gıdaların miktarının ve kalorisinin fazlalığı, yağ içeriğinin yüksekliği 3.Yaşlanma ve metabolizma hızının yavaşlaması 4.Hormon bozuklukları (Diyabet, tiroid hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları vs ) 5.İlaç kullanımı (Hormon düzenleyici ilaçlar, kortizon turevleri, antidepresanlar, insulin kullanımı, kanser ilaçları vs.) 6.Genetik hastalıklar 7.Psikojen yeme bozuklukları 8.Düşük doğum ağırlığı ile doğum 9.Gebelik sırasında diyabet gelişmesi 10. Irksal farklılıklar Obeziteden korunmanın ilk şartı farkındalıktır Öncelikle yaşınıza göre doğru kiloda olup olmadığınızın farkına varmalısınız. Sizce bir şeyler yanlış gidiyorsa mutlaka sağlık kontrolleriniz yaptırmalısınız. Kilo vererek kanser riskinizi yarı yarıya azaltın Bilimsel araştırmalar sıkı kilo kontrolünün ve fiziksel egzersizin kanser önleyici etkisi olduğunu gösteriyor. Sadece kilo vererek kanser riskinizi yüzde 50’ ye kadar varan oranlarda azaltabilirsiniz. Diyabet gelişimini 11 kat azaltırsınız. Hipertansiyon hastalığına yakalanmanızı 4 kat düşürürsünüz. Hiperlipidemi riskinizi 4 kat azaltırsınız. Kemik erimesi ve yıpranmasını önlersiniz. Daha mutlu ve pozitif bakış açısı sağlarsınız. Enfeksiyonlara karşı bağışıklığınızı güçlendirirsiniz. Enerjik bir yapıya kavuşursunuz. Yani kısaca sağlıklı ve uzun bir yaşamı garanti altına alırsınız. Obezitenin tedavi prensibi, alınan kalorinin azaltılması ve harcanan kalorinin artırılmasıdır. Her bireyin minimum yetecek kalori ihtiyacı hesaplanır, buna göre besinlerle aldığı kalorinin cetveli yapılır ve harcanacak enerji planlanır. Tedavinin işe yarabilmesi için HAYAT TARZI DEĞİŞİKLİĞİ mutlaka yapılmalıdır. Asıl hedefin kilo vermek değil, planlanan kilo hedefinde yaşamı devam ettirmek olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. 1.Diyet ve egzersiz tedavileri Egzersiz obezitenin en önemli ve sonuç veren uygulamasıdır. Egzersiz olmadan yapılan bütün tedaviler başarısız kalabilir. Egzersiz programları öncelikle aktivite düzeniniz bilinerek yapılmalıdır.American College of Sports Medicine birliği bu konuda bilimsel algoritmalar düzenlemiştir.Hareketli bir yaşam için günlük atılan adım sayısının 10000 den az olmaması gerekliliği belirtilmiştir. Yapılan diyet programları ile başlangıç kilosunun yüzde 5-10 kadarı özellikle ilk 6 ay içinde verilebilir. Mutlaka doktor ve diyetisyen kontrolünde yapılmalıdır. Her bireyin farklılığı kilo kontrolünde ön plana çıktığından fotokopi diyetler yerine mutlaka profesyonel yardım alınmalıdır. Kilo vermenin başarısı ancak verilen kilolar geri alınmadığında ortaya çıkar. 2.İlaç tedavileri Diyet ve egzersiz tedavilerinden başarılı sonuçlar alınamadığında düşünülmelidir. Unutulmaması gereken en önemli nokta diyet, egzersiz ve hayat tarzı değişikliği yapılmadan ilaç tedavisinin mucizeler yaratamayacağıdır. Piyasada bulunan onaylı antiobezite ilaçlarının bir takım yan etkileri olduğundan mutlaka ama mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gerekir. 3.Cerrahi tedaviler Önceki cerrahi dışı tedavilerle kilo verememiş, operasyonlar için riskli olmayan, VKI 40 ve üzerinde olan veya VKI 35 ve eşlik eden önemli bir hastalığı (diyabet, uyku apnesi, kalp hastalığı, ciddi eklem rahatsızlıkları) bulunan kişilere cerrahi tedaviler düşünülebilir. Cerrahi tedaviler arasında mideye balon yerleştirilmesi, mide bandı, by pass yapılması gibi bir takım teknikler bulunmaktadır.
293
1161430
haber
Günde 855 kişiye uyuşturucudan gözaltı
"Ülkemizi uyuşturucu cehennemine çeviren iktidar neyi amaçlamaktadır?"
CHP'li İlgezdi değerlendirdi Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 2023 yılı faaliyet raporlarını değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, "2023 yılında 251 bin 103 uyuşturucu olayı meydana geldi. Bir başka ifade ile 2023 yılında günde 688, saatte 28,5 uyuşturucu olayı yaşandı. Olaylarda 312 bin 148 kişi ise gözaltına alındı. Bu da günde 855 kişi, saate 35,5 kişinin uyuşturucu olayından gözaltına alındığını ifade ediyor. Son dört yılda 1 milyon 77 bin 148 kişi hakkında uyuşturucu ile ilgili suçlardan işlem yapıldı. İktidarın uyuşturucu ile mücadele için hiçbir şey yapmadığı bu rakamlarla kanıtlanıyor. Vatandaşlarımız uyuşturucu batağına sürükleniyor" dedi. "Türkiye, uyuşturucu cehennemine dönüştü" "2023 yılında ele geçirilen uyuşturucu madde verileri dehşet verici boyutta" diyen İlgezdi, şu ifadeleri kullandı: "2023 yılında 73 bin 507 kilo esrar, 142 milyon 708 bin 414 kök kenevir bitkisi, 16 milyon 964 bin 403 kök haşhaş bitkisi, 3 bin 73 kilo 317 gram eroin, bin 637 kilo 22 gram kokain ele geçirilmiş. Bitti mi, bitmedi. Ülkemize adeta zehir saçılmış durumda… 14 milyon 102 bin 448 adet sentetik ecza yakalanmış, günde 38 bin 637 sentetik ecza demek bu. Çocuk yaşa düşen uyuşturucu kullanımı geleceğimizi açık açık tehdit ederken, ülkemizi uyuşturucu cehennemine çeviren iktidar neyi amaçlamaktadır?" 2023 yılında ele geçirilen uyuşturucu miktarları 73 bin 507 kilo esrar 142 milyon 708 bin 414 kök kenevir bitkisi 16 milyon 964 bin 403 kök haşhaş bitkisi 3 bin 73 kilo 317 gram eroin 1637 kilo 22 gram kokain 4 milyon 23 bin 212 tane ecstasy 4 milyon 351 bin 262 adet captagon 1781 kilo 869 gram bonzai 19 bin 386 kilo 561 gram metamfetamin 14 milyon 102 bin 448 adet sentetik ecza 2020 - 2023 arasında ele geçirilenler 32 bin 286 kilo Metamfetamin 44 milyon 962 bin 118 captagon 52 bin 208 kilo eroin 8 bin 738 kilo kokain 27 milyon 787 bin 794 adet ecstasy, 116 milyon 669 bin 771 kök haşhaş bitkisi 442 milyon 948 bin 829 kök kenevir bitkisi 6 bin 825 kilo bonzai
294
947256
haber
Şenol Güneş: Sergen Yalçın, Beşiktaş'ta benden daha başarılı olacaktır
"Milli takımdan kim prim aldı diyorsa primi o almıştır, ya da eksik almış ki konuşuyor''
Türkiye A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü **Şenol Güneş**, Dünya Kupası hedefi, Avrupa Şampiyonası, yeni sezon planlaması, prim konusu ve milli takım kadrosu gibi konular hakkında açıklamalarda bulundu. Güneş, "Sergen Yalçın Beşiktaş'ta benden daha başarılı olacaktır" ifadelerini kullandı. Türkiye A Milli Futbol Takımı'nın Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu'nda oynadığı 3 maç sonunda 7 puan toplamasını değerlendiren **Güneş**, *"Başlangıç olarak iyi. Dünya Kupası elemelerinde oynayacağımız 10 maçın 3'ünü yaptık. İki güçlü rakibimizle de oynadık. 7 puan olarak lider olmamız başlangıç için iyi. Hem moral, hem de güven açısından mesafe aldık. İki güçlü takıma karşı kazanıp daha zayıf görünen bir rakibe karşı puan kaybetmek bizi de, Türk futbolseverleri de üzdü. Futbolun içinde var. Paket olarak bakıyoruz. Mart ayı bizim için iyi geçti. Lider başladık ve inşallah maçlar bitiğinde de lider oluruz. Eylül ayındaki performansımız, 3 maçta alacağımız puanlar bize yeni bir avantaj sağlayabilir. Karadağ ve Cebelitarık ile sahamızda, Hollanda ile deplasmanda karşılaşacağız. Eylül ayında alacağımız 7 ya da 9 puan avantajımızı devam ettirir"* diye konuştu. Gelecek yıl Süper Lig sezonunun Ağustos ayında başlatılacak olması hakkında konuşan **Güneş**, *"Alınan her kararda herkesin fikrinin alınmasından yanayım. Geçen sezon olağanüstü bir durum vardı. Liglerde ara verme şansı kalmadı. Daha önce 2-3 aylık bir ara verme durumu olmuştu. Sonrasında ligler başladı. Aradaki boşluğu kulüp yöneticileri transfer için ligin başlama tarihinin geç yapılmasını istediler. Ligin geç başlaması için Kulüpler Birliği'nden bir baskı geldi. Beni de birçok antrenörün de görüşü Ağustos ayının ortaları ya da sonlarına doğru başlamasıydı. Öyle olsaydı milli maçlara kadar 2-3 maç daha yapılabilirdi. Bu sıkışma olmayacaktı. Bunun etkilerini sadece milli takım değil; kulüpler de yaşadı. Takımlar Avrupa kupalarına kaldıktan sonra patır patır döküldü. Bir sebebin de bu olduğunu düşünüyorum. Bu sezon daha erken başlayacak ve iki tarih var. Ağustos'un başı ya da ortası. En geç Ağustos ortasında başlamasını istiyorum. Kendi adıma fikrim bu. Kulüpler Birliği'nin görüşleri alınacak, hatta antrenörler ve futbolcuların da görüşleri alınmalı. Bu istişarelerden sonra son kararı da Türkiye Futbol Federasyonu vermeli. Geçen sezon alınan karar çok sağlıklı bir karar değildi"* dedi. EURO 2021'in 1 yıl ertelenmesini değerlendiren teknik direktör, *"Her şeyin zamanında olmasında yarar var. Geçen sene kasım ayında Andorra maçını oynadık. Kasım ve Aralık ayında organizasyon için hazırlık yaptık. Analizlerimi yapmıştık ve Şubat ayında tüm işlerimiz bitmişti. Mart ayında pandemi başlayınca bütün hazırlıkları çöpe atmış olduk. Kamp yerlerimiz Almanya, İtalya ve Azerbaycan'da belliydi, onu gözden geçirdik. Hazırlıklarımız bitti. Oyuncular bir başarı yakalamıştı ve sıcağı sıcağına neler yapabileceğimizi görecektik. Avrupa Şampiyonası'nı pas geçtik, Uluslar Ligi önümüze çıktı. Avrupa Şampiyonası'nın yerini alamaz ama; biz daha iyi netice almalıydık. Kötü bir oyun ve kötü bir sonuç elde ettik. Dersler çıkardık. 2021 sezonuna Mart ayı ile birlikte başladık ve oyuncuların şu an hazır olduğunu düşünüyorum. Etkililer ve başarılı oldular. Liglerin sonu geliyor ama; sakatlıklar ve performans düşüklükleri olabiliyor. İdeal kadromuz belli ama; eksik mevkilere ve performansı düşük oyuncular yerine isimler düşünüyoruz. Sonrasında 11 Haziran'daki şampiyonaya katılacağız. Liglerin bitimiyle Antalya'da bir kamp geçireceğiz. Almanya'da bir kamp dönemi olacak. 10 Haziran'da Roma'ya gideceğiz, 11 Haziran'da İtalya ile oynayarak Azerbaycan'a geçeceğiz. Şampiyonaya 2 ay var ama; şu an performanslarına bakıldığında oyuncuların iyi olduğunu düşünüyorum. Lig bittiğinde onun zihinsel ve fiziksel yorgunluğu olacak ve bunu gidermeye çalışacağız"* açıklamasında bulundu. 2022'de Katar'da düzenlenecek olan Dünya Kupası'nda yer almayı çok önemsediklerini söyleyen **Güneş**, *"Benim için Dünya Kupası 2'nci olacak ama; oyuncular için ilk olacak. Gelecekte en büyük miras olacağını düşünüyorum. Sonrasında yaparlarsa ilki gibi olmaz ve ilkinin değerini bilmek lazım. Katar öncesi gruptan çıkmalarını bekliyorum. Çok aralıklı olan işleri sevmiyorum. Başarısız sonuçlar alsak bile; sürekli orada olarak adımızı duyursak, ülkemizi tanıtabilsek bizim için de gurur verici olacak. Dünya Kupası'nı çok önemsiyorum. Avrupa Şampiyonası da 2'nci büyük bir turnuva olacak. İki büyük turnuvaya katılmış olacağız. Oyuncu grubunun yaşı genç. 2026 kadrosunda da bu oyuncular olacaktır ve belki de 2030'da da olacaklar''* diye konuştu. Her Türk futbolcunun milli takımda yer alabileceğini dile getiren Güneş, *"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her futbolcu yetenekliyse ve ihtiyacımız varsa kadroya alabiliriz. Almanya'da Darmstadt'ta oynayan Serdar Dursun takip ettiğimiz bir oyuncu. Ali Akman'daki sorun da takımda oynaması gerekiyordu. Yetenekli oyuncu ama; oynamıyor, nasıl yola çıkacağım? Oynayan hazır bir oyuncu olsa düşünülebilirdi ama; şu an soru işareti. İleride inşallah milli takımda başarılı olur. Ercan Kara'da sıkıntımız vardı. Avusturya Milli Takımı bir hazırlık maçında onu kullandı. Belki düşünecektik ama; pandemide izleme şansımız olmadı ve ilişki kurma bakımından sıkıntı yaşattı. Yurt dışında da yurt içinde de bu tarz oyuncular var. Cenk bizim için büyük kayıp. Cenk oynasa da oynamasa da varlığıyla takıma büyük katkı yapan bir arkadaşımız. İnşallah en kısa sürede iyileşir. Son iki maçta Cenk yoktu, Burak oynadı ve çok da iyi oynadı. Kenan ve Enes de diğer oyuncular. Ümit Milli Takım'da Halil Dervişoğlu var, Güven Yalçın var. Ligde de gol sıralamasına bakarsak Adem Büyük var" *dedi. Milli takıma seçilen isimlere dışarıdan kulüpçülük yapılarak eleştiri yapılmasının doğru olmadığını söyleyen Güneş, *"Bizde kulüp diye bir şey yok. Oyuncular milli takıma geldiğinde kulüp diye bir şey olmuyor ama; dışarıda kulüpçülük yapılıyor. Milli takımda oyuncusunu görmek, istemek güzel. Kendi oyuncusu olduğu için oynamasını istemesi kötü. Birisi bir şey dediği için değil; oyuncular hak ettiği için burada. Burada önemli olan oyuncuların etkilenmemesi. 3 kaleci alıyoruz, alınmayan kaleci kötü kaleci mi? O da iyi kaleci. Alınmadığı zaman oynayanı kötülemek bize saygısızlık. Milli takımı temsil ediyor. Uğurcan da, Altay da iyi kaleci ama; Mert de iyi kaleci. Daha yeni başladılar. Elimizdeki kaleciler iyi kaleciler. Uğurcan, Mert, Altay ve Gökhan var. Berke, Utku, Ersin, Doğan ve İrfan Can var. Çok kaleci var. Sinan hala Belçika'da oynuyor. Bu isimlerden bazıları gelecek"* dedi. Eksik olan mevkileri tamamlamak istediklerini dile getiren **Güneş**, *''Sırbistan ile oynadığımız maçta, stoperde Mahmut ve Okay'ı oynatmak durumunda kaldık. Takımda 4 stoper varken; 1 stoperimiz kalmadı. Sol bekte Hasan Ali var, Umut ve Caner var. Rıdvan gelebilir, Uğur Çiftçi gelebilir. Sakıb'ı çok beğeniyordum ama; bir sakatlık geçirdi ve dönemedi. Başka bir oyuncu çıkabilir. Ravil Tagir sol bek düşünülebilir, sol stoper oynuyor, Ümit Milli Takım'da iyi, yaşı küçük ama; oynamıyor. Beklentimiz büyük, Altınordu'dan geldi ama; oynamıyor 1 yılını kaybetti"* dedi. Fransa Ligi'nde **Yusuf Yazıcı**, **Burak Yılmaz**, **Mehmet Zeki Çelik** ve **Mustafa Kapı** 'nın forma giydiği Lille'i milli oyuncular oynadığı için takip ettiğini söyleyen Güneş,* "Lille de diğer takımlarda olduğu gibi lig yarışını sürdürüyor ama; bizim çocuklarımız orada olduğu için benim gibi Türk futbolseverler maçları takip ediyor. Heyecanla gururlanarak izliyoruz. Kim şampiyon olsun derseniz, Lille derim ama; bizim çocuklar olmasa Lille'den banane. İyi de oynuyorlar, inşallah devam ederler"* ifadelerini kullandı. Şenol Güneş, Milli Takım Kaptanı **Burak Yılmaz** için şunları söyledi: *"Burak'ı konuşmadan önce nereden geldiğini bilirsen nereye gideceğini bilirsin. Burak bunu öğrendi. Bir Burak, bir Arda, bir Caner, bir Gökhan Gönül, bir Mehmet Topal kolay gelmedi. Nuri Şahin çok yetenekli bir oyuncu ama; neden erken bıraktı? Burak bazı dalgalanmalar ve sıkıntılar yaşadı. Burak'ın her gün öğrendiğini düşünüyorum. Bütün oyunculara ders olarak gösterilmeli. Burak geçmişinde çok dönemde bırakabilirdi, hatalar yapmadı mı? Tabii ki yaptı. Tabii ki hatalar yapacağız ama; bunları ikinci kez yapmayacağız. Her şeyi bir kenara koyun, futbolu, ülkenin tanıtımını, kazandığı dövizi Türkiye'ye getiriyor. Yusuf'un gidişi, Cenk'in gidişi. Rakamlara bak. Cenk, 23 milyon Euro kazandı. Beşiktaş'a gitti ama; dönüyor yine Beşiktaş'ı seviyor."* Beşiktaş Teknik Direktörü **Sergen Yalçın** 'ın çok başarılı olduğunu vurgulayan **Güneş**, *"Beşiktaş'ta çalışmış olmam, Sergen'in Şenol Güneş ya da Milne gibi olmasını gerektirmez; daha da başarılı olacağını düşünüyorum. Çünkü önü açık. Bu sezon da başarılı olacak gibi görünüyor ve inşallah da olur. Tüm Türk teknik adamlar başarılı olsun. Sergen 'in oyun zekası, kariyeri ve şimdi de antrenörlük durumu iyi gidiyor. Değişiyor ve gelişiyor, o da onu büyütüyor. Başarılar elde ettikçe geleceği göreceğiz. Fatih Terim, Mustafa Denizli kaç yıldır bu işin içinde. Fatih Terim, 50 yıldır bu işin içinde. Sergen 2-3 sene, Okan hoca 4-5 senedir bu işin içinde. Buradan bakarak genelleme yapmak mümkün değil. Metin Türe, Özkan Sümer, Gündüz Tekin Onay benim hocamdı. Benim uluslararası başarım onlardan iyi olduğumu göstermez, onlar benden çok daha büyük işler yaptı"* dedi. Güneş, *"Türkiye'de birçok kulüple ismim geçiyordu, bunun önünü kesmek ve tartışmaya alet olmamak için o terimi kullandım. Milli takımdan sonra bir daha kulüp takımına dönmek istemiyorum. Yaşım itibariyle bırakabilirim, devam edebilirim. Benim ismimi bir kulüp için kullanmasınlar, doğru değil. Beklentim de yok. Milli takım antrenörünün böyle konuşmalar içinde olması doğru değil. Hedefim Avrupa Şampiyonası'nı iyi geçirmek, Dünya Kupası'na katılmak ve iyi geçirmek. 2022'yi oynadıktan sonra mukavelem bitiyor, tabii ki kalmak isterim ve milli takım en iyi yerdir. Yarışmacı bir takımın yanında ekipler de kurarak, daha da üst seviyede bir Türk futbolu görmek istiyorum"* dedi. Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu'nda oynanan 3 maçın ardından milli takımın prim aldığı haberleri için Güneş, *"Son milli maçtan sonra prim aldığımızı söylediler, almadığımı söyledim. Dışarıdan ligimize gelen oyuncuların, ülke ekonomisine ne kadar zarar verdiğini konuşsunlar. Futbol konuşmayan adamlar bunları konuşur. Futbol izliyorsun, keyfine bak. Futbol değil de para konuşuyorsan, bir şey bekliyorsun demektir. Belki de alıyordur. Bizim bildiğimiz bir şey yok. Ben almadığıma göre prim konusunu konuşan aldı herhalde, ya da eksik prim almışlar. Bu yaşta bu fuzuli konuları konuşmamak için futbolu bırakacağım"* diye konuştu. Avrupa Şampiyonası'nda ilk maç olan İtalya karşılaşması ile güçlerini göstermek istediklerini söyleyen **Güneş**, *"İtalya maçını ayrı bir yere koyuyorum. Diğer iki maç farklı. Kazansak da, kaybetsek de ilk maçta gücümüzü görmek istiyorum. İtalya'ya kaybedebilirsin ama; dünyanın sonu değil, diğer iki maçı ise kazanmalıyız. İtalya'ya kaybedersek bile, iyi oynamak önemli. Genç oyunculara sahibiz ve bu tarz oyunlarla güvenimiz artacak. Hollanda ve Norveç maçları o nedenle önemliydi. İtalya da genç ve başarılı bir takım. İyi bir oyunları var"* dedi. (DHA)
295
1164899
haber
Güneş'te 7 yılın en büyük patlaması gerçekleşti, NASA uyardı: Bazı cihazlar çalışmayabilir
Güneş'te 7 yılın en büyük patlaması gerçekleşti, NASA uyardı: Bazı cihazlar çalışmayabilir
Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'ne (NOAA) bağlı Uzay Hava Tahmin Merkezi, son 7 yılın en büyük Güneş patlamasının dün meydana geldiğini bildirdi. Söz konusu patlamanın tüm zamanlarda kaydedilen en büyük 17. Güneş patlaması olduğu bilgisine yer verilen açıklamada, X sınıfı olarak nitelendirilen güçlü patlama dolayısıyla bazı radyo vericilerinin ve benzeri teknik ekipmanların etkilenebileceği ifade edildi. Güneş patlamaları A sınıfından X sınıfına kadar sınıflandırılıyor ve her bir sınıf kendi içinde 1'den 9'a kadar ölçeklendiriliyor. ABD'deki Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) da Güneş yüzeyindeki şiddetli bir jeomanyetik fırtınayı tespit etti. Güneş'teki patlamalar sonucu oluşan jeomanyetik fırtınanın kaynağının "Bölge 3664" olarak adlandırılan "büyük, karmaşık bir güneş lekesi kümesi" olduğu belirlendi. Patlamanın fotoğrafı ise NASA tarafından paylaşıldı. Uydu navigasyon sistemlerinde ve radyo alıcılarının frekanslarında aksamalar oluşabileceği, saatler sürecek kesintiler yaşanabileceği konusunda NASA'dan uyarı geldi. Söz konusu fırtınadan kaynaklı uydu navigasyon sistemlerinde ve radyo alıcılarının frekanslarında aksamalar oluşabileceği, saatler sürecek kesintiler yaşanabileceği veya benzer bazı aletlerin hiç çalışmayabileceği kaydedildi. NASA, Güneş'teki büyük patlamanın fotoğrafını yayınladı.
296
38756
haber
'Güneşi Gördüm' için Çiçek'in fikrini almış
Mahsun Kırmızıgül 'Güneşi Gördüm' filmini çekmeden önce, Devlet Bakanı Cemil Çiçek'le bile görüştüğünü söyledi
Kırmızıgül, 3 haftada 2 milyon 5 bin 316 kişiye ulaşan "Güneşi Gördüm" filminde, Güneydoğu’da yaşanan terör konusunu ele aldı. Film beğenildiği kadar eleştirildi de... Kırmızıgül, Kanal D’nin "Cinemania" programında terörün çok hassas bir konu olduğunu belirterek, filmi çekmeden önce Devlet Bakanı Cemil Çiçek başta olmak üzere çok sayıda isimle görüştüğünü söyledi. Kırmızıgül, "Cumhuriyet gazetesinden Mehmet Faraç’la görüştüm. Cemil Çiçek’le görüştüm, bakanımızla. Benim çekincem yoktu. Ama senaryoyu okuyan ekipten insanlar bazı konularda ‘Acaba biraz daha mı törpülesek?’ diye düşündüler" dedi. Çiçek’in sözleri tepki toplamıştı Kırmızıgül, Cemil Çiçek’in kendisine neler söylediğini, senaryoyu törpületip törpületmediğini anlatmadı. Ancak Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, "DTP Güneydoğu’yu kazandı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırına dayandılar. Tamam, Ankara’yı aldık diye sevinebiliriz CHP de İzmir’i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye’nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz" sözleriyle büyük tepki toplamıştı. Başbakan Erdoğan, "Ne demek bu?" diye sorarken birçok siyasetçi de Çiçek’in sözlerine tepki göstermişti. ‘Cesaretli filmlere ihtiyacımız var’ Mahsun Kırmızıgül’ün senaryosunu yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı "Güneşi Gördüm", zorunlu göç uygulaması nedeniyle doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorunda kalan kalabalık bir ailenin göç öyküsünü anlatıyor. Mahsun Kırmızıgül, "Güneşi Gördüm, bir tarafın sözcülüğünü yapan bir film değil, film tamamen arada kalmış insanların hikâyesi... Bu ülkede artık gerçek anlamda cesaretli filmlere ihtiyacımız var diye düşünüyorum" diyor.
297
1027845
haber
Güney Afrika'da son 60 yılın en şiddetli sel felaketinde 300'den fazla kişi öldü
Güney Afrika'nın KwaZulu-Natal eyaletinde meydana gelen sel felaketinde ölü sayısı 300'ü geçti. Afet bölgesi ilan edilen eyaletin bazı bölgelerine birkaç ayda yağan yağmur sadece bir gün içinde yağdı.
Yetersiz kanalizasyon şebekesi ve alçak bölgelere evlerin özensiz yapılması Eyaletin en büyük şehri Durban'da yaşayan Jomba Phiri, evinin selle sürüklendiğini anlattı. Phiri, Reuters haber ajansına verdiği demeçte, "Artık nerede kalacağımı bilmiyorum" dedi. Durban'ı Güney Afrika ekonomisinin kalbinin attığı Gauteng bölgesine bağlayan N3 otobanının bazı bölümleri kapandı. Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa bölgeyi ziyaret etti ve yardım çağrısında bulundu. Reuters'a göre Ramaphosa bölge halkına, "Kalpleriniz acı içinde olsa da yanınızdayız" dedi. Felaketi "doğanın bir gücü" olarak tasvir etse de bazıları onunla aynı görüşte değil. İnsanlar, kayıpların yetersiz kanalizasyon şebekesi ve alçak bölgelere evlerin özensiz bir biçimde yapılmasından kaynaklandığını düşünüyor. Durban Valisi Mxolisi Kaunda, kanalizasyonun yetersiz olmadığını savundu ve bu ölçekte bir selin beklenmediğini belirtti. Felaketin yıkıcı etkisi bölge genelinde görülebiliyor. Durban limanına çıkan Afrika'nın en işlek caddelerinden biri, taşan nehrin getirdiği çamur ve moloz yığırınları nedeniyle kapanmış durumda. Limandaki operasyonlar geçici olarak durduruldu. İşlek bir otoyolun yakınındaki bir nakliye konteyner deposu, içindeki yüzlerce konteynerle birlikte sular altında kaldı. BBC, limanda yer alan Bluff adlı sanayi bölgesinde otomobillerin bazılarının takla attığına ya da enkaz altında ezildiğine tanık oldu. Bölgedeki şirketler, binalarına dolan suları boşaltmak için su pompaları kullanıyor. Durban'ın yaklaşık 40 km kuzeyindeki Tongaat kasabasındaki Crocodile Creek Çiftliği'nden sellerle sürüklenen 12 timsahtan çoğunun bulunduğu belirtiliyor. Çalışmalar sürüyor. Tongaat kasabasında papaz olan Ron Naidoo, BBC'ye yükselen sel suları nedeniyle geceyi uykusuz geçirdiğini ve polisin içinde bir ceset olan bir arabayı nehirden dışarı sürüklediğini gördüğünü anlattı. Naidoo durumun travmatik olduğunu "çünkü burada nehrin bu kadar yükseldiğini ilk kez" gördüğünü belirtti. The KwaZulu-Natal bölgesel yönetimi Facebook'ta yaptığı açıklamada, mülklere ve altyapıya verilen hasarın milyarlarca randı bulduğunu belirtti ve sağanakların "görülmemiş bir tahribata" neden olduğunu belirtti. Durban Valisi BBC'ye verdiği demeçte elektrik üretim ve su arıtma tesislerinin sular altında kaldığını belirtti. İki ana telekomünikasyon şebekesine ait 900'den fazla baz istasyonunun hasar aldığı bildirilen ülkede iletişim kesintiye uğradı. Yetkililer, selden etkilenen bölgeyi afet bölgesi ilan etmenin, Ulusal Hazine'den "acil durum fonu başvurusunda bulunulmasına" ve yeniden yapılanma çalışmalarına olanak sağlayacağını söylüyor. Bilim insanları yakın zamanda iklim değişikliğinin Afrika'nın güneyinde sağanak yağışları artırdığını açıklamıştı. Bu senenin başında, bölgede sadece altı hafta içinde üç siklon ve iki tropikal fırtına yaşandı. Bunlar öncelikle Madagaskar, Mozambik ve Malavi'yi etkiledi, 230 ölüme geniş çaplı hasara yol açtı.
298
485251
haber
GÜNEY AFRİKALI YOLCU ATATÜRK HAVALİMANI'NDA TUVALETTE BAYGIN BULUNDU
Haber-Kamera: Murat ÇAKIR - İbrahim YILDIZ / İstanbul DHA Türkiye'ye 'kabul edilemez yolcu' statüsünde olduğu için girişine izin verilmeyen Güney Afrika uyruklu Andre S
Türkiye'ye 'kabul edilemez yolcu' statüsünde olduğu için girişine izin verilmeyen Güney Afrika uyruklu Andre S 08 Kasım 2017 16:13 . Atatürk Havalimanı'nda tuvalette baygın halde bulundu. Yolcunun yanında kendi el yazısıyla yazılmış bir intihar mektubu bulunduğu öğrenildi. Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Geliş Arındırılmış Salon'da meydana gelen olay, edinilen bilgilere göre şu şekilde gelişti: 'Kabul edilemez yolcu' statüsünde bulunan Güney Afrika uyruklu Andre S., Türkiye'ye giriş yapamadı. Yolcu daha sonra arındırılmış salonda bulunan bir tuvalete girdi. O sırada tuvaletler bölgesinde bulunan bir personel yerde baygın bir şekilde Andre S.'yi gördü. Personel durumu polis ekiplerine bildirirken, olay yerine gelen sağlık ekipleri yolcuya ilk müdahaleyi burada yaptı. Daha sonra kendine gelen yolcu polis ekipleri eşliğinde Yabancılar Şube Müdürlüğüne götürüldü. Yolcunun ilk ifadesinde birkaç günden beri Atatürk Havalimanı'da olduğu ve Türkiye'ye giriş yapamadığı öğrenildi. Bu arada polis ekipleri olay yerinde bir Andre S.'nin kendi eliyle yazdığı intihar mektup buldu. Ekipler olayla ilgili soruşturma başlattı." Görüntü Dökümü: ------------------------ -Güney Afrikalı yolcu Andre S.
299
1095266
haber
Güney Amerika Süper Kupası'nın sahibi: Independiente del Valle
Güney Amerika Süper Kupası'nın sahibi: Independiente del Valle
Güney Amerika Futbol Konfederasyonu (CONMEBOL) tarafından bu yıl 31. kez düzenlenen organizasyonda, geçen sezon Libertadores Kupası'nı kazanan Brezilya ekibi Flamengo ile Sudamericana Kupası'nın sahibi Ekvador temsilcisi Independiente del Valle, rövanş mücadelesinde karşı karşıya geldi. İlk maçta 1-0 mağlup olan Flamengo, 90+6. dakikada Giargian de Arrascaeta'nın golüyle Maracana Stadı'nda oynanan maçı uzatmalara götürdü. Bu bölümde de skor değişmeyince şampiyonu penaltı atışları belirledi. Seri atışlarda rakibine 5-4 üstünlük sağlayan Independiente del Valle, tarihinde ilk kez kupayı müzesine götürdü. (AA)
300
39520
haber
Güney ifadesini kabul etmiyor
Ergenekon’un kara kutusu Tuncay Güney, 32. Gün programında “Emniyet ifadelerini kabul etmediğini söyledi.
Ergenekon’un kara kutusu Tuncay Güney, 32. Gün programında "Emniyet ifadelerini kabul etmediğini söyledi. 11 Nisan 2009 03:00 Ergenekon Soruşturması'yla adı gündeme gelen ve elindeki belgelerle operasyonların yapılmasında önemli rolü olduğu iddia edilen Tuncay Güney, "32 Gün"e Kanada'dan yine canlı yayında katıldı. 32. Gün’de Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar’ın sorularını cevaplayan Güney, "Hem manevi hem fiziki işkence gördüm. Emniyette verdiğim ifademi hiçbir şekilde kabul etmiyorum" dedi. Güney'e işkence yapılırken çekilen ses kaydı Tuncay Güney 2001 yılında polise verdiği ifadelerin işkence altında alındığını iddia etmiş, ancak ifadelerin yer aldığı video kaydını izleyen hiç kimse Güney'e inanmamıştı. Çünkü Güney, o görüntülerde oldukça rahat görünüyordu. Güney'in işkence altında alındığını iddia ettiği o ifadeler Ergenekon'un birinci iddianamesinin en önemli dayanağı olmuş hatta Milli İstihbarat Teşkilatı o ifadelerden bir Ergenekon şeması bile çıkarmıştı. Ancak geçtiğimiz günlerde sürpriz bir gelişme yaşandı. MİT Ergenekon Davası'na bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir kaset gönderdi. O kasette Tuncay Güney'in Emniyet'teki sorgusunda işkence gördüğünü ispatlayan ses kayıtları vardı. MİT daha önce 32. Gün'de defalarca işkence gördüğünü iddia eden Tuncay Güney'i doğrulamış oldu. Gördüğü işkencenin kimsenin umurunda olmadığını söyleyen Güney, "Bugün herkes çıkarının peşinde. Davanın düşmesini bekliyorlar. Dün söylediklerimi duymak istemeyenler, bugün benim sesimi duyurmaya çalışıyor" ifadesini kullandı. Tuncay Güney yaşadığı işkencenin ayrıntılarını anlattı: "Copla taciz edildim" Güney, programda, kendisine işkence edenler arasında dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ın da bulunduğunu söyledi. 2 gün boyunca kaba dayak yediğini söyleyen Güney, dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu ve Kemal Karademir’in de işkencecileri arasında bulunduklarını, İhtiyaroğlu’nun kendisini copla taciz edip, işkence yaptığını ve küfür ederek, 'biraz sonra zevk almaya başlarsın' dediğini açıkladı. İfade vermeden önce cinsel organından elektrik verilmek istendiğini, bunun üzerine ağlayarak, "Tamam ne söylerseniz o ifadeyi imzalayacağım. Romayı da ben yaktım" diyerek, işkenceden kurtulduğunu iddia etti. Video kasedinde işkence sonrası görünümünün düzeltildiğini söyleyen Güney, "Dikkat edin benim gömleğim kirli değildir video kasette, pantolonumun ütüsü gayet güzel duruyor, o kadar işkenceden sonra..." dedi. "Yazıcıoğlu’ndan hakkını helal etmesini istedim" Rıdvan Akar’ın sizin üzerinizden Ergenekon şeması oluşturuldu, Emniyetteki ifadelerinizi kabul ediyormusunuz sorusu üzerine Güney, "O ifadelerin hiçbirini kabul etmiyorum. Bana ne dikta edildiyse onları söyledim. Daha 29 yaşındaydım. Ama Maraş Katliamına karışanları anlattım. Gülay Kömürcü’yü tanımam. Enis Berberoğlu’nu tanımam. 7 TİP’li gencin öldürülmesi olayı hakkında hiçbir bilgim yoktur. Ama bu gençlerin katledilmesine Muhsin Yazıcıoğlu’nun da karıştığını söyledim. Oysa böyle bir şey yok. Ve birkaç hafta önce Yazıcıoğlu beni aradı. Ne yaptın kardeşim. Bu ifadeler nereden çıktı, dedi. Ona bu ifadeyi işkence altında verdiğimi, bana zorla söylettiklerini, anlattım. Hakkını helal etmesini istedim. " dedi. "Saçan’ı Allah’ın mahkemesine sevk ettim" İşkenceler sonrası anüsünden ameliyat olduğunu iddia eden Tuncay Güney, "Ben Adil Serdar Saçan’dan hukuk mahkemesinde şikayetçi değilim. Onu Allahın mahkemesine sevk ettim. Ben Saçan Ergenekon’a aittir, bu yapının içindedir demedim. Çünkü bu konuda da hiçbir bilgim yok" Kendisine işkence yapanlarla birgün yüzyüze gelip sohbet etmek istediğini söyleyen Güney, bu insanlar yaptıkları işkencelerin ardından evlerine gidip çocuklarını ailelerini nasıl seviyorlar merak ediyorum. Birgün onların kapılarını elimde bir gül ile çalacağım" "Sistematik işkence gördüm" Sistematik olarak işkence gördüğünü sürekli vurgulayan Güney, "Bizi Haseki Hastanesi'ne getirdiler. Her gün hastaneye getiriyorlar. Erkek doktorlar vardı. Doktorlara bir şey diyemedim. Bir gün bir bayan doktor çıktı. Baktım bu bayan Anadolulu, makyajı olmayan Haseki Hastanesi'nde doktor, ben dedim ki "doktor hanım bize işkence yapıyorlar, zorla konuşturmaya çalışıyorlar. Bana tacizde bulundular". Onun evrakları da vardır. Doktor Hatice hanımdı. Bu hanımefendi kalktı polisin birini çağırdı. Polis beni tekrar minibüse getirdi yeniden işkence yaptılar, sen doktora bunu nasıl söylersin diyerek." Bu devletin sistematik o dönemki işkencesidir. Ben bugün o günkü koalisyon hükümetini, dönemin İçişleri Bakanı mı suçlayayım, Emniyet Genel Müdürü'nü mü suçlayayım, doktorunu mu suçlayayım? Doktor, polis, siyasal, bürokrat işkenceye göz yummuştur. Tuncay Güney işkence görmüş, cinsel tacize uğramış, hiç kimsenin umrunda değil. Siyasiler de sadece bu dosya nasıl düşer diye bakıyorlar. " Kendisinin MİT mensubu olup olmadığının sorulmasının üzerine Güney, MİT mensubu değilim. Bunu kurumda açıkladı. Ancak, daha önceden de söylediğim gibi MİT’te çalışmaktan gurur duyardım. Devletimin bütün kurumları için geçerli. Vergi Dairesinde de çalışsam gurur duyardım. ‘Anadoluluyum bugün dünyada oynuyorum, elitler çekemiyor" Türk basının bu işi çok büyüttüğünü söyleyen Tuncay Güney, "Ben sade bir insanım. Ama benim şifremi kimse çözemez. Anadoluluyum. Bugün dünyada oynuyorum. Bunu elitler kaldıramıyor" "Kanadoğlu’na benim işkence kasetlerimi verin" Zaman zaman iddia ve ifadelerini sertleştiren Güney, "Sözde Onursal Yargıtay Başkanı Kanadoğlu, benim için yalancı ‘deli’ diyordu. Bana hakaret ediyordu. Ben bu kadar işkence gören biri olarak ülkemi AB’ye şikayet etmedim. Ona benim işkence kasetlerimi verin" açıklamasında bulundu. Programcı Akar, Güney’in’Sözde Onursal Yargıtay Başkanı’ sözünü ısrarla düzeltti. "Türkiye benimle gurur duymalı" Program sonunda "Olağanüstü Şüpheliler" filmini izlediniz mi sorusunu yönelten Rıdvan Akar’a Güney, "İki kez." Cevabını verdi. Başrol oyuncusuna kendinizi benzetiyormusunuz sorusunu ise "Hayır. Öyle olsa Türkiye benimle gurur duymalı" diye cevapladı. ‘Çalmanın kılıfını öğreteceğim" Programın sonuna doğru Türkiye’ye bankacı olarak döneceğini açıklayan Tuncay Güney, "Türkiye’ye çalmanın kılıfını öğreteceğim" dedi.
301
995274
haber
Güney Kıbrıs Akdeniz'de NAVTEX ilan etti
Sondaj yapılacak parselde Türkiye ve KKTC'nin kıta sahanlığıyla çakışma bulunmuyor
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Arama ve Kurtarma Koordinasyon Merkezi'nin, Exxon Mobil-Qatar Petroleum konsorsiyumu tarafından "Rum münhasır ekonomik bölgesi" (MEB) içerisinde bulunan 10’uncu parseldeki "Glafkos" yatağında bir teyit sondajı yapılması amacıyla NAVTEX (Denizcilere Duyuru) yayımladığı bildirildi. Rum basınında yer alan habere göre, ilan edilen NAVTEX ile birlikte, 19 Kasım 2021 -22 Ocak 2022 tarihleri arasında ön hazırlık çalışmaları ve sondaj faaliyetlerinin yapılacağı duyuruldu. GKRY Enerji Bakanı **Nataşa Pilidu**, geçen hafta yaptığı açıklamada, tüm sürecin 2-3 ay süreceğini, araştırma sondajının sonuçlarının da 2022 yılının şubat ile mart ayında çıkmasının beklendiğini belirtmişti. Exxon Mobil-Qatar Petroleum konsorsiyumu tarafından 2019 yılında "Glafkos" yatağında yapılan araştırma sondajının, 5-8 trilyon ayak küp doğal gaz içerdiği tahmin edilen bir doğal gaz yatağı bulunmasına yol açtığı anımsatıldı. ### "Doğu Akdeniz'de macera arayan cevabını alır" GKRY'nin, Koronavirüs salgını nedeniyle Nisan 2020'de ertelenen Doğu Akdeniz'de ilan ettiği MEB sondaj programlarının yeniden başlayacağını duyurması ve ilan ettiği NAVTEX'ler bölgede tansiyonun artması anlamına geliyor. GKRY tarafından Nautical Geo araştırma gemisinin faaliyetlerine yönelik 29 Eylül 2021'de NAVTEX yayımlanması ve Malta bayraklı, İtalyan sahipli Nautical Geo'nun 3 Ekim 2021'de çalışmalarına başlaması tansiyonu artırmıştı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı **Fuat Oktay**, 15 Kasım 2021'de KKTC'nin 38. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bölgedeki enerji kaynaklarının, adadaki iki taraf için iş birliği fırsatı olduğunu vurgulamıştı. *"Rum tarafının yine tek yanlı tutum takındığını"* söyleyen Oktay, *"Akdeniz'in yaşanan insani krizler ve göçmen manzaraları sebebiyle, trajedi denizi olarak anıldığı yetmedi mi? Şimdi Rum tarafı, bölgede yeniden tek taraflı hidrokarbon çalışmalarına başlayacağını duyuruyor. Hiç merak etmesinler, onları yalnız bırakmaz, sondaj çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ederiz. Kimseden çekinmiyoruz. Doğu Akdeniz'de macera arayan cevabını alır"* demişti. (AA)
302
1126049
haber
Güney Kıbrıs basını: Rusya, BM Güvenlik Konseyi'nin Pile'deki olaylar nedeniyle Türk tarafını kınayan açıklamasını veto etti
null
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin en yüksek tirajlı gazetesi Phileleftheros'dan Michalis İgnatiou'nun haberine göre, Britanya'nın BM Daimi Temsilciliği tarafından yazılan metni daimi üyelerden ABD ve Fransa da destekledi. Phileleftheros, Çin'in de metne bir itirazda bulunmadığını iddia etti. Habere göre, Rusya ise metni kabul edilebilir bulmadıklarını ifade ederek veto etti. Phileleftheros, "Kararın bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından alındığına inanıldığını" yazdı. İgnatiou, Rusya'nın veto kararının BMGK'nın diğer üyeleri arasında rahatsızlık yarattığını ve pazartesi başka bir girişimde daha bulunulacağını öne sürdü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), cuma günü BM Barış Gücü kontrolündeki tampon bölge Yeşil Hat'ta bulunan Pile köyünü Yiğitler'e bağlayan karayolunun iyileştirilmesi için çalışmalara başlamıştı. BM Barış Gücü, KKTC'nin bölgede çalışma yapma yetkisi olmadığını belirterek, müdahalede bulunmuştu. KKTC'li yetkililer de müdahaleye karşılık vermişti.
303
1130197
haber
Güney Kıbrıs, Fransa, İtalya ve Yunanistan'dan Doğu Akdeniz'de ortak askeri tatbikat
Hristodulidis ayrıca güç gösterisinin başka bir ülkeye karşı yapılmadığını vurguladı
15 Eylül 2023 11:43 T24 Dış Haberler Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, ülkesinin Doğu Akdeniz'de Yunanistan, Fransa ve İtalya ile birlikte ortak askeri tatbikat düzenlediğini duyurdu. Tatbikatta yer alan Fransız fırkateyni Chevalier Paul'u ziyareti öncesinde yaptığı konuşmada Hristodulidis, AB'nin bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamaya hazır olduğunun; tatbikatın da "özel bir jeostratejik öneme" sahip olduğunun altını çizdi. . Kıbrıs Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre; Pazartesi günü başlayan ve kod adı EUNOMIA 4-2023 olan beş günlük tatbikata Fransız Rafale jet avcı uçakları ve Airbus A400M Atlas nakliye uçakları da dâhil olmak üzere deniz ve hava kuvvetleri katıldı. Tatbikat ayrıca bu yıl ilk kez bölgesel bir acil durum halinde sivillerin tahliyesi tatbikatını da içeriyor. Nisan ayı ortasında Sudan'da çatışmalar patlak verdiğinde İngiltere yüzlerce vatandaşını Sudan'dan tahliye etmek için Kıbrıs'ı bir geçiş noktası olarak kullanmıştı.
304
1161742
haber
Güney Kore'de 76 kediyi katleden zanlıya 14 ay hapis cezası
Güney Kore'de 76 kediyi katleden zanlıya 14 ay hapis cezası
Güney Kore'de Changwon Bölge Mahkemesi'nde görülen duruşmada kimliği açıklanmayan bir adam, Güney Kore'nin hayvanları koruma yasasını ihlal etmekten suçlu bulundu. 76 kediyi öldürdüğü belirlenen adam, kedilerin arabasını tırmalaması üzerine hayvanlara karşı "derin bir nefret" duymaya başladığı açıklamasını yaptı. Zanlının sokaktaki başıboş kedileri yakaladığı, ve bazılarını çevrimiçi sitelerden sahiplendiği, yakaladığı kedilerin bazılarını boğarak, bazılarını da makas ve bıçak gibi kesici aletlerle öldürdüğü belirtildi. 14 ay hapis cezasına çarptırılan adam, mahkeme kararına itiraz etti. Güney Kore Uluslararası İnsancıl Toplum Direktörü Borami Seo, "Bu eziyet davası aynı zamanda hayvanları yasal olarak canlı varlıklar olarak tanıyacak ve onların hukuken korunmasını daha da güçlendirecek Medeni Kanun değişikliğinin yapılmasının önemini de vurguluyor" diye konuştu.
305
1092187
haber
Güney Kore'de milletvekilleri maaşlarının yüzde 3'ünü depremzedelere bağışlayacak
Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle mevcut tüm kaynakların seferber edilmesi talimatı vermişti
14 Şubat 2023 11:03 Güney Kore Ulusal Meclisi, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle milletvekilleri maaşlarının yüzde 3'ünün Türkiye ve Suriye'deki depremzedeleri desteklemek için bağışlanmasını öngören kararı onayladı. Yonhap haber ajansına göre, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Türkiye ve Suriye'deki afetzedeler için hızlı destek önlemlerini içeren karar, Meclis Genel Oturumu'nda 229 milletvekilinden 228'inin onayıyla geçti. Karar, iki ülkedeki arama kurtarma ve restorasyon çalışmalarının desteklenmesi, deprem bölgesindeki Koreli göçmenler, öğrenciler ve turistler için güvenlik önlemleri alınması, depremzedeleri desteklemek için milletvekilleri maaşlarının yüzde 3'ünün bağışlanmasını içeriyor. Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, dün, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle mevcut tüm kaynakların seferber edilmesi talimatı vermişti. Seul yönetiminin, ilave destek ekibinin yanı sıra 150 çadır ve 2 bin 200 battaniyeyi 16 Şubat'ta askeri uçakla yollayacağı; 29'u bir haftada olmak üzere toplam 372 sağlık çalışanının Türkiye'ye gönderileceği belirtilmişti.
306
1160110
haber
Güney Kore'de parlamento seçimlerini muhalefet kazandı
Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol'un Halkın Gücü Partisi (PPP) 108 sandalye kazandı
11 Nisan 2024 07:58 T24 Dış Haberler Güney Kore'nin liberal muhalefet partileri, dün yapılan parlamento seçimlerinde ezici bir zafer kazandı. Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ve muhafazakar partisine büyük bir darbe indiren muhalefet, yine de meclisteki nitelikli çoğunluğun çok az bir kısmını elde edebildi. Ulusal Seçim Komisyonu ve yayın kuruluşlarının verilerine göre, Demokrat Parti'nin (DP) yeni meclisteki 300 sandalyenin 175'ini aldığı tahmin ediliyor. Nitelikli çoğunluk için 200 sandalye gerekiyordu. Yoon'un Halkın Gücü Partisi (PPP) ise 108 sandalye kazandı. Yoon'a karşı mücadeleci bir kampanya yürüten DP lideri Lee Jae-myung, şimdi en önemli önceliğin ortalama tüketici için hissedilebilir bir ekonomik iyileşme için çalışmak olduğunu söyledi. Parlamento seçim sonuçları, 2022 başkanlık seçimlerini Yoon'a karşı kaybeden Lee'yi bir kez daha başkanlık yarışına girme konusunda cesaretlendirebilir. Yoon'un eşi Kim Keon Hee de Dior marka lüks bir çantayı hediye olarak kabul ettiği iddiasıyla tartışmalara karışırken, partisinin üst düzey üyeleri hakkında ayrı yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma iddiaları ortaya atıldı. Özel kalem müdürü, Yoon'un seçim sonucunu "alçakgönüllülükle kabul ettiğini" ve yönetimini yenileme sözü verdiğini söyledi. Yonhap'ın haberine göre Başbakan Han Duck-soo ve diğer üst düzey yardımcıları da seçim yenilgisinin ardından istifa etmeyi teklif etti.
307
1154439
haber
Güney Kore ile ABD, 11 gün sürmesi planlanan ortak askeri tatbikata başladı
null
04 Mart 2024 10:29 Güney Kore ile ABD, "ortak savunma duruşunun güçlendirilmesi" hedefiyle ortak askeri tatbikata başladı. Yonhap'ın haberine göre, "Özgürlük Kalkanı" adıyla düzenlenen ortak tatbikatın 11 gün sürmesi hedefleniyor. Tatbikatla iki ülkenin ortak savunma duruşunun artırılmasının hedeflendiği, kara, deniz, hava, siber araçların kullanımıyla çok alanlı operasyonlara ve nükleer operasyonlara karşılık verilmesine odaklanılacağı bildirildi. Güney Kore'deki Birleşmiş Milletler Komutanlığı (UNC) bünyesindeki ülkelerden personelin gözlemci olarak katılacağı tatbikatın 14 Mart'ta sona ermesi bekleniyor. Ne olmuştu? Genelkurmay Başkanlığından şubatta yapılan açıklamada, yaklaşık 48 saha çalışmasının planlandığı tatbikatta Kuzey Kore füzelerinin tespiti ve müdahaleye ilişkin çalışmaların gerçekleştirileceği bildirilmişti. Güney Kore Dışişleri Bakanı Cho Tae-yul da 29 Şubat'ta ABD ziyareti kapsamında mevkidaşı Antony Blinken ile bir araya gelmiş, basın toplantısında Cho, "Nükleer ve füze tehditlerinin arttığı bu dönemde Kuzey Kore'nin provokasyonlarıyla mücadele etme, yasa dışı gelirlerini engelleme ve insan hakları konusunda işbirliğini güçlendirmede mutabık kaldık." ifadesini kullanmıştı.
308
968072
haber
Güney Kore kadın okçuluk takımı, 33 yıldır altın madalyayı kimseye kaptırmıyor
Güney Kore kadın okçuluk takımı, 33 yıldır altın madalyayı kimseye kaptırmıyor
Güney Kore kadın okçuluk takımı, tarih yazıyor. Üst üste 9'uncu altın madalyasını kazanan Güney Koreli sporcular, 33 yıldır altın madalyayı kimseye kaptırmıyor. Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları'nda Okçuluk kadınlar takım müsabakasında Güney Kore mutlu sona ulaştı. Kadınlar takım yarışlarının finalinde Sığınmacı Olimpik Sporcular Takımı'na 6-0 üstünlük kuran Güney Kore, altın madalyanın sahibi oldu. Okçulukta üst üste 9'uncu altın madalyasını kazanan Güney Koreli kadın sporcular, 33 yıldır altın madalyayı kimseye kaptırmıyor. Bu branşta ilk altın madalyasını ev sahibi olduğu Seul 1988'de elde eden Güney Kore, sonraki 7 oyunlarda da altın madalyayı kaptırmadı. Güney Kore, Tokyo 2020'de de altın madalya kazanarak 33 yıllık bu geleneği sürdürdü. Bireysel eleme turlarında da Güney Koreli kadın sporcular ilk üç sırayı elde ederken 1'inci olan An San, 680 puan ile Olimpiyat rekoru kırdı. Tokyo 2020'de kadın takımının yanı sıra Güney Koreli sporcular, erkekler ve karışık takım müsabakalarında da altın madalya kazandı.
310
526165
haber
Güney Kore Kuzey Kore'yi tarafsız bölgede görüşmeye davet etti
Deniz Kılınç / İstanbul, 2 Ocak (DHA) - Güney Kore yönetimi, Kış Olimpiyatları'nda gerçekleşebilecek olası bir işbirliğini tartışmak için Kuzey Kore'yi tarafsız bölgede görüşmeye davet etti
02 Ocak 2018 18:21 . Güney Kore, Gangwon ilinde bulunan Pyeongchang bölgesinde düzenlenecek Kış Olimpiyatları'nda olası bir işbirliği için Kuzey Kore yönetimini 9 Ocak'ta görüşmeye davet etti. Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un yeni yıl kutlamaları sırasında, Güney Kore'de düzenlenecek olimpiyat oyunlarının başarılı geçmesi için Güneyli "hemşerilerine" yardım teklif etmiş ve devlet yönetimindeki Kuzey Kore medyasında yer alan konuşmasında "Olimpiyatlar için güneye bir heyet göndermeye hazırız. Bu durum sayesinde kuzey ve güney tekrar bir araya gelebilir" demişti. Kim Jong-Un'un açıklamalarının ardından Güney Kore Birleşme Bakanı Cho Myong-gyon, Kuzey Kore yetkililerini iki ülke arasında tarafsız bölge olarak varsayılan Panmunjom'da 9 Ocak'ta görüşmeye davet etti. Gerçekleştirdiği basın açıklamasında Myong-gyon kararın ABD ile tartışıldığını söyledi ve "Askıya alınan Kore arası iletişimlerin sağlamlaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. İki Kore ülkesinin tarafsız bölgede gündem maddeleri ve heyetlerin uzlaşması konularında görüşmelerini teklif ediyoruz" dedi. Kim Jong-Un'un konuşmasına rağmen henüz Kuzey Kore'nin cevap vermediği görüşmenin gerçekleşmesi durumunda, Kuzey ve Güney Kore yetkilileri iki yıldan uzun bir süre sonra ilk kez bir araya gelmiş olacak.
311
1057437
haber
Güney Kore'nin YouTube kanalı hacklendi: Elon Musk videoları yayımlandı
Bir hafta içinde Güney Kore hükümetine ait üç YouTube kanalı saldırıya uğradı
05 Eylül 2022 22:49 Güney Kore hükümetinin resmi YouTube kanalı, cumartesi hacker saldırısına uğradı. Yaklaşık 260 bin abonesi olan hesabın adı, yerel saatle 03.30'ta hacklendikten sonra SpaceX Invest olarak değiştirildi. Kanalda SpaceX ve Tesla CEO'su Elon Musk'ın görüntülerini de içeren kripto paralarla ilgili bir video yayımlandı. Independent Türkçe'de yer alan habere göre; yayını izleyenlerin sayısının 50 bini geçtiği görülürken, hesabı yöneten Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan bir yetkili, saldırıyı saat 06.00 sularında fark ettiklerini bildirdi. Adı açıklanmayan yetkili, gerekli önlemlerin alındığını ve hesapta kontrolün 07.20'de sağlandığını duyurdu. Hükümet hesabının kullanıcı adının ve şifresinin çalındığından şüpheleniliyor. YouTube'ın çatı şirketi Google, saldırıyla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu. Seul polisi de olayı araştırıyor. Bakanlık yetkilisi, ilerideki muhtemel hack girişimlerine karşı alınabilecek önlemler için soruşturma sonuçlarını beklediklerini bildirdi. Güney Kore'deki Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi'nin YouTube kanalı da 29 Ağustos'ta hacklenmiş ve aynı gün kurtarılmıştı. Kore Turizm Organizasyonu'nun 500 binden fazla aboneye sahip YouTube kanalı da Perşembe ve Cuma iki gün üst üste saldırıya uğramıştı. Kanala erişim bir süre sağlanamazken, yetkililer hesabı cumartesi kurtarmıştı.
312
1158880
haber
Güney Kore ve Japonya, Kuzey Kore'nin balistik füze fırlattığını duyurdu
null
Güney Kore Genelkurmay Başkanlığından yapılan açıklamada, Kuzey Kore'nin yerel saatle 06.53'te Japon Denizi yönüne balistik füze ateşlediği belirtildi. Açıklamada, orta menzilli olduğu tahmin edilen füzenin Japon Denizi'ne düştüğü kaydedildi. Japonya Savunma Bakanlığı, Kuzey Kore'nin fırlattığı füzenin 100 kilometre irtifaya ulaşabildiğini ve havada azami 650 kilometre mesafe katederek Japon ulusal münhasır bölgesinin dışına düştüğünü açıkladı. Füzenin düştüğü bölgede seyreden deniz ve hava unsurlarında hasar tespit edilmediği bildirildi. "Uluslararası toplumun güvenliğini ilgilendiren bir sorun" Japonya Başbakanı Kişida Fumio, yaptığı açıklamada, sert tepki gösterdiği füze denemesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiğini söyledi. Kişida, "Bu, sadece ülkemizin güvenliğini değil bölgenin ve uluslararası toplumun güvenliğini de ilgilendiren bir sorun ve kesinlikle kabul edilemez" dedi. Japon Başbakan, Kuzey Kore'nin füzelerine karşı halkın güvenliğinin sağlanması amacıyla ülkesinin, ABD ve Güney Kore ile işbirliğini sürdüreceğini vurguladı. ABD Hint-Pasifik Kuvvetleri Komutanlığı (INDOPACOM), yayımladığı bildiride Kuzey Kore'yi "yasa dışı ve istikrarsızlaştırıcı eylemlerden kaçınmaya" çağırdı.
313
1161456
haber
Güney Kore ve Japonya, Kuzey Kore'nin balistik füze fırlattığını duyurdu
null
Yonhap'ın haberine göre, Güney Kore Genelkurmay Başkanlığı, Kuzey Kore'nin Japon Denizi yönünde balistik füze ateşlediğini açıkladı. Japonya Sahil Güvenliği de Kuzey Kore'nin yerel saatle 15.04'te balistik füze fırlattığını doğruladı. Japonya Savunma Bakanlığının açıklamasına göre, füze, Japon ulusal münhasır ekonomik bölgesinin dışına düştü. Füzenin düştüğü bölgede olası hasarın saptanmasına yönelik Başbakanlık binasında acil durum ekibi oluşturuldu. Japonya Başbakanı Kişida Fumio, bölgede "beklenmedik durumlara karşı" her türlü önlemin alınması talimatı verdiğini bildirdi. Denemenin, ABD Uzay Kuvvetleri Komutanı General Stephen Whiting'in Güney Kore'nin başkenti Seul'e ziyaret düzenlediği döneme denk gelmesi dikkati çekti. Japonya'da devlet televizyonu NHK, Kuzey Kore'nin yıl başından bu yana farklı tip ve menzillerde 10'uncu kez füze denemesi yaptığını belirtti. Pyongyang yönetimi, geçen hafta Sarı Deniz'de "süper büyük savaş başlığı" kullanılan "Hwasal-1Ra-3" seyir füzesi ile "Pyoltsi-1-2" isimli yeni tip uçaksavar füzesi test etmişti.
314
762947
haber
Güney Kore'de ilk 5G'li görüntülü arama gerçekleştirildi
Özge Düzgün, (DHA) - Güney Kore’de ilk 5G’li görüntülü arama akıllı telefon kullanılarak gerçekleştirildi
03 Aralık 2018 17:41 . SK Telecom, KT ve LG Uplus, Güney Kore'de 'ticari 5G' ağlarını başlattı ve daha önce test amaçlı kullanılan 5G ile ilk ticari bağlantıyı hayata geçirerek bir videolu görüşme gerçekleştirdi. Hizmet şu anda yalnızca kurumsal müşteriler için kullanılabiliyor çünkü 5G akıllı telefonlar gelecek yıl Mart ayına kadar pazara girmeyecek. Sadece kurumsal kullanıcılar bu yeni nesil ağ teknolojisini deneyimleyebilecek. SK Telecom CEO'su Park Jung-Ho, operatörün ticari ağında ilk 5G görüntülü aramayı yapan kişi olarak tarihe geçti. Çağrı, SK Telecom’un Bundang, Gyeonggi Eyaletindeki şebeke kontrol merkezinden, Seul’un merkezindeki Myeong-dong ofisindeki bir personel yöneticisine yapıldı. Bu görüntülü görüşmeyi yapmak için Samsung'dan bir prototip 5G akıllı telefon kullanıldı.Samsung Mobile’ın patronu DJ Koh, Samsung Electronics ve SK Telecom'un 5G'nin ticarileşmesini hızlandırmak için birlikte çalıştıklarını söyledi. GÜNEY KORE 5G'YE GEÇTİ Güney Kore'de başlatılan 5G bağlantı şu an için 13 büyük şehri kapsarken; Seul, Juju Adası, Seongnam, Hwaseong da bağlantının olduğu şehirler arasında yer aldı. Telekomünikasyon firmaları, akıllı telefonlar 2019'da piyasaya çıkmadan önce ülkedeki ağı genişletme konusunda çalışma yapıyor. Samsung’un prototip telefonu görüntü olarak Galaxy S9 Plus’a benziyor. 5G Galaxy S10'un çalışmaları ise sürüyor. Samsung'un ilk 5G akıllı telefonunun Mart 2019'da piyasaya çıkması bekleniyor. Şirketin, Galaxy S10'un 5G desteği ile ayrı bir modelini çıkaracağı duyuruldu. Görüntü Dökümü: - 5G teknolojisi kullanılarak gerçekleştirilen video görüşmesi
315
526292
haber
Güney Kore’de kripto para piyasalarına yatırımlar bir yılda 64 kat arttı
Deniz Kılınç / İstanbul, 2 Ocak (DHA) – Güney Kore Mali Gözetim Servisi’nin 1 Ocak’ta yayınladığı veriler, ülke genelinde kripto para piyasalarına yapılan yatırımları gösterirken, Güney Kore genelinde 2016 yılına göre 2017 yılında kripto para piyasalarına
02 Ocak 2018 20:40 64 kat daha fazla yatırım yapıldığını ortaya koydu. Güney Kore yönetimi ilk kez kripto para piyasalarındaki işlemlere ilişkin veri elde etti. Sedaily gazetesinde yer alan habere göre, 12 Aralık itibariyle kripto para piyasalarına yapılan yatırımlar 2.067 trilyon Kore vonu (1.95 trilyon dolar) olarak belirlenirken bu rakam 2016 yılında 32.2 milyar Kore vonu (30.3 milyon dolar) olarak açıklandı. Elde edilen veriler, Güney Kore genelinde kripto para piyasalarına yapılan yatırımların ilk kez gözlemlenmesine olanak sağlarken devlet bankaları ve özel bankalar arasındaki yatırım oranını ortaya koydu. Sedaily gazetesindeki habere göre, kripto para piyasalarına yapılan yatırımların 1.4 trilyon vonu devlet bankalarından, 743 milyon vonu ise özel bankalardan yapıldı.
316
525952
haber
'Güneydoğu'nun Sümela Manastırı' keşfedilmeyi bekliyor
Nezir GÜNEŞ/MARDİN, (DHA)- MARDİN'in Nusaybin ilçesinde Bagok Dağı eteklerinde bulunan, konumu ve manzarası nedeniyle Trabzon'daki Sümela Manastırı'na benzetilen 1700 yıllık Mor Evgin Manastırı keşfedilmeyi bekliyor
Nusaybin'e 25 kilometre uzaklıktaki Bagok Dağı eteklerinde, Roma Dönemi'nde inşa edilen 1700 yıllık Mor Evgin Manastırı, 1970 yılında manastır rahibi Lahdo Örz'ün hayatını kaybetmesi ile kapandı. Manastır, 41 yıl sonra Mardin'in Mityat ilçesinden başrahip atanması ile yeniden açıldı. Mardin'deki diğer manastırlardan mimari açıdan daha farklı olan ve Türkiye'deki en büyük klise çanının bulunduğu manastır, Süryaniler için ikinci Kudüs olarak da biliniyor. Süryaniler, hacı olmak için Kudüs'e giderken, ibadetlerinin bir kısmını manastırda yapıyor. Yapıda bir öğrencisiyle hizmet veren Başrahip Raban Yuyakim Unfal, Mor Evgin Manastırı'nın Süryani cemaatinin en eski ibadet yerlerinden biri olduğunu söyledi. Manastırın Mardin merkezdeki Deyrulzafaran ve Midyat'taki Mor Gabriyel manastırlarından daha eski olduğunu anlatan Unfal, şöyle dedi: "Burası sadece Süryaniler için değil memleketimiz için de bir zenginlik. Süryaniler için ikinci Kudüs olarak bilinir. Rahiplik yaşamı burada başlamıştır. Bu manastırda binlerce rahip yetişmiştir. Cemaatimiz Kudüs'e gitmeden önce buradan bereket alıp yollarına devam ediyorlardı. Burası daha keşfedilmemiş bir yer. Manastırımızın kapısı açık olduğu için çok mutluyuz ve Allah'a şükür ediyoruz." HAYRAN KALDILAR Yazdan kalma günlerin yaşandığı Mardin'de, güzel havayı fırsat bulup manastırı ziyaret etmeye gelen üniversitesi öğrencisi Vehap Kaya, Süryani tarihine meraklı olduğunu belirterek, "Nusaybin'de Sümela Manastırı gibi bir manastır olduğunu söylediler. Ben de çok merak edip, gelip gezdim. Çok hoşuma gitti, çok etkilendim. Sümela Manastırı'nı görmeden burayı görmüş oldum. Çok güzel ve etkileyici bir yer. Herkesin gelip görmesini tavsiye ederim" diye konuştu. Ziyaretçilerden Selahaddin Güneş de Sümela Manastırı'nın kopyası gibi olan Mor Evgin Manastırı'nın keşfedilmesi halinde günde binlerce ziyaretçinin akınına uğrayacağını söyledi. Manastırı ilk defa ziyaret eden Zeynep Temiz ise "Yapılacak tanıtımla birlikte hem yerli hem yabancı turistler tarafından önemli derecede ziyaret edilecektir. Bunun sebebi de manzarası ve bulunduğu konum itibarıyla Güneydoğu'nun Sümela Manastırı olabilecek noktada bir yerde. İnşallah yapılacak çalışmalar neticesinde burası Güneydoğu'daki inanç turizminde hak ettiği yere ulaşacaktır" ifadelerini kullandı. MOR EVGİN MANASTIRI'NIN TARİHİ Mor Evgin Manastırı, Nusaybin'in 25 kilometre uzaklığındaki Bagok Dağı'nda, denizden yaklaşık 1000 metre yüksekte bulunuyor. Mısır'dan gelen Mor Evgin ve 70 müjdecisi tarafından yaklaşık 1700 yıl önce inşa edilen manastır günümüze kadar gelmiştir. Yapmış olduğu hizmetler nedeniyle Mor Evgin'e ikinci Mesih unvanı da verilmesinden dolayı bu manastır, Süryanilere ait manastırların anası olarak sayılıyor. Rahip sayısı 350'ye kadar ulaşan manastır, bir dönem Uzakdoğu ülkelerine kadar Süryanilerin rahip ihtiyacını karşılamış. FOTOĞRAFLI
317
285371
haber
Güngör Uras grafiklerle yanıtladı, Yunanistan nasıl fakirleşti?
2009'da Yunanistan’da kişi başı gelir 23.500 dolar idi. Sonra küçülmeye başladı. Şimdilerde ise 18 bin dolar
29 Ocak 2015 13:25 Yunanistan’da kamu borçlarını silmeyi vaat eden Alexis Tsipras liderliğindeki SYRIZA seçimden zaferle ayrılırken, yeni hükümetin borçlar konusunda Avrupa Birliği ile nasıl bir anlaşmaya varacağı merakla bekleniyor. Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras, "Bir ülkede eğer milli gelir büyümesi yavaşlar ise, ülkenin üretimi ve buna bağlı olarak geliri azalıyor. İşsiz sayısı artıyor. Eğer büyümedeki yavaşlama bütçe açığı ile körüklenir ise, ülke açığı kapatmak için borçlanıyor. Borçlar büyüdükçe de borç servisinin bütçeye ve ekonomiye yükü büyümeyi daha da yavaşlatıyor, bütçe açığını daha da büyütüyor" dedi. Güngör Uras’ın Milliyet gazetesinin bugünkü (29 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan, "Yunanlılar nasıl fakirleşti?" başlıklı yazısı şöyle: Yunanistan’da seçimi kazanan Çipras’ın dış borçları ödeyip ödemeyeceği çok konuşuluyor ama Komşu’nun "bu hale nasıl düştüğü" hiç hesaba katılmıyor Sözü uzatmadan net bir dille açıklayayım... Bir ülkede eğer milli gelir büyümesi yavaşlar ise, ülkenin üretimi ve buna bağlı olarak geliri azalıyor. İşsiz sayısı artıyor. Eğer büyümedeki yavaşlama bütçe açığı ile körüklenir ise, ülke açığı kapatmak için borçlanıyor. Borçlar büyüdükçe de borç servisinin bütçeye ve ekonomiye yükü büyümeyi daha da yavaşlatıyor, bütçe açığını daha da büyütüyor. Yunanistan örneğine bir de bu gözle bakalım. Komşu’nun bütçeleri kaldırılamaz açık verdi AB kurallarına göre bütçe açığı milli gelirin yüzde 3’ünden az olmalı. Komşu’da bütçe açıkları giderek büyüdü. 2010’da bu rakam yüzde 15.7’ye çıktı. Açık artıkça hükümet daha fazla borçlandı. Dış borç hızla yükseldi 2004’lerde 150 milyar doların altında olan toplam dış borç, 2010’da 450 milyar doları buldu. Milli gelirin % 175’i büyüklüğünde borç Avrupa Birliği’nin ilkelerine göre borcun milli gelirin yüzde 60’ını aşmaması gerekiyor. 2006 yılında milli gelirin yüzde 100’ü olan borç tutarı 2012’de milli gelirin yüzde 175’inin üzerine çıktı. Bütçe açığı ve dış borç ‘büyüme’yi frenledi... Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmalar sonrası istenilen porformans bir türlü yakalanmayınca ekonomi dar boğaza girdi, Yunanistan’da büyüme tersine döndü. Milli gelir büyüyecek yerde küçülmeye başladı. 2009 yılında 341 milyar dolar olan milli gelir 241 milyar dolara geriledi. Bunun anlamı ekonominin yüzde 30 küçülmesidir. Milli gelir azalınca halk da fakirleşiyor Yunanistan’da kişi başı gelir 23.500 dolar idi. (Yıl 2009). Sonra küçülmeye başladı. Şimdilerde ise 18 bin dolar. Kişi başı milli gelir 2009’dan bu yana (5.350 dolar) yüzde 23’ler dolayında azaldı.
318
201218
haber
Güngör Uras: İçimde bilmediğiniz beşinci biri var
Milliyet gazetesinin ekonomi yazarı Güngör Uras, bilinmeyen yönlerini Miraç Zeynep Özkartal'a anlattı
Hayatını bir nehir söyleşi kitabında anlatan dört isimli yazar Güngör Uras, "İçimde bilmediğiniz beşinci biri var" dedi. Milliyet gazetesinden Miraç Zeynep Özkartal'ın "Acaba çokkişilikli miyim?" başlığıyla yayımlanan (7 Nisan 2012) söyleşisi şöyle: Acaba çokkişilikli miyim? Güngör Uras "Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane" yazarlardan. Haftada 12 yazı yazıyor. Bu yazılarda dört karakterle karşımıza çıkıyor: Güngör Uras, Ali Rıza Kardüz, Tevfik Güngör ve Ayşe Hanım Teyze... Aslında dört imza daha çıkar ondan. Haftada 24 yazı yaz deseniz, 25’inciyi de ekler ardına... En çok istediği tamamen mizah yazmak. "Beni ciddiye almazlar" diyor, tutuyor elini... Oysa teşvik primlerini bile dalga geçerek anlatmak istiyor. 79 yıllık ömrünü Haşim Akman’a anlattığı nehir söyleşi kitabında da her şeye mizahla baktığı her satırdan belli oluyor. Kitabın adı "Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu"... * Kitapta da görülüyor ki siz aslında dört kişiniz. Güngör Uras, Ali Rıza Kardüz, Tevfik Güngör ve Ayşe Hanım Teyze... Bu kalabalık nereden çıktı? Herhalde hayal gücümden. İnsan yalnız olduğunda kendini başka başka kalıplara sokuyor. Şöyle olsaydım nasıl olurdum? Böyle olsaydım nasıl olurdum? Hep aynı kişi olarak hayal kurarsanız, aynı şeyleri düşünürsünüz. Oysa ben farklılık severim. Beni mutlu ediyor. Ayşe Hanım Teyze yazısı yazarken kendimi onun yerine koyuyorum, hislerini duymaya çalışıyorum. Acaba çokkişilikli miyim? Kötü bir durum mu bu? * Kim Ayşe Hanım Teyze? Aslında başlangıcını anlatayım sana. Necati Doğru Güneş’in ekonomi müdürüydü, "Bize de bir şey yaz" dedi. Oraya Zehra Hanım Teyze diye, annemin adıyla bir karakter yazmaya başladım. Onun da evveliyatı var. TRT 2’de Olayların İçinden diye bir program yapıyordum, gelen konuklara "Annem Zehra Hanım Teyze seyrediyor, onun anlayacağı şekilde anlatın" diyordum. Fazla teknik konulara girerlerse, "Zehra Hanım Teyzem anlamıyor" diye tekrarlatırdım. * Zehra hanım Ayşe Hanım’a nasıl dönüştü? Annem vefat etti. Bir ara Nuran teyze diye eşimin adıyla yazmaya kalktım, sonra kızar diye vazgeçtim. Sonunda Ayşe Hanım Teyze oldu ve bir Anadolu kadınına dönüştü. Ayşe Hanım Teyze kim biliyor musun? 60 yaşlarında saf bir Türk kadını. Bir yerde üç beş kuruş parası vardır, geçim zorluğu içindedir. Torununu, damadını düşünür. Faizi nereden alacağım, altını ne yapacağım diye dertlenir ve devamlı kazık yer. Yolda çevirip soruyorlar, "Ayşe Hanım Teyze perişan" diyorum. "Ben yemek yemem, pala bıyıklıları anlatırım" * Ali Rıza Kardüz sanırım Güngör Uras’tan bile meşhur... Kardüz bugün lokanta yazarı ama çıkışı Turgut Özal yüzünden oldu. Yazdığım bir yazıya Özal çok bozulup şikayette bulunmuş. Ben de Güngör Uras değil de Ali Rıza Kardüz diye yazayım dedim; ama durumu ilk fark eden yine Turgut bey oldu. Bunun üzerine Ali Rıza Kardüz’ü başka bir firma yaptım, lokantaları geziyor. * Politikadan uzaklaşsın diye mi? Sabah gazetesinde yazı yazmaya başlamıştım. O zamanlar daha İstanbul’da lokantaları herkes bilmiyor, yeni yeni 29 açılmış, ŞamdanSa açılmış. Benim de bir huyum var, hiçbir şeyi içimde tutamam. Gittiğim, gördüğüm her şeyi başkalarına anlatmak zorundayım. Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu dediler ki, "Şu anlattıklarını yazsana". Böylece lokantacı oldum. * Oldunuz ama ben biliyorum ki siz pek yemek yemezsiniz... Yok, yiyemem. Öğleyin yemek yersem öğleden sonra uyurum. Akşam yersem de uyuyamam. Yemem ama anlatırım. Ben gurme değilim zaten, lokanta yazarıyım. Pala bıyıkları yazarım; yani aşçıbaşı kim, garsonlar kim... * Dört imzanın arasında en az tanınanı da Tevfik Güngör... Oysa ki benim vitrinim Tevfik Güngör’dür, iş çevreleri beni onunla tanır. O daha ciddi yazılar yazıyor. Dünya gazetesinde iş adamlarına dönük yazılar yazıyor. Haftada beş gün Tevfik Güngör olarak yazıyorum, tam 30 yıldır ve hiç tatil vermeden! Milliyet’e de haftada yedi yazı yazıyorum, orada da hiç tatil vermedim. "İsmail Halit adıyla dini konularda da yazıyordum" * Yazmadan duramıyor musunuz? Duramam tabii. Anlatmadan da, yazmadan da duramam. Asıl bilmediğiniz beşinci biri daha var. * O kim? İsmail Halit. Bir zamanlar Tercüman’da bu imzayla dini ve ahlaki konularda yazmıştım. Bana göre o yazılarım çok daha önemlidir. Bana göre Müslümanların tek kitabı Kuran’dır. Kuran dışına öbür hadislerin filan hatalı olduklarına inanıyorum. Birçok konuda Kuran’a dayalı olarak bilgi verme arayışına girmiştim. Son zamanlarda din ve politika birbirine girince o yazıları kestim. "Safiyetimi ve bekaretimi İstanbul’da kaybettim" * Kitabınızın başlığı "Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu". Çok uzun süredir iş dünyasının ve basının içindesiniz. Kurtlar sofrasında saf kalmak mümkün mü? Ben bu saf ve bakir Anadolu çocuğu sözünü eskiden beri kullanırım. 1974’te Ankara’dan İstanbul’a geldikten sonra Sanayi Odası genel sekreteri Ertuğrul Soysal ve başkanı Nurullah Gezgin bana dediler ki, "Bu lafı bir daha kullanma. Burada ne bekaretin kaldı ne de safiyetin". Doğrudur. Benim saflığım ve bekaretim İstanbul’da yitirilmiş durumda. Ama ben hala Anadolu’nun büyük bir kesiminin bu sıfatları taşıdığına inanırım. Halkımızı kandırmak çok kolay. Eğer kurtsanız... * Sizi kandırmak kolay mıdır? Tabii, ben de saf ve bakir bir Anadolu çocuğuyum. Hem kanmak neyle olur? Neye açsanız onunla... Paraya mı açsınız, güce mi, sevgiye mi? * Siz neye kanarsınız? Belli bir yaşa geldim. Bundan sonra mevki ya da politik bir beklentim olmadığına göre, sevgiyle kanarım. Çok hassasımdır. bak, gözlerim doldu şimdi... * Bu kitap için geriye dönüp bakınca bir şans hikayesi mi görüyorsunuz, başarı hikayesi mi? Şans hikayesi. Bir yerlere gelmişsem hep o şanstan. * Kitapta da fark ediliyor ki kendinizi hep geri planda tutmayı tercih ediyorsunuz. Ben normal bir Türk vatandaşıyım. * Ne demek o? Okulda benden daha başarılı arkadaşlarım vardı. Planlama Teşkilatı’nda benden daha iyi eğitim görmüş, daha başarılı kimseler vardı. Onlarla mukayese ettiğimde ben normal bir insanım. Çizgi dışı değilim. Bana verilen vazifeyi yaparım, insan ilişkilerinde iyiyimdir, bir de farklı olmaya çalışırım. Başarım nerede diye düşünürsem, bugüne kadar hep başkalarından farklı aş pişirdim. * Nasıl oldu o? Övünmek gibi görünecek diye çekiniyorum. Ama ben fikir geliştiririm. Proje geliştiririm. Türkiye gerçeklerini bildiğim için, olmayacak şeylere çözüm bulurum. * 80’inize bir kala, imza attığınız bunca işin ardından nasıl olup da kendinizi ‘büyük Türk büyüğü’ ilan etmemeyi başarıyorsunuz? Ben bir şey olmadım ki. Planlama’da neysem oyum hâlâ. Bunu tevazu olarak falan söylüyor da değilim.
319
20615
haber
Güngör Uras'ın Ayşe Hanım teyzesi
Yıllardır ortalıkta bir Ayşe Hanım Teyze adı dolaşıyor. Hatta TBMM müzakerelerinde bile Ayşe Hanım Teyze’den söz ediliyor.
Halkın sorunları gündeme geldiğinde, çok kişi Ayşe Hanım Teyze’nin sorunlarından söz ederek örnek veriyor. Ayşe Teyze halk temsilcisi oldu. Kamuoyu 25 yıldır Ayşe Hanım Teyze’yi tanıyor, izliyor. Ayşe Hanım Teyze, Milliyet yazarı Güngör Uras’ın yazılarında halkın soru ve sorunlarını irdelerken yarattığı, memleket meselelerini düşünen, duyarlı, sevimli ve en önemlisi yatırımcı bir teyze. Halktan biri. Bir miktar tasarrufu var. Vurgun veya rant peşinde değil. Birikiminin erimemesini, mümkünse biraz da kazandırmasını istiyor. Ekonomide bir gelişme ortaya çıktığında, şimdi ne yapması gerektiğini hemen Güngör Uras’a soruyor. Uras, Ayşe Teyze’yi yanıtlarken, milyonlarca kişinin kafasındaki sorulara da yanıt vermiş oluyor. Milliyet gazetesinden İbrahim Ekinci, Güngör Uras’la bu ünlü teyzesinin hikayesini konuştu: Kim bu Ayşe Hanım Teyze? 1982 yılında Güneş gazetesinin ekonomi bölümü sorumlusu Necati Doğru’ydu. O yıllar halkımız ekonomide olan bitenle bugünlerdeki kadar ilgilenmezdi. Neyin ne olduğu pek bilinmezdi. Necati Doğru’nun teşviki ile ben "Olaylarla Alaylar" isimli bir köşe hazırladım. Önce karikatürist (Rahmetli) Mıstık’ın, daha sonra (şimdilerde Milliyet’te birlikte çalıştığımız) Haslet’in çizimleriyle ekonomide güncel olayları basitleştirerek, mizaha büründürerek yazmaya başladım. İlgi gördü. Necati Doğru, Güneş’ten ayrılıncaya kadar devam etti. Olaylarla Alaylar’da ekonomiyi sorgulayan yaşlı kadın Zehra Hanım Teyze idi. Zehra, benim annemin adıydı. Konuları Zehra Hanım’a sorgulatmak daha mı iyi bir teknik oldu? Ben ekonomi yazıyorum. Yazılarım bilgi vermeyi, haber vermeyi amaçlıyor. Her yazımdan okuyucularımın bir şeyler alabilmesini isterim. Yazıda ‘İşte bunlar bilgi, haber alın yararlanın’ demek çözüm değil. Okuyucu yazıyla verilmek istenilen bilgiyi, haberi anlayabilmeli, hazmedebilmeli. Yazıda en orijinal, en yararlı bilgi ve haber varsa bile, eğer anlaşılabilir biçimde ifade edilmemişse okuyucu yararlanamıyor. Ben kendim için yararlı gördüğüm, ilgimi çeken, araştırarak öğrendiğim, derlediğim bilgileri ve haberleri yazıya dökmeye çalışıyorum. Emek verdiğim, önemine inandığım bu bilgi ve haberlerin de her düzeyde okuyucum tarafından okunması için onları kolay okunabilir hale getirmeye çalışıyorum. Benim yazılarımdaki bilgiler, haberler başka yazılarda da yer alabiliyor. Benim yazılarımın farkı, basitliği, kolay okunabilirliği. Her kesimi ilgilendiren bilgi ve haberler üzerinde durulması. Başkalarının önem vermediği, basit gördüğü konuların, saf ve bakir Anadolu halkının sorunlarının işlenmesi. Farklı bir aş pişirmek istiyorsunuz da okuyucunun ilgisini nasıl izleyebiliyorsunuz? Yazılarımı okuyan bir büyüğüm beni uyarmıştı. Demişti ki, "Eğer yazdıklarını okuyanlar, o yazıdan bir şeyler alabiliyorlarsa, o yazıya gönderme yaparak okuduklarını öğrendiklerini başkalarına aktarırlar. Okuyucular o yazıdan ne kadar söz ederse o yazı o kadar başarılı demektir." Ben bu uyarıyı hiç unutmadım. Okuyucu bilmediği, merak ettiği şeyleri okuyor. Eğer yazı, bu bilgi ve haberleri anlaşılabilir, okuyucuyu zorlamayacak biçimde verebiliyorsa ilgi uyandırabiliyor. Ayşe Hanım’dan önceki Zehra Hanım madem ki gerçek kişi, onu biraz anlatır mısınız? Annem 1909’da Kabataş’da doğmuş. Babası Osmanlı Subayı. Annem küçüklüğünde cumaları Yıldız Camii’e gelen padişahı selamlamaya gider, ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağırırmış. Ama Milli Mücadele’de büyükbabam Anadolu’ya geçince onlar da arkasından gitmiş. Milli Mücadele’yi, Mustafa Kemal devrimlerini yaşamış. Harf inkilabında eski Türkçe’den yeni Türkçe’ye geçmiş. Padişahım çok yaşayı unutmuş, Mustafa Kemal Paşa’ya alkış tutmuş. Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmış. Sadece annem değil, annesi de başlarını açmışlar. Babamla evlendikten sonra Halkevleri kadın kollarında çalışmış. Cumhuriyet Baloları’na katılarak dans etmiş. Yaşlılığında beş vakit namazı kaçırmazdı ama, namaz dışında başını hiç örtmezdi. Bizim evde TV yokken ajans dinlenir, mutlaka 2 gazete okunurdu. TV döneminde haber bültenleri izlenmeye, çok sayıda gazete okunmaya başlandı. Annem gazeteleri benden önce okur, ilginç konularda beni uyarır, anlayamadıklarını basitleştirerek anlatmamı isterdi. İşte önemli konuları önce okuyup anladıktan sonra basit olarak anlatma alışkanlığını böyle edindim. Ayşe Hanım Teyze nasıl bir Türk kadını? Zehra Hanım’dan görevi devralan Ayşe Hanım Teyzem, 60 yaşın üzerinde, okuması yazması olan, eşini kaybetmiş bir Türk kadını. Kuran okuyor, namaz kılıyor ama bunları gösteriş için değil, kendi için yapıyor. Atatürk’ü seviyor. Devrimlere yürekten bağlı. Eskiden İnönücü, Ecevitçi idi... Sonraları CHP’den ümidi kesti. ‘Ülkeyi geriye götürmeyecek, iş ve aş için çalışacak partiyi desteklerim’ diyor. Türbanın ve çarşafın politikacılar tarafından istismarına kızıyor. Ekonomik durumu nasıl ? Ayşe Hanım Teyzem kocasından emekli maaşı alıyor. Devletin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanıyor. İstanbul’da eski bir mahallede, eskiden yapılmış üç katlı bir eve sahip. Evin alt katındaki dükkanı bir bakkala kiraya vermiş. İki katında oturuyor. Kızı evli. Damadı özel sektörde çalışıyor. Geliri emekli maaşı ve dükkan kirası. Üç beş kuruş ölüm kalım parası var. Her gün 2 gazete alır. Politikayı ve ekonomiyi izler. TV kanallarında haberleri kaçırmaz. İlgi alanı geniştir. Anlamadığını, anlamadan duramaz. Şeytan tüyü vardır. Mahallede herkes onu sever. Derdi ve sorusu olan ona koşar. Yazılarınızda Ayşe Hanım ile birlikte başka isimlerden de söz edersiniz... Ayşe Hanım Teyzem’den sonra en fazla emekli Ali Rıza Bey Amcam ilgi görüyor. İşçi Memed, bakkal Coşkun, şoför Rauf Baba, çiftçi Recep ve sekreter Sema pek ilgi görmedi. Bir de ‘Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu’ var. O benim işte!.. Besim Hoca (Prof. Dr. Besim Üstünel) takılır, ‘Kazık yiye yiye, senin saflığın falan kalmadı’ der ama ben kendimi her zaman kazık yemeye hazır ‘saf ve bakir Anadolu çocuğu’ olarak görürüm. Anadolu kültürüyle yetişenler, ne kadar kazık yeseler de saflıktan kurtulamıyor. Saf ve bakir Anadolu çocuklarının bir de kendi kendilerini avutmak için sık sık sarıldıkları özürleri vardır "Burası Türkiye abicim" derler. Sonra da eklerler "Burada olmaz, olmaz." Her şeye hazır olacaksın. Sonra da tevekkülle, ‘Her ne ki olmuştur, vardır onda bir hayır... Her ne ki olmamıştır, vardır onda bir hayır" diyerek kaderlerine razı olurlar. Büyük Türk Büyükleri’ne hürmetleri bâkidir. Ayşe Hanım Teyze anlatımının tek özelliği basitliği mi? Basitlik demeyelim de anlaşılabilirlik diyelim. Belli bir eğitim düzeyinde olanların bile her konuda bilgi sahibi olmalarına imkân yoktur. İnsanlar dinledikleri ve okudukları konuları anlayamazlarsa ilgi de geliştiremezler. Ortalıkta o kadar çok öğrenilecek şey var ki, insanların bunların hepsini anlayacak uzmanlığa sahip olmaları beklenemez. Ben şunu yapmaya çalışıyorum: Okuyucularımın ilgi duyacaklarını tahmin ettiğim konuları önce ben öğreniyorum. Bilenlere ulaşıyorum, araştırıyorum. Sonra Ayşe Hanım Teyze anlatımına döküyorum. Anlatımın basit, anlaşılabilir olması, önemini ve ciddiyetini küçültmüyor. Günlük ekonomi yazılarınızda da basit ve anlaşılabilir anlatım var ama Ayşe Hanım Teyze devreye girince, yazılarınız daha çok ilgi görüyor. Ben size bir itirafta bulunayım. İmkân olsa her yazıda Ayşe Hanım Teyzem’i devreye sokarım. Ama o zaman Milliyet Ekonomi Müdürü olarak beni ‘ciddiye almazsınız.’ Ayşe Hanım Teyze’yi ciddiye almamak olur mu? İzninizle içimde kalan bir hevesi bu vesileyle belirteyim. Belki birkaç yazıda bu hevesimi de tatmin fırsatı verirsiniz. Ben en ciddi ekonomi anlatımını bile mizaha büründürerek yazmak isterim... Kendimle, çevremle, daha doğrusu ekonomiye bulaşan başbakandan bakanlara, bankacılardan işadamlarına herkesle (basit anlatımıyla) dalga geçerek ekonomide olan biteni okuyuculara anlatmak çok mu çok hoşuma gider. Yabancı basını izleyen okuyucular Art Buchwald’u hatırlarlar. İşte ona benzer bir yazı yazma özlemi duyarım. Ama her halde Genel Yayın Müdürümüz böyle bir yazıya izin vermez. Daha doğrusu bir iki yazıya ses çıkarmaz da... Her gün gayri ciddi ekonomi yazısından hoşlanmaz. Ekonomi güleryüzle neden anlatılamasın? Genelde insanlarımız birçok şeyi, bu arada ekonomiyi ciddiye alır. Ciddiyetin ölçüsü de asık yüzdür. Mümkün oldukça yüzünüzdeki çizgiler sert olacak ki karşınızdakini etkileyebilesiniz. Bir konuyu güleryüzle anlatmaya çalıştığınızda ‘adam sırıtarak konuşuyor’ diyerek küçümsenir. Mizah karıştırdığınızda ‘adam sulandırıyor’ denilir. Bu gerçekleri bilmeme rağmen en ciddi konuları güzleryüzle, mizah karıştırarak ifade etmekten hoşlanıyorum. Üniversitede ders verirken de Ayşe Hanım’dan söz eder misiniz ? Öğrencilerime sadece bir konuyu öğretmeye çalışırım. Üretimin önemi. Üretim olmadan hiçbir şey olmayacağını, üretimin nasıl artırılacağını anlatırım. Ekonomide olan biteni anlayabilmeleri, ekonomniyi izleyebilmeler için gerekli temel bilgiyi veririm. Anlatımı basitleştirmek için Ayşe Hanım devreye girer. Ayşe Hanım Teyze hayatınızı nasıl etkiliyor? Ayşe Hanım’la özdeşleştik. Tanımadıklarım ‘Merhaba Ayşe Hanım Teyze’ diye yakınlık gösteriyor. Hiç yadırgamıyorum. ‘Ben Ayşe Teyze değilim’ demiyorum. Merhaba diyorum. Hiç tanımadıklarım, sempati göstermek, ilişki kurmak için ‘Ayşe Teyze nasıl?’ diyerek söz atıyor. ‘İyidir, selamı var’ diyorum... Uçakta hostes hanımın yanıma gelerek "Kaptanımız Ayşe Hanım Teyzesine selam gönderdi" demesi hoşuma gidiyor. Ayşe Hanım Teyzem’e gönderme yapılarak güncel konularda sorgulanırım. Krizden önce en çok sorulan sorular, ‘Dolar fiyatı ne zaman artacak, dolar alalım mı, satalım mı? Ev almanın zamanı mı?’ gibi sorulardı. Şimdi ‘Dolardan YTL’ye geçelim mi, Ayşe Teyze altın mı alsın, ev alacaktı, biraz beklesin mi?’ gibi oldu. Ayşe Hanımlar size nasıl ulaşıyor ? Çok becerikliler. Telefon çalıyor, ‘Ben sizin Ayşe Hanım Teyzenizim. Bankada 20 bin lira mevduatım var. Altın mı alayım, döviz mi?’ diye soruyor. Bu konularda tavsiyede bulunmak çok zor. Her yatırımın olumlu veya olumsuz yanlarını anlatıyorum. Bir başka arayan ‘Ben Ayşe Teyzeniz, kiracımla sorunum var, nasıl çözeceğim?’ diyerek akıl soruyor. Her konuda bilgi sahibi olamayacağımı anlatmaya çalışıyorum. Genelde çok anlayışlılar. Çoğu aradığında, merak ettiği konulardan söz ediyor, ‘Gazetede yazın da neyin ne olduğunu anlayalım’ diyorlar. Ayşe Hanım Teyze üst yaş grubunun sorunlarını dile getiriyor. Ali Rıza Bey Amca, Bakkal Coşkun, İşci Memed, Çiftçi Recep de öyle. Gençliğin bir temsilcisi neden yok? Neden bir ünüversite öğrencisi Berk veya Sema yok? Çok önemli bir noktaya dikkat çektiniz. Doğrusu bugüne kadar düşünememiştim. Uyarınız önemli. Sayfa yöneticisi olarak da önem taşıyor. Gençlerin sorunlarını ve sorularını cevaplamaya çalışacak bir söyleşi modeli geliştirmeliyim. Bu modelin içinde de bir genç kız ve bir genç erkek olmalı. Rahmetli Vehbi ve Nejat Bey de yüreklendirdi 1980’li Yıllarda Zehra Hanım Teyze anlatımını televizyona da taşımışsınız... O yıllarda henüz özel TV kanalları piyasaya çıkmamıştı. TRT 2 ilgi gören bir kanaldı. Bu kanalda da haftada bir gün 19.00 haberlerinden sonraki saatlerde "Olayların İçinden" isminde 45 dakikalık bir söyleşi programı yaptım. Güncel olaylarla ilgili önde gelen isimleri ekrana çıkararak uzmanı oldukları konularda izleyenlere bilgi vermelerini sağlıyordum. Konular çok kişiyi ilgilendirecek konulardı. Örneğin milli gelir nedir, gelir bölüşümü nedir? Enflasyonla pahalılık arasındaki fark nedir gibi konular... Bu programlar canlı yayınlanırdı. Katılımcı halkın anlayamayacağı biçimde karışık anlatıma yönelince uyarırdım. ‘Bu programı Zehra Hanım izliyor. Lütfen onun anlayacağı şekilde anlatınız’ derdim. Anlatımı basitleştirmezlerse müdahale ederdim ‘Yani siz şunu anlatmak istiyorsunuz değil mi?’ dedikten sonra basitleştirerek tekrarlardım. Bu yaklaşım ve anlatım çok tuttu. O tarihlerde rahmetli Vehbi Koç, rahmetli Nejat Eczacıbaşı bu anlatım şekli için beni yüreklendirdiler, "Zehra Hanım Teyze anlatımı söylenenlerin izlenmesine ve konuların anlaşılmasına yardımcı oluyor" dediler. Bırakalım herkes kendi Ayşe Hanım Teyzesini hayal etsin Ayşe Hanım Teyze bir çizgi kahramanı, bir film kahramanı olarak canlandırılabilir mi? Çizgi kahramanı belki ama film kahramanı olamaz. Milliyet’deki Ayşe Hanım yazılarının bazılarında başörtülü, eli bastonlu bir Ayşe Hanım çizimi kullanılıyor. Bana göre bu çizim Ayşe Hanım’a benzemiyor. Ama benzeyenine kadar idare ediyoruz. Film kahramanı hiç olamaz. En iyisi bırakalım herkes aklında kendi Ayşe Hanım’ını hayal etsin. Çünkü Ayşe Hanım, Türkiye’nin ortak aklına sahip, ortak sorunlarını yaşayan, ortak coşkuları, sevinçleri, kederleri paylaşan bir Türk kadını. Annelerimiz, teyzelerimiz, karılarımız... Politikacılar da konuşmalarında adını anıyorlar... Çok ilginçtir, politikacılarımız Ayşe Hanım’ı seviyor. Normalde selam vermeyen, konuşmayan politikacılarımız, özellikle bakanlarımız beni gördüklerinde ‘Ayşe Hanım Teyze nasıl?’ diye söze giriyor sonra ekonomiyle ilgili konularda Ayşe Hanım’ın ne düşündüğünü soruyor. Ben de bu fırsatı değerlendirerek, ekonomi konularında yararlı gördüğüm bilgileri aktarmaya çalışıyorum. Bizde orta ve alt sınıflar sahipsiz, sesleri duyulmuyor Ayşe Hanım’ın dostları, arkadaşları yeterince öne çıkamıyor... Doğrudur. Bunun farkındayım. İsterim ki, çiftçi Recep’in, bakkal Coşkun’un şöför Rauf Baba’nın, işçi Memed’in dertlerini daha çok yazıya dökebileyim. Özellikle şu kriz döneminde işten çıkarmalar nedeniyle işçi Memed’in anlatmak istediği çok şey var. Ama siz sayfa sorumlusu olarak gazetedeki yer sorununu daha iyi biliyorsunuz. Ekonomi sayfalarında bana (her şeye rağmen cömertçe ayrılan) yerde Ayşe Hanım’dan sık sık söz ederken Ayşe Hanım Teyzem’in anlatımı içinde onun kadar dertli olan Ali Rıza Bey Amca’mın, İşci Memed’in sorunlarına da değinmeye çalışıyorum. Bizde orta ve alt sınıflar sahipsiz. Sorunlarını kimseye anlatamıyorlar. Dikkat buyurunuz, seslerini duyuranlar finans çevreleri, büyük sanayiciler, bir ölçüde KOBİ’ler... Eskiden sendikalar aracılığıyla işçiler seslerini duyururdu. Şimdi sendikalar işcileri boşadı. İşçi sahipsiz. Çiftçi örgütlenemedi. Emekliler, dullar, yetimler, güçsüzler unutulmuşlar grubunda. Bunların hepsinin annesi, karısı var... Ayşe Hanım Teyze, bunların ortak anası, karısı olarak bazı sorunlarını dile getiriyor. Bu nedenle o bir temsilci... Ayşe Hanım Teyze’ye ilham kaynağı olan Zehra Uras, Güngör Uras’ın annesi. Güngör Uras, annesini "Osmanlı kadını, ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağırıyor. Beş vakit namaz kılıyor ama Atatürk devrimlerine de bağlı" diye tanımlıyor. Yukardaki üç fotoğraftan en soldakinde Zehra Uras, oğlu Güngör Uras’la birlikte. 1940’lı yıllar Düzce’de çekilmiş. Ortadakinde Zehra Uras, oğlu Güngör ve eşi Halit’le birlikte (1950-Ankara). Sağdakinde torunu Elif Uras’la, 1980’ler...
320
1015168
haber
Günlerce elektriksiz kalmak: Isparta'da tam olarak ne oldu? Neden oldu?
Geçtiğimiz haftalarda, yoğun kar yağışı ve azalan sıcaklıkları takiben, Isparta'nın önemli bir bölümünde elektikler gitti ve günlerce geri gelmedi. Bu durum, kamuoyunda zamlı elektrik faturaları üzerinden enerji sektörünün yoğun olarak tartışıldığı bir döneme denk geldi. Peki Isparta'da tam olarak ne oldu ve neden böyle bir sorun yaşandı? BBC Türkçe, Isparta'da araştırdı.
Isparta'da, elektrik kesintileri nedeniyle bazı mahalle ve köylerde, ısınmadan aydınlanmaya birçok ihtiyaç giderilemedi. Uzun yıllardır ilk kez görülen bu olay, kamuoyunda zamlı elektrik faturaları üzerinden enerji sektörünün yoğun olarak tartışıldığı bir döneme denk geldi. Peki Isparta'da tam olarak ne oldu ve neden böyle bir sorun yaşandı? **BBC Türkçe**, Isparta'da yaşananları, kentte araştırdı. **Yoğun kar yağışı sonra****sı*** * hasar ve arızalar** Her şey, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve valiliklerin bölgeyle ilgili yaptıkları yeni hava dalgası uyarılarını takiben, 3 Şubat'ta kentin yoğun kar yağışı alması ve hava sıcaklığının düşmesiyle başladı. Bunun üzerine enerji şebekelerinde arıza ve hasarlar meydana geldi. Özellikle enerji nakil hatlarında buz yükü nedeniyle kopmalar yaşandı. Kentin farklı noktalarında elektrikler gitti. Merkeze bağlı Yakaören Köyü'nden Aytaç Örtücü, elektrikler ilk kesildiğinde bunun kısa süreli olacağını düşündüklerini anlatıyor: "Saat 11-12 sularında elektriklerimiz kesildi. Beklentimiz elektriklerin gelebileceği yönündeydi. Kar yağışı devam etti. O süre zarfında belediyeye, valiliğe, elektrik şirketine ulaşmaya çalıştık. Sosyal medyadan durumu öğrenmeye çalıştık. Akşam sekizde gelebileceği söylendi. Biz de çok fazla önlem almadık. Sonra saatler ilerlemeye başladı, 10 dendi, 12 dendi, gece 2 dendi ve sonra ertesi gün oldu". Ancak birçok noktada elektrikler ertesi gün gelmediği gibi bazı yerlerde kesintiler günlerce sürdü. Durum, ülke kamuoyunda ilk günlerde fazla gündeme gelmezken kesintilerin uzamasıyla gözler Isparta'ya çevrildi. Bu sırada hem kamu kurum ve kuruluşlarından hem de özel elektrik şirketlerinden takviye ekipler kente gitti. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Isparta İl Temsilcisi Güner Merdan, elektriksiz bir yaşamı şu sözlerle anlatıyor: "Biliyorsunuz ki elektriğin olmadığı bir ortamda başka bir şey düşünemiyoruz. Her şeyimiz elektrik. Hepimizin cep telefonu var, şarj bitiyor, şarj edecek yerimiz yok. "Daha kötüsü üretim yapan tesislerimiz var. Adamın hayvan çiftliği var, hayvanı sağacak makinesini çalıştıramadı. Deposunda eti olan, bozulacak maddesi olan depolar oldu. Jeneratörleri yoksa çalışamadılar. Marketlerde jeneratör yoksa pos makineleri çalışmadı. Hayat bitiyor. Bir sıkıntı da ulaşım sıkıntısı oldu, ana yollara giremiyorlardı". Hava sıcaklığının eksilerde olduğu o günlerde en büyük sorunlardan biri de ısınma problemi oldu. Güner Merdan'ın anlattığına göre bazı Ispartalılar elektriği gelen evlere gitti: "Mahalle gezdik ya da misafir aldık. Sosyal medya üzerinden 'Ben bir aile alabilirim' diye paylaşımlar oldu. Yani soğukta kalan insanlara destek oldular". Birçok kişi ise evlerde ocakların ya da piknik tüplerinin üstüne su dolu tencereler koyup buharla evlerini ısıtmaya çalıştı. Semra Örtücü, kendisi, yatağa bağımlı olan hasta eşi ve oğluyla o günlerde aynı odada uyuduklarını, sabaha kadar da tüp üstüne koydukları suyla ısındıklarını anlatıyor. Isparta'da kesintilerden en fazla etkilenen yerlerse köyler olmuş gibi duruyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na göre, önce sırasıyla il ve ilçe merkezlerine, ardından kırsal kesimdeki köylerin tümüne 8 Şubat gecesi elektrik sağlandı. Kesintilerin başlamasının beşinci gününde gittiğimiz bazı köylerde, tüm hanelere henüz elektrik verilmemişti ve arıza çalışmaları sürüyordu. O köylerden biri olan Büyükgökçeli'nin muhtarı Selçuk Öztürk, bir yandan koştururken bir yanda yaşadıklarını bize anlattı: "O gün (kesintilerin ilk günü) kendi çabamızla bir jeneratör bulduk, içme suyumuzu temin ettik. Kimseyi mağdur etmeden suyumuzu açtık, sonra yollarımızı açtık. Sonra yetkililerin gelmesini bekledik. Bayağı bir ekiplerimiz geldi. Sivas, Çorum, Yozgat'tan geldiler, Allah razı olsun. "Hayvancılık yapanlar bayağı bir mağdur oldular, süt sağım konusunda. Herkes jeneratör almaya gitti, alabilen aldı, alamayanlara bizim AFAD ekiplerimiz iki jeneratör verdiler, onu ailelere verdik, sırayla sağım yapılmasını sağladık. Bu şekilde mağduriyetleri giderdik. "Dolaplardaki kışlık ürünler ise biraz telef oldu. Burada bir mağduriyetimiz oldu." Isparta'da konuştuğumuz birçok kişi yaşananlara karşı tepkili. Bununla birlikte görüştüğümüz kişilerin büyük bir bölümü haberde yayımlanacak şekilde açıktan bir görüş belirtmek istemedi. Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in memleketi olan, Said-i Nursi'nin hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği, bir dönem Gülen yapılanmasının da güçlü olduğu Isparta; bölgede sağ siyasetin önemli kalelerinden. Son seçimlere baktığımızda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin açık ara birinci güç olduğu, onu Milliyetçi Hareket Partisi'nin takip ettiği görülüyor. Muhalefette, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) kentten milletvekili yok, İYİ Parti'nin bir milletvekili var. Sohbet ettiğimiz kişiler tepkili olsalar bile genellikle iktidarı eleştirmemeye dikkat ediyorlar. İktidarı eleştiren Isparta sakinlerinden Semra Öztürk ve Aytaç Öztürk ise yaşananlardan dolayı merkezi ve yerel yöneticiler ile şirketi suçladıktan sonra muhalefetin de Isparta'da kötü bir performans sergilediğini söylüyor. Semra Öztürk, CHP İl ve ilçe yönetimlerinin kriz sırasında ciddi bir çaba sarf ettiğini ancak muhalefet partilerinin genel merkez düzeyinde olayla ilgilenmediğini, merkezden gelen ekiplerin de çok kısa süre Isparta'da kaldığını, halkın derdini dinlemediğini belirtiyor. Aytaç Öztürk ise "İktidar, kamu kurumları, elektrik şirketi Isparta halkını zaten yüzüstü bırakmıştı. Ama muhalefet partileri de genel merkezleriyle yüz üstü bıraktı" diyor. Isparta'da yaptığımız görüşmelerde duyduğumuz eleştirilerden biri, kamu kurum ve kuruluşlarının, yerel yönetimin ve elektrik şirketlerinin kriz karşısında başta koordine olamadığı yönündeydi. Ayrıca birçok Ispartalıdan belediyeye, hava şartlarına karşı yeterli hazırlık yapmadığı ve günlerce yolların açılmasını sağlayamadığı konusunda eleştiriler dinledik. Konuştuğumuz muhtarlarsa belediyenin baştan itibaren çalıştığını söyledi. Bu arada Antalya ve Burdur gibi CHP'li belediyeler, AKP'li belediyeye yardım teklif ettiklerini, ancak bu teklifin sorunun ilk günlerinde kabul edilmediğini belirtiyor. **BBC Türkçe** ekibi olarak Isparta'da bazı AKP'li belediyelerin gönderdiği çeşitli araçlara rastladık. Bu da dahil olmak üzere olay çevresindeki konularla ilgili görüş almak için belediyeye röportaj talebinde bulunduk ancak olumlu yanıt alamadık. **BBC Türkçe** 'nin görüştüğü belediyeye yakın kaynaklar ise belediye yetkililerinin enerji alanının kendi sorumluluklarında olmadığı halde ortadaki manzarayla ilişkilendirilmekten rahatsız olduklarını belirtti. Bu arada muhtarların afet karşısında yoğun bir çalışma içinde olduğunu gözlemledik. Birçok yerde muhtarları, kepçelerle yol açma çalışmaları sırasında ya da elektrik ekiplerine yardım ederken gördük. Fatih Mahallesi Muhtarı Osman Başpınar, bir kepçeden inip görüş verip tekrar kepçeye bindi: "Vatandaşlarımız sıkıntı çekti ama kimse istemezdi. Perşembe gününden beri kepçelerin üstündeyiz. Cenab-ı Allah'tan gelen bir şey, kimse böyle bir şey istemez. Malum Isparta soğuk bir memleket. Eksi 15-16'yı bulduk. Belediye ve kurumlar her şeyi yapıyoruz. Biz de yolları açmak için elimizden geleni yapıyoruz". Tabii sorunla ilgili asıl büyük eleştiriler ise enerji şirketlerine yöneltiliyor. Özel sektörün elindeki dağıtımcı şirketler, bakım ve onarım faaliyetlerini gerektiği şekilde yapmamakla eleştiriliyor. **BBC Türkçe**, 2013'te özelleştirilme süreci tamamlanan, bugün Cengiz ve Koloğlu Grubu'nun elinde bulunan, bölgenin elektrik dağıtım şirketi olan Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş'ye (AEDAŞ) röportaj talebinde bulundu. Yoğunluk nedeniyle röportaj veya görüş vermenin mümkün olmadığı cevabını aldık. AEDAŞ'ın basın birimi bize, kamuoyuna yaptıkları son açıklamayı yolladı. Şirket, bu açıklamasında farklı iddia ve eleştirileri reddediyor. AEDAŞ, hava koşulları nedeniyle bölgede normalde 10 yılda gerçekleşen toplam arıza ve hasar sayısının bir günde yaşandığını, sorunun bundan kaynaklandığını belirtiyor. Şirket, yeterli bakım çalışmaları yapılmadığı iddialarını da reddediyor ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) onay ve kontrolü ile hizmet bölgesindeki tüm yükümlülükleri yeterine getirdiklerini; Antalya, Isparta ve Burdur'a 2013-2020 yılları arasında 4 milyar TL yatırım yaptıklarını belirtiyor. Ayrıca şirkete göre rutin denetimler yapılıyor ve hatalı hiçbir işlem söz konusu değil. Elektrik Mühendisleri Odası'na göre, ortadaki sorunun asıl kaynağı ise enerji sektöründeki özelleştirme ve piyasalaştırma politikaları. Sayıştay raporlarına göre Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş'nin (TEDAŞ) dağıtım şirketlerinin eksik denetlediğini belirtiyor EMO ve 2020'de yapılan bir değişiklikle bu şirketlerin denetiminin özel şirketler tarafından yapılmasının önü açıldığının da altını çiziyor. Odaya göre "Bu dönüşüm gerçekleşirse bütün ülkenin akıbeti Isparta gibi olabilir". Oda ayrıca, elektrik iletim alanındaki Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'yle (TEİAŞ) ilgili özelleştirme sürecinin de derhal sonlanması için çağrı yapıyor. EMO, hem bu kesintiler hem de son zamlar karşısında çözümün enerji sektörünün yeniden tamamen kamulaştırılması olduğunu savunuyor. Hem Isparta'da yaşananlarla ilgili hem de genel olarak enerji sektöründeki özel şirketlerin rolü ve denetimleriyle ilgili görüş almak için Enerji Bakanlığı yetkilileriyle iletişime geçtik. Ardından bakanlığa yazılı gönderdiğimiz sorulara bu haberin yayımlandığı tarihe kadar yanıt alamadık. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Isparta'daki elektrik faturalarının tahsilatının bir ay süreyle ertelendiğini duyurdu. Yakaören Köyü'nden Aytaç Örtücü bu karara tepki gösteriyor ve "Isparta halkına böyle bir acı, tecrübe yaşattıktan sonra faturaların bir ay ertelenmesi halk için çok önemli değil. Siz zaten yüzde 127'ye varan bir zam yapmışsınız. Türkiye'nin her yerinde halk tepkili" diyor. Kent merkezinde konuştuğumuz eczacı Mustafa Başer de zamlı fatura gündeminin Isparta'da da olduğunu anlatıyor: "Esnafın iş yapma şansı olmadı. Hem elektrik kesilmesi hem de insanların dışarı çıkamaması nedeniyle bir hafta mağdur oldu. Bu son ayda faturalar zamlar nedeniyle yüzde 100 arttı. Bunun sürdürülmesi mümkün değil. "Bazı esnafların işletmelerini sürdürebileceklerini düşünmüyorum, kapatırlar diye düşünüyorum. Elektrik kesintisi Isparta'ya özel bir şey de Türkiye genelinde olan yüksek fatura olayı burada da var." Bir yanda Isparta'daki kesintiler diğer yanda zamlı elektrik tarifeleri. Türkiye'deki enerji sektörü ve elektrik şirketleri, uzun süre tartışılmaya devam edecek gibi duruyor.
321
402094
haber
Günlük 170 Euro: Prof. Müftüoğlu'nun Hürriyet'te yaptığı reklama Okur Temsilcisi Bildirici'den eleştiri
null
01 Mayıs 2017 15:11 Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, gazete yazarlarından Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun 28 Nisan'da yayımlanan yazısında yer alan "Yaşasın Hayat Kilo Yönetimi ve Detoks Merkezimizin bu haftaki ‘Hayat Okulu’nda ‘Çeşitli poşeleme yöntemleriyle et ve sebze pişirme’ konusu işlenecek ve pratik uygulamalar yapılacak. Faydalanmak isteyenlerin... No’lu telefondan temasa geçmeleri gerekiyor" ifadesine tepki gösterdi. "Bu duyuru, sağlığa ilişkin bir panel, konferans gibi bir etkinliği haber veriyor olsa sorun yoktu" diyen Bildirici, sözlerine şöyle devam etti: "...Ama Müftüoğlu’nun Şile’de bir otelde kurduğu "Detoks Merkezi"ticari bir kuruluş. Duyuruda belirtilen telefondan bilgi alınca merkezde gecelemenin fiyatının 170 Euro olduğu, en az bir hafta kalmanın önerildiği söyleniyor. Peki, bir sağlık sayfasında ticari bir merkezin duyurusunu (ya da tanıtımını) yapmak ne kadar doğru? Böyle bir duyuru, sağlıkla ilgili yazılanlara ticari gölge düşürmez, okurun güvenini sarsmaz mı?" Faruk Bildirici'nin "Elektrikli scooter soruları" başlığıyla yayımlanan (1 Mayıs 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle: Detoks merkezi soruları Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun "Yaşam reçeteleri" başlıklı sağlık sayfası, sanırım gazetenin en çok okunan bölümlerinden biri. Müftüoğlu, okurları bilgilendiriyor; sağlıkla ilgili merak edilen sorulara, herkesin anlayabileceği sade bir dille yanıtlar veriyor; tartışmalı konulara açıklık getiriyor. Fakat son zamanlarda Müftoğlu’nun sayfasında haftada bir yer alan bir duyuru dikkatimi çekiyor. "Hayat Okulu’nda bu hafta ne var" başlıklı bu duyuru, 28 Nisan Cuma günkü sayfada da yer alıyordu: "...Yaşasın Hayat Kilo Yönetimi ve Detoks Merkezimizin bu haftaki ‘Hayat Okulu’nda ‘Çeşitli poşeleme yöntemleriyle et ve sebze pişirme’ konusu işlenecek ve pratik uygulamalar yapılacak. Faydalanmak isteyenlerin... No’lu telefondan temasa geçmeleri gerekiyor." Bu duyuru, sağlığa ilişkin bir panel, konferans gibi bir etkinliği haber veriyor olsa sorun yoktu. Ama Müftüoğlu’nun Şile’de bir otelde kurduğu "Detoks Merkezi"ticari bir kuruluş. Duyuruda belirtilen telefondan bilgi alınca merkezde gecelemenin fiyatının 170 Euro olduğu, en az bir hafta kalmanın önerildiği söyleniyor. Peki, bir sağlık sayfasında ticari bir merkezin duyurusunu (ya da tanıtımını) yapmak ne kadar doğru? Böyle bir duyuru, sağlıkla ilgili yazılanlara ticari gölge düşürmez, okurun güvenini sarsmaz mı? Bu soruların yanıtının da tartışılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü haberler gibi sağlıkla ilgili bilimsel yazıların da ticari çıkar kaygılarından uzak olması gerekir. Sağlık sayfalarının bilimsel nitelik taşıması, bağımsız ve bütün çıkar ilişkilerinden arınmış olması, güvenilirliği ve inandırıcılığı bakımından fevkalade önemlidir. O yüzdendir ki, Türk Tabipleri Birliği’nin kabul ettiği etik kurallar, "hekimlerin reklam yapmasını ve çalışmalarına ticari görünüm vermesini" engeller. Gazetecilik etiği de reklam ile bilginin iç içe geçmesine karşıdır.
322
59717
haber
Günlük burç yorumu
Pelin Hattatoğlu sizin için hazırladı...
Özellikle ortak hesaplar veya kredi, sigorta gibi başkalarından gelen kaynaklar konusunda artık kılı kırk yarma döneminde olabilir, her şeyi inceleyip, kontrol etmek isteyebilirsiniz. Paranoya, güvensizlik bu dönemin duyguları arasındadır. Aslında bu gürunmeyenin altındakini merak etme dönemi kendi piskolojinizin ardındakileri anlamak için idealdir. BOĞA (20 NİSAN – 20 MAYIS) Profesyonel hayatınızı yeniden şekillendirme isteği kafanızı meşgul ediyor olabilir. Vizyonunuzun açık olması ve önünüze çıkan fırsatlar bu isteği gerçekleştirmenize yardım edecektir. Belki de yeni bilgiler öğrenmek için eğitim almayı da düşünmelisiniz. Diğerleri ile uyumlu çalışmanız da bu alanda size destek olabilir. İKİZLER (21 MAYIS – 20 HAZİRAN) Kendinizi ifade edebilme isteği veya romantizm hayatınızda daha önem kazanmaya başlamış olabilir. Yapmak istediklerinizin ardında bir müddet içinizdeki çocuğu uyandırma isteği yatabilir. Yaratıcılığınızı ve eğlenceli tarafınızı biraraya getirecek uğraşlar bulmalısınız. YENGEÇ (21 HAZİRAN – 22 TEMMUZ) Hayatınızın temelindeki sorunları ele almak, eski duygusal bagajlarla mücadeleyi gerektiriryor. Bunun için önünüzde üç yıl var ama bugünden başlayıp bu yeni hayat tarzını her gününüze yerleştirmelisiniz. Belki de evde sakinliği koruyabilmeniz, dış dünyadaki ateşinizi de kontrol altına alacaktır. ASLAN (23 TEMMUZ – 22 AĞUSTOS) Parasal konuları kafanızda netleştirdikten sonra yapmanız gereken sizin için neyin gerçekten önemli olduğunu kafanızda netleştirmektir. Günlük yaşamınıza artık bir düzen verme zamanı geldi. Bir müddet yakın çevrenizi organize etmekle uğraşabilirsiniz. BAŞAK (23 AĞUSTOS – 22 EYLÜL) Maddi konular bundan sonra önünüze daha çok gelebilir. Belki de geliştirmediğiniz, atıl bıraktığınız yeteneklerinizi kullanmanın tam sırası. Yaratıcı yönünüz sabır ve disiplin ile birleşince kendi değerinizi ifade edebileceğiniz konuları ortaya çıkarabilirsiniz. Bunlar zamanla gelirinizi de arttıracaktır. TERAZİ (23 EYLÜL – 22 EKİM) Gereğinden fazla tepki vermek için bir sebep yokken fevri kararlar alabilirsiniz. Bunun yerine duruma uyum sağlayıp, huzuru korumayı amaç edinmelisiniz. İletişimde kontrolsüzlük söz konusu olabilir fakat temkinli olmak her şeyi içinize atmak demek değildir. Ancak bugünlerde yanlış seçilmiş kelimeler ve istemeden yapılan bazı konuşmalar içinizde endişe yaratabilir. AKREP (23 EKİM – 21 KASIM) Artık inanç sisteminizi, düşünce yapınızı derinden değiştirecek olayları yaşıyor olacaksınız. Kabuk değişimi ilk önce bilinçaltınızı anlayarak başlayacaktır. Zamanınızı, kaynaklarınızı yardıma ihtiyacı olanlara daha çok ayırarak kendiniz için de bir şeyler yapmış olursunuz. YAY (22 KASIM – 21 ARALIK) Arkadaşlık anlayışınız, kendinizi yanlız hissetme veya yanlız kalma isteği ile değişebilir. Sorunlarınızı diğerleri ile paylaşmak istemeyebilirsiniz. Ancak, sosyal ilişkilerinizi yeniden düzenlemek zaman alacaktır. Öteyandan, bugünlerde artan asabi enerjiniz dikkatsiz davranışlara ve tartışmalara neden olabilir. Bunun farkında olmak, control etmenize yardımcı olabilir. OĞLAK (22 ARALIK – 19 OCAK) Kariyer ve iş odaklı yönünüz çok yakında diplomasinin önemini farkedebilir. Bu sayede üzerinize yavaş yavaş daha fazla sorumluluk almaya başlayabilir, yaptığınız işlerden daha fazla takdir görebilirsiniz. Belki iş alanındaki sıkıntılarınız hemen çözülmeyecek ama yakında bu alanda bir kabuki değişimi yaşıyor olacaksınız. KOVA (20 OCAK – 18 ŞUBAT) Kendinizi control edebilmenin önemi bugünlerde daha fazla, size karşı çıkan birine oldukça fazla sinirlenme ihtimali var. Kendi haklarınızı sakince koruyabilmek herhangi bir tartışmayı önleyecektir. Öteyandan bu dönemden sonra yurtdışı, yüksek öğrenim, yayıncılık veya eşinizin ailesi konusunda daha objektif olma ihtimaliniz de yüksek. BALIK (19 ŞUBAT – 20 MART) İlişkilerinize dengenin bir parka olsa da gelmiş olmalıç Bunu fırsat bilerek karşı tarafın üzerinizdeki kontrollünü azaltmasını da sağlayabilirsiniz. Şimdi aranızdaki samimiyet problemlerinin ve maddi sorunların üzerine gitme zamanı.
323
64586
haber
Günlük Burç Yorumu
Pelin Hattatoğlu sizin için hazırladı...
Eğlence amaçlı yapılan bazı planlar aksamalar olabilir. Sabırsızlık veya dediğim dedik havalar bazı ilişkileri zorlayabilir. İyi bir arkadaşınız sizi dinleyerek yol gösterebilir. Bir müddettir devam eden hızlı ve hareketli hayat bundan sonra bir müddet yavaşlayacaktır. BOĞA (20 NİSAN – 20 MAYIS) Yaptığınız planların istediğiniz yönde ilerlememe olasılığına karşı dikkatli olmalısınız. Bazı ilişkiler üzerinde ‘boşanma etkisi’ söz konusu. Optimizm ve neşe bütün zorlukların önüne geçse de bazı ilişkiler bu nedenle uyumu bulmakta zorlanabilir. Arkadaşlarınızla eğlenirken evdeki sorunları unutmak isteyebilirsiniz ancak bu konuları ikinci plana atmak doğru olmayacaktır. İKİZLER (21 MAYIS – 20 HAZİRAN) Günük rutinlerinizdeki ufak tefek aksamalar bazı planlarınızı da aksatabilir. Bu yüzden çıkabilecek tartışmalara karşı da temkili olmakta fayda var. Bütün bunlar olurken karşınıza çıkan iyi niyetli ve anlayışlı kişileri daha fazla takdir edebilirsiniz. YENGEÇ (21 HAZİRAN – 22 TEMMUZ) Bazı ilişkilerin üstünde gergin etkiler varken en iyisi geri planda kalmaktır. Özellike para üzerinde tartışmalar çıkabilir. Ancak alttan almak, harcamalarınızı azalatacağınızın veya kontrol altına alacağınızın teminatını vermek işinize yarayabilir. Siz de içinizdeki harcama dürtüsünün azaldığını hissedebilirsiniz. ASLAN (23 TEMMUZ – 22 AĞUSTOS) Kendinizle ilgili aldığınız bir kararı yeniden düşünmeye başlayabilirsiniz. Arkadaşlar arası çekişme sorunları da yaşanmaya başlayabilir. Eğer öne çıkıp olayları kontrol etmeye çalışırsanız işleri daha da karışık hale getirebilirsiniz. Ancak daha sonra hissedeceğiniz şevkat hisleri bütün bugünlerde yaşananaları size unutturacak güçtedir. Sevdiğiniz insan ile özel bir haftasonu programı yapmayı unutmamalısınız. BAŞAK (23 AĞUSTOS – 22 EYLÜL) Bugünden itibaren bir süre içe dönüp, kendinize dingin bir havanın geldiğini farkedebilirsiniz. Bu durum ev hayatınızı ve evdeki ilişkileri de huzura kavuşturacaktır. Halledilmeyen kızgınlıkların karanlık yüzü ile yaratıcı aktivitelerle vakit geçirerek baş edebilirsiniz. TERAZİ (23 EYLÜL – 22 EKİM) Bugünler arkadaşlarınızla uyumlu ve hareketli birliktelikler anlamına gelebilir. Sosyal planlarınızdan oldukça memnun kalabilirsiniz. Bu haftasonu bu sosyal günlerin keyfini çıkartmakta fayda var çünkü yarından itibaren gerilemeye başlayan Mars ile bu planlar eski hızını yitirebilir. AKREP (23 EKİM – 21 KASIM) Kariyer ve dış dünyadaki başarı ev ve aile alanında bu haftasonu devam edebilir. Bu haftanın kariyerinize ve evinize getireceği uyumlu etkilerinden mümkün olduğunca yararlanmalısınız. Çünkü yarından itibaren Mars geri hareketine başlayınca aynı hareketliliği bir 3-4 ay hissetmeyebilirsiniz. YAY (22 KASIM – 21 ARALIK) Yapmak istediğiniz seyahatleri belki de Mart ortasına kadar ertelemekte fayda var. Bunun yanında diğerlerinin öngörünüze veya yaratıcı planlarınıza ihtiyacı varken sizin zihininizi de bazı komplike ilişki sorunları da kafanızı meşgul ediyor olabilir. OĞLAK (22 ARALIK – 19 OCAK) Beklenmedik alışverişlerden iyi sonuçlar alınabilir ancak harcama güdünüzü kontrol altına almalısınız. Bir limit belirlemediyseniz, onu bugünlerde yapabilirsiniz. Fevri harcamalar ve hareketlerden kaçınmalısınız. KOVA (20 OCAK – 18 ŞUBAT) Haftasonu, sosyal enerjilerin doruğa çıkacağı ve muhtemelen oldukça zevkli vakit geçireceğiniz bir-iki gün olabilir. Mars, Pazar günü gerilemeye başlayınca hayatınızdaki eşinizin veya uzun dönemli ortaklığınızın hayatınızdaki etkisi de artık geri plana düşmeye başlayabilir. Bugünden Mart ortasına kadar son günlerde uzun dönemli ilişkiniz aracılığı ile yaşamış olduğunuz gelişmeleri içselleştirme ve hazmetme fırsatı bulabilirsiniz. BALIK (19 ŞUBAT – 20 MART) Yeni bir şeyler denemek istiyor olabilirsiniz, bu yenilikte kendinizi deneme tahtası olarak kullanma ihtimali var. Ancak harcamalarınızı frenlemeniz gerekiyor olmalı çünkü var olan kaynakların başka yöne yönlendirilme zorunluluğu olabilir. Sizin için bu söz konusu olmasa da bütçenizi kontrol etmekte fayda var.
324
365968
haber
Günlük ev kiralayana terör örgütüne yardımdan ceza verilecek!
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen yönetmelik çalışması ile mevzuata aykırı günlük ev kiralayan emlakçılara ağır cezalar getiriliyor
19 Ekim 2016 15:09 Günlük ev kiralayan emlakçılara büyük cezalar geliyor. Ev kiralama işinde gerekli bildirimde bulunmayan emlakçılara yardım ve yataklık etmekten ceza verilebilecek. . Özellikle terör örgütleri ve fuhuş çeteleri tarafından rağbet gören günlük ev kiralama işinde gerekli bildirimde bulunmayan emlakçılara suç örgütleri ve terör örgütlerine yardım ve yataklık etmekten ceza verilebilecek. Star gazetesinin haberine göre, kayıtdışı günlük kiralık evlerle ilgili yapılması planlanan düzenlemeyle, önüne gelen emlakçılık yapamayacağı için terör örgütleri başta olmak üzere suça bulaşmış olanlara önemli bir darbe vurulmuş olacak. Belirlenen standartlara uymayanlar sektörde varlık gösteremeyecek. Otel ve pansiyonlarda kalan şahısların kimlikleri online olarak güvenlik birimlerine bildiriliyor. Bu tür kiralama yöntemi kullanılan evlerde ise Kimlik Bildirme Sistemi bulunmadığı için suçtan aranan şahıslar bu tip daireleri saklanmak ve suç işlemek maksatlı kullanabiliyor. Evini günlük kiraya verenlerin ticaret yaptıkları için otel gibi değerlendirilmesi ve esnaf odasına kayıt yaptırarak vergi ödemesi gerekiyor. Maliye ve emniyet takibe aldı Günlük kiralanan evlerin cezai işlemlerinde otellerde olduğu gibi bir yöntem izlenmesi üzerinde duruluyor. Öncelikli olarak uyarı cezası sonrasında kapatma cezası uygulanacak. Eğer yine bildirimde bulunmaz ise kapatma cezası uygulanabilecek. Günlük evlerle ilgili Maliye ve Emniyetin çalışmaları hızlandı. Kayıt dışı ve vergi alınamıyor Kiralama sırasında kimlik kaydı yapılmadığı durumlarda suça karışan ve haklarında arama kaydı bulunanların yakalanması da zorlaşıyor. Emlak sahipleri daire sahiplerinden aylık olarak kiraladıkları daireleri müşterilerine günlük olarak yüksek bedelle kiraya verebiliyor. Örneğin aylık 1.000 TL’ye kiralanan bir daire günlük 100-150 TL bir bedelle kiraya verilebiliyor. Yapılan işlem kayıt dışı ve vergi alınamıyor.
325
1076562
haber
Guns N' Roses solisti Axl Rose'un sahneden fırlattığı mikrofon, seyirciyi yaraladı: "Artık fırlatmayacağım"
null
Rose, grubun salı günü verdiği konserde son şarkı 'Paradise City'yi çaldıkları sırada mikrofonunu kalabalığa fırlattı. Mikrofon, Adelaide'deki konseri izlemeye gelen Rebecca Howe'un suratına isabet etti. Howe'un konserden sonra çekilen görüntülerde gözlerinin morardığı ve burnunda yara olduğu görüldü. Rose, konuyla ilgili olarak cuma günü yaptığı açıklamada 30 yıldır her konserin sonunda mikrofonu fırlattığını ifade ederek, "Seyircilerin hep mikrofonu yakalama fırsatını istediğini düşünüyorduk" dedi. Rose, "kamu güvenliği için" artık konserlerinin sonunda mikrofonunu fırlatmayacağını ifade etti.
326
166992
haber
Günter Grass’ın tarihi hatası
Alman yazar Günter Grass, İsrail gazetesine verdiği röportajda rakamları şaşırınca eleştiri yağmuruna tutuldu. Ancak yazarı kınayanlar İsrailliler değil Almanlar.
Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass, bugünlerde Yahudi soykırımını hafifletmekle suçlanıyor. "Soğanı soyarken" adlı kitabının İbranicesi yayınlanan yazar İsrail gazetesi Haretz’in yaptığı röportajda Nazi rejiminden sadece Yahudilerin değil, Almanların da mağdur olduğunu öne sürüp ölen Alman askerlerinin sayısında hata yapınca Almanya’da yoğun eleştirilere maruz kaldı. Grass röportajında, ikinci dünya savaşı sırasında sekiz milyon Alman askerinin Ruslar tarafından esir alındığını, bunlardan sadece iki milyonunun hayatta kaldığını geri kalanının ise yok edildiğini söylemişti. Ancak istatistikler yaklaşık üç milyon Alman askerinin esir düştüğünü, bunun sadece bir milyonunun ağır koşullara dayanamayarak öldüğünü gösteriyor. Yazarın, "Almanya’da savaştan kaçan on dört milyon insan vardı, onlar da Nazi diktatörlüğünden komünizm diktatörlüğünün eline düştüler. Yahudilere karşı işlenen suçun şiddetini azaltmak istemiyorum ama Yahudi soykırımı yaşanan tek katliam değildi. Elbette Nazilerin işlediği suçun sorumluluğunu taşıyoruz ancak Nazi katliamı Almanları da felakete sürükledi. Onlar da mağdur oldular." Şeklindeki sözleri de ağır suçlamalara neden oldu. Alman gazetelerinin kültür sayfalarında yer alan eleştiriler daha çok Günter Grass’ın soykırım nedeniyle ölen Yahudiler ile Almanların sayısını karşılaştırarak, ikisini aynı kefeye koyup, Nazi zulmünü hafiflettiği yönünde. Çok sayıda Alman tarihçi de hem Grass’dan hem de röportajı yapan İsrailli tarihçi Tom Segev’den bir açıklama talep etti. Günter Grass’ın rakamlarda hata yaptığını yazılı olarak açıklayan tarihçi Segev, bu hatayı röportaj sırasında düzeltmediği için özür diledi. Segev, İsrailliler’in Grass’a karşı Almanlardan çok daha olgun davrandıklarını hatırlatarak bunun gerçek bir ironi olduğunu da sözlerine ekledi. Pek çok İsrailli aydın da Grass’a arka çıktı. Günter Grass, 2006 yılında yayınladığı "soğanı soymak" adlı kitabında ve daha sonra yaptığı açıklamalarında gençliğinde SS ordusuna gönüllü olarak katıldığını itiraf etmiş ve aüırbir biçimde eleştirilmişti. Hatta yazardan 1999 yılında Alman yakın tarihini aydınlattığı için aldığı Nobel ödülünü geri vermesi de istenmişti.
327
1133966
haber
Günübirlik ev kiralanmasına yönelik düzenleme TBMM Başkanlığı'nda
Günübirlik ev kiralanmasına yönelik düzenleme TBMM Başkanlığı'nda
Genellikle Airbnb üzerinden konutların turizm amaçlı kiralanmasına yönelik düzenlemeleri içeren kanun teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Meclis'e sunulan, "Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nde, konutların gerçek ve tüzel kişilere turizm amaçlı kiralanmasına ilişkin usul ve esaslar yer alıyor. NTV'nin haberine göre; teklifte, konutların turizm amaçlı kiralanmasında izin belgesi verilmesinden idari yaptırımlara kadar birçok düzenleme bulunuyor. Milletvekillerince ayrıntıları üzerinde çalışılan düzenlemeye göre, tek seferde 100 günden fazla süreli yapılan kiralamaların kanun kapsamı dışında olması öngörülüyor. Düzenlemenin yasalaşması halinde konutlar turizm amaçlı tek seferde en fazla 100 gün kiralanabilecek. Kanun teklifinin TBMM'de kabul edilerek yasalaşmasının ardından kanunda yer alan kurallara uymayanlara yüksek miktarlarda idari para cezaları uygulanacak. Son iki yılda günlük kiralık ev arzının yüzde 97 arttığı Türkiye'de 110 bin 857 ev günlük kiralık olarak kullanılıyor.
328
557218
haber
'Günübirlikçiler Uludağ'a yük oluyor'
Halil ÖZÇOBAN- Mehmet İNAN/BURSA, (DHA)- GÜNEY Marmara Turizm ve Otel İşletmecileri Birliği Derneği (GÜMTOB) Başkanı Haluk Beceren, "Günübirlikçiler hem otellere hem de pistlere büyük yük bindiriyor
11 Şubat 2018 15:24 . Bir pazar günü Uludağ'a 5 bin araç girmiş" dedi. Beceren, günübirlikçiler için konaklama alanları yapılması gerektiğini söyledi. GÜMTOB Başkanı Haluk Beceren, ‘Beyaz Cennet’ Uludağ’a son 2 yılda özellikle hafta sonları günübirlikçilerin akın etmesinin, bazı sıkıntıları da beraberinde getirdiğini savundu. Haluk Beceren, "Günübirlikçiler Uludağ’a katkı sağlıyor gözükseler de hem otellere hem de pistlere büyük yük bindiriyorlar. Geçenlerde bir pazar günü Uludağ’a 5 bin araç girmiş. 5 bin araca öğrenci taşıyan otobüsler dahil değil. Bunlar Uludağ’a büyük bir yük aslında. Hem otopark alanlarının kullanılması açısından, hem de insanların Uludağ da vakit geçirirken karşılaştıkları açısından bakıldığında zor bir durum çıkıyor ortaya" dedi. Beceren, şunları söyledi: "Eskiden, Milli Parklar Müdürlüğü’ne bağlı ‘Günübirlik ziyaretçi merkezi’ adı altında bir yerimiz vardı. Orası şu anda kullanılmadığı için insanların yağışlı ve soğuk havalarda sıcak ve barınmak için alan aramaya ihtiyaçları doğuyor. Bu ihtiyaçları nedeniyle otel lobilerine ve kafelere geliyorlar. Ancak oraların da belli bir kapasitesi var. Tesislerin alanları kayakçıya göre belirlenmiş, günübirlikçilere göre değil. Turlarla gelenlerin de belli yerlere bırakılmaması, günübirlik geçirebilecekleri alanlara yönlerilmesini rica ediyoruz. Uludağ'da ağırlama merkezlerinin kurulması da gerekli." FOTOĞRAFLI
329
29773
haber
Gürsel Köksal'la Almanya notları...
Gürsel Köksal'la Almanya notları...
Tüm zamanların en büyük neo-Nazi yürüyüşü: Dresden'in II. Dünya Savaşı'nda Amerikan ve İngiliz hava kuvvetlerince binlerce kişinin ölümüne neden olan yoğun bombardımana hedef olmasının yıldönümünü her yıl olduğu gibi suistimal eden neo-Naziler, II. Dünya Savaşı sonrasının en büyük kalabalığını (6 bin kişi, bazı gazetelere göre 4 bin kişi) mobilize etmeyi başardılar. Neo-Nazilere karşı aynı anda yürüyen karşı göstericilerin sayısı 10 binde (bazı gazetelerde 12 bin olarak veriliyor) kaldı. Sosyal demokratlardan, sosyalist ve Yeşillere, sendika ve kiliselere çeşitli eğilimlerin merkezi örgüt kararıyla katılmasına rağmen sayının 10 binde kalması endişelere neden oluyor. Yürüyüşe, SPD, Yeşiller, Sol Parti ve DGB genel başkanlarının bizzat katıldığına dikkat çekilerek, sayının 10 binde kalması, bu kişilerin temsil ettikleri örgütlerin tabanlarının yürüyüşe yeterince ciddi destek vermediğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Yürüyüşe katılan politikacılar, Hıristiyan Demokratlar'la, liberallerin (CDU ve FDP'nin) ortak yürüyüşe katılmamasını eleştiriyorlar. Kimileri, "Onlardan yine de daha fazlayız" diyerek avunurken, kimileri de polisin bazı Nazi karşıtı grupların yürüyüşe katılımını önlemesi nedeniyle sayının düşük olduğunu ileri sürüyor. İmralı adasındaki 'idol': Frankfurter Rundschau'da yer alan 'İmralı adasındaki idol' başlıklı haberde Abdullah Öcalan için gerçekleştirilen gösterilerle, Öcalan'ın yakalanmasının öyküsüne geniş yer veriliyor. Öcalan'ın kendisini haftada bir ziyaret eden avukatlar aracılığıyla örgüte talimatlar verdiği belirtilen haberde, "Türk devleti Öcalan'ı Kürt sorununda yaklaşık 40 bin kişinin ölümünden sorumlu tutuyor. Ancak ağır bir yoksulluk içinde yaşayan ve hiçbir gelecek şansı görmeyen milyonlarca Kürt için o bir idol olarak kalıyor" deniyor. THY'nin Costner'li reklamı da gündemde: THY'nin Hollywood starlarından Kevin Costner'lı reklamı günlük Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt'ta çıktı. "Bir star gibi uçmak" sloganının yer aldığı ilan, gazetenin 3'ncü sayfasında.. Cep telefonuyla görüşme daha da ucuzlayacak: Alman Telekomu'nun Başkanı (CEO'su) Hamid Akhavan, mobil interneti yaygınlaştırmayı hedefliyor. Die Welt gazetesi, Akhavan'la yapılan söyleşiye geniş tam sayfa verdi. Söyleşinin başlığında ve bilgi kutusunda Akhavan'ın Amerikalı olduğu, hatta şirketin zirvesinde Alman olmayan tek yönetici olduğu da belirtiliyor. Bununla birlikte, Tahran'da 1961'de doğan Akhavan'ın İran'a uzanan kökenleri haberde belirtilmiyor. Frankfurter Rundschau, taşındı: Birkaç yıl önce kent merkezindeki tarihi binasından Main nehri kenarındaki bir binaya taşınan gazete, bu kez de kentin güneyindeki (Sachenhausen) yeni yerine taşındı. Güney Garı'nın yanındaki eski tramvay deposu binasının yenilenmesiyle ortaya çıkan yeni gazete binasına taşınma 2 gün, 2 gece sürmüş. Genel Yayın Yönetmeni Uwe Vorkötte, yeni tesislerin yazı işleri salonunu 'Almanya'nın en moderni' olarak tanıtıyor. 3 gazete veda ediyor: Holtbrinck Grubu'na bağlı 'Saarbrüker Zeitung' gazetesi ile, bir süredir yayınladığı magazin ağırlıklı gazeteler '20cent Saar" ve '20cent Lausitz'in yayınını durduruyor. Gazetelerin tirajlarının sürekli artış gösterdiği, ancak ilan gelirlerinde gözlenen düşüş eğilimi nedeniyle kapatılma kararı alındığı belirtildi.
330
621261
haber
Gürsel Tekin'den YSK'ya çağrı: Bu sürenin uzatılması lazım
Enver ALAS - Cansel KİRAZ - İSTANBUL,(DHA) CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, seçmen kütükleri güncellemesi için belirlenen tarihin çok kısa olduğunu belirterek, Yüksek Seçim Kurulu(YSK)'ndan bu sürenin uzatılmasını istedi
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, seçmen kütükleri güncellemesi için belirlenen tarihin çok kısa olduğunu belirterek, Yüksek Seçim Kurulu(YSK)'ndan bu sürenin uzatılmasını istedi 05 Mayıs 2018 16:09 . CHP Milletvekili Tekin, Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü'nü ziyaret ederek, burada seçmen güncellemesi için sırada bekleyenlerle sohbet etti. Daha sonra açıklama yapan Tekin, seçmen kayıtlarında düzeltme veya yerleşim yeri adresini değiştirmek isteyenlerin, seçimde oy kullanabilmeleri için işlemlerini tamamlamaları adına il ve ilçe seçim kurullarına akın ettiklerini söyledi. Güncelleme işlemlerinin zor olduğunu belirten Tekin, bunun daha basit uygulamalarla yapılması gerektiğini söyledi. Tekin, "Vatandaşlar, sabahın erken saatlerinde, seçmen güncellemelerini yapmak için buraya gelmişler. Devletin temel görevi vatandaşın hayatını kolaylaştırmaktır. Eğer kimlik kartı verdiyseniz bununla her işlemi yapabilmeli" diye konuştu. "İSTANBUL'DA GÖÇ ETMİŞ 1 MİLYON SEÇMEN VAR" Gürsel Tekin, "Sadece İstanbul'da iki yıl içerisinde 400 bin seçmen buradan göç etmiş. Türkiye'nin çeşitli coğrafyalarından 550 bin seçmen de İstanbul'a gelmiş. Yani bir şehirde göç etmiş ortalama 1 milyon seçmen var. Bir de Edirne'den Ardahan'a göç haritasını düşünün. Bu kadar yoğun göçün olduğu bir ülkedeki seçmenin oylarını zorlaştırmanın hangi mantığa uygundur. Bütün bu işlemler için 6 gün süre var. İçeride memurlar can çekişiyor. Onların da yapabilecek bir şeyleri yok. Memur kardeşlerimiz pasaport işlemleri yapacak, nüfus cüzdanı ve ehliyet işlemi yapacak ve bir de vatandaşlık görevi için seçmen güncelleme işini de yapacak" dedi. Üniversite öğrencilerinin de YSK'nın yayımladığı genelgeden haberleri olmadığını öne süren Gürsel Tekin, seçmen güncelleme işlemlerinde son gün olan 12 Mayıs'ın yeterli bir süre olmadığını savundu. Gürsel Tekin, "Bu sürenin uzatılması lazım. Aksi takdirde Yüksek Seçim Kurulu, bütün bu uygulamaların altında kalır, çöker. Bu seçim şaibeli seçim haline dönüşür. Bu sürenin uzatılması lazım. Bugünden itibaren vatandaşın nasıl kendini güncelleyebileceği kamu spotuyla anlatılmalı ve yeni bir uygulama başlatılmalıdır" ifadelerini kullandı. YSK'YA 'SEÇMEN GÜNCELLEME SÜRESİNİ UZATIN' ÇAĞRISI Seçmenlerin kendini nasıl güncelleyeceği ve oy kullanacağıyla ilgili yeni bir uygulamanın başlatılması gerektiğini aktaran CHP'li Tekin, YSK'ya çağrıda bulundu. Tekin, şunları söyledi: "5 gün içerisinde bu meselelerin çözülmesi mümkün değildir. Makul bir süreye uzatılması ve derhal bütün televizyonlara rica ediyoruz, 56 milyon vatandaşın kendini güncelleyebilmesi için kamu spotu olmak üzere hür türlü yöntemin uygulanması lazım. Bu kadar teferruata gerek yok. Nüfus cüzdanının yeterli olması lazım. Bu kimlikle her türlü işlemi yapıyorsam oyumu da rahatlıkla kullanabilmeliyim. Bu olanakları derhal yurttaşlara tanıyın. Aksi takdirde bu seçim tartışmalı, şaibeli bir seçime dönüşür. Bunun sorumluluğu sizin sırtınıza kalır. 56 milyon seçmen kendini güncelleyecek, burada sadece nakil sorunu yaşanmıyor; taşımalı sistem diye ucube bir sistem çıkardılar. Vatandaşın kendini güncelleyebileceği yeni bir sisteme ve yeni bir süreye ihtiyaç var. Bu süre verilmezse bugün çekmiş oldukları sıkıntıyı yarın oy verecekleri sandık başlarında da çekecekler. Ciddi bir kaos yaşanacak. Bütün bunları ortadan kaldırmalısınız." SON TARİH 12 MAYIS YSK kararına göre kayıtlarında düzeltme veya yerleşim yeri adresini değiştirmek isteyen vatandaşların, seçimde oy kullanabilmeleri için 12 Mayıs'a kadar işlemlerini tamamlamaları gerekiyor. FOTOĞRAFLI
331
621264
haber
GÜRSEL TEKİN'DEN YSK'YA ÇAĞRI: BU SÜRENİN UZATILMASI LAZIM
Haber-Kamera: Enver ALAS - Cansel KİRAZ - İSTANBUL,DHA CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, seçmen kütükleri güncellemesi için belirlenen tarihin çok kısa olduğunu belirterek, Yüksek Seçim Kurulu(YSK)'ndan bu sürenin uzatılmasını istedi
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, seçmen kütükleri güncellemesi için belirlenen tarihin çok kısa olduğunu belirterek, Yüksek Seçim Kurulu(YSK)'ndan bu sürenin uzatılmasını istedi 05 Mayıs 2018 16:03 . CHP Milletvekili Tekin, Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü'nü ziyaret ederek, burada seçmen güncellemesi için sırada bekleyenlerle sohbet etti. Daha sonra açıklama yapan Tekin, seçmen kayıtlarında düzeltme veya yerleşim yeri adresini değiştirmek isteyenlerin, seçimde oy kullanabilmeleri için işlemlerini tamamlamaları adına il ve ilçe seçim kurullarına akın ettiklerini söyledi. Güncelleme işlemlerinin zor olduğunu belirten Tekin, bunun daha basit uygulamalarla yapılması gerektiğini söyledi. Tekin, "Vatandaşlar, sabahın erken saatlerinde, seçmen güncellemelerini yapmak için buraya gelmişler. Devletin temel görevi vatandaşın hayatını kolaylaştırmaktır. Eğer kimlik kartı verdiyseniz bununla her işlemi yapabilmeli" diye konuştu. "İSTANBUL'DA GÖÇ ETMİŞ 1 MİLYON SEÇMEN VAR" Gürsel Tekin, "Sadece İstanbul'da iki yıl içerisinde 400 bin seçmen buradan göç etmiş. Türkiye'nin çeşitli coğrafyalarından 550 bin seçmen de İstanbul'a gelmiş. Yani bir şehirde göç etmiş ortalama 1 milyon seçmen var. Bir de Edirne'den Ardahan'a göç haritasını düşünün. Bu kadar yoğun göçün olduğu bir ülkedeki seçmenin oylarını zorlaştırmanın hangi mantığa uygundur. Bütün bu işlemler için 6 gün süre var. İçeride memurlar can çekişiyor. Onların da yapabilecek bir şeyleri yok. Memur kardeşlerimiz pasaport işlemleri yapacak, nüfus cüzdanı ve ehliyet işlemi yapacak ve bir de vatandaşlık görevi için seçmen güncelleme işini de yapacak" dedi. Üniversite öğrencilerinin de YSK'nın yayımladığı genelgeden haberleri olmadığını öne süren Gürsel Tekin, seçmen güncelleme işlemlerinde son gün olan 12 Mayıs'ın yeterli bir süre olmadığını savundu. Gürsel Tekin, "Bu sürenin uzatılması lazım. Aksi takdirde Yüksek Seçim Kurulu, bütün bu uygulamaların altında kalır, çöker. Bu seçim şaibeli seçim haline dönüşür. Bu sürenin uzatılması lazım. Bugünden itibaren vatandaşın nasıl kendini güncelleyebileceği kamu spotuyla anlatılmalı ve yeni bir uygulama başlatılmalıdır" ifadelerini kullandı. YSK'YA 'SEÇMEN GÜNCELLEME SÜRESİNİ UZATIN' ÇAĞRISI Seçmenlerin kendini nasıl güncelleyeceği ve oy kullanacağıyla ilgili yeni bir uygulamanın başlatılması gerektiğini aktaran CHP'li Tekin, YSK'ya çağrıda bulundu. Tekin, şunları söyledi: "5 gün içerisinde bu meselelerin çözülmesi mümkün değildir. Makul bir süreye uzatılması ve derhal bütün televizyonlara rica ediyoruz, 56 milyon vatandaşın kendini güncelleyebilmesi için kamu spotu olmak üzere hür türlü yöntemin uygulanması lazım. Bu kadar teferruata gerek yok. Nüfus cüzdanının yeterli olması lazım. Bu kimlikle her türlü işlemi yapıyorsam oyumu da rahatlıkla kullanabilmeliyim. Bu olanakları derhal yurttaşlara tanıyın. Aksi takdirde bu seçim tartışmalı, şaibeli bir seçime dönüşür. Bunun sorumluluğu sizin sırtınıza kalır. 56 milyon seçmen kendini güncelleyecek, burada sadece nakil sorunu yaşanmıyor; taşımalı sistem diye ucube bir sistem çıkardılar. Vatandaşın kendini güncelleyebileceği yeni bir sisteme ve yeni bir süreye ihtiyaç var. Bu süre verilmezse bugün çekmiş oldukları sıkıntıyı yarın oy verecekleri sandık başlarında da çekecekler. Ciddi bir kaos yaşanacak. Bütün bunları ortadan kaldırmalısınız." SON TARİH 12 MAYIS YSK kararına göre kayıtlarında düzeltme veya yerleşim yeri adresini değiştirmek isteyen vatandaşların, seçimde oy kullanabilmeleri için 12 Mayıs'a kadar işlemlerini tamamlamaları gerekiyor. Görüntü Dökümü ------------- -Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü -Nüfus müdürlüğü önünde bekleyenler -Gürsel Tekin'in vatandaşlarla sohbet etmesi -Tekin'in açıklama yapması -Vatandaşların açıklamaları -Seçmen güncellemesi için binaya girenler -Sırada bekleyenler -Genel ve detaylar
332